İskendernâme
İskendernâme, İslami edebiyatlarda Büyük İskender hayatını ve maceralarını konu edinen; Kur’an-ı Kerim’de geçen Zülkarneyn’in kişiliğinin İskender’in hayatına sindirerek anlatıldığı, destanî-efsanevî tarzda yazılmış kitapların adıdır.
İskendernâmelerde İskender, tarihî kişiliği yerine Doğu mistisizminin etkisinde efsanevî bir müslüman kahraman olarak anlatılır. Sembolik düşünceler etrafında fikrî, ahlâkî ve didaktik konulara değinilir. [1]
Manzum şekline ilk defa Firdevsî’nin Şehnâmesi içinde rastlanır. Müstakil bir mesnevi halinde ilk defa Nizami Gencevi tarafından yazılmıştır. Türk edebiyatındaki ilk manzum İskendernâme ise Ahmedî tarafından 1390’da kaleme alınan eserdir.[1]
Fars edebiyatında İskendernâme
Fars edebiyatında nazım ve nesir olarak kaleme alınmış iki tür İskendernâme vardır. Halka hitaben yazılanlar nesir, saray çevresine sunulmak üzere kaleme alınanlar mesnevi tarzında nazım halindedir.[1] Hikâyenin ilk manzum şekli Firdevsî’nin Şehnâme’si içindeki 2500 beyitlik bölümdür. Şehnâme’nin bu bölümü, ondan sonra İslâm edebiyatlarında yazılan İskender konulu bütün eserlerin kaynağı olmuştur.
Hikâyeyi müstakil bir mesnevi halinde ilk defa Nizami Gencevi yazmıştır. Nizami’nin İskendernâmesi iki bölümden oluşan 10.000 beyti aşkın bir eserdir. İlk bölümde anlatılan İskender’in hayatı Pseudo-Callisthenes’teki rivayetlerle benzerlik gösterir; ikinci bölümde İskender peygamberlik seviyesine yükseltilir; Sokrat, Eflâtun ve Aristo’nun hikmetli öğütlerini nakledilir.
Emîr Hüsrev-i Dihlevî’nin Âyîne-i İskenderî’si ile Abdurrahman-ı Câmî’nin Ħırednâme-i İskenderî’si Fars edebiyatında Nizami’nin eserinden sonra yazılmış iki önemli eserdir. Ayrıca Zeynelâbidîn Ali Abdî Beg Nevîdî Şîrâzî’nin Âyîne-i İskenderî, Bedreddin Keşmîrî’nin İskendernâme, Hasan Bey İtâbî’nin Sikendernâme ve Râî Hidâyetullah’ın İskendernâme (henüz ele geçmemiştir) adlı eserleri de aynı konuyu işleyen mesnevilerdendir.
Türk edebiyatında İskendernâme
Türk edebiyatında İskender efsanesinin müstakil bir eser olarak ele alınması XIV. yüzyılda başlamıştır. Türk edebiyatında ilk manzum İskendernâme, Ahmedî tarafından 1390’da kaleme alınmıştır. Ahmedî, ansiklopedik özelliği bulunan orijinal bir eser ortaya koymuştur. İlâhiyyât, hikmet, siyaset, ahlâk, hendese, felekiyyât, ilm-i nücûm ve tıp gibi değişik konularda okuyucunun bilgilendirilmesini ön planda tutmuştur. Eserde ayrıca İslam peygamberinden başlayarak Emevî, Abbâsî, İlhanlı ve Osmanlı devletleri tarihinin anlatıldığı bölümler vardır. Yıldırım Bayezid’in oğlu Emîr Süleyman’a sunulmuş bir eserdir.
II. Bayezid’in oğlu Şehzade Abdullah’ın çevresindeki şairlerden Karamanlı Figānî tarafından yazılmış bir başka İskendername’nin bulunduğu çeşitli kaynaklarda belirtilmiştir ancak bu eserin günümüze ulaşmış bir kopyası yoktur.
Ali Şîr Nevâî aynı konuyu Sedd-i İskenderî adlı eserinde işlemiştir. 16. yüzyıl başlarında Ahmed Rıdvan da 8300 beyitlik bir İskendernâme yazmıştır.