Şam vakası

Şam olayı, 1840'da Yahudilere atılan kan iftirasının ardından patlak veren hadisedir.

Ön bilgi

Osmanlı hakimiyetinde Hristiyan ve Yahudiler zimmi statüsündeydi ve dini vecibelerini yerine getirme hakları tanınmıştı. Buna karşılık olarak, Müslümanlara kıyasla daha düşük yasal ve sosyal statüleri olduğunu kabul edip vergi ödemek zorundaydılar. 1831-32'de Suriye, Kavalalı Mehmet Ali Paşa ile Mısır'ın hakimiyetine girdi. Rivayete göre, Mehmet Ali, Fransa'nın başı çektiği Avrupa güçlerinin müsamahasıyla iktidardaydı ve bu sebeple Hristiyanların hakları arttırıldı. Bu durum, Müslümanlar içinde gayri-müslüm nüfusa karşı kin duygusunu abarttı. Yahudiler ile Hristiyanlar arasındaki ekonomik mücadele sebebiyle bu iki dini grup Müslüman çoğunluğu kendi safhına çekmeye çalıştı. Şam Hristiyanları, kadının kendilerine olan acımasız tavırlarından dolayı şikayetçi oldular. Osmanlıların 1840'ta Suriye'ye geri dönmesiyle fazladan Müslüman şiddetine maruz kalmaktan korkan Hristiyanlar, aralarında Fransiskanlar ve Kapuçinlerin de olduğu Katolik rahiplerin yardımına sığındılar. Söylentiye göre, Avrupa'daki kan iftirası mitini bölgeye bu rahipler beraberinde getirmiştir.[1]

Olaylar ve tutuklamalar

Şam Fransiskan manastırının başrahibi Sardinya kökenli Fransız vatandaşı Thomas, uşağıyla birlikte 5 Şubat 1840'da ortadan kayboldu. Tıpla uğraşan bu rahip, Yahudi, Hristiyan ve Müslüman mahallelerinde iyi tanınıyordu. Kaybolmasından birkaç gün önce, Muhammed'e hakaretten, bir Türk katırcı ile tartışmış ve katırcının "Hristiyan köpeği benim ellerimle ölsün" dediği rivayet edilmiştir.

Thomas'ın kaybolması üzerine, Hristiyan tüccar ve danışmanları Yahudilere tercih eden ve Farhi ailesi gibi Yahudi ailelerden ziyade Hristiyanların ekonomik anlamda güçlenmesini isteyen Şam'ın Fransız elçisi Ratti Menton, Yahudi mahallelerinde inceleme yapıp, rahibin kaybolmasının ardında Yahudi parmağı olduğu iması yarattı. Fransız hükümeti ve Mısırlı Paşa Mehmet Ali ile ilişkilerini bozmak istemeyen bölgenin valisi Şerif Paşa'nın tavırları, bu suçlamaları daha da kökleştirdi. Yahudi berber Negrin, ve aralarında Joseph Lañado, Moses Abulafia, Rabi Jacob Antebi, ve Farhi ailesinin fertleri bulunan dönemin ünlü Yahudilerinden sekiz kişiye işkence yapılarak suçları itiraf ettirilince bu Yahudiler hapse atılıp işkence gördü. Önce dişleri ve sakalları çekildi ardından da altınlar sunularak hayali suçu üstlenmeleri teklif edildi. Çelimsiz yaşlı biri olan Lanado bu işkenceler sonucu öldü. Moses Abulafia, işkenceden kurtulmak için Müslümanlığı seçti.

Şerif Paşa ve Ratti Menton uydurma suçlamaları arttırdı. Bir yandan Ratti Menton kan iftiralarını Fransızca ve Arapça yayınlarken öte yandan Şerif Paşa, üstadı Mehmet Ali'ye Rahip Tomas'ın katillerinin öldürülmesine izin vermesi için mektup yazdı.

Bu sırada halk Cavbar Sinagogunu yağmalayıp Toraları yok etti.

Bu olay, Suriye'deki Yahudiler ile Hristiyanlar arasındaki gerginliğin bir örneğidir. Özellikle Tanzimat dönemi başta olmak üzere genelde Yahudiler, Hristiyanlara oranla Müslüman komşularıyla daha iyi ilişkiler içerisindeydi. Arada bir anti-Yahudi olaylar olduysa da topluluklar arasında en çok çatışma Müslümanlarla Hristiyanlar ve Hristiyanlarla Dürzüler arasında oldu.[2]

Protestolar ve görüşmeler

Mısırlı Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın oğlu Kavalalı İbrahim Paşa'ya rapor veren Avusturya'nın Halep elçisi Eliahu Picotto'nun çabalarıyla bu olay uluslararası platformda yankı uyandırdı ve inceleme başlattıldı. Aralarında Britanyalı Lord Palmerston gibi batılı güçlerin etkisiyle Moses Montefiore, Fransız avukat Adolphe Crémieux, Avusturya elçisi Merlatto, misyoner John Nicolayson ve Solomon Munk'tan oluşan bir delege, Suriye lideri Mehmet Ali Paşa'yla konuyu görüşmek üzere gönderildi.

İskenderiye'deki görüşme 4 Ağustos'tan 28 Ağustosa kadar sürdü ve sonuç olarak 13 tutukludan hayatta kalan 9 kişinin suçsuz olduğu kanaatine varılıp bu kişiler şartsız tahliye edildi. Ardından, Montefiore İstanbul'a gidip I. Abdülmecid'i kan iftiralarına karşı önlem alması ve bir ferman yayınlaması için ikna etti:

"Biz, Yahudi ulusunu... azıcık bile doğruluğu olmayan şeylerle işkence edip gücendiremeyiz..."

Bu sırada Amerikan Yahudi cemaatlerince bir ilke imza atıldı. Amerikan Yahudilerinden 15,000 kişi[3] altı şehirde dindaşları için protestoda bulundular. "Amerikan Yahudi hayatında ilk defa Yahudiler... zorluk altındaki diaspora Yahudilerine politik destek için örgütlendiler." Amerika'daki göçmen topluluklar içinde ilk defa Yahudiler, yurtdışındaki bir topluluk adında hükümetin yardım etmesi için çağrıda bulundu; dış politikaya karışıp baskı yapmadan Başkan Van Buren'den protesto etmesi için talepte bulundular.[4] Mısır'ın ABD temsilcisi bu protestoları dile getirdi.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. Harel, Yaron (2009-04-15). "What are the origins of Muslim anti-Semitism?". Ha'aretz. http://www.haaretz.com/hasen/spages/1078446.html. Erişim tarihi: 2009-04-16.
  2. [Moshe Ma'oz, "Communal Conflicts in Ottoman Syria during the Reform Era: The Role of Political and Economic Factors" in Christians and Jews in the Ottoman Empire, Vol. II: Arabic-Speaking Lands, edited by Benjamin Braude and Bernard Lewis (New York: Holmes & Meier Publishers, Inc., 1982), p. 91-101. "Damascus Affair", Deutsch and Franco (authors), JewishEncyclopedia.com
  3. Paul Johnson, A History of the Jews, p.366
  4. Alexander DeConde, Ethnicity, Race, and American Foreign Policy: A History, p.52

Notlar

This article is issued from Vikipedi - version of the 2/24/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.