Ayna benlik

Ayna benlik, bireylerin benlik görüşlerinin başkalarının kendilerini nasıl gördüğü algısı yoluyla etkilendiği süreçlerdir.[1] Ayna benlik hem "kişinin kendi hakkındaki görüşlerini" hem de "başkalarının kendisi ile ilgili görüşlerine yönelik algısını" kapsamaktadır. Yansıtılmış değerlendirme, yansıyan benlik gibi kavramlarla da eş anlamlıdır.

Bu iki yönlü ve döngüsel bir süreçtir. Bireyin kendilik görüşü başkalarının birey hakkındaki görüşünü etkilerken başkalarının birey hakkındaki görüşleri hakkındaki yargılar da yine bireyin kendilik görüşünü etkilemektedir.

Başkalarının birey hakkındaki görüşlerine yönelik algı

Ayna benlik sürecinin parçalarından biridir. Bireyin başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğünü kendince algıladığı anlamına gelmektedir. Başkalarının algısını algılamak olarak da yorumlanabileceği için meta-algı adı verilebilir.[1] Meta-algı başkalarının ne düşündüğüne dair ipuçlarını okumayı gerektirir. Bu her zaman en doğru şekilde yapılamayacağı için meta-algı ile gerçeklik arasında farklar olabilir. Ayna benlik sürecinde etkili olan başkalarının hakkımızda gerçekten ne düşündüğü değil, bizim onların ne düşündüğünü düşünmemizdir.

Başkalarının hakkımızdaki düşüncelerine yönelik algımızı değerlendirirken başkaları diye değerlendirdiğimiz grubun birbirine benzerliğini abartırız. Başkaları birbirinden farksızdır ve hakkımızda hepsi aynı şeyi düşünür. Bu nedenle Mead genelleştirilmiş öteki kavramını ortaya atmıştır.[2] Bu şekilde yansıtılmış değerlendirmeler başkalarının değerlendirmeleri arasındaki farkları görmez çünkü süreçte sadece genelleştirilmiş, kolektif başkaları vardır.

Meta-algının benlik algısı üzerindeki etkisi

Meta-algılar bireyin benlik kurgusuna katılarak benlikte küçük veya büyük değişikliklere neden olabilirler. Yapılan çalışmalar bireylerin kendileri ile ilgili görüşlerinin başkalarının görüşleri tarafından şekillendirilebildiğini ortaya koymuştur. Başkalarının bizim ne gibi amaçlar peşinde koşmamız gerektiği ile ilgili düşünceleri bizim de amaçlarımızı değiştirmemize yol açabilir[3][4]. Üstelik bu değişimler geçici olmayabilir. Araştırmalar katılımcıların maruz kaldıkları mesajların etkisinin (örneğin yüksek özgüven) bir hafta sonra da devam edebileceğini göstermiştir[5].

Meta-algıların benlik görüşlerine katılması sürecini kendini doğrulama ve kendini yüceltme eğilimleri de etkiler. Bunun yanı sıra, kişilerin özgüvenleri de bu süreçte etkilidir. Yüksek özgüvenli bireyler olumsuz değerlendirmeleri benlikle ilgili genele yaymayıp belli bir alanda sınırlamakta daha başarılıdırlar. Özgüveni düşük olan bireyler ise bu konuda zorlanırlar, başkalarının olumsuz değerlendirmeleri kendi benlik görüşlerinde dalgalanmalara yol açar.[1]

Günümüzdeki araştırmalar

Günümüzde internet kullanımının artması ayna benlik kavramının ele alınışını da etkilemiştir. İnternetin 7/24 kullanıma uygun olması, bireylerin kendilerini başkalarıyla yüz yüze gelmeden de sunabiliyor olmaları, araştırmacılara ayna benlik sürecinde internetin de etkileri olabileceğini düşündürmektedir.[1] Özellikle, sosyal medyanın kendini pohpohlayıcı bir ayna benlik oluşturabileceğine dair çalışmalar bulunmaktadır. Facebook gibi sosyal medya araçları kişilerin kendilerini istedikleri şekilde ve daha pozitif sunmalarını sağladıkları için kişilerin özgüvenini artırmaktadır [6]. Gonzales ve Hancock (2011) çalışmalarında kişilerin başkalarının Facebook profillerine ya da kendi Facebook profillerine maruz kalmalarını sağlamıştır. Daha sonra bireylerin özgüven ölçümlerinden ortaya çıkan sonuç kendi Facebook profiline maruz kalan katılımcıların, özellikle de profil sayfalarında değişiklik yapabilecekleri söylenmişse, daha yüksek özgüven skoru elde ettiğini göstermiştir [6].

İlgili diğer kavramlar

Kalıpyargı tehdidi

Kalıpyargı tehdidi bir grubun yeterlilikleri ve becerileri hakkında olumsuz bir kalıpyargıya uyum gösterme korkusudur.[1] Bu korku bireyin performansını ketlediği için birey kalıpyargıya paralel şekilde davranır[7]. Bu alandaki önemli örneklerden biri Afrikan Amerikan öğrencilerin Avrupa Amerikan akranlarına kıyasla zeka testlerinde daha başarısız olmalarıdır. Bu durumu inceleyen Steele ve Aronson (1995), öğrencilerin kalıpyargıyı destekleyecek türden performans göstermekten korkmalarının gerçekten de performanslarının düşmesine neden olduğunu öne sürmüşlerdir [8]. Benzer tehditler cinsiyet için de yaşanmaktadır, kadınların matematik konusunda erkeklere göre daha başarısız olduğu kalıpyargısının etkinleştirildiği durumlarda gerçekten de kadınların erkeklere kıyasla daha düşük bir performans sergilediği görülmüştür. Ancak testin kadın ve erkekler arasındaki farkı ölçmediği bilgisi verildiğinde kadınlar da erkeklerle aynı derecede başarı göstermişlerdir.[9] Bu durum da başkalarının hakkımızda ne düşüneceğine dair algımızın benliğimize katılmasının örneklerinden biri olarak görülmektedir.

Bu tehdidi bertaraf etmek için farklı bir zihin-yapısı kullanılarak kalıpyargı tersine çevrilmelidir [10]. McGlone ve Aronson (2006) ABD'de yaptıkları çalışmada katılımcılara mekan yeteneği üzerine zor bir sınav görevi vermişlerdir. Bu sınava girmeden önce katılımcıların bir kısmına kuzeydoğuda oturdukları hatırlatılırken bir kısmına da kuzeydoğuda seçkin bir üniversitede öğrenci oldukları hatırlatılmıştır. İkinci koşuldaki katılımcıların sınav performansları açısından kadın ve erkekler arasında bir fark görülmemiştir, "seçkin bir üniversitenin öğrencisi olmak" kalıpyargısı kadın ve erkeklerin eşit düzeyde başarı göstermesini sağlamıştır [11].

Kendini gerçekleştiren kehanet

Kendini gerçekleştiren kehanet olgusunun nasıl işlediği ile ilgili görsel. Kaynak: Aronson, E., Wilson, T. D., & Akert, R. M. (2012). Sosyal psikoloji (Gündüz, O. Çev.). İstanbul: Kaknüs Yayınları. s.137.

Kendini gerçekleştiren kehanet olgusu başkalarının beklentilerinin bireyin kendi davranışlarını değiştirmesi, bireyin gerçekten de ondan beklenildiği gibi davranmaya başlamasını açıklar [1][12][13]. Kaynaklarda kendini doğrulayan kehanet adıyla da yer almaktadır [10]. Bu olgunun öngördüğü üzere başkaları hakkındaki algılarımız da eninde sonunda doğru çıkacaktır. Örneğin arkadaşımızın komik biri olduğuna dair bir algımız varsa bir süre sonra arkadaşımızın gerçekten de komik davrandığını gözlemleyebiliriz.[14]. Benzer bir şekilde, bireyin kendisi hakkındaki bir görüşü benimsemesi başkalarının da o görüşü benimsemesine neden olabilir[14], böylece kehanet kendini gerçekleştirmiş olacaktır. Tıpkı ayna benlik sürecinde olduğu gibi, başkalarının hakkımızdaki algıladığımız yargılarının benliğimizi gerçekten değiştirmesini kendini gerçekleştiren kehanet olgusunda da görebiliyoruz. Bu olguyla ilgili Rosenthal ve Jacobson (1968) yaptıkları araştırmada bir okuldaki öğrencilere bir test uyguladılar ve öğretmenlere bazı öğrencilerin başarılı olduğunu, bu öğrencilerin ileriki yıllarda akademik açıdan patlama yapacaklarını söylediler. Patlama yapacağı söylenen bu öğrenciler aslında rastgele seçilmişti, sadece öğretmenlerin zihninde bazı değişimlemeler yapılmak isteniyordu. Ailelere veya öğrencilerin kendilerine patlama yapmalarının bekelnediği söylenmedi ki ileride test edildiğinde sadece öğretmenlerinin öğrencileri ile ilgili algısının sonuçları net bir şekilde görülebilsin. Araştırmacılar yıl sonunda öğrencilere zeka testi uyguladıklarında öğretmenlerinin patlama yapacağını düşündüğü öğrencilerin başarısının diğer öğrencilere kıyasla daha fazla arttığı görüldü, kehanet kendini gerçekleştirmişti [15].

Kaynakça

  1. 1 2 3 4 5 6 Wallace, H.M., & Tice, D.M. (2012). Reflected appraisal through a 21st-century looking glass. In M.R. Leary & J.P. Tangney (Eds.), Handbook of self and identity (2nd ed., pp. 124-140). New York, NY, US: Guilford Press; US.
  2. Mead, G. H. (1934). Mind, self, and society. Chicago: University of Chicago Press.
  3. Shah, J. (2003a). Automatic for the people: How representations of significant others implicitly affect goal pursuit. Journal of Personality and Social Psychology, 84(4), 661–681. Shah, J. (2003b)
  4. The motivational looking glass: How significant others implicitly affect goal appraisals. Journal of Personality and Social Psychology, 85(3), 424–439.
  5. Sinclair, S., Huntsinger, J., Skorinko, J., & Hardin, C. D. (2005). Social tuning of the self: Consequences for the self-evaluations of stereotype targets. Journal of Personality and Social Psychology, 89(2), 160–175.
  6. 1 2 Gonzales, A. L., & Hancock, J. T. (2011). Mirror, Mirror on my Facebook Wall: Effects of Exposure to Facebook on Self-Esteem. Cyberpsychology, Behavior, and Social Networking, 14(1-2).
  7. Schmader, T., Johns, M., & Forbes, C. (2008). An integrated process model of stereotype threat effects on performance. Psychological Review, 115(2), 336–356.
  8. Steele C.M., Aronson J. (1995) Stereotype threat and the intellectual test performance of African Americans. Journal of Personality and Social Psychology,69, 797–811.
  9. Spencer, S. J., Steele, C. M., & Quinn, D. M. (1999). Stereotype threat and women's math performance. Journal of Experimental Psychology, 35, 4-28.
  10. 1 2 Aronson, E., Wilson, T. D., & Akert, R. M. (2012). Sosyal psikoloji (Gündüz, O. Çev.). İstanbul: Kaknüs Yayınları.
  11. McGlone, M., & Aronson, J. (2006). Social identity salience and stereotype threat. Journal of Applied Developmental Psychology, 27, 438-446.
  12. Jussim, L., Harber, K. D., Crawford, J. T., Cain, T. R., & Cohen, F. (2005). Social reality makes the social mind: Self-fulfilling prophecy, stereotypes, bias, and accuracy. Interaction Studies, 6(1), 85–102
  13. Rosenthal, R., & Rubin, D. B. (1978). Interpersonal expectancy effects: The first 345 studies. Behavioral and Brain Studies, 1(3), 377–415.
  14. 1 2 Pennington, D. C. (2000). Social Cognition. Routlegde: London.
  15. Rosenthal, R., & Jacobson, L. (1968). Pygmalion in the classroom: Teacher expectations and student intellectual development. New York: Holt, Rinehart and Winston.
This article is issued from Vikipedi - version of the 2/4/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.