Döşeğimde Ölürken
Döşeğimde Ölürken, (özgün adı: As I Lay Dying), Amerikalı yazar William Faulkner'ın (1897 - 1962) yazdığı bir romandır.
Türkçeye Murat Belge tarafından çevrilmiştir (İstanbul: De, 1965).
Döşeğimde Ölürken üzerine
Faulkner, 1930'da yayımlanan Döşeğimde Ölürken'i, bir tour de force ("güç gösterisi") olarak tanımlamıştır. Yazarın beşinci romanı olup; başlığı, Homeros'un Odysseia'sının On Birinci Bölümünden, Agamemnon'un Odysseus'a söylediği sözlerden alınmıştır.
Roman, bilinç akışı tekniği, farklı anlatıcıları ve farklı uzunluktaki bölümleriyle bilinir; en kısa bölüm, yalnızca beş sözcükten oluşur: "My mother is a fish" ("Bir balıktır benim annem").
Olay örgüsü
Döşeğimde Ölürken, 15 farklı anlatıcının gözünden anlatılmış 59 bölümden oluşur. Konusu, Addie Bundren'in ölümü ve ailesinin onun Jefferson kasabasında gömülme arzusunu gerçekleştirme çabasıdır.
Faulkner'ın birçok yapıtında olduğu gibi, konu Mississippi'deki düşsel Yoknapatawpha County'de geçer (Yoknapatawpha County esinini Faulkner'ın doğduğu yer olan Mississippi'deki Lafayette County'den alır).
Karakterler
- Addie Bundren
- Anse Bundren
- Cash Bundren
- Darl Bundren
- Jewel Bundren
- Dewey Dell Bundren
- Vardaman Bundren
- Vernon Tull
- Cora Tull
- Lafe
Anlatı teknikleri
Roman, on beş farklı karakterin bakış açısını yansıtır: 59 bölümden her birini, bu on beş karakterden biri anlatır; aralarında, ölmüş olan ve tabutundan düşüncelerini dile getiren Addie de vardır. Yalnızca anlatıcıların adlarıyla anılan bölümlerden her biri, okurun aşama aşama, farklı algılamalar ve bakış açıları belirginlik kazandıkça, karakterleri daha derinlemesine tanımasını sağlar.
James Joyce gibi, Faulkner da bilinç akışı tekniğinin öncüleri arasında yer alır. Romancı bu tekniği ilk olarak Ses ve Öfke 'de kullanmıştır; bilinç akışı, Bundren ailesinden kişilerin iç monologları ve yolda rastladıkları kişiler yoluyla, Döşeğimde Ölürken'e baştan sona hâkim olan içtenlik duygusunun yaratılmasında en önemli etmenlerden biridir. Keza bu teknik, okurun yaşam ve varoluş üzerine, gündelik yaşamın varoluş metafiziği üzerine düşünmesini sağlar.
Addie Bundren'in anlattığı tek bölüm, bir kadın olarak Addie ancak ölümünden sonra sesini duyurabildiği için, edebiyatta feminizm ve annelik konularının ön plana çıkarılmasında önemli bir işlev üstlenmiştir.