Eczane
Eczane Türk Dil Kurumunun sözlüğünde ilaçların yapıldığı ve satıldığı yer olarak tanımlanmaktadır. Eczane kelimesi Arapça 'Ecza' ve Farsça 'hane' kelimelerinin birleşiminden oluşmuş ve zamanla evrimleşerek kısalmıştır.
Türkiye'de
Osmanlı döneminde Fenn-i saydalâni veya fenn-i ispençiyari denilmekteydi. Müslümanlar, ilk resmi eczaneleri daha 708'de, el-Mansur’un hükümdarlığı zamanında kurdular. 9. yüzyıldan itibaren, askeri sağlık işlerine ait olanları da dahil bütün eczaneler, resmi denetlemeye tabi tutuluyorlardı. Her şehirde yeni eczacıları imtihan eden ve onlara lisans veren, eczacıların bir şefi vardı. Bu eczaneler, bizzat sağlık zabıtası memurları tarafından muntazam şekilde denetlenirlerdi. Türkiye'de açılan ilk eczanelerden biri Eczane-i Hamdi'dir.
Modern eczaneleri 5 yıllık eczacılık fakülterinden mezun olarak eczacı unvanı almış kişiler açabilir. Eczanelerin ruhsatları sağlık müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığı'nın sorumluluğu altındadır. Bir eczanenin kullanım alanı 35 metrekareden küçük olamaz. Zemini yanmaz ve temizlemesi kolay bir madde ile kaplanması gerekir. Bir eczanede izin verilen giriş kapısı sayısı 1 ile sınırlıdır. Herhangi bir ilçede 2 veya daha fazla eczane varsa nöbet düzenlenir. Nöbet listeleri eczacı odaları tarafından düzenlenir. Eczaneler ilaç satılmasına ruhsat verilen dükkânlardır. Eczanelerde eczacılara yardım eden kişilere Eczane Teknisyeni (eczacı kalfası) denir. Eczaneler özel ve kamu kurumları (Bağ-Kur, SSK, Emekli Sandığı) ile özel anlaşmalar yaparak bu kurumlara bağlı olanların ilaçlara ulaşmasını sağlarlar.