Fransa'daki Mayıs 1968 olayları
1968 Mayıs olayları, Fransa'nın yakın tarihinin en önemli kırılma noktalarından birini oluşturmaktadır.
1968 Mayıs ve Haziran aylarında, Fransa'da tutucu De Gaulle iktidarına karşı Sorbonne Üniversitesi'nde başlayan öğrenci hareketi, giderek büyümüş ve işçi kesimin desteğini alarak ülke çapında ayaklanmaların, fabrika işgallerinin ve genel grevin yaşanmasına yol açmıştır. Olaylar, Meclisin lağvedilerek seçimlerin yeniden yapılmasıyla sonuçlanır. De Gaulle bu seçimden eskisine göre daha güçlü bir biçimde çıkar.
Öncesi
1958'de Cumhurbaşkanlığına gelen İkinci Dünya Savaşı kahramanı Charles De Gaulle, 1965'te yeniden aynı göreve seçilmiştir. Fransa iktisadi açıdan, daha sonra "Görkemli 30 yıl" olarak adlandırılacak olan en rahat dönemlerinden birini yaşamaktadır. Bununla birlikte, son yıllarda işsiz sayısında kayda değer artış görülmüştür. De Gaulle'ün giderek daha otoriter bir şekil alan yönetimi eleştirilmektedir. Tekel durumundaki Fransız televizyonu (ORTF-Office de la Radiodiffusion Télévision Française) tek yönlü olarak resmi söylemi aktarmaktadır.
Olayların gelişimi
1968 Mayıs olayları, üç aşamada meydana gelişmiştir. İlk olarak öğrenci hareketleri yaşanmış, ikinci aşamada işçiler eylemlere destek vermiş ve son olarak siyasi sonuçlar görülmüştür.
Öğrenci hareketleri
Birkaç aydır Paris'in Nanterre Üniversitesi'nde öğrenciler ve yönetim arasında süregelen anlaşmazlıklar sonucunda, Üniversite'nin Dekanı Pierre Grappin 2 Mayıs 1968 günü Üniversite'nin kapatılmasına karar verir. Bunun üzerine, 3 Mayıs günü, yaklaşık 400 öğrenci, Nanterre Üniversitesi'nin kapatılmasını protesto etmek için Paris Sorbonne Üniversitesi'nde toplanır. Göstericiler, herhangi bir uyarı yapılmadan polis tarafından dağıtılır ve emniyet güçleri üniversiteye yerleşir. 6 Mayıs günü, Fransa Öğrencileri Ulusal Birliği'nin (UNEF-Union Nationale des Étudiants de France) çağrısı üzerine, 20.000 kadar öğrenci, üniversite hocası ve diğer destekçileri, Sorbonne'a doğru yürüyüşe geçer. Cop ve göz yaşartıcı gaz kullanan polis ile barikatlar kuran ve kaldırım taşı fırlatan göstericiler arasında çatışmalar yaşanır ve yüzlerce kişi tutuklanır. Ertesi gün, Zafer Takı'nda toplanan öğrenciler üç temel istekte bulunurlar: tutuklanan öğrencilere karşı suçlamaların geri alınması, polislerin üniversiteden ayrılması, Nanterre ve Sorbonne Üniversiteleri'nin yeniden açılması.
10 Mayıs günü, Üniversitelerin bulunduğu şehrin Sol Yakası'nda toplanan göstericilerin Sağ Yaka'ya geçişi Çevik Kuvvet (CRS-Compagnies Républicaines de Sécurité) tarafından engellenir. Polisin, gece saat 2.15'te göstericilere saldırmasıyla başlayan çatışmalar sabaha kadar sürer. Bunun sonucunda yüzlerce insan tutuklanır ve yaralanır. Olaylar radyodan canlı olarak yayınlanır ve sonuçları ertesi gün televizyondan gösterilir.
Polisin aşırı güç kullanımı karşısında, şarkıcılar, şairler destek vermeye başlar. Devrimin öğrencilerden değil, işçilerden gelmesi görüşünde olan Komünist Parti, kerhen hareketi desteklemeye başlar. Başta Genel İş Konfederasyonu (CGT-Confédération Générale du Travail) ve İşçi Kuvveti (CGT-FO-Force Ouvrière) olmak üzere sol sendikalar, 13 Mayıs günü için genel grev ve gösteri çağrısında bulunur.
13 Mayıs günü Paris'te bir milyonun üzerinde kişi yürür. Polis ortalıkta yoktur. Başbakan Georges Ponmidou tutukluların salıverileceğini ve Sorbonne'un açılacağını ilan eder.
Ancak gerginlik azalmaz, aksine tepkiler daha da artar. Sorbonne açılınca, öğrenciler onu işgal ederek özerk bir "Halk Üniversitesi" ilan eder. Televizyona çıkan öğrenci önderleri, amaçlarının tüketim toplumunu yok etmek olduğunu ilan eder.
İşçilerin öğrencilere destek vermesi
Devam eden günlerde, fabrika işgalleri başlar. 14 Mayıs günü birkaç fabrikada başlayan işgaller, 16 Mayıs'ta 50 fabrikanın işgal edilmesiyle devam eder. 17 Mayıs günü 200.000, 18 Mayıs günü 2 milyon işçi grev yapar. Bir hafta sonra grev yapan işçi sayısı işgücünün yaklaşık üçte ikisine denk gelen 10 milyona ulaşır.
Grev hareketi sendikaların denetiminden çıkar. İşçiler, maaş artışı ile yetinmemekte, Cumhurbaşkanı De Gaulle ve Hükümetin isifa etmesi ve fabrikalarını kendilerine devredilmesini istemektedir.
Hükumet, sendikalar ve işverenler arasında yapılan müzakereler sonucunda 27 Mayıs günü mutabakata varılan Grenelle Anlaşmaları ile asgari ücretin %35, ortalama ücretin de %10 artmasını öngörmektedir. Ancak Anlaşmalar, işçi tabanı tarafından reddedilir.
27 Mayıs günü, UNEF önderliğinde Paris'in Sebastian Charlety stadında 30.000-50.000 kişi toplanır. Söz alanlar hükumetin istifa etmesini ve seçimlerin yapılmasını talep eder.
De Gaulle'ün kaçışı ve seçimler
29 Mayıs günü, De Gaulle o gün için öngörülen Bakanlar Kurulu'nu erteler. Damadına, "Onlara Elysée (Cumhurbaşkanlığı) Sarayı'na saldırma fırsatı vermek istemiyorum. Beni savunmak için kan dökülürse üzücü olur. Gitmeye karar verdim: kimse boş bir Saraya saldırmaz" der. Helikopterle Paris'ten ayrılır.
De Gaulle, Almanya'nın Baden-Baden kentindeki Fransız askeri üssünde, General Jacques Massu ile görüşür. Ordunun desteğine sahip olduğunu düşünen De Gaulle, memleketi olan Colombey-les-Deux-Églises'e döner.
30 Mayıs günü, CGT sendikası önderliğinde 400.000-500.000 arası gösterici Paris'te yürüyerek "Elveda De Gaulle" sloganları atar. Devrim olasılığı had safhadadır. Bununla birlikte, Komünist Parti sokak temelli devrime destek vermez, kamu binaları işgal edilmez ve hazır durumda tutulan ordunun kullanılmasına gerek kalmaz.
30 Mayıs günü, saat 14.30'da Pompidou istifa tehdidiyle De Gaulle'ü Meclisi lağvetmeye ve seçimlerin düzenlenmesine ikna eder. Saat 16.30'da De Gaulle, görevine devam edeceğini, bununla birlikte seçimlerin 23 Haziran'da düzenleneceğini, işçilerin eylemlerini bırakmaması durumunda olağanüstü halin ilan edileceğini ifade eder. Konuşmadan sonra, 800.000 De Gaulle destekçisi, Fransız bayrağını dalgalandırarak Şanzelize Caddesi'nde yürür.
Sonrası
Bundan sonra öğrenci ve işçi eylemlerinin hızı azalır. Polis, 16 Haziran günü Sorbonne'a girer. De Gaulle'ün korktuğunun aksine, 23 ve 30 Haziran'da düzenlenen seçimlerden partisi galip gelir. Bu çerçevede Cumhuriyeti Savunma Birliği (UDR-Union pour la Défense de la République) 487 sandalyeli Meclis'te 354, Sosyalistler 57, Komünistler 34 sandalye kazanır.
Bununla birlikte, De Gaulle'ün siyasi zaferi kısa süreli olur. 27 Nisan 1969'da Merkezi otoritenin bölgelere dağılması ve Senato'ya üye olma kriterlerini yeniden düzenlemeye yönelik referandumun arkasına siyasi ağırlığını koyar, ancak "hayır"ın %52,41 ile galip gelmesi sonucu görevinden ayrılır.
Ama siyasi sonuçlarının ötesinde, 1968 Mayıs olayların etkisi, kültürel, toplumsal ve ekonomik alanlarda yoğun olarak hissedilir.
Toplumda geleneksel kuralların reddedilmesi ve otoritenin sorgulanmasına yol açan "özerklik", "kişisel gelişim", "yaratıcılık" ve "bireye önem verilmesi" gibi yeni değerler ortaya çıkmıştır.
Olayların sonrasında, özellikle 1970-1975 yıllarında, ahlaki kurallar tartışmaya açılır. Bu bağlamda cinsel özgürlük ve feminizm gelişir.
Komünizme inanç azalır ve solcu çevrelerde kötümserlik ağırlık kazanır.
Eğitim alanında gelişmeler görülür. Öğrenci artık bir "çırak" olarak değil, kendi eğitimi konusunda söz hakkı olan bir "birey" halini alır. Eğitimde ifade özgürlüğüne, tartışmaya daha çok yer verilir. Öğrenci ve ebeveynler okul meclislerine dahil olur.
Kilise de sarsılır. Bundan sonra, dinin gereklerini yerine getirenlerin sayısında kayda değer azalma görülür.
Slogan ve duvar yazıları
Eylemler sırasında atılan ve duvarlara yazılan sloganların bazıları aşağıdadır.
- Her iktidar bozar. Mutlak iktidar mutlaka bozar
- Kurumların halka hizmet etmesini istiyoruz, halkın kurumlara değil.
- Devrim komitelere (partilere, kuruluşlara) değil size aittir.
- Devrimsiz geçen tek bir hafta sonu bir ay süren devrimden daha kanlıdır.
- Tahayyül edemeyenler nelerden mahrum kaldıklarını bilemezler.
- Hepimizin içinde bir polis uyur. Onu öldürmeliyiz. Kafandaki polisten kurtul.
- Kapitalizmin bekçileri ya da hizmetçileri olmak istemiyoruz
- Git çalış, gel uyu.
- Yasaklamak yasaktır
- Kaldırım taşlarının altında plaj vardır
- Hayal gücü eksik olanların neyin eksik olduğunu hayal edemez
- Kapitalizmin koruma köpeği ya da hizmetkarı olmak istemiyoruz
- Gerçekçi olun, imkansızı isteyin
- Mutluluğunu satın alıyorlar. Onu geri çal.