Genç Osman Türküsü

Genç Osman Türküsü, Osmanlı padişahı IV. Murad’ın Bağdat Seferi’ne katılan ve şehid edilen çok genç yaştaki Osman adlı delikanlı için yakılmış bir kahramanlık türküsüdür.

Aydın yöresinden Osman Şevki Uludağ tarafından derlenmiş, Muzaffer Sarısözen tarafından notaya alınmıştır.

 Cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın fethederek yadigar bıraktığı Bağdad, 89 yıl sonra İran’ın eline geçti. Bu sırada Osmanlı devletinin başında, henüz 12 yaşında bir çocuk olan 4. Murad bulunuyordu. Annesi Kösem Sultan, Vezir-i Azamlığa Hâfız Ahmed Paşa’yı tayin etmiş ve Serdar-ı Ekrem, yani başkumandan vazifesini de vererek, Bağdad’ı İran’ın elinden kurtarmak üzere sefere göndermişti. Hafız Ahmed Paşa, 29 Mart 1626’da kalabalık bir kuvvetle Bağdad kalesi kapılarına dayandı. Ancak bütün hücumları boşa çıkıyor, bir türlü kaleyi zaptetemeye muvaffak olamıyordu. Bu başarısızlığını, padişahın, Bağdad gibi çok mühim bir şehrin ehemmiyetini kavrayamadığı için, kendisine yeteri kadar asker vermemesine bağladı ve görünüşte kendi kendini eleştiren, fakat gerçekte padişahı tenkit eden bir şiir yazarak gönderdi:
       Hâfızâ, Bağdad’a imdâd etmeğe er yok mudur?
       Bizden bir imdad beklersin, sende asker yok mudur?
       Ebû Hanîfe şehrin, Şîîler vîrân ettiler
       Sende hiç gayret-i dîn ü Peygamber yok mudur?

Bu mektubu alan ve henüz 12 yaşında olmasına rağmen çok zekî bir padişah olan 4. Murad, onu derhal vazifeden azletti ve bunu, şu beyti yazarak ona bildirdi:

       Bir âl-i sîret vezîri şimdi serdar eyledim.
       Yüce Peygamber muîn olmaz mı, rehber yok mudur?

Adına türkü yazılan Genç Osmanın sultan II osman la bir alakası yoktur. Hafız Ahmed Paşa’nın yerine vezir-i azam ve serdar-ı ekrem tayin edilen Hüsrev Paşa, derhal Bağdad’a hareket etti. Bu azimli ve cesur vezir, serhad boylarında yetişmiş, tecrübeli askerlerle çalışmak istiyor ve:

-Sakal ve bıyığına tarak batmamış sabilerin bu orduda yeri yoktur, diyordu.

Önce, İran askerinin yardım yollarını kesmek için Hemedan üzerine yürüdü. Burada bir İran birliğini bozguna uğrattıktan sonra, Hemedan’ı zaptetti. Bu muharebe sırasında bir yeniçeri subayı, bıyıkları henüz terlemiş olan genç bir askerin büyük karamanlıklar gösterdiğini gördü ve bunu Hüsrev Paşa’ya haber verdi. Emrini dinle meyenleri en şiddetli şekilde cezalandıran Hüsrev Paşa, derhal paşaları topladı ve:

-Bıyığına tarak batmamış bir çocuk, ordu-yu hümayuna nasıl katılmış? Ne dersiniz?

Bu söylentiyi bütün paşalar duymuşlardı. Mihriban muharebesinde, kız gibi güzel bir çocuğun kır atını kişnete kişnete yalın kılıç düşman saflarına daldığını bütün asker görmüştü. Paşalardan biri:

-Genç Osman derlermiş devletlim, dedi.

Hüsrev Paşa kaşlarını devirdi. Genç Osman ismini o da duymuştu. Gerçi yüzünü gören yoktu ama, şöhreti dillere destandı.

-İstihza mı edersiniz, Genç Osman bir sabi midir? Dedi.

Paşalar susmuştu. Anadolu beylerbeyi Zor Murtaza Paşa’nın gözleri dolu doluydu.

Osmanlı ordusu Hemedan’dan sonra İran ordusunu tekrar yakalamış ve yine büyük bir bozguna uğratmıştı. Bu savaşta da Genç Osman, cengin en kızgın bir anında kır atıyla ileri atılmış ve önüne geleni devirip, zaferin kazanılmasına mühim bir rol oynamıştı. Hüsrev Paşa, bu muharebede Anadolu sipahilerinin kumandanı olan Zor Murtaza Paşa’yı çağırarak, derhal bu çocuğu bulup huzuruna getirmesini istedi. Bu emir üzerine Murtaza Paşa, dışarı çıktı. Bütün beyler ve paşaların gözleri kapıya dikildi. Merak ve heyecanla bekliyorlardı. Aradan epey zaman geçti, kapı açıldı. İçeriye Murtaza Paşa ile birlikte 15- 16 yaşlarında gözüken, arslan yapılı bir erkek güzeli girdi. Ağır ve vakarlı adımlarla Hüsrev Paşa’ya yaklaştı, selam verdi. Paşa gür bir sesle sordu:

-Adın nedir?

-Genç Osman

-Bıyığına tarak batmayanların orduya alınmamasını emretmiştim. Hilafına hareket edenlerin cezalandırılacağını bilmez misin?

-Benim bıyığım var!

Halbuki Genç Osman'ın ne sakalı, ne bıyığı vardı. Serdar-ı ekrem ile istihza etmeye gelmezdi. Hüsrev Paşa tarağını çıkarıp uzattı:

-Al öyleyse, bıyığına batır!

Genç Osman tarağı aldı ve herkesin meraklı bakışları arasında birden üst dudağına sapladı

-İşte bıyık paşam. Mertlik bıyıkta değil, yürektedir.

Beyler ve paşalar başlarını öne eğmişlerdi. Murtaza paşa gözyaşlarını tutamamış ağlıyordu. Hüsrev Paşa da Osman'ın dudağından akan kanlara baktı ve:

-Haydi birliğine git oğul, ben sözümü geri aldım, dedi.

Ordu, 6 Ekim 1630 gecesi Bağdat’ı tekrar kuşattı. Genç Osman, Murtaza Paşa’nın alemdarı olmuştu. Topçu ateşiyle açılan gedikler, şehitlerle doluydu. 8 Kasım akşamı bütün birliklere, ertesi gün umumi taarruza geçileceği bildirildi. 9 Kasım’da başlayan taarruzda Murtaza Paşa, kuvvetlerinin başında ilerliyordu. Genç Osman da yanındaydı. Surlara çok yaklaşmıştı. Naralar, feryatlar birbirine karışıyordu. Baş sancaktar elinde sancağı olduğu halde ileri fırladı, fakat vurularak düştü. Şimdi sıra Genç Osman’daydı. Yanında duran Murtaza Paşa’ya baktı, düşen sancaktarın elindeki sancağı aldı ve koşarak hendeği geçti. Yağmur gibi yağan kurşunlara aldırış etmeden kale bedenine tırmanmaya başladı. Sanki kellesini koltuğuna almıştı. Nihayet emeline ulaştı, surların üzerine çıkmayı başarmıştı. Hemen sancağı dikti, fakat arslan gibi bedeni yüzlerce kurşunla delik deşik olmuştu. Hemen oracıkta son nefesini verdi, şehid oldu. Surların üzerinde dalgalanan sancağı gören Osmanlı askeri, artık zaferin kazanıldığına inanarak büyük bir gayretle surlara yüklendi ve morali iyice bozulan İran askerini geri püskürterek kaleden içeri girmeyi başardı. Zaferden sonra Hüsrev Paşa, Genç Osman’ın hemen bulunmasını emretti.. Onu mükafatlandıracak, kahramanlıklarını padişaha arz edecekti. Biraz sonra gelen haberle, surlara sancağı dikerken şehid olduğunu öğrendi. Demek ki nice bıyığı gür bahadırlardan daha cesurdu.

Bu sefere iştirak eden Kapıkule Süvarilerinden biri olan Kayıkçı Kul Mustafa, Genç Osman için şu ağıdı yaktı:

Türkünün Sözleri

Genç Osman dediğin bir küçük uşak
Beline bağlamış ibrişim kuşak
Askerin içinde birinci uşak
Allah Allah deyip geçer Genç Osman

Sultan Murat derki, gelsin göreyim.
Nasıl yiğit imiş bende bileyim.
Vezirlik isterse üç tuğ vereyim.
Kılıcından al kan saçtı Genç Osman.

Allah Allah deyip geçer Genç Osman

Bağdadın kapısın Genç Osman açtı
Düşmanın cümlesi önünden kaçtı
Kelle koltuğunda üç gün savaştı
Allah Allah deyip geçer Genç Osman

Askerin ucu göründü Van'dan
Kılıcın kabzası görünmez kandan
Bağdadın içinde tozdan dumandan
Toz duman içinde kaldı Genç Osman

Bir Başka şekilde;
Of of Genç Osman dediğin bir küçük uşak
Beline bağlamış ibrişim kuşak of of.

Aman Askerin içinde birinci uşak
Allah Allah deyip geçer Genç Osman of of.

Of of Genç Osman dediğin bir küçük aslan
Bağdat’ın içine girilmez yastan of of.

Aman her ana doğurmaz böyle bir aslan
Allah Allah deyip geçer Genç Osman of of.

Of of Bağdat’ın kapısını Genç Osman açtı
Düşmanın cümlesi önünden kaçtı of of.

Aman kelle koltuğunda üç gün savaştı
Allah Allah deyip geçer Genç Osman of of.

Dış bağlantılar

Kaynakça

    This article is issued from Vikipedi - version of the 12/18/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.