Genç Werther'in Acıları
Birinci baskı, 1774 | |
Yazarı | Johann Wolfgang Goethe |
---|---|
Orijinal ismi | Die Leiden des jungen Werthers |
Çevirmen | Nihat Ülner |
Ülke | Almanya |
Özgün dili | Almanca |
Dili | Türkçe |
Konu(lar) | Aşk, umutsuzluk |
Türü | Mektup roman |
Yayınevi | Can Yayınları |
Anadilinde basım tarihi | 2007 |
Sayfa sayısı | 164 |
Boyut ve ağırlık | 12,5x19,5 cm |
ISBN | 975-8398-59-8 |
Genç Werther’in Acıları (Almanca: Die Leiden des jungen Werthers), Johann Wolfgang von Goethe (d. 1749, ö. 1832) tarafından 1774 yılında ve iki haftada yazılmış mektup romandır.
Goethe, bu romanı yazdığında 25 yaşındaydı. Romanın piyasaya çıkmasının ardından hem pek çok intihar vakası ile karşılaşılmış, hem de Almanya sokakları bir “Werther salgınına” uğrayarak, ortalığı mavi ceket, sarı pantolon giyen duygulu gençler istila etmiştir.
Genç Werther’in Acıları (Almanca: Die Leiden des jungen Werthers), Werther adındaki genç bir hukuk stajyerinin, diğer taraftan nişanlı bir kadın olan Lotte ile intiharına kadar kurmuş olduğu ızdırap dolu münasebetini konu alan, Goethe’nin mektup tarzındaki romanının ismidir. Roman Goethe’nin ikinci büyük başarısı olan Götz von Berlichingen (1774) isimli dramasının ardından, Fırtına ve Coşku dönemi sonrasında ortaya çıkmış, aynı zamanda da Fırtına ve Coşku dönemine tekabül etmektedir. Goethe, 1772 yılında Mayıs ayından Eylül’e kadar Wetzlar Alman Yüksek Mahkemesinde asistan olarak görev yaptığı sırada âşık olduğu Charlotte Buff adındaki nişanlı kadına duymuş olduğu karşılıksız ilgisini, edebi-bağımsız bir forma dönüştürerek, bu romanla tasvir etmektedir. Wetzlar’de bir elçilik sekreteri olan arkadaşı Karl Wilhelm Jerusalem’in intiharı, bu trajik aşkın doğuşu ve Werther’in elleriyle hayatına son vermesi için Goethe’ye esin kaynağı olmuştur. Jerusalem, kendisi için erişilmez olan evli bir kadına gönlünü kaptırmıştır. Romanın kahramanı Lotte, kitabın oluşum safhasında, genç Goethe’nin tanışmış olduğu Maximiliane La Roche’den de izler taşımaktadır.
Romanın ilk basımları, 1774 ilkbaharında Leipzig kitap fuarlarında yerini almış ve aynı zamanda en iyi satan kitap haline gelmiştir. 1787 yılında bunu, yeni bir sürümü de takip etmiştir. Roman Goethe’yi, 1774 yılında Almanya’da birdenbire şöhretinin doruğuna ulaştırmıştır.
Konusu
Hikaye, Werther’in mektuplaştığı hayali arkadaşı Willhelm’in eliyle, mektuplar biçiminde anlatılır, zaman zaman, Willhelm sonradan öğrendiklerini de ekler (bu kısımlar bir sahne canlandırması tarzındadır); Büyük kentin yarattığı ruhsal çöküntüden doğaya kaçarak Wahlheim’e yerleşen aydın bir gençtir Werther. Orada tanıştığı soylu bir ailenin güzel kızı Lotte’ye aşık olur. Lotte de kayıtsız değildir bu aşka ama Albert’le nişanlıdır ve verilen sözler, ahlaki değerler önemlidir. Lotte Albert ile evlenir. Werther ise bir aile dostu olarak yer alır yanlarında. Ne var ki aşk ve dostluk arasındaki sınır çizgisi zayıftır. Sınırı geçmekten korkan Lotte, bir daha görüşmemeleri gerektiğini bildirir genç adama. Werther’in bu acıya dayanması ise imkânsızdır. Lotte’ye bir mektup yazar; “Bak Lotte! bana ölümün sarhoşluğunu tarttıracak olan o soğuk ve korkunç kadehi elime alıyorum. Onu bana sen uzatıyorsun, ben de alırken hiç duraksamıyorum. Hayatımın bütün istekleri ve ümitleri yerine geldi. Ölümün çelikten kapısını vurmak öylesine titretici ve çetin ki” diyen Werther, “Silahlar dolu. Saat on ikiyi vuruyor. Alınyazısı bu, önüne geçilmez. Lotte! Elveda Lotte! Elveda” sözleriyle mektubuna ve yaşamına son verir.
Tıpkı şiirleri gibi, Werther’de de kendi yaşamından bir parça vardır Goethe’nin.9 Haziran 1772 yılında Wetzlar'da hukuk stajını yaparken, bir arkadaşının nişanlısına (Charlotte Buff) aşık olduğu için yaşadığı duygu ve ahlak çatışmasından esinlenmiştir bu romanını yazarken. Sondaki intihar vakası ise, o sıralarda Goethe'nin arkadaşı Jerusalem'in evli bir kadına olan aşkı sonucunda kendini öldürmesi de ilham olmuştur. Onun başardığı, tekil yaşanmışlıkları, genel toplumsal bir bunalımın eşliğinde anlatabilmesindedir. Ve elbette, Goethe’nin şiirsel, tasvirlerle dolu zengin dili/üslubu, hikâyenin büyüsünü benzersiz biçimde derinleştirir.
Werther, “Sturm und Drang” (Coşumculuk) akımının bütün izlerini taşıyan bir metin. Güçlü duygularla hareket etme, doğaya, çocuklara,pastoral bir hayata duyulan özlem, toplumsal kurumlara yönelik eleştiri hemen fark ediliyor. Ancak bütün bunlar yalnızca estetik bir tercihten kaynaklanmıyor; o yıllar Almanya’sının -Avrupa olarak genelleyebiliriz de- bireyi köşeye sıkıştıran koşullarını yansıtıyor! Dikkat edilirse, “doğa tercihi” romantizmin ve İngiliz gotiğinin de çok önemli bir motifi olmuştur. İnsanda derin izler bırakan şey, bir edebi metinde yazarın hayal ürünü olarak anlattıkları değil, o metinde -somut gerçekliği- yansıtan duygu ve düşüncelerdir. Werther’in yarattığı coşkunluk da, özellikle Almanya’da, anlatılanların Alman ulusal kimliği ile çakışmasından kaynaklanmıştır. Onu yaratan değil, varolanı tasvir edendir Goethe! Goethe, kişisel olanla toplumsal olan arasındaki kopmanın kaçınılmazlığını ve bunun toplumsal nedenlerini, insanın manevi yaşamı ile coşku dünyasını benzersiz bir lirizm ve çözümsel bir sezgiyle ortaya koymuştur bu romanında. Goethe’nin Werther’i, bireysel tutku, toplumsal zorunluluk ve bu tür bireysel tutkuların genel temsili anlamı arasındaki doğrudan ilişkiyi çok açık biçimde gösterir.
Romanın yapısı
Goethe titizlikle, şüphesiz ikinci kısmının sonlarında bir sahne üslubuna dönüşen, belgelere dayalı mektup tarzındaki bir roman yapısını tercih etmiştir. Jean-Jacques Rousseau’nun "Julia ya da yeni Heloise" (Fransızca: "Julie ou la Nouvella Héloise") adlı eseri, on üç yıl önce, gerçeğe dayanan aşk mektuplarının yayımlanmasının, nasıl muazzam bir etki yarattığının kanıtı olmuştur. Goethe’nin, sadece bu kitabı tanımakla kalmayıp, aynı zamanda kendisini kitabın kahramanı Saint-Preux ile özdeşleştirmesi, Wetzlar dönemine uzanarak şunları yazmasıyla kendini göstermiştir: Böylelikle ortak bir gün, diğer günleri kapsamıştır ve hepsi bayram günü gibi görünmüştür; bütün takvim kırmızıya dönüşmüş olmalı. Yeni Heloise’nin mutlu-mutsuz dostlarının daha önceden bahsetmiş olduğu şeyi hatırlayan kişi beni anlayacaktır: Ve sevgilisinin dizinin dibinde oturarak ip eğirecek ve ip eğirmeye arzu duyacaktır, bugün, yarın ve öbür gün, tabii ki tüm hayatı boyunca. “Bugün, yarın ve ertesi gün, yani bütün bir hayat” sembolleri, sayesinde başkahramanı intihar etmekten vazgeçirdiği Yeni Heloise’deki kât-i mektuba yansımıştır. Romanın ilk baskısı, Goethe’nin adını taşımayıp, yani anonim olup, bir editörün kısa önsözü ile başlamıştır. Bu baskıda, yazarın kurgusunun diğer mektuplarda olduğu gibi olması, okurun baskıyı tanıyamamasına neden olmuştur. Mektuplar (3 istisna dışında), Werther’in en yakın arkadaşına hitap etmektedir. Bu durum ise, otomatik olarak okuru ele geçirmektedir: Okur, bir yazar tarafından yaratılan romanın alışılmış rolü içerisinde kalmamakta, aksine mektubu yazan kişinin en yakınında bulunan kişi olan okura hissettirdiği samimi duygularının sırdaşı olmaktadır. Sürekli olarak, birisinin konuşmakta olduğu hissi uyandığından dolayı, gerçeğe dayanan mektupların ele alındığı düşüncesi birçok kez kuvvetlenmektedir. Bunun gerçekliği, estetik olarak da sağlam temellere dayandırılmaktadır: Werther’in duyguları harekete geçiren sözlerinin aksine, editör’ün üslubu teşvik edici, fakat tamamen nesneldir. Gerçek (sözde) kişileri belirtmek için, editörün yer ve kişi isimlerini şifrelediği dipnotlar ise, bir romandaki alışılagelmemiş, son sırada yer alan önemli özelliktir. Goethe, bir mektup romanında bu uygulamayı ilk defa kullanmıştır.
Goethe'ye etkileri
Werther, Goethe'nin "Sturm und Drang" hareketi içinde verdiği az işlerden biriydi. Ondan önce, Friedrich von Schiller ile birlikte Weimer Klasisism akımını başlatmıştı. Goethe, sonraki yıllarında kendini "Genç Werther'in Acıları"ndan uzaklaştırdı. Şöhretinden ve Charlotte Buff'a duyduğu gençlik aşkını halka duyurmasından pişmanlık duydu. Werther'i 27 yaşında yazmış olmasına rağmen, yaşlılığında da çoğu misafiri onun sadece bu kitabını okuyup, onu birçok eserinin arasından bu kitaptan tanıyordu. Bu yüzden ilişkilendirildiği Romantik hareketten ayrılıp, onu "hastalıklı her şey" olarak tanımlıyordu.
Goethe kitaba duyduğu nefretini, Werther, Goethe'nin kardeşi olmuş olsaydı da Goethe, Werther'i öldürseydi, onun kinci hayaletinin bu kadar rahatsız etmeyeceğini yazarak belirtti. Yine de, Goethe Genç Werther'in Acıları'nın, onu okuyan ümitsiz genç aşıklar üzerindeki kişisel ve duygusal etkisini kabul ediyordu. 1821'de, sekreterine "Herkesin hayatında, Werther'in kendisine özel yazılmış olduğunu düşünüğü bir zaman olmaması kötü olurdu." demişti.
Goethe’nin ilham kaynakları
Roman özellikle, Goethe’nin 1771’den 1774’e kadar olan yaşanmışlıklarının arka planını oluşturmaktadır: Aynı zamanda öncelikli olarak, 1772 yazında Johann Christian Kestner’in eşi olan Charlotte von Stein'e (Önceki soyadıyla Charlotte Buff) duyduğu hastalıklı, ümitsiz aşkı ve bir elçilik sekreteri olan Karl Wilhelm Jerusalem’in, Palatinalı meslek arkadaşının eşine karşı olan hüsran dolu aşkından dolayı, 30 Ekim 1772’de Kestner’in ödünç verdiği bir silahla intihar etmesi, romanın ana hatlarını belirlemektedir. Tüm bunları, Goethe’nin 1774 yılında başlayıp, Werther’in taslağının oluşmasından kısa bir süre sonra, İtalyan fakat Frankfurt am Main’de yaşamakta olan tüccar Peter Anton Brento ile evlenen Maximiliane von La Roche’a karşı sonradan kendisini hayal kırıklığına uğratan aşkı takip etmektedir. Fakat bu, Werther için etkili bir ilham kaynağı olarak görülmez, romanın başlarında, sadece Maximiliane’nin “geceyi andıran gözleri” dile getirilmiştir. Charlotte Buff ise mavi gözlüdür.
Alımlanışı
Roman, tıpkı savunanlarda olduğu gibi, eleştirmenlerde de oldukça güçlü duygusal tepkilere neden olmuştur. Goethe Werther ile orta sınıf normlarına tamamen aykırı düşen bir kişiyi merkeze koymuştur. Burjuvazi toplumu Werther’i, -düşüncelerine tamamen aykırı bir şekilde- yuva bozan, asi ve hür fikirli biri olarak nitelendirmiştir. Edebiyatta birçok kez, yarar sağlayan ve eğlendiren bir şeyler beklemişlerdir. Fakat Goethe’nin bu romanı, beklentilerine karşılık verememiştir. “Yararlı” olanı direk olarak olayların içerisinde aramışlar, kendileriyle özdeşleştirdikleri ve davranışlarından çıkarımlar yapabilecekleri birisi ile olmak istemişlerdir. Fakat roman, burjuvazi normlarına göre akla hayale sığmayacak şekilde, bir intiharla sona ermiştir. Birçok vatandaş, başkahramanın, kendi değer yargılarına aykırı düşmesi ve prensiplerine yönelik bir tehlike arz etmesi nedeniyle, Goethe’nin eserini sert bir şekilde eleştirmişlerdir. “Genç Werther’in Acıları” onlar için, geleneksel edebiyatla birlikte hoş olmayan bir hayal kırıklığını temsil etmiştir. Kitabı, kendi ilgilerinin dışında kalan değerlerin ve intiharın yüceltilmesi olarak görmüşlerdir. Werther intiharının gerçekleşip gerçekleşmediği konusu, araştırmalar çerçevesinde uzun süre tartışılmıştır. Son araştırmalar ise, bir düzineye kadar gerçekleşen Werther intiharını belgelemiştir.
İntiharın yüceltilmesi konusundaki eleştiriler, büyük ölçüde kilise ve bazı çağdaş yazarlar tarafından yapılmıştır. Werther’i “Hıristiyan olmamak” ve "edepsizlik" olarak değerlendiren muhafazakâr Teolog Lavater, buna bir örnektir. Bu eleştirilerin temeli olarak diğer sebeplerin arasında, birçok gencin tipik sarı-mavi karışımı Werther kıyafeti içerisinde intihara kalkışarak, bu girişimi tekrarlamış olması yatmıştır. Hatta kilisenin beyan ettiği tahmin edilen intihar sayısı o kadar yüksek olmuştur ki bu tür intihar girişimlerinin olup olmadığının bugün hala bilinmediği bir sürece girilmiştir. Bununla birlikte bazı bölgelerde (Leipzig, Kopenhag, Milano gibi) kitap yasaklanmıştır. Goethe ise, insanın, ruhundaki ızdırapları yazıya dökmesi gerektiğini dile getirerek, kendi yaşanmışlığını, en iyi örnekle karşıladığını ispat etmiştir. Özellikle kendisinin oldukça soğukkanlı ve makul olduğunu göstermiştir.
Her şeyden önce, Goethe’nin Werther karakterine okutturduğu romanı yazan Lessing, şunları dile getirerek tepki göstermiştir:
“ | “Fakat böyle samimi bir ürün, iyi olandan daha fazla zarar getirmiyorsa: onun kısa, soğuk bir kapanış konuşmasının da olması gerektiğini kastetmiyor musunuz? Arkasından, Werther’in nasıl böyle maceraperest bir kahraman olduğu; doğanın benzer bir eğilim yüklediği diğer bir gencin, nasıl kendini koruduğuna ilişkin bir çift söz… Çünkü böyle birinin, etik açıdan sanatsal güzelliği kolayca elde etmesi ve bizim yoğun olarak ilgilendiğimiz şahsın, iyi olması gerektiğine inanmalıdır. Ve aslında o, gerçekten bu olmamıştır. […] Yani, sevgili Goethe, küçük bir son bölüm daha; ne kadar sinik olursa, o kadar iyi!” (26.10.1774, edebiyat tarihçisi J.J. Eschenburg’a) | ” |
Goethe, intihar konusunda fettanlık derecesinde kendisini kınayan Piskopos Lord Bristol’a alaycı bir şekilde şöyle karşılık vermiştir:
“ | “Siz şu an, bir yazardan hesap sormaya ve zaten sönmeye yüz tutan ışıklarını tamamen söndürmekten başka hiçbir şey yapamayan bir düzine aptal ve ciğeri beş para etmez insandan, dünyayı büyük ölçüde kurtaran ve dar görüşlü beyinler tarafından yanlış algılanan bir esere çamur atmaya kalkışıyorsunuz.” | ” |
Kültürel etkileri
Genç Werther'in Acıları, Goethe'nin ilk önemli başarısı olup, onu bir gecede ünlü bir yazar haline getirdi. Napoleon Bonaparte romanı Avrupa edebiyatının en başarılı işlerinden olarak görmekteydi. Gençliğinde Goethe'nin tarzında bir monolog yazmış ve Mısır seferinde romanı yanında götürmüştür. Roman, "Werther salgını" (Almanca: "Werther-Fieber") diye bilinen bir fenomeni başlatmış, Avrupa'da birçok gencin Werther'in romanda betimlenen kıyafetlerini giymesine neden olmuştur.
Roman ayrıca birbirini taklit eden intiharlara neden olmuştur. "Werther salgını" otoriteler ve diğer yazarlar tarafından endişe ile takip edildi. Friedrich Nicolia Die Freuden des jungen Werthers (Genç Werther'in Neşeleri) adlı mutlu sonla biten bir hiciv yazdı. Bu hicivde, Werther'in planlarını farkeden Albert, silaha tavuk kanı dolduruyor, böylece Werther'in intiharına engel olup, Lotte'yi ona teslim ediyordu. Werther de tutkulu genç yönünü ortaya çıkarıp kendisini saygı duyulan bir vatandaş olarak topluma tekrardan kazandırıyordu.
Ancak Goethe bu versiyondan memnun kalmamıştı ve Nicolai ile "Werther'in Mezarında Nicolai" (Almanca: "Nicolai auf Werthers Grabe") adlı bir şiir yazarak edebi bir savaş başlattı. Bu şiirde Nicolai, Werher'in mezarına büyük tuvaletini yapıyor böylece Goethe'nin "Sturm und Drang" akımından uzaklaşırken uzaklaştığı Werther'in anısına hakaret ediyordu. bu savaş Goethe'nin kısa ve eleştirel şiirlerinde, Xenies'te ve Faust'ta devam etti.
18.yy.ın en büyük medya skandalı olarak Werther, tarihi medya etkisi araştırmalarının kilit romanı konumundadır. Goethe bir yandan dindar ve sivil kesim tarafından yapılan skandalize ve ağır eleştirilere katlanmak zorundan kalırken, diğer yandan da mektup romanının fanatik taraftarları ortaya çıkmıştır. Özellikle gençler arasında Werther’i bir idol haline getiren bağımlılık derecesinde bir Werther hayranlığı baş göstermiştir. Hiçbir evde eksik olmayan meşhur Werther fincanı ve hatta Werther parfümünü de kapsayan bir Werther modası (sarı pantolon, sarı yelek, mavi ceket) başlamıştır. Kahve ve çay ibrikleri, bisküvi ambalajları ve çay kutuları, “Werther’in Acıları”ndan (örn. Daniel Chodowiecki’den) sahnelerle süslenmiştir. Günlük yapılan kahve ve çay saatleri ise, bu on yılın orta sınıf tabakasına, çağdaş edebiyatla etkili bir tanışma fırsatı sunmuştur. Destekleyen gruplar, romanı, özellikle Werther’e benzeyen pozisyonda bulunan ve doğrudan söz edilmeyi isteyen insanlar arasından bulmuşlardır. Goethe’yi doğru anlayan kişiler kendi durumlarını bir şeyler ile bağdaştırabilmiş ve Werther’in çekmiş olduğu ızdıraplarda ruhlarını yüceltmişlerdir. Bu durum, günümüz okur kitlesi için de geçerlidir.
Bunun üzerine kitapta ilk mektubun öncesinde yer alan “hayali” editörün önsözü de şunları amaç edinmektedir:
“ | “Zavallı Werther’in hikâyesinden sadece arayıp bulabildiğim şeyleri kasıtlı olarak bir araya getirdim ve bu da sizlerin bana teşekkür edeceğinizi öne sürmektedir. Onun ruhunu ve kişiliğini hayranlığınızdan ve aşkınızdan, kaderini gözyaşlarınızdan yoksun bırakamazsınız. Ve sen tıpkı onun gibi coşkuyu hisseden güzel ruh! Onun acılarından teselli bul ve eğer kaderden ve kendi kabahatinden yakınlık göremezsen, kitapçığın arkadaşın olmasına izin ver!” | ” |
Avrupa’nın gelecek kuşaklarının zihninde, Napolyon’un Erfurt hanedanlık kongresinde kendisini şaşırtıcı bir şekilde Werther’in erbabı olarak gösterdiği ve hatta Goethe’nin dikkatini bir metin hatası üzerine çektiği, 1808 yılındaki Goethe ile olan efsanevi karşılaşması da etki bırakmıştır.
Önemi
“Genç Werther’in Acıları”, Fırtına ve Coşku döneminin kilit romanı olarak görülmektedir. Roman, eski zamanlar için çok yüksek baskı sayısı görmüş ve sözde okuma bağımlılığının öncüsü olmuştur (Edebiyatın sosyal tarihindeki yorum önerilerinin karşılaştırılması (örn.1).
Kitabın böylesine bir dünya başarısını elde edeceğini Goethe de tahmin edememiştir. Aynı zamanda Werther hayranlığının, bilinen olayları belgelemesi için, eskiden Charlotte Buff’un Wetzlar’deki evi olan bugünkü Lotte evinde, Werther’in kayda değer ilk baskılarının yanı sıra parodileri, benzetmeleri, polemik yazıları ve birçok dilde çevirileri de sergilenmiştir. Fakat romanın başarısı, salt bir moda oluşumundan daha fazlasını oluşturmuştur. Goethe ise sözlerine şunları eklemiştir:
“ | “Romanın etkisi büyük, hatta muazzam ve doğru zamana denk geldiği için de fevkalade olmuştur.” | ” |
“Werther”e dayanan sanat eserleri
Roman, hem yapısından hem de içeriğinden sonra ardından gelen birçok romanı etkilemiştir; fakat bazı eserler doğrudan Goethe’nin Werther’ini temel almışlardır. Christoph Friedrich Nicolai "Genç Werther'in Mutlulukları" (Almanca: “Freuden des jungen Werthers”) adlı eserle, intiharın müdafaasını yapan okura karşı atağa kalkmıştır. İçeriğinde ise Werther, Charlotte’yi kazanmakta ve mutluluktan hayırlı bir arazi sahipliğine kadar yükselmektedir.
Jules Massonet, 16 Kasım 1892’de Viyana Saray Tiyatrosunda sahneye koyulan Werther konulu bir opera düzenlemiştir.
Thomas Mann’ın Goethe romanı Lotte Weimar'da'da (Almanca: “Lotte in Weimar”) (1939) başkahraman Charlotte Buff, çekingen Werther'i nişanlısı ile olan mutluluğunda parazit olarak nitelendirmiş ve daha sonra Kestner ile evlenmiştir.
Ulrich Plenzdorf Werther’i, 1972 yılında büyük tiyatro salonunda sahnelenen ve Almanya’nın geçmişine dayanan "Genç Werther'in Yeni Acıları" (Almanca: Die neuen Leiden des jungen Werthers) isimli bir tiyatro oyunu ile ortaya koymuştur.
“Genç Werther’in Acıları”, 1976’da oyunculuğunu Hans-Jürgen Wolf'un Werther karakteri ve Katherina Thalbach'ın Lotte karakteri olarak paylaştıkları, Egon Günther’in ise yönetmenliğini üstlendiği bir film haline getirilmiş ve on iki filmin arasında yer almıştır. En yeni film ise Stefan Konarske ve Hannah Herzsprung’un başrollerini oynadıkları, Uwe Janson’un yönetmenliği ve senaryosu ile 2008 yılına aittir.
Bernd Kessens 1999 yılında, “Getanzte Liebe Flamenco” isimli romanı, Jürgen Eich ise 2007 yılında "Genç Werther'in En Yeni Acıları" (Almanca: “Die neuesten Leiden des jungen Werthers”) isimli dramı yazmıştır.
Dış Bağlantı
Yapıtın, Cumhuriyet Gazetesi Dünya Klasikleri Dizisi'nde yayımlanan baskısının çevrimiçi okunabileceği bağlantı.
Kaynaklar
- Goethe, Johann Wolfgang (1774), Genç Werther'in Acıları, (Çev. Nihat Ülner), Can Yayınları, İstanbul, 2007. ISBN 975-8398-59-8
- Tepebaşılı, Fatih (1998), Genç Werther'in Acıları ve Dokuzuncu Hariciye Bir Karşılaştırma Denemesi. Türk Dili (564) 12.98, 533-544.
- Yüce, Neşe Taluy (1995), Polonya Edebiyatında Werther'in İzleri. Batı Dil ve Edebiyatları Araştırmaları Dergisi 3(2) 1995, 141-150
- Almanca Vikipedi maddesi 26.11.2011 tarihinde erişildi.