Karaabalı Tekkesi

Karaabalı Tekkesi (Çakır Dede Tekkesi olarak da bilinir[1]), İstanbul, Beyoğlu'nda, Ömer Avni Mahallesi'nde, Dolmabahçe Camii'nin karşısındaki Emin Ağa Sebili'nin üstündeki sette, Karaabalı Sokağı'nda yer almış eski yapı.

Kaynaklarda çeşitli adlarla (Abaî, Attarzade, Attar Mustafa Efendi, Çakır Dede, Çakır Baba, Karaabalı) anılan tekke 1000/1688'den önce, tespit edilemeyen bir tarihte Çakır Dede adındaki bir hayır sahibinin inşa ettirdiği mescide 18. yy'ın ikinci yarısında Nakşibendi ve Halveti-Sünbüli tarikatlarına mensup olan Attarzade Şeyh Mustafa Efendi (ö. 1790) tarafından tevhidhane ilave edilmesi ve burada ayin icra edilmeye başlanması sonucunda kurulmuştur. Tekkenin tesis edildiği dönemde civarında "Karaabalı" veya "Karabali" olarak adlandırılan bir bahçenin bulunduğu bilinmekte, bu adın tekkeye de verildiği anlaşılmaktadır.

Çakır Dede'nin inşa ettirdiği, "Dolmabahçe Mescidi" adıyla da anılan yapı zamanla harap düşmüş, III. Ahmed döneminde (1703-1730) Tersane Emini Hacı Hüseyin Ağa (ö. 1753) tarafından fevkani olarak ihya edilmiş, ayrıca bir minber eklenmek suretiyle camiye dönüşütürülmüştür. Beşiktaş'taki Neccarzade Tekkesi'nin şeyhi Mustafa Rızaeddin Efendi'nin halifesi, aynı zamanda Güzelce Kasım Paşa Camii'nde cuma vaizi olan Attarzade Şeyh Mustafa Efendi bu fevkani mescidin altına bir tevhidhane ilave etmiş, burada cuma geceleri ve salı günleri öğle namazından sonra Halveti-Sünbüli ve Nakşibendi ayinleri icra etmeye başlamış, vefatında mescit-tekkenin içindeki türbeye gömülmüş, daha sonra oğlu ile kızı da babalarının yanında toprağa verilmiştir.

Attarzade Şeyh Mustafa Efendi'nin ölümünden iki yıl sonra 1207/1792'de Şeyh Tahir Efendi adında bir kişinin bu mescit-tekkeye tekrar meşihat koydurduğu ve 1224/1809'da bir vakfiye düzenlediği, bu sırada yapının da tamamen yenilendiği, tevhidhane, türbe ve diğer bölümlerden oluşan bir tekkenin inşa ettirildiği tespit edilmektedir. Şeyh Tahir Efendi vakfın tevliyeti ile tekkenin meşihatını neslinden gelenlere şart koşmuştur. Ancak tekkenin kuruluşundan beri mevcut olan iki tarikata birden bağlı olma özelliğinin bu tarihten sonra da sürdürüldüğü, biri Sünbüliliğe, diğer Nakşibendiliğe mensup iki şeyhin aynı anda burada faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır. Nitekim 1249/1834'te, II. Mahmud'un (hd 1808-1839) kızlarından Saliha Sultan'ın düğününe davet edilen tekke şeyhlerinin dökümünde Karaabalı Tekkesi iki ayrı adla (Attarzade ve Çakır Baba) zikredilmekte ve biri Sünbüli, diğeri Nakşibendi olan iki şeyhin (Şükrullah Efendi ile Abdüşşekur Efendi) adları verilmektedir.

Karaabalı Tekkesi 19. yy'dan önce II. Mahmud tarafından 1254/1838'de, sonra II. Abdülhamid (hd 1876-1909) tarafından 1876-1896 arasında yeniden inşa ettirilmiş, 1958'de, çevresinin düzenlenmesi sırasında yıktırılarak tarihe karışmıştır.

Karaabalı Tekkesi, İstanbul'da az sayıda rastlanan çift tarikatlı tekkelerindendir. Başlangıçta cuma geceleri ve salı günleri ayin icra edilirken 19. yy'ın ikinci çeyreğinden itibaren ayin günü olarak çarşambanın seçildiği anlaşılmakta, 20. yy'ın başlarında Maliye Nezareti'nden günde 1 okka 200 dirhem et tahsisatı olduğu tespit edilmektedir.

Son olarak Abdülhamid döneminde yenilenen ve bu dönemin eklektik zevkini yansıtan tekkenin tevhidhanesi, türbesi ve selamlığı iki katlı ahşap bir binanın içinde toplanmış, zemin katın orta kesimi tevhidhane, bunun önüne (kuezeyine) kapalı son cemaat yeri niteliğinde bir giriş bölümü, kıble yönüne de türbe yerleştirilmiştir. Yuvarlak kemerli geniş pencerelerin aydınlattığı türbe ile tevhidhaneyi ayıran duvara bir kapı ile bir pencere açılmış, böylece söz konusu bölümler arasında, tarikat yapılarına özgü bir bağlantı kurulmuştur. Giriş bölümünden hareket eden bir merdivenle ulaşılan üst katta, bir sofanın çevresinde çeşitli selamlık birimleri yer alır. Güney yönünde, türbenin üzerinde yer alan sivri kemerli on iki adet pencereyle donatılmış olan, manzaraya hakim birimin şeyh odası olduğu tahmin edilebilir. Yapının Dolmabahçe Camii'ne bakan güney cephesinde, zemin kattaki türbeye ait, ampir üslubundaki yuvarlak kemerli pencereler ilginç bir tezat oluşturur. Katlar arasında kısa bir saçakla bir bezeme kuşağı yerleştirilmiş, üst katın sivri kemerli pencereleri, geleneksel konut mimarisindeki tepe pencereleri hatırlatan dikdörtgen vitraylarla taçlandırılmıştır.

Tekenin ana binasının doğusunda, bir set üzerinde yer alan iki katlı ahşap harem binası, geleneksel sivil mimariye uygun oranları ve yalın cepheleri ile dikkati çekmekte, II. Mahmud dönemindeki yenileme sırasındason şeklini aldığı belli olmaktadır.

Kaynaklar

Kaynakça

This article is issued from Vikipedi - version of the 12/24/2015. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.