Osmanlı dağılma dönemi göç hareketleri
Osmanlı dağılma dönemi göç hareketleri. Osmanlı Devletinde görülen başlıca göç tarzı ele geçirilen yerleşim birimlerinin yeniden canlanması amacıyla buralara yapılan nüfus hareketleridir. Osmanlı devletinde nüfus hareketlerine devlet müdahalesi her zaman söz konusu olmuştur. Böylece Osmanlı Devletindeki göç hareketlerinin ağırlıklı olarak devlet eliyle planlandığı ve kontrol edildiği yönündeki belirleme haklı bir bakış açısı kazanmaktadır.
Örneğin 1453 yılında İstanbul’un Bizanslılar tarafından alındığı zaman kent nüfusu yalnızca 50.000 idi Fatih Sultan Mehmet kenti canlandırmak ve nüfusu arttırmak için hemen bir seri önlemleri yürürlüğe koydu. İstanbul'un nüfusunu arttırmak için Anadolu ve Mora yarımadasından nüfus getirildi buralardan getirilen çoğu tüccar ve zanaatkar olan kişilere evler verilmişti. Nüfus kadar nüfusun becerileri de önemliydi 1520 yılına gelindiğinde kent nüfusu alınan önlemler ve imparatorluğun genişlemesiyle artan refah sonucu 400.000’e ulaştı.
Görüldüğü üzere Osmanlı imparatorluğu işgal sonrası nüfus dönüşümüne yönelik politikalar uygulamıştır. Bunun yanı sıra imparatorluğa başkaldırmış grupları cezalandırmada sürgünlerinde göç açısından yeri önemlidir. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğunun zayıflamasıyla azınlıkların devlet kurarak ayrılmaları ve imparatorluğun dağılma sürecinde sayısı binlerle ifade edilen göçler olduğu bilinmektedir. Bu göçlerin genellikle Türk asıllı insanların yeni kurulan devletlerde uygulanan homojen nüfus yaratma politikaları sonucunda,gördükleri baskıdan kurtulmak amaçlı, yani zorunlu göçler olduğu bir gerçektir.
Osmanlı İmparatorluğunun karşılaştığı ilk dış göç olgusu 1789’da Kırımdan gelen göçle olmuştur.
Kırım, Ruslar tarafından işgal ve tahrip edildiği sırada (1771) 35.000 Kırımlı Türk kılıçtan geçirildi. Bu türlü şiddet hareketleri karşısında Anadolu ve Balkanlara göçler yapıldı. Bu göçlerin en önemlisi 1789-1790 yılları arasında oldu ve 1800’e kadar devam etti. Böylece yaklaşık 500 bin kişi Kırımdan ayrıldı.
1812 yılında Osmanlı devletinin Rusya’ya karşı Fransa’yla işbirliği yapması sonucu Ruslar Kırım Türklerine yeniden zulüm yapmaya başladılar. Bir süre sonra göçlere Nogaylar’da katıldı.
93 Harbinden sonra göç hareketleri tekrar başladı ve toplam 400.000 kişi göç etmiş oldu.
Kuzey Kafkasya'dan göçler
Türklerin yoğun olarak bulundukları bölgelerden biri olan kuzey Kafkasya’ya ilk Rus akını 1768’de oldu. Kuzey Kafkasya halkı önce Türklerle birlikte Ruslara karşı savaştı fakat düşman sayısının fazla olmasından dolayı yenilerek 10.000 kişilik bir kafile halinde Anadolu’ya göç ettiler.
1855-1859 yılları arasında Ruslarla yapılan bağımsızlık savaşı sonucu yanilgi alınmasıyla 1855-1863 yılları arasında 295,000 kişi Türkiye’ye göç etti.
1864’te Batı Kafkasya ve Kuban havalisinde Türkler bir ay içinde yurtlarını terk etmek zorunda bırakıldılar. Bir milyondan fazla insanın büyük bir kısmı Ege limanları ve İç Anadolu'ya gönderildi yaklaşık 400 bin kişi yolda öldü. 1886 yılına kadar yaklaşık 2 milyon insan Türkiye'ye göç etmek zorunda kaldı. Bunlar arasında Türkler, Avarlar, Çeçenler ve Çerkezler vardır.
Azerbaycan'dan yapılan göçler
Azerbaycan’dan yapılan göçler 1800’den başladı. 1920 yılına kadar yaklaşık 45.000 kişi göç etti. Kars, Ardahan, Posof ve Iğdır bölgelerine yerleştiler.
Yunanistan'dan yapılan göçler
Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye'de görülen en ilginç göç hareketlerinden en ilginç olanı Lozan’da 30 Ocak 1923’te imzalanan ve resmi adı: ”Yunan ve Türk halklarının mübadelesine ilişkin sözleşme ve protokol” sonucunda ortaya çıkan göçtür. Ulus devletlerin kendi aralarında anlaşarak azınlıklardan değiş tokuş la kurtulmaları bu protokolle devlet hukukuna bir örnek olarak yerleşmiştir. Yunanistan’la yapılan bu mübadelenin ortaya koyduğu sonuç yaklaşık 1 milyon 600 bin kişinin doğup büyüdüğü ve kendisine ait gördüğü yerlerde göçürülmesi olmuştur. Bu şekilde Anadolu da yaşayan yaklaşık 1 milyon 200 bin Rum'un ve Yunanistan da yaşayan 400 bin civarında Müslüman’ın karşılıklı değiş tokuş u gerçekleştirilmiştir.
Türkiye’nin Yunanistan’la yapmış olduğu karşılıklı nüfus mübadelesi ne yazık ki Türkiye için ekonomik açıdan önemli bir kayıptır. Anadolu’dan giden 1 milyon 200 bin Rumun çoğunluğunun zanaatkar ve ticaret erbabı olması buna karşılık Yunanistan'dan gelen 400 bin Müslüman’ın tarımdan başka bir şey bilmemesi sorunun önemini ortaya koymaktadır.
Türkiye’nin Yunanistan la gerçekleştirdiği nüfus mübadelesi ulus devlet için homojen bir nüfus oluşturma gayreti olarak görülse bile hiçbir zaman sonuca ulaşmamıştır. Kendilerini Türk milliyeti dışında gören diğer unsurların varlığı bunun en iyi örneğidir.
Ermeni Tehciri
Birinci Dünya Savaşı sıralarında Ermenilerin savaş sahasında kalmaları ve bazı Zararlı eylemleri yüzünden İttihat ve Terakki Partisi tarafından yerleştirilmek üzere Suriye’ye gönderilmeleridir. Birinci Dünya Savaşı öncesine kadar Osmanlı topraklarında Ermeni ayrılıkçı ve silahlı grupları propaganda çalışmalarını silahlı eyleme kadar götürmüşlerdir. Osmanlı Bankası baskını ve devlet başkanına bombalı saldırı bunlardan sadece birkaçıdır. Ermeni ayrılıkçı hareketi diğer ülkelerde Osmanlı ile ilişkilerde bir kart olarak görülmüş ve zaman zaman kullanılmıştır.
İngiltere, Fransa, Rusya ve diğer bazı devletler Ermenilerin haklarını gerekçe göstererek çok sayıda olayda Osmanlı Devletinin iç işlerine karışmıştır. Berlin Antlaşması bunun en açık örneğidir. Bazı Ermeni gruplarda bu ilgiyi teşvik etmiş ve bunu iç amaçlarında kullanmak istemişlerdir. Birinci Dünya Savaşı esnasında Rusya, Osmanlı ile arasında Ermenileri bir tür kalkan olarak kullanmıştır. Ermenilerin içeriden, kendisinin dışarıdan saldırmasıyla Osmanlı ordularını yenmeyi amaç edinmiştir.
Savaş ilerledikçe Doğu Anadolu da Ermeni terör gruplarının saldırısı artmış ve Osmanlı ordusundan İstanbul’a önlem çağrıları gelmeye başlamıştır. İstanbul Hükümet’i bu olaylar karşısında iki seçenek görmüştür:
- Sadece Ruslara yardım eden ve yardım etme ihtimali bulunan Ermenileri Rus ordusu ile kendi arasına alarak onları Rusya’ya sürmek ki bu durumda kayıplar çok fazla olurdu.
- Ermenileri toplu olarak savaş sahasından uzaklaştırmak.
İkinci seçenek tercih edilmiştir ve özellikle savaş alanına yakın olan Ermeni nüfus Suriye ve çevresine göç ettirilmiştir.
Tehcir için kanun çıkarılmış göç edecek Ermenilerin ihtiyaçlarının karşılanması için yasal çeşitli önlemler alınmıştır. Ancak savaş şartlarlı, Kürt çetelerin saldırıları, salgın hastalıklar ve kıtlık sebebiyle çok sayıda ,ermeni yolda hayatını kaybetmiştir. Bu kayıpların 100 bin civarına olduğu sanılmaktadır. Türk araştırmacılardan bu rakamı 400 bine kadar çıkartan olmuştur. Ancak Ermeni Diasporası ve Ermenistan bu rakamı 600 bin ile 2.5 milyon arasında geniş bir yelpazede yorumlamaktadır. Yaklaşık 1.5 milyon Ermeni tehcir edilmiştir.
Bulgaristan'dan alınan göçler
Rusların 1828’de Tuna’yı aşarak Edirne’ye kadar gelmesi ve Bulgarları Türklerin üzerine saldırtması sonucunda bozguna uğrayan şehir ve kasabalardaki perişan halde 30 bin Türk Türkiye’ye göç etmiştir. 1876’da Rusya, Almanya ve Avusturya tarafından Balkanlar bölündü. Avusturya Bosna-Hersek’ i aldı ayrıca Bulgarlar ve Sırplara Rusya himayesinde bağımsızlık verildi. Aynı yıl Bulgarlar Türklere karşı şiddet hareketlerine giriştiler. Buradaki Türkleri korumakla görevli Türk ordusunun hareketi Avrupa devletlerinin müdahalesiyle durduruldu.
1877 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında yapılan Berlin Antlaşmasıyla Bulgaristan Devleti’nin kurulması kabul edildi. Bu durum Türkler için kötü oldu 1876-1878 yılları arasında 200 bin Türk Edirne ve çevresine yerleşti. 300 bin göçmen Rumeli’den Anadolu’ya geçti.
I. Dünya Savaşında Bulgaristan Türkiye'nin Müttefiki olunca göç eden kafilelere bazı kolaylıklar gösterdi. Fakat göçmenlerin ellerindeki mal ve mülkün bedelini değerinden çok düşük ödedi. 1885-1923 yılları arasında Türkiye’ye 500 bin kişi göç etti.
Kıbrıs'tan Lozan Antlaşmasıyla ada İngilizlere bırakılınca 24 bin kişi Türkiye’ye göç etti.