Russell-Einstein Manifestosu
9 Temmuz 1955’te Londra’da Bertrand Russell tarafından okundu. Bildiride Albert Einstein, Niels Bohr, Frederic-Joliot Curie, Ernest Rutherford en bilinenleri olmakla birlikte 21 bilginin imzası bulunmaktadır. Aynı zamanda bu bildirinin bir diğer adıda Franck Bildirisi dir. Franck Bildirisi nükleer silahların ortaya çıkışıyla Amerika ve Rusya'ya sunulmuş ancak her iki taraf da bilim adamlarının siyasete katkıda bulunamayacakları düşüncesiyle bildiriyi dikkate almamışlardır.
Manifestodan bir bölüm;
- İnsanlığın karşı karşıya kaldığı bu trajik durumda, bilim insanlarının kitle imha silahlarının geliştirilmesi sonucunda ortaya çıkan tehlikeleri değerlendirmek üzere bir konferansta bir araya gelmesi ve ekteki taslağın ruhuna uygun bir kararı tartışması gerektiğini düşündük. Biz burada bugün; o veya bu ulusun, kıtanın veya inancın üyeleri olarak değil, birer insan olarak, varlığının devamı şüpheye düşen İnsan türünün üyeleri olarak konuşuyoruz. Dünya çatışmalarla dolu ve tüm küçük çatışmaların üzerinde Komünizm ile Komünizm karşıtları arasındaki o büyük mücadele var. Siyasi bir bilinci olan hemen herkes bu konuların biri veya daha fazlası hakkında kuvvetli fikirlere sahiptir; ancak sizden, yapabilirseniz şayet, söz konusu düşünceleri bir kenara koyup kendinizi dikkate değer bir geçmişi bulunan ve yok oluşunu hiçbirimizin arzu etmeyeceği biyolojik türün üyeleri olarak düşünmenizi istiyoruz.
Herhangi bir tarafı kayıracak tek bir söz bile söylememeye çalışacağız. Hepsi, aynı oranda tehlike içerisindeler ve şayet bu tehlike anlaşılabilirse bunu işbirliğiyle önlemek için umut olabilir. Yeni bir şekilde düşünmeyi öğrenmemiz lazım. Kendimize, hangi grubu tercih edersekedelim askeri zaferi sağlayacak hangi adımların atılması gerektiğini değil, tarafların tümü için yıkıcı olabilecek bir askeri mücadeleyi önlemek için hangi adımların atılması gerektiğini sormayı öğrenmek zorundayız. Kamuoyunda ve hatta yönetimde çeşitli kademelerde bulunan insanlar bile nükleer bombalarla gerçekleştirilecek bir savaşın neler getireceğinin farkında değil. Kamuoyu hâlâ sadece basitçe şehirlerin yok edileceğini düşünüyor. Yeni bombaların eskisinden daha güçlü olduğunu ve bir Atom bombasının Hiroşima'yı yok edebildiğini düşünürsek, Hidrojen bombasının Londra, New York ve Moskova gibi en büyük şehirleri yok edebileceği anlaşılıyor. Hidrojen bombalarıyla yapılacak bir savaşta büyük şehirlerin yok edileceğine şüphe yok. Ancak bu karşı karşıya kalınacak felaketlerin en küçüğü olacaktır. Londra, New York ve Moskova’daki herkes ortadan kaldırılırsa dünya kendini birkaç yüzyılda toparlayabilir. Ancak, özellikle Bikini testinden beri artık biliyoruz ki bu nükleer bombalar, yıkımı öngörülen bölgenin dışına, daha geniş bir alana aşamalı olarak yaymaktadır. Bir yetkilinin belirttiğine göre yeni nesil bir bomba Hiroşima’yı yıkan bombadan 2,500 kat daha güçlü bir şekilde üretilebilmektedir. Böyle bir bomba yerde veya su altında patlatıldığında üst hava katmanlarına radyoaktif parçacıklar göndermektedir. Daha sonra yavaş yavaş çökerek dünyanın yüzeyine öldürücü toz ve yağmurlar olarak inmektedirler. Japon balıkçıları ve yakaladıkları balıkları zehirleyen işte bu tozdur..."