Sinema
Sinema, herhangi bir hareketi düzenli aralıklarla parçalara bölerek bunların resimlerini belirleme ve sonra bunları gösterici yardımıyla karanlık bir yerde, bir perde üzerinde yansıtarak hareketi yeniden oluşturma işidir.
Film göstermeye yarayan özel bir makineyle görüntülerin beyaz perdeye yansıtıldığı salon veya yapıya da sinema denir. İlk film cihazına büyülü fener (lanterne magique) denmişti.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'ndaki Madde 5'e göre sinema: tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.
Sinema, Yedinci sanat olarak kabul edilir.
Sinemanın icadı
Göz ve beyin algıları kullanılarak zaten sinemadan fotoğrafın icadından daha önce de faydalanılıyordu. Ve sinemanın icadı 1832 ve 1834 yıllarında denemeler yapıldı ve Thomas Edison'da 1890 yılında saniyede 40 nokta göstererek başarılı bir deneme yaptı. Fakat ilk bildiğimiz sinemayı icat edenler, 1895 yılında 11 kg'lık sinema sektörleriyle Augustus ve Louis Lumière Kardeşler oldu. 13 Şubat 1895'te Fransa için patentini aldılar. 22 Mart 1895’de Paris'te, 10 Haziran'da da Lyon'da sinematograf makinesini halka gösterdiler.
28 Aralık 1895 tarihinde ise Paris'te “Grand Cafe” bodrumunda bulunan 120 kişilik bir
salonda ilk sinema salonu açılarak, halka gösterim yapıldı. Ücretli olan bu gösteriyi 25 kişi
izledi.
İlk filmler açık havada çekildi. Bu filmlerin ne senaryoları ne de yöneticileri vardı.
Bunlar belgesel türde röportaj filmleri “Lumiere Fabrikasından Çıkan İşçiler”, “Trenin
Ciotat İstasyonu’na Girişi”, “Bahçesini Sulayan Bahçıvan”, “Deniz Kıyısında Bir
Banyo Sahnesi” gibi belgeseller ile günlük hayattan sahneler saptayan filmler “Bebeğin
Öğle Yemeği”, “Piguet Partisi” vb. aktüalite filmleriydi. Fransa’da ancak onun yanı sıra
Almanya’da, İngiltere’de ve Amerika Birleşik Devletleri’nde sinema kısa sürede
panayırların en çekici yanlarından biri oldu. Bu gelişmelerden kısa bir süre sonra, film
yapımcıları daha uzun metrajlı ve konulu filmler çevirmeye başladılar. J. Rector, Carson
City'deki bir boks maçının 3.500 metrelik filmini çekti. Bu film, spora ve özellikle de
boks’a düşkün olan Amerikan halkı tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı. Ayrıca,
Edison Şirketi'nin müdürlerinden olan Edwin S. Porter, sinema tarihininin önemli
filmlerinden “The Great Train Robbery” (Büyük Tren Soygunu) filmini çevirdi. Bu film
bugünkü anlamda sinemacılığın başlangıcı sayılır.[1]
Sinemanın icat edildiği günden bu yana harp sahneleri ve savaş filmlere konu olmuştur,
ama kendi başına bir tür olarak I. Dünya Savaşı sırasında ortaya çıkmıştır. Bu filmler
çoğunlukla savaş karşıtı tutum almakla birlikte, aynı derecede kitlelerin savaşı teşvik
etmesine sebep olmuş ya da propaganda görevi görmüşlerdir.[2]
Sinema Ekonomi
Sinema sektörü genel olarak; Kuzey Amerika, EMEA (Avrupa, Ortadoğu, Afrika), Asya Pasifik ve Latin Amerika olarak dört bölgeye ayrılmaktadır. Yaklaşık 90 milyar dolarlık global sektör büyüklüğünün neredeyse yarısı Kuzey Amerika bölgesinde bulunmaktadır. EMEA yaklaşık 27-28 milyar dolarla ikinci sırada yer almaktadır. Asya Pasifik ise yaklaşık 20 milyar dolarlık pay ile üçüncü sırada yer almaktadır. Latin Amerika ortalama 2-3 milyar dolarla zincirin en zayıf halkasıdır.[3]
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- ↑ MEGEP (MESLEKİEĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ) RADYO TELEVİZYON ALANI, ANKARA 2007
- ↑ Bahar ATMACA, Irak Savaşı'nın Hollywood Filmlerine Yansıması , Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Kongresi: 59 - 76, Kongre Kitabı ,31 Mayıs 2012 Umuttepe / KOCAELİ
- ↑ Okan ORMANLI, KÜRESELLEŞME VE YERELLİK BAĞLAMINDA GÜNÜMÜZ TÜRK SİNEMASI, İstanbul Kültür Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, İstanbul, Türkiye