Truva Savaşı

Üç Güzeller ve Paris

Yunan mitolojisinde, Truva'lı Paris'in Sparta Kralı Menelaus (Menelaos)'un karısı Helen'i kaçırması sonucunda Yunanların (Akaların) Anadolu'daki Truva kentine saldırmasını konu alan savaştır. Savaş, Yunan mitolojisi ve edebiyatında çok önemli bir yere sahiptir ve detayları Anadolu'lu ozan Homeros'un İlyada ve Odysseia adlı destanlarında anlatılmaktadır. İlyada, on yıl süren savaşın son bir aylık dönemini en ince ayrıntılarına kadar anlatırken Odysseia, Yunan komutanlardan Odysseus'un Truva'nın düşüşünden sonra vatanı İthaka'ya yaptığı yolculuğunu dile getirir. Zeus, düzenlediği Peleus ile Thetis'in düğüne tanrıçalardan Eris'i davet etmez. Bunun üzerine Eris, düğüne altın bir elma göndererek, bunun "en güzel tanrıçaya" verilmesini ister. Athena, Hera ve Afrodit altın elmanın kime verilmesi gerektiği konusunda anlaşmazlığa düşünce Zeus, tanrıçaları Paris'e gönderir ve en güzel tanrıçayı Paris'in seçmesini ister. Paris altın elmayı Afrodit'e verir. Karşılığında Afrodit, "tüm kadınların en güzeli' olan Helen'i, Paris'e aşık eder. Paris, Sparta'yı ziyaretinde Helen'e aşık olur ve iki aşık birlikte Truva'ya dönerler. Kendilerine hakaret edildiğine inanan Yunanlar, Menelaus ve kardeşi Miken Kralı Agamemnon önderliğinde Aka ordusunu toplar ve Truva'ya bir sefer düzenler. Helen'in iade edilmesi ve kendilerine tazminat ödenmesi tekliflerine olumlu yanıt vermeyen Truvalılar ile uzun ve zorlu bir savaşa girerler. Truva'nın mitolojik bir kent olduğu düşünülürken, 1870 yılında Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından başlatılan ve ikinci dünya savaşından önce Amerikan arkeolog Blegen tarafından gerçekleştirilen kazıların sonucu olarak, Çanakkale Boğazı'nın güney sahillerinde, Küçük Asya'nın kuzey batısındaki Troas bölgesinde bir sırtın üstünde bugünkü Çanakkale'nin birkaç kilometre güney batısındaki Hisarlık tepesinde dokuz kere yıkılıp yeniden kurulmuş çok eski bir şehir bulundu. Truva, deniz baskınlarından korunacak kadar içeride olmasına karşın Helespontos (Çanakkale)ile Karadeniz’i bağlayan ticaret yoluna hakim olacak kadar denize yakın bulunuyordu. Her yıkılışında yeniden yapılmış bu önemli ticaret şehrinde dokuz tabaka meydana çıkarıldı. Bunlardan MÖ 15-12. yüzyıla ait olan 6. tabaka, Homeros’un anlattığı Truva'dır. Homeros’un Truva Savaşı'nda bahsettiği kentin Yunanlar tarafından tahrip ediliş tarihi olarak ilk çağda MÖ 1184 yılı kabul edilir.[1]

Hititler

Hitit İmparatorluğu

MÖ 2000 yılının ortalarında Hisarlık tepesinin doğusunda kalan topraklar büyük Hitit İmparatorluğuna aitti. MÖ 1250 - 1220 yılları arasında krallığını sürdürmüş olan Hitit kralı IV. Tuthaliya'ya ait bir kaya anıtında 2 yer isminden bahsedilir - Wilusa ve Troas. Hititoloji bulgularına göre Truva (İlion), Hititlerin sözünü ettiği Wilusa kentidir. Böylece günümüzden üç bin yıl önce Truva'da Hititlerin yaşamış olduğu ortaya çıktı. Şehrin yeni bulunan bronz mührü eski Yunanca değildi, Anadolu'da binlerce sene önce konuşulan Luvi dilinde kazılmıştı. Toprağın metrelerce altından çıkarılan evler de Yunan özelliği taşımıyorlardı; ve Anadolu'ya mahsustular.

Troya ve Helen

Helen ve Paris

Sparta Kralı Tydareus'un kızlarından biri olan Helen, dünyanın en güzel kızlarından biri idi. Annesi Leda'dır. Zeus kuğu şekline girip Leda ile birleşmiştir. Bunun sonucunda Helen bir yumurtadan çıkmıştır.

Odysseus

Homerik Yunanistan

Odysseus, Odisseas Penelope ile evli ve ondan Telemachus adlı bir oğlan çocuğuna sahiptir. Savaştan kaçınmak için deli taklidi yapar ve tarlasına tuz eker. Palamades ondan daha kurnaz çıkarak küçük oğlanı sabana koşar. Odysseus, kendine gelir oğlunu isteksizce öldürecektir. Aklı başında olduğu gerçeğini açıklar ve savaşa katılır. Yunan edebiyatında önemli yere sahip olan destanlar yüzyıllarca ağızdan ağza dolaşmış MÖ 700 yıllarında yazıya aktarılmıştır. Homeros'un İlyada'sı da bu dönemde ortaya çıkmıştır. Destanların yazıya alınmadan önce saraylarda aidoslar (şarkıcılar) tarafından dönemin çalgı aletleri olan forminks ve kitara eşliğinde okunulduğu bilinmektedir. Homeros halk efsanelerini ve öykülerini toplayarak iki büyük destanı ile sadece yunan edebiyatında değil, Batı dünyasında da ilk ve en büyük anıtsal yazı eseri olarak yerini almıştır.

Akhilleus

Akhilleus Yunan mitolojisine en çok konu olmuş kişidir. Homeros’un İlyada destanı aslında Truva Savaşı ile birlikte, Akhilleus’un destanıdır. Akhilleus Peleus ile Thetis’in oğludur. Thetis, Nerus’un kızı yani bir deniz tanrıçasıdır. At adamın yanında (Sentor) büyütülür ve eğitilir. Akhilleus az yaşasa da ünlü yaşamayı seçmiş ve bunun İçin Troia savaşına katılmaya karar vermişti. (Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, 5.baskı, 1993) Akhilleus'un annesi bir tanrıça olduğu için, doğumunda kutsal sularla kutsanarak ölümsüzlük bahşedilmiş ancak suya batırılırken topuğundan tutulduğu için topuk su dışında kalmış ve yalnızca buradan öldürülebilmesi söz konusu olmuştur. Akhilleus zırh ve miğfer ile korunurken, açıkta olan az sayıdaki eklem yerlerinden biri olan topuğundan okla vurulana kadar ölümsüzlük (ya da silah işlemez) mitini almıştır. Günümüzde de ayak bileğinin arkasındaki tendona Aşil tendonu adı verilmektedir.

Akalar

Akalar Antik Yunanistan’da bir ırktır. MÖ 2000 yılı başlarında kuzeyden ve doğudan göçen kavimlerin Yunanistan’daki Kar’larla birleşip kaynaşmasından doğmuş yeni bir ırk olduğu yarımadaya kuzeyden güneyden geldikleri tahmin edilmektedir. Avrupa’dan gelen İndrogermenlerle adalar yoluyla Yunanistan’a geçen Anadoluların kültür ve dil özelliklerini taşırlar. Grekçe öğeleri az arkaik Bir Yunanca konuşurlardı. MÖ 1600'dan sonra yüksek ve özgün bir kültür yarattılar. Yunanistan’da birçok krallıklar kurdular. Bu krallıklar arasında çok yakın ve sık ilişkiler vardı. Zaman zaman türlü nedenlerle krallıklar arasında savaşlar çıkmış, güçlü krallar krallıklara egemen olmuş, arada deniz aşırı savaşlara çıkmışlardır. Fakat hiçbir zaman kent devletleri merkezi bir devlet çatısında birleştirilemedi. En büyük devletler bile feodal nitelikten kurtulamadı. Yazıyı bilirlerdi. Dinsel yaşamlarında tanrı kültünden ölüler kültü daha çok yer tutardı. Ölülerin başka bir dünyada yaşadıklarına inanırlardı. Akaların siyasal bakımdan en güçlü oldukları dönem MÖ 1400-1200 yılları arasıdır. Bu dönemde bütün Peloponnes’i içine alan büyük devletler kurdukları, devletler arasında sıkı kültür ve ticaret ilişkileri geliştirdiler. Troia savaşları da Akaların komşu ülkelerine yayılmasının bir sonucudur.[2]

Paris

Paris, Priamos’un karısı Hekabe’den doğan küçük oğludur. Kraliçe onu doğurmadan bir gün önce rüya görür. Karnından çıkan bir alev Truva surlarını sarıp bütün şehri yangına çevirir. Falcılar bunu kötüye yorarak doğacak çocuğun bütün şehri yıkımına sebep olacağını söylemişler. Bebek doğunca Priamos kurtlar kuşlar yesin diye onu bir uşağı ile İda dağına bıraktırmış, fakat bir dişi ayı Paris’i emzirmiş, sonra bir çoban onu bulmuş, kendi çocukları ile birlikte büyütmüştür. Paris, İda dağında güzelliği ve çalışkanlığı ile ünlü bir çoban olmuş sürülerine iyi baktığı için ona koruyucu anlamına gelen Alexsandros adını takmışlar. O sıralarda Peleus ile Thetis’in Olimpos’ta yapılan düğün törenine kötü bir olay çıkmasın diye kavga tanrıçası Eris çağrılmamıştır. Buna kızan Eris bir altın elmanın üzerine en güzeline diye yazarak atar Hera Athena ve Aphrodite’ten her biri en güzel tanrıçanın kendisi olduğunu iddia eder. Zeus en güzelini seçmek için her nedense Paris’i hakem tayin eder ve Tanrıçaları rehber Tanrı Hermes ile ida dağına gönderir. Tanrıçaların her biri Paris’e altın elma karşılığında bir bağışta bulunmaya söz verir. Hera Asya Krallığını, Athena sonsuz akıl ve savaşta yenilmezliği, Aphrodite ise Spartalı Helen’in aşkını vaat etmiş. Paris elmayı Aphrodite vermiş o günden sonra da Helen’in aşkı ile yanıp tutuşmuş. Bu sıralarda Troya’da yarışlar düzenlenmektedir. Bu yarışların ödülü yetiştirilmiş bir boğadır. Paris boğayla birlikte şehre gider yarışlara katılır ve birinciliği alır. Bunun üzerine kardeşleri onu kıskanırlar, öldürmeye kalkarlar. Kızkardeşi bilici Kassandra da onu tanımış ve Truva’nın felaketine sebep olacağı için onu hemen öldürmesini söylemiştir. Paris, Zeus sunağına sığınmış. Babası Priamos ile annesi Hekabe öldükleri oğullarını o olduğunu anlayınca çok sevinmişler.

Truva Savaşı

Helen ve Menelaos

Truva'da üst üste 19 tabaka farklı medeniyet kalıntısı var. Homeros, "İlyada"sında Troya savaşını ayrıntılarıyla anlatmaktadır. Sözlü gelenekten yazıya MÖ 5. yüzyılda geçmiştir fakat nasıl geçtiğini bilemediğimiz gibi, metinde geç dönemde yapılan değişikliklerin kesin amacını kestirmek bizim için güçtür. Ama Homeros bir savaşın toprağı bereketli Troya'da geçtiğini söylüyor. Şu çok ünlü Troya savaşının hikâyesi ise kısaca şöyle ortaya çıkmıştır. Homeros’un İlyada adlı destanı Troya destanı adını taşısa da orada Truva savaşı efsanesinin ancak bir kısmı anlatılmıştır. Efsaneye göre Truva şehri kral soyunun atalarından biri olan Tros tarafından kurulmuştur. Tros Zeus’un oğlu Dardonos’un torunudur. Tros’un torunu Laomedon Truva surlarını tanrı Apollon ile tanrı Poseidon’a yaptırmştır. Asıl Truva savaşı efsanesinde Tros’un kendisi hiçbir rol oynamaz efsanedeki kahramanların babası Priamos Tros’un torunu Laomedon’un oğludur. Troya efsanesini başkahramanı Paris’tir.

Savaşın nedenleri

Paris, Truva Sarayında bir süre yaşadıktan sonra Yunanistan'a, Sparta’ya gitmek üzere gemileri hazırlatır ve oraya gider. O sıralarda Sparta kralı olan Menelaos ile karısı güzel Helena’nın konuğu olur. Helen Sparta kralı Tyndros’un karısı Leda ile tanrı Zeus’un kızıdır. Helen büyür güzeller güzeli bir kız olur ve evlilik çağına geldikten sonra kocası olarak Menelaos’u seçer. Menelaos büyük babası Katreus'un ölümü üzerine Girit’e gittiğinde Paris onun hazineleri ve birtakım malları ile Helen’i kaçırır. Menelaos karısının kaçırıldığını öğrenince ağabeyi Mykenai kralı Agememnon’u yardıma çağırır. Önce savaş çıkmasın diye Menelaus ile birlikte Truva’ya elçi gider. Fakat bu elçilik başarısızlıkla sonuçlanır. Bunun üzerine Odysseus Truva savaşında Akaların en büyük kahramanı Akhilleus’u savaşa katılması için bulur getirir. Çünkü Akaların kahini Kalkhas eğer Akhilleus savaşa katılmazsa Truva’nın alınamayacağını bildirmiştir. Ancak birçok Aka kralları gibi çok zor ve uzun süreceği anlaşılan Truva Savaş'ına bu kahramanda katılmak istememiştir. Bu yüzden saklanmış fakat Odysseus onu saklandığı yerde bulmuş ve Aka ordularının toplandığı Aulis’e getirmiştir. Aka donanması buradan hareketle ilk seferde Mysia bölgesine çıkarma yapmıştır. Akalar Tros’a vardıklarını sanarak buralarda yağmaya başlamışlar ve yanlış yerde olduklarını anlayarak gemilerine binerek denize açıldılar. Akalar daha sonra yine Aulis' de toplanırlar ve sonunda Truva’ya varırlar.

Savaşın gelişimi

Tarihte tanıdığımız batı dünyası ile Asya arasındaki ilk büyük çarpışma başlamış olur. Fakat Akalar hemen Truvalılarla savaşa girmemiş ancak şehri kuşatmışlardır. Akalar dokuz yıl süren kuşatma sırasında Truva çevresindeki zengin bölge ve şehirlerin değerli silahlarını yağmalamak ile kalmamışlar güzel genç kız ve kadınlarını kaçırarak komutanlar aralarında paylaşmışlardır. Daha sonra iki ordu karşı karşıya gelmişlerdir. Paris, Menelaos ile teke tek savaşmayı ve savaşı kazananın Helen'i almasını teklif eder ve teklif kabul edilir. Savaş sırasında Menelaos Parisi yenmek üzereyken Tanrıça Afrodit araya girer ve Paris’i kurtarır. Başka bir savaşçı olan Pandoros’un Menelaos’a bir ok atmasıyla iki ordu birbirine girer. Akalı savaşçılar birçok Truvalıyı öldürürler. Bu korkunç savaşa tanrılardan Athena, Aphrodite ve Ares de katılır. Korkunç savaşın ünlü kahramanlarından Hektor savaşamayacak kadar yaşlı Truva kralı Priamos’un büyük oğludur. Bir yandan savaşmak ve diğer bir taraftan askerleri muhafaza etmek onun göreviydi. Hektor Akaların Akhilleus’tan sonra en büyük kahraman olan Aias ile savaşır. Bu arada Akalar ordugahın çevresini bir sur ve hendek ile çevirirler. Bu durum savaşın Truvalılar lehine gerçekleşmesini sağlamıştır. Akalı Patroklos ile Hektor mücadelesi sonucunda Hektor batı kapılarına kadar kovulur. Patroklos’un Truvalılar tarafından öldürülmesi Akhilleus’u çıldırtır ve Hektor üzerine yürür. Akhilleus tarafından Hektor öldürülür. Akhilleus Hektor’un ölüsünü toz toprak içerisinde sürükleyerek Truva surlarının içerisinde yedi kere dolaştırır. Bu işkence dokuz gün sürer. Hektor’un ölümünden sonra Amazonlar ve Etiopia kralı Memnon Truvalıların yardımına gelirler. Hektor'un Patroklos ile savaşında, birçok kaynakta yukarıdakinden farklı bir durum anlatılır. Esas duello Akhilleus ile Hektor arasında olacaktır, ancak savaşta gerçek bir savaş nedeni bulamayan ve esasında truva savaşına gönülsüz katıldığı ve savaşta bir türlü nihayetlenmediği için keyifsiz olan Akhilleus düelloya girmek istemez. Akhilleus'un kuzeni olan Patroklos ısrar eder ama ama Akhilleus'u ikna edemez. bunun üzerine Patroklos askerlerin moralinin düşmemesi için Akhilleus'un zırhını gizlice giyip Akhilleus' muş gibi düelloya gider. Düelloda Hektor zırhın içindekinin Akhilleus olmadığını anlar, zira hem zırh Patroklos'a oturmamıştır (zira yapı olarak Akhilleus'tan zayıftır) hem de Patroklos Akhilleus kadar yetenekli değildir. Düelloda Hektor Patroklos'u öldürür. Menelaus ölenin Akhilleus olduğunu sanarak keder içinde cesedin başına gidince ölenin Patroklos olduğunu anlar. Bu durumu Akhilleus'u çadırından çıkarmak için fırsat bilerek Patroklos'un cesedini Akhilleus'un çadırına götürür. Akhilleus en iyi dostu olan Patroklos'un öldürülmesi ile çılgına döner. Truva kapılarına dayanarak tekrar bir düello talebinde bulunur. Hektor istemese de kabul etmek zorunda kalır. İkisi Truva kapılarının önünde düelloya tutuşur ve sonuçta Akhilleus Hector'u öldürür. Hırsı geçmeyen Akhilleus hektorun cesedini Hector'un Ajax ile olan düellosundan hediye aldığı olan kemerle (Ajax'ı sağ bıraktı) atlı arabasının arkasına bağlar ve güvenli bir mesafeden 9 gün boyunca truva surları etrafında Hector'un cesedini sürükleyerek paramparça eder. Bu dönüm noktası savaşın seyrini değiştirmeye başlar. Zira başkomutan olan Hektor'un düşüşü truva tarafında derin bir moralsizliğe neden olur. Hektor'un teyzesi olan Penthesileia kafkaslarda kurulu Amazon krallığının kraliçesidir. Penthesileia Hektor'un düşünün ardından Truva'ya destek için gelir ve savaşa katılır. Savaşta Akhilleus tarafından öldürülür. Ölümünün ardından (kimi kaynaklarca) Akhilleus'un tecavüzüne uğrar, kimi kaynaklara göre ise) Akhilleus onu öldürdükten sonra ona aşık olur. Yapılan diğer savaşlarda genel olarak karşılıklı kayıplarla ve truva'lıların hafif aleyhine sonuçlarla devam eder taa ki Paris bir ok ile Akhilleus'un ölümünü getirene dek. Akhilleus'un ölümünün ardından truva atı olayı gerçekleşir ve truva yerle bir edilir.

Savaşın sonuçları

Savaş böylece on yılını doldurduğu halde hala uzayıp gitmektedir. Akhilleus’un oğlu Neoptolemos katılırsa savaşın sona ereceği şekilde çıkan bir söz üzerine O da savaşa katılmıştır; fakat savaş hala sürüp gitmektedir. Bunun üzerine kurnaz Odysseus Truva atı fikrini öne sürer. Bu tahta at Epeios tarafından yapılır ve Truva kapıları önüne bırakılır. En iyi Aka kahramanı Neoptolemos bu tahta atın karnında saklanmışlardır. Aka ordusu ve casus Sinon’un planı neticesinde Truva şehrine girerler ve şehri ateşe verirler. Priamos ve sağ kalan öteki oğulları öldürülür. Neoptolemos Hektor’un oğlu Astyanaks’ı surlardan aşağı atar. Bütün Truva kadınları ve çocukları esir alınır. Paris Heleni korumak isterken Akhilleus'un oğlu Neoptolemos tarafından öldürülür. Menelaos savaşın sonunda Helen'i alarak Spartaya geri döner. Neoptolemos savaş ganimeti olarak Hektor'un karısı Andromache ile evlenir.

Kaynakça

Dış bağlantılar

Ayrıca bakınız

  1. Behçet Necatigil, Mitologya Sözlüğü, Sel Yayıncılık, İstanbul, 5.baskı, 2006.
  2. Görsel Büyük Genel Kültür Ansiklopedisi, Görsel Yayınları, Cilt 1, 1999
This article is issued from Vikipedi - version of the 6/11/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.