Tunus Fransız Protektorası
Tunus Fransız Protektorası Protectorat français de Tunisie الحماية الفرنسية في تونس | ||||
| ||||
| ||||
Tunus (koyu mavi) Afrika'daki Fransız toprakları (açık mavi) 1913 | ||||
Başkent | Tunus | |||
Yönetim | Protektora | |||
Tarihi | ||||
- Bardo Antlaşması | 12 Mayıs 1881 | |||
- Bağımsızlık | 20 Mart 1956 | |||
Para birimi | Tunus Riyali (1891'e kadar) Tunus Frankı (1891-1956) | |||
Tunus Fransız Protektorası (Fransızca: Protectorat français de Tunisie, Arapça: الحماية الفرنسية في تونس), bugünkü Tunus topraklarında 12 Mayıs 1881'de imzalanan Bardo Antlaşmasıyla başlayan ve 20 Mart 1956'da sona eren Fransız himaye rejimi.
Osmanlı Dönemi ve Fransız İşgali
Cezayir'deki eylerbeyi aracılığıyla yönetilen Kuzey Afrika'daki yeni Osmanlı toprakları, 1587'de Cezayir, Tunus ve Trablusgarp eyaletlerine ayrılarak merkezden atanan paşaların yönetimine verildi. Sonraki yıllarda merkezi yönetimin zayıflamasıyla birlikte Tunus'taki eyalet yönetimi yeniçeri ağalarının eline geçti. Bu süreçte 1591'de başlayan dayılara dayalı yönetim biçimi, 1705'te yerini Hüseyni Hanedanı'na bıraktı. Osmanlılardan veraset sistemine dayalı beylerbeyliği sanını alan bu hanedan 1710'da fiilen bağımsızlık kazandı.
Avrupa devletleriyle ittifak kurarak Tunus'un bölgedeki konumunu korumaya çalışan Hüseyni beyler 18. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak çeşitli iç ve dış güçlüklerle karşı karşıya geldiler. Cezayir'den gelen sürekli tehditler karşısında Fransız desteğini kazanma girişimleri ülkeyi müdahalelere açık bir konuma getirmenin ötesinde bir sonuç vermedi. 19. yy boyunca Tunus beylerinin yaptığı reform çalışmalarının yetersiz kalması Tunus'u daha da Avrupa etkisine soktu.
Berlin Kongresi'nde (1878) Tunus üzerinde denetim kurma konusunda Britanya'nın onayını alan Fransızlar, 1881'de göçebe kabilelerin Cezayir sınırını ihlal etmesi gibi basit bir bahaneyi öne sürerek ülkeye asker gönderdiler. Ardından 12 Mayıs 1881'de zorla imzalatılan Bardo Antlaşmasıyla askeri işgal resmileştirildi. Aynı antlaşma uyarınca Tunus beyinin dış ilişkiler ve maliye alanındaki yetkilerei Fransa'ya devredildi ve ortak sorunlarda ilişkileri yürütmek üzere ülkeye bir yüksek temsilci atandı. Güneyde işgale karşı başlayan direnişin bastırılmasından sonra, 1883 yılında, Fransız Vali Paul Cambon, Tunus Bey'i Ali Bin Hüseyin'e, Fransız hükümetinin gerekli göreceği idari, adli ve mali reformların yerine getirilmesi yükümlülüğünü öngören Mersa Sözleşmesi'ni (1883) kabul ettirmesiyle kesin bir denetim kurulmuş oldu.[1]
Protektora Yönetimi
İşgalin ardından Hüseyni Hanedanı'nın egemenliğinin kağıt üzerinde sürmesine ve eski yönetim mekanizmasının temelde korunmasına karşın, ülkenin fiili yönetimi Fransız yüksek temsilcisinin eline geçti. Mecerde Vadisi ile Bon Burnundaki verimli tarım arazilerinin büyük bölümü Avrupalı göçmen çiftçilere dağıtıldı. İşletmeye açılan zengin fosfat yataklarının sağladığı gelir büyük ölçüde Fransa'ya aktarıldı. Bu arada Fransız yönetimi altında mali durum düzene sokuldu ve modern bir ulaşım ağı inşa edildi.
1890'larda Genç Tunuslular adıyla ortaya çıkan, Batı eğitimi görmüş bir grup aydın, Batılı reformların gerçekleştirilmesi ve yönetime katılımın genişletilmesi taleplerinde odaklaşan ılımlı bir muhalefet hareketi başlattı. Daha çok yayın yoluyla propagandayı temel alan ve halk arasında zayıf bir desteğe dayanan bu hareket Fransız yönetiminin 1911-12 yıllarındaki bastırma kampanyası yüzünden yerlaltına inmek zorunda kaldı. I. Dünya Savaşı'ndan sonra milliyetçi akımın yeniden canlanması, Genç Tunusluların 1920'de Düstur Partisi'ni kurarak kitle örgütlenmesine yönelmesini sağladı. Düstur Partisi aynı yıl Tunusluların Avrupalılarla eşit haklardan yararlanmasına dayalı bir anayasal çerçeveyi öngören bir belgeyle Tunus beyine ve Fransız yönetimine başvurdu. Bu girişim partinin önderi Şeyh Abdülaziz es-Saalibi'nin tutuklanmasına ve yeni baskılara yol açtı. İki yıl sonra söz konusu programın benimsenmemesi durumunda çekileceğini belirten yaşlı bey Muhammed Nasır, gözdağı verilerek bu tutumundan vazgeçirildi. Daha sonra baskıcı önlemlerle birlikte uygulamaya konan küçük reformlar, milliyetçi hareketi belirli ölçüde zayıflattı.
Düstur Partisi'nden kopan Habib Burgiba önderliğindeki genç üyelerin 1934'te kurduğu Yeni Düstur, izleyen dönemde Fransızların sert önlemlerine karşın, savunduğu bağımsızlık programıyla halk arasında hızla güç toplamaya başladı. Fransa'da 1936'da Halk Cephesi'nin başa geçmesi Yeni Düstur'a daha geniş bir çalışma ortamı sağladı. Ama iki yıl sonra, hükümet değişikliğiyle yoğunlaşan baskılar ve protesto gösterileri sırasında, Burgiba ve öteki parti yöneticileri tutuklandı.
II. Dünya Savaşı
Avrupa'da savaşın başlaması üzerine 1939'da Fransa'daki bir hapishaneye nakledilen Yeni Düstur yöneticileri 1942'de Nazi birliklerince serbest bırakılarak, Tunus üzerinde hak iddia eden İtalya'ya gönderildiler. Grubun Mart 1943'te Tunus'a geçmesinden sonra Muhammed Muhsif Bey, Yeni Düstur yanlılarından oluşan bir hükümet atadı. Daha önce Mihver kuvvetlerinin işgaline girmiş olan Tunus, aynı sıralarda yoğun çarpışmalara sahne oldu. Mayıs 1943'te tamamen Müttefiklerin eline geçen Tunus, Sicilya'ya karşı girişilen çıkarmada köprübaşı olarak kullanıldı.[2]
Bağımsızlık
Fransızların Tunus'ta denetimi yeniden sağlamasından sonra izledikleri katı politika tam bir hayal kırıklığı yarattı. Gizlice Mısır'a kaçmak zorunda kalan Burgiba, bağımsızlık için destek sağlamak üzere birçok ülkeyi dolaştı. Arap dünyasındaki gelişmeler ve içerideki muhalefet karşısında ödün vermekten başka bir yol bulamayan Fransızlar 1951'de milliyetçi eğilimli bir hükümetin kuruluşuna ve Burgiba'nın dönüşüne izin verdiler. Ama hükümetin parlamenter bir sistem oluşturmaya çalışması yeni bir tutuklama kampanyasına yol açtı. Bunun üzerine ilk kez geniş çaplı şiddet eylemleri başladı ve dağlık bölgedeki gerilla mücadelesi ülkedeki yaşamı felce uğrattı.
Fransız hükümetinin çağrısı üzerine Temmuz 1954'te görüşme masasına oturan taraflar, Haziran 1955'te dış politika, eğitim, savunma ve maliye alanlarında bazı hakları saklı tutarak Fransız protektora yönetimine son verilmesi konusunda anlaşmaya vardılar. Ardından büyük ölçüde Yeni Düstur üyelerinden oluşan bir hükümet oluşturuldu. Uzlaşmaya karşı çıkarak silahlı bir direniş örgütleyen partinin genel sekreteri Salah Ben Yusuf kısa sürede yenilgiye uğrayarak Mısır'a kaçtı.
Özerklik adımından sonra yürütülen görüşmeler Mart 1956'da tam bağımsızlığı öngören bir antlaşmayla sonuçlandı.