İlhan Selçuk

İlhan Selçuk

Yazarın Kadıköy Özgürlük Parkı'nda bulunan heykeli
Doğum 11 Mart 1925(1925-03-11)
Aydın, Türkiye
Ölüm 21 Haziran 2010 (85 yaşında)
İstanbul
Meslek Türk gazeteci, yazar

İlhan Selçuk, (d. 11 Mart 1925, Aydın – ö. 21 Haziran 2010, İstanbul) Türk gazeteci, yazar. Düzenli gazetecilik kariyerine 1961'de Akşam'da başladı; aynı yıl Tanin'e oradan Vatan'a geçti; ertesi yıl Nadir Nadi'nin çağrısı üzerine Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başladı. 1991 yılından vefatına kadar Cumhuriyet'in başyazarlığını yaptı.

İlhan Selçuk, 12 Mart Muhtırası'ndan sonra "9 Mart Cuntası" içerisinde yer almak savıyla tutuklandı ve Ziverbey Köşkü'nde işkence gördü.

21 Mart 2008 tarihinde saat sabah 04:30 sıralarında Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alındı ve iki gün sorgulandıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. 21 Haziran 2010 tarihinde ölen yazar, Hacıbektaş ilçesindeki "Yıldızlar Mezarlığı"na defnedildi.

Yaşamı

Karikatürist Turhan Selçuk'un ve Mengü Ertel'in eşi Ülfet Ertel'in kardeşidir. Anne tarafından Ermeni kökenlidir[1] İlhan Selçuk, 1950'de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Bir süre serbest avukat olarak çalıştıktan sonra, önce yayıncılığa sonra da gazeteciliğe yöneldi. Kardeşi Turhan Selçuk'la birlikte 41 Buçuk (1952) ve Dolmuş (1956), Aziz Nesin ve Turhan Selçuk'la birlikte Karikatür (1958) adlı mizah dergilerini çıkardı. Karikatür sonradan Semih Balcıoğlu'nun Taş adlı mizah dergisiyle birleşerek Taş-Karikatür adını aldı. İlk yazıları 1952 yılında 41 Buçuk dergisinde çıkan Selçuk, 1961'den itibaren gazeteciliğe başlayarak Yeni İstanbul, Akşam, Tanin, Vatan gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. 1963'te girdiği Cumhuriyet'teki "Pencere" adlı köşesindeki yazılarını vefatına kadar sürdürdü.

12 Mart Dönemi

İlhan Selçuk 12 Mart Muhtırası'ndan sonra, 9 Mart 1971 darbe teşebbüsüne katılan[2] Millî Demokratik Devrimcilerden olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı.[3] 12 Mart 1971 muhtırasına giden süreçte Doğan Avcıoğlu'nun çıkardığı Devrim gazetesi etrafında toplanan ve içlerinde 27 Mayıs Darbesini yapan Millî Birlik Komitesi'nin gerçek lideri Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu'nun da bulunduğu önesürülen "Millî Demokratik Devrimciler", o dönemin siyasi partilerinin demokrasi anlayışının bir oyalamaca olduğunu ileri sürerek[4] ulusçu-devrimci yöntem olarak ifade edilen ilkeler doğrultusunda parlamento dışı muhalefeti savunuyorlardı.Devrim gazetesinin genel yayın yönetmeni Hasan Cemal çok sonraları anılarını anlattığı Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim adlı kitabında o zamanki maksatlarının "ulusalcı" subayları ikna ederek onlarla birlikte 1917'de Rusya'da yapılmış olan Bolşevik Devrimi gibi askeri darbeye benzeyen bir "Millî Demokratik Devrim" yapmak olduğunu yazdı.[5] 1971’de Oktay Kurtböke ile beraber sıkıyönetim mahkemesinde yargılandı. Selçuk, 12 Mart döneminde "Ziverbey Köşkü"nde yaşadığı sorgulama günleri üzerine açıklamalar yapmayı düşünmediğini belirtse de 1987 yılında burada yaşadıklarından yola çıkarak köşkün adını taşıyan bir kitap yazdı. Kitapla birlikte Ziverbey Köşkü’nün işkence iddiaları ilk defa anlatılmış oldu.[6] Selçuk, Köşk’teki işkence iddiasını ifadesinin içine akrostiş yöntemiyle gizlice yerleştirmişti, yazdığı her cümlenin sondan ikinci kelimesinin baş harfi yukarıdan aşağı sıralandığında "işkence altındayım" cümlesi çıkıyordu [7].

Yazar, Ziverbey Köşkündeki "ilişki ağı" konusundaki bir soruyu şöyle yanıtlamıştır:

"Erenköy Köşkü Cevdet Sunay-Memduh Tağmaç-Faik Türün cuntasının işkence merkeziydi. 12 Mart yapısı içinde özel bir yeri vardı. Çünkü 1. Ordu'nun bulunduğu İstanbul bölgesinde Faik Türün, kendi yetkilerini kullanarak özel operasyonlar yaptırabiliyordu. Basın da İstanbul'da olduğuna göre, burada yaşandı birçok şey. İnsanlar tutuklanmaya, gözaltına alınmaya, kovuşturulmaya başlandı, davalar birbirini izledi. Bu karmaşa içinde aydınlık olan şudur: 12 Mart döneminde Erenköy'de, Ziverbey'de Zihni Paşa Köşkü diye anılan (ya da Ziverbey Köşkü) yerde Faik Türün ve (1991 yılında bir Dev-Sol militanı tarafından öldürülecek olan) Memduh Ünlütürk buyruğunda bir işkence merkezi kurulmuştur. Bu işkence merkezinde de birçok aydın tezgahtan geçirilmiştir."

Selçuk, kitapta yaşadığı işkenceyi şöyle anlatıyordu:

“Gözlerim bağlı olduğundan hiçbir şey görmüyordum. Birileri beni yere yatırmışlar, çoraplarımı çıkarmışlardı. Ayak bileklerime bir alet geçirilmişti. Bir manivelanın ya da vidanın sıkıştırıldığını duyumsuyordum. Öyle bir an geldi ki, bacaklarımı kıpırdatamaz oldum. Bir yağ mı sıvı mı sürüyorlardı tabanlarıma sonra sopa inip kalkmaya başladı. Kendimi acıya katlanabilir sanırdım (...) ancak falakanın verdiği acı hiçbir acıyla kıyaslanamaz (...) Taa kemiklerine işleyen bir acı duyuyor insan. Başlangıçta bağırmamak için kendimi tutuyor, dişlerimi sıkıyordum. Ama sonra kendimi bıraktım; çünkü ne kadar çabalarsan çabala sesine gem vuramıyorsun. Önce hırıltı başlıyor, ardından feryada dönüşüyor, hayvanlaşıyorsun. Olayın bir de ruhsal yanı var ki, bedensel acının üstüne biniyor. Kendini aşağılanmış olarak görüyorsun..."

Sonraki Yıllar

Yazarın 1995 senesinde yapılan heykeli Kadıköy'deki Özgürlük Parkı'nda bulunmaktadır

1991 yılında, Nadir Nadi'nin ölümünden sonra Cumhuriyet'in yayın politikası nedeniyle başlayan tartışmalar sonucunda bir grup yazar ve çalışanla beraber gazeteden ayrıldı. Ancak Nisan 1992'de yeni bir yayın kurulu oluşturulmasıyla gazeteye döndü ve vefatına kadar sürdüreceği başyazarlık görevine başladı.

Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHAK) kurucu üyesidir. 1997 Sertel Demokrasi Ödülü'ne layık görülmüştür.

İlhan Selçuk, 21 Mart 2008 günü saat sabah 04:30'da Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındı[8]. Selçuk'la birlikte gözaltına alınanlar arasında[9] İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Ferit İlsever, Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serhat Bolluk ve gazeteci Adnan Akfırat da bulunmaktaydı. İlhan Selçuk, 22 Mart23 Mart 2008'e bağlayan gece, saat 01:30'da serbest bırakılmıştır.[10]

14 Ağustos 2009 günü, rahatsızlanarak Vehbi Koç Amerikan Hastanesi Yoğun Bakım ünitesinde tedavi altına alınmış beyin damar tıkanıklığına bağlı olarak kısmi felç geçirdiği saptanmıştır. 10 gün yoğun bakım ünitesinde tedavi gören Selçuk, 24 Ağustos 2009 günü yoğun bakımdan çıkmıştır[11].

21 Haziran 2010 günü çoklu organ yetmezliği nedeniyle İstanbul'da hayatını kaybetti. Vasiyeti üzerine Nevşehir'in Hacıbektaş İlçesi'nde ağabeyi Turhan Selçuk’un yanıbaşında toprağa verildi.

Eserleri

Kaynakça

Dış bağlantılar

This article is issued from Vikipedi - version of the 8/23/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.