İd, ego ve süperego
Freud'un sözüyle ego şahlanmış bir at üzerindeki şovalye gibidir. İd ile süperegonun isteklerini uzlaştırmaya çalışan hakemdir.
İd, ego ve süperego insan zihninin katmanlarıdır. Bu katmanlar birlikte yer almalarına karşın farklı düzlemlerde fonksiyon görürler.
İd, zevk temelli bir istekler ve aşırı ısrarcı temel enerjinin çıkış noktasıdır. Temel ve en ilkel benliktir. Ana kaynağı cinsellik, açlık gibi ihtiyaçların en bencilce doyurulmasıdır.
Ego ise "id"in bu isteklerini gerçeklikle karşılayan kısımdır. Çeşitli savunma mekanizmaları ile "id"i dengeler. İd ve süperego arasındaki dengeleyici unsurdur. Temel görevi kişisel güvenlik sağlamak ve "id"in bazı isteklerine izin vermektir. Freud ilerki yıllarda gerçekliği test etmek, savunma, bilgi sentezi ve zeka fonksiyonları ile hafızayı bu merkeze bağlamıştır.
Süperego, baba figürünün ve kültürel adetlerin içselleştirilmiş bir sembolüdür. "İd"in ihtiyaç ve talepleriyle çatışma halindedir. "İd"ye karşı saldırgandır. Tabuları ayakta tutar. Oidipus kompleksinin çözümü için baba figürünün içselleştirilmesidir.
Alt bilinç (İd), Benlik (Ego), Üst Benlik (Süperego) - Freud'a Göre Zihnin Oluşumu
Sigmund Freud, 1930'larda insan bilincinin oluşum süreçleri üzerinde çok ciddi toplumsal ve ruhbilimsel araştırmalara imza attı. İnsanı toplumsal gelişim teorisi ekseninde ele alan Freud bilinci id, ego ve süperego olarak üç ayrı ruhsal kategoriye ayırır. Buradan yola çıkarak insanın toplum içerisindeki sosyal durumu analiz edilmektedir. Birinci Dünya Savaşı'nın beraberinde getirdiği yıkım ve binlerce insanın ortadan kaldırılması sonucu, ciddi anlamda vicdan olgusunu sorgulamaya giden Freud, bu üç aşama ile insanın karar ve yargı sistemini çözmeye çalışmıştır. İnsanların bir anda nasıl bu üç aşamayı taşıdıkları ve nasıl duygularının kurbanı olabildiklerini yaşayarak gören Freud, buna yüz yıldır tartışılıp çürütülemeyen tezleri ile açıklık getirmeye çalışmıştır.
"İd", içimizdeki doyumsuz hayvandır. Kendisini yalnızca ihtiyaçlara göre ayarlayan, eleştiri kabul etmeyen, güdüsel, durdurulamayan yanımızdır. Buna verilebilecek en iyi örnek cinsellik, saldırganlık, açlık, kin vb. Bu yönü ağır basan birey vicdan olgusundan yoksundur. Bilincin orta aşaması olarak da, Freud'un izah ettiği Benlik (Ego), doğa ya da çevre ile id arasinda bir denge unsurudur. Çevrede ya da doğada bulunan maddelerin uygunluğunu yine tarafsız bir zeminde kontrol eder ve bu nesnelerin uygun olup olmadığını belirler. Aynı zamanda eleştiri yapan bölüm olup, güdüleri durdurma ile ilgilenir. Örneğin alt bilinç olarak izah edilen id acıktığı zaman hemen bir şeyler bulup yemeyi amaçlar. Ancak benlik (ego) bunun daha uygun bir zamanda olması veya olmaması gerektiğini hatırlatıp onu dizginler. Üst benlik (süperego) kural ve değerler bütünlüğü içinde insana yön veren bölümdür. Bu bölüme vicdan da denilebilir. Bu bölüm daha çok emir ve yasaklara göre bir yol belirler. İyi ya da kötüyü birbirinden ayırmaya başladığımız süreçlerde gelişir ve olgunlaşır. Zamanla aile, anne ve baba, çevre, okul, din, geleneklerden öğrendiklerimiz içselleştirilir ve bizim değer ve kurallar bütünlüğümüzün oluşmasına yardım eder. Bu açıdan bu üç temel bilinç şekillenmesinin belli düzeylerde bizlerde yetersiz olması gerçekten iyi olmaz. İnsan, düşünen bir varlık ve zararı önceden hesaplayabilecek; sonradan öğrenebilecek bir yapıya sahiptir. Kimi bunun Tanrıdan geldiğini düşünür, kimi de Freud gibi Evrim Kuramı şeklinde izah eder. İkisinde de ortak olgu vicdandır.
Freud'a göre id kişinin ilkel benliğidir. Hazın doyumu ilkesine göre çalışır. Hiçbir sosyal kuralı önemsemeyen idin tek istediği, isteğinin anında yerine getirilmesidir. İdi baskın olarak bebeklerde görebiliriz. İd için aynı zamanda kişiliğin çocuksu tarafı da denilebilir. Kişilik gelişimini dönemlere ayıran eğitim bilimciler id'in, bu dönemlerin en alt basamağında yer aldığını söyleseler de, kişisel gelişim basamaklarının herhangi birisinde sorun yaşayan bir bireyde id'lere çok sık rastlanabilir. Bir bireyde İd'i dengelemek için ego (Kişilik Savunma Mekanizması) devreye girer.