Fizikçiler (oyun)

Fizikçiler

Oyunun Almanca afişi

Oyunun Almanca afişi
Yazar Friedrich Dürrenmatt
Karakterler MOBIUS
NEWTON
EINSTEIN
DOKTOR
KOMİSER
HEMŞİRE MONIKA
BLOCHER
GUHL
FRAU ROSE
MİSYONER ROSE
BAŞ HASTABAKICI UWE
BAŞ HEMŞİRE
ADLÎ TABİB
ÇOCUKLAR
HASTABAKICILAR
POLİSLER
İlk gösterim 21 Şubat 1962
Zürih’te Schauspielhaus Zurich tiyatrosunda
Kurt Horwitz yönetmenliğinde
Ülke İsviçre
Orijinal dil Almanca
Konu İnsanın kendi geleceği üzerindeki çaresizliği
Tür Grotesk hiciv komedya
Zaman ve mekân II. Dünya Savaşı sonrası İsviçre’de Les Cerisiers sanatoryumunda

Fizikçiler (Almanca: Die Physiker), Friedrich Dürrenmatt'ın 1961 yılında yazdığı iki bölümlük grotesk hiciv tarzında komedya türünde tiyatro oyunu. Dürrenmatt, 1980 yılında tüm eserlerinin yeniden baskısı sırasında eserde düzenlemeler yaparak son hâline getirmiştir. Bu eser sıklıkla yazarın en etkili ve en kolay anlaşılan eseri olarak gösterilir. İnsanın kendi geleceği üzerindeki çaresizliğini konu alan oyun, II. Dünya Savaşı’nın ardından bilimde ve nükleer teknolojideki son gelişmeler ışığında bilimsel etiği ve insanlığın entelektüel sorumlulukları ile başa çıkabilme yetisini sorgular. İlk olarak Kurt Horwitz yönetmenliğinde, 21 Şubat 1962’de Zürih’te Schauspielhaus Zurich tiyatrosunda sahnelenmiştir.

Oyunun ana karakterleri özel bir psikiyatrik hastanede hasta olarak bulunan üç fizikçidir. İçlerinden biri dünyanın yok olmasına neden olabilecek önemde bir buluş yapmıştır. Oyunun ana sorgusu bilimin sorumluluğu üzerinedir. Dürrenmatt bu sorgulamayı, her durumun olası en kötü sonuca ulaşması olan kendi drama teorisi ile bağdaştırarak oyunu kurgular. Komedi anlayışı trajikomedi ya da fars olarak değerlendirilebilir.

Fizikçiler oyununun dünya prömiyeri başarılıdır. Sonraki sezondan itibaren en sık sahnelenen Almanca tiyatro oyunlarından biri hâline gelir ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra en önemli Almanca tiyatro başarılarından biri sayılır.

Özeti

Akıl hastası olduğunu iddia eden üç fizikçi özel bir hastanede kalmaktadır. İçlerinden biri Albert Einstein olduğunu, diğeri ise Isaac Newton olduğunu iddia eder. Üçüncü fizikçi olan Johann Wilhelm Möbius ise yanlış ellere düştüğü takdirde dünyanın sonunu getirebilecek olan bir formül bulmuştur. Kendini akıl hastası olarak tanıtabilmek ve çığır açan buluşunun yanlış kullanımını önlemek için Süleyman’ın kendisine göründüğünü iddia eder. Newton ile Einstein ise aslında rakip gizli servislerin ajanıdır ve hastanade yalnızca Möbius’un buluşunu ele geçirmek ve kendi amaçları için kullanmak üzere bulunmaktadırlar.

Üç fizikçi de sırları ortaya çıkmasın diye hemşirelerini öldürür. Polis ölümleri araştırmaya geldiğinde Möbius gizli formülünü yok eder. Diğer iki meslektaşını da dünyayı yok olmaktan kurtarmak üzere tehlikeli bilgilerini kendilerine saklamak üzere ikna eder. Ancak fizikçiler çok geç anlaşmaya varır çünkü hastanenin baş doktoru Mathilde von Zahnd, Möbius’un tüm notlarının kopyasını çıkarmıştır. İçlerinde tek gerçek akıl hastası olan Mathilde Süleyman’ın kendisini gerçekten ziyaret ettiğine inanır ve formula kullanarak dünyayı ele geçirmek istemektedir. Ölümler nedeniyle artık kesinlikle deli olmadıklarını kanıtlayamayan üç fizikçi ise akıl hastanesinde kapalı kalır ve Zahnd’ın planlarına engel olamayacak duruma düşerler.

Arka plan

1954 yılında Bikini Adası'nda yapılan atom bombası deneyi.

Fizikçiler oyununun yazıldığı dönemde, 1950’lerin sonu ve 1960’ların başında ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki Soğuk Savaş dünyanın siyasi atmosferine damgasını basmaktaydı. 1961 yılında Berlin Duvarı’nın inşasıyla nükleer savaş tehdidi artmıştı. 1957’de Batı Almanya’nın nükleer alanda çalışan 18 biliminsanı, Göttingen Onsekizleri olarak nükleer gücün askerî kullanımına ve Batı Almanya’nın nükleer silahlarla donatılmasına karşı çıkan Göttingen Manifestosu’nu vermişti. 1959 yılında Günther Anders’in yayınladığı "Nükleer Çağ Üzerine Tezler" daha sonra Dürrenmatt’ın Fizikçiler oyununda ileri sürdüğüne benzer argümanlar sunmaktaydı.[1]

Friedrich Dürrenmatt 1950’lerden itibaren küresel politikaya gittikçe artan bir ilgi göstermiştir. Fizikçiler oyununun öncülü sayılabilecek olan Der Erfinder (Mucit) adlı bir skeci, Zürih’te bulunan solcu ve anti-Nazi bir topluluk olan Cabaret Cornichon için yazmıştır. Skeç bütün dünyayı yok edebilecek bir minyatür bomba icat eden bir professor hakkındadır. Profesör, sonuçta dünya barışını sağlamak için minyatür bombayı bir kadının göğüslerinin arasına saklar.[2] 1956 yılında Robert Jungk atom bombasının geliştirildiği Manhattan Projesi ve orada çalışan biliminsanlarının akıbetini anlattığı Heller als tausend Sonnen (Bin Güneşten Daha Parlak) adlı kitabını yayımladı. Dürrenmatt, Aralık 1956’da haftalık Die Weltwoche dergisi için bu kitabın bir edebî eleştirisini yazdı. Bu eleştiride öne sürdüğü teorilere daha sonra Fizikçiler oyununda rastlanmaktadır.[3] Dürrenmatt düşünülebilir olanın gizli kalamayacağını, herkesin düşünce yönteminin tekrar edilebileceğini öne sürerek atom bombası sorununun ancak uluslararası olarak bilimadamlarının fikirbirliğiyle çözülebileceğini önerir. Düşüncelerin sonucunda gelecekte tehlikeye neden açılacaksa “aptal” rolü oynamanın etik bir ilke olarak kabul edilmesi gerektiğini söyler. Biliminsanlarının kararlılığının ancak ne olduğunu tam olarak anlamadıkları atom bombasını kucaklarında bulduktan sonra ortaya çıktığını ve artık çok geç kalınmış olduğunu belirtir.[4]

Dürrenmatt yaşamı boyunca epistemoloji ve bilimsel etik üzerine eğilmiştir. Liseden beri fizik ve matematik ile ilgilenmiştir ancak bunu amatör olarak yaptığını belirtmiştir.[5] Dürrenmatt nükleer fizikçiler hakkındaki görüşlerini Konrad Bleuler gibi yakından tanıdığı biliminsanlarından edinmiştir. Hatta Herbert Georg Beutler karakterinin adı Bleuler’in adını çağrıştırır.[6] Oyunun geçtiği yer olan psikiyatrik koğuşlar hakkındaki bilgileri ise yaşadığı şehir olan Neuchatel yakınlarındaki Préfargier hastanesine ve kuzininin eşinin yönettiği Lozan’daki başka bir hastaneye dayanır.[7]

İlk olarak erkek olan baş doktor karakterinin neden kadın olarak yeniden yazıldığı ve bunda Therese Giehse’nin rolünün ne olduğu konusunda Dürrenmatt farklı ifadelerde bulunmuştur. Jürg Ramspeck ile bir röportajında "Giehse’ye Fizikçiler'in taslağını gösterdiğimde Giehse bana psikiyatrı oynamak istediğini söyledi. Karakter artık bir kadındı."[8] Urs Jenny ile olan röportajında ise bu büyüleyici anekdotun doğru olmadığını, Giehse'nin oynamasını istediği için rolü kadına çevirdiğini ve bu değişikliğin önemli bir tezat oluşturarak uzun süredir aradığı gerilime kavuştuğunu söylemiştir.[9] Fritz J. Raddatz ile bir söyleşisinde de şöyle demiştir: “İlk olarak bir erkek psikiyatrist tasarladım. Sonradan üç fizikçinin tamamen mantıksal dünyasının karşısına yalnızca çılgın bir kadının karşı gelebileceğinin farkına vardım. Aynı kendi evrenini yaratan çılgın bir tanrı gibi.[10]

Dürrenmatt Fizikçiler oyununu 1959 yılında Göktaşı ve Noel Öyküsü ile paralel olarak geliştirmeye başladı. Bir önceki oyunu V. Frank’ın başarısızlığı üzerine Dürrenmatt "görece daha basit bir oyun" yazmayı planlamıştı.[11] Dürrenmatt oyun üzerine çalışmalarını 1961’de tamamladı. Prömiyerin sahne talimatlarının da eklenmesiyle oyun 1962’de Zürih’te Ark Publishing tarafından yayımlandı. 1980 yılında, Dürrenmatt’ın bütün eserlerinin Diogenes Verlag tarafından yayımlanması ile küçük detaylarda farklılıklar içeren oyunun "son versiyonu" oluşmuş oldu.[12]

Ana karakterler

Rus ikonasında Süleyman tasviri.
Godfrey Kneller'in resmiyle Isaac Newton.
Ferdinand Schmutzer'in 1921 tarihli fotoğrafında Albert Einstein.

Johann Wilhelm MOBİUS:

Fizik alanında çok önemli buluşlar yapmış ve birleşik alan teorisinin formülü ile "Evrensel Buluş Prensibi"ni ortaya koymuştur. Buluşlarının ölümcül sonuçlarını görüp bu sorumluluğun altına girmemek ve insanlığı tehlikeye atmamak için deli taklidi yaparak akıl hastanesine yatar. Kendisini Süleyman'ın ziyaret ettiğini iddia eder. Artık MİSYONER ROSE ile evli olan eski eşi Lisa'yı (FRAU ROSE) ve üç oğlunu kendisine veda etmek için geldiklerinde, kendisini kolayca unutabilmeleri için tanımamazlıktan gelir. Möbius'un insanlığa zarar vermemek için ne kadar büyük fedakârlık yaptığı, deli olmadığını anlayan HEMŞİRE MONIKA'nın evlenme teklifini reddetmesinde görülür. Aslında Monika'yı seven Möbius, serbest kalıp insanlığa zarar gelmemesi için onu öldürür. Büyük güçler tarafından takip edildiğinden korktuğundan bilimsel çalışmalarını yakar ancak hastanenin başhekimi Fraulein Doktor von Zahnd'ın notlarını gizlice kopyaladığını bilmemektedir.

Herbert Georg Beutler, NEWTON, asıl adı Alec Jasper Kilton:

Möbius gibi fizikçidir ve deli taklidi yapmaktadır. Sonradan adı verilmeyen bir Batı Bloğu ülkesi için gizli ajan olarak çalıştığı ortaya çıkar. Möbius'u takip edebilmek için özel olarak Almanca öğrenmiş ve Isaac Newton olduğunu iddia etmiştir. Möbius'u kendi ülkesinin savunması olarak birlikte çalışmaya ikna etmeye çalışır. Nobel Ödülü'nü kazanacağına dair söz verir ve buluşunu insanlığın hizmetine sunmaya zorunlu olduğunu hatırlatır. Buluşların kullanılması ile ilgili biliminsanının değil toplumun sorumluluğu olduğunu savunur.

Ernst Heinrich Ernesti, EINSTEIN, asıl adı Joseph Eisler:

Üç sözde "deli" fizikçinin üçüncüsüdür. O da Newton gibi Möbius'u takip eden gizli bir ajandır ve Soğuk Savaş'ın içindeki diğer tarafı temsil eder. Kendinin Albert Einstein olduğunu iddia eder. Möbius'tan politik bloklardan birisini seçmesini ve ona hizmet etmesini ister. Bir biliminsanı olarak kendi ülkesinde özgür olmadığını ve politik nüfuza sahip olmadığını kabul ederek bilimsel buluşların ahlaki kullanımı ile ilgili bir garanti veremeyeceğini ifade eder. Buluşların kullanılmasının sorumluluğunun siyasi gücü elinde tutanlarda olduğunu savunur.

Fräulein DOKTOR Mathilde von Zahnd:

55 yaşında kız kurusu, kambur doktor akıl hastanesinin sahibi ve başhekimidir. Çılgın zenginlerden ve önemli insanlardan oluşan köklü aristokratik bir aileye mensuptur. Başlarda cömert, insancıl doktoru oynar. Sonradan ise ana gibi şefkat gösteren kadın kisvesinin altında aslında iktidar hırsı içinde olan vicdansız ve gerçekten çılgın olan birisinin olduğu ortaya çıkar. Entrika ve manipulasyon ile Möbius'un tehlikeli çalışmalarını ele geçirir ve kontrol edilemeyen üçüncü güç olarak belirir.

KOMİSER Richard Voss

Fötrü ve pardesüsüyle tipik bir polis komiseridir. Eğitimli ve deneyimli olan komiser aşırı çalışmaktan yorgundur. Önce katilleri adaletin önüne çıkararak cezalandırmaya çalışır ama akıl hastalarına karşı bir şey yapamaz. İkinci bölümde ise yanlış normları kabul etmiş görünür ve suçluları tutuklaması gerektiği hâlde bundan kaçınır.

HEMŞİRE MONIKA Stettler:

Genç ve hevesli bir hemşire. Biraz saf ve oldukça aşırı iyimser. Empati yetkinliği sayesinde hastalarını anlayabilmektedir. Yine de kendisi için önemli olmayan kişiler için fedakârlık yapmak zorunda hissettiğinden mesleğinde sömürüldüğünü düşünmektedir. Romantiktir ve sevdiği insanların yanında olmak ister. Kendinden 20 yaş büyük olan Johann Wilhelm Möbius ile bir süre ilgilenir ve deli taklidi yaptığını anlar. Möbius'a aşık olur. Onun anlaşılamamış bir dahi olduğunu düşünür. Onun için işini bırakıp birlikte yaşayacakları bir gelecek planı yapar. Geleceği düşünüp heyecana kapıldığı için Möbius'un bunlardan ne kadar az etkilendiğinin farkına varmaz. Möbius, buluşlarını saklı tutabilmek için sonunda Monika'yı öldürmek zorunda kalır.

Oyunun kronolojik analizi

1. Bölüm

Giriş

Oyunun tamamı Les Cerisiers (Kiraz Ağaçları) özel akıl hastanesinde, fizikçi olan Newton, Einstein ve Möbius adlı hastaların tedavi edildiği bölümde geçer. Hastane küçük ve sakin bir kasabadadır ve arka plandaki karlı dağlar bir kır havası ortamı yaratır. Mütevazı yerel üniversite, hapishane ve "sefih" akıl hastanesi, dışarıdan görünen ile altta yatan sorunlar arasındaki farkı gösteren biraz burjuva ve biraz çökmüş bir yaşamı yansıtır.

KOMİSER Voss ile BAŞ HEMŞİRE'nin diyaloğu

KOMİSER Voss, hastası EINSTEIN tarafından boğularak öldürülen hemşirenin ölümünü araştırmak için akıl hastanesine gelir. BAŞ HEMŞİRE, KOMİSER’i sigara içtiği için küçük bir çocuk gibi azarlamakla kalmaz, aynı zamanda EINSTEIN’ı hasta gibi değil de katil gibi değerlendirdiği için kızar. KOMİSER’in değerlendirme kıstasları BAŞ HEMŞİRE ile aynı değildir ve doğru ile yanlış arasındaki çizgiler belirsizleşir. BAŞ HEMŞİRE’ye gore Voss başbelasından başka bir şey değildir. Hemşirenin ölümü onun için önemli değildir, çünkü hastası olan EINSTEIN ilk defa bir nebze olsun sakinleşmiştir ve yan odada keman çalmaktadır.

KOMİSER Voss ile NEWTON'un diyaloğu

Üç ay önce NEWTON'da hemşiresini benzer şekilde öldürmüştür. O zamanda KOMİSER "deli" olması sebebiyle katili tutuklayamamıştır. Her iki olayda da suçu işleyenler hemşireleri tarafından sevilmiş ve akıl hastanesinden ayrılarak dışarıda yeni bir hayata başlanmaya zorlanmışlardır. KOMİSER, NEWTON'u bir kere daha sorgulamak ister. Ancak sorgulama tersine döner ve konu başka bir noktaya gelir öyle ki suçlayan yerine suçlanan konumuna düşen KOMİSER bir ilerleme sağlayamaz. NEWTON sigara içmeye başlayınca, konuşmanın ilerlememesine sinirlenen KOMİSER'de sigara yakmak ister ama NEWTON hastanede yalnızca hastaların sigara içebildiğini, ziyaretçilerin içemediğini söyleyerek sanatoryumun şüpheli ve paradoksal düzenine işaret eder. NEWTON'un işaret ettiği üzere atom bombasını bulan yerine sıradan bir katilin tutuklanmaya çalışılması çelişkisi dünyanın düzeninin ne kadar grotesk olduğunu gösterir.

KOMİSER Voss ile Fräulein DOKTOR Mathilde von Zahnd'ın diyaloğu

KOMİSER, NEWTON'un kendisini EINSTEIN zannettiğini DOKTOR von Zahnd'a söylediğinde şöyle bir cevapla karşılaşır: "Hastalarımın kendilerini kim sandıklarına ben karar veririm."[13] Hermann Göring'in ünlü "Kimin Yahudi olduğuna yalnız ben karar veririm."[14] sözü ile benzerlik gösteren bu cümle seçimi muhtemelen Dürrenmatt tarafından özellikle kurgulanmıştır. Bu cümle akıl hastanesi başhekiminin gücünü ve keyfiliğini göstermesinin yanı sıra kötünün vücut bulmasıdır. İkinci bir hemşirenin öldürülmesinin ardından KOMİSER güvenlik önlemerinin alınmasının aciliyetini dile getirince ise DOKTOR bunun hastaların beyinlerinin maruz kaldıkları radyasyondan mütevellit bozulması olduğunu ve üçüncü hastanın radyasyona maruz kalmadığı için tehlikeli olmadığını söyler. Üstelik aklı yerinde olanlar da "hatta oldukça daha sıklıkla" öldürmektedirler.

FRAU ROSE'un ziyareti

15 yıldır akıl hastanesinde kalan MOBIUS'u, artık kendisini boşamış olan eski karısı Lisa (FRAU ROSE) ziyaret eder. Yanında yeni kocası Oscar (MİSYONER ROSE) ve MOBIUS'tan olan üç oğlu Adolf Fredrik, Wilfried ve Jorg-Lukas'da vardır. Rose ailesinin görünmesiyle MOBIUS'un ailesi ve kariyeri hakkında geçmiş bilgisi verilir. MOBIUS sözde deliliğini davranışlarıyla göstermeye çalışır. Ailesini tanımamazlıktan gelir ve bir kenara çekilip gittikçe yükselen sesle, çılgıncasına Kıyamet Günü'ne dair ilâhiler okur. İşin dozunu gittikçe artırarak sonunda ailesini odadan kovar. Bunu özellikle ailesi ile vedalaşmak zor olduğu için tamamen bağlarını kopartmak, Les Cerisiers'de kalmayı garanti altına almak ve böylece dünyayı buluşunun kötü kullanımından korumak için yapar.

Ailenin abartılı karikatüre portresi tezyif etme amacıyla çizilmiştir. Uyumlu bir evlilik görüntüsü koruma isteğinin altında burjuva âdetlerinin katılığı yatmaktadır. FRAU ROSE'un, zamanında eğitim masraflarını karşıladığı gibi şimdi de hastane masraflarını karşıladığı eski kocası "Johann Wilhelm"'e karşı olan abartılı bağlılığı ve yeni kocası MİSYONER ROSE'a karşı ruhani sadakatı ile üzerine altı çocuğa daha annelik yapmak için fedakarlıkları, hayırseverliğin absürt yanını göstermekte ve herkesi temel olarak pişmanlığa doğru itmektedir.

MOBIUS ile HEMŞİRE MONIKA'nın diyaloğu

HEMŞİRE MONIKA, MOBIUS'a ve ona Süleyman'ın göründüğüne inandığını söyleyerek ona olan aşkını itiraf eder. MOBIUS önce onu duygularından vazgeçirmeye çalışır ama başarılı olamaz. HEMŞİRE MONIKA onunla evlenip yeni bir aile kurmak istediğini söyleyince buluşlarının açığa çıkacağından korkan MOBIUS hemşireyi perde kordonuyla boğarak öldürür. Dramatik bir işlevi olan bu sahne Fräulein DOKTOR von Zahnd'ın söylediklerinin inanılmaz olduğunu göstermeye yarar.

2. Bölüm

İkinci bölümün ilk iki sahnesi birinci bölümün ilk sahnelerinin ters çevrilmiş olarak tekrarıdır. Zahiri konu aynıdır ama bakış açıları ve diyaloglar aksine çevrilmiştir. Ölü hemşirelerin yerine hepsi dövüş sanatlarında usta olan güçlü erkek hastabakıcılar getirilmiştir.

KOMİSER Voss ile Fräulein DOKTOR Mathilde von Zahnd'ın diyaloğu

İnceleme için tekrar hastaneye gelen KOMİSER artık buranın kendine has kurallarını kabul etmiştir. Öyle ki MOBIUS'tan "katil" diye söz eden Fräulein DOKTOR von Zahnd'ı düzelterek ondan "fail" diye bahseder. DOKTOR şaşkınlık içinde MOBIUS'un işlediği cinayetten şaşırmış gibi rol yapar. KOMİSER incelemeye devam etmeyerek değiştiremeyeceği bu duruma razı olur. Bu davranış, Dürrenmatt'ın sorumluluktan kaçan toplumun karşı koymak yerine koşullara uyum gösterdiğini belirten toplumsal eleştirisidir.

MOBIUS ile Fräulein DOKTOR Mathilde von Zahnd'ın diyaloğu

MOBIUS yine Süleyman'dan söz ederek onun kendisine sadece dehasını vermekle kalmadığını aynı zamanda öldürme emrini de verdiğini söyler. MOBIUS'un deliliği yalnızca bir gösteriş olmasına rağmen Fräulein DOKTOR von Zahnd ona inanır. Bu gerçekten giderek belirgenleşen deliliğinin bir göstergesidir.

Üç fizikçinin birbirleriyle konuşmaları

İlk kısım
Üç fizikçi birbirlerine aslında deli olmadıklarını açıklar. NEWTON aslında Alec Jasper Kilton adında bir fizikçidir, "Uygunluk kuramı"nın mucididir ve (muhtemelen CIA) kapitalist Batı Bloğu için çalışan gizli bir ajandır. Benzer şekilde EINSTEIN da asıl adı Joseph Eisler olan ve "Eisler etkisi"nin mucidi bir fizikçidir. Komünist Blok için çalışan bir gizli ajandır. Her ikisi de MOBIUS'un saklamak için deli taklidi yaptığı "tüm olası buluşlar sistemi"nin peşindedir. Kendi ülkeleri için çalışan bu iki ajan revolverlerini çekerek karşı karşıya gelir ancak düellonun yarar getirmeyeceğini anlarlar.
İkinci kısım
Fizikçiler arasında günümüz dünyasında bilimsel araştırma yapma olanakları üzerine olan tartışma oyunun entelektüel düğüm noktasıdır. Fizikçiler aşağıdaki görüşleri savunurlar:
EINSTEIN (Eisler) NEWTON (Kilton)
Kendi hükümetleri adına çalışması için MOBIUS'u ikna etmeye çalışırlar.
  • Bir bilim adamı olarak MOBIUS'un görevinin buluşlarını insanlıkla paylaşmak olduğunu söyler.
  • Politikacılar üzerinde bir nüfuzu olmadığını kabul eder.
  • Herhangi bir politik sistemi seçmek yerine bağımsız kalmasını önerir.

Sonuç: Bilimsel buluşların nasıl kullanılacağının garantisini veremez ve bunun Parti'nin sorumluluğu olduğunu söyler.

  • Bir dahinin bilgisini dahi olmayanlarla paylaşması gerektiğini söyler.
  • Fizik biliminin özgürlüğünü garanti eder.
  • Nobel Ödülü ile aklını çelmeye çalışır
  • Biliminsanlarının buluşlarının nasıl kullanıldığından sorumlu olmadığını açıklamaya çalışır.

Sonuç: Bilimsel buluşlar üzerinde sorumluluk almayı reddeder ve bu sorumluluğun topluma ait olduğunu söyler.

MOBIUS
Akıl hastanesinde kalmak ister.
  • Özgür bir karar vermenin mümkün olamadığını anlatır.
  • Kilton'ın ve Eisler'ın önerdiği yolların yalnızca felâkete yol açacağını belirtir.
  • İnsanlığın yok olması riskini önlemek istemektedir.

Sonuç: Bilimsel buluşlar ile ilgili çalışmaların yok edilmesini ister.

Son

MOBIUS'un buluşlarıyla ilgili notlarını çoktan yok ettiği ortaya çıkınca ajanlar rekâbetin artık anlamsız olduğuna karar verir. MOBIUS diğer iki ajanı akıl hastanesinde kalmanın gerekliliğini ahlaki nedenlerle açıklamaya çalışır. Bilim artık sonuçları ölümcül olan çok tehlikeli bir yere gelmiştir. Tek çözümün gerçekliğe boyun eğmek ve buluşlarını paylaşmamak olduğunu söyler. Ajanlar ikna olmamış ve akıl hastanesinden ayrılmak istemektedir. MOBIUS onlara işledikleri cinayetleri hatırlatır. Eğer buluşları ortaya çıkarsa bu cinayetler boşu boşuna işlenmiş olacak ve hepsinin sıradan katiller olacağını anlatır. Akıl hastanesinde kapalı kalmalarının işledikleri cinayetlerin kefâreti olarak görmelerini ve böylece insanlığın kurtuluşuna yardımcı olmalarını önerir. Oyunun sonu böylece çok olumlu olarak bitecek gibi görünür. Kahramanlar fedâkarlıkta bulunur ve kişisel suçlarının cezasını çekmeye razı olurlar. Bozulan dünya düzeni düzelmiş gibi görünür.

Fräulein DOKTOR von Zahnd fizikçileri odalarından çıkarır ve iki ajanın silahlarına el koyar. Süleyman'ın yıllardır kendine göründüğünü söyler. Üç hemşireyi de özel olarak kışkırttığını ve fizikçilerin onları öldürmek zorunda kaldıklarını belirtir. Böylece dışarıda "katil" damgası yiyecek olan fizikçiler yalnızca "fail" olarak görülecekleri akıl hastanesinde kalmak zorundadırlar. Fräulein DOKTOR, MOBIUS'un bütün buluşlarını onları yok etmeden önce kopyaladığını ve kullandığını açıklar. "Bir kere düşünülen bir daha geri alınamaz". Deli olduğu düşünülen üç fizikçi akıl hastanesinde kilit altında kalırken DOKTOR insanlığı tamamen yok edebilecek olan buluşlardan, büyük tehlikelere rağmen büyük kazançlar sağlamaya devam edecektir. Dürrenmatt'ın drama teorisine göre olay olası en kötü şekilde sonuçlanmaktadır.

Kapanış monologları

Oyunun son üç monologunda NEWTON, EINSTEIN ve MOBIUS doğrudan izleyiciye hitap ederler. İki gizli ajan Isaac Newton ve Albert Einstein rolüne bürünür ve kısaca özgeçmişlerini anlatırlar. MOBIUS ise tamamen Süleyman ile özdeşleşir. Kapanış, son sözü savunmanın söylediği bir duruşma sahnesini anımsatır. Üç fizikçi bilimsel gelişmenin üç evresini sembolize eder:

Oyunun genel yorumu

Oyun bilimsel etik kavramını sorgular ve bir şeyin düşünülüdüğünde ya da bulunduğunda artık geri dönülemeyeceği konusu üzerine kurulur. Newton ve Einstein bilimin iki farklı yönünü temsil ederler: Biri "saf bilim" için araştırmayı diğeri ise uygulamalı bilimleri. Her iki yöntemin sonucunda da sonuç değişmez, bilim ölümcül sonuçlara yol açar. Her iki yol da başarısızlıkla sonuçlanır. Möbius ise bu ikileme karşı farklı bir yol olan ricat ve tecridi seçmiştir. Ama sonuçta onun seçtiği yolda başarısızlıkla sonuçlanmış ve seyirciyi bilimin ne olursa olsun olumsuzlukla sonuçlanacağı görüşüne yöneltmiştir.

Aslında Fräulein Doktor von Zahnd'ın akıl hastanesinde kalan bir hasta olduğu ve doktor rolü oynadığı önerilmiştir. Bu önerinin altında yatan von Zahnd'ın hastaneyi ailesinden miras olarak elde etmesi geçmektedir. Yani içeride yatan bir hasta olmasına rağmen aynı zamanda sahibi ve idarecisidir. Deli olduğu ise barizdir çünkü sonuçta Süleyman'ın kendisine göründüğüne ve dünya egemenliğini eline alması için desteklediğine inanmaktadır.

Newton ya da Einstein'ın gerçekten deli mi yoksa ajan mı olduğunun ise pek bir önemi yoktur. Asıl önemli olan bilimin bulgularının ne olursa olsun sonuçta hep yanlış ellere düştüğü gerçeğidir. Ayrıca komedya ortak problemlerin yalnızca birlikte çözülebildiğine de işaret etmektedir. Mobius'un bulduğu kendini tecrit etme çözümü de anlamsızdır çünkü sonuçta Fraülein von Zahnd tarafından altedilmiştir. Üç fizikçide sonuçta boyun eğmek zorunda kalmış ve düştikleri ikilemden çıkamamışlardır.

Möbius'un ailesine söylediği gibi insanoğlunun yaşayabileceği tek yer Dünya'dır. Dolayısıyla bilim yaşanabilecek bu tek gezegeni yok etmemek için dikkatli olmak zorundadır. Yoksa insanoğlu "Ay'ın çöllerinde toz içinde" yaşayacak, "Merkür'ün cıva buharları içinde kaynayacak" ya da "Venüs'ün yağ birikintileri içinde çözünecektir."

Oyunun kurgusu

Dürrenmatt oyunu iki bölüme ayırmıştır. İkinci bölüm, birinci bölümde sunulanların aksini yansıtır. Bu gözlem arada görülen şu farklılıklara dayandırılmaktadır. Öncelikle her iki bölümün açılış sahneleri birbirine paralellikler gösterir. Hemşirelerin boğulması olayı aynıdır, sigara ve içki içme olayı gibi benzer olaylar tekrarlanır. İkinci bölümde olayların tersine dönmesi etkin karakterlerin davranışlarıyla belirginleşir. KOMİSER birinci bölümde ahlaki değerlere sahip değilken (sigara içme teması) ikinci bölümde bu değerleri artık öğrenmiştir. MOBIUS'un sorumluluğu devletin üstlenmesi yerine Fräulein DOKTOR von Zahnd'a bırakır. Birinci bölümde tam bir hayırsever olarak canlandırılan Fräulein DOKTOR von Zahnd ise gerçek emellerini ortaya çıkarır. Çılgın doktor ve dahi hasta tezatı ise hicivseldir ve yaklaşan felaketi gösteren grotesk bir olgudur. Burada Dürrenmatt, özellikle birinci bölümle kıyaslayarak, seyirciyi eleştirel düşünceye sevkeder ve "olası en kötü sonuca" hazırlar. Ayrıca sorumluluğa sahip olamayan üç farklı kurumu eğitimli orta sınıfı temsil eden FRAU ROSE, dini temsil eden MİSYONER ROSE ve devleti temsil eden KOMİSER karakterleriyle resmeder. İkinci bölümde artık olay tersine dönmüş, olgular açıklanmış ve kıyamete doğru gidiş belirginleşmiştir.

Notlar

  1. Eisenbeis, Manfred (2009). Friedrich Dürrenmatt: Die Physiker. Stuttgart: Klett. s. 92-93. ISBN 978-3-12-923035-0.
  2. Knapp, Gerhard P. (1997). Friedrich Dürrenmatt: Die Physiker. Frankfurt: Diesterweg. s. 26-27. ISBN 3-425-06079-1.
  3. Bu eleştiri yazısı aynı zamanda Werner Eisenberg hakkındaydı ki muhtemelen onun araştırmalarından yararlanarak teorilerini oluşturmuştur. Bakınız: Schuler, Volker (1976). "The Judge and His Hangman": Dürrenmatt. "Physicists". Beyer Hollfeld. s. 90. ISBN 3-921202-15-9.
  4. Ritter, Alexander (1991). Friedrich Dürrenmatt: Die Physiker Erläuterungen und Dokumente. Stuttgart: Reclam. s. 89-91. ISBN 3-15-008189-0. içindeDürrenmatt, Friedrich. „Heller als tausend Sonnen“. Zu einem Buch von Robert Jungk.
  5. Friedrich Dürrenmatt: Labyrinth: Stoffe I–III, Band 1-3. Diogenes, Zürich 1994, ISBN 3-257-22668-3, S. 202.
  6. Ritter, Alexander (1991). Friedrich Dürrenmatt: Die Physiker Erläuterungen und Dokumente. Stuttgart: Reclam. s. 71-73. ISBN 3-15-008189-0.
  7. Ritter, Alexander (1991). Friedrich Dürrenmatt: Die Physiker Erläuterungen und Dokumente. Stuttgart: Reclam. s. 101-106. ISBN 3-15-008189-0.
  8. Ritter, Alexander (1991). Friedrich Dürrenmatt: Die Physiker Erläuterungen und Dokumente. Stuttgart: Reclam. s. 101. ISBN 3-15-008189-0.
  9. Arnold, Heinz Ludwig (1996). Friedrich Dürrenmatt: Der Klassiker auf der Bühne. Gespräche 1961–1970. Zürih: Diogenes. s. 206. ISBN 3-257-06111-0.
  10. Fritz J. Raddatz: Ich bin der finsterste Komödienschreiber, den es gibt. Die Zeit 16.Ağustos 1985.
  11. Ritter, Alexander (1991). Friedrich Dürrenmatt: Die Physiker Erläuterungen und Dokumente. Stuttgart: Reclam. s. 99. ISBN 3-15-008189-0.
  12. Ritter, Alexander (1991). Friedrich Dürrenmatt: Die Physiker Erläuterungen und Dokumente. Stuttgart: Reclam. s. 106-107. ISBN 3-15-008189-0.
  13. Almanca: […] für wen sich meine Patienten halten, bestimme ich.
  14. Almanca: Wer bei mir Jude ist, bestimme ich
  15. Keller, Oskar (1998). Friedrich Dürrenmatt: Die Physiker.. Münih: Oldenbourg. s. 30-31. ISBN 3-486-88617-7.
This article is issued from Vikipedi - version of the 8/28/2015. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.