Geceyarısı Çocukları
Yazarı | Salman Rüşdi |
---|---|
Ülke | İngiltere |
Dili | İngilizce |
Yayınevi | Random House Trade Paperback |
Sayfa sayısı | 533 |
Anadilinde ISBN | ISBN 978-0-8129-7653-3 |
Geceyarısı Çocukları, (ing. Midnight's Children), Hint asıllı yazar Salman Rüşdi'nin romanıdır. Hindistan'ın bağımsızlığına kavuştuktan sonra yazılan yapıt, Hindistan yazınında bu özelliğinden dolayı önemli bir yer tutar. İlk baskısı 1981 yılında gerçekleşmiştir. Yazar romanın yazılışından 25 yıl sonra yeni bir önsöz eklemiştir.
Hindistan'ın bağımsızlığıyla yakın tarihinin işlendiği yapıt ilk basıldığı yılda Man Booker Ödülü'nü kazanmıştır. TIME dergisi tarafından 1923'den beri yayımlanmış en iyi 100 İngilizce roman arasında gösterilmiştir.[1]
Konusu
Geceyarısı Çocukları, 15 Ağustos 1947'de bağımsızlığına kavuşan Hindistan'ın bağımsızlığının öncesinde ve sonrasında olan olayların yerine bir biçimde işlenmesidir. Yapıtın kahramanı ve anlatıcısı olağanüstü bir burnu ve uza duyum yeteneği olan Salem Sinai'dir. Romanın ilk bölümü Sinai ailesinin köklerine özgü olayları ve Hindistan'ın bağımsızlığına değin gerçekleşen olayları irdeleyip, bunları yazınsal ve yerine bir biçimde birbirlerine bağlar. Salem Hindistan'ın bağımsızlığına kavuştuğu anda doğmuştur. Daha o andan başlayarak, Salem Sinai, ortak doğum günü olan "ikizi" Hindistan'ın ve kendisinin yaşadıkları olaylar arasındaki göz ardı edilemez koşutlukları dile getirir.
Yaklaşık on yaşlarındayken, Salem, kendisi de olmak üzere, 15 Ağustos 1947 geceyarısı ile sabah bir arasında doğan tüm çocukların özel güçlerle donanmış olduklarını keşfeder. Salem çocukluk yıllarının büyük bir bölümünü benzer güçleri olan öteki çocuklarla bağlantıya geçip, onların iletişmelerini olanaklı kılan bir kurultayı toparlamaya çalışarak geçirir. Her ne kadar Geceyarısı Çocukları Kurultayı'ndaki tartışmalar çocukların olağanüstü yeteneklerini yarıştırmalarını konu alsa da, Hindistan'ın bağımsızlığının ilk yıllarında yüzleştiği kültürel, dinsel, dilsel ve politik çatışmalarını da göz ardı edilemez bir biçimde yanında getirir. Salem bu kurultaylarda, uza duyum özelliklerini kullanarak değişik coğrafyalardan gelmiş tüm çocukları düşünsel düzeyde bir araya getirip, bu olağanüstü yeteneklerin anlamını irdelemeye çalışır.
Salem'in müslüman ailesi bağımsızlıktan yıllar sonra Pakistan'a göç eder. Hindistan-Pakistan savaşı sırasında ailesinin büyük bir çoğunluğunu bir hava saldırısı sonucunda yitiren Salem, belleğini kaybetmesine neden olan bir kaza geçirir ve kendisini Pakistan ordusunda köpeği andıran bir biçimde koku yoluyla iz bulabilen bir çaşıt konumunda çalışırken bulur. Burda da, Salem'in yaşamı Hindistan'ın tarihini etkilemekte ve 1971 Doğu Pakistan-Batı Pakistan savaşını biçimlendirmektedir.
Pakistan ordusundayken Salem belleğine geri kavuşup, bağımsızlığını yeni kazanan Bangladeş'e gider, ve burda çocukluk arkadaşlarıyla ve artık büyümüş birkaç Geceyarısı Çocukları'yla karşılaşır. Bunlardan biriyle yasal olmayan yollarla Yeni Delhi'ye dönüp, kentte sokak göstericileri ve komünistlerin yaşadığı yoksul kenar mahallelerinden birine bu arkadaşıyla karısı olarak yerleşir. Bu sıralarda Hindistan'ın politik dengesizlikleri sürmektedir, ve İndira Gandhi yönetiminin ilân ettigi olağanüstü hal sonucu Salem ve oğlu Sanjay "temizlik" amacıyla tutuklanır. Hindistan'ın rejimine karşı gözdağı olarak nitelenen tüm geceyarısı çocukları tutuklanıp olağanüstü yeteneklerinin sonraki kuşaklara aktarılmasını önlemek için tek tek kısırlaştırılır. İndira Gandhi rejimi gerçekte de nüfus düzenlemesi çerçevesinde birçok kısırlaştırma ameliyatını düzenlemiştir. Yazar, yapıtında gerçeklerle olan bu benzerlikleri su yüzeyine çıkararak taşlama yapmaktadır.
Salem'in tutukevinde yatarken aktardığı görüşler yalnız İndira Gandhi'nin rejimine iğneleyici eleştiriler yöneltmekle kalmayıp, ayrıca kahramanın, Salman Rüşdi'nin okuyucularına "tanrı gücüyle çatışma" olarak betimlediği çabalarını da işlemektedir.
Olağanüstü halin son bulmasıyla Salem gibi tüm Geceyarısı Çocuklarının da yetenekleri son bulmuş, ve Salem'in Hindistan'ın tarihiyle ilgili yapacak, onu yönlendirecek bir amacı kalmamıştır. Bunun üzerine Salem kendi (ve ikizi Hindistan'ın) yaşamını yazmaya koyulur ve bu yapıtını gelecekte (kendisinin tıpkı geçmişte olduğu gibi) Hindistan'ın tarihiyle özdeşleşeceğine inandığı oğluna adar.
Ana Temalar
Yazarın öbür romanlarında da ağır basan büyülü gerçekçilik kavramı yapıta yön verir; Hindistan'ın tarihi büyülü bir biçimde romanın kahramanı Salem Sinai'nin yaşamındaki olaylara koşut olarak ilerler.
Yapıtın anlatısal çatısı, Salem'in yaşam öyküsünü sözlü bir biçimde gelecekteki karısı Padma'ya aktarmasını içerir. Kahramanın kendini birinci ağızdan anlatması, yerli Hint kültürünü çağrıştırıp, Binbir Gece Masalları'ndaki anlatım biçimini andırır. Binbir Gece Masalları'yla olan bir başka benzerlik de, tıpkı ilkinde olduğu gibi Geceyarısı Çocukları'nda da baş gösteren büyülü gerçekçiliktir.
Yapıt aynı zamanda, yazarın kendi çocukluk yıllarını, Bombay'a olan duygulanımını ve Hindistan'ın keşmekeş ortamını da içinde barındırır. İngilizce'yi olağanüstü bir yaratıcılıkla işleyip, bunu yerli Hint dilleriyle iç içe geçirebilen yapıt, geleneksel Hint-İngiliz yazınından kendini ayırabilmiştir. Hindistan kültüründeki yapıtlarda yer alan "Bir varmış, bir yokmuş" gibi kalıpları, "Radha ile Krişna, Rama ile Sita, Leyla ile Mecnun; ayrıca (Batı'dan etkilendiğimizi göz ardı edemeyeceğimiz icin) Romeo ile Jülyet, ve Spencer ve Tracy ve Katharine Hepburn" biçiminde dillendirerek Geceyarısı Çocukları Hindistan'ın ve Batı Kültürünün öğelerini (Hindistan'daki dini ve öykü sanatını, Batı'daki dramı ve sinema sanatını) âdeta birbirleriyle örer. Rüşdi böylece yerli ve yabancı kültürlerin bağımsızlığını yeni kazanmış Hindistan'ın üzerindeki etkilerini de açığa vurmuş olur.
Yazarın 2006 baskısındaki önsözü
Salman Rüşdi, kitabın ilk basılmasından 25 yıl sonra yapıta yeni bir önsöz eklemiştir. Bu önsözünde kitabın ilk yazılmasının ardından türlü yayımcıların yapıt üzerindeki eleştirilerine yer verir. Yazarın aynı zamanda bir arkadaşı da olan yayımcı Liz Calder yapıtın ilk taslağını okuduktan sonra Rüşdi'ye uzun romanlardan önce, kısa öykü yazma üzerinde çalışmasını önermiştir. Bunun gibi sert eleştirilerin yanında, yazar ayrıca daha yapıcı eleştiriler de almıştır. Yine aynı yayımcı Liz Calder, yazarın kendisinin 'iki büyük yanlışlık" olarak nitelendirdiği iki öğeyi değiştirtmiştir.
İlki, yapıtta Salem Sinai'nin anlattıklarını yazarak kaydeden Padma kişiliği dışında, yaşam öyküsünün ikinci bir dinleyicisi olan gazeteci bir kadın da bulunmaktaydı. Liz Calder ve çalışma arkadaşları bu ikinci dinleyicinin gereksiz olduğuna karar vermişlerdir.
İkinci öğe ise, yazar romanını ilk yazdığında, 1965 yılındaki Hindistan-Pakistan savaşını anlatırken bir anda Bangladeş savaşının sonlarına atlamıştır, ve sonrasında bu savaşa geri dönüp Salem Sinai'nin bu çatışmadaki oynadığı rolü işlemiştir. Yayımcı Liz Calder, yapıtın bu bölümlerinde zaman dizinindeki atlamaların okuyucunun romanı anlamasını çok güçleştireceğini düşünmüş ve yazardan romanın bu bölümlerini yeniden düzenlemesini istemiştir.
Yazar bu iki büyük değişiklik için Liz Calder'a çok teşekkür borcu olduğunu bildirip, yayımcıların bir romanın izlenimini oluşturmada ne denli önemli payları olduğunu da vurgulamıştır.
Yazar önsözünde ayrıca bu yapıtını yazmadan önce bir telif hakları şirketinde çalıştığını, ve yapıtına daha çok süre ayırmak için şirketten ayrılmak durumunda kaldığını da belirtmiştir. İstifasını verirken işvereni ona "zam mı istiyorsun?" diye sorduğunda, hayır yanıtını verip, amacının ilerde bir yazar olmak olduğunu söylemiştir. Yapıt Man Booker Ödülü'nü kazandığında, eski işvereni ona çektiği telgrafta "içimizden birisi başardı" demiştir.
Yazar önsözünde romanının Hindistan'da ve Batı'da ne denli değişik biçimlerde karşılandığını da vurgulamaktadır. Batı okuyucuları yapıtı daha çok bir fantezi olarak algılarken, Hindistan'daki okuyucu kitle ise yapıtı oldukça gerçekçi ve bir bakıma Hindistan'ın yakın tarih kitabı olarak nitelemiştir.
Yasal gelişmeler
Yapıtın ilk baskısından üç yıl sonra İndira Gandhi, romanda geçen tek bir tümceden dolayı yazara dava açmıştır. Bu tümce yapıtın 28. bölümünde yer almaktaydı:
Bayan Gandhi'nin oğlu Sanjay'in, annesini, boşlamalarından dolayı babasının ölümünden sorumlu tuttuğu; ve bunun, onun annesinin üzerinde kırılamaz bir baskı yapmasına neden olup, böylece annesinin ondan hiçbir şeyi esirgeyemeyecek duruma geldiği çoğu kez söylenmiştir.
Yapıtın basımından önce, yayınevinin avukatları romanda bunun gibi İndira Gandhi'yi konu alan eleştirilerden duydukları kaygıları yazara bildirmiş, ve yazardan kendilerine bu eleştirileri açıklayıp destekleyebilen bir mektup yazmasını istemişlerdir. Yazar, romanda bu tümce dışındaki Gandhi ile ilgili tüm öteki eleştirileri destekleyebilmiştir. Ancak bu cümleyi de bir dedikodu havasında yazdığını açıklayarak savunmuştur.
Bunlara karşın dava hiç yargıevine kadar gelmemiştir. Gandhi yazardan yalnızca bu tümceyi romanından çıkarmasını istemiş, ve bu tümce dışında yapıttaki başka hiçbir söz üzerine yasal işlem başlatmamıştır. Yazar, yapıtın bu tek tümce dışında olağanüstü hal ile ilgili içerdiği yüzlerce cümleye Gandhi'nin tepki vermemesini de değerlendirerek bu tümceyi çıkarmayı kabul etmiştir.
Kişilikler
- Salim Sina: Romanın başkişisi ve aynı zamanda anlatıcısı olan Salem Sina, uza duyum yeteneğine ve olağanüstü burna sahiptir. Hindistan'ın bağımsızlığına kavuştuğu anlarda doğan 1001 olağanüstü çocuktan biridir. Yaşamının Hindistan'ın yakın tarihini biçimlendirdiğini öne sürmekte ve bunları gelecekteki karısı Padma'ya yazdırmaktadır.
- Cemile: Salim'in kız kardeşidir olan Cemile, Salim tarafından "Bakır Maymun" takma adıyla anılmaktadır. Sesiyle ünlendikten sonra, ayrıca "Şarkıcı Cemile" olarak da anılmaya başlanmıştır.
- Adem Aziz: Salim Sina'nin dedesidir. Roman, bu kişiliğin Almanya'da tıp eğitimini almasından sonra, vatanı Keşmir'e dönmesiyle başlar. Daha Salim Sina'nın doğmasına yaklaşık otuz yıl vardır. Yapıtın en başında, Adem Aziz'in haddinden fazla haşmetli olan burnu namaz kılarken, secaddenin altındaki bir tümseğe çarpması sonucu yamulur. Salim, kendi olağanüstü burnunun dedesinden bir nevi bir kalıt olduğunu düşünür.
- Nesim Ghani: Adem Aziz'le Almanya'dan doktor olarak dönmesinden kısa bir süre sonra evlenir. Bu evlenmede, babasının büyük bir rolü vardır: kızının sürekli hasta olduğunu ileri sürerek Adem'i evine çağıran babası, dine uygun olmadığı gerekçesiyle, kızının "hasta olan yeri" dışında bütün vücudunu delinmiş bir çarşafla örter (dolayısıyla yapıtın ilk bölümünün adı "Delik Çarşaf"tır), ve evlenmelerine dek böyle "münasebetleşirler." Yıllar sonra Nesim, ailede başat kişilik konumundadır, ve torunu Salim tarafından "Saygın Ana" olarak anılır. Bu kişilik yapıttaki sürekli "adı ne o kör olasıcanın" deyişiyle karşımıza çıkar.
- Padma Mangroli: Yapıtta Salim'in sevgilisi, nişanlısı ve gelecekteki karısı olacak olan kişiliktir. Salim'in anlattıklarının dinleyicisi ve kâğıda döken kişidir. Salim yaşadıklarını anlatırken sık sık Padma'nın adetâ onayını almak, kendi hissetiklerini, düşüncelerini Padma'nın anlayışla karşılamasını ister.
- Mümtaz (Emine): Salim'in annesidir. Gençken adını Emine olarak değiştirir. Salim'in babası Ahmed Sina ile evli olan Emine, evliliklerine çok özen gösterip, kocasını sevmeye çok uğraşmıştır ve kendisini zorlamıştır. Ahmed Sina'yla olan evliliği sırasında, ilk evliliğini yaptığı Nadir Han ile birliktelik yaşamıştır.
- Ahmed Sina: Salim'in babasıdır. Salim'in doğduğu gün küçük bir kaza sonucu ayak baş parmağını kırmasıyla anılan kişilik, romanın ilerleyen sayfalarında da bir türlü düzelmeyen işleri yüzünden sorunlardan bir türlü kurtulamaz.
- Nadir Han: Mümtaz'ın ilk kocası ve ozan. Başlarda, Adem Aziz'in kızlarından Emerald ile birliktedir. Aynı zamanda Hindistan'ın bağımsızlığından önceki zamanlardaki sosyalist devrim harekâtının başı Mian Abdullah'ın ("Sinek Kuşu" lakabıyla anılır) yardımcılarındandır. Abdullah'a suikast düzenlenmesi üzerine, Nadir Han, Azizler'in evinin bodrum katına sığınır ve üç yıl boyunca böyle yaşar. Bu sırada Mümtaz ve Nadir Han, birbirlerine aşık olup evlenirler. Ancak, daha sonra Nadir Han sığındığı evden kaçmak zorunda kalır. Bunun üzerine, Mümtaz Ahmed Sina ile tanışır ve adını Emine olarak değiştirir.
- Aliye: Emine'nın kız kardeşi, Salim'in büyük teyzesidir. Kız kardeşi Emine'nın kocası Ahmet'i sevmekte, ve bundan dolayı Emine'ye yönelik sürekli kıskançlık duymaktadır. Yapıtın ilerleye bölümlerinde bu öç alma isteğini Emineler'ın kendisine konuk olarak kalmaya geldikleri zamanlarda yemeklerini metaforik olarak öç duygusu katarak pişirerek, "zehirleyerek" gerçekleştirmeye çalışır.
- Hanif: Salim'in amcası Hanif, gençliğinde üne kavuşmuş bir film yazarıdır. Yaşamının ilerleyen yıllarında mesleğinden doyumsuzluk duyduğu için intar eder.
- Emerald: Salim'in teyzesi, Mümtaz'ın kardeşidir. Binbaşı Zülfikar ile evlenir.
- Mian Abdullah: "Sinek kuşu" olarak da bilinen kişilik, bağımsızlık öncesinde sosyalist devrim harekâtının başıdır. Suikast sonucu öldülür.
- Binbaşı Zülfikar: Emerald'ın kocası. Hindistan ordusunda binbaşı rütbesindedir.
- William Methwold: Sina ailesine Bombay'daki yeni evlerini satan İngiliz'dir. Hindistan'ın bağımsızlığına kavuşmadan hemen önceki yıllarda, tüm öbür İngilizler gibi Hindistan'da olan mal varlıklarını elinden çıkarması gerekir. Bunun için fiyatını iyice indirmiştir, ve Salim'in ailesini evini almaya ikna etmek için apartmandaki öbür Hintlerle tanıştırmıştır.
- Evie Lili Burns: Salim'in çocukluk aşkıdır. Avustralya asıllı Kanada göçmeni olan Evie, Salim'e o büyük olağanüstü burnundan dolayı hiç ilgi duymamış ve eline geçen her fırsatta Salim'i aşağılayarak onunla alay etmiştir.
Kaynakça
- ↑ 100 best English-language novels from 1923 to the present, TIME Magazine, 15 Eylül 2008 tarihinde erişildi.