Harran Höyüğü
Arkeolojik Höyük | |
Adı: | Harran Höyüğü |
il: | Şanlıurfa |
İlçe: | Harran |
Köy: | Merkez |
Türü: | Höyük |
Tahribat: | Yapılaşma[1] |
Tescil durumu: | Tescilli[1] |
Tescil No ve derece: | 1605 |
Tescil tarihi: | 10.03.1979 |
Araştırma yöntemi: | Kazı |
Harran Höyüğü, Şanlıurfa İl merkezinin 44 km güneydoğusunda, Harran İlçesi'nin içinde yer alan bir höyüktür. Tepe, 50 x 30 metre boyutlarındadır. Harran Ovası'ndaki 250 höyükten biridir. Bu rakam, Prof. Dr. Veli Sevin ve Nurettin Yardımcı tarafından ovada yapılan araştırmalarda saptanmıştır. Höyük, Mezopotamya'dan Samsat – Malatya üzerinden İç Anadolu'ya ve Karkamış üzerinden Akdeniz Bölgesine giden ticaret yolu üzerinde bulunmaktadır. Diğer yandan MÖ 3. ve 2. binyıllarda önemli bir kült merkezi olan yerleşmenin her iki nedenle büyük ölçüde geliştiği ve bir kültür merkezi haline geldiği yazılı belgelerden anlaşılmaktadır.[2] Harran adının, Asur ülkesiyle Anadolu arasındaki ana ticaret yolu üzerinde bulunması nedeniyle Asur ve Sümer dilinde yolculuk anlamına gelen Harran-u sözcüğünden geldiği bilinmektedir. Eski Babil döneminde yerleşmenin adı Uru-ki-kaskal-al Harran olarak geçmektedir. Kent, MÖ 2. binyılda Yakındoğu'da Asur kentinden sonraki en büyük ikinci kenttir. Geç Asur Dönemi'nde kısa bir süre için başkent olmuştur. Harran ve çevresi MÖ 9. yüzyıl ortalarında bir Asur eyaleti olmuştur. Bir sonraki yüzyılın ortasından itibaren Harran bir eyalet merkezidir. MÖ 7. yüzyılda büyük bir Arami nüfusunun bölgede yerleşmiş olduğu anlaşılmaktadır. Med ve İskit saldırılarıyla Asur'un MÖ 612'de yıkılmasından sonra Asur topraklarından gelen Asurlu göçmeler Harran'da yeni bir başkent kurmuşlardır. Ancak aynı güçler MÖ 610 yılında yeni kurulan bu başkente saldırarak kenti yakıp yıkmıştır.[2]
Kazılar
Höyükte kazılara 1959 yılında D. S. Rice başkanlığında başlanmış, 1983 yılından itibaren N. Yardımcı başkanlığında devam edilmiştir. Rice başkanlığında yapılan kazılarda tepenin doğu yamacında 10 metreye kadar inen bir derinlikte sondaj açılmıştır. Yardımcı başkanlığındaki kazılarda ise daha çok höyükteki Türk – İslam yerleşmesi üzerinde çalışılmıştır.[2]
Tabakalanma
Höyüğün MÖ 5. binyılda bir Halaf yerleşmesinden[3] Eyyubiler Dönemi'ne kadar kesintisiz olarak iskan edildiği anlaşılmaktadır. Tabakalanmayla ilgili veriler Rice'nin derin açmasından elde edilmiştir. Rice, eskiden yeniye doğru tabakalanmayı şu şekilde göstermektedir.[2]
- I. tabaka Kalkolitik Çağ
- II. tabaka Er Hanedanı II ve III
- III. tabaka Erken Tunç Çağı sonu (Akad ve Ur III)
- IV. tabaka Ur III ve Erken Tunç Çağı – Orta Tunç Çağı geçiş dönemi
- V. tabaka karışık malzeme veren tabaka
Buluntular
Yerleşmenin kuzey kesiminde, kuzey tarafı hariç iyi korunmuş bir iç kale vardır. Köşelerinde kuleleri olan dikdörtgen planlı bir kaledir. İyi korunmuş olmasına karşın yapım dönemi bilinmemekte, Asur, Hitit ve Yeni Babil dönemlerinde kullanıldığı ileri sürülmektedir.[2]
Ele geçen, MÖ 6. yüzyıla tarihlenen çivi yazılı adak kitabeleri, Yeni Babil Kralı Nabonidus'a Ay Tanrısı adına yaptırılan bir tapınağın yerini belirlemeyi sağlamıştır. Ayrıca farklı boyutlarda 52 parçası bulunan çivi yazılı pişmiş tuğlaların tapınağın inşasında kullanıldığı anlaşılmaktadır.