Ingmar Bergman

Ingmar Bergman

Ingmar Bergman (1966)
Doğum Ernst Ingmar Bergman
14 Temmuz 1918(1918-07-14)
Uppsala, İsveç
Ölüm 30 Temmuz 2007 (89 yaşında)
Fårö, İsveç
Milliyet İsveçli
Diğer ad(lar)ı Buntel Eriksson
Meslek Yönetmen, Yapımcı, Senarist
Etkin yıllar 1944–2005
Evlilik(ler) Else Fisher (1943–45)
Ellen Lundström (1945–50)
Gun Grut (1951–59)
Käbi Laretei (1959–69)
Ingrid von Rosen (1971–95)

Ingmar Bergman (14 Temmuz 1918, Uppsala - 30 Temmuz 2007, Fårö), İsveçli oyun yazarı ve film yönetmeni.

Bir Protestan papazının oğlu olarak 1918'de İsveç Uppsala'da doğmuştur. Çok sayıda evlilik yapmıştır. Bunların sonuncusu, kült oyuncusu Liv Ullmann ile yaptığıdır. Diğer kült oyuncusu ise Max von Sydow'dur. 30 Temmuz 2007'de sabahın erken saatlerinde İsveç'te Fårö adasındaki evinde 89 yaşında ölmüştür[1]. Kızı Eva Bergman tarafından uykusunda öldüğü açıklanmıştır. Bergman 2005 yılında Time dergisi tarafından dünyanın yaşayan en büyük yönetmeni olarak nitelendirilmiştir[2]. 9 defa en iyi yönetmen Oscar’ına aday gösterilen Bergman’ın eserleri, 1960, 1961 ve 1983 yıllarında En İyi Yabancı Film Akademi Ödülü’nün sahibi oldu.[2]

Birçok filminde karakterleri, sanat çevreleri içine yerleştirmiştir. Filmlerinde tavrını daima kadınlardan yana koyar. Mizahi ve eğlenceli filmler de yapmıştır.

Papazlar, bir 'sorunsal' olarak dahil edilir filme. Aşkımızın Üstüne Yağmur Yağıyordu, Yedinci Mühür ve Cehennemi Karanlıkta Müzik filmlerinde açıkça iticidirler. Bir Aşk Dersi ile Bir Yaz Gecesi Gülümsemeleri'nde mizahi bir dille hicvedilirler.

Genel teması

Genel olarak gerçek dünyadan ve toplumsal sorunlardan uzak, melankolik ve kapalı bir sinema yapmakla eleştirilir.

Avrupa'da tanınması

1956 Cannes Film Festivali’nde gösterilen Bir Yaz Gecesi Gülümsemeleri, tam bir olay yarattı. Jüri, çok iyi diğer filmlerin de varlığı nedeniyle, bu filme özgü bir ‘ödül yaratmak’ (Şiirsel Hiciv Ödülü) zorunda kaldı. Böylece Bergman, bu 18. filmiyle birlikte bir anda keşfedildi. Bergman’ın bütün filmleri, Avrupa sinemalarını sardı. 1957 Cannes Film Festivali’nde gösterilen baş yapıt (Yedinci Mühür) bu modanın katlanarak artmasında etkili olmuştu.

Daha önceki yıllardan yalnızca Bergman’ın Monika adlı filmi anımsanıyordu. Çünkü zaten o tarihlerde İsveç denince akla erotik filmler geliyordu. Monika (1952), 1958-1960'lı yıllarda Fransız Yeni Dalgası ile birlikte meydana çıkan büyük tarz değişikliğini daha o yıllarda önceliyordu.

1970’li yıllar Bergman’ın Avrupa’da bir efsane haline geldiği yıllardır.

Mali polisin gelip sahibi olduğu tiyatroyu basması ve gelir bildirimleri ile ilgili olarak Bergman’ı (biraz da hoş olmayan biçimde) sorgulaması üzerine ülkesine küsen sanatçı, 1976 yılında Almanya’nın Münih kentine taşınır. Böylece gönüllü sürgünlük dönemi başlar.

Filmografi

1. Dönem

II. Dünya Savaşı sonrasında İsveç’te yükselen bir intihar oranı ve dinsel geleneklere bağlılığın sarsılması söz konusudur. Bergman’ın ilk dönem filmleri de bu umutsuzluktan etkilenir. Filmlerin adları bile bunu kanıtlamaktadır.

Genel olarak kişiler varoluş sıkıntılarına gömülmekte, umutsuz bir yalnızlığın içinde debelenmekte ve kimi zaman da intihar girişimlerinde bulunmaktadırlar. Bu karanlık eğilimin doruk noktası, Zindan adlı filmdir.

2. Dönem

Bu dönem, bu marazi eğilimden kopuşu ifade eder. Birbirini izleyen yenileme ve zenginleştirmelerden oluşan bir dönem başlar. Aşk, sevgi, ayrılık genel temalardır. Kadınlara yönelik eğilim bu dönem filmlerinde ağır basar. Kadınlara açıkça ayrıcalık tanınır; iyi roller verilir, galip gelmeleri sağlanır. Erkekler ise küçümsenir, alaya alınır, aşağılanır.

3. Dönem

İlk planlarından itibaren kameranın objektifinin gökyüzüne doğru çevrildiği Yedinci Mühür ile birlikte Bergman’ın Dikey Sineması başlar. (Bu kavram, metafizik simgelerden çok günlük gerçeklere ilgi duyan İsveçli genç sinemacıların Bergman’ın sinemasını küçümsemek için taktıkları addır. Lefevre, bu adı kullanarak bir dönemi adlandırıyor). Yaban Çilekleri’nden itibaren bu metafizik soruşturma varoluşsal bir hal alır ve dönemin daha sonraki filmlerinde giderek metafizik niteliğinden bütünüyle uzaklaşır. Son filmi iyiden iyiye ‘eğlendirici’ bir tarza saplanır.

4. Dönem

Bu dönem, Oda Sineması üçlüsünden ibarettir. Ayrıca bu filmlerde yönetmen, tanrı sorununa son bir kez döner. Hatta İbadet Edenler filminde, tanrının ölümünü ilan eder.

Dinlenme: Ara Dönem

5. Dönem

Yakın planların hayranlık verici biçimde kullanıldığı yeni bir üçleme ortaya çıkar. Bu filmlerle birlikte Bergman’ın ‘parçalama tekniklerini’ daha fazla kullandığı görülür. Persona’da seyirciye projeksiyon aletinin varlığı anımsatılır. Filmin başlangıcı, küçülen sayıların sıra ile ‘BAŞLA’ kelimesini izleyişini gösterir. Projektörün gürültüsü ses bandının müziğini bastırırken, kamera, cihazın kimi bölümlerinin ayrıntılarını verir. Filmin can alıcı yerinde Bergman filmin kaydığı ve koptuğu izlenimini yaratır. Aynı işlem filmin sonunda da tekrarlanır ve SON yazısı belirmez. Kurtların Saati filminde, filmin adı hiç beklenmedik bir anda görüntüye geliverir. Ayin’de film dokuz parçaya ayrılmıştır. Bir Tutku’nun oyuncuları, görüşme sorularına cevap vermek ve yorumladıkları kişiler hakkındaki kişisel görüşlerini belirtmek üzere oyunun akışını anında keserler. Çığlıklar ve Fısıltılar’da ve Fanny ve Alexander’da usdışının sınırlarına girilir; seyirci rahatsız edilir. Sonbahar Sonatı’nın papazı seyircilere dolaysız yoldan seslenir. Kuklaların Yaşamından’ın dosyasının aynı sayıdaki bölüme denk düşen piyesleri, hiçbir kronoloji kaygısı olmaksızın sunulur. Öte yandan son filmlerinde Bergman, ‘bilinçsiz güdülenmelere bağlı sorunlara’ giderek daha fazla eğilecektir .

Diğerleri

Ödülleri

Kaynaklar

Dış bağlantılar

This article is issued from Vikipedi - version of the 7/29/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.