Yeşilova Höyüğü

Arkeolojik Höyük
Adı: Yeşilova Höyüğü
il: İzmir
İlçe: Bornova
Köy: Karacaoğlan
Türü: Höyük
Tahribat:
Tescil durumu: Tescilli[1]
Tescil No ve derece: 1. derece
Tescil tarihi: 13.01.2005
Araştırma yöntemi: Kazı
Yeşilova Höyüğünün Yeri

Yeşilova Höyüğü İzmir'in en eski yerleşim birimidir. Bornova ilçesinin Karacaoğlan mahallesinde, Manda çayı kıyısında bulunan bir höyüktür. Yer olarak Işıkkent Eğitim Kampüsü'nün doğusuna, Bornova Anadolu Lisesi'nin güneybatısına düşmektedir.[1] Yerleşim olduğu dönemlerde İzmir Körfezi iki kilometre daha içerdeydi, bölge bugünkünden daha sulaktı ve daha zengin bir flora ile faunaya sahipti.[2] Bornova Ovası'nın orta kesimindeki Yeşilova Höyüğü, Yassıtepe Höyüğü ve İpeklikuyu Höyüğü, günümüz İzmir'inde ilk düzenli yerleşimlerin olduğu noktalardır. Diğer yandan alan olarak bakıldığında Batı Anadolu'daki en büyük yerleşimdir. Günümüzde, Bornova Ovası yüzeyinin 4-5 metre altında kalmış durumdadır.[3]

Höyüğe yerleşen ilk topluluk, en az bin yıl boyunca seller ve yangınlara karşın yerleşimi terk etmemiş, köylerini sekiz kez yeniden inşa etmişlerdir. Nüsuf artışı, 400 metre kuzeyde Yassıtepe Höyüğü'ne bir köy kurmayı gerektirmiştir. Bu bölgede avcılığın yanı sıra yabanıl buğday yetiştirip sığır otlatmışlardır.[4]

Nisan 2009 tarihinden itibaren Bornova Belediyesi'nin düzenlemeleri ile grup halinde öğrencilere, günümüzden 8.500 yıl önce günlük yaşamı, evleri, kullanılan eşyaları yerinde göstermek için etkinlikler yapıla gelmektedir.[5]

Kazılar

Höyük ilk olarak 2003 yılında belediyenin Buca'daki bir parka bölgeden toprak alması sonucu bulunmuştur. Resim öğretmeni olan Alibeke Özkan, Buca'daki parka gelen topraklar içerisinde arkeolojik kalıntılar bulup, bunları İzmir Arkeoloji Müzesi'ne teslim etmiştir. Toprağın nereden alındığı tespit edilmesi sonucunda Yeşilova höyüğünün yeri bulunmuştur.[2] Kazılar, 2005 yılında İzmir Arkeoloji Müzesi tarafından başlatılmıştır. Bir yıl ara verildikten sonra 2008 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü ortak girişimiyle Prof. Dr. Zafer Derin başkanlığında yeniden başlamıştır.[5] Bu kazılar sonucunda 338 adet envanterlik ve etütlük eser bulunmuş ve müzeye teslim edilmiştir.

Höyükteki çalışmalar belirtilen kuruşların yanı sıra İzmir Büyük Şehir Belediyesi, Ege Üniversitesi Rektörlüğü katılımıyla, sadece bir kazı olarak değil, "geleceğe yönelik planlı bir kamusal alan olması yönünde" geliştirilmektedir. Dolayısıyla faaliyetler, "kazı, eğitim, altyapı ve çevre düzenlemeleri ve yayın" faaliyetleri olarak sürdürülmüştür.[not 1] Höyükteki kazılar 26.08.2010 tarihinde sona erdirilmiştir.[6]

Tabakalanma

Kazılarda höyükte üç kültür katları saptanmıştır. Bu tabakalar yüzeyden itibaren I. kat Roma, Demir Çağı ve Tunç Çağı yerleşimleri, II. kat (1. ve 2. tabakalar) Kalkolitik Çağ ve III. kat (1. - 8. tabakalar) Neolitik Çağ olarak görülmektedir.[5] III. kat, günümüzden 8 bin yıl öncesine tarihlenen Neolitik Çağ yerleşmesidir. En yoğun yerleşmeyi temsil eden bu tabakanın üstündeki günümüzden 6 bin yıl öncesine tarihlenen Kalkolitik Çağ yerleşmesi görülür. Manda Çayı'nın bu dönemde neden olduğu sık sel baskınları nedeniyle yerleşmenin terk edildiği, daha yüksekteki Bornova Höyüğü ve Yassıtepe Höyüğü gibi diğer yerleşimlere çekilindiği ileri sürülmektedir. Üst katlarda pithos mezarın[not 2] bulunması, bölgenin Erken Tunç Çağı'nda mezarlık olarak kullanıldığını göstermektedir.[2]

Höyüğün yayılma alanı, 2010 yılı kazılarında Neolitik Çağ'dan Roma Dönemi'ne kadar 100 dönüm olarak görülmektedir.[6]

Buluntular

Neolitik Çağ'ı temsil eden III. kat bugünkü ova yüzeyinin 3-4 metre altında bulunmaktadır. En alt tabakalar olan 7. ve 8. tabakalarda dörtgen ve oval planlı, saz ve ağaç dallarından yapılma kulübelerde oturulduğu anlaşılmaktadır. Kulübelerin civarında ovak ve kül kalıntıları bulunmaktadır. Daha üstteki 5. ve 6. tabakalarda mimari olarak sadece taban kalıntılarına ulaşılabilmiştir. Yine çadır ve kulübe türünde barınaklar kullanıldığı anlaşılmaktadır. Neolitik katın en üst üç tabakası (1.-3.) "zengin bir süreç" olarak tanımlanmaktadır. Bu tabakalarda ortaya çıkan değişim nüfus artışına bağlı olarak daha büyük aile gruplarının yaşadığı konutlar, diğer değişle büyük boyutlu mimarinin ortaya çıkışıdır. Konut olarak tanımlanan bu kalıcı barınakların topoluluğun geliştirdiği geçim ekonomisiyle doğrudan ilişkili olduğu belirtilmektedir. Özellikle 1. tabaka, höyüğün en uzun soluklu yerleşimi olarak görülmektedir. Neolitiğin son dönemi olarak kabul edilen ve MÖ 6000 - 5700 yıllarına tarihlenen bu dönemde 0,70 - 0,80 cm. derinlikte taş temeller üzerinde 5 x 6 ve 6 x 8 metre boyutlarında konutların yapıldığı saptanmıştır. Yan yana ama birbirinden ayrı yapılan bu konutlar bir avluya bakmaktadır. Taş temellerin üzerine duvarların, geleneksel malzeme olan kerpiçle değil, 10–15 cm. kalınlığındaki kalıplara dökülen killi toprak ve bitki kalıntılarından oluşan bir çamurla (mühre) yapıldığı anlaşılmaktadır.[5]

Kazı başkanı Prof. Dr. Zafer Derin, kazılarda, bir müzeyi dolduracak kadar buluntu çıkarıldığını belirtmektedir.[7]

Çakmak taşı'ndan kesici, delici, kazıyıcı aletler, ok uçları ve bıçaklar bulunmuştur. Ayrıca Höyücek kazılarında Neolitik tabakalarda bulunana benzer pişmiş topraktan yapılma bir ana tanrıça idolü bulunmuştur.[2]

Kazılarda bulunan birçok mühürden birinin günümüzden 8.200 yıl öncesine ait olduğu belirlenmiştir.[8]

Yeşilova Höyüğü kazıları ilginç buluntuları ortaya çıkarmıştır. Örneğin kil parçalarında çocuk ve kadın parmak izleri günümüze ulaşmıştır. Kil parçalarının günümüzden 8.500 yıl öncesine tarihlendiği bildirilmektedir. Bu kil topaklarının, çanak çömlek yapmak üzere yoğurulduğu düşünülmektedir. Öte yandan yerleşim sakinlerinin hayvan yağlarını, kilden kaplarda fitil kullanarak yaktıklarını, bundan aydınlatmada yararlandıkları ortaya çıkarılmıştır.[9]

Çevrede bol bulunan serpantini hammadde olarak kullanılan bir balta atölyesi buluntular arasındadır. Çok güzel el işi örnekleri sergileyen çok sayıda, irili ufaklı balta ele geçmiştir. Ayrıca başka bölgelerden getirilen taşların da balta üretiminde kullanıldığı görülmüştür.[7]

Hemen her evde öğütme taşları bulunduğu belirtilmektedir. Bu buluntu, yerleşmede canlı bir tarımsal faaliyet sürdüğünün bir işareti olarak kabul edilmektedir. Tarım ürünlerinin takas edildiği, karşılığında taş ve deniz ürünleri alındığı tespit edilmiştir.[7]

Kazılarda ele geçen sığır ve küçük baş hayvan kemikleri, bölgede avlanan ya da yetiştirilen çok sayıda hayvan olduğunu göstermektedir. Ayrıca deri işlemekte kullanıldığı anlaşılan taş ve kemikten yapılma aletlerin varlığı, bir deri işleme geleneğinin yaygın bir biçimde sürdürüldüğüne işaret eder. Pişmiş toprak dokuma tezgahı ağırlıklarıyla birlikte ele alındığında yerleşmede, hayvancılığa dayalı dericilik ve dokuma endüstrisinin geliştiği ileri sürülmektedir.[3]

Höyükte Neolitik yerleşimin MÖ 5.700 yılı dolaylarında yaşanan bir yangından ve ardından gelen şiddetli bir sel baskınından sonra höyüğü terk ettiği anlaşılmaktadır. Sadece Yeşilova Höyüğü değil çevredeki tüm yerleşimler terk edilmiş görünmektedir. Bölge izleyen 300 yıl süresince iskan edilmemiştir.[10]

Notlar

  1. Yrd. Doç. Dr. Zafer Derin'le yapılan bir görüşme
  2. Pithos, erzak saklamak için kullanılan büyük küp olup, gömüt olarak da kullanılmaktadır.

Dış bağlantılar

Kaynakça

This article is issued from Vikipedi - version of the 5/29/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.