Çengelli, Lüleburgaz
Çengelli | |
— Köy — | |
Kırklareli | |
Ülke | Türkiye |
---|---|
İl | Kırklareli |
İlçe | Lüleburgaz |
Coğrafi bölge | Marmara Bölgesi |
Nüfus (2000) | |
- Toplam | 393 |
Zaman dilimi | UDAZD (+3) |
İl alan kodu | 0288 |
İl plaka kodu | |
Posta kodu | 39750 |
İnternet sitesi: |
Çengelli, Kırklareli ilinin Lüleburgaz ilçesine bağlı bir köydür.
Tarihçe
Köyün adının nereden geldiği bilinmemekle birlikte, Çengelli köyü doğumlu olup halen Kırklareli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nde Halk Kültürü Araştırmacısı olarak görev yapan Zekeriya Kurtulmuş'un, köy ortasında bulunan en eski mezarlıkta yapmış olduğu araştırmada Hicri 1201, Miladi 1612 yılına ait mezar taşına rastlaması, Köy'ün geçmişinin 1612 yıllarına kadar indiğini göstermekle birlikte, köyde daha geniş kapsamlı yapılacak bir araştırma köyün tarihinin daha da eskilere inebileceğinin işaretini göstermektedir.
Kültür
Çengelli Köyünde geleneksel köy düğünleri,askere uğurlama geleneği (asker düğünü), yağmur yağdırma törenleri (yağmur duası geleneği) yaşatılmaktadır. Kına gecesi uygulamaları pek çok yerde rastlanmayan uygulamaları içerir. Köyde geleneksel yemekleri bulmak mümkündür. Özellikle hamur işleri çok meşhurdur. Kalle : Lahana turşusu , kış aylarında ve düğünlerde yapılan geleneksel yemekler yapılır. Mekik ya da kabalka : (Yağda kızartılan , mayalı hamurdan yapılan ve arife günlerinde dağıtılan bir yiyecektir. Kabalka Türklerin İslâm öncesinde de bildiği ve toplumsal kutlamalarda, hayır ve adak olarak ta yapılan bir yiyecektir.)
Çengelli Köyü düğünleri;
Cuma Akşamı;
1970 / 80'li yıllara kadar Cuma günü başlayıp, Pazartesi günü sona erecek şekilde yapılırdı. Cuma akşamı genellikle kızlar ve kadınlar tarafından tef/darbuka çalınır, yöresel türküler söylenerek eğlenilirdi.
Cumartesi Günü;
Cumartesi günü ikindi ile akşam ezanı arasında gelinin ahreti varsa ahretlik, damadın adaşı varsa adaşlık töreni yapılırdı. Ahretlik ve adaşlık töreni; davul zurna eşliğinde gelinin ahretinin evine gidilir, ahret bir tepsi baklava ve şimşir süslerdi. (Şimşir süsleme; boyu 1 m. civarında yeşil şimşir dalına ayna, fıstık, emzik, şeker vb. ürünlerin bağlanarak üzerinin kırmızı grep ile örtülmesiyle yapılırdı.) Davul - zurna eşliğinde oynanır, eğlenilir ve baklava ile şimşir alınır, omuzlarda gelin evine getirilirdi. Aynı tören damat için adaşlık töreni olarak yapılırdı. Cumartesi günü damat tıraşı da yapılmaktaydı.
Cumartesi gecesi; kadınlar/kızlar için ince çalgı (cümbüş, klarnet, keman ve darbukadan oluşurdu) gurubu ile erkeklerin eğlenmesi/oynaması için de orta halli aile tarafından 2 davul 2 zurna (2 kat denirdi), zengin aileler tarafından ise daha fazla davul ve zurnadan oluşan (3 kat, 4 kat) çalgı gurupları tutulurdu. Doyasıya eğlenilir, düğüne başka köylerden gelen misafirler gece köylerine gönderilmez ve komşular tarafından yatılı olarak misafir edilirdi. Bazı düğünlerde köçekçe denilen dansçı/dansöz kızlar da parayla getirilirdi. Bunlar bütün gece, düğün boyunca erkekler ve kadınlarla oynardı.
Pazar günü;
Pazar günü öğlenden evvel damat evinden davul zurna eşliğinde telli horoz alınırdı. Davul zurna eşliğinde genç erkekler tarafından alınan telli horoz (telli horoz; İç organları temizlendikten sonra bütün olarak haşlanmış ve üzeri gelin teli ile süslenmiş olup, tepsi içinde yanında içeceklerle birlikte damadın evine gelen gençlere verilir) gençler tarafından yenirdi. Pazar günü öğlen ile ikindi arasında damat alayı gelin evine gelirdi. Damat başka köyden ise, damadın arkadaşı bir at veya o günün en hızlı aracıyla gelin evine gelir, gelin tarafından yapılmış "müjde yastığı"nı alır ve kimseye görünmeden/yakalanmadan en hızlı şekilde damada götürürdü.
Müjde yastığını damada veren delikanlı,
-Damat Bey müjdemi isterim, gelin yola çıktı sana geliyor, işte ispatı, gelinin müjde yastığı, diyerek bahşişini alırdı. Bahşiş olarak genellikle hatırı sayılır miktarda para verilirdi.
Damat alayı gelini almaya geldiğinde;
Gelin, evin babası/erkek kardeşleri veya amcaları tarafından (en az iki kişi) bahçeye çıkarılır, köyün tüm erkekleri sıraya girer ve geline büyükler ellerini öptürür, küçükler elini öper, arkadaşları sarılır, karşılıklı ağlaşırlardı. Ayrılığın hüznü her tarafa çökerdi. Bu arada davul ve zurnalar geline yakın bir yerde durur,en yüksek tondan hüzünlü, ağlatıcı ezgilerini çalardı. Buna vedalaşma denirdi. Vedalaşma bitince damadın kız kardeşleri/yengeleri tarafından gelin arabaya bindirilirdi. Araba, 1970'li yıllara kadar öküz, manda, at arabası iken, 1970'li yıllardan sonra köylerde traktörlerin yaygınlaşmasıyla traktör kullanılmaya başlamıştır. Bu arabalar süslenir, renkli kumaşlar bağlanır ve gelin arabası ismiyle anılırdı. Gelinin yakını olan veya köydeki bazı gençler gelin arabasının (öküz, manda arabasının boyunduruk zelvesi alınır, traktörün yağ çubuğu çıkarılırdı.) yürütülmesinde gerekli olan bazı parçalarını alır, damadın yakınları tarafından bahşiş verilince parçalar bulunurdu. Gelin alayı da gelini almış olarak damat evine gitmek üzere yola çıkardı.
Damat evinde gelin davul - zurna eşliğinde karşılanır, gelin arabadan inmek için nazlanır, damat veya damadın babası geline tarla/bağ/ev vermek üzere söz verince arabadan iner, damadın koluna girerek yeni evlerine girerlerdi. İçeride bir iki dakika kalır, dışarı çıkarlardı. Damat tarafından bir ucuna demir para bağlanmış bir mendil kendilerini bekleyen kalabalığın üzerine atılırdı. Bu arada damat cebinden şeker çıkarır, kalabalığa atardı. Yine davul-zurna eşliğinde oyunlarla düğünün eğlence bölümü biterdi. Akşam damat ile geline imam nikahı yapılırdı.
Pazartesi günü;
Damat ile gelin gerdekten çıkmış olurdu. Damadın anası, yakınları toplanır, tef/darbuka eşliğinde karşılıklı oyunlar oynanırdı. Bu son oyunlarda kaynana toprak çömlek/testiyi gelinle kendi arasında yere vurarak komşuları kıskandırırdı. Gelinimle arama kara kedi girmesin, olumsuzluklar yaşamayalım temennisinde bulunulurdu.
Bir hafta sonra da damat ile gelin, gelinin ana-babasının evine giderdi. Buna geze denirdi. Önceden haber verilerek gidilen bu gezmede, çeşit çeşit yemekler, tatlılar yapılır, damat ile gelinin hepsini yemesi istenirdi. Gelinin küçük kardeşleri damadın ayakkabısının birisini saklar, önüne tabakta buğday, getirerek saymasını ister, posteki getirerek tüylerin saymasını isterdi. Damat da sayamayacağını belirtir ve bahşiş verirse, bu istekten vaz geçilirdi. Yine bahşiş verir ve saklanan ayakkabılarının ortaya çıkması sağlanırdı.
(Bu bilgiler 1959 yılı Çengelli Köyü doğumlu olup, halen Kırklareli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünde Halk Kültürü Araştırmacısı olarak görev yapan Zekeriya Kurtulmuş tarafından derlenmiş ve kaleme alınmıştır. İrtibat:[email protected])
Coğrafya
Kırklareli iline 82 km, Lüleburgaz ilçesine 22 km uzaklıktadır.
İklim
Köyün iklimi, Trakya Karasal iklimi etki alanı içerisindedir.
Nüfus
Yıllara göre köy nüfus verileri | |
---|---|
2007 | |
2000 | 393 |
1997 | 358 |
Ekonomi
Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.
Altyapı bilgileri
Köyde, ilköğretim okulu yoktur fakat taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi vardır.kanalizasyon şebekesi vardır. PTT şubesi ve PTT acentesi yoktur. Sağlık ocağı ve sağlık evi vardır . Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Dış bağlantılar
|