İhsaniye, Kütahya
İhsaniye | |
— Köy — | |
Kütahya | |
Ülke | Türkiye |
---|---|
İl | Kütahya |
İlçe | Merkez |
Coğrafi bölge | Ege Bölgesi |
Nüfus (2000)[1] | |
- Toplam | 376 |
Zaman dilimi | UDAZD (+3) |
İl alan kodu | |
İl plaka kodu | |
İnternet sitesi: YerelNet |
İhsaniye, Kütahya merkeze bağlı bir köydür.
Tarihçe
Köy; İhsaniye Köyü, İsmicik, Değirmenözü olmak üzere 3 isimle de anılmaktadır.
Bir rivayete göre, köyün bulunduğu yerde tek başına yaşayan, "Esma" isminde yaşlı bir kadın yaşarmış. Esma kadının büyük bir kuyusu varmış. Buraya yerleşen koloni, ilk olarak bölgeye "Esmacık Kuyusu" ismini vermişler. Zaman içinde "Esmacık" diye kısaltmışlar ve şiveye uydurarak "İsmicik" ismini vermişler. Ancak resmî olarak verilen isim, halkın kanıksadığı isim olmamış yerine "İhsaniye" ismi verilmiştir.
Köy halkının çok dinamik bir geçmişi vardır. Osmanlı Dönemi'nde, Balkanlar'a yapılan akınlar sonrasında Türk ve İslam kültürü disiplinini tam olarak taşıyan Anadolu kentlerinden (ağırlıklı olarak Karaman Bölgesinden) Karamanoğulları, seçilen Oğuzlar, Balkanlar'a yerleştirildiler. Evladı Fatihan olarak anılan bu insanlar; öz kültürümüzü, görgü ve ahlakî davranışlarımızı günümüze taşıyarak medeniyetten sanata, pek çok alanda izler bıraktılar ve bulundukları bölgeleri etkilediler. Ancak imparatorluğun yavaş yavaş kan kaybetmesi bölgedeki huzur be barışı bozdu. Bilhassa Osmanlı Rus Harbi bardağı taşıran son damla oldu. Bölgedeki Türkler tehdit edildi ve göçe zorlandı. İlerleyen dönemlerde, hatta 1989 tarihine kadar bu süreç devam etti.
Köy, bu tarihî süreçteki ilk göç sonrasında kurulmuştur. Bulgaristan'ın Tuna boyundan (Silistre, Deliorman bölgelerinden) göçen bu koloni, önce Çanakkale Bayramiç'e, oradanda Kütahya Belkavak bölgesine daha sonra da bugünkü yerine yerleşmiş, yaklaşık 120 yıllık geçmişi olan bir köydür.
Köy, Çanakkale Savaşı ve I. Dünya Savaşı'nda çok şehit vermiştir. Babasız büyüyen yaşlılarımız yaşadıkları sıkıntılı günleri gururla karışık, gözyaşı içinde anlatmaktadırlar. Köyün kuzey batı yönündeki Karatepe diye anılan bölgede hâlâ savaşın izleri olan mevzileri görmek mümkündür. I. Dünya Savaşı'nda büyük yıkım yaşayan köy, harbin ardından tekrar inşa edilmiştir.
Kültür
Bulgaristan Türkleri kültür gelenek ve görenekleri yaşanmaktadır.
Coğrafya
Köy, Kütahya Merkez'e 48 km mesafededir.
"İsmicik Köyü", "Frig Vadisi" diye anılan bölge sınırları içindedir. Köyün doğu yakasında bulunan Haymana köyü ile İsmicik köyü arasındaki volkanik tüf tepesi üzerinde Frigliler tarafından inşa edilmiş mağaralar vardır.
İklim
Köy, karasal iklim etkisi içersindedir.
Kültür
EVLENME-NİŞAN-DÜĞÜN ADETLERİ
Dedelerimiz, Bulgaristan’ın Deliorman bölgesinden geldikten sonra, oradaki adetlerini devam ettirmişlerdir. Aşağıdaki derlemede, uygulanma imkanı kalmadığı için unutulan, Şehirlerde ve Düğün Salonlarında yapılan düğünlerde uygulanamayan ve unutulmaya yüz tutmuş adetlerimiz ele alınmıştır.
Köyümüzdeki evlenme yaşı, çoğunlukla 18 yaşın üzerinde olup, genellikle Askerlik dönüşü yapılır. Nişan veya Söz kesme ise yine 18 yaşın üzerinde görülür. Akraba evliliği kesinlikle görülmez. Amca-Hala-Teyze-Dayı çocuklarının, gözümüzde kardeşten farkları yoktur. Dedelerin kardeşlerinin torunları ile evlilik bile, ancak kızların torunlarında çok nadir olarak görülür.
Dünürcülük.
Evlenme çağına gelen gencin ana-babası, çocuklarını evlendirmeye karar verince, yakın akraba, komşu büyüklerinden, biri, kız babasına misafirliğe geleceğini duyurur. Kız babası kızını vermeyi hiç düşünmüyorsa sözünü bile ettirmez. Biraz yumuşaklık hissederse dünürcü “hayırlı bir iş için” geleceğini hatırlatır. Genellikle bu misafirlik kabul edilir. Giden dünürcüler, karı kocadan ya da birkaç büyükten oluşur. Damat olacak genç asla dünüre gidemez.
Dünürcüler, kararlaştırılan bir gece gider ve kadınlar ve erkekler ayrı odalara buyur edilir. Belli bir sohbetten sonra erkekler kız babasına, “Allah’ın emri, peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuza istemeye geldik” diyerek konuyu açarlar. Kız babasının vermeye niyeti yoksa “bir daha bunun için gelmeyin” diyerek kestirip atar. Eğer vermeye niyeti varsa bile, kızımız küçük, daha hazır değiliz, büyüklerimize danışalım, düşünelim, bir de kızımıza soralım gibi mazeretler söyler.
Bir hafta sonra tekrar gidilir, bazen birkaç defada kız babası razı edilir. Kız babasının, “nasipse olur, hayırlısı olsun” sözleriyle kızın verildiği anlaşılır.
Kız tarafının akrabalarından biri kadınlar tarafından gelir ve “ama bizim istediklerimiz var” diyerek kız tarafının istek listesini getirir. İlk önce başlık parasını söyler. Bu listede, Reşat altını, bilezik sayısı, yapağı, pamuk miktarı, yatak yorgan için basma-kumaş, astar-yüz gibi alınacaklar vardır. Bu miktarların tartışması yapılır ve bir karara bağlanır ve liste, kız tarafının o gece çağırılan akrabaları tarafından dünürcülere verilir.
Söz Kesme.
Bu gece kızın verileceği belli olduğu için, “Söz Mendili” demek olan ve gergefte, renkli ipliklerle işlenmiş, etrafı pullu Firkete Oyasıyla oyalanmış rengarenk Çevre (Mendil), dünürcülere, söz verme manasına “Söz Kesme”, olarak verilir. Dünürcüler bu mendili Damat adayına götürürler.
Ertesi gün oğlanın ablası ya da yengesi tarafından, kız evinden gönderilen Söz Çevresi karşılığı olarak bir miktar sakız, çerez, geline Tığ Oyasıyla etrafı oyalanmış tülbent vs. götürürler. Gelin kız çerez ve sakızları arkadaşlarına dağıtır.
İhtiyaçların Alınması.
Belirlenen Başlık Parası, bu alış-verişe kadar mutlaka kız tarafına ödenir. Kız tarafı da bu parayı Düğün alışverişinde kullanır. Kararlaştırılan bir gün, oğlan evi ve kız evi, gelin ve damat adaylarını da alarak kararlaştırılan malzemeleri, takı eşyalarını almaya giderler. Kararlaştırılan Ziynet eşyaları alınır. Oğlan evi tarafından, 2 tane Gümüş Bilezik, Kırklık Küpe (gümüş Tuğralı Paradan), veya altın küpe, Altın veya Gümüş yüzük alınır. Kız tarafının imkanı varsa damat adayına takım elbise alabilir.
Nişan Takılması.
Kararlaştırılan bir gün oğlan evi, daha geniş akrabalarıyla kız evine gider. Kız tarafı da bu defa daha fazla akraba çağırmıştır. Bu gece, konuşma, görüşme yapılacaktır. Alınan ziynet eşyaları kız evine getirilir. Oğlan tarafından gelin kıza, gelinin ana-babasına, kardeşlerine alınan çamaşır türü eşyalar “Bohça” denen işlemeli, süslemeli, bazen İpek, büyükçe bir kumaşa sarılır. Kız tarafının da aynı şekilde hazırladığı Bohça’lar karşılıklı verilir. Bu gece ziynet eşyaları geline takılır. Böylelikle nişan takılmış olur. Bu gecede genç kızlar, Dümbelek (Tümbek) ile çalarak kendi aralarında gelin evinde eğlenir oynarlar. Bazen buna uzak akrabalar ve komşular da çağırılır.
Bu Ziynet eşyalarının geline takılması, o günlerde yapılan bir düğünde de yapılabilir. Bu defa gelin, Düğün Alayının ortasında oynarken, kaynana ve Eltileri (damadın kardeşlerinin hanımları), Alayın ortasına çıkarak Bilezikleri, Altınları, Küpeleri ve Yüzüğü gelin kızlarına takarlar. Sonra gelin kızlarıyla sıra sıra oynarlar. Böylelikle Nişan Takılmış olur.
Nişanlanan damat adayı, nişanlısının babasıyla pek karşılaşmak istemez. Nişanlısını görüp hal hatır etmek şöyle dursun, artık nişanlısının olduğu sokaktan geçemez gerekirse yolunu değiştirir oradan geçmesi ayıp sayılır. Düğüne kadar bu böyle devam eder. Gece o sokakta yakalanırsa, bu onun için dayak yeme sebebidir, bu yüzden nişan dahi bozulabilir.
Alınması kararlaştırılanlardan, 2-3 kanat Çerge, Çeyiz Sandığı, 50 kğ yapağı (yıkanmış), 50 kg pamuk, bir top bez, bir top Patiska, 10 kutu Yumak, yatak-minder yüzü, Seccadelik, 20 metre etamin, Kırlentilik (duvarlara yastık yüzü için), Kumlu Keten, 15 metre minderlik vb. eşyalar, düğüne kadar zaman zaman oğlan evi tarafından alınarak kız evine gönderilir. Kız tarafı ve akrabaları bunları düğüne kadar yıkar, diker, çeyiz eşyasını hazırlarlar.
Düğün oluncaya kadar Bayramlarda gelin kıza “Bayramlık” götürülür. Gelin kıza elbise, giyecek, ayakkabı, çerez alınır, bunlar Bohçalarlara sarılarak götürülür.
DÜĞÜN
Düğünler, genellikle yaz günleri olur ve Salı günü başlar. Düğüne yakın, alınacaklardan kalanlar, Evlenecek gençlerin de alışverişe götürülmebiyle, Gelin ve Damat Urbaları, giyim kuşam, çamaşır, Bindallıdan Şalvar-Gömlek Takımları (Gelinlik yerine) alınır. Bakır İbrik, Su Bakırı, Aş Bakırı, İnek Bakırı (Bakırcık), Kırmalı Sağan, Pide Tepsisi, Naştarapa, Tarana Tenceresi, Tava alınır.
Düğüne bir hafta kala, Damadın büyükleri ve akrabaları tarafından sandığa doldurulur ve arabalara yüklenerek kız evine götürülür.
Danışık
Çeyiz eşyalarının götürüldüğü günün ertesi günü Danışık yapılır. Danışığa, bütün köylü erkekleri katılmaya çalışır. Evde yapılırsa yemekli de yapılabilir. Köy Odasında veya Kahvehanede yapılacaksa, çay-şeker götürülerek ikramda bulunulur.
Burada hane sahipleri, evlerinin durumuna göre, alabilecekleri misafir sayılarını düğün sahiplerine yazdırırlar. Sadece erkeklerden, sadece kadınlardan veya aile olarak evlerinde barındırabilecek misafir sayısını söylerler. Böylelikle düğün sahiplerinin yüklerini hafifletmiş olurlar.
Yanık Dağıtma
Danışıktan sonra, düğüne 2-3 gün kala Yanık dağıtılır. Bu düğün davetiyesidir.
Yanık ; Komşu kadınların toplanmasıyla Köy Fırınları yakılır, pişirilecek ekmeğin hamurunun üzerine, açılan yufka hamurundan dilim dilim kesilip, bu parçalardan yapılan gül, çiçek vs şekildeki hamur parçaları ekmek hamurunun üzerine yapıştırılır. Ekmeğin üzerine kuru üzüm saplanır, üzeri yumurta sarısı ile sırlanır. Sonra ekmek fırında pişirilir. Üzerindeki süslemelerin, ekmek pişinceye kadar iyice kızarmasından ve kahverengi renk almasından dolayı Yanık adını almış olma ihtimali vardır.
Sonra bu ekmek, baklava dilimi şeklinde kesilir ve köyün fakir kadınlarından biri ya da erkek tarafının akrabası bir kadın tarafından bütün köye ev ev dağıtılır. Genellikle Yanık dağıtanlar aynı kadınlardır.
Sadıç
Damadın evli olan arkadaşlarından birisi “Sadıç” olur. Bu kişi düğün boyunca Damadın yanından ayrılmaz ve damadın hizmetindedir. Düğün boyunca Damadı evinde misafir eder. Bu arkadaşlık ömür boyu sürer gider ve artık ona Sadıç diye hitap edilir. Damat ile aynı takım elbise giymesinden tanınır.
SALI, DÜĞÜNÜN BAŞLAMA GÜNÜ
Düğünler Salı günü başlar. Düğünde, erkeklerin oynaması için gerekli oyun havalarını çalanlara Çalgıcı ya da Davulcular denir. Eski tarihlerde, Köy Darbıkaları ve Zilli Maşa’lar vardır. Düğün sahibi fakirse bunlar çalınır oynanırdı. Bazen sadece Gelin Alıcı zamanında köy davulu çalınırdı. Nalbant Salih Türkü söyler, bazen Mehmet ve Selim Gürcan’lar Kaval-Zurna çalarlar, fakirlerin düğünü yapılırdı. Sonraları sadece Davul ve Zurna çalınırken, daha sonra Darbıka, Klarnet, Cümbüş, Keman çalan ekipten oluşan Çalgıcılar tutulmaya başlandı. Çalgıcılar ekibine Çalgı da denir. Çalgı tulumuşsa bu ekip Salı günü öğle veya öğleden sonra gelirler. Çalgıcılar köy altında veya Çamlar Bayırında karşılanırlar. Çocuklar bunların etrafına toplanır, çala çala köye girerler. Düğünün başladığı bu şenlikten anlaşılır.
Tongur
Erkek evi tarafından belirlenen bir kişi, Çalgıcıların ne zaman ve nerde çalacaklarını, ne zaman nereye gidileceğini düzenler. Gençlerin oynama zamanlarını belirler. Oğlan tarafının aldığı tahta Oyun Kaşıklarını, oynamak isteyene dağıtır, oyun sonu toplar. Bu görevli aynı zamanda Çalgıcıların ağırlanmasından da sorumludur. Bu görevliye “Tongur” denir.
Haklamak
Çalgıcılar, düğüne davet amacıyla çala çala bütün köyü dolaşırlar. Buna “Haklamak” denir. Kapısına gelinen ev sahiplerinde, özellikle oğlan tarafının akrabalarında telaş ve heyecan başlar. Kapısına gelinen ev sahibi ikramlarda bulunur, Çalgıcılara bir tepsi verilir ve bir sopaya Basma bağlayıp verilir. Buna “Saçı Toplamak” denir.
Düğün boyunca bütün köylü, kız ve oğlan tarafına tepsi tepsi börekler, çörekler, yemekler götürmeye çalışır. Düğün sahiplerinin misafirlerini ağırlamasına yardımcı olurlar.
Düğün Bayrağı
Düğün Bayrağı’nı hazırlamak Oğlan evi’nin yakınlarının görevidir. Damadın yakın akraba veya arkadaşlarından birisi bu görevi üstlenir. Önce düzgün ve uzun bir sırık hazırlanır. Sırığın ucuna, mevsim uygunsa, çivi ile bir elma çakılır. Meyve Bayrağı hazırlayana bağlıdır. Damat bu meyveden yemek zorunda olduğundan, bazen Damada eziyet olması için Kuru Soğan bile bağlanır. Çiviye bağlanacak gelin telleri, meyvenin etrafına dağıtılarak sırığa bağlanır. Meyvenin çivisine veya hemen alt kısma Muhtarlıkta bulunan normal ölçülerde Türk Bayrağı bağlanır. Daman evi tarafından, Bayraktan aşağı bağlanmak şartıyla (Bayraktan daha yukarı bir şey bağlanamaz) Kumaş, Havlu bağlanır. Bu kumaş, tel ve Bayrak ile süslenmiş sırığa “Düğün Bayrağı” denilir. Gelin Alıcı sırasında Kız Evi de Bayrak direğini kumaş, basma, havlu türü hediyeler bağlar. İki düğün evi arasında bazen Bayrak Direğine en büyük hediyeyi takma yarışı da olur. Bayrak, Sadıç tarafından Delikanlıbaşı’na teslim edilir. Delikanlıbaşı’da Bayrağı gençlerden birine teslim eder. Düğün sonuna kadar gençler tarafından sıra ile taşınır ve hep birlikte korunur.
Sürekli Bayrağın etrafında kalabalık bulunmaya çalışılır. Delikanlı grubu dışındaki daha genç ve daha yaşlılar tarafından, Başka köylere gidildiğinde ise, o köyün gençleri tarafından Bayrak çalınmaya çalışılır. Bu bayrağı düğün sonuna kadar muhafaza etmek Delikanlılar’ın görevidir. Bayrağı çalmak marifettir. Bazen, Bayrağı çalmak-korumak isteyenler arasında kavgalar dahi olur. Çalınması ise kendileri için utanç kaynağıdır. Gelin Alıcının geri dönebilmesi için Çalınan Bayrağın mutlaka bulunması gerikir. Çalınan bayrağı geri almak için istenilen para ödenmek zorunda kalınır.
Gelin Alıcı’da, Gelin Arabasının önünde yürüyen gençler, Çalgılar eşliğinde Türküler söylerken, Bayrağın etrafında kol kola girerek halka olurlar. Halka oldukları halde yürürler. Bayrak direği ne kadar yüksekse, halka o kadar geniş tutulur. Bayrak direğinin devrilmesi halinde, halkanın dışına düşüp çalınmaması amaçlanır. Halka, sokağın genişliği kadar tutulur, Başka köylerde daha da geniş tutulur. Halka halinde yürüyen gençlerin önüne avlu gibi engel çıktığı zaman halkayı bozmamak için, “Bu avlu Cuma günü yapılmış herhalde, yıkın” diyerek avluyu çiğneyiverirler, yollarını değiştirmezler. Düğün boyunca, Delikanlıbaşı tarafından, bütün Delikanlıların Bayrak ile beraber hep bir yerde, beraber olması sağlanır. Gelmeyen gençler cezalandırılır. Delikanlılar topluca neredeyse, Bayrak ta onların yanındadır.
Gelinin Kıyafeti
Kadifeden dikilmiş, Sim ile işlenmiş Bindallı Don-Gömlek (Şalvar Takımı) giyer. Gelinin başı, yüzü, kırmızı işlemeli tülbent ile örtülür. Beyaz gelinlik giyme adeti yoktur. Köyümüzün tarihinde ilk defa, Muallimlerin Fahri’nin hanımı olan Mustafa Aydoğdu’nun kızı Fatma, düğününde beyaz gelinlik giymiştir. Ancak bu, “Kefene Girmiş” diye alay konusu olmuştu.
Kadınların Düğün Alayları
Düğünün yapılacağı boş bir Samanlık ya da geniş bir kapalı mekan önceden temizlenir, beyaz toprakla sıvanır. Kadınların, erkeklerden uzak, kendi hallerinde çalıp oynamaları için, kapalı bir mekan olması gerekir.
Düğünün başladığı bu birinci gece kadınlar, kız evi tarafı kız evinin, oğlan tarafı da oğlan evinin düğün alayında toplanır, ayrı ayrı eğlenirler, oynarlar.
Düğün Alayı için, iç içe, kalaslardan, tahtalardan oturma yerleri yapılır. Orta kısmı, oynama yeri olarak genişçe boş bırakılır. Akşam olunca genç kızlar, kadınlar bu alaylara oturur ve düğünü seyrederler.
Genç kızlar, üç beş Dümbeleğin etrafına otururlar ve sırayla Dümbeleği çalarlar, hep bir ağızdan Türkü söylerler. İki kişi Alayın ortasına çıkar ve kollarını fazla yana açmadan, fazla kaldırmadan ağır ve oturaklı bir şekilde oynarlar. Adımlar vakurlu ve figürlüdür. Karşılıklı yer değiştirerek, döne döne oynarlar. Gelin, Alayın ortasına konulmuş bir Pat ya da sandalyede oturur. Gelinle oynamak isteyen talep eder ve Gelinle karşılıklı oynar. O gece herkes Gelinle de oynamak ister. Geç saatlerde çoğunluğun dağılmasıyla, kalan gelinin yakınları kız evine giderler.
Kadınların oynadığı bu mekanlara 12 yaşın üzerindeki erkeklerin yaklaşması mümkün değildir. Delikanlıbaşı, Korucular, kız ve oğlan evinden birer görevli tarafından genç delikanlıların buraya yaklaşması engellenir. Bazı gençler, yavuklusunu görebilmek için kız elbisesi giyerek yaklaşmayı denerler, yakalandıkları an dayak yemeden oradan çıkmazlar.
Geline Kına Yakma
Gelinin yakın çevresi kız evine gelince, tepsi içinde Gelin Kınası karılır. Gelinin yengeleri, akrabaları gelinin eline ve saçına kına yakar ve bağlarlar. Genç kızlar da bu gelin kınasından ellerine yakarlar. Kına yakma esnasında ilahiler söylenir. Genellikle “Fadime Ana” İlahisi söylenir.
Gelinin kız arkadaşları bu gece gelin evinde yatarlar. Geç saatlere kadar kendi aralarında çalar oynarlar, çeşitli kılıklara girerek oyun çıkartırlar. Bazen uyumaz sabahlarlar.
ÇARŞAMBA, DÜĞÜNÜN İKİNCİ GÜNÜ
Düğünün ikinci günü Çalgılar, öyleye doğru çalmaya başlarlar. “Misafir Toplamak” adı altında misafir kalan evleri, tek tek dolaşırlar. Daha sonra kahvehanenin birinde toplanırlar ve erkeklerin oyunları devam eder.
Kına Koyucu
Öğleye doğru, erkek tarafında toplanan kadınlar, “Kına Koyucu” adıyla kız evine giderler. Kız tarafında, Kına Koyucular gelecek diye hazırlıklar yapılır, yerlere hasırlar serilir, yerler çamur ise yerlere saman dökülür. Gelin, akşamki elbiselerini çıkartır, başka bir Şalvar-Gömlek takımı elbise giyer. Bir müddet çalıp oynadıktan sonra dağılırlar.
Takı
Aslında buna “Dakı” denir. Akşam olunca düğün alayı dolar taşar. Bu gece erkek tarafı da kız evinin olduğu yere gelmiştir. Birkaç saat çalıp oynandıktan sonra, gelin düğün alayının orta yerine bir pat ya da sandalyeye oturtulur. Gelin, Kadifeden dikilmiş, Sim ile işlenmiş Bindallı elbisesini giymiştir. Gelinin başı, yüzü, kırmızı işlemeli tülbent ile örtülüdür. Gelinin yanına “İnge” (Yenge) dikilir. Önce kız tarafının hediyeleri gelir. Herkes bu akşam hediyesini yanında getirmiştir.
Hediyeler gelinin yanındaki İnge’ye verilir. İnge, hediyeyi gelinin başının üzerinde çevirir ve yüksek sesle hediyenin kimden ve ne olduğunu söyler. “Meemet Agasından bi tane Bakır”, “Ayşe Abusundan bi tane Çerge”, “Dayısından Kırmalı Saan”, “Emne Tizesinden Çinko Tepsi”, “Hasan amcasından bi tane ibrik”, “Sali Dedesinden elli lira”. Sonra erkek tarafının Dakı’ları gelir ve İnge ilan eder yine.
Dakı bittikten sonra, bir müddet daha çalıp oynarlar ve düğüne gelenler bu akşam biraz erken dağılırlar. Gelinin yakın arkadaşları ve genç kızlar yine gelinin yanında kalırlar. Düğünden dağılanlar, 50-60- metre uzaktan erkeklerin eğlencelerini, oyunları seyretmeye giderler.
Damat Kaldırma
Gelinin yanında kalan genç kızlar, onlara eşlik eden birkaç erkek nezaretinde “Damat Kaldırma” adı altında, Tümbek (Dümbelek) çala çala Türkü söyleyerek Damadın evine giderler. Damadın evinin önüne varınca çalar oynarlar. Damat, Sadıç aracılığıyla kızlara bir miktar para gönderir. Parayı alan kızlar yine Türkü söyleyerek gelinin yanına gelirler. Bu gece yine eğlenir, çalar oynarlar, Kına Koyucuların getirdiği kınadan ellerine, saçlarına kına yakarlar.
Erkeklerin Eğlenceleri
Muhtar Odasının önüne, Çalgıcıların, ihtiyarların ve misafirlerin oturması için kenarlara oturma yerleri hazırlanır. Ev sahibinin öküz arabasıyla önceden hazırlanıp getirilmiş odunlarla akşam olunca büyük bir ateş yakılır. Yatsı namazından çıkılınca bütün erkekler toplanır ve Çalgıcılar yerlerini alırlar.
Damat Giydirme
(Bu konu tanzim edilme aşamasındadır.)
Delikanlılar, Delikanlıbaşı’nın önderliğinde topluca ateşin etrafında geniş bir halka oluştururlar. Kız evi oğlan evi ayrımı olmadan bütün gençler sırayla oynamaya çalışır. 3-5 kişi oynamaya çıkar ve Tongur kaşıkları dağıtır. İlk oyun genellikle “Çiftetelli” ile başlar. “Yörük Ali” “Söğüdün Erenleri”, Birkaç hava oynandıktan sonra oyun kaşıkları Tongur’a teslim edilir. Bazı gençlerin bellerinde, sapları topuzlu, sap uçlarına yavuklusu tarafından renkli ipten püskül, topuz yapılmış kaşıkları vardır, onlarla oynarlar. Çiftetelli’de, “çök” havası vurulduğu zaman, atılan nara seslerinden, ıslık seslerinden sokaklar çınlar adeta. Gençlerin oyunları bitince misafirler ve oğlan evi tarafı oynar. Oğlan tarafı oynamaya nazlanırsa yaka paça ortaya çıkarılır.
Gençlerin, düğünlerde gece oynarken giymeleri için hazırlanmış, kadın elbisesi, Dede elbisesi, Çingene elbisesi gibi kıyafetleri vardır. Bu kıyafetler her düğün gecesi delikanlılar tarafından bir ara giyilir. Delikanlıbaşı’nın talimatıyla, önceden belirlenmiş kişiler kıyafet değiştirirler, yüzlerini boyayanlar, sakal takanlar, kız olanlar, dede olanlar olur. çeşitli kılıklara girerek kız kaçırma gibi oyunlar eşliğinde hem oynar hem misafirleri eğlendiriler. Erkeklerin eğlenceleri, geç saatlere kadar devam eder. Bu eğlenceleri, kız evinden erken dağılan kadınlar uzaktan seyrederler.
PERŞEMBE, DÜĞÜNÜN ÜÇÜNCÜ GÜNÜ
Gelin Alıcı.
Kız evinde telaş erkenden başlar. Bugün Gelin Alıcı gelecektir. Oğlan evinde de aynı telaş vardır. Gelin almaya gidecek öküz arabaları hazırlanır, arabaların biri gelin arabası olarak süslenir. Birkaç tane sırık “U” şeklinde kıvrılarak uçlarına da boydan boya başka bir sırık bağlanır. Tekne şeklini alan bu düzenek Öküz arabası kanatlarının üzerine, ters “U” şeklinde kapatılır ve üzerleri kilimlerle örtülür, arabaya yağmurda ve güneşte çadır yapılmış olur. İçine kilim serilir. Arabanın kenarlarına havlular, mendiller bağlanır. Arış’a havlu bağlanır. Kız evine varılınca da Öküzlerin veya Mandaların üzerlerine Basma, gömlek örtülür.
Gelin Alıcıda en az 3-4- araba olur, hısım akraba ayrı arabalara, genç kızlar, kadınlar ayrı arabalara binerler. Düğün sahibi, gelin alıcı sabahı köyü dolaşır, arabaya çağırır, kimin nereye bineceği ayarlanır. Birinci, ikinci, üçüncü arabayı koşmak, damadın yakınlarına düşer. Gelin, başka köyden alınacaksa, gelin alıcıya 30-40 araba katılır. At çok olduğu için, kendi atına binip gidenler de gelin konvoyuna katılırlar.
Gelin arabasına damadın yengeleri binerler. Diğer arabalara da hısım akraba, koşular binerler. Delikanlılar oğlan evinde toplanmıştır. Delikanlıbaşı’nın seçtiği genç, Bayrak direğini çok sıkı bir şekilde tutar ve etrafında sürekli gözcüleri vardır. Bayrak direğinin yanı hiç boş kalmaz. Arabalar koşulmuş, gelin arabası en öne geçmiştir. Onun önünde Çalgılar çalmaya başlar. Çalgıların önünde de, Bayrağın etrafında halka oluşturmuş köyün Delikanlıları vardır. Gençlerin koro halinde söylediği Türkülerle konvoy ilerler.
Aynı anda birkaç el tüfek atılır. Bu, kız evine Gelin Alıcıların geldiğini duyurur. Tüfek sesleriyle kız anasının yüreğine bir ateş düşer, telaşları daha da artar.
Gençler, Gelin Arabasının önünde, Bayrağı taşıyanın etrafında, Bayrağı korumak ve çaldırmamak için geniş bir halka oluştururlar. Bayrak direği ne kadar yüksek olursa, halka o kadar geniş tutulur. Zira, direk her ihtimale karşı devrilecek olursa, halkanın dışına düşmeden korunmuş olacaktır. Bazen halka, Harman genişliği kadar olur. Çünkü bu Bayrak, Delikanlıların namusudur. Başka köylere gelin alınmaya gidildiği zaman, daha da sıkı korunur. Bayrağı çalmak için fırsat kollayanlar vardır. Yabancı bir köyde Bayrak çaldırılırsa, bu Köyün de adını lekeler ve o Bayrak alınmadan Gelin Alıcı Köye dönemez. Delikanlılar, bayrağı alabilmek için istenen parayı vermek zorunda kalırlar.
Çalgılarla birlikte Şarkılar Türküler söylenerek düğün konvoyu kız evine gelir. Öküzler arabalardan boşandırılır, erkekler, eğlencelerine giderler. Kadınlar arabalardan inerek gelinin olduğu düğün alayına giderler.
Kız evine yine hısım akraba toplanmıştır. Gelin, bugün Bindallı giymiştir. Oğlan tarafının kadınlarının geldiğini görünce eve kaçar. Gelinin içerde Duvağı örtülür. “Duvak”, kırmızı renkli işlemeli, pullu, büyük bir Tülbenttir. Gelinin saçına, başına ince, şeritler halinde, gümüşten yapılmış “Gelin Telleri” bağlanmış, boynuna örgü şeklinde asılmış ve şeritler aşağıya sarkmışlardır. Boynuna Basma asılır. Kız babası tarafından gelinin beline, geniş kırmızı kurdaleden “Gayret Kuşağı” adı altında bez kemer bağlanır.
Gelinin yengeleri, gelinle beraber odaya girerler ve kapıyı açmazlar. Erkek tarafı kadınları bir miktar para verirler kapının açılması için. Çeyiz Sandığının çıkarılmasında da gelinin kız kardeşi veya yakını sandığının üzerine oturur ve para alınca kalkar.
Erkeklerin Eğlencesi
Gelin hazır oluncaya kadar erkekler eğlenmeye giderler. Düğün olduğunu duyarak gelen Pehlivanlar çıkar Er Meydanına. Davul ve Zurna güreş havası çalar. Köyden de bazı yiğitler çıkarlar meydana ve karşılarına çıkanlarla güreşler yapılır. Güreşler, Karamolla Çeşmesinin karşısındaki, bugün kavaklık olan harman yerinde yapılır. Bütün erkekler etraflarını sararlar. Kazanan güreşçilerin, Baş Pehlivanın boynuna Basma takılır.
Bir yandan avcılar arasında atıcılık yarışları başlar. İp ile ağaç dalına bağlanan yumurtayı vurmaları istenir. Yumurtayı vurup yere düşüren, dağıtanlar kazanır. Yumurtayı hazırlayanlar bazen pişmiş yumurta bağlarlar. Bu şekilde yumurta vurulsa da dağılmayacağından düşmediği için yarışma çetin geçer.
Atıcılık ve Ata binme, Bulgaristan’dan dedelerimizin getirdiği kültürümüzün bir parçasıdır. Deliorman bölgesi, Bulgaristan’ın Kuzey Serhaddidir. Yurdumuzu işgale başlayan düşman bu yönden geliyorsa, önce bu bölgeyi istila etmektedir. Tarihte bu bölge sadece Ruslar tarafından 100 defadan fazla çiğnenmiştir. Bu bölge halkı Avcılığı, Atıcılığı, Ata binmeyi çok iyi bilmek zorundadır. Balkanlar fethedildikten sonra, Anadolu içlerinde ise böyle bir tehlike Timur istilası hariç yaşanmamıştır. Düğünlerimizdeki bu Atıcılık ve At Yarışları hem eğitim hem gençleri teşvik için yapılmıştır.
Bir yandan At Yarışları başlar. At yarışı, Yarı Alıç’tan (Köyden 1 km mesafede) başlar ve köy girişindeki Koca Köprünün üzerine Saman ile çizilmiş çizgide biter. Atına güvenenler yarışa katılırlar. 1. ye Damat evinden gömlek (Koşu Gömleği), 2. ye Havlu ve 3. ye Mendil hediye verilir.
Diğer taraftan, bir kenara masa-sandalye hazırlanır, Damadın yakınları yakalanıp bu Mutfak tezgahına oturtulur. Çamurla taşla dolu bir tabak yemek olarak veya kirli tabakla yemek ya da kuru ekmek ikram edilir. Bir yandan bir yere Berber Koltuğu konulur. Yine Damadın yakınları yakalanıp bu sandalyeye oturtulur. Yüzü Süpürge ile köpüklenir, Orak biçilen Kosa ile traş edilmeye kalkılır. Bunlara sabredemeyenler bir miktar para ile kurtulurlar. Bu şakalaşmalar, Damat yakınlarına Kız evinin artık akrabaları olduğunu hatırlatsa gerektir.
Düğünün ikinci gecesi ve Gelin Alıcı günü düğünden kaçan Delikanlılara ve Damadın yakınlarına cezalar verilir, tavuk getirmesi söylenir. Tavuğu getirmeyenlerin tavukları gece çalınır. Cezayı vermeyeler, bir çeşmenin oluğuna atılır. Bu ceza yüzünden kış günü dahi çeşme oluğuna atılanlar vardır. Bu ceza yüzünden Uzunoğulları’ndan İsmail Uzun’un damdan buzağısı götürülmüştür. Bazen çalgılarla özel olarak tavuk toplamaya çıkılır.
Toprakbastı Parası
Gelin alınmaya Aşrıya (başka köye) gidilmişse, o köy Delikanlıları “Toprakbastı Parası” adı altında kendilerine bir miktar para alırlar. Köyümüzden Aşrıya (dışarıya) gelin giderse bu defa Köy Delikanlılarımız Toprakbastı parası alırlar.
Gelinin hazır olduğu haberi gelince, eğlenceler bitirilir ve kız evine dönülür. Yüzü gözü görünmeyecek şekilde örtülü olan ve başı Duvaklı gelini evden yengeleri çıkartır, Tekbirlerle Düğün Alayına getirilir. Büyüklerin ellerini öper, Kaynanasının iki elini birden öper. Üç kere göğsünü öper. Alay ortasına bir yastık getirilir, Kaynana bu yastığın üstüne oturur ve Gelin, Kaynanasının ayaklarının altını öper. Daha sonra gelin alayın ortasına oturur, bu defa damadın yengesi gelinin başına dikilir. Arabalarda getirilen oğlan tarafının Dakı’ları atılır. (Duyurulur.) İlk önce kaynanasının verdiği Su Bakırı’nı gösterir yenge. Daha sonra diğer yakınların Dakı’ları atılır. Gelinin üzerinden, Kaynana, Elti’ler, Görümceler şeker ve para dağıtır, saçarlar. Sonra gelinin akrabası kadınlar sıraya dizilir ve Gelin, Yengesi eşliğinde hepsinin ellerini öperek vedalaşır, verilen paraları Yenge toplar. Gelinin “Ferece” si giydirilir. Bugünkü ve akşamki Dakı’lar arabalara yüklenir. Damadın geçen hafta getirdiği çeyiz eşyaları yüklenir. Gelini, kapıdan gelin arabasına kadar kız babası getirir. Gelin arabasına, Kaynana ve yakınları binerler. Gelinin yanındakiler, “bu sene ucuzluk olsun” diye geline soru sorarlar. “Arpanın, Buğdayın fiyatı kaç para” derler. Gelin de en ucuz fiyatı söyler.
Çalgılar bu defa daha bi başka çalarlar, gençlerin halkası ve Türküleri daha coşkuludur.
Köprüden geçti gelin,
Saç bağın düştü gelin.Diloy Loy.
Halden bilmez ne çare,
Söz anlamaz ne fayda.
Sen benden geçtin ama,
Ben senden geçemiyom Diloy loy.
Halden bilmez ne çare,
Söz anlamaz ne fayda.
Çala oynaya damadın evine gelinir. Eve gelinceye kadar tüfekler atılır. Özellikle Damadın yakınlarının Baca’ larını vurmaya, devirmeye çalışırlar.
İndirmelik.
Damadın evine gelince gelini indirmeye Damadın babası veya Dedesi gelir. Gelinin inmek istemediğini, “İndirmelik” istediğini söylerler. Büyük kim varsa, bir dana veya Koç vaad eder ve sonradan bunu geline verirler. O hayvanın adı artık “İndirmelik” tir. Gelini, gelin arabasından damadın babası, dedesi kucağına alarak indirir. Daha sonraları bu adet kalkmıştır. (Bu adet daha çok Bulgaristan’a Kırım’dan göç eden Kırım Türklerinde görülür).
Dualarla gelin arabadan indirilir. Yengeleri gelinin koluna girerler. Gelinin sağ koltuğunun altına Kur’an, sol koltuğunun altına Ekmek somunu koyarlar. Sağ eline bir İbrik verirler, gelin suyu döke döke kapıya kadar gider. Kapıda Kaynana beklemektedir. Kaynananın elinde içinde yağ olan bir tabak vardır. Gelin iki elini tabaktaki yağ’a batırır, kapının üst kenarından başlayıp ellerini açarak, kapının iki kenarından sürerek aşağı doğru sürüp, aşağı kısımda ellerini birleştirerek kapıyı yağlar. Ellerini de Kaynanasının şalvarına siler.
Gelinin koltuğundaki ekmeği lokma lokma alaydakilere dağıtırlar. Gelinin avcuna buğday verirler. Gelin Kaynana ile oynarken avuçlarındaki buğdaylar da dökülür. Kaynananın avuçlarında da şeker olur, o da oynarken toz şeker dökülmüş olur. Gelin ile kaynana oynarken, hazırlanan destiyi, bir kişi orta yere atarak kırar. Yenge, geline bir şeker verir ve ısırmasını söyler, sonra da bıraktırır, şekerin diğer yarısını “bunu gelin gönderdi” diyerek Damada götürürler.
Burada tekrar Dakı yapılır. Önceden hediyelerini veremeyenler burada verirler. Yine yenge verilen hediyeyi eline alarak yukarı kaldırır ve kimin verdiğini ve ne olduğunu ilan eder. Dakı bittikten sonra Kaynana ve Yengeler tarafından alaydakilere avuçlarıyla şeker saçarlar ve gelin içeri girer.
Artık düğün bitmiştir ve misafirler evlerine dağılırlar. Mezat Satma Gelin Alıcı’dan sonra, Damat ve Sadıç, Penceresi Damadın evini gören en yakın komşunun evine gider ve o pencerede bulunur. Damat, Bayrak Direği’nde toplanan Mezat’ı almak ve meyveyi yemek zorundadır. Delikanlıbaşı, Sadıc aracılığıyla Damad’a Mezat’ın fiyatını söyler. Damat fiyatı kabul ederse parayı ödeyip meyveyi ve Mezat’ı alır. Pencereyi açan Damada bu Bayrak’taki Mezat’ı ücretsiz alma şansı vermek için Bayrak Direğini Damada kaptırmayacak şekilde uzatır çeker. Damat, sırığı çekmemesi Mezat’ı vermesi için gençlere para teklif eder. Damat bir fiyat verir gençler tarafından kabul edilirse Mezat ve meyve Damad’a teslim edilir. Çabuk davranan Damat, meyveyi ve Mezat’ı direkten kaparsa ücretsiz almış olur. Ancak bu olay fazla uzamaz. Damat Direğin ucundaki meyveden yemek zorunda olduğundan Mezat’ı kapamazsa istenilen ücreti vermek zorunda kalır. Burada Delikanlılar ile Damat ve Sadıç arasında çetin pazarlıklar olur. Orta yolla anlaşılır, parayı ödeyen Damad’a sırık uzatılır ve meyvenin bir kısmını yemesi sağlanır. Soğan da olsa bu meyveden bir miktar yemek zorundadır. Damat, direkteki Mezat’ı alır, ancak Delikanlılar’a hediye eder. Bu defa Delikanlılar Mezat’ı ikinci defa satmanın yollarını ararlar. Satılık Mezat Var diye bağırmaya başlarlar. Damat babası, kız evi tarafı veya varlıklı birine Mezat’ı ikinci defa satarlar ve Delikanlılar kendilerine çerez parası yaparlar.
Güveyi Yemeği
Perşembe günü, gelin alındıktan sonra akşam zamanı yemek verilir. Ancak daha sonra yemek gündüz verilmeye başlanmıştır. Damat ya da Güveyi yemeği denir. Zenginler daha çok misafir çağırır. Yemeğe yakınlar çağırılır. 3-5 sofra, 7 sofra misafir olur.
Güveyi Kapama
Yatsı namazına giden Damat ve Sadıç, İmam ve Cami cemaatinin hep bir ağızdan söylediği Tekbirlerle Damadı evine getirirler. İmam dua eder. Dua sonundaki “Amin” sesiyle, Damat hızla eve girmek için kapıya koşar. Damadın koşma sebebi, önünden geçtiği insanların sırtına yumruk vurmasından kurtulabilmek içindir. Buna Güveyi kapama ya da Damat Kapama denir.
Geze(Gezi)
Damat ve Gelin, düğünün haftasına Kız Evi’ne el öpmeye giderler. Buna “Geze” veya “Gezi” denir. Kız evine haber verilir. Erkek tarafının yakın akrabalarından birkaç aile ile birlikte kız evine gidilir. Kız evi de yakın akrabalarından birkaç aile çağırır. Gelin giden kızları ve artık evlatları olmuş Damatları gelecektir. Yemekler hazırlanır.
Önce Kız Babasından, kız Annesinden başlanarak büyüklerin elleri öpülür. Bir müddet sohbet ettikten sonra sofralar kurulur. Damat, yemeğinin üzerine kaşık ve çatalı kapatır yemek yemez. Akrabalardan biri bunu Kız babasına duyurur. Damat aç kaldığını, yemek yemediğini söyler. Kız babası büyük bir miktar vermek zorundadır. Ancak, tarla, arsa ev gibi vaadler verilse de bunlar gerçekte verilmez ve bir miktar parayla Damadın yemek yemesi sağlanır. (Kaynatam bana Ev vaad etmişti ve hala vermedi.) Yemekten sonra çay-kahve ikramı yapılır. Evdeki genç kızlar Damadın çayına şeker yerine tuz koyar, normal çay vermeleri için Damat genç kızlara bir miktar para verir. Kız annesi Damada hal hatır sorar ama Damat konuşmaz. Kaynana bir miktar para verince Damat konuşur.
Gelinin kardeşlerinden veya yakınlarından bir çocuk, elinde bir tepsi Buğday veya Pirinç ile Damadın karşısına gelir ve “Enişte, biz bunları sayamadık, şunları sayıversen kaç tanedir bunlar” der. Damat, bu çocuklara bir miktar para vererek “Ben parasını vereyim siz sayıverin” der.
Bir müddet sonra yine bin çocuk bir Kedi ile evin ortasına gelir. “Enişte, yarın kış gelecek, bu Kedi’nin nalları yok, karda buzda kayar. Şu Kedi’yi nallayıversen” der. Damat çocuklara bir miktar para vererek “Siz bu parayla ona bir pabuç alın” der. Bunun gibi yumurtaya kulp taktırmak isteyen, postun tüylerini saydırmak isteyen çocuklar damattan harçlık alırlar.
Misafirler evlerine gitmek için kalkarlarken, kurtulduğu için Damat sevinmeye başlar. Eller öpülüp vedalaşırlar ve evden çıkarlar. Ancak, Damat ayakkabılarını bir türlü bulamaz. Çünkü, evdeki çocuklar Damadın ayakkabılarını saklamışlardır. Yine bir miktar parayla Damat ayakkabılarına kavuşur.
Kaynak ve Derleme : Ali Osman GÜRCAN-1989 yılı Çokçapınar Köyü Notları.
Nüfus
Yıllara göre köy nüfus verileri | |
---|---|
2000 | 376 |
1997 | 308 |
Ekonomi
Geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktır. Ancak 20 yıldan beri Etiborun köyümüzün sınırları içine kurduğu dolum paketleme ve sevketme ambarları sayesinde köyümüzün ana geçim kaynağı madenciliğe kaymıştır. Verimli ve alivyonlu toprak yapısına rağmen, sert iklim koşullarından dolayı karasal iklim ürünleri olan tahıl ağırlıklı tarım ürünleri yetiştirilmektedir. Hayvancılık neredeyse terkedilmek üzeredir.
Altyapı bilgileri
Köyün ilköğretim olulu vardır. Sağlık evi vardır fakat faal değildir. Sağlık ocağı yoktur. PTT şubesi ve PTT acentesi yoktur. içme suyu şebekesi vardır fakat kanalizasyonu yoktur.
Kaynakça
Dış bağlantılar
|