Eyüpözü, Atkaracalar

Eyüpözü
  Köy  
Çankırı
Ülke Türkiye Türkiye
İl Çankırı
İlçe Atkaracalar
Coğrafi bölge İç Anadolu Bölgesi
Nüfus (2000)
 - Toplam 113
Zaman dilimi UDAZD (+3)
İl alan kodu 0376
İl plaka kodu
Posta kodu 18310
İnternet sitesi:
YerelNET sayfası

Eyüpözü, Çankırı ilinin Atkaracalar ilçesine bağlı bir köydür.

Eyüpözü Köyü'nü Tanıyalım

Köyü adı eyüpözü öz suyu olan yer anlamına gelir. Çankırıda öz lü köyler vardır. Aliözü, ağılözü, yeşilöz gibi. İç Anadolu'muzun şirin bir ili olan Çankırı ilinin Atkaracalar ilçesine bağlı şirin ve küçük bir yerleşim alanıdır, köyümüzde devamlı yaşayan nüfus sayısı 100 kişidir. Köyümüzün ağırlıklı geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Köyümüz yüz ölçümü itibarı ile geniş bir alana sahip olup çevresindeki komşu köylerle iyi ilişkiler içerisindedir. Köyümüzün komşuları; Güneyinde Budakpınar, Kuzeyinde Kışla ve Kıyan mezraları, Doğusunda Yakalı, Batısında Hüyük,Kuzeybatısında Kükürt köyü bulunmaktadır.

Köyümüz arazisinin % 40'ı işlenebilir arazi, %40'ı hazine ve mera arazisi, % 20'si ise orman arazisidir.Ormanlık alanlarda genellikle Karaçam,Sarıçam Meşe, Kızılcık ve Ardıç ağaçlarının çokluğu dikkat çekmektedir. Ormanlarımızda Kurt, Tilki, Çakal, Yaban domuzu, Tavşan, Keklik, Bıldırcın ve bunlara benzer birçok yabani hayvan türü yaşamaktadır. Köyümüzde birçok piknik ve mesire alanları bulunmakta ve yazın köyümüze gelen gurbetçi hemşerilerimiz tarafından kullanılmaktadır.

Köyümüz su kaynakları bakımından yoksun bir köydür.Yaz aylarında su sıkıntıları en üst seviyelere çıkmaktadır. Son zamanlarda Türkiye'nin yaşamış olduğu küresel ısınma nedeniyle köyümüzde bulunan çok sayıda çeşme ve kaynak suları kurumuş olup köyümüzün su temininde sıkıntılar çekilmektedir. Bazı komşularımız bahçelerine sondajlar kurmak suretiyle su ihtiyacını karşılamaktadır.

Yöresel yemeklerimiz

Çankırı yöresinde geleneksel beslenme biçimi etkinliğini sürdürmektedir. Yöre insanının beslenme alışkanlıklarında Orta Anadolu özellikleri görülür. Beslenmenin temelinde buğday ve buğday ürünleri bulunmaktadır. Tarhana, bulgur, keşkek, yarma, erişte vb. yiyecekleri ev ekonomisi çerçevesinde yöre halkı kendisi üretir. Anadolu'nun pek çok yerinde olduğu gibi kimi yiyecek maddeleri kurutulmak, salamura yapılmak, turşu kurularak ve diğer bazı usûllerle kışa hazırlanır. Kıyma, kavurma, sucuk gibi et ürünleri, kurutulmuş fasulye, patlıcan, biber gibi sebzeler, konserveler, değişik meyvelerden reçeller bunlar arasındadır.

Hamura çeşitli maddeler katılarak sacda, yağda, fırında ve tencerede pişirilerek çok sayıda yemek yapılmaktadır. Tava çöreği, yazma çöreği, bükme, gözleme, cızlama, tatar böreği, iri hamur, mantı, pıhtı, çullama bunların başlıcalarıdır. Tarhana, toyga, şaştımaşı, tutmaç, yarma, dene, cümcük gibi çorbalarda ana madde buğday ürünleridir. Yaş ve kuru sebzeler beslenmede ikinci sırayı alır. Hayvani besin tüketimi sınırlıdır.

Kentsel alanlarda hazır yiyecekleri kullanma alışkanlıkları gelişmekle birlikte evde hazırlanan geleneksel yiyeceklerin ucuza gelmesi ile dağıtım ağının hazır yiyecekleri bütün yerleşme birimlerine ulaştıracak düzeyde olmaması da durumu etkilemektedir.

Aşağıda yöremize ait bazı yiyeceklerle ilgili bilgiler verilmiştir.

Yaren Güveci

2 kg kuzu eti güveç kabında kendi suyuyla pişirilir, 3 baş soğan, iki baş sarımsak, 5 adet sivri biber, yarım kg domates ince doğranarak, baharat (karabiber, pulbiber, kimyon), tuz ve bir kaşık salçayla birlikte ete ilave edilir. Doğranarak ayrı bir kapta kızartılan 1 kg patlıcan, güveç kabındaki malzeme ile bir sıra malzeme, bir sıra patlıcan şeklinde yerleştirilir. Üzeri domates ve biberle süslenerek üç bardak su konulmak suretiyle fırına sürülür ve yarım saat pişirilir.

Bütün Et

2,5 kg et yıkanarak orta boy parçalara ayrılır. Bir kaşık tereyağ veya margarinle tencerede biraz çevrilir, etin miktarına göre 1-2 litre sıcak su ve 1 kaşık salça ilave edilir, 7 baş orta büyüklükte soğan bütün olarak etlerin arasına yerleştirilir. Pişen etler tek tek ayrı bir tencereye yerleştirilir, tel süzgeçten geçirilen et suyu ve tuz ilave edilerek bir taşım kaynatılır. Bir çay kaşığı baharat (yeni bahar) ilave edilerek servis yapılır.

Mantı

2,5 bardak un, bir yumurta ve yeteri miktar tuz konularak katı bir hamur elde edilir. Büyükçe pazılanarak dinlenmeye bırakılır. 200 g kıymaya, ince kıyılmış yarım demet maydanoz ve 1 adet soğan tuz, karabiber ve nane eklenir ve yoğrularak iç malzemesi elde edilir. Pazılar un yardımıyla 2 mm kalınlığında açılır. Enine ve boyuna 2 cm aralıklarla kesilerek ortaya çıkan karelerin içine bir miktar malzeme konulmak suretiyle kapatılır. Kaynamış tuzlu suya atılmak suretiyle pişirilir. Süzgeçle ayrı bir kaba alınan yemek üzerine sarımsaklı yoğurt ilave edilir. Yağ, salça, biber ve nane ile yapılan karışım üzerine dökülerek servis yapılır.

Bazlama

Mayalı hamurdan yapılan ekmek çeşididir. Un, ev mayası, kaynatılmış veya suyu çıkartılmış patates ezmesi bir miktar yoğurt ve tuz kullanılan bazlamanın yapılışı ise şöyledir. Elenen un yekpare ağaç gövdesinden oyulmuş tekne içine konulur. Teknenin boş bırakılan kısmına ev mayası, patates ezmesi, yoğurt ve tuz ilave edilerek hamur yoğrulur. Katı olması durumunda su ilave edilerek kulak memesi yumuşaklığına gelinceye kadar yoğurma işlemine devam edilir. Mayası gelmesi için üstü örtülmek suretiyle bir saat kadar bekletilen hamur büyük pazılar halinde tekneden alınarak el yaslağacı (el yaslı ağacı) kullanılarak açılır. Bir örtü üzerine alınan açılmış hamurlar üzeri örtülerek bir müddet daha bekletilir. Küllenmiş kızgın sac üzerinde pişirilen hamurlar soğuduktan sonra kullanılır.

Yağlı Gözleme

Un, su ve tuz ile maya katılarak elde edilen hamur mayası gelinceye kadar bekletilir. Küçük pazılar alınarak ince olarak açılır ve sac üzerinde pişirilir. Üzerlerine yağ sürülerek üst üste konulan ekmekler sıcak olarak servis yapılır.

Katmerli

Un ılık suda içine maya konularak hamur yapılır. Üzeri iyice örtülerek dinlenmeye bırakılan hamur, mayası gelince avuç içi büyüklüğünde pazılanır. Oklağaç (ince ve uzun oklava) yardımıyla kalınca açılan hamur içine sıvı yağ sürülerek katlanır. Araları yağlanarak birkaç kat yapılan hamur tekrar normal kalınlıkta açılır ve kızgın sac üzerine alınır. Pişerken de tekrar yağlanan ekmek hafif soğutularak servis yapılır.

Tarhana Çorbası

İki çeşit tarhana yapılmaktadır.

a. Un Tarhanası

Koyuca yapılan ayran, ekşimesi için biraz ısıtılarak un ve tuz katılmak suretiyle katı bir hamur elde edilir. Bir hafta kadar bekleyen hamur, sabah güneş doğmadan önce küçük parçalar halinde temiz örtülere dökülür. Güneşle birlikte tavlanan hamurlar un haline gelinceye kadar ufalanır. Güneşte iyice kurutulan tarhana temiz bez torbalarda muhafaza edilir.

Pişirilmesi: Malzeme olarak l kepçe tarhana, l kaşık yağ, l kaşık salça, biraz kıyma ve tuz kullanılır. Tarhana birkaç saat önce soğuk su ile ıslatılır ve arada karıştırılarak suyu emmesi sağlanır. Yağ ve kıyma birlikte kavrulur, üzerine salça ilave edilerek bir süre daha kavrulan malzemelere ıslanan tarhana ve su ilave edilerek topak olmaması için kaynayıncaya kadar karıştırmaya devam edilir. Gerektiği kadar tuz konulur ve koyu sarı bir renk alıncaya kadar kaynatılır. Tereyağı ve kuru nane kızartılarak üzerine dökülür ve servis yapılır.

b. Katıklı Tarhana

Domates, kuru soğan, biber salçası, dere otu gibi malzemeler ince ince doğranarak karıştırılır, birlikte haşlanır. Soğuduktan sonra un tarhanası gibi yapılır ve pişirilir.

Tarhana çorbası kış dönemleri ile Ramazan aylarının vazgeçilmez birinci yiyeceğidir. Özellikle Ramazanlarda içine ıslatılmış kuru bakla ilave edilerek yenmesi çorbaya ayrı bir lezzet katar.

Keşkek

Beyazlaşıncaya kadar dibekte dövülen buğdaya keşkek denilmektedir. Tereyağı ile kavrulan etin üzerine su, tuz ve keşkek konularak karıştırılmadan fırına verilerek pişirilir.

Mıkla

Tereyağı ile kıyma kavrulur, içine ince doğranmış kuru soğan eklenerek kavurmaya devam edilir. Baharat ve tuz katılarak kısık ateşte pişirilir. Pişen et göz göz açılarak buralara yumurta kırılır. Başka bir kapta eritilen tereyağı sıcak olarak üzerine dökülür ve kapak örtülerek bir süre daha pişirilir. Ateşten indirilen yemek servise hazırdır.

Tutmaç

Yarım kg un, yeteri kadar su ve tuz katılarak hamur yapılır. Üçe ayrılan hamur pazilenerek oklava aracılığı ile açılır ve 5 mm2 büyüklüğünde kesilir. Suyuyla bekleyen haşlanmış mercimeğin üzerine dökülerek iki taşım kaynatılır. Soğumaya bırakılan yemeğin üzerine, içine iki diş sarımsağın dövüldüğü bulamaç halindeki süzme yoğurt dökülerek karıştırılır. Yağ , salça, kıyma ve kuru nane ile yapılan sos dökülerek servis yapılır.

Bamya

Kaynar su ile ıslatılan kuru çiçek bamyanın salya yapmaması için ıslama suyuna biraz tuz katılır. Bamyalar dizgi ipinden çıkartılarak gerekli temizlik yapılır. Aynı tencerede ince kıyılmış soğan, yağ ve salça konularak kavrulur, üzerine pişmiş kuşbaşı et ilave edilir ve biraz daha karıştırılarak kaynamış su konulur. Tencerenin kapağı kapatılarak kısık ateşte pişmeye bırakılır. Pişerken tuzu katılır. Serviste arzuya göre limon bulundurulur.

Yumurta Tatlısı

12 adet yumurta sarısı ve beyazı ayrılarak farklı kaplara konulur. Yumurtanın beyazı kar rengini alacak şekilde çırpılır ve koyulaştırılır. Yumurtanın sarısı da ayrı bir kapta iyice çırpılır ve yumurtanın beyazına katılır. 2 kaşık un irmiği ilave edilerek karıştırılır. Yağlanmış kalıplara dökülerek önceden kızdırılmış fırına sürülür. 150 °C'de 35 dakika pişirilir ve soğutmaya bekletilir. Bir tencereye 4.5 su bardağı su konur ve kaynatılır. Kaynadıktan sonra 5 su bardağı şeker ilave edilir. Koyuluncaya kadar kaynatılır. Şerbet soğutulmaya alınır. Tatlıya şerbet ılık olarak ilave edilir ve servise sunulur.

Hoşmerim

Tavanın içine 500 gram tereyağı konulur ve eritilir. 500 g un ilave edilerek pembeleşinceye kadar kavrulur. İçine kaynatılmış yarım bardak sıcak su ve 1 kahve kaşığı tuz konularak bir iki defa çevrilir. Ocaktan indirilerek servis tabağına konur ve soğutulur. Üzerine 1,5 su bardağı bal dökülerek servise sunulur.

İÇECEKLER

Kızılcık Şurubu

Malzemeler; kızılcık, şeker, su. Suda kaynatılan kızılcıkların posası alınarak, süzülen su ile kaynatma işlemine devam edilir. Koyu hale gelince isteğe göre şeker ilave edilir. 15-20 dakika daha kaynatıldıktan sonra soğutma işlemine geçilir. Konsantre hale gelen karışıma su ilave edilerek servis yapılır.

Geleneksel oyun ve sporlarımız

SEYİRLİK OYUNLAR

Çankırı'ya özgü çok çeşitli seyirlik oyun ve orta oyunu mevcuttur. Oyunlarda kılık değiştirme, makyaj yapma, maske takma ve çeşitli donanımların kullanıldığı görülür. Seyirlik oyunlarda hayvan simgelerine rastlandığı gibi Arap, Acem, Çingene gibi tiplemelere de rastlanır. En yaygın olan seyirlik oyunların başında "Bağbozumu", "Samıt (Lal) Oyunu", "Deve Kıpti Oyunu" ve bir çeşit spor türü olan "Cirit Oyunu" gelir.

OYUN-SPOR

Çocuk Oyunları

Çocuk oyunları kız-erkek karışık ya da ayrı ayrı oynanır. Bu oyunların bazıları "Yeralma Oyunu", "Tekerleme Oyunu", Bu oyunlardan Tekerleme Oyunu aynı zamanda büyükler tararından Sohbetlerde de oynanır. Oyun, soru sorma ve cevap verme üzerine kurulmuştur. Temel espri, cevap veren oyuncunun her soruya aynı harflerle başlayan cevaplar vermesidir. Örneğin;

-Nereden geliyorsun?
-Ankara'dan.
-Nereye gidiyorsun?
-Adana'ya.
-Yükün nedir?
-Arpa.
-Bineğin nedir?
-At.
-Sevdiğinin adı ne?
-Asiye
-Sen onun neresini seversin?
-Alnını.
-O senin nereni sever?
-Ayaklarımı.
-Ona darılınca ne dersin?
-Aygır.
-O sana danlınca ne der?
-Ayı.
-……….
-……….

Oyun A harfinden başlayarak Z harfine kadar devam eder. Her harf bitiminde soru soran ile cevap verenin o harfle başlayan birer atasözü söylemesi gerekir.

Çıngıştak- Yere çakılan kazık üzerine dönebilecek şekilde uzunca bir ağaç yerleştirilir. çocuklar ağacın iki ucuna oturarak dönerler. Kazıkla ağacın temas yerine iyi dönmesi ve ses çıkarmaması için yağ sürülür

HALK OYUNLARI

Çankırı’da halk danslarını üç ana grupta incelenebilir. Bunlar :

a) Geleneksel Halk Dansları.
b) Seyirlik oyunlar.
c) Sohbet oyunları.

Sohbet/Yaran toplantıları içinde her üç gurup oyunu görmek mümkündür. Sohbet adeta halk oyunlarının bir çıkış ve tatbik toplantısı özelliğini taşır. Zaten Çankırı kültüründe sohbet toplantıları temeli oluşturmaktadır.

SEYİRLİK OYUNLAR

Ayı, Bağ Bozumu, Cirit, Çingene Ağası, Deve, Deve Kıpti, Elekçiler, Güreş, İdam, Kız Kaçırma, Samıt-lal

Seyirlik oyunlarda güldürü, dikkat, zeka ve surat esastır.

SOHBET OYUNLARI GF

Dilsiz, Esir Alma, Eş tutma, Lep; Beyk, Şildir Şip, Tura, Yüzük

OYUNLARDA KIYAFET

Bacakta zıvka adı verilen bir nevi pantolon, belde ise kalın işlemeli kuşak, sırtta ise yarım kollu cepken yer alır. Gömlek olarak kırmızı renk mintan, baş ve boyunda poşu, ayaklarda ise yumuşak mes vardır.

Gelenek ve göreneklerimiz

Doğum Âdetleri ve Törenleri

Doğum zamanı yaklaşınca evin her tarafı temizlenerek güneş gören odalardan birisi süslenir. Çocuk doğduğunda göbeği kesilerek tuzlanır. Tuzlama işlemi yapılmadığı takdirde çocuk büyüdüğünde vücudunun kokacağına inanılır. Kundaklama sırasında çocuğun göbeğine kül konularak bir çeşit mikroplara karşı koruma uygulanır. Eskiden çocuğun altına toprak serilir ve en az bir yaşına kadar ara bezi kullanılmadan sarılırdı.

Çankırı'da eskiden beri yaygın olan bir gelenek, doğumdan sonra annenin başına bir kırmızı kurdele, çocuğa da kırmızı bir başlık geçmektir. Perilerin kırmızı rengi çok sevdiği, bu sebeple de kırmızı giyenlere bir zararının dokunmayacağı inancından hareketle yapılan bu uygulama bugün de görülmektedir. Çocuğun yatak ucuna bir mavi (gök) boncuk ve altın "Maşallah" takılır. Doğan çocuk erkekse hemen babasına haber verilir ve yakın çevresindeki insanlar bir iki gün bayram yaparlar. Kız doğduğu takdirde doğum olayı fazla önemsenmeden geçiştirilmeye çalışılır. Bir gün sonra yakın akrabalar ile komşular çocuk ziyaretine gelerek yakınlık derecelerine ve ekonomik durumlarına göre altın takar veya bir kutu şeker getirirler. Çocuk ziyaretine gelenlerin temennileri "oğul yaşı uzun olsun, Allah analı babalı büyütsün, kısmeti bol olsun, aklı üstünde büyük adamlar olsun, anasına, babasına hayırlı büyüsün" şeklindedir. Evde helva yapılır ve ilk olarak doğum yapan anneye ikram edilir. Ayrıca gelen ziyaretçilere sıcak Loğusa Şerbeti ikram edilir. Ziyaretçiler ziyaret bitiminde çocuğa nazar değmernesi için üzerlerinden ya da başlarından kopardıkları herhangi bir şeyi annenin yanına bırakırlar. Nazar değdiğine inanılan çocuk için de tütsü yakmak, kurşun dökmek gibi işlemler uygulanır. Doğan çocuk Al Basmak inancından dolayı kırk gün yalnız bırakılmaz. Kırk Basmaması için yeni doğum yapmış kadınların çocuğu görmesine izin verilmez.

Anne, üç gün boyunca Kavurma Bulamacı da denilen un çorbası ve helva ile beslenir.

Evlenme Âdetleri ve Törenleri

Bugün için büyük yerleşim merkezlerinde yaşayanların büyük birçoğunluğu düğün törenlerini belediye nikâh veya düğün salonlarında yapsalar da geleneksel düğün törenleri gerek köylerde gerekse şehirde sürmektedir.

Düğün törenlerindeki farklılığa paralel olarak ilk tanışma ve evlenmeye karar verme süreci de farklılık göstermektedir. "Görücü usulü" denilen yöntem Çankırı ve çevresinde hâlâ ağırlığını korumakta ise de sosyal yaşamda kadının öneminin artması ve yüksek öğrenim gören gençlerin sayısındaki çoğalmanın doğal sonucu olarak "tanışarak evlenme" de yaygınlaşmaktadır.

Yok olmaya yüz tutan evlenme adetlerinin başlangıcı, erkek çocuğun bu isteğini belirtmek için yapmış olduğu bir takım hareketlerle başlar. Evlenme çağına gelmiş olan delikanlılar, isteklerini çeşitli yöntemlerle büyüklerine hissettirirler. Bu yöntemlerin başında huysuzluk yapma ve geçimsiz olma ve anne veya babanın ayakkabısını kapı eşiğine çakma gelir. Bunun üzerine anne ve babalar, ya sosyal çevrede uygun bir kız aramaya, ya da gördükleri veya olumlu özelliklerini işittikleri genç kızları büyüklerinden istemeye hazırlanırlar.

İlk önce kadınlar kızı görmeye giderler. "Küçük dünürlük" diye adlandırılan bu törenin ardından sıra "büyük dünürlüğe" gelir. "Söz kesilip" şerbetler içildikten sonra nişan töreni için gün kararlaştırılır.

Nişan töreni genellikle Cuma günü yapılır. O gün oğlan tarafına mensup kadınlar çeşitli bohçalar içinde kız tarafında hediyeler götürür. Eğlence devam ederken oğlanın annesi ortaya bir kumaş serer, kız bu kumaşa basarak içeriye girdiğinde ise nişan yüzüğünü takar. Daha sonra ise kız, kaynanadan başlayarak büyüklerin ellerini öper. Bu arada kıza çeşitli hediyeler verilir, şerbet içilir. Köylerde nişan törenlerinde;

Altmış arşın feracemin şeridi
Yüreğimde yağ kalmadı eridi
Benim yarim şu cihanda bir idi
Ağlama yavrum kaderin böyledir
Bacımızı günden yanlı deldiler
Avlumuza koyun gibi oldular
Babanın elinden seni aldılar
Ağlama yavrum kaderin böyledir
İstanbul'dan ayva gelir nar getir
Sırma kemer ince bek dar getir
Senden ayrılması bana zor gelir
Ağlama yavrum kaderin böyledir
türküsü söylenir.

Resmî nikâhın dışında, "imam nikâhı" denilen dinî tören genellikle kız ve oğlanın vekilleri aracılığıyla yapılır. Düğünden bir gün önce kız evinde bayanların katıldığı kına yakma töreni yapılırken damat ve erkekler de köy odasında ya da uygun bir kapalı mekânda "tıraş" için bir araya gelirler. Bu arada çeyiz nakledilmiş ve sağdıç belirlenmiştir. Düğün, kız evine oğlan evi tarafından yağ, un, pirinç ve şekerden oluşan "okuyucu harcı"nın gönderilmesiyle başlar. Bu arada düğün evine bayrak dikilir ve kapı önünde davulla zurna eşliğinde halay çekilmeye başlanır.

Genellikle Pazar gününe denk getirilen gelin çıkarma öncesinde gelin giydirilerek hazırlanır. Gelinin yanında gidecek olan iki yenge belirlenir. Oğlan tarafına mensup kadınlar gelini almaya geldiğinde gelinin erkek kardeşi veya babası tarafından beline kuşak sarılarak içine para konur. Evden çıktığı sırada da başının üstünden bozuk para, arpa, buğday vs. atmak âdettir. Bu arada başta kayınbaba olmak üzere evin büyükleri ve hoca oğlan evinin kapısında veya avluda beklemektedirler. Gelin geldiğinde burada da kayınbaba tarafından başına bozuk para, arpa, buğday vs. atılır. Bu arada avluda bulunan misafirler kayınbabaya "gelin kapıdan içeri girmiyor!" şeklinde yan şaka sözler söyleyerek gelin için bir vaatte bulunmasını sağlarlar. Kayınbaba da bunun üzerine ekonomik gücünün elverdiği herhangi bir şeyi geline hediye edeceğine dair söz verir. Gelin içeri girdikten sonra kaynanası "hoş geldin" demek için yanına girer.

Güvey ise bu arada sağdıcı ve arkadaşlarıyla birlikte "güvey gezmesi" yapar, köy odasında tertip edilen eğlencelere katılarak vakit geçirir. Akşam yemeği yendikten sonra cemaatle birlikte namaz kılmak için camiye giden güvey, buradan ilahîler eşliğinde gerdeğe gireceği eve getirilir. Kapı önünde hoca tarafından okunan dualardan sonra damadın sırtına vurularak gerdek odasına sokulur. Bu arada su dolu bir testinin kırılması âdettendir.

Ölüm Âdetleri ve Törenleri

Ölen kişinin çenesi ve ayakları bağlanarak üstüne bıçak, makas vb. konur. Akrabalarına ve komşularına haber verilir. Ölüm gece olmuşsa sabaha kadar başında beklenir. Bu arada ölü evinde yas tutulup, ağıtlar yakılır.

Cenaze yıkanırken minarelerden "Sela verilerek" ölüm olayı duyurulur. Yıkanma ve kefenlenme işleminden sonra tabuta konulan cenaze eller üstünde camii yanındaki musalla taşına götürülür. Tabutu eller üstünde taşımanın sevap olduğu inancından hareketle herkes cenazenin taşınmasında görev almaya çalışır. Ölümün yedinci, kırkıncı ve elli ikinci günlerinde Kuran okunur ve dualar edilir.

Nüfus

Yıllara göre köy nüfus verileri
2007
2000 113
1997 88

Ekonomi ve giyim-kuşam

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.Yaşayanların çoğuda bağkur emeklisidir.

GELENEKSEL GİYSİLER

  1. Baş giysileri : Yemeni/ çember, fes, taç, erkeklerde poşu
  2. Üst Giysiler : Harmani, salta, çuha, hırka, fermane, erkeklerde Cepken, yelek, içki/mintan.
  3. Alt Giysiler : Şalvar, don, erkeklerde; zıvka, çakşır
  4. Bütün Giysiler : Çarşaf, üç etek, kaftan, bindallı, entari, cübbe feraca.
  5. Ayak Giysileri : sarı pabuç, çedik yemeni, çarık, mest, çepik, lapçin, merkap ve çorap
  6. Takılar : Kemer, iğne, kremise, küpe, yüzük, bilezik, beşibirlik.

ERKEK GİYSİLERİ

Poşu- Her iki ucu sarkacak şekilde başa sarılır. Çizgili renkli ve ipekli kumaştan mamüldür.

İçlik/İşlik/İç Gömleği- Üzeri simli ipekli kumaştan yapılmıştır.

Cepken/Cepkin-Lacivert veya koyu renkli kolsuz sırma veya sim işlemelidir. Kol kısmı omuzdan bileklere kadar uzanır.

Avcı yeleği biçiminde sırta giyilir. Kolların kısım kenarları çeşitli motiflerle işlenmiş, ön kısımda iki ayrı yanda iki büyük vazo çiçek desenli sırtta ise büyükçe vazo ve çiçek stilize edilmiştir.

Vızka/Zıvka- Paçası dar, orta ve arka kısmı kabarık yan kısımları siyah şeritle süslü, önü arkası büzmeli şalvar.

Don- Lacivert renkli, önü arkası büzmeli, cepleri yandan ve cep üstleri simli paça çevresi sarı çiçek motifli ve işlemeli uçkurlu donun sağ ve sol dış kenarları belden aşağı kadar üç sıra işlemeli.

Çakşır- Bir nevi don, pantolon karışımı giysi

Şalvar- Bel kısmı uçkurla tutturulmuş ayak bileği kısmı dar, ortası geniş pantolon yerine giyilen giysi.

Cübbe- Boydan boya giyilen, düğmesiz, genelde koyu renkli

Mintan- Pamuk ya da ipekten mamül, ön kısmı açık, kaytanla çaprazvari tutturulmuş.

Şal/Kuşak- Değişik renkli, ipekten dokunmuş, Selçuklu motifli, uçları püsküllü, bele sarılır.Tosya kuşkağıda denir.

Yelek- Omuz başları boyun ve kol çevreleri sarı sim işlemeli, önde etrafı çiçek motifli iki cep ve altta altı düğme bulunur.Çuval/keten kumaşından mamul lacivert renklidir.

Silahlık- Bele sarılır.

Çedik- Ayak burunları kalkık ve topuksuz ayakkabı

Çarık- ham deriden mamul, tasmayla büzülmüş ayakkabı,

Yarım Topuk Kundura- Hafif ve altı köseleden yapılmıştır.

Bunlardan başka Mestlapin-Mest-Lapçin-Merkop-Kundura adları verilen çeşitli ayakkabılar giyilir.

GELENEKSEL ERKEK GİYSİSİ

Başta fes üstüne ince ve renkli kumaştan mamul poşu, kışın sadece gözlerin görüldüğü örme. Sırta ise işlemeli kumaştan yapılmış keten içlik/göynek/gömlek, avcı yeleği biçiminde koyu renkli ceket yerine giyilen kolsuz yakaları ve kenarları sırmalı cepken. Ceket veya kollu fermane. Altta ise Şalvar/zıvga/ zıpka adı verilen önü arkası büzmeli şalvar/pantolonumsu giysi. Ayaklarda yünden örülmüş dizlere kadar uzanan renkli veya beyaz desenli çorap. Esnaf ise belde Tosya kuşağı, topuk kısmı basık efe işi yemeni.

GÜNÜMÜZDE ERKEK GİYSİSİ

Başta kasket, ceket içinde gömlek kazak veya yelek ve altta pantolon, Ayakta ise normal pabuç olduğu gibi naylon bileşimli pabuçlar, lastik giyilir.

KADIN GİYSİLERİ

Saçlar-Uzun ve tek örgülü

Fes genelde kırmızı renkli, ön taraf bütün alının hizasına gelecek şekilde altın ile kaplı. Üstüne oyalı yemeni veya çevre örtülür. Fesin püskülü bele kadar iner, fesin alt bölümünün olduğu gibi ön üst bölümündü altınla çevrilidir. Üst ile alt ön boşluk kısımda takı vardır.

Yazma- püsküllü, pullu fes üstüne örtülür.

Yemeni/Çember/Çevre-Etrafı oyalı, siyah renkli genelde gençlerin beyaz, yaşlıların siyah renkte kullandığı kenarları işlenmiş baş örtüsü, altına fes giyilir.

Taç/Tavus kuşu biçimli kartondan kesilir. Düğünlerde kaftan ve bindallı ile birlikte giyilir. Ortasına elmas veya mücevher dikilir.

Hermani/Salta-Kadife veya çuhadan yapılır. Üzeri sırma işlemelidir. Üç etek üzerine belden yukarı giyilir. Boyu bele kadar uzanır. Kol ağızları ve yakalar özenle sırma işlemelidir.

Bindallı-Yörede en hakim giysilerden birisidir.Tek parçalı ve belden kesiksizdir. Mor veya bordo kumaştan yapılmış üstü altın renkte sim veya sırma ile işlenmiştir. Gümüş ve altın kemer aksesuarını oluşturur. Yaka kısmı biraz açık ve kollar bilek kısmında genişler.

Telli-Entari türü giysilerdendir. Kendinden simli, desenli ve ipek kumaştan yapılmıştır. Gümüş veya altın kemer aksesuarı tamamlar.

Okkalık- varlıklı aile giysilerindendir. İşlemleri altın veya gümüştendir.

Fermane-siyah, bordro,mor renklerden oluşan kadifeden dikilir. Üç eteğin üzerine giyilir. Sırma ve simle işlenir, motifler oldukça albenilidir. Kollar uzun, yaka ise diktir.

Önden açık ve yakalar kapalıdır.
Çuha-üç etek üzerine giyilir.
Çuha hıka-üç etek üzerine giyilir.
Çarşaf/Ferace-Çoğunlukla siyah renklidir. İki parçadan oluşur, bütün vücudu örter.

Gömlek-Hakim yakalı, sol omuzlar düğmeli, önde yaka altında dört adet düğme ve düğme çevresi ile kollar kurşuni işlemeli, patiskadan mamül olup kolları düğmesizdir.

İçlik-ipekli veya pamuktan mamül iç giysi.

Kuşak-Günlük kıyafette bele sarılır, uçlarında bağlamaya yarayan bağcıklar bulunur.

Şal-Çeşitli desenlere sahip bir nevi geniş kuşaktır.

Kaftan-Bindallı- Boy uzunluğunda, boydan boya giyilir. Baştan aşağı sırmalarla işlenmiştir.

Önlük-Kuşak üzerine bağlanır, genelde koyu renkli ve üst uçlarında bağcıkları vardır.

Don-Genelde basmadan mamül ve renklidir. Üç eteğin altına giyilir. Paça kısmı dar diğer kısımlar geniştir. Bele uçkurla tutturulur.

Eyüpözü Köyü'nün Kalıplaşmış Sözleri

ATASÖZLERİ ve DEYİMLER

Çankırı'da atasözleri ve deyimler, bireylerin yaşadıkları olaylardan elde ettikleri deneyimlerin özünü oluşturur. Aynı zamanda kuşaktan kuşağa aktarılan bazı atasözleri bugün bile geçerliliklerini korumaktadırlar. Hemen hemen tamamı didaktik özelliğe sahip olan atasözleri ve deyimlerin bazıları şunlardır:

BİLMECELER

Yöre halkının fiziksel çevreyi algılamalarının folklorik anlamdaki ürünlerinden olan bilmeceler, özellikle kırsal kesimde bir eğlence ve eğitim aracı olarak varlıklarını sürdürmektedir. Bilmecelerdeki bir diğer özellik de bölgeye özgü sözcük ve ağız özelliklerini bünyelerinde bulundurmasıdır. Bu bilmecelerden birkaçı şöyledir:

Ahi gelür vahi gelür (Adamlar)
Muz meydanı gelür (İskemle)
Düz meydanı gelür (Sofra bezi)
Guyruklu durnalar gelür (Gaşuk)
Çukur şadurvan gelür (Çorba)
Bohçacu çengü gelür (Dolma)
Sakallı kız gelür (Tel kadayıf)
Tosyalı Memed Ağa gelür (pirinç pilavı)
Dışı gön gibi içi gan gibi (Karpuz)
Gad gad emme börek değül / Yenür emme datlu değil (Soğan)
Gad gad gadayıf
Kadı kızı pek zayıf
Vallaha zayıf billaha zayıf
Bi gözü var, bi gözü yok (İğne)
Dam ardına saç kodum / Geleni gideni aç godum (Oruç)
Garanlık yerde cim-cort (Damla)
Gaftanı gara Gömleği saru İçinde bi gocagaru (Kestane)

DUA-BEDDUALAR (İLENÇLER)

DUA
Hacı sofrası olsun
Kökü bir dalı bin olsun
Ekenin, dikenin, mülk sahibinin canına değsin
Kazananlara Allah uzun ömür versin
Allah eksik etmesin
Allah razı olsun
Allah çok versin
Allah gönlünün muradını versin
Kolay gelsin
Allah zihin açıklığı versin
İLENÇLER
Gözün çıksın
Dizin dursun
Allah belanı versin
İri gömlek yerine, ufak gömlek görmesin ya rab
Muradına erme
Salın gıcır gıcır gitsin
Senden olanlarda sana etsin
Öküz kulağından, oğlan bileğinden yapışmasın
Gittiğin yoldan gelmeyesice
Gözün kör olsun
Ahirin kör olsun
Ahirin kör gelsin
Erme
Yiğit iken yıkıl
Yiğit arkan yerlere gelsin
Gavurun bebesi

Altyapı bilgileri

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamaktadır. Köyün içme suyu şebekesi ve kanalizasyon şebekesi vardır. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol stablize olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.Köy halkının çoğu istanbulda yaşamaktadır. Yzaın köy nüfusu artmaktadır.İstanbuldaki ailelrrin çoğu evlerini yeniden yapmıştır.

Dış bağlantılar

This article is issued from Vikipedi - version of the 9/13/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.