Hristiyan Bilim

Hristiyan Bilim
Kurucu Mary Baker Eddy
Merkez ve ana kilise İlk Bilimci İsa Kilisesi (1879'da kuruldu), Hristiyan Bilim Plazası, Back Bay, Boston
Temel metinler Mary Baker Eddy, Bilim ve Sağlık (1875) ve Ana Kilisenin El Kitabı (1895)
İbadethane sayısı ABD'de 1100 , diğer ülkelerde 600 kilise.
Websitesi
christianscience.com

Hristiyan Bilim çağımızda kurulmuş olan özellikle Batı medeniyetinde ortaya çıkan dinî akımlardan Yeni Düşünüş ailesine mensup bir mezheptir. Mary Baker Eddy (1821-1910) tarafından 19. yüzyılda ABD'de insanlara sunuldu. Bu konulara ilk kez, 1875'te yayımlanan Science and Health (Bilim ve Sağlık) kitabında değindi. Bu kitap Eddy'nin kurduğu mezhebin İncil'le birlikte diğer kutsal kitabı oldu. Dört sene sonra Eddy, Boston'da İlk Bilimci İsa Kilisesi'ni kurdu.

Mezhebin yaygın olduğu 1936'da yapılan bir sayımda ABD'de 270 bin civarında Hristiyan Bilim mensubu vardı. 2010'da ABD'de 1100, diğer ülkelerde 600 civarında Hristiyan Bilim kilisesi ve dünya genelinde 100 bine yakın Hristiyan Bilimci mevcuttu. Bu nevzuhur mezhebin, Hristiyan Bilimciler olarak bilinen, bağlıları ruhanî gerçekliğin asıl gerçeklik, maddî âlemin ise bir yanılsamadan ibaret olduğunu kabul eden felsefi ideacılığı benimserler. Onlara göre hastalıklar ve ölümler hatalı inançlardan kaynaklanan yanılsamalardan ibarettir. Hastaların ilaç kullanımıyla değil, o yanlış inançları düzeltecek özel dua uygulamalarıyla tedavi edilmeleri gerektiğine inanırlar. 1880'lerden 1990'lara kadar geniş bir dönemde, tıbbi tedavinin ve aşı gibi hıfzısıhha uygulamalarının reddedilmesi bazı yetişkinlerin ve çocukların ölmesine sebep oldu. Bazı ebeveynler ve çocuk sahibi olmayan yetişkinler bu yaşananların müsebbibi olmaları iddiasıyla kasten veya ihmalle adam öldürmekten yargılandılar. Bu davalardan bazıları mahkûmiyetle sonuçlandı. 2010'da Kilise'nin bir sözcüsü, Kilise'nin günümüzde bu tür vakaların yaşanmasına müsaade etmeyeceğini beyan etti. Eddy, zamanında Hristiyan Bilimci şifacılığa tıbbi ilaçların dahil edilmesine kesin olarak karşı çıktıysa da buna rağmen Kilise 2000'li yıllardan beri maddî tıbbı, ruhanî tıbba bir alternatif olmamak üzere, sadece yardımcı bir kültür olarak dahil etme çabasındadır.

Hristiyan Bilim Yayın Cemiyeti, Christian Science Monitor 'ın da dahil olduğu birkaç sürekli yayını yayımlamaya devam ediyor. Christian Science Monitor, 1908'de kurulan, 1950'den itibaren birkaç Pulitzer ödülü almış uluslararası itibara sahip bir haber kuruluşu.

Tarihí gelişimi

Tarihí arka plan

Hristiyan Bilim ve Fizikötesi ailesi

Caroline Fraser, ABD tarihinin, kişinin enfüsi gücünü kutsallaştıran dinî grupların tarihi olduğunu, bu gruplardan bazılarının Anglikan Kilisesi'nden ayrılan tarikatların bölünmesinden doğan tarikatlar olduğunu savunurken, New England'ı örnek çalışma sahası olarak ele alır. Birinci ve İkinci Büyük Uyanış (sırasıyla 1734-1740 ve 1820-1860) olarak bilinen, 18. ve 19. asırların Protestan Hristiyan reform dönemlerinde yeni düşünce ekolleri doğdu ve yeni tarikatlar ve hizipler filizlendi. Hristiyan Bilim de bunlardan birisidir. Bunun dışında Yeni Düşünüş, Millerizm, Mormonluk, Yedinci Gün Adventistleri, Shakerlar, Yeni Kiliseciler, Birlemeciler grupları ortaya çıktı. Bunlarla eşzamanlı olarak astrolojiye, homeopatiye, manyetizmaya ve hipnotizmaya ilgi arttı. Ayrıca beslenme tercihlerinin (diyetin) kişinin bedeniyle ve manevi dünyasıyla olan alakası da bu dönemde Batı'da revaç bulmaya başladı. Fraser bu dönemi tasvir ederken "manevi yaşamda özgürleşme ve manevi yaşamda kaos" nitelemesini yapar.

Hristiyan Bilimci ve Fizikötesi eksenli nevzuhur mezhepler ailesi, akademik dünyada New Thought (Tr. "Yeni Düşünüş") adıyla anılır oldu. John Saliba'ya göre Hristiyan Bilim ve Yeni Düşünüş birebir örtüşmüyor, bu yüzden de biri diğerinin yerine zikredilemez. Yeni Düşünüş kategorisi içinde Hristiyan Birlik Ekolü, Birleşik Dini Bilimler Kilisesi ve İlahi Bilimler Kilisesi de var. Bütün bunların savunduğu ortak düşünce insan zihninin, fiziki sağlığın anahtarı olduğu ve Saliba'nın da yazdığı gibi Tanrı gibi olmanın insanın nihai gayesi olması gerektiği inancıdır. James R. Lewis "science" (Türkçesi "bilim") kelimesinin bu gruplar tarafından ve Scientology, Şuur Bilimi toplulukları tarafından, 19. asırda ve 20. asrın başlarında pozitif bilimlerin adeta din gibi benimsenişine atfen, tasvip edildiğini dile getirir. Onlar, uhrevi kurtuluşa odaklanmak yerine, bilimsel yöntemle elde edilmiş her keşfi, insanların hayatlarını iyileştirmeyi sağlayacak yeni manevi kurallar olarak hayata tatbik etmeyi savunuyorlar.

Dell deChant'a göre Yeni Düşünüş, kökenleri Eflatun'a kadar giden, mutlak gerçekliğin duyularımızın algıladığının ötesinde olduğunu savunan felsefi ideacılığın çağımızdaki rağbet edilen bir şekli olarak ABD toplumunda yerini aldı. İlk ortaya çıktığında Zihinsel Tedavi ve Şuur Bilimi olarak da bilinen Yeni Düşünüş'ün kilit önemdeki düşünsel temelleri New England mentalisti Phineas Parkhurst Quimby'nin (1802-1866) düşüncelerine ve Eddy'nin 1880'lerdeki öğrencisi Emma Curtis Hopkins'in düşüncelerine dayanıyor. Mezhebin kurucusu Eddy, vaktiyle, Quimby'den fikir hırsızlığı yapmakla suçlandı. Emma Hopkins (1849-1925) Christian Science Journal'ın eski yayın yönetmenlerindendi, kendisi aynı zamanda Yeni Düşünüş ekolünün kurucusudur. DeChant, Yeni Düşünüş'ün çekirdeğini iyiliğin kádir-i mutlaklığı inancının oluşturduğunu dile getirir.

DeChant, ideacılığa yoğunlaşan, kendi kurduğu akımın rengini belli edecek şekilde adına "Hristiyan" sıfatını ekleyen Eddy'nin Yeni Düşünüş'ün gelişimine belirgin bir katkısının olup olmadığını sorgular. Eddy'nin şifacılara özgü bir eğitim programı hazırlaması ve hareketinin sesini kamuoyuna duyurmak için çağa uygun yayın araçlarını kullanması, Hristiyan Bilimciler ile Yeni Düşünüş arasındaki önemli birer farktır. İki hareket de hastaların manen iyileştirilmesini esas almasına rağmen Yeni Düşünüş, madde alemini de gerçekten mevcut olarak kabul ederken Hristiyan Bilim madde alemini gerçekte var olmayan bir yanılsama olarak görerek göz ardı eder. Neticede, Yeni Düşünüş'ün şifacıları hastalıklarla savaşırken ilaç kullanmaya karşı çıkmazlar.

Mary Baker Eddy

Mary Morse Baker olarak 16 Temmuz 1821'de New Hampshire'ın Bow kentinde dünyaya geldi. Üç erkekten sonra dünyaya gelen üç kızkardeşin en küçüğüdür. Ailesi Protestan ve cemaatçiydi. Babası Mark Baker (ö. 1865) dinine çok bağlı biriydi. Fraser ondan, dindar ve her sabah ve her akşam ailesine -o da onlara katılarak- uzun dualar, ibadetler yaptıran biri olarak bahseder. Onun zamanındaki kadınlarda çok yaygın görüldüğü üzere Eddy, resmi bir eğitim almadı. Bununla birlikte, evde uzun vakitler kitap okurdu.

Eddy çocukluğunu ve ilk gençliğini -kendisi ve tanık olanların yaptığı teşhislere göre- kronik hazımsızlık, sinir ağrısı, mide pamukçuğu, omurilik iltihabı hastalıklarıyla mücadele ederek geçirdi. Edebiyat eleştirmeni Harold Bloom, 1992'de Eddy'yi "olağan dışı bir insan enkazı, klasik ölçülerde abidevi bir histeri hastası, 19. asrın sinir hastalıklarını kendinde toplamış biri" olarak sert bir dille eleştirdi. Fraser, çocukluktan kazanılan bir davranış biçimi olarak, Eddy'nin, dikkatleri üzerine çekmeye yarayan bir yöntem olduğuna kanaat getirerek çok ciddi bir hastalığın pençesine yakalanmış gibi yapıp sonra da çabucak iyileştiğini öne sürer. 1907-1908'de Eddy hakkında 14 makalelik sert bir eleştiri dizisi yayımlayan McClure dergisinin derlediği hatıralara göre, Eddy hastalandığında babası atına atlar, doktor Ladd'i getirmek üzere onun hánesine doğru dört nala atını kırbaçlayarak sürer ve bir yandan da heybetli sesiyle bağırırdı: "Mary ölüyor!"

Hristiyan Bilimciler, Eddy'nin histeri hastası olarak nitelendirilmesini cinsiyetçi ve ádil olmayan bir niteleme olarak görürler. Histeri hastası nitelemesi, Hristiyan Bilimci yazar Jean A. McDonald'ın anlatımıyla 19. asır ABD'sinde kadınların aleyhinde sık sık dile getirilen basit fikirli ve ancak delilik ürünü sayılabilecek bir biyolojik etiketlemedir. Eddy, kurduğu aykırı mezheple, o sırada erkeklerin egemenliğinde olan iki güçlü toplumsal sınıfın açık hedefi háline gelmişti: din adamları ve tıp çevreleri. Eddy'nin 1888'de Kilise'nin itibarını korumak için kurduğu Yayın Komitesi'nin eski üyelerinden Stephen Gottschalk (1931-2005), 2001'de, Eddy'nin gerçekten ciddi bir hastalık yaşamış olduğuna ve trajik kişisel kayıplar yaşadığına dikkatleri çekmek istedi.

Eddy henüz 23 yaşına basmadan kocası vefat etmişti. Altı aydır evliydiler ve Eddy hámileydi. Kocasının ölümüyle tamámen yoksul duruma düştü. Oğlu dört yaşına geldiğinde, annenin sağlığı kötü durumda olduğu için oğluna bakamayacağı gerekçesiyle, oğlunu vesayet altına aldılar. Onun bu vesayet tesisini engellemeye muktedir olup olmadığı konusunda muhtelif rivayetler var. İkinci kocası, 13 yıllık evlilikten sonra onu terkederken çocuğun yasal vasisi olacağına söz verdi. Kilise'nin iddiasına göre o yıllarda ABDli kadınlar çocuklarına vasi olarak atanamıyordu. İkinci eşinin sözünde durup durmadığı bilinmiyor. Bilinen tek şey, Eddy'nin, oğlu otuzlu yaşlarına gelene kadar onunla görüşemediğidir. Üçüncü eşi Asa Gilbert Eddy, evliliklerinden beş sene sonra öldü. Eddy'nin hayat hikayesini kaleme alanlardan Gillian Gill, bu kişisel kayıpların Eddy'yi aile hayatından soğuttuğunu ve belki de öyle olmasaydı toplumsal çalışmalarının önünde bir engel olacağını öne sürer.

Onu tanıyanların anlattıklarının hülasası, Eddy'nin karizmatik, insanları etkisi altına alma yeteneği olan ve etrafındakilere sadakat aşılayan biri olduğudur. Onunla ilgili olarak bir öğrencisi şunları kaleme aldı:

Sınıfa girdiğinde... hafifçe yükseltilmiş olan kürsüye vardı ve dönüp bizimle yüz yüze geldi. Küçük siyah taşların yoğun şekilde işlendiği ithal satenden bir elbise giymişti. Taş döşeli siyah saten ayakkabıları, ve üzerinde bulundurmayı ihmal etmediği nadir harika elmasları... Narin, zarif ve hassas tutumu ve zarif güzelliğiyle karşımızda durdu. Kendisi ilahi yetkiyle vasıflandırılmış bir öğretici inancı içerisinde sınıfının karşısındaydı... En son sırada oturan öğrencisine döndü ve şimdi onu anlamak için doğrudan zihinsel bağlantı kurmaya başladı, en basit anlatımla onun düşüncelerinin kapısını tıklattı. Sanki onunla aralarında bir soru-cevap yaşanmış gibi. Peşinden, sıradaki öğrenciyle aynı tarzda bir iletişim kurdu. Sınıftaki bütün öğrencilerle teker teker bu zihinsel iletişimi kurdu. Saf zihinsel iletişimde hiçbir kelime seslendirilmedi.

Mezhebin kuruluşundan itibaren, en yakın bağlılarının de karıştığı birçok ihtilafa rağmen, Hristiyan Bilim, Eddy'nin garip kişiliğinin de kısmí etkisiyle insanların hayâllerinde yer etti ve zihinlerde kök saldı. McClure, onun sıradışılığı hakkında şunları yazmıştı: "Bu renksiz toplumlarda, o bir parça renk gibiydi. Onu misafir eden insanların anlatımıyla, o hiçbir zaman sıkıcı veya sıradan olmadı. Her zaman ortama hakim olan bir havası vardı, odaya girişi ve çıkışında diğer insanlardan farklı bir yanı vardı. İnsanların heyecanını sürekli canlı tutan bir háli vardı, onunla birlikteyken ortamdakiler kendilerini önemli bir işin içinde hissederlerdi." Mark Twain (1835–1910) onu çok eleştirse de onun hakkında 1907'de şunları yazmıştı: "Birkaç yönden o, şu an hayatta olan en sıradışı ve en ilginç kadındır."

Eddy'nin Phineas Quimby tarafından tedavisi

Eddy hastalıklarını tedavi etmek için elde edebildiği her tedaviyi deniyordu: homeopati, canlısal duyumculuk, hidropati ve "bütün ilaçlar aslen kötülüktür" diyen Sylvester Graham'ın (1794–1851) vejetaryen Graham diyeti. Ronnie Numbers ve Rennie Schoepflin'in deyişiyle, fizik tedavi doktorları hastalarını kusturdukça, kanlarını akıttıkça ve ishal ettikçe alternatif tıpçılara olan ilgi de gitgide artmaya başlamıştı.

photograph
Phineas Parkhurst Quimby: "Gerçekler, tedávidir."

1862'de Eddy, Phineas Parkhurst "Park" Quimby tarafından icad edilen bir tedavi yöntemi olan Quimbycilikten haberdar oldu. Kendisi eski bir saatçi olan Quimby, profesyonel bir duyumcu oluverdi. Maine eyaletinin Portland şehrinde işini yürütüyordu. 1907'de Cather ve Milmine, otoriteye dair her şeye karşı olduğu için Quimby'nin -sadece altı haftalık bir eğitim almasına rağmen- yerel halk tarafından New England'ın zarif tavırlı Sokratesi olarak kabul edildiğini yazdı; yerel halkın dilinde Quimby'nin verem hastalarını iyileştirip körlerin gözünü açtığı rivayetleri dolaşıyordu.[1] Quimby, kendisini "mutluluğun ve sağlığın bilimi öğretmeni" olarak nitelendirmişti ve iş felsefesi şuydu: "Gerçekler, tedavidir". Bunun bir yansıması olarak örneğin kimi zaman, bacakları kötürüm olan hastalarına iyileştirmek için şöyle bağırırdı: "Yürüyebilirsin!"[2]

O, "hastalara sirküler" adını verdiği ílanında tedávi yöntemini, hastalarının yanlış kanaatlerini düzelterek onların vücut sistemlerindeki sıvıları değiştirmek olarak anlatıyordu:

Dr. P. P. Quimby ____ ve çevresindeki vatandaşlara saygıyla bildirir. Kendisi ____'de olacak ve sağlık durumlarıyla ilgili olarak yardımına başvurmak isteyen hastaları kabul edecektir. Onun tedávi etme şekli diğer bilinen yollardan olmadığı için hatırlatmak gerekir; kendisi ilaç tatbik etmez ve dışarıdan gözlemlenebilecek bir uygulama yapmaz, sadece hastalarının yanına oturur ve onlara onların aslında ne hissettiklerini anlatır vb. Onun anlatımları tedávinin kendisidir. Eğer yanlış kanaatleri düzeltmekte başarılı olabilirse, hastanın vücudunun sıvılarını değiştirmiş ve hakikati, diğer adıyla sağlığı, tésis etmiş olur.

Eddy, 1862’nin Ağustosunda Quimby’ye yazdığı mektupta zorlukla ayağa kalkabildiğini söyleyerek yardımını istedi. Tedavi için ona gittiğinde, muayenehanesi üst katta olduğu için, Eddy’yi oraya taşımak zorunda kaldılar. Tedaviyle birlikte iyi hissetmeye başladı, 1863’te ve 1864’te tekrar ona tedavi olmaya gitti. Ancak, ileride sadece Quimby’nin gözetimindeyken iyileşmeye başladığını, daha sonra tekrar eski háline döndüğünü, Quimby’nin aslında hastalığı ortadan kaldıramadığını ímá ederek, yazacaktı. Onun yöntemlerini kendi hastaları üzerinde tatbik etmeye başlayan Eddy, daha sonra kısmí başarı sağladı, ancak bazen de Quimby’nin vaktiyle uyardığı şekilde, iyileştirdiği bázı hastalarındaki araz onda tezáhür ediyordu.

Mezhebin doğuşu

Lynn’de yaşanan kaza

1865’in Ekiminde, o 44 yaşındayken babası öldü, birkaç ay sonra 1866’nın Ocağında da Quimby öldü. Bundan iki hafta sonra Şubat’ın ilk günü Eddy bir kaza geçirdi, Hristiyan Bilimciler bu olayı mezheplerinin doğum günü olarak kabûl eder ve “Lynn’deki düşüş” olarak anarlar. Eddy’ye göre bu vaka bir tür vahiydi, ancak bilinen vahiyden farklı olarak, Tanrı’dan kula indirilen bir kelâm olarak değil, onun kendi tabiriyle “insan ile tanrısal olanın bir rastlaşması”ydı. O, Massachusetts’in Lynn kasabasında yürüyüşe çıkmıştı ve buzda kayıp yere düştü. Omurgası zedelenmişti, yerde bilincini kaybetmiş hâlde kalakaldı. Bu hâldeyken onun bakımıyla ilgilenen iki kadın, onun bu olayda felç olduğunu anlattılar. Anlatılanlara göre, kazanın üçüncü gününde Eddy, İncil’den İsa'nın bir şifa mucizesini okurken yatağından kalkmaya muvaffak oldu. Etrafındakilerin tanıklığına göre öyle hızlı bir gelişmeydi ki bir mucize olarak gördüler. Hristiyan Bilimciler ise onun bu iyileşmesini Hristiyan Bilimci şifacılığın bir örneği olarak kabûl ederler.

newspaper
Eddy'nin Mary B. Glover adıyla Banner of Light’ta yayımlanan, kendi şifa yöntemini öğretmeyi vaad ettiği ílan (4 Temmuz 1868)

Yaşadığı yaralanmanın ağırlığı ve iyileştiğini söylediği olayda ne kadar iyileştiği tartışma konusudur. Yaşadığı kazadan sonra onu muayene etmiş olan Alvin M. Cushing, kırk seneyi aşkın bir zaman sonra 1907’de McClure’a verdiği röportajda yaralanmanın ciddi bir vaká olmadığını, ayrıca Eddy’nin yarasının homeopati prensiplerine göre hazırlanmış bir ilaca (yüksek düzeyde seyreltilmiş öküzotu) ve afyona olumlu tepki verdiğini anlattı.[3] Quimby’nin bir arkadaşı olan Julius Dresser’a (1838-1893) kazadan iki hafta sonra yazdığı mektupta, düştükten sonra bilinci yerine geldiğindeki durumunu “Doktor Quimby’yi görmeden önce áciz bir felçliden ibárettim” sözleriyle ifade ederek, Dr. Quimby’nin onu muayene etmesini talep etti.[4] Bundan başka Eddy, şehir idáresinden yaşadığı zararın tazminini, kazadan aylar sonra talep etti.[5] Talebinde, iyileşme umudu olmayan kişisel yaralanmalara máruz kaldığını gerekçe gösteriyordu. Gill, onun bu davranışının sebebi olarak içine girmek üzere olduğu málí bunalımı işáret eder; ikinci kocası Daniel Patterson ile duygusal ve ekonomik yönden gergin bir ilişki yaşıyorlardı ve birkaç ay içinde kendi başının çáresine bakmak zorunda kalacağını öngören Eddy bu ayrılıktan birkaç ay önce şehir yönetiminden tazminat talebinde bulunmuştu.[6]

Kendi hayat hikayesini anlattığı Retrospection and Introspection (1891) eserinde Eddy, Hristiyan Bilim'i keşfedişini Lynn'de yaşadığı kazaya kadar götürerek o olaydan "büyük keşif" diye bahseder. Buna rağmen Science and Health'in (1875) ilk baskısında o Hristiyan Bilimci şifacılığı ilk kez çocukluğunda hazımsızlık, Gill'in fikrine göre bir beslenme bozukluğu olan sıkıntıyı, çekerken keşfettiğini dile getirdi.

Eddy birbirinden farklılık gösteren birkaç hazımsızlık anısı hikayeledi. Science and Health 'in birinci basımında o hazımsızlığını tedavi etmek için gençlik yıllarının birkaç senesini Graham diyetinin bir çeşidini uygulamakla geçirdiğini anlatır: günlük bir dilim ekmek çeşitli sebzeler ve su. Bunu şu cümlelerle anlatır:"Bu yüzdendir ki biz gençlik senelerimizin çoğunu birçoklarının tahmin edeceği üzere açlık, ızdırap, zayıflık ve yoksunluk ile geçirdik." Şöyle devam eder:"Senelerce süren ızdıraptan sonra... birden gözlerimiz açıldı ve gördük ki acı insanın kendisine aşıladığı bir inançtan ibarettir yani hakikatte mevcut değildir... Ve vardığımız nokta şu oldu ömrümüzün geri kalanını hastalar ve acı içinde kıvrananlar için tüketeceğimize ve maddenin insana hükmettiği şeklindeki yanlış inanışlarını ortaya sereceğimize dair Tanrı'ya söz verdik" Science and Health 'in sonraki baskılarında (meselá 1889'daki 40. baskısında) Lynn'deki kazayı şifacılığının başlangıcı olarak kabul ettiğinden itibaren yazar hazımsızlık ve Graham diyetini tanıdığı bir kadının tecrübesi olarak ve Hristiyan Bilimci şifacılığın bir örneği olarak anlattı. Başka baskılarda ise bu hazımsızlığı tanıdığı bir adamın yaşadığı tecrübe olarak anlatır oldu.

Akideleri ve ibadetleri

Tanrısal inançları

Varlık felsefeleri

Varlığa dair bilimci tespit

Maddede hayat, hakikat, akıl ve maddí bir gerçeklik yoktur. Bütün varlıklar hakikatte mutlak şuur ve onun mutlak tecellisidir. Hakikatte var olan sadece Tanrı'dır. Ruh ölümsüz hakikattir, madde ise ölümlü yanlışlık. Ruh gerçek ve sonsuzdur; madde ise sahte ve geçicidir. Ruh, Tanrı'dır ve insan O'nun suretinde ve O'nun benzeridir. Bu hikmetle, insan maddi değil, manevi bir varlıktır.

— Mary Baker Eddy, Science and Health (1908 baskısı).[7]

Stephen J. Stein'a göre Eddy'nin İncil'i tefsir ediş açısı şu eksende dönüyordu; İncil yanlış anlaşılmıştı çünkü gerçekliğin ne olduğu yanlış anlaşılmıştı.[8] O, Tekvin'de geçen yaratılış hikayesinin aslında iç içe terkip edilmiş biri bátıní diğeri záhirí anlamları olan bir tahkiye olduğunu düşünürdü. Gottschalk'a göre, Eddy, batıní ruhsal tahkiyeyi esas kabul etmişti.[9] O, ruhsal gerçekliği tek gerçeklik olarak görüyordu, varlıklara atfedilen iyi ve kötü nitelemelerinin, hastalığın ve hatta ölümün bile bir yanılsamadan ibaret olduğuna inanıyordu.[10] O, kendi varlık felsefesinin ne olduğuna dair kesin bir fikir veren "varlığa dair bilimci tespit"ini Hristiyan Bilim'in temel taşı olarak görüyordu.[11] Hristiyan Bilimcilerin hizmet faaliyetlerinde bu doktrin defaatle dile getirildi.[12] Nicholas Rescher bu aşırı ideacılığı, filozof George Berkeley'nin (1685–1753) immateryalizmine ya da eski uzakdoğunun panpsişizmine benzetir.[13]

Tanrı'ya, İsa'ya, ölüme dair inançları

Eddy, "Tanrı'nın maddi olmaktan münezzeh, ilahi, en yüce, mutlak Şuur, Ruh, Can, Öz, Hayat, Hakikat ve Sevgi" olduğunu yazdı.[14] Ona göre, Tanrı can veren değil, maddi varlığımızın ötesindeki canımızın ta kendisidir ve can, farkındalıktır, onun deyişiyle "hiç bitmeyen benlik".[15] O, Tanrı'dan bahsederken "Anne-Baba Tanrı" tabirini kullanır. Bununla Tanrı'nın cinsiyet üstü kuşatıcılığını ve erkekteki ve dişideki vasıfların özünün Tanrı'nın yüceliğinde mündemiç olduğunu anlatır. Hristiyan Bilimciler, Kıyamet Günü yargılamasına, Cehennem'e ya da Cennet'e -çeşitli farkındalık hâlleri olmaları inancı dışında- inanmazlar ve ölümün var olduğuna da inanmazlar. Öldüğü söylenen kişinin aslında başka bir farkındalık boyutuna geçiş yaptığına, hayatta olduğu söylenen kişilerin bu farkındalığa geçiş yapmamış kişiler olduğuna inanırlar. Eddy, birisinin bedenini gömdüğümüzde aslında kafamızda o kişi hakkında oluşmuş bir algılamayı gömdüğümüzü savunur.[16] O, Hristiyanların geleneksel yaygın ahiret inancı ve bunun toplumsal yaşamdaki tezáhürlerine şu şekilde karşı çıkıyordu:

Eğer kendisinden tövbe eden değişkenlik, bazılarının kurtulup bazılarının kaybedenler olacağına dair ayrımcılık, yine bazılarının duasını kabul etmesi ve bazılarınınkini kabul etmemesi, hastaları iyileştiremeyen acizlik, sevmeyecek kalpsizlik, sınırlı yıllara mahsus günahlar için sonsuz azap verme merhametsizliği, işte Tanrı'ya dair anlayışımız bunlar olursa, kendi hayatımızı da bu anlayışı yansıtacak şekilde şekillendiririz ve bu vasıflarımızı diğer insanlara da yayarız.[17]

Gill'e göre Hristiyan Bilimciler, Eddy'nin İncil'de İsa'ya atfedilen şifa uygulamalarını ihya ve izah ettiğine inanıyor. Eddy, İsa'yı Tanrı'yla insanlar arasında bir yol gösterici, bağlantı kurucu olarak görüyordu. Hristiyan Bilimciler, İsa'nın yaptığı şifa ve ölü diriltme amellerini mucize olarak görmezler. Onlara göre bu ameller doğru farkındalıktan kaynaklanan bir şifa kudretiydi. Eddy, İsa'nın doğal ve tanrısal bir Bilimci, bir Hristiyan Bilimci olduğu inancındaydı. Hristiyan Bilimciler, İsa'nın çarmıhta ölmediğine, yaralı halde kabirdeyken kendisini iyileştirdiğine inanırlar. Bunun neticesi olarak, kefaret öğretisine, yani İsa'nın çarmıhta ona inananların günahlarına kefaret olarak can verdiği ve sonra da dirildiği şeklindeki Hristiyan akidesine inanmazlar. Onlar çarmıhta çekilen acıları ve sonrasındaki iyileşmeyi Tanrı ve insan arasındaki kopmaz bağın bir örneği olarak kabul ederler. Eddy, kurduğu mezhebi İsa'nın ikinci gelişinin bir şekli olarak gördüğünü söyledi: "İsa'nın ikinci gelişi, hiç şüphe yok ki, Hristiyan Bilim örneğindeki gibi bir Tanrı inancındaki artışın manevi olarak tecellisi súretinde gerçekleşiyor."

Hristiyan Bilim şifacılığı

Bir hata olarak hastalık

Eddy, bizzat veremi, difteriyi, kanseri, görmeyenlerin gözünü, duymayanların kulağını iyileştirdiğini, dilsizleri konuşturduğunu, kötürümleri yürüttüğünü söylüyordu. Fraser'a göre Kilise 1969'dan 1988'e kadar 10 bin civarında iyileştirme vakası rapor etti. Bunlardan 2337'si daha önceden doktorlar tarafından teşhis konulmuş hastalıklardı. 2001'de New York Review of Books'a konuşan bir kilise sözcüsü Hristiyan Bilim şifacılığının insanların kanserden, şeker hastalığından, astımdan ve hatta AIDS'den iyileştiğine şahit olduğunu dile getirdi. Eddy, hastalığın bir hata olduğuyla ilgili şunları söylemişti:

Diğerleri ağladığı için ağlarız, diğerleri esnediği için esneriz, diğerleri çiçek hastalığına yakalandığı için biz de hasta oluruz; hastalığı madde değil, ölümlü şuur, içinde barındırır ve başkalarına da bulaştırır. ... Felç, ölümlülere korku üzerinden saldıran ve bedeni hareketsiz hále getiren bir inançtan ibarettir. ... Korkuyu mahvedin, ölümlü şuura -Şuur en üstün olduğu için- hiçbir kas gücünün aslında yok olmadığını gösterin, böylece felci tedavi edeceksiniz.

Mary Baker Eddy'nin eserleri

  • Science and Health (1875)
  • The Science of Man, By Which the Sick are Healed (1876)
  • Christian Healing (1880)
  • The People's God (1883)
  • Historical Sketches of Metaphysical Healing (1885)
  • Defence of Christian Science (1885)
  • No and Yes (1887)
  • Rudiments and Rules of Divine Science (1887)
  • Unity of Good and Unreality of Evil (1888)
  • Retrospection and Introspection (1891)
  • Rudimental Divine Science (1894)
  • Manual of the Mother Church (1895)
  • Pulpit and Press (1895)
  • Miscellaneous Writings, 1883–1896 (1897)
  • Christ and Christmas (1897)
  • Christian Science versus Pantheism (1898)
  • The Christian Science Hymnal (1898)
  • Christian Healing and the People's Idea of God (1908)
  • Poems (1910)
  • The First Church of Christ Scientist and Miscellany (1913)
  • Prose Works (1925)

Kaynakça

  1. Cather and Milmine, February 1907, s. 340–341.
  2. Gottschalk (1973). s.105. http://books.google.com.tr/books?id=LPDduA4B7-MC&pg=PA105&redir_esc=y#v=onepage&q&f=false.
  3. Cather and Milmine 1909, s. 84–86.
  4. Cather and Milmine, Şubat 1908, s. 390.
  5. Gill 1998, s. 163–164.
  6. Gill 1998, s. 70.
  7. Eddy, Miscellaneous Writings, p. 21.
  8. Stein 1995: "Her working premise is that the Bible has been misunderstood because the nature of reality has been mistaken." (Onun çabalarının temelinde, gerçekliğin ne olduğu yanlış anlaşıldığı için İncil'in de yanlış anlaşıldığı inancı vardı)
  9. Gottschalk 1973, p. xxvii.
  10. Schoepflin 2001, p. 119.
  11. Eddy, Miscellaneous Writing, p. 21, cited in Gottschalk 1973, p. 58.
  12. Bir díní hizmet sırasında bu doktrinin temel alınışına örnek olarak bkz. "Sunday School", İlk Bilimci İsa Kilisesi, Riverside.
  13. Rescher 2009, p. 318.
    • Berkeley, maddi dünyanın var olduğunu reddetme çabasında değildi. William James bu konuda şunları yazdı: "Berkeley'nin maddi gerçekliği sorgulayışı öylesine tesirli oldu ki bütün sonrakilerin felsefe çalışmalarında onun yankısı devam etti... Bildiğimiz áfákí álemi inkâr etmek bir tarafa, Berkeley onun mevcudiyetini tasdik etmişti. Şu áfákí álemin ötesinde, bizim hiçbir duyumuzun algılayamadığı, bu nesnel álemden daha derin ve daha gerçek bir varlığın mevcut olduğu hakikatini, diyalektik çıkarım yoluyla desteklemek istedi. Berkeley bu diyalektik çabanın, algıladığımız dışsal dünyanın mutlak hakikat olmayışını anlamamızı sağlayacak en etkili yol olduğuna kanaat getirmişti. O bir bakıma şunu söylüyordu bize; maddeyi aşın ve anlayıp yaklaşabileceğiniz, algıladığınız dünyayı doğrudan duyularınıza yollayan Tanrı'ya inanın ve O'nun varlığını tasdik edin ve bu imanınızı O'nun ilahi hakimiyetine dayanarak sağlamlaştırmaya yönelin." bkz. James 2008 [1906–1907], p. 44.
  14. Eddy, Science and Health, s. 465; Gottschalk 1973, s. 55.
  15. Eddy, Science and Health, s. 289–290; Gottschalk 1973, s. 55.
  16. Gottschalk 1973, s. 95.
  17. Eddy, "The People's Idea of God", s. 8.
This article is issued from Vikipedi - version of the 10/22/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.