Leviathan
Leviathan Thomas Hobbes tarafından 1651'de yazılmış kitap. Leviathan kavramı bu eserde mutlak güç ve yetkilere sahip egemen devleti ifade etmek için kullanılır. Kitap, toplum sözleşmesi teorisinin en eski örneklerinden biri olarak değerlendirilir. Kitap şu bölümlerden oluşmaktadır:
- 1. Bölüm: İnsan Üzerine
- 2. Bölüm: Devlet Üzerine
- 3. Bölüm: Hıristiyan Bir Devlet Üzerine
- 4. Bölüm: Karanlığın Krallığı Üzerine
Leviathan veya Bir Din ve Dünya Devletinin İçeriği, Biçimi ve Kudreti
Thomas Hobbes bu kavramı "Leviathan, bir din ve dünya devletinin içeriği, biçimi ve kudreti" kitabinda şöyle açıklar:
Onları (vatandaşları) yabancıların istilasından koruyabilmenin, birbirlerine zarar vermekten engellemenin, kendi sanayilerini ve yeryüzünün meyvelerini güvence altına almanın yolu bütün gücü ve kudreti bir tek insan ya da insanların meclisine vermektir... (Toplumda yaşayan) İnsanlar birbirlerine ‘Ben haklarımdan vazgeçiyorum ve tüm haklarımı bu insana ya da insanların meclisine veriyorum’ demelidirler. Böylece bütün güç ve kudret tek bir insanda toplanır. Bu devlet ya da latince civitas olarak adlandırılır. bu büyük leviathan‘ın doğması demektir."
Leviathan'ın Doğuşu: Hak ve Özgürlüklerin Koruyucusu Olarak Devlet
Devletsiz bir toplum olabilir mi? Ya da devlet olmaksızın birey ve toplum var olabilir mi? Daha doğrusu devletsiz bir toplumda "kaos" olmaksızın "düzen" içinde yaşamak mümkün olabilir mi? Tabii ki, hayır!.. Devlet, en başta insanların mal ve can varlıklarını korunması için gereklidir ve rasyonel bireyler, devleti kendi hak ve özgürlüklerini korumak için oluşturmuşlardır.
Leviathan'ın Büyümesi: Hak ve Özgürlükleri İhlal Eden Bir Kurum Olarak Devlet
Önceleri biz insanların hak ve özgürlüklerini korumak için oluşturulan devlet, zamanla büyüdü. Bireyi korumak için oluşturulmuş olan devlet, birey üzerinde tiranlık kurmaya başladı. Güya "iyiliksever devleti" temsil eden krallar, imparatorlar, sultanların baskı ve zulmü altında insanlar ezildi. Yaşama hakkı, mülkiyet hakkı, kişisel özgürlükleri hiçe sayıldı. Asırlar "despot devlet"in izlerini taşıdı. Ekonominin gelişmesine paralel olarak devlet faaliyetleri de genişledi. Faaliyetleri genişledikçe harcamaları arttı. Harcamaları arttıkça daha fazla vergilemek zorunda kaldı. Bu da yetmedi, sınırsızca ve sorumsuzca borçlandı. Para basma yetkisini kötüye kullandı. Sonuçta ekonomide sorunlar ortaya çıkmaya başladı. İsraf ve savurganlıklar çoğaldı. Devlet, asıl varlık nedenini unuttu. Ve devlet, sosyal faydasından çok sosyal maliyeti olan bir kurum olmaya başladı.