Mescid-i Nebevî
klan_oyuncu
Mescid-i Nebevî المسجد النبوي | |
---|---|
Temel bilgiler | |
Yer | Medine, Medine Bölgesi, Suudi Arabistan |
Coğrafi koordinatlar | 24°28′6″K 39°36′38″D / 24.46833°K 39.61056°D |
İnanç | İslam |
Açılış yılı | 623 |
Durum | Halka açık |
Yönetici | Suud Hanedanı |
Mimari | |
Mimari tür | Klasik İslamî, Emevi, Abbasi ve Osmanlı mimarisi |
İnşaat başlangıç tarihi | 622 |
Tamamlanma tarihi | 623 |
Özellikler | |
Kapasite | 698.000 |
Minare sayısı | 10 |
Minare yüksekliği | 103,08 metre (338.2 ft) |
Mescid-i Nebevî veya Peygamber Mescidi (Arapça: المسجد النبوي), Hicret'ten sonra Medine'de İslam peygamberi Muhammed ile arkadaşları tarafından inşa edilen, Muhammed'in kabrinin de içerisinde bulunduğu mescit. "Nebevi" Arapçada "peygambere ait" anlamına gelir, "Mescid-i Nebevî" tamlamasının anlamı ise "Peygamber Mescidi"dir. Mekke'de bulunan Mescid-i Haram'dan sonra Müslümanlara göre ikinci en kutsal mescittir.
Mescid-i Nebevî ya da Mescid-i Nebi ilk inşasında basit yapılıydı. Hurma kütüklerinden sütunları, hurma dallafa
rından çatısı, taşlardan duvarları vardı. Hemen bitişiğindeki ev kısmı da (bugün kabirdir) kerpiçtendi. Minberi, mihrabı yoktu. Muhammed cuma konuşmalarını minber olmadığından bir ağaç kütüğünün üstünde yapardı. Mescidin Suffa denilen bir bölümü fakirlere ayrılmıştı.
654 yılındaki deprem ve yangında bu mescit yanmıştır. Emeviler, Abbasiler, Memlükler ve Osmanlılar dönemlerinde yeniden yapılmıştır. Halifeler Ebu Bekir ve Ömer bin Hattab'ın kabirleri de buradadır.
Mescidin yapım aşaması
Peygamber dönemi
İslam peygamberi Muhammed 24 Eylül 622'de Medine'ye vardığında Ensar ve Muhacirler'den oluşan Müslümanlar onu şehrin girişinde karşıladı. Kendisini çok sayıda davet eden olduğundan ve kimseyi kırmak istemediğinden, devesi Kasvâ'yı serbest bırakmalarını ve onun çöktüğü yere en yakın evde konaklayacağını söyledi. Kasvâ Malik b. Neccaroğulları'nın evlerinin önünde, hurma kurutulan bir düzlükte çökünce, buraya en yakın olan evin sahibi Ebû Eyyûbb el-Ensarî ye konuk oldu. Muhammed, Kasvâ'nın çöktüğü ve Sehl ile Süheyl adında iki yetim çocuğa ait olan bu boş araziyi, sahiplerine Ebu Bekir tarafından ödenen 10 dinar karşılığında, herkesin namaz ibadetini yerine getirebileceği ve toplantı yapabileceği bir mescit (cami) inşa etmek amacıyla satın aldı.[1] Eylül 622'de temeli atılan bu yapı, 623 nisanında bittiğinde takriben 35 m eninde ve 30 m genişliğinde (yaklaşık 1022 m²), taş temel üzerine pişirilmemiş kerpiçten örülü duvarlarlı üç kapılı bir şekildeydi. Çatısı ise hurma yapraklarıyla oluşturulmuştu. Muhammed'in de taş ve kerpiçlerin taşınmasında Müslümanlara eşlik ettiği rivayet edilir.
Mescid ilk yapıldığında batıda Babürrahme, doğuda Babücibril ve güneyde Babülcenubî olarak 3 kapısı vardı. Kıble Kudüs'ten Kabe'ye çevrildikten sonra güney kapısı kapatılarak kuzeye başka bir kapı açılmıştır (günümüzde ise Mescid-i Nebevi'nin 41 ana giriş ve çıkış noktası bulunmaktadır). Hicret'ten sonra Medine'deki Müslümanların sayısı günden güne artmaya başladı ve mescit namaz kılanlara dar geldi. Bunun üzerine Muhammed mescidi genişletmeye karar verdi. Mescid-i Nebevî'nin başlangıçta kapılarından hiçbiri kadınlara tahsis edilmemişti ancak camiye giden kadınların sayısında artış olunca kapılardan biri kadınlara ayrıldı ve bu kapıdan erkeklerin girmesi yasaklandı [2][3].Hicri Takvim'e göre 7. yılda Hayber'in alınmasının ardından mescit takribi olarak 20m en ve 15m boy eklemesi ile iki misli genişletildi. Böylece mescid 50 x 50 m'lik bir kare şeklini aldı. Yükseklik 3.5 m'ye yükseldi ve toplam 35 sütun kapsadı. Bu eklenen alanını Osman bin Affan satın almıştır.[4] Halife Ebu Bekir döneminde mescit aynı kalmıştır.
Ömer bin Hattab dönemi
Devletin sınırlarının genişlemesi ile beraber İslam Devleti'nin nüfusu arttı. Halife Ömer bin Hattab mescidi genişletme kararı aldı. H. 17. yılda Halife Ömer mescitte büyük bir restorasyona girişti. Mescid-i Nebevi, takribi olmak üzere Kıble yönünden 5 m, batı yönünden 10 m ve kuzey yönünden 15 m genişletildi. Böylece mescidin eni 60 m, boyu ise 70 m'ye ulaştı. Yapı malzemesi olarak yine aynı malzemeler kullanıldı. Hurma kütüklerine dayandırılarak 5–6 m yüksekliğinde ve 2 metrelik kalınlığa sahip hurma yapraklarıyla örtülü bir çatı inşa edildi.
Osman bin Affan dönemi
Halife Ömer döneminde yapılan restorasyon Halife Osman bin Affan döneminde namaz kılanların ve ziyaretçilerin ihtiyacını karşılamamaya başladı. H. 29. yılında mescid Kıble, Batı ve Kuzey yönünden genişletilip aynı zamanda yükseltildi. Malzeme olarak kireç ve işlenmiş taş kullanıldı, sütunlarda tadilat yapılarak taş ile inşa edildi. Halife Ali bin Ebu Talib döneminde mescit aynı kalmıştır.
Emeviler
Sonraki yöneticiler mescidi genişletmeye ve süslemeye devam ettiler. M. 707'de, Emevilerin altıncı Halifesi I. Velid (705-715) eski yapıyı değiştirerek yerine, Peygamber'in türbesini de içine alan, daha büyük bir yapı inşa etti. Bu mescid 84 x 100 m boyunda, taş zeminli, taş sütunlarla destekli tik çatılı idi. Şam'daki Emevi Camii'ndeki ve Kudüs'deki Mescid-i Aksa'daki gibi (aynı Halife yaptırmıştır), duvarlar Kıpti ve Rum ustalarca mozaik ile süslendi. Avlu'nun dört tarafı bir galeri ile çevrildi, her köşeye bir minare dikildi. Kible duvarına küçük kubbeli bir mihrab inşa edildi.
Abbasiler
Halife Mehdi (M. 775-785), I. Velid’in eklemiş olduğu bölgenin kuzey kısmını genişletmek için yenilemiştir. Mescide 20 kapı eklemiştir: doğu ve batı duvarlarına sekizer, kuzey duvara dört kapı.
Memlukler
Memluk Sultanı Mansur Kalavun zamanında, Peygamber Muhammed'in yatırı üzerine bir kubbe, Bab es-Selam’ın dışarısında da bir şadırvan inşa edilmiştir. Sultan Nasır Muhammed önceden yıkılan dördüncü minareyi tekrar imar etmiştir. 1481’deki bir yıldırımın çarpmasıyla mescidin birçok yeri hasar gördükten sonra, Sultan Kayıtbay doğu, batı ve kıble duvarlarını yeniden imar etmiştir. Ayrıca Yeşil Kubbe'yi taşıyan sütunları ve perdeli duvarı inşa ettirmiştir.
Osmanlılar
1571 ila I. Dünya Savaşı ve "Çöl Kaplanı" Fahrettin Paşa'nın Medine Müdafaası'na kadar Osmanlı İmparatorluğu Medine'ye hükmetmiştir. Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) caminin doğu ve batı duvarlarını yeniden inşa etti, ve Süleymaniyye olarak bilinen kuzeydoğu minareyi ekledi. Peygamber'in mihrabı Şafi'iyya'nın yanına, Ahnaf adında yeni bir mihrab ekledi, ve Peygamber'in türbesinin (Hücre-i Saadet) üzerine çelik saçla kaplı yeni bir kubbe yerleştirdi. Kanuni Sultan Süleyman, Babürrahme (batı kapısı)'yi yenileterek sağ ve sol taraflarına Muhammed'in alemlere rahmet olarak gönderildiğini bildiren ayet ile Osman Bey'den Kanuni'ye kadar olan Osmanlı sultanlarının isimlerini yazdırmıştır.III. Murad (1574–1595) zamanından bugün de kullanılan minber inşa edildi. 1817'de II. Mahmud, kubbe ile kaplı mescidin güneydoğu tarafına Ravza-i Mutahhara inşasını tamamladı. Kubbe 1839'da yeşile boyandı ve o günden itibaren Kubbe-i Hadra (Yeşil Kubbe) olarak bilinir.
Sultan I. Abdülmecid (1839–1861) zamanında, Peygamber'in türbesi, üç mihrablar, minber ve Süleymaniyye minaresi hariç, bütün camii yeniden tanzim edildi. Kuzey tarafına bir abdesthane yapılarak genişletildi. Güney tarafındaki namaz yeri enine doğru iki misli büyütüldü, ve küçük kubbeler ile kaplandı. Kubbelerin içi Kuran'dan ayetler ve Kaside-i Bürde şiirinden beyitlerle süslendi. Kible duvarı Kuran'dan hatlarla yazılı cilalı döşemelerle kaplandı. Namaz yeri ve avlunun yerleri mermer ve kırmızı taş ile döşendi. Çevrili olan alanın batısına beşinci minare, Mecidiyye, inşa edildi.
Bugünkü hali
Mescid günümüzde etrafını kuşatan mermer kaplı avlusu dahil toplam 400.000 m2dir.
Hücre-i Saadet
Mescid-i Nebevi'nin ilk inşasında mescidin doğu duvarına bitişik Muhammed ve ailesi için iki oda yaptırıldı. Bu odaların sayısı daha sonra dokuza kadar yükseldi. Daha sonra Muhammed, Ebu Bekir ve Ömer buraya defnedilmiştir. Dördüncü bir yer boş bırakılmıştır. Ahir Zaman'da, İsa'nın inip Deccal'ı öldürüp dünyada bir müddet kalıp vefat ettiğinde buraya gömüleceği rivayet edilmektedir. Birkaç defa tadilat geçirdikten sonra II. Mahmud zamanında üzerine kubbe yapılmış ve üzerine kurşun dökülmüş, daha sonra da bu kubbe yeşile boyandı.
Kubbe-i Hadra
"Yeşil Kubbe" anlamına gelir, mescidin yeşil kubbesine verilen addır. Hücre-i Saadet'in üzerindedir.
Ravza-i Mutahhara
Peygamberi'in içinde namaz kılmayı teşvik ettiği Minber ve Hücre-i Saadet arasında kalan kısımdır. Buranın cennetten bir bölüm gibi olduğu hadislerde bildirilmektedir.[6]
Minber
Muhammed, mescidinde cemaate hitap ederken dayanması için hurma ağacından olan büyük bir kütüğü kullanmaktaydı. Daha sonra cemaatin Muhammed'in yüzünü göremeyip sesini de işitememesi üzerine hicri 7. (628) veya 8. (629) yıllarda ılgın ağacından 50 x 125 cm ebadında ve bir metre yükseklikte, arkasında 3 sütunu bulunan 3 basamaklı ilk minber yapılmıştır. İlk halifeler Muhammed'e hürmetten dolayı üçüncü basamağı kullanmamışlar ve bu basamağı bir tahta parçasıyla kapatmışlardır. Osman devrinde minber üzerine bir kubbe yapılarak kumaşla örtülmüş, ayrıca merdivenler abanoz ağacıyla kaplanmıştır. Muaviye bin Ebu Süfyan zamanında ise minber altı basamak daha yükseltilmiştir. Bu ilk minber 654 (1256) senesine kadar kullanılmıştır. Aynı yıl meydana gelen yangında minber yanınca Yemen hükümdarı Melikü’l Muzaffer Şemseddin tarafından gönderilen minber 656 (1258) yılında yerine yerleştirilmiştir.
Bu tarihten sonra 666 (1268)’da Sultan Baybars, 797 (1395)’de Memluk sultanı Berkuk, 820 (1417)’de bir başka Memluk sultanı Şeyh el-Mahmudî tarafından minber yenilenmiş veya yenisi gönderilmiştir. 886 (1481) senesinde minber tekrar yanınca Medineliler tarafından tuğla alçıdan yapılan minber, 888 (1483) senesinde Sultan Kayıtbay tarafından gönderilen mermer minberle değiştirilmiştir. 998 (1590) tarihinde Osmanlı sultanı III. Murad’ın İstanbul’da imal ettirip süslettirdiği mermer minber, Medine’ye gönderildiğinde Kayıtbay’ın minberi Kuba Mescidine taşınmıştır. Halen Sultan III. Murad’ın minberi Mescid-i Nebevî’de kullanılmaktadır.