Sosyal biliş

Portal  Tarih
Dallar
ARAŞTIRMA

Anormal
Benötesi
Bilişsel
Biyolojik
Duygu
Deneysel
Evrimsel
Gelişimsel
Kişilik
Matematiksel
Nöropsikoloji
Pozitif
Psikofizik
Toplumsal

UYGULAMALI

Adli
Eğitsel
Endüstriyel
Klinik
Okul
Sağlık
Spor

Sosyal biliş sosyal etkileşimde rol oynayan bilgiyi işleme, kodlama, depolama ve hatırlama gibi bilişsel süreçlerdir. İnsanların kendilerini kuşatan fiziksel, sosyal çevrelerini ve çevreleriyle olan ilişkilerini, diğer insanlar ve kendileri hakkında nasıl izlenim oluşturduklarını, nasıl hissettiklerini ve düşündüklerini ve bu türden bir düşünce biçiminin yargıları ve davranışları nasıl etkilediğini incelemektedir. Toplumsal bağlamdan etkilenen ve toplumsal bağlamı etkileyen bilişsel süreç ve yapıları incelemektedir [1]  Ancak sosyal biliş terimi diğer psikoloji ve bilişsel sinirbilim alanlarında yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bu alanlarda sosyal biliş terimi çoğunlukla otizm[2] ve diğer bozukluklar [3] nedeniyle kesintiye uğrayan çeşitli sosyal becerilere karşılık gelmektedir. Bilişsel sinirbilim alanında ise sosyal bilişin biyolojik temelleri araştırılmaktadır.[4][5][6] Benzer şekilde Gelişim psikolojisi alanında da sosyal biliş becerileri gelişimsel perspektifle incelenmektedir.[7]

Yaklaşımın kavramsal, metodolojik ve epistemolojik yönleri

Sosyal psikoloji alanında sosyal biliş, sosyal psikolojik süreçlerin bilişsel psikoloji ve bilgi işleme kuramının önermelerine ve metotlarına bağlı olarak çalışıldığı bir yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre, sosyal biliş sosyal psikolojik olguyu altındaki bilişsel süreçleri araştırarak anlamayı amaçlayan bir analiz düzeyidir.[8] Yaklaşımın temel inceleme alanları; sosyal uyaranların algılanması, muhakeme edilmesi ve bellekte depolanmasına dâhil olan süreçler, bilgi işleme sürecine sosyal ve duygusal faktörlerin etkileri ve bilişsel süreçlerin davranışsal ve kişiler arası sonuçlarıdır. Örneğin kişilerin toplumsal tutum ve davranışları; bu tutum ve davranışların dil ve yüz ifadeleri yoluyla aktarımı ve kişilerin aktarılan bu sosyal bilgileri seçme, yorumlama ve hatırlama yöntemleri sosyal bilişin inceleme alanlarıdır. Bu düzeyde bir analiz kişi içi, kişiler arası, grup içi, gruplar arası ve kolektif düzeyde [9]  araştırma içeren sosyal psikoloji alanındaki her tür içerik alanına uygulanabilmektedir.

İnsanı bilgi işleyici olarak ele almakta ve düşünme, karar verme süreçlerine odaklanmaktadır. İnsan bilgiyi nasıl işler, nasıl karar alır gibi temel soruları cevaplama arayışındadır. Yaklaşım laboratuvar deneylerine ağırlık vermektedir. Metaforik modeller kullanarak zihinsel temsilleri incelemektedir. Zihinde bilgi işlemek üzere var olan bilişsel yapılar olduğu varsayılmaktadır. Bilişsel süreçler algısal temele dayalıdır. Araştırmalar bilgi işleme sürecinin birçok etmenden etkilendiğini ve her zaman rasyonel olmadığını göstermektedirler.  [10]

Sosyal biliş sosyal psikoloji alanında günümüzde en baskın perspektiftir. Sosyal içerikli bilgiyi nasıl işleyip depoladığımız ve bunun insanları algılama ve onlarla etkileşime girme biçimimizi nasıl etkilediğini açıklamada olumlu katkılar sunan bir yaklaşımdır. Sosyal psikoloji araştırmalarına yeni metot (tepki zamanı, bellek hataları gibi bilişsel organizasyona olan etkileri ortaya çıkarmak) ve yeni paradigmalar (beklenti doğrulama/davranışsal ve bilişsel doğrulama yoluyla sosyal gerçekliği ortaya çıkarmada inançların rolü) sağlayarak bilimsellik arayışına katkı sağlamıştır. Bilişsel yaklaşım daha sistematik bilgi sunarak bilim olma yolunda daha tutarlı bilgi sağlayan bir yöntem olarak görülmüştür.[10]

Yaklaşım insanların sosyal çevresini aktif olarak inşa ettiği realist bir çerçeve üzerinden hareket etmektedir. Bireylerden bağımsız bir gerçeklik söz konudur. Sosyal gerçeklik nesnel olarak algılanabilir. Algıya dayalı biliş, gerçek nesnelerin, olayların ve süreçlerin zihinsel temsilidir.[10] Bilişin toplumsal davranışları nasıl etkilediği üzerinde ve onun daha geniş ve daha yakın toplumsal bağlamlar tarafından ne şekilde etkilendiği üzerinde yoğunlaşmaktadır [11]

Tarihsel gelişim

Sosyal biliş 1960’lı yılların sonu ve 1970’lerin başlarında bilişsel psikoloji alanındaki gelişmelere bağlı olarak önem kazanmaya başlamıştır. Alanda biriken laboratuar deneylerinin dış dünyadaki birçok olguyu açıklamakta yetersiz kalması nedeniyle 1970’li yıllarda ortaya çıkan güven bunalımının ardından oluşturulan alternatif kuramsal ve metodolojik çerçeveyi içermektedir. Günümüzde ana akım sosyal psikolojide kullanılan hâkim model ve yaklaşımdır.[12] Sosyal biliş teorilerinde bilginin beyinde şemalar, atıflar ya da kalıp yargılar gibi bilişsel öğeler olarak temsil edildiği fikri hakimdir. Yaklaşımda genel olarak bilişsel öğelerin nasıl işlendiğine odaklanılmaktadır. Bu nedenle sosyal biliş akıl yürütme (temsil etme kestirme yolu, temel oran yanılgısı ve doğrulama yanlılığı), dikkat (otomatisite ve hazırlama) ve bellek (şemalar, öncelik ve sonralık etkileri) v.b. gibi bilişsel psikolojideki birçok tema, teori ve paradigmayı uygulamakta ve genişletmektedir.

Psikoloji tarihi boyunca sosyal psikoloji genel psikoloji yaklaşımından daha bilişseldir. Ana akım psikoloji davranışçılık ekolünün hâkimiyetindeyken bile sosyal psikolojide inançlar ve arzular içsel zihinsel süreçleri tartışılmaktaydı.[13]

Sosyal biliş alanında insan kavrayışı psikolojinin tarihsel süreci içerisindeki altı farklı evre içinde incelenebilmektedir [10]

  1. Bilişsel tutarlılık: 1940 ve 1950’li yıllarda tutum kuramlarıyla ortaya çıkan ve insanın tutarlılık arayışında olan bir yapıya sahip olduğuna dair yaklaşımdır. Bilişsel tutarlılık kuramları (Bilişsel Çelişki Kuramı-Festinger, 1957; Denge Kuramı-Heider, 1958) ile ortaya çıkmıştır. 1960’lı yıllarda tutarsızlığa da hoşgörü gösterebilen birey kavrayışı mevcuttur. Biliş, duygular ya da bilişler ve duygular arasındaki tutarsızlıkların tutum değişimine neden olduğu varsayımı hâkimdir.
  1. Naif bilimci: 1970’li yılların başında Atıf Kuramları ile ortaya çıkmıştır. Sebep-sonuç analizi yapabilen ve nedensel açıklamalar peşinde koşan birey anlayışı hâkimdir. Bu arayış içinde birey zaman zaman çeşitli yanlılıklar gösterebilir. (bkz. Temel Atıf Hatası)
  1. Bilişsel cimri: Bilişsel tutarlılık ve naif bilimci öğelerinin vurgulandığı rasyonel insan anlayışının hâkim olduğu dönemlerin aksine 1970’li yılların sonu ve 1980’ler ile birlikte insanın kısıtlı zihinsel kapasitesi olan ve çoğu zaman kestirme yollara başvuran bir bilişsel sisteme sahip olduğu anlayışı yerleşmiştir (Tversky ve Kahneman, 1982). İnsan bilgi işleme kapasitesine sahip olsa da çoğu zaman zihinsel kaynaklarının sınırlılığı nedeniyle yanlış yönlendirilmektedir. İnsanlar rasyonel değildirler ama her zaman sezgisel yöntemleri kullanarak karar vermezler. Kendileri için önemli sonuçlar doğuracaksa, zaman baskısı hissetmezlerse ve karşılarındaki yargılamayı değil davranışı anlamayı istediklerinde daha doğru kararlar verme eğilimindedirler. Ancak ideal koşullarda bile bilgi işleme kapasitesi sınırlıdır.
  1. Motive olmuş taktikçi: 1990’lı yıllarda motivasyon kavramına verilen önemin artışıyla birlikte motivasyonel öğelere odaklanılmıştır. Motive olmuş taktikçi durumsal ve motivasyonel faktörlere bağlı olarak ya otomatik süreçleri ya da bilinçli bilişsel süreçleri kullanabilmektedir. Motivasyon hem duruma hem de kişiye bağlı olarak değişmektedir.
  1. Aktif olan aktör: 2000’li yıllarla birlikte durumların tepkilerimizi düşündüğümüzden daha fazla şekilde etkilediği fikri benimsenmiştir. Hazırlama deneyleriyle birlikte Sosyal çevrenin bir tür duyarlılık yaratarak tepkilerimizi biçimlendirdiği görüldü. Sosyal çevre anlık durumlardaki bireysel deneyimlerin toplamından toplumun geneline yayılabilen geniş ölçekli bir şekilde ele alınmaktadır. 2000’lerin ilk on yılında örtük çağrışım testleri aracılığıyla otomatik davranış ile ilgili birçok çalışma yapıldı. İkinci on yılda ise sinirbilim alanındaki ve beyin görüntüleme tekniklerindeki gelişmelerle birlikte sosyal nöro devrim gerçekleşmiştir. Sosyal davranışı açıklamada yeni metotlar ve yeni bakış açıları kullanılmaya başlanmıştır.  
  1. Kültürel sinirbilim: Sağlık, refah, mutluluk gibi sıradan insana dair konular ve göç, terör, yaşlanma, küresel ısınma gibi demografik ve politik açıdan güncel olaylar çerçevesinde insan sosyal davranışını açıklama çabası geliştirilmektedir. Sinirbilim, kültür, kamusal ilgi, sağlık ve sosyal politika gibi çok yönlü bakış açıları bir araya getirilerek çalışmalar yapılmalıdır.

Günümüzde sosyal biliş alanında ağırlıklı olarak tutum, duygu, atıf, benlik, kimlik, kalıp yargı, ön yargı ve ideoloji konularında çalışmalar yapılmaktadır.[1] Sosyal biliş alanındaki tüm çalışmalara temel sağlamasa da (örneğin, bkz. atıf kuramı) alandaki en önemli teorilerden biri sosyal şema teorisidir.[13] Sosyal Kimlik Kuramı ve Sosyal Temsiller gibi sosyal psikoloji alanındaki diğer disiplinler büyük ölçüde sosyal biliş ile aynı olguları açıklama çabasındadır ve bu farklı disiplinler “tutarlı ve entegre bir bütün” içinde birleştirilebilir".[14]  Eylem araştırmaları ile birlikte motor biliş,[15] adı verilen yeni bir paradigma ortaya çıkmıştır. Bu paradigma da eylemin ve ilişkili süreçlerin temsilini anlama ile ilişkilidir.

Sosyal şemalar

Sosyal şema teorisi bilişsel psikolojideki şema teorisine dayanmaktadır ve aynı terminolojiyi kullanmaktadır. Fikirlerin ya da kavramların beyinde nasıl temsil edildiği ve nasıl sınıflandığını tanımlamaktadır. Bu yaklaşıma göre bir kavramı gördüğümüzde ya da düşündüğümüzde, zihinsel temsil ya da şema çağrışım yoluyla orijinal kavram ile bağlantılı diğer bilgiyi zihne getirerek aktive olmaktadır ve bu aktivasyon büyük ölçüde otomatik olarak, bilinç dışında gerçekleşmektedir ve motivasyonel temeli vardır. Şemaların aktive edilmesinin sonucu olarak, şemanın uyandırdığı birçok çağrışım verilen bilginin dışında genişlediği için gerçekte ulaşılabilir olan bilginin ötesine giden yargı oluşur. Bu yargıların doğru olup olmamasından bağımsız şekilde sosyal bilişi ve davranışı etkileyebilir. Örneğin bir birey öğretmen olarak tanıtılırsa, ardından öğretmen şeması aktive olur.  Sonrasında biz bu kişiyi akıl, otorite ya da öğretmenler ile ilgili olarak hatırladığımız ve önemli olduğunu düşündüğümüz geçmiş deneyimler ile ilişkilendiririz.

Şemalar içselleştirilmiş sosyal bilgilerdir. Şemalar deneyim ya da sosyalleşme sayesinde öğrenilmekte ve git gide genel beklentiler halini almaktadır.  Nihayetinde şemalar insanlara öngörü sağlayarak sosyal dünyanın kontrolünü sağlama şansı vermektedir. Sosyal bilgilerin işlenmesini kolaylaştırmaktadır. İnsanlar ve çevredeki olaylar hakkında beklenti ya da ön bilgi olmaksızın günlük hayatı idame ettirmek çok zor olabilirdi. Şemalar neye dikkat edileceği, neyin algılanacağı, neyin hatırlayacağını ve ne sonuç çıkarılacağına rehberlik eder. Şemalar, gerçekliği basitleştirmek için kullanılan zihinsel kısa yollardır. Yaklaşım sosyal algının gerçekliğinden ziyade sürecine odaklanmaktadır.[1]

Bir şema daha ulaşılabilir olursa bu daha kolay şekilde aktive olacağı anlamına gelir ve o belirli bir durum için kullanılabilir. belirginlik ve hazırlama bir şemanın ulaşılabilirliğini arttıran iki bilişsel süreçtir. Belirginlik, belirli bir bağlamdaki diğer nesnelerden bir sosyal nesnenin daha fazla şekilde dikkat çekici olmasıdır. Nesnenin belirginliği ne kadar yüksekse o nesnenin şeması o kadar ulaşılabilir olur. Örneğin bir gruptaki, 7 erkek arasında 1 kadın yer alıyorsa, kadın cinsiyet şeması daha ulaşılabilir olabilir ve kadın grup üyesine karşı grup düşüncesi ya da davranışını etkileyebilir.[13] Hazırlama ise o durumdan hemen önce şemayı daha ulaşılabilir kılmaya neden olan bir durumun deneyimlenmesine karşılık gelmektedir. Örneğin gece geç vakitte korku filmi izlemek, korkutucu şemaların ulaşılabilirliğini arttırabilir. İnsanın gölge olarak algılanması ve arka plandaki seslerin potansiyel tehdit olarak algılanmasını arttırabilir.

Sosyal biliş araştırmacıları yeni bilginin önceden edinilen şemalara nasıl bütünleştirildiğini, özellikle yeni bilginin var olan şema ile uyumsuz olduğu durumlarda, araştırmaktadırlar.[16] Örneğin, bir öğrencinin tüm öğretmenlerin katı ve otoriter olduğuna dair bir şeması vardır. Bu öğrenci utangaç ve sessiz bir öğretmen ile karşılaştığında sosyal biliş araştırmacıları öğrencinin bu yeni bilgiyi var olan öğretmen şemasına nasıl bütünleşeceğini araştırmaktadır. İnsanlar seçici bir şekilde şemaları ile tutarlı bilgiye dikkat etme, şema ile tutarsız bilgiyi göz ardı etme eğilimindedirler ve bu nedenle önceden var olan şemalar dikkati yeni bilgiye yönlendirme eğilimindedir. Bu onaylama yanlılığına karşılık gelmektedir. Bazen tutarsız bilgi alt kategoriye dâhil edilir ve özel bir vaka olarak depolanır. Orijinal şema herhangi bir değişikliğe uğramadan aynı bırakılır.

Sosyal biliş araştırmacıları aynı zamanda aktive olan şemaların düzenlemesi ile de ilgilenmektedirler. Şemaların bağlamsal aktivasyonunun otomatik olduğuna inanılmaktadır. Bu bireyin bilinçli kontrolünün dışında olduğu anlamına gelir. Ancak, birçok durumda aktive olan şema bilgisi durumun sosyal normları ile çatışma içinde olabilir. Bu durumlarda birey şematik bilginin düşünce ve sosyal davranış üzerindeki etkisini engellemeye motive olmuştur. Bireyin aktive olan şemayı uygulamasını başarılı şekilde düzenleyip düzenleyemeyeceği benlik düzenleme becerisindeki bireysel farklılıklara bağlıdır ve merkezi kontroldeki duruma bağlı bozulmaların varlığına bağlıdır. Yüksek öz-düzenleme becerisi ve yönetici işlevler üzerinde bağlama dayalı bozulmaların eksikliği bireylerin düşünceleri ve sosyal davranışlarında otomatik olarak aktive olan şemaların etkisini başarılı bir şekilde ketleme olasılığını arttırmaktadır.  Ancak, insanlar istenmeyen düşüncelerin etkisini baskılamayı durdurduklarında, düşüncenin aşırı ulaşılabilir olduğu rezonans etkisi oluşabilir.

Kültürel farklılıklar

Sosyal psikologlar gün geçtikçe artan bir ilgiyle kültürün sosyal biliş üzerindeki etkisini araştırmaktadırlar.[17]  Tüm kültürlerdeki insanlar dünyayı anlamak için şema kullanmasına rağmen, şemaların içeriğinin kültürel yetiştirilme tarzına bağlı olarak bireyler için farklılık gösterdiği bulunmuştur. Örneğin, İskoç yerlileri ile Svazilandlı Bantu çiftçileri arasında sığır şemalarının karşılaştırıldığı bir çalışmada [18] Bantu çiftçilerinin yaşam tarzlarında sığırların önemli bir yeri olması nedeniyle Bantularda İskoçlara oranla daha kapsamlı şemalar olduğu görülmüştür. Bantu çiftçilerinin kendi sığırlarını birçok sığır arasından ayırt edebilme becerisi geliştirmişlerdi. Barlett insanların görüntü ve bilgileri anlamlı kalıplar olarak düzenlediği ve bu kalıpların da sonraki bellek geri çağırmalarını kolaylaştırdığını iddia etmekteydi.

Çalışmalar kültürün sosyal bilişi farklı yollarla da etkileyebileceğini göstermektedirler. Kültürel etkilerin insanların çevrelerini otomatik bir şekilde algılama ve düşünmedeki temel yollarını şekillendirdiği görülmektedir.[17] Örneğin; birçok çalışmada Çin ve Japonya gibi Doğu Asya kültürlerinde yetişen insanların “bütüncül” düşünce stili geliştirme eğiliminde oldukları bulunurken, Avustralya ve Amerika Birleşik Devletleri gibi Batı kültürlerinde yetişen bireylerin ise “analitik” düşünce stili geliştirme eğiliminde oldukları bulunmuştur.[19][20] Tipik Doğu bütüncül düşünce tarzında insanlar bağlamın bütününe ve nesnelerin birbiri ile olan ilişkisine odaklanmaktadırlar.[19] Örneğin, bir Doğuludan sınıf arkadaşının ne hissettiği ile ilgili karar vermesi istendiğinde, sınıftaki tüm arkadaşlarının yüzünü tarayacak ve o kişinin nasıl hissettiğine karar vermede o bilgiyi kullanacaktır.  [21] Öte yandan, tipik Batılı analitik düşünce tarzında insanların çevredeki bağlamı göz ardı ederek yalnızca tekil nesnelere odaklandıkları görülmektedir.[20] Örneğin, bir Batılıdan sınıf arkadaşının nasıl hissettiğine karar vermesi istendiğinde yalnızca o kişinin yüzüne odaklanacaktır.[21]

Nisbett (2003) sosyal bilişte görülen kültürel farklılıkların Batılılar (Yunan felsefi geleneği-örn., Aristotales ve Platon) ve Doğulular (örn. Konfüçyüsçülük ve Budizm) arasındaki felsefi geleneklerden kaynaklanabileceğini ileri sürmektedir.[17] Ancak, son araştırmalar, sosyal bilişteki farklılıkların iki kültürel çevrede oluşan fiziksel farklılıklardan kaynaklanabileceğini göstermektedirler. Bir çalışmada Japon şehirlerindeki manzaraların Amerika Birleşik Devletleri’ndeki manzaralardan daha yoğun olduğunu ve dikkati gerektirecek çok daha fazla nesne olduğunu gösterilmiştir. Bu çalışmada tüm bağlama odaklanan Doğulu düşünce tarzı Japonya’nın fiziksel çevresinin yoğun doğasına atfedilmiştir.[22]

Sosyal bilişsel sinirbilim

2000li yıllardan bu yana beyin yapısı ve işleyişine verilen önemin artmasıyla birlikte sosyal biliş ile beyin faaliyetleri arasındaki ilişkiyi gösteren çalışmalara ilgi artmıştır. Birtakım zihinsel rahatsızlıkları olanların da sosyal bilgiyi işleme şekillerinin normal insanlardan farklılık gösterdiği bilinmektedir. Özellikle beyin hasarı geçiren hastaların sosyal etkileşimde yaşadıkları sorunlar dikkat çekmektedir. Beyin işlevi ve sosyal biliş arasındaki ilişkiye dair bu ilgi erken dönemde incelenen vakalardan biri olan Phineas Gage vakasını da içermektedir. Daha yakın zamanlardaki nöropsikolojik çalışmalar beyin hasarı olan insanlarda sosyal bilişsel süreçlerin kesintiye uğradığını göstermektedir. Örneğin, frontal lob hasarı sosyal uyaranlara verilen duygusal tepkileri [23][24][25] ve zihin kuramı görevlerindeki performansı [26][27] etkilemektedir. Temporal lobdaki fusiform gyrus hasarı da benzer şekilde prosopagnosia (yüzleri tanıma becerisini yitirme) neden olmaktadır.

Otizm [2] psikoz,  [28], Williams sendromu, antisosyal kişilik bozukluğu,[3] Fragile X ve Turner sendromu[29] gibi psikolojik bozukluk sahibi insanlarda olmayan akranlarına oranla sosyal davranışta farklılıklar olduğu görülmektedir. Ebeveynlerinde travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) olanlarda sosyal bilişte bazı alanlarda (örn., ortak dikkat) bozulma görülmektedir.[30] Bununla birlikte, sosyal bilişin alana özgü nöral mekanizmalar tarafından desteklenip desteklenmediği henüz incelenmeye açık bir konudur.[31] Hangi koşulların sosyal etkileşime dahil olan bilişsel süreçlerde yanlılığa neden olduğu ya da tam tersi şekilde hangi türden yanlılıkların koşulla ilişkili semptomlara yol açtığını incelemek üzere genişleyen bir araştırma alanı oluşmaktadır.

Bebeklerde ve çocuklarda sosyal bilişsel süreçlerin gelişimi yaygın bir şekilde araştırılmaktadır (bkz. gelişim psikolojisi). Örneğin, sosyal davranışlara katkıda bulunan psikolojik süreçlerin (örn., yüz tanıma gibi bazı yönlerinin doğuştan olabileceği ileri sürülmektedir. Benzer şekilde, çok küçük bebeklerin annesinin sesi, yüzü ve kokusu gibi sosyal uyaranları tanıdığı ve seçici şekilde tepki verebildiği bilinmektedir.[32]

Eleştiriler

Ancak sosyal bilişteki “sosyal” bugünkü hâkim anlayış içerisinde kelime anlamını kaybettiğine inanılmaktadır. Çalışma nesnesi insanlar, gruplar, olaylar ve ilişkiler olan sosyal bilişin merkezi modelleri yalnızca bireysel bilişsel süreçlere odaklanmaktadır. Birey dışındaki durum ve ilişkileri birey açısından ele alınır. Sözü edilen süreç ve yapılar sosyal bağlamdan etkilenmiyor gibi ele alınmaktadır. Bu bağlamda yaklaşım indirgemeci olarak görülmektedir. Sosyal değişkenlerden dil ve iletişimi ele almada başarısız olduğu düşünülmektedir. Aşırı bilişselleştiği ve bilişsel süreç ve yapıları üst düzey sosyal süreçlerle yeterince ilişkilendiremediği ve sonuç olarak sosyal psikolojiyi ilgilendiren birçok ana konuya değinmediği için eleştirilmektedir. Bilişsel süreçleri geniş ölçekli grup, toplum ve kişiler arası süreçlere genellemekte başarısızdır.[10]

Sosyal Biliş yaklaşımına getirilen eleştiriler Sosyal Kimlik Yaklaşımı, Sosyal Temsiller ve Söylemsel Psikoloji gibi alternatif üç yaklaşımın birbirine entegre edilmesiyle giderilebileceğine inanılmaktadır. Her yaklaşımın kavramsal, metodolojik ve epistemolojik açıdan üstün ya da zayıf olduğu yönler mevcuttur. Farklı analiz düzeylerinin bir araya getirildiği araştırma desenleri planlanarak sosyal psikolojideki “sosyal”in ortaya çıkarılabileceğine inanılmaktadır.[10]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. 1 2 3 Fiske, S.T.; Taylor, S.E. (2013). 'Social cognition: From brains to culture. Sage, Inc.. ISBN 9781446263945.
  2. 1 2 Striano, T.; Reid, V., ed. Social Cognition: Development, Neuroscience and Autism. Wiley-Blackwell. ISBN 1-4051-6217-1.
  3. 1 2 Blair, J.; Mitchel, D.; Blair, K.  (2005). Psychopathy, emotion and the brain. Wiley-Blackwell. s. 25–7. ISBN 0-631-23336-9.
  4. Cacioppo, J.T.; Berntson, G.G.; Sheridan, J.F. & McClintock, M.K. (2000). Multilevel integrative analyses of human behavior: social neuroscience and the complementing nature of social and biological approaches. Psychological Bulletin, 126, 829–43.
  5. Cacioppo, J.T. (2002). Social neuroscience: understanding the pieces fosters understanding the whole and vice versa. American Psychologist, 57, 819–31.
  6. Adolphs, R. (1999). "Social cognition and the human brain". Trends in Cognitive Sciences 3 (12): 469–79. DOI:10.1016/S1364-6613(99)01399-6. PMID 10562726.
  7. Shaffer, D.R.; Kipp, K. (2009). "Chapter 12: Theories of social and cognitive development". Developmental Psychology: Childhood and Adolescence. Wadsworth Publishing Company. ISBN 0-495-60171-3.
  8. (International Social Cognition Network: http://www.socialcognition.info)
  9. Doise, W. (1986). 'Levels of Explanation in Social Psychology. Cambridge University Press., Inc.. ISBN 0521307481.
  10. 1 2 3 4 5 6 Augustinos, M.; Walker, I. & Donaghue, N. (2014). 'Social Cognition an Integrated Introduction. Sage Publications Ltd., Inc.. ISBN 144629725X.
  11. Hogg, M.; Vaughan, G. (2006). 'Sosyal Psikoloji. Ütopya Yayınevi, Inc.. ISBN 9786055580704.
  12. Husain, A. (2012). "Chapter 5: Social Perception and Cognition". Social Psychology. Pearson Education. ISBN 9788131760000.
  13. 1 2 3 Fiske, S.T.; Taylor, S.E. (1991). Social Cognition. McGraw-Hill, Inc.. ISBN 0-07-100910-8.
  14. Augustinos, M.; Walker, I. & Donaghue, N. (2006). Social Cognition an Integrated Introduction. London: Sage Publications Ltd. ISBN 0-7619-4218-1.
  15. http://www.motorcognition.com
  16. Alpay, L.; Verhoef, J.; Teeni, D.; Putter, H.; Toussaint, P.; Zwetsloot-Schonk, J.  (2008). "Can contextualisation increase understanding during man-machine communication? A theory driven study". The Open Medical Informatics Journal 2: 82–91. DOI:10.2174/1874431100802010082. PMC 2669642. PMID 19415137. http://www.pubmedcentral.nih.gov/articlerender.fcgi?tool=pmcentrez&artid=2669642.
  17. 1 2 3 Aronson, E.; Wilson, T; Akert, R..  (2010). "Chapter 3: Social Cognition". Social Psychology. Pearson.
  18. name=Bartlett>Bartlett, F. (1932). Remembering. Cambridge: Cambridge University Press. s. 249.
  19. 1 2 Nisbett, R.; Peng, K.; Choi, I.; Norenzayan, A.  (2001). "Culture and Systems of thought: Holistic vs. analytic cognition". Psychological Review. 108 (2): 291–310. DOI:10.1037/0033-295X.108.2.291. PMID 11381831.
  20. 1 2 Masuda, T.; Nisbett, R.  (2006). "Culture and change blindness". Cognitive science: A multidisciplinary journal. 30 (2): 381–389. DOI:10.1207/s15516709cog0000_63.
  21. 1 2 Masuda, T.; Elsworth, T.; Mesquita, B.  (2008). "Placing the face in context: Cultural differences in the perception of facial emotion". Journal of Personality and Social Psychology. 94 (3): 365–381. DOI:10.1037/0022-3514.94.3.365. PMID 18284287.
  22. Miyamoto, Y.; Kitayama, S.  (2002). "Cultural variation in correspondence bias: The critical role of attitude diagnosticity of socially constrained behaviour". Journal of Personality and Social Psychology. 83 (5): 1239–1248. DOI:10.1037/0022-3514.83.5.1239. PMID 12416925.
  23. Harmon-Jones, E.; Winkielman, P.  (2007). Social Neuroscience: Integrating Biological and Psychological Explanations of Social Behavior. Guilford Press. ISBN 978-1-59385-404-1.
  24. Damasio, A.R. (1994). Descarte's Error: Emotion, reason and the human brain. New York: Picador. ISBN 0-333-65656-3.
  25. Hornak, J.; Rolls, E.T.; Wade, D.  (1996). "Face and voice expression identification in patients with emotional and behavioral changes following ventral frontal lobe damage". Neuropsychologia 34 (4): 247–61. DOI:10.1016/0028-3932(95)00106-9. PMID 8657356.
  26. Stone, V.E.; Baron-Cohen, S.; Knight, R.T.  (1998). "Frontal lobe contributions to theory of mind". Journal of Cognitive Neuroscience 10 (5): 640–56. DOI:10.1162/089892998562942. PMID 9802997.
  27. Brunet, E.; Sarfati, Y.; Hardy-Bayle, MC. & Decety, J. (2000). "A PET investigation of attribution of intentions to others with a non-verbal task". NeuroImage 11 (2): 157–66. DOI:10.1006/nimg.1999.0525. PMID 10679187.
  28. Fusar-Poli, P.; Deste, G.; Smieskova, R.; Barlati, S.; Yung, AR.; Howes, O.; Stieglitz, RD.; Vita, A. ve diğ. (Jun 2012). "Cognitive functioning in prodromal psychosis: a meta-analysis". Arch Gen Psychiatry 69 (6): 562–71. DOI:10.1001/archgenpsychiatry.2011.1592. PMID 22664547 .
  29. Mazzocco, M.M.M. et al. (1998). "Social Functioning Among Girls with Fragile X or Turner Syndrome and Their Sisters". Journal of Autism and Developmental Disorders 28 (6): 509–17. DOI:10.1023/A:1026000111467. PMID 9932237.
  30. Schechter, D.S.; Willheim, E.; Hinojosa, C.; Scholfield-Kleinman, K.; Turner, J.B.; McCaw, J.; Zeanah, C.H.; Myers, M.M. (2010). Subjective and objective measures of parent-child relationship dysfunction, child separation distress, and joint attention. Psychiatry: Interpersonal and Biological Processes, 73(2), 130–44.
  31. Stone, V.E.; Gerrans, P.  (2006). "What's domain-specific about theory of mind". Social Neuroscience 1 (3–4): 309–19. DOI:10.1080/17470910601029221. PMID 18633796.
  32. Bremner, J.G. (1994). "Chapter 5: Social Development". Infancy. s. 182–3. ISBN 0-631-14809-4..

Ek okumalar

This article is issued from Vikipedi - version of the 5/29/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.