Thomas Müntzer
Thomas Müntzer (d. 1488 civarı – ö. 27 Mayıs 1525), reform devrinin erken dönem Alman teoloğu ve anabaptistti.
Müntzer birtakım anti-Lutherci yazılarıyla Luther'e karşı çıktı ve Köylüler Savaşı sırasında asilerin lideri oldu. Frankenhausen muharebesi'nde, Müntzer ve çiftçileri yenilgiye uğradılar. O yakalandı, işkence gördü ve boynu vuruldu.
Yaşamının ilk dönemleri
Müntzer 1488 dolaylarında, Harz Dağları'nda, Thüringen (şu anda merkez Almanya’dır), bulunan Stolberg’in küçük bir köyünde doğdu. En sonunda hangi akademik ünvanı kazandığı bilinmese de, Thomas Müntzer ilk olarak Leipzig Üniversitesi’nde, sonra da Frankfurt Üniversitesi’nde öğrenim gördü. Yunanca, İbranice ve Latince dillerinde uzmanlaştı.
1516 yazından 1518 kışına kadar, Müntzer Frohse’de bir manastırda kalmıştır, Martin Luther’in 95 tezinin 31 Kasım 1517’de yayımlanması ise büyük ihtimalle onu kiliseden ayrılıp Wittenberg’e gitmeye teşvik etmiştir. Dediklerine göre, orada Luther’le karşılaşmıştır, Müntzer Luther’in reformlarının siyasallaşmasına dair fikirleri yüzünden Luther tarafından küçümsenmiştir. 1519’da Orlamhünde ve Jüeterbock’daki kısa görevlerin ardından, Müntzer, John Eck ve Andreas Karlstadt arasındaki (27 Haziran’dan 3 Temmuz’a) ve Luther ve Eck arasındaki (4 Temmuz’dan 14 Temmuz’a) ünlü tartışmalara tanıklık etmek için Leipzig’e gitmiştir. Müntzer oradan oraya gitmeye sık sık devam etmiş, 1520’de Zwickau’ya gitmeden önce 1519 yılının Aralık ayında Beuditz’deki bir rahibe manastırında günah çıkarma yetkisine sahip rahip mevkisini kabul etmiştir.
Yükselen radikalizm
1520 mayısında, Müntzer Thüringen’deki Zwickau’da papaz oldu ve kilise merciiyle belirgin ilk karşı karşıya gelişini o zaman yaşadı. 1521 ve 1522 yıllarında, bir şekilde, Luther ve Müntzer’in fikirleri arasındaki büyüyen ayrılık iyicene belirginleşti, Müntzer kendi anti-entelektüalizmini geliştirdi ve bebek vaftizini reddetti.
Müntzer 1521 Nisanı’nda Zwickau mercileri tarafından kovulunca, Prag’a kaçtı. Haziran’da oraya vardığında, ilk başlarda, Luther’in takipçisi olarak kabul gördü, kasabada coşkuyla karşılandı, kalacak yer sağlandı ve üniversite şapellerinde Latince ve Almanca vaazlar vermesi yönünde davetler aldı. Bilinmeyen nedenlerden dolayı, her nasılsa, kasım geldiğinde ona çok daha az hoşgörüyle bakılıyordu. O ay Prag Manifestosu’nu yazdı. Almanca ve Latince dört farklı sürümü yazılan eser öfkeli, kilise karşıtı ve vahiysel bir eserdir.
Aralık 1521’de, Müntzer Prag’tan ayrıldı. 1522 yılını çoğu yerde kalmayıp dolaşmakla geçirdi. Mart 1523’de, Thüringen’daki Elektöral Saksonya’ya ait bir yer olan 900 civarında kişinin yaşadığı bir kasabada, Allstedt’te papaz oldu. Haziran 1523’te, eski bir rahibe olan Ottilie von Gerson’la evlendi. Kasım’da, George Spalatin ve Bilge Frederick tarafından sorgulandı. Luther Wittenberg’de özel yüzleşme konusunda ona baskı yaptı, ama Müntzer halka açık bir tartışma istedi ve bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Aralık 1523’te, Müntzer Allstedt’de kullanılmak üzere tamamı Almanca olan ilk liturjisini, Almanca Kilise Töreni Buyruğu, sundu.
13 Temmuz 1524’te, Bu olayı çevreleyen nedenler belirsiz olmasına rağmen, görünen o ki Müntzer prenslere vaaz vermişti, iddialara göre vaaz Allstedt’deki Saksonya Dükü John’a ve danışmanlarınaydı. Vaaz Daniel Kitabı’nın 2. kısmına, Babil’de tutsak olan Daniel’in rüyaları tabir etme yeteneği dolayısıyla kralın danışmanı olduğu bölüme odaklanmaktadır. Vaazda, Müntzer kendini prenslerin rüyalarını tabir eden yeni Daniel olarak tanıtır. Daniel 2:44’ü dünyevî krallıkların tümünü yerle bir edecek Tanrı’nın krallığından dem vurarak yorumlar.
Muhtemelen bu olayın sonucu olarak, Luther’in 1524 Temmuzu’nun başlarında Prensler’e yazdığı Müntzer ve Andreas Karlstadt’a saldırdığı mektubu da işin tuzu biberi olunca, 31 Temmuz ya da 1 Ağustos’ta Müntzer ve Allstedt’den diğerleri duruşmaya, Saksonya Dükü John’un huzuruna çağrıldılar. Allstedt’deki matbaanın kapatılmasına karar verdi. Müntzer bir süre sonra Allstedt’ten kaçtı.
Alman Köylü Savaşı
Ağustos 1524'te, Müntzer sonradan Köylüler Savaşı olarak anılacak ayaklanmanın liderlerinden biri oldu. Sloganlarından biri Omnia sunt communia, yani “her şey ortaktır”dı. Allstedt’ten kaçışının ardından, Thüringen’deki Muehlhausen adlı imparatorluk şehrine vardı. Eylül ayının ortalarında, Müntzer ve arkadaşı, eski köktenci rahip Heinrich Pfeiffer, varolan şehir meclisinin dağılmasını ve Tanrı’nın Sözü ve ilahi adalet temelli “ebedi meclis” kurulması çağrısı yapan On bir Muehlhausen makalesini yayımlamak için orta sınıf esnafla şehir meclisi arasında süre gelen gerginlikten avantaj sağladılar. Kopyalar çevre köylerdeki köylülere yollandı, ama destek somut hale gelmedi, nedeni belli ki makale ağırlıklı olarak kent dertlerine değinmiş, köylülerin ihtiyaçlarından hiç bahsetmemişlerdi. 27 Eylül 1524’te, Müntzer ve Pfeiffer Muehlhausen’dan sürüldüler.
Müntzer 1524’ün son aylarını Nuremberg’te geçirdi, ama Şubat’ın ortalarında Muehlhausen’a dönebilecekti. Bunu izleyen ayda, bütün vatandaşlar eski meclisinde aleyhinde oy verdi ve yeni bir “Tanrı’nın Ebedi Birliği” kuruldu, birlik erkek nüfustan ve bazı eski meclis üyelerinin ortalamasından meydana getirildi. Müntzer ve Pfeiffer Muehlhausen şehir meclisinin yönetimini devralmada başarılı olmuşlar ve yerine komünistik teokrasi kurmuşlardı.
Müntzer politik ve dinsel baskıya karşı Tanrı’nın saflarında yer aldığına inanan 8000 kadar köylüye Frankenhausen Muharebesi’nde (15 Mayıs 1525) önderlik etti. Bütünüyle yenilindi, yakalandı, tutsak edildi ve işkence gördü, Müntzer sözünden caydı ve Roma Katolik başrahibini 27 Mayıs 1525’te Thüringen – Muehlhausen’de başının kesilmesi için kabul etti. Kafası ve gövdesi sergilendi.
Teoloji ve Meryem hakkındaki görüşleri
Luther ve Müntzer birkaç öğreti konusunda anlaşmazlık yaşamışlardı. Müntzer “Tanrı’nın yaşayan sözü”ne (başka bir deyişle sürekli vahiy ve ilham) inanmış ve bunu öğretmişti, çocuk vaftizini ve aşai rabbani ayinindeki şarap ve ekmeği yasaklamak İsa'nın fedakârlığının sembolleriydiler. Luther bu öğretilerin hiçbirine katılmadı. Çocuk vaftizi hususundaki konumu dolayısıyla, Müntzer Anabaptist hareketin kurucularından biri sayılıyordu, yine de yetişkinlerin “vaftizlerini geri alma”yı kabul edip etmediğine karşı bir şüphe mevcuttur.
Luther ayrıca Müntzer kadar radikal değildi. Cennetten gelen devamlı vahye inanmayan Romalı Katolik rahipleri eleştirirken, Müntzer, "Bu rezil ve hain rahiplerin en küçük minvalde dahi kiliseye yararları dokunmamaktadır, damadın sesini reddedenler için bu onların iblis sürüsü olduklarının en kesin delilidir. Fahişelerinin utanmazlığıyla edepsizce reddederlerken, o zaman nasıl Tanrı’nın hizmetkârları, O’nun sözünün taşıyıcıları olabilirler? Tüm gerçek rahiplerin vahiyleri olmalıdır, ki böylece gayelerinden ödün vermesinler." Luther’den farklı olarak, Müntzer iyi işlerin ayrıca erdemliğe iman etmeyi gerektirdiğine inanmıştır. Müntzer, "Hıristiyan olmanın başlangıcı kelâmı gayretle beklemektir. Bu bekleyiş esnasında birisi Kelâmdan yakınmalı ve işlerimizin gecikmiş olduğu gerçeğine karşı bir teselli söz konusu olmamalıdır. Sonra birisinin diğerinin hiç inancı olmadığını düşünür; gerçekten de, hiç olmayanı hisseden gelecektir. Hakiki imana çok az istek duyulur, ama çok zayıftır ki bunun güç bela farkındalığındadır. En sonunda, o ruhen yıkılmalı ve hayıflanmalıdır, 'Ne acınası biriyim ben! Yüreğimden içeri ne sokuldu benim? Vicdanım dayanma gücümü ve beni ben yapan her şeyi yiyip bitiriyor! Ne yapmalıyım? Tanrı’ya güvenimi kaybettim' " Müntzer teolojiyi yenilerken, eski öğretilerinin çoğuna dokunmadı.
Bu onun Meryem hakkındaki görüşlerinde de etkili olur. Meryem’in Doğumu Bayramı’nda, 1520 yılında Zwickau’da verdiği bir vaazında, Meryem’i “Başpapaz”, “başrahip” ve “Kraliçe” olarak betimler. Bakire Meryem bir arabulucu kadındı, gün ve gecenin arabulucusuydu, ‘Tanrı ve insan arasında arabulucu’ydu, mediatrix inter deum et hominem. Alçakgönüllülüğü sayesinde şeytanla savaşını kazanmıştı. Onun kişiliği Tanrı’nın gücünü gösteriyordu, yüceliği kendi yaptıklarının sonucu değil, inayetinin sonucuydu. Meryem’in doğumu eski emrin yenilenmesi için meleklere ve insanlara unut vermişti. Müntzer Meryem’in İsa’nın doğumu sırasında da önce de ve sonra da bakire olduğunu savunur. Clairvoux’lu Bernard’ın söylediklerini, belirgin olarak ise Meryem hakkındaki argümanlarını alıntılar. Müntzer ne Meryem’in ne de havarilerin suyla vaftiz edildiği konusunda ısrar etmiştir. Bundan böyle, Meryem’e yüksek mertebe verili, suyla yapılan vaftizin dinsel vaftiz hareketinden daha aşağı kademede olduğunu iddia eder. Müntzer Özgürlükçü teolojinin babası sayılabilir, çünkü Magnificat’ı – “alçakgönüllüyü yükseltti” – Meryem’in varolan toplumsal düzene eleştirisi olarak yorumladı. Müntzer sistematik bir Meryemoloji geliştirmedi, ama onun Meryem hakkındaki görüşleri Meryem’i kutsal kitaptaki en üstün esas modele terfi ettirdi. Meryem ‘imanı’ temsil eder, fides non ficta. Luther’le sık sık yaptığı ağır ve polemikçi tartışmalarda, Müntzer görüşlerini kanıtlamak için Meryem’in örnek yaşamını kullanır. Meryem hakkındaki tüm yorumlamalarında, Dayanağı olarak kutsal kitaplardan alıntılar yapar.
Mirası
Reform konulu çalışmalarda, Müntzer sıklıkla görmezden gelinmiştir. Protestan tarihçilere göre, az yaşamış bir radikaldi. Sonra, Müntzer mal paylaşımı uygulandığı yeni bir eşitlikçi toplum anlayışı nedeniyle erken dönem sınıf mücadelesinin sembolü olarak sosyalistler tarafından sahiplenildi. Müntzer’in hareketi ve köylülerin isyanı Friedrich Engels’in tarihsel materyalizmin klasik savunması olan Almanya’da Köylü Savaşı kitabının önemli başlığını oluşturdu. Engels Müntzer’i İncilsel dili kullanmayı, köylülerin en iyi anlayacağı dili, seçen devrimci bir lider olarak tanımlar. Müntzer sonraları, 20. yüzyılda Doğu Almanya devleti’nin (Almanya Demokratik Cumhuriyeti, ADC) sembolik kahramanı oldu, 1975 tarihli beş marklık banknota resmi kondu. Frankenhausen savaş alanında ADC Werner Tuebke tarafından yapılan dünyanın en geniş resmini barındıran, Müentzer’in ana figür olduğu devasa bir anıt dikti.
Yakın zamandaki çalışmalarda, her nasılsa, Müntzer’in hayatının içeriğine karşı daha duyarlı olundu. Müntzer daha erken zamanlarda Reform hareketi tarafından alınmış birçok teolojik yönelimin sembolü olarak ayakta durmaktadır.