Trabzon İmparatorluğu

Trabzon İmparatorluğu
  Krallık  

1204–1461 [[Osmanlı İmparatorluğu|]]
"Der kaiser von Trappesod stost an Kriechen vnd an das Kaisertum von Athen. Hat yetzn der turgisch kaiser gewunnen und den kaiser geköpft”
Bayrak Arma
1300 yılında Trabzon İmparatorluğu
Başkent Trabzon
Dil(ler) Romeika, Tzan Dili (Lazca)
Din Ortodoks Hristiyanlık
Yönetim Monarşi
İmparator
 - 1204-1222 I. Aleks
 - 1280-1298 II. John
 - 1298-1330 II. Aleks
 - 1340-1341 Anna
Tarihi
 - Kuruluşu 1204
 - İç Savaşlar 1331-1351
 - Büyük Veba Salgını ve Deprem 1347
 - Yıkılışı 1461
Günümüzdeki durumu

Trabzon İmparatorluğu ya da Tzaniti (Lazistan) Krallığı[1], Ortaçağ'da Doğu Karadeniz'de kurulmuş yerel krallık.

Etimoloji

Genelde Trabzon İmparatorluğu olarak bilinen devletin sık kullanılan 3 ismi vardır:

Caniti/Tzaniti: Tzan (Laz ulusal ismi) + iti (Lazca'da ülke, toprak belirten son ek) yani Lazistan Krallığı anlamına gelmektedir.[3]

Coğrafya

Trabzon İmparatorluğu sınırları en geniş olduğu zamanda batıda Karadeniz Ereğli'sinden doğuda Phasis'e doğru uzanan yaklaşık 1000 kmlik sahil şeridine yayılıyordu. Karadeniz'in kuzeyinde günümüzde Rusya Federasyonu dahilinde bulunan Kırım'daki Kherson ve Kerç toprakları da Trabzon kontrolündeydi.[4]

İmparatorluk toprakları geniş çaplı tarıma müsaade etmeyen dağlık bir yapıya sahipti. Fakat transit ticarette önemli bir konumda bulunan topraklar tarıma elverişli olmasa da dağlık ve ormanlık arazisinden dolayı savunma açısından avantajlıydı.

Tarih

Devletin kurucuları olan Komnene Hanedanı, General Isaac Komnene zamanında Doğu Roma İmparatoru VI. Michael'e darbe yaparak tahtı ele geçirmiş, 100 yıldan uzun bir süre Doğu Roma İmparatorluğu'nu yönetmişlerdir. Fakat İstanbul'un Haçlılar tarafından işgal edilmesinin ardından Komnene Hanedanı'nın üyeleri Aleks ile David, halaları Gürcü Kraliçesi Büyük Tamara'nın yardımıyla ata yurtları Karadeniz'e sığınmışlardır. Antik Kolkhis topraklarının doğu uzantısı olan Phasis'e sığınan kardeşler daha sonra Trabzon'a sahip çıkmışlardır.

Kuruluş

I. Aleks, Gürcülerin desteğiyle 1204 yılının Nisan ayında Trabzon'da imparatorluğunu ilan etmiştir. Trabzon İmparatorluğu'nu kurduğunda 22 yaşında olan I. Aleks burada kendisini "Roma İmparatoru" olarak tanımlamıştır. Trabzon Ordusu'nun başkomutanı olan Aleks'in kardeşi David, Laz ve Gürcülerden oluşan ordusuyla Paflagonya'ya saldırmış böylece Karadeniz Ereğlisi ile Sinop arasındaki arazi de Trabzon topraklarına katılmıştır.[5] Trabzon İmparatorluğu'nun batı yönündeki bu genişlemesi başta Bizans'ı, İznik İmparatoru'nu ve Selçuklu Türklerini rahatsız edince yeni savaşlar patlak vermiş Trabzon İmparatorluğu Sinop’un doğusuna geri çekilmek zorunda kalmıştır. Pek çok savaşta Trabzon Ordusu'na kumanda eden David bu savaşlarda henüz 20'li yaşlardayken can vermiştir. Sinop'ta bir ziyafet sırasında Selçuklular tarafından yakalanan ağabeyi Aleks de, ya Sinop'tan çekilmek ya da ölmek arasında seçim yapmaya mecbur edilmiş, Sinoplular Trabzon'a bağlı kalmak istediklerinden Aleks ölse bile Trabzon tahtının varisleri olduğunu öne sürerek Selçuklu hakimiyetine girmeye yanaşmamışlarsa da şehir 1214 yılında zorla ele geçirilmiştir. Trabzon İmparatorluğu'nun savunmasını güçlendirip, Trabzon ticaretini zenginleştiren Aleks I.; 18 yıl hükümdarlık yaptıktan sonra 1222 tarihinde 40 yaşında ölmüştür. Cenazesi Trabzon'daki Eugene Kilisesi'ne defnedilmiştir.

Yükselme Devri

I. Aleks'ten sonra tahta geçen Andronik döneminde Selçuklularla şiddetli çarpışmalar yaşanmıştır. Selçuklular Trabzon'a saldırmış fakat geri çekilmek zorunda kalmışlardır, müstahkem yerlerde kurulan Selçuklu kampları da Maçkalı ve Gümüşhaneli yerliler tarafından baskınlara uğratılmıştır. Trabzon İmparatoru Andronik bu zaferler onuruna sütunlar diktirmiş ve kendi adına altın sikke bastırmıştır.

Trabzon surları

Andronik saltanatını takiben I. John başa geçmiş onu da I. Manuel izlemiştir. Onun saltanatı sırasında -13. yüzyılın ortalarında- Moğollardan kaçan Türkmenler Anadolu'ya gelmeye başlamışlardır. I. Manuel Moğollarla iyi ilişkiler geliştirmiş Trabzon ticari önemini korumaya devam etmiştir. Trabzon Ayasofya Kilisesi onun döneminde inşa edilmiştir. Yine aynı yüzyılda Ceneviz ve Venedikli İtalyanlar Trabzon İmparatorluğu'ndaki ticari faaliyetlerini geliştirmeye başlamışlardır.

Trabzon ile Selçuklu arasında sürekli olarak çatışmalara neden olan Sinop, İmparator George tarafından da kuşatılmıştır. George Doğu Roma karşıtı politikasıyla dikkat çekmiştir. 13. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul'daki Haçlı işgali bazı aşamalardan sonra yerini Palaiologos Hanedanı'na bırakmıştır. Böylece işgalden kurtulan Doğu Roma İmparatorluğu tahtına VII. Michael Palaiologos oturmuş kendisinin yeni Roma İmparatoru olduğunu Trabzon'dakilerin ise Laz Kralları oldukları beyanında bulunmuştur. Böylece Laz Kralı olarak nitelediği II. John'u İstanbul'a davet eden VII. Michael, Trabzon İmparatoru'nu, kızı Eudokia ile evlendirmiştir.[6] Ardından I. Manuel'in Gürcü eşi Rusudan'dan olan kızı Theodora bir darbeyle Trabzon tahtına oturarak imparatoriçe olmuşsa da daha sonra II. John tekrar tahta geçmiştir. Tüm bu karışıklıklar arasında da Türkmenler Gümüşhane'nin kuzeybatısına saldırmışlardır.

Trabzon İmparatorluğu en parlak dönemini II. Aleks döneminde yaşamıştır. Onun döneminde Giresun'a sızmaya çalışan Türkmenler bu bölgelerden çıkarılmışlardır.[7] Ceneviz etkisini de kırmaya çalışan Aleks, Venediklilerle anlaşmalar yaparak ticaretin Ceneviz tekeline girmesini engellemeye çalışmıştır. İmparatorluğun savunmasını da arttırarak gece-gündüz devriye atacak güvenlik kuvvetleri oluşturmuştur. Fakat II. Aleks döneminde Tzanikhiti ve Kamakheni gibi köklü aileler de Trabzon İmparatorluğu'nun yönetimine karışmaya başlamışlardır.

İç Savaşlar Dönemi

II. Aleks'ten sonra tahta çıkan III. Andronik döneminde ilk kez iç savaş ve Büyük Düka John önderliğinde isyan çıkmıştır. Bunun sebebi Andronik'in tahta çıkar çıkmaz kardeşlerini öldürtmesidir. Halk bunu hoş karşılamayarak onun soyunu tahttan men etmiş yerine ise Gürcü lider Bekha'nın diğer torunu Basil Komnene tahta çıkarılmıştır. Basil döneminde merkezi otorite iyice zayıflamış Samsonlar, Tzanikhitiler, Kamakheniler gibi yerli aileler kendi topraklarında özerk hareket etmeye başlamışlardır. Basil bu hareketlerin önünü alabilmek için Büyük Düka Lekes Tzatzintza ile oğlu Trabzon Ordusu'nun başkomutanı Tzamba'ya suikast düzenletmiştir. Basil'in yerel lordları öldürmesiyle gerginleşen ortama halkın hoş bakmadığı başka durumlar da eklenince bir Güneş tutulmasında halk imparatora başkaldırmıştır. Daha sonra Basil'i zehirleyen ilk eşi Trabzon tahtına oturmuştur. Fakat o da Basil'in kendisini bırakarak evlendiği ikinci eşi Trabzonlu İrene'yi ülkeden kovunca tekrar iç savaş çıkmıştır. Karadenizli Komnenelerin haricinde birinin, kendilerinden olmayan bu İstanbullu Kraliçenin tahtta oturmasından rahatsız olan yerlilerden Sebastian Tzanikhiti ve diğer yerli kabileler Aziz Eugene Kilisesi'ni ele geçirmişlerdir. Daha sonra İstanbul'dan gönderilen kuvvetler bu isyanı bastırıp ele başlarını idam ettirseler de Laz Lordlarından Anakhoutlu'nun torunu II. Aleks'in kızı Anna, yerli askerlerin yardımıyla Trabzon tahtını ele geçirmiş, İstanbullu Kraliçeyi de İstanbul'a geri göndermiştir. Anna'nın tahta geçmesi yerlilerin güçlenmesi Roma'nın bölgedeki etkinliğini kaybetmesi demekti. Bu yüzden İstanbul hemen Trabzon tahtına geçmesi için -ve Doğu Roma taraftarı olması için- Michael'i desteklemek üzere 3 gemi asker göndermiştir. Romalılar tarafından törenlerle yeni hükümdar ilan edilen Michael'in hakimiyetine başta sessiz kalınır gibi görünülse de hemen sabahına sarayı basan Lazlar, Michael'i yaka paça dışarı atmış gemilerle gelen Doğu Romalıları da öldürmüşlerdir.[8] Fakat daha sonra Ceneviz gemileriyle Trabzon'a gelen III. John, İmparatoriçe Anna'yı boğdurarak başa geçmiştir.

Trabzon İmparatorluğu 1340'larda büyük bir veba salgınıyla sarsılmıştır. Ardından İtalyanlar Giresun'u yağmalamışlardır. Bu olaylar üzerine Türkmenler de büyük bir orduyla gelerek imparatorluğu ele geçirmeye çalışmışlarsa da çok ciddi kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalmışlardır.[9]

III. Aleks iç çatışmalara bir son vermeyi amaçlamış ve bunu büyük ölçüde başarmıştır. Onun döneminde John Tzanikhiti'nin, Gümüşhane'deki Tzantzak/Canca Kalesi’ni ele geçirmesi gibi küçük anlaşmazlıklar da yaşanmıştır.

Gerileme Dönemi ve Çöküş

Tüm iç karışıklıklar, veba salgını, depremler, İtalyan ve Türkmenlerle girilen çatışmalar Trabzon İmparatorluğu'nu zayıf düşürmüş ve Panaret'in Kronik'inde "felaket" olarak adlandırılan Gürcistan'ın Timur tarafından işgali gerçekleşmiştir. 15. yüzyıla girerken de Osmanlı Devleti ile Trabzon İmparatorluğu artık sınır komşusu olmuşlardır. Aynı dönemde Türkmenler de Giresun'a girmişlerdir. Trabzon, Osmanlı tarafından ilk kez 1440'larda kuşatılmışsa da alınamamıştır. Yine akabinde Şeyh Cüneyd önderliğindeki Türkmenler, Trabzon'u kuşatmışlarsa da geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Son olarak Fatih Sultan Mehmed 1461 yılında 140.000 kişilik ordusuyla gelerek yaklaşık 1 aylık bir direnişten sonra şehri teslim almıştır.

Osmanlı Dönemi

Trabzon Vilayeti

Trabzon, Osmanlı fethinden sonra da aşağı yukarı eski yönetim alanına göre eyalete çevrilmiş bu eyalete de Trabzon Eyaleti adı verilmiştir. 1800'lerde de daha çok kültür ve ekonomik yapısına göre yeniden organize edilen topraklar Canik(Samsun), Gümüşhane(Canca), Lazistan(Caneti) ve Merkez (Trabzon) sancakları olmak üzere 4 büyük idari bölümden oluşan Trabzon Vilayeti'ne dönüştürülmüştür. Böylece Trabzon İmparatorluğu'nun kuruluşundan cumhuriyetin ilanına dek varlığını koruyan idari yapıyla Trabzon şehri yüzlerce yıl boyunca Samsun, Ordu, Giresun, Gümüşhane, Rize, Artvin, Batum gibi illerin merkezi statüsünde olmuştur.

Toplum

İmparatorluk halkı öteden beri Ksenofon, Arrianus ve Prokopius gibi Antik Çağ'ın ünlü yazarları tarafından da aktarıldığı üzere antik Kolkhis Krallığı'na dek uzanan Tzanik kökenden gelmektedir.[10][11][12] Trabzon İmparatorluğu'nda nüfusun büyük çoğunluğunu da kadim zamanlardan beri bölgede ikamet eden Kafkas kökenli Tzanlar(Lazlar) oluşturmaktadır.[13] Bu durum imparatorlukla çağdaş tarihçilerin belgelerine de yansımış ve Trabzon İmparatorluğu "Tzaniti (Lazistan) Krallığı" olarak anılmıştır. Aynı durum Doğu Roma İmparatorluğu'nun kendisi tarafından da onaylanmış ve Trabzon İmparatoru "Laz Hükümdarı" olarak tanımlanmıştır. Yine Tzanika/Canik (Samsun, Ordu, Giresun), Tzantzak/Canca (Gümüşhane), Tzaneti/Caneti (Rize, Artvin) gibi yer adlarında da Tzan izleri görülmektedir.

Antik Çağ Tzan Krallığı Kolkhis.

Rum kelime anlamı itibariyle "Romalı" demek olup çoğunlukla Doğu Roma vatandaşlarını tanımlamaktadır. MÖ 1. yüzyılda Roma İmparatorluğu ile mücadeleye girişen Karadenizliler aynı yüzyılın ortasında yarım milyonun üzerinde insanın ölümüyle sonuçlanan savaşlar sonucunda 1300 yıl sürecek Roma hakimiyetine girmişlerdir. Roma bölgeyi ele geçirse de takip eden yüzyıllarda bölgede hakimiyetini tam olarak sağlayamamış 6. yüzyıla kadar çarpışmalar ara ara devam etmiş, Roma en elit lejyonlarından "Güneş Tanrısı'nın kulları" anlamına gelen "Apollinaris" adlı lejyonunu Doğu Karadeniz'de mevzilendirmiştir. I. Theodosius döneminde -halk arasında büyük bir kitleye yayılmasından da ötürü- Hıristiyanlığı resmi din olarak kabul eden Roma, MS 4. yüzyılın sonunda Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu olarak ikiye ayrılınca Doğu Karadeniz toprakları Doğu Roma hakimiyetinde kalmıştır. Doğu Karadeniz'de tam bir Roma hakimiyeti sağlamak isteyen I. Justinianos, General Tzittas komutasında bir ordu hazırlayarak Tzan kabilelerinin üzerine göndermiştir. Tzanlar parça parça kabileler halinde ve kralsız yaşadıklarından[14] birleşerek büyük bir güç oluşturamamış bu yüzden Doğu Roma bölgede hakimiyetini kurmuştur. Ancak zaten önceden kimlik bakımından çatışan Tzanlar ile Romalılar bu kez inanç bakımından da karşı karşıya geleceklerinden Doğu Roma'nın bölgeye Hıristiyanlığı aşılamaya başlaması bölgede Rumlaşma (Romalılaşma) sürecini başlatmıştır. Fakat halk Roma (Rum) vatandaşlığına asimile olsa bile "Tzan/Laz" gibi isimleriyle kendi kimliğini tanımlamaya devam etmiştir.

Trabzon İmparatorluğu halkını tasvir eden bazı İtalyan gezginler ve Arap yazarlar bu halkın fertlerinin dış görünüşleri bakımından çok güzel olduklarını belirtmişlerdir.[15] Tarihçiler de imparatorların dış güzelliklerini Kafkas kökenlerine borçlu olduklarını belirtmişlerdir.[16]

Trabzon İmparatorluğu toplumu gelenekçi ve feodal bir yapıya sahiptir. Yeni gelen din ile anadil değişse de ulus yapısının çok da değişmediği göze çarpmaktadır. Zira bağımsızlıklarına düşkün olan Tzan aile önderleri ve kabile şefleri bazen Trabzon İmparatorluğu'na bağlı hareket etseler de bazen de başlarına buyruk hareket etmişler hatta Trabzon Sarayı'nın idaresine karışmışlardır. (Bu ulusal yapı binlerce yıl boyunca böyle süregelmiş ve yabancılara karşı güçlü bir birliğin oluşturulmasına engel olmuştur.) İçlerinden en etkilileri "Büyük Düka" ünvanına sahip yerel liderler ve ordu komutanları; "John(Yahya)", "Michael(Mikail)", "David(Davud)" gibi Hıristiyan isimlerine sahip olsalar da "Tzanikhiti, Kabaziti, Kamakheni.." gibi yerli soyadları alarak kimliklerini koruma uğruna sergiledikleri duruşlarını sürdürmeye devam etmişlerdir. Bu halkın savaşçılığını konu alan bazı tarihi kayıtlarda da yine İtalyanlar ve Araplar; savaş alanında sayıca az olsalar bile Trabzon İmparatorluğu halkının korkusuz, avının kaçmasına izin vermeyen ürkütücü aslanlar gibi savaştıklarını aktarmışlardır.[15]

Din

6. yüzyıla kadar Güneş merkezli Tzan inanışının hakim olduğu Doğu Karadeniz toprakları 6. yüzyılda Doğu Roma hakimiyetiyle Hıristiyanlığa geçmeye başlamıştır.

Tzan inanışı

Kökleri Kolkhis Krallığı'na ve daha öncesine uzanan yerli Tzan inanışı Güneş merkezlidir. Antik dünyada Güneş'in Doğu Karadeniz topraklarından yükselmeye başladığına, Tzanların başına geçen kralın da Güneş'in oğlu olduğuna inanılmıştır.[17] İnanç bu yönleriyle ünlü Altın Post Efsanesi'ne yansımıştır. Bu inançta aynı zamanda ağaçlar ve kuşlar da kutsaldır. Roma İmparatorluğu Karadenizlilerin bu inancını bildiğinden yörenin savaşçı halkına karşı kurnaz bir hamle yaparak "Apollinaris: Güneş Tanrısı'nın sadık kulları" adlı lejyonunu Tzantzak'ta (Gümüşhane) mevzilendirmiştir.

Tzan inanışının 6. yüzyıldan itibaren yavaş yavaş terkedildiği bilinse de tam olarak ne zaman geri plana düştüğü bilinmemektedir. Ancak bazı yerlerde geç dönemlere dek gizli gizli bu inançların sürdürüldüğü tarihi kayıtlara yansımıştır. Karadeniz'de Germak'oçi, Karakoncoloz adıyla bilinen efsanevi korkunç yaratıklar ve suyla ilgili (bazen ıslatılma, yıkanma bazen de sudan kaçınma) gelenekler bu antik inanışın günümüze kalan izleridir.

Hıristiyanlık

Tzan toplulukları ilk kez Lazika Krallığı döneminde 6. yüzyılda resmi olarak, eski dinlerinden Hıristiyanlığa geçmeye başlamışlardır. Aynı yüzyılda tüm Doğu Karadeniz'de yürütülen faaliyetler yerli kabileleri pagan inançlarından Hıristiyanlığa döndürmeye yöneliktir. Doğu Roma bu politikasına yönelik bölgede pek çok kale ve kilise inşa ettirmiştir. Tzanların eski inançlarına ve izole yaşantılarına dönmelerini engellemek uğruna yol açtırmak için de ormanları kestirmeye başlamıştır.[18] Böylece bölgede Hıristiyanlık yayılmaya başlamış ve bunun bir neticesi olarak 600 yıl sonra Ortodoks Hıristiyan karakterli, yerel Trabzon İmparatorluğu kurulmuştur. Bahsi geçtiği üzere halk Slavlar, Yunanlar ve Gürcüler gibi Ortodoks Hristiyanlık mezhebine mensuptu. Hıristiyanlığın Ortodoks mezhebinin merkezi İstanbul'daki Romalıların (Rum) Ortodoks Patrikhanesi olduğu için de bu mezhebe bağlı topraklar "Rum toprakları" olarak anılmıştır. Mihailoviç gibi tarihçilerin de Gürcistan'ı dahi "Rum ülkesi" olarak anmasının ve çoğunluğunu Slav kökenli etnik unsurların oluşturduğu Balkan topraklarının da "Rumeli" olarak adlandırılmasının sebebi budur. Bu adlandırmanın sebebi bahsi geçen yöre insanlarının çoğunun Ortodoks Hristiyanlık mezhebine bağlı ve önemli kesiminin Doğu Roma hakimiyetinde olmasından kaynaklanmaktaydı. Yüzlerce yıllık bu Roma etkisi öylesine özdeşleşmişti ki Türklerin Anadolu'da kurduğu Anadolu Selçuklu Devleti bile "Rum Selçuklu Devleti" olarak da anılmıştır.

Anadolu, Ortadoğu özellikle de Kafkasya'da etkili olan ve saygı duyulan Trabzon İmparatorları Papa IV. Nicholas ve Papa XXII. John tarafından Katolik mezhebine katılmaya davet edilseler de imparatorlar bunu reddetmiştir. Fakat Kafkas Piskoposlarının atanması konusunda İstanbul'un dahi yok sayılması dikkat çekicidir. Müslüman hükümdarlarla da evlilik bağı kuran Trabzon İmparatorları bu yüzden bazı Hıristiyan çevrelerden tepki görmüşlerdir. 15. yüzyılda Trabzon'un fethiyle Osmanlı İmparatorluğu'na bağlanan halk bu tarihten sonra yavaş yavaş İslam'a girmeye başlamıştır.

Dil

MS 6. yüzyılda Hıristiyanlığın yayılmasıyla Doğu Roma İmparatorluğu'nun resmi dili Latince'den Yunanca'ya çevrilmiş, devlet ve ticaret diline egemen olan Yunanca kilise dili de olunca yeni yayılan dinle birlikte kutsal bir dil konumuna büründürülmüştür. "Tanrı'nın Evi" kabul edilen kiliselerde edilen dualarda Tanrı'ya ulaşılan dil olarak görülen Yunanca bölgede kök salıp yaygınlaşmış, Tzan Dili geri plana düşmüş neticede Yunanca karşısında erimiştir. Halk bu yeni gelen dile "Roma'nın Dili, Roma'ya ait olan dil" anlamına gelen "Romeika" adını vermiştir. Tzan Dili'nden pek çok sözcüğü de alarak yayılan bu yeni dil akademikleşmediği için doğal olarak bozuk bir Yunanca olarak kalmış ve bugün Kafkas gırtlağıyla konuşulan Türkçenin Karadeniz Şivesi gibi benzer bir aksağanla Yunanca'yı konuştukları için yöre halkı, Yunanlar tarafından her zaman "Tsannoi/Lazoi" yani Lazlar olarak tanımlanmışlar böylece şive asıl kökeni belirten bir işaret olarak iki topluluk arasındaki mesafeyi her zaman korumuştur. Bununla birlikte Doğu Roma İmparatorluğu etkisinin daha az görüldüğü doğunun sarp kesimlerinde küçük topluluklar Tzan Dili'ni yaşatmaya devam etmiş neticede bugün Lazca olarak bilinen dil asimilasyondan kurtulup günümüze ulaşmayı başarmıştır.

Siyaset

Komnene Hanedanı üyeleri 100 yıldan uzun bir süre Doğu Roma İmparatorluğu'nu yönettiklerinden tekrar eski mevkilerine kavuşmayı planlayarak oturdukları Trabzon tahtında kendilerini "Tüm Rumların (Romalıların) Hükümdarı" olarak adlandırmışlardır. İstanbul'daki Haçlı işgalinin kalkmasının ardından Doğu Roma tahtına oturan VII. Michael döneminde Trabzon İmparatorlarının bu tutumu eleştirilmiş ve Trabzon İmparatoru II. John'un Rumların (Romalıların) İmparatoru falan olmadığı ancak Laz Kralı olduğu belirtilmiştir.

Ortodoks Hristiyan inancı sebebiyle İstanbul'a bağlı olan devlet bu yüzden Doğu Roma ile arasını iyi tutmaya çalışmıştır. Genel olarak Gürcülerle, Megrel (Kuzey Tzan) Lordlarıyla geç dönemlerde de Akkoyunlu Türkmenleriyle iyi ilişkiler geliştirmiş, özellikle Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı Trabzon İmparatorluğu'nun yanında yer almıştır. 14. yüzyılda Karadeniz ticaretine atılan İtalyanlarla karşı karşıya gelinmiş ve Trabzon İmparatorları Karadeniz ticaretinin Ceneviz tekeline girmesini engellemek için Venediklilere bazı imtiyazlar tanımışlardır.

Bununla birlikte Trabzon İmparatorluğu'nun en önemli siyasi sorunu iç çatışmalardır. Devlet kendi içinde savaşmaktan yıpranmış bu da yabancı topluluklara toprak kaybedilmesine sebep olmuştur.

Bilim ve Sanat

Trabzon İmparatorluğu dış dünyayla ilişkisini artıran bir devlet olarak tarih sahnesine çıktığında etrafında olup bitenden yararlanarak bilim ve sanatta önemli adımlar atmış, astronomi dalında kayda değer çalışmalarda bulunmuş özellikle tarihi kayıtlarını tutmasıyla kendi geçmişine az çok ışık tutabilmiştir.

Astronomi

Bağımsız olarak yönettikleri tüm devletlerde İran ile her zaman temasta olmuş olan Karadenizliler, Trabzon İmparatorluğu döneminde de İran ile iyi ilişkiler geliştirmiş ve astronomi alanındaki araştırmaları Trabzon'a taşıyarak geliştirmişlerdir. Bu duruma öncülük eden Trabzonlu Gregor, Buhari'den öğrendiği astronomi bilgileriyle döndüğü ülkesinde bir astronomi okulu kurmuştur. Doğu Roma, burada geliştirilerek bir astronomi atlası haline getirilen bilgileri Trabzon'dan öğrenmiş buradan da Avrupa'ya yaymıştır.[19]

Tarihçilik

Trabzon İmparatorluğu'nu kendinden önceki üç güçlü yerel devletten ayıran en önemli özelliği bir Hıristiyan krallığı olmasının yanında kendi tarihi kayıtlarını da tutmaya başlamasıdır. Devlet tarihi III. Aleksios'un Başdanışmanı[20] Michael Panaret isimli bir saray tarihçisi tarafından tutulmuştur. İmparator III. Aleks ile pek çok sefere katılan Panaret eserinde, 1426 yılına kadar tahta geçen hükümdarları, yapılan savaşları ve iç karışıklıkları konu almaktadır. Bazı tarihçiler Panaret'in kendinden önceki dönemler hakkında verdiği bilgilerin kronolojik düzenine bakarak Trabzon Sarayı'nda bir devlet arşivi bulunduğunu ve yazarın eserini kaleme alırken bu arşivden faydalandığını öne sürmüşlerdir.[21] "Kronik" olarak adlandırılan bu eser Rusça, Fransızca ve Almanca gibi dillere çevrilerek yayımlanmıştır.

Mozaik-Fresko

Trabzon Ayasofya Kilisesi'nden bir fresk.

Roma İmparatorluğu genelinde rağbet gören bir sanat olan mozaik-fresk sanatı özellikle Hıristiyanlık sonrası dini objelerin çizimiyle yaygınlık kazanmış, Trabzon İmparatorluğu genelinde inşa edilen kilise ve manastır gibi yapıların içleri fresklerle bezenmiştir. Islak sıvanın üzerine dini objelerin tasvir edildiği eserlerde İsa, Meryem, Adem ile Havva, melekler ve azizlerin yanı sıra imparatorların tasvirleri de yer almaktadır.

Ekonomi

Büyük ölçüde ticaret ve bu yolla kazandığı vergilerle ekonomisini güçlendiren devlet geniş çaplı tarım yapmasa da, dünya ticaretinde önemli bir yeri olan fındık ve üzüm yetiştiriciliğinde hatırlı bir üne sahiptir.

Tarım

Trabzon topraklarında Ortaçağ'da Tzanika/Canik adıyla anılan Samsun ili toprakları dışında geniş çaplı tarım yapılabilecek arazi yoktu. İmparatorluk arazisinin büyük bir bölümünü ormanlık alanlar oluşturmaktaydı. Günümüzün büyük tarım alanları da bu ormanlık arazilerin zaman içinde yer yer yok olmasıyla ekilmeye başlanmıştır. Bu yüzden günümüzde de yaygın olduğu üzere geniş çaplı yetiştiriciliği yapılan ürün fındıktır. Trabzon İmparatorluğu'nun en önemli ihraç ürünlerinden biri olan fındığın ihtiyaç fazlası devlet limanlarından ticari gemilere yüklenerek batılılara satılıyordu.

İmparatorluğun 15. yüzyıldaki durumunu anlatan bir Alman da Lazia olarak bahsettiği Giresun'da bol miktarda şaraplık üzüm yetiştirildiğini bildirmiştir. Bunlarla birlikte ülkede geniş çaplı meyve üreticiliği yapıldığı bilinmektedir.

Ticaret

13. yüzyılda tüm Avrasya'da etkisini gösteren Moğol istilası dünya tarihinde pek çok şeyi değiştirmiştir. Merkez olarak İran'ın kuzeyindeki Tebriz'i seçen İlhanlılar, Karadeniz ticaretinin önem kazanmasını sağlamışlardır. Ve o çağda ticaretin önem kazanması öncelikle güvenliğe bağlı olduğundan Trabzon Devleti korunaklı yapısıyla bu ticaret yolu üzerinde kilit noktalardan biri haline gelmiştir.

Tarihi İpek Yolu üzerinde böyle kritik bir öneme sahip bir coğrafi konumu olan Trabzon İmparatorluğu bu avantajıyla Karadeniz ticaretinde önemli bir paya sahip olmuştur. Ticari öneminin artmasıyla İtalyanlara karşı da avantajını iyi koruyan imparatorlar başlarda vergiyi yüksek tutarak büyük bir gelir sağlamış, devlet ihtiyaç fazlası ürünlerini de dışarıya ihraç etmiştir. Bu ürünlerin başlıcaları gümüş, demir, şap, kereste, şarap, kumaş ve fındıktır.

Gümüş ve demir ustalığı kadim zamanlardan beri meşhur olan yöre, zengin ormanlık arazisi sayesinde kereste ihracını da önemli bir gelir kapısı olarak görmüştür. Ayrıca şap maddesini Anadolu'yu Karadenizlilerden aldıktan sonra öğrenen "Batı"[22], Trabzon İmparatorluğu döneminde de Karadeniz'den şap ithal etmeye devam etmiştir.

Denizcilik

Doğu Karadeniz kıyılarında kurulan Kolkhis Krallığı, Pontus Krallığı ve Lazika Krallığı'nda olduğu gibi Trabzon İmparatorluğu da bir deniz devleti olması dolayısıyla imparatorluk ömrü boyunca Doğu Karadeniz sularında devriye atmak ve ordularını nakletmek için sürekli bir donanma bulundurmuştur.[23] Bu donanmanın komutanı da Büyük Düka unvanını taşıyan soylulardan seçilmiştir. Deniz kuvvetleri komutanlığı görevi Karadenizlilerde çok önemliydi. Çok eski çağlardan beri denizcilikle uğraşan halkın Roma'yla giriştiği mücadelelerde de kilit rolü donanma komutanları hatta korsanlar üstlenmiştir. Karadeniz-Roma savaşlarının sembollerinden biri yine Trabzonlu Laz bir Amiral olan ve "Yenilmez" ünvanı taşıyan Aniket'tir. İtalyanlara karşı girişilen mücadelelerde de Büyük Düka John Kabazit ve Tzanikhiti gibi önemli yerel liderler de Karadeniz'de can vermişler ve "Amiral" olarak anılmışlardır.

İmparatorluk donanması çok büyük hantal gemiler yerine orta büyüklükte ve seri bir şekilde manevra yapabilecek gemilerden oluşuyordu. Bu gemi türleri genel olarak griparon ve paraskalmion olarak anılan ve Karadeniz'e has özellikler gösteren gemilerdir. Bununla birlikte Tzanların (Lazların) kendilerine has ve kökleri antik Kolkhis'e dayanan meneksila tipi teknelerinin Osmanlı döneminde çeşitli formlarda gelişerek varlığını sürdürdüğü düşünülürse Trabzon İmparatorluğu tarafından da kullanılması kuvvetle muhtemeldir.

Metalurji

Metal işleme konusunda büyük bir üne sahip olan Karadeniz kabileleri, Antik Çağ'ın en ünlü destanlarından Altın Post Efsanesi'ne ve "Güneş'in özdeşleştirdiği Gümüş'ün diyarından gelenler" olarak anıldıkları "İlyada Destanı"na konu olmuşlardır. Karadeniz kabilelerinin bu yetenekleri Trabzon İmparatorluğu döneminde de devam etmiş, madencilik ülke ekonomisinde önemli bir yer tutmuştur. Fakat imparatorluğun zengin maden yataklarının bulunduğu Torul civarı Türkmenler tarafından ele geçirilince madencilik faaliyetleri sekteye uğramış, imparatorluğa bağlı Torul Lordu'nun Türkmenlere karşı verdiği mücadelelere rağmen büyük ölçüde durmuştur.

Savaş Aletleri

Antik Çağ kaynaklarında genel olarak balta kullandıkları bilinen Karadeniz kabilelerinde Ortaçağ'da kılıç kullanımı yaygınlaşmıştır. Doğu Roma İmparatorluğu hakimiyetinde gerek maden işletmeleri için kullanılan yakacak ihtiyacından dolayı ağaç kesimi yaygınlaşmış, gerekse Doğu Roma'nın asimilasyon politikasından dolayı sistemli bir şekilde ormanlar katledilmiştir. Doğu Karadeniz'deki bu doğa tahribatı dolaylı olarak atlıların daha kolay hareket edebilecekleri araziler meydana getirmiş bu durum da süvari birliklerinin oluşturulmasına ortam hazırlamıştır. Okçu süvari ve mızraklı süvari birliklerinden oluşan Trabzon Ordusu'nu kılıçlı piyade birlikleri tamamlamaktadır.

Nümizmatik

II. Aleks dönemine ait bir Trabzon sikkesi

Antik Karadeniz sikkeleriyle karşılaştırıldığında estetik özelliğini kaybettiği göze çarpan Trabzon sikkeleri genel olarak imparatorların silüetleri baz alınarak tasarlanmıştır. Para basımında başta gümüş temel alınsa da I. Andronik döneminde ilk Trabzon altın sikkesi basılmıştır. İlerleyen dönemlerde Gürcistan'da da yayılmaya başlayan Trabzon sikkeleri devletin güçlü ekonomisinin göstergelerinden biri olmuştur.

Mimari

Ev inşasında günümüz Doğu Karadeniz ev mimarisinin öncül formlarının kullanıldığı Trabzon İmparatorluğu döneminde, günümüzde önemli turistik merkezler haline gelen manastırlar, kiliseler ve kaleler inşa edilmiş, var olan yapılar da onarılıp geliştirilerek günümüzdeki görünümünü almıştır. Mimaride genel olarak Gürcü mimarisinden etkilenildiği göze çarpmaktadır.[24]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. İbn Bibi, 1956 729
  2. İbni Bibi - Selçuklu Kronikleri
  3. Özhan Öztürk, Pontus - Antikçağ'dan Günümüze Karadeniz'in Etnik ve Siyasi Tarihi, Ankara 2011, s.566.
  4. A. Hahanov, trc DR. Enver Uzun, Panaret'in Trabzon Tarihi, Trabzon 2004, s. 19
  5. Kartlis Oxovreba C.I. s. 325.
  6. Michael Panaret - Kronik 5.
  7. Michael Panaret - Kronik 6.
  8. Michael Panaret - Kronik, 10.11.
  9. A. Hahanov - Panaret'in Trabzon Tarihi, 2004 Trabzon, s. 73.
  10. Ksenofon – Anabasis IV.VIII.22, V.III.2.
  11. Arrianus - Karadeniz Seyahati
  12. Prokopius - Jüstinyen Döneminde Yapılar
  13. A.Bryer, Trabzon İmparatorluğu'nda Gemicilik, s.167.
  14. Ahmet Mican Zehiroğlu - Prokopius'un Trabzon Seyahati
  15. 1 2 Ed. M. Quatremere, "Mesalek Alabsar fi Memalek Alamsar", Voyages des yeux dans les royaumes des differentes contrees, Notices et extraits des manuscrits de la bibliotheque du roi et autres bibliotheques, XIII (1), (1838) s. 379-80.
  16. A. Hahanov - Panaret'in Trabzon Tarihi, Trabzon 2004, s. 22.
  17. Bardavelije 1957, 11,12.
  18. Prokopius – Jüstinyen Döneminde Yapılar
  19. Özhan Öztürk, Pontus-Antikçağ'dan Günümüze Karadeniz'in Etnik ve Siyasi Tarihi, s. 581.
  20. Alexander Kazhdan, "Protonotarios", The Oxford Dictionary of Byzantium, Vol III. Oxford 1991, s. 1746.
  21. Murat Keçiş, Trabzon İmparatorluğu tarihçisi Michael Panaret ve Eseri, Karadeniz İncelemeleri Dergisi s. 38.
  22. Ahmet Hikmet Köse, Tarihi ve Mitolojik Verilerin Işığında Orta ve Doğu Karadeniz Uygarlığının Madencilik Faaliyetleri, Kasım 1991, s. 81.
  23. N. Iorga, Notes et extraits pour servir a l'histoire des Croisades au XVe siecle, III (Paris-Bucarest, 1899-1916) s. 259.
  24. Murat Keçiş, Trabzon İmparatorluğu'nun Kuruluşunda Çevreyle olan ilişkileri, s. 150.
This article is issued from Vikipedi - version of the 1/11/2017. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.