Ekümeniklik

Hristiyanlık

Ekümeniklik, günümüzde genellikle, daha büyük bir dinî bir birliği ya da dinlerarası işbirliğini sağlama amacını güden girişimleri ifade eder.

En geniş anlamıyla, dinî birlik veya dinî işbirliğinden maksat, üç İbrahimî din olarak İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik dinlerinin ortak manevî değerlerine vurguda bulunan dünya kapsamında bir dini birliktir. Daha çok bilinen dar anlamıyla ekümeniklik, bu üç dinin herhangi birinin mezhepleri arasında işbirliği anlamına gelir.

Kavram, Grekçe οἰκουμένη (oikoumene) kelimesinden gelir, anlamı "yerleşilmiş dünya" yahut "meskun dünya"dır ve bununla Roma İmparatorluğu kastedilirdi. Günümüzde bu kavramla, birbirinden tarihsel, doktrinel ve uygulama açısından ayrılan Hristiyan mezhepleri ve Hristiyan kiliseleri kastedilir. Bu anlamıyla ele alındığında ekümeniklik Hristiyan birliğini sağlama gayesini ifade eder ve bu anlam şu idealle ifade edilir: Sadece tek çeşit Hristiyan Kilisesi kurumu olmalıdır.

Hristiyan ekümenizmi ve dinlerarası çoğulculuk

Hristiyan ekümenikliği, en dar anlamıyla, Hristiyanlığın farklı mezhepleri ve/veya grupları arasında birleşmeyi sağlama veya işbirliği kurma çabasıdır. Hristiyan ekümenikliği, dinlerarası çoğulculuktan farklıdır. Ekümeniklik, dinî çoğulculuk olarak da bilinen bu geniş anlamıyla, herhangi bir dinin içinde gerçekleşen ekümeniklikten farklıdır. Dinlerarası hareket olan ekümeniklik, dünya dinleri arasında karşılıklı saygı, hoşgörü ve işbirliğini sağlamak için uğraşır. Çeşitli dinî akımların temsilcileri arasındaki karşılıklı ilişki olarak ekümeniklik, herhangi bir örgütsel birlik oluşturmaktan ziyade, farklı inançların temsilcileri arasında daha iyi ilişkilerin oluşturulması gayesidir. Bu ekümenizm, Hristiyanlığın mezhepleri arasında ve/veya Hristiyan gruplarla diğer dinlerin mensupları arasında daha iyi ilişkilerin kurulması, hoşgörü ve dayanışmanın sağlanması için çaba gösterme amacını taşır.

Bazı Katoliklere göre, ekümenizmin amacı, kendisini Hristiyan olarak tanımlayan bütün toplulukları Katolik Kilisesi çatısı altında, tek somut bir birlik haline getirmektir.

Bazı Protestanlara göre, manevî birlik, yani kilisenin temel konulara dair öğretileri üzerine bir birliğin sağlanması yeterlidir. Luteryan din adamı Edmund Şlink’e göre, Hristiyan ekümenizminde en önemli husus, insanların farklı kilise örgütlerine değil, öncelikle İsa üzerine yoğunlaşması. Şlik’in kitabı Ökumenische Dogmatik’te (1983) kendisi bu konudaki görüşünü şöyle ifade eder,

Yaşamlarında yükselen İsa’nın farkında olan çeşitli kiliselere mensup Hristiyanlar ve her gruptan Hristiyan, İsa’nın kilisesinin birliğinin tamamen yok olmadığını, fakat bazı tarihî olaylardan ve miyop değerlendirmelerden dolayı Hristiyanlığın bozulduğunu ve bulandığını farkedeceklerdir[1] Bütün bu sorunlar, İsa’ya olan inancın yenilenmesiyle çözülecektir. O’na olan bağlılıkta birlik olmak ve karşılıklı sevgiyle bütün insanlığa tanıklık etmekle O’nun öğüdüne (Yuhanna 17; Filipeliler 2) cevap vermek de bu kapsamda değerlendirilmelidir. Tarihsel temelli yepyeni bir usulle organize edilmiş karşılıklı birbirini kabullenme eylemi sonucunda, dünya çapında farkedilir bir kardeşlik ortaya çıkacaktır.[2]

Modern ekümenik harekete kesin bir şekilde karşı çıkan ise, sadece tek bir gerçek Kilise olduğunu ve bunun da kendileri olduğunu belirten geleneksel Ortodoks kilisesidir. Buna ilaveten, "kardeş kilise" veya "iki akciğer" gibi teorileri ise Ortodoksluk reddetmektedir, zira bu dinî akıma göre Kilise bölünmezdir ve o kilise Ortodoksluktur. Amerikan Ortodoks Kilisesi’nden Peder John Boylan, 1980’lerde, bir anti-ekümenik harekete önderlik etmiştir.

Hristiyan birliğine dair yaklaşımlar

Hristiyan aleminin önemli bir kısmı için en önemli gayelerden birisi, Hristiyanlığın çeşitli mezheplerinin tarihsel ayrılıklarının üstesinden gelinerek yeni bir birliğin sağlanmasıdır. Bununla birlikte, ekümeniklik kavramı için farklı yorumlamalar yapılmıştır, Protestanlar ekümenikliği, temel itikadî konulardaki öğretilere dair bir uzlaşma, çeşitli gruplar arasında karşılıklı güvene dayalı bir örgütsel birlik olarak görürken, Katolikler ve Ortodokslar , Hristiyan aleminin birliği hususunda, İsa’nın Bedeni mecazında olduğu gibi çok daha somut bir yaklaşım içerisindedirler.[3] Bu kilise meselesi, bazı ilahiyat konularıyla alâkalıdır (Örn; Evharistya) tek cemaatten önce tam dogmatik uyuşma aranmaktadır. Ekümenikliğin nihaî hedefi tek Kilise kurumunda birleşmektir ancak Kilise nedir? sorusuna dahi Hristiyanlar farklı cevaplar vermektedir. Sorunlara rağmen, Hristiyan toplumunu oluşturan mezheplerce birlik arzusu dile getirilmektedir.

Katolik ve Hristiyan kiliseleri için yakınlaşma girişimi iki resmi dönemi kapsar; sevgi diyaloğu ve hakikat diyaloğu. Birinci dönem, 1054 yılındaki karşılıklı aforoz’un 1965 yılındaki karşılıklı ilgasını, aynı yıl -ortak bir aziz olan- Kutsanmış Sabbas’ın kutsal emanetlerinin Mar Saba’ya geri getirilişini ve ikinci binyılda ilk kez bir papanın bir Ortodoks ülkesini ziyaret edişini kapsar (Papa II. Jean Paul’ün 1999’da Romanya Ortodoks Kilisesi patriği Teoctist’i ziyareti). İkinci dönem ise dogma konusunda fiilî ilahiyat toplantılarını kapsıyor ve halen devam etmektedir.

Hristiyan ekümenikliği, Hristiyan alemini oluşturan üç büyük topluma göre tanımlanabilir: Katoliklik, Ortodoksluk ve Protestanlık. Bu üç ana akımın karmaşık yanlarını anlaşılır kıldığı ölçüde bu ayrım işe yarar bir model olarak görülebilir.

Katoliklerin yaklaşımı

Katolik Kilisesi, iki husus saklı kalmak kaydıyla birbirinden uzaklaşmış çeşitli Hristiyanların birliği için çabalamayı daima üstün bir amaç olarak görmüştür: Kutsal metinleri ve kutsal geleneklerin öğretimini yanlış yorumlamamak ve onlara olan imanı zedeleyecek yanlış bir birleşmeye yol açmamak.

İkinci Vatikan Konseyi’nden önce, ana gerginlik yukarıda belirtilen ikinci görüş üzerineydi, Katolik Kilisesi’nin bu konudaki görüşü 1917 Kilise Hukuku Kanunu’nun 1258 no.lu kuralında geçmektedir. 1983 Kilise Hukuku Kanunu, hiçbir uyum kuralı içermez. Bu kanun, Katolik rahiplerinin Katolik Kilisesi’ne tam bağlı olmayan herhangi bir Hristiyanla Ekmek ve Şarap Ayini’ni kutlamasını yasaklamıştır (kural 908), mecburi şartlarda ve zorunlu durumlarda, diğer ayinlere iştiraki ise caiz görmüştür. Ekümeniklikle İlgili Normların ve Kuralların Uygulanmasına Dair Dini Hükümler’in 102 no.lu kuralına [4] göre: "Hristiyanlar, şu anki ayrılıklarından kaynaklanan farklılıkları belli bir noktaya kadar hoşgörülmek üzere, ortak manevî mirasın bir sonucu olarak sahip oldukları ortak değerleri paylaşmak ve ortak etkinlikler düzenlemek ve ortak kaynak paylaşımında bulunmak hususunda teşvik edilebilir." 1983’teki bu değişikliğin sebebi olarak gördüğü Konsey’i toplantıya çağıran Papa XXIII. Jean, Konsey’in gayesinin, Papalıktan ayrılan gruplara, "İsa’nın yüce Baba’sına yaptığı coşkulu duasında dilediği birliği"[5] arayıp gerçekleştirme amacına matuf nezaketli bir davet olarak Kilise kurumunun bizatihi kendisini yenilemesi için uğraşmak olduğunu belirtmiştir. Ekümenikliğe dair Katolikliğin bakış açısı, Konsey’in 21 Kasım 1964 tarihli kararnamesi, Unitatis Redintegratio’dan ve Papa II. Jean Paul’ün 25 Mayıs 1995 tarihli genelgesi Ut Unum Sint’ten alıntılanmış aşağıdaki metinlerde belirtilmektedir.

Kilise’nin her kendini yenileyiş faaliyeti, esasen, yaptığı çağrıya yönelik artan sadakatten cesaret almaktadır. Şüphesiz bu birliğe gitmenin belkemiğidir... Kalplerde değişiklik olmadan ekümeniklik bir kavramdan öteye geçmez. Ruhlarımızın iç dünyasının yenilenişinden, özveri ve sınırsız sevgiden kaynaklandığı sürece, birlik olmaya dair arzular artacak ve daha olgun bir şekilde gelişecek. Bu sebeple, bizi diğerlerine hizmet etme ve onlara karşı kardeşçesine cömert bir tutum içinde olma hususunda hakikî anlamda özverili, mütevazı ve nezaketli olma lütfunu bahşetmesi için Kutsal Ruh’a dua etmeliyiz. ...Aziz John’un birlik olmak aleyhine işlenen günahlarla ilgili sözleri yerindedir: "Günah işlemediğimizi söylersek, onu yalancı yapmış oluruz ve sözleri artık bizimle değildir". Bu sebeple, alçakgönüllü bir şekilde Tanrı’dan ve ayrı düştüğümüz kardeşlerimizden af dilemeli ve onları da bizim hukukumuzu çiğnedikleri için affetmeliyiz.

[6]

Hristiyanlar, karşılıklı yanlı anlamaların ve peşin hükümlerin ve tarihten miras kalan bitmez tükenmez yanlış anlamaların yükü altında olmayı hafife alamazlar. Halinden memnun olma, ilgisizlik ve diğerleri hakkında yetersiz bilgi ise bu durumu daha da kötüleştirmektedir. Bu nedenle, ekümeniklik taahhütleri kalplerin değişmesi esasınave duaya dayanmalıdır ki bu durum geçmişin hatıralarının zihinlerden mecburen silinmesi sonucunu getirecektir. Kutsal Ruh’un lutfu ile, sevgiden, gerçeğin gücünden ve karşılıklı affetme ve tekrar birlik olma arzusundan ilham alan Tanrı’nın talebeleri, günümüz Hristiyanlarını üzücü bir şekilde halen birbirine düşürmekte olan geçmişin yarasını ve acı hatıraları beraberce masaya yatırmak için tekrar toplanacaktır.

[7]

Ekümeniklik görüşmelerinde, Kilise öğretilerine karşı ve ayrı düştükleri kardeşleriyle ilahî gizemleri araştırma hususunda çok katı davranan Katolik din bilginleri, hakikat aşkı, yardımlaşma ve tevazu içinde davranmalıdırlar. Katolik din bilginleri öğretileri birbirleri ile karşılaştırırken şunu göz ardı etmemelidir ki –her ne kadar temel Hristiyan inaçlarıyla türlü yönlerden bağları olsa da- Katolik doktrinindeki hakikatlerin bir hiyerarşisi vardır. Bu yolda ilerlendiği takdirde, İsa’nın kuşatılamaz zenginliklerini daha derinden anlamak ve daha anlaşılır bir şekilde insanlığa sunmak için kardeşçesine bir rekabetle çalışmanın yolu açılmış olacak.

[8]

Tanrı tarafından emredilen birliğe ancak, vahyedilmiş olan iman esaslarının tamamına herkesin uyması ile ulaşılabilir. İman meselelerinde ödün vermek, hakikatin ta kendisi olan Tanrı ile ters düşmek demektir. İsa’nın Bedeni’nde, "yol ve hakikat ve hayat" (Yuhanna 14:6)’ta, hakikatin yayılması maksadıyla gerçekleşecek bir uzlaşmanın meşruiyetini belirlemek kimin elindedir? ...Yine de öğretinin, Tanrı’nın kendileri için birliğin gerçekleşmesini diledikleri için daha anlaşılır bir hale getirilmesi gerekiyor.

[9]

Kilisenin tam birliğinin sağlanmasının önündeki engeller zamanla aşıldığında, bütün Hristiyanlar sonunda, Ekmek ve Şarap Ayini’ni hep birlikte kutlamak için, İsa’nın Kilise’ye başlangıçta bahşettiği gibi, tek Kilise kurumunda toplanacak . Biz inanıyoruz ki bu birlik, Katolik Kilisesi’nin şahsında –asla kaybetmeyeceği bir şey olarak- halen mevcuttur, ve ümidimiz odur ki bu durum kıyamete kadar sürecektir.

[10]

Bazı Ortodoks kiliseleri Katolik Kilisesi’nden kendilerine dönenleri genellikle vaftiz ederken, zaten daha önce vaftiz edilmiş olanların tekrar vaftiz edilmesini gerekli görmemektedir, Katolik Kilisesi daima Ortodoks Kiliseleri ve Oriental Ortodoks Kiliseleri tarafından yönetilen ayinlerin meşruiyetini kabul etmiştir.

Aynı şekilde, Katolik Kilisesi hiçbir zaman Ortodoks Kilisesi veya bu kiliseye mensup olanlar için "heterodoks" veya "kafir" terimlerini kullanmamıştır. Hatta, "hizip" terimi bile Katolik Kilisesi’nin görüşüne göre–Kilise Hukuku Kanunu’nun 751 no.lu kuralında tanımlandığı ("Yüce Papalık kurumuna itaatten veya Papa’ya bağlı Kilise’nin mensuplarından oluşan cemaatten çıkma") anlamıyla, bugünkü Ortodoks Kilisesi’ne bağlı bireylerin durumunu tanımlamak için kullanılmaz.

Ortodoksların yaklaşımı

Oriental Ortodoksluk ve Ortodoksluk aynı tek cemaatin yerel kiliselerden oluşan iki ayrı grubudur. Her ikisi de kendisini –sırasıyla 5. yy’da ve 11. yy’da (3. ve 7. ekümenik konseylerden sonra) Batı’dan ayrılan- özgün Ortodoksluk olarak kabul eder. Bu yerel kiliselerden bazıları son zamanlarda birbirleriyle ve bazı Batı kiliseleriyle –tek cemaat olmamakla birlikte - ilahiyat görüşmeleri yapmaktadır. Ortodoks Kilisesi, 19. yy’ın sonlarında Dünya Hristiyan Öğrenciler Federasyonu’nda Ortodoks öğrencilerin yer almasından bugüne dinlerarası diyalogda yer almaktadır ve bazı Ortodoks patrikler, cemaatlerini Dünya Kiliseler Konseyi’nin kurucu üyesi olarak tescil ettirmiştir. Yine de Ortodokslar, Hristiyanlık inancını dogmatiklik karşıtı, geleneksellik karşıtı, kırpılmış, indirgenmiş bir Hristiyanlığa dönüştürecek herhangi bir Hristiyanlık reformu içinde yer almaya istekli değillerdir. Ortodoks Kilisesi’ne göre Hristiyanlık demek Kilise kurumu demektir ve Kilise kurumu da Ortodoksluktur, ne eksik ne fazla. Bu yüzden, Ortodoks ekümenikliği kendisini "Şeytan’la bile diyaloğa açık" kabul etmişse de, Ortodokslar ekümenik faaliyetlerdeki konumlarını "hakikate şahitlik etmek" olarak, ideallerini ise heterodoksları (Ortodoks olmayanları) tekrar Ortodoksluğa döndürmek olarak belirlemişlerdir.

Ortodoks Kilisesi’nin Ortodoks olmayanlara karşı tutumunu gözlemlemenin bir yolu, diğer inançlara mensup kişileri kendi dinlerine kabul ederken hangi usulle aldıklarını izlemektir. -Budistler veya ateistler gibi- Hristiyan olmayanlardan Ortodoks Hristiyan olmak isteyenleri kabul ederken vaftiz ve krismasyon törenlerinden geçirirler. Protestanlar ve Katolikler kimi zaman sadece krismasyon töreni ile kabul edilirler, bu durumda daha önceden teslisli vaftiz olmuş olmaları aranır. Protestanlar ve Katolikler -"diğer inanan" anlamında- "heterodoks" olarak adlandırılırlar, bu kavram "kafir"den farklıdır, Kilise kurumunu kasten reddetmedikleri anlamını ima eder. Bununla birlikte, bu tür politikalar her bir kilise tarafından ayrı ayrı belirlenebiliyor ve daha gelenekçi Ortodoks cemaatler Ortodoksluğa dönen her kişiyi vaftiz ve krismasyon töreninden geçiriyor.

Ekümenikliğe ve dinlerarası diyalog konusuna nasıl yaklaşılması gerektiğine dair varolan onca anlaşmazlığa karşın, Ortodoks Hristiyanların içinde her türlü dinlerarası diyaloğa –ister Hristiyan mezhepleri arasında olsun ister Hristiyanlık dışındaki dinlerle olsun- öfkeli bir şekilde karşı çıkan çok geniş bir kitle vardır. Onlara göre ekümeniklik ve dinlerarası diyalog Ortodoks Kilisesi geleneği için zararlıdır, Ortodoksluğun bir çeşit zayıflaması demektir.

Anglikanların yaklaşımı

Anglikan Cemaati’nin mensupları çoğunlukla ekümenik faaliyetleri benimsemiştir ve Dünya Kiliseler Konseyi ve NCCC gibi kuruluşlarda etkin görev almaktadır. Anglikanlardan oluşan birçok yerleşim yerinde ekümeniklik ilişkileri için tahsis edilmiş resmi daireler vardır, bununla birlikte Liberal Hristiyanlığın son zamanlardaki yayılışı cemaat içinde gerilimin artmasına yol açmıştır ve cemaatin kimi üyelerinde ekümenikliğin onları nereye götürmekte olduğu kuşkusuna yol açmıştır.

Anglikan Cemaati’nin üyesi olan her bir kilise, cemaatler arası ilişkilerde kendi kararını vermektedir. 1958 Lambet Konferansı’nda, aynı mezhepten olmayan iki Kilise arasında –karşılıklı tanıma ve hizmet kabulünü de içeren- communio in sacrisin serbest olması önerilmiştir. Tek cemaat teriminin kapsamı dışında kalan bazı ilişki şekillerinin iki kilise arasında anlaşma yoluyla kurulabildiği bu ilişki türü için cemaatler arası ilişki terimi daha uygun görülür.

Anglikan Cemaati’nin provinsleri ile aşağıda belirtilen kiliseler arasında tek cemaat ilişkisi kurulmuştur:

ABD Piskoposlar Kilisesi, son zamanlarda şu dini topluluklarla diyalog kurmaktadır:

Protestanların tutumu

18. yy’da Unitas Fratrum’u (" Moravya Kilisesi"’ni) yeniden düzenleyen Zinzendorf kontu Nikolaus Ludvig (1700-1760), "ekümenik" kelimesini bugünkü anlamıyla kullanan ilk kişidir. –Mezhepsel yaftaları bir kenara iterek- tüm Hristiyanları -Pensilvanya’da yaşayan Alman asıllı göçmenler arasında yaygın olarak bilinen- "Kutsal Ruhtaki Tanrı Kilisesi" çatısı altında birleştirme çabaları –zamanımızdan 200 sene önce yaşamış olan- çağdaşları tarafından yanlış anlaşılmıştır. Protestanların yakın zamanlardaki ekümeniklik faaliyetlerine girişlerinin miladı olarak 1910 Edinburg Misyonerlik Konferansı kabul edilir. Bununla birlikte, öncül Hristiyan gençlik hareketleri olmadan bu konferansın gerçekleşmesinin zor olduğu kabul ediliyor. Bu öncü hareketler şunlardır: 1844’te kurulan Genç Hristiyan Erkekler Derneği, 1855’de kurulan Genç Hristiyan Kadınlar Derneği, 1895’de kurulan Dünya Hristiyan Öğrenciler Federasyonu ve 1908’de kurulan –ileride kurulacak olan ABD Ulusal Kiliseler Konseyi’ne de öncülük edecek olan- Federal Kiliseler Konseyi. Eski GHED üyesi ve DHÖF’nin 1910’da genel sekreterliğini yapmış olan Metodist John R. Mott öncülüğünde toplanan İnsanlık Misyonu konferansı, İnsanlık misyonu uğruna mezhepsel sınırların bir kenara bırakılması için çaba sarfedilen, o güne kadar ki en geniş katılımlı Protestan toplantısıdır. Charles Henry Brent’in öncülük ettiği "İnanç ve Görev" hareketi ve Nathan Soderblom’un öncülüğündeki "Hayat ve Görev" hareketi Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan gelişmelerdir. Neticede, 1948’de Dünya Kiliseler Konseyi, 1950’de ABD’de Ulusal Kiliseler Konseyi ve 2002’de İsa’da Birleşen Kiliseler kuruldu. Bu topluluklar –ilahiyat açısından Anglikanlara, Ortodokslara ve Katoliklere göre Protestanlar genellikle daha liberal ve daha az gelenekçi olduğu için- ilahiyat açısından liberale yakın olarak kabul edilir. Protestanlar bugün çeşitli ekümenik topluluklarda yer alıyorlar, kimi zaman organik anlamda mezhepsel birlik için faaliyet yürütülürken kimi zaman sadece işbirliği ile sınırlı faaliyet yürütüyorlar. Protestan mezheplerin ve bakış açılarının çeşitliliğinden ötürü Protestanların kendi içlerinde tam bir işbirliği yapmaları zorlaşıyor. Edmund Şlink’in Ökumenische Dogmatiki bu sorunların çözülmesi, karşılıklı tanıma ve yenilenmiş bir kilise birliğini sağlamak için bir yol haritası öneriyor. 1999’da Luteryan Dünya Federasyonu ve Katolik Kilisesi tarafından Protestan Reformu’nun temelini teşkil eden Günahtan Arınma’nın özüne dair ortaya çıkmış olan çatışmayı bitiren Günahtan Arınma Öğretisinde Birleşme Bildirisi –her ne kadar bazı muhafazakar Luteryanlar ikna olmasa da- imzalandı. 18 Temmuz 2006’da Dünya Metodist Konferansı’nın delegeleri Birleşme Bildirisi’ni oybirliğiyle kabul etti.

Son zamanlardaki gelişmeler

1054’te gerçekleşen –ve Hristiyanlığın Batı (Katolik) ile Doğu (Ortodoks) kolları arasında Büyük Bölünme’ye yol açan– karşılıklı aforozlar, 1965’te Papa ve İstanbul Ekümenik Patriği tarafından iptal edildi. Katolik Kilisesi’nin Kilise Hukuku’nda şöyle bir hüküm yer almaktadır: "Mürted, kafir veya bölücü kişi, latae sententiae (kendiliğinden) aforoza uğrar. Kural 194 ß1 no.2’deki "Bir rahip, bundan ayrıca, Kural 1336 ß1 no. 1-3’te belirtilen cezalara uğratılabilir".[11] Bu ceza, Ortodoksları ve diğer Katolikdışı mezhepleri de kapsar. Ayrıca, Ortodoksların Kilise Hukuku’nda da benzer hükümler mevcuttur. Roma Katolikleri ve Ortodokslar arasındaki -Doğu Katolik Kiliseleri sorunu üzerinde bir anlaşmaya varılamaması üzerine askıya alınan- ilahiyat görüşmeleri 2006’da yapılan bir dizi ilahiyat toplantısıyla tekrar canlandı. Komünist iktidarlar tarafından zamanında Ortodoks Kilisesi’ne verilmiş olan ve günümüz iktidarları tarafından tekrar Doğu Katolik Kiliselerine verilmiş olan kiliseler ve diğer mülklerle ilgili sorun, tartışmalarla gitgide alevlenmiş ve görüşmeler askıya alınmıştı. Kuzey Amerikalı Katolik ve Ortodoks piskoposlar süresiz bir diyalog faaliyetin başlattılar. Piskoposlar, "Kuzey Amerika Ortodoks-Katolik İlahiyat İstişaresi" adıyla periyodik olarak toplanıyor. Birleşik Devletler Katolik Piskoposlar Konferansı Dinlerarası İlişkiler ve Ekümeniklik Piskopos Komitesi ile Amerika Meşru Ortodoks Piskoposları Daimi Konferansı arasında 1965’te istişarenin kuruluşundan beri her yıl iki kez toplanılıyor. Kanada Katolik Piskoposlar Konferansı ise istişareye 1997’de destek amacıyla katılmıştı. İstişare kurumu, 1981’den beri her yıl toplanan Ortodoks ve Katolik Piskoposlar Ortak Komitesi ile eş zamanlı çalışmaktadır. İstişare’de 1999’dan beri, Filioque cümlesi[12] üzerinde nihaî bir mutabakata varmak ümidiyle yapılan müzakereler sürüyor. Benzer görüşmeler ulusal ve uluslararası çapta, Katolikler ve Anglikanlar arasında da yapılıyor. Dünya Kiliseler Konseyi, ABD Ulusal Kiliseler Konseyi, İsa’da Birleşen Kiliseler ve Hristiyan Kiliseler Birliği gibi topluluklar Protestanlar, Ortodokslar ve Katolikler arasında ekümenik işbirliğini teşvik etmeyi sürdürüyor. Almanya’daki Bonn Üniversitesi gibi kimi üniversiteler de "ekümenik çalışmalar" konusunda diplomalı kurslar düzenliyor. Bu kurslarda çeşitli mezheplerden çeşitli ilahiyatçılar kendi dini geleneklerini anlatıyor ve aynı zamanda mezhepler arasında ortak bir zemin oluşturmaya çalışıyor.

Birleşik ve birleşen kiliseler

Ekümenik faaliyetlerin, "ayrılık skandalı"nın ve yerel gelişmelerin etkisiyle bazı "birleşik" ve birleşen kiliseler ortaya çıktı, resmi birliğin mümkün olmadığı durumlarda çeşitli karşılıklı tanıma stratejileri uygulamaya konuluyor. Aynı kiliseyi iki ya da daha fazla mezhebe mensup grupların kullanması şeklinde bir gelenek başlatıldı. Bu gruplar aynı kiliseyi, ayrı ayrı ayinler yaparak veya tek çeşit ayinde her bir mezhepten öğeler kullanarak işbirliği gerçekleştiriyorlar.

Ekümeniklik karşıtlığı

Azınlıkta kalan bir kısım Hristiyan ise ekümenikliğe karşıdır. Ortodoks dünyasında, tartışmalı olarak, Ortodoks ruhaniyatının en önemli merkezi sayılan Aynaroz manastır topluluğu ekümenik gelişmelere ilişkin endişelerini ve Ortodoksların bu faaliyetlerde yer almasına muhalefetlerini açıkça dile getiriyorlar. Onlar modern ekümenikliği, diğer Hristiyanları uzlaştırabilmek için temel öğretilerde taviz vermek olarak kabul ediyorlar ve -ekümenik girişimlerde yer alan katılımcıların din değiştirmesinden ziyade- karşılıklı dinlerarası ilişkiye götüren diyalog üzerine vurguda bulunulmasına karşı çıkıyorlar. Eski Takvimci Grekler, Yedi Ekümenik Konsilin’in öğretilerinin Jülyen Takvimi’ni kaldırmayı ve kilise takvimini değiştirmeyi yasakladığını savunmaktadırlar. Ortodokslararası İlahiyat Konferansı, Eylül 2004’te Selanik Aristo Üniversitesi’nde "Ekümeniklik: Kökenleri, Beklentiler, Hayal Kırıklığı" adıyla düzenlediği organizasyonda ekümeniklik hakkında olumsuz görüş bildirdi. Muhalif Protestanlar ise aşırı muhafazakar veya karizmatik zemindeki kiliselere ve ana Protestan akımların en muhafazakar kesimlerine yöneliyorlar. Gelenekçi Roma Katolikleri Katolik olmayanların Katolik inancına dönmesini zorunlu kılmayan ekümenikliğin yanlış bir Hristiyan birliğine yol açacağını düşünüyorlar. Gelenekçi Roma Katolikleri bu durumu, İncil’in Katolik yorumuna, Papa 11. Pius’un Mortalium Animos’una, Papa 12. Pius’un Humani Generis’ine ve diğer belgelere tezat olarak görüyorlar. Bazı Evanjelist ve birçok karizmatik Hristiyan, ekümenizmi –gerçekleşeceği İncil’de bahsedilen- İsa’nın geri dönüşünden önce ortaya çıkacak olan ahir zaman dönekliği olarak görüyorlar ve ekümenik hareketlerin belli başlı temsilcilerinin dinî beyanları ile -Kutsal Kitap 2. Petrus 2:1-2’de tasvir edilen- ahir zamanın sahte dinî liderlerinin öğretisel duruşları arasında sağlam benzerlikler görüyorlar.

Bazı Evanjelist Protestanların tutumu

Baptistlerin birçoğunu, bazı Luteryanları, Yedinci Gün Adventistlerini, mezhepdışı Hristiyanları kapsayan geniş bir Evanjelist kesim ve Hristiyan ve Misyoner İttifakı kilisesi gibi bazı Evanjelist Hristiyan kiliseler ekümenik faaliyetlerde aktif olarak yer almıyorlar. Ayrılık öğretisi bazı Evanjelist kiliseler tarafından ekümenik faaliyetlerde yer alan kiliselere ve mezheplere karşı benimseniyor. Tanrı’nın Meclisleri gibi Pentekostalların çoğu ekümenikliğe uzak duruyor. Bununla birlikte, bazı Pentekostal kiliselerin de yer aldığı bazı örgütler ekümenik hareketlere katılıyor. Missouri Sinod Luteryan Kilisesi, Amerika Presbiteryen Kilisesi ve Serbest Metodist Kilisesi gibi diğer Amerikan muhafazakar Protestan kiliseleri de ekümenikliğe Evanjelist emsalleri gibi isteksiz yaklaşıyor. Birçok Evanjelist kilise –özellikle Baptist geleneğinde yer alanlar- cemaatçi özerklik uyguluyorlar. Bu sistemde yerel cemaatler kendi işlerini idare ediyorlar ve dinî sorunlarına göre ve ibadet şekillerine göre kendi kararlarını veriyorlar. En yüksek dinî yetkili kurumun yerel cemaatler olduğu bir ortamda bu cemaatler, mezhepler arasında resmî bir birleşmenin gerçekleşmesi için çaba göstermeye gerek duymuyorlar. Birçok Evanjelist kilise, Ulusal Evanjelistler Derneği ya da Dünya Evanjelist Kardeşliği gibi derneklere katılıyorlar ve yine World Vision, Genç Yaşam gibi mezhepdışı Hristiyan örgütlerinde yer alıyorlar. Evanjelist kiliseler kimi zaman kendi mezheplerinde ana akımda yer alan Protestanlarla, Katoliklerle ve Ortodokslarla afet yardımları ve siyasî lobileşme faaliyetlerinde işbirliği yapmaktadırlar. Aşırı muhafazakar olarak adlandırılan daha tutucu bazı Evanjelistler ve Pentekostallar ise Ulusal Evanjelist Derneği ve Sözünü Tutanlar gibi daha az muhafazakar çerçevedeki mezheplerarası etkinlikleri veya örgütlenmeleri ekümenikliğin yumuşatılmış bir şekli olarak görüyorlar ve diğer emsallerinden farklı olarak bu topluluklara dahi uzak duruyorlar. Birleşik Devletler’deki birçok Baptist cemaat ekümenikliğe ve hatta diğer Baptist topluluklarla ortak etkinliklere bile karşı çıkıyorlar. Bununla ilgili son örnek Güneyli Baptist Toplumu’nun Dünya Baptist İttifakı’ndan çekilmesidir. Her ne kadar Dünya Baptist İttifakı, Baptistlerin kendi aralarında işbirliği ile hareket etmeleri gayesini güdüyorsa da, bu örgüt ekümenik bir hareket değildir, durum böyleyken Güneyli Baptist Toplumu, bünyesinde yer alan aşırı muhafazakar unsurlardan ötürü, böylesine sınırlı ekümenik yaklaşımlardan dahi kaçınır. GBT’nin aşırı muhafazakarları, GBT’nin resmen karşı olduğu "kadınların papazlığa atanması" uygulamasını DBİ’nin bütün Baptist topluluklar için yürürlüğe koymasından dem vurmaktadır. GBT’nin eleştirel gözlemcilerinin açıklamasına göre GBT’nin aşırı muhafazakar tutumundan soğumuş olan ılımlı Baptistlerin toplandığı Dayanışmacı Baptist Kardeşliği’nin DBİ’ye kabul edilişi GBT’nin DBİ’den ayrılmasının asıl nedenidir. Birleşik Devletler’deki Baptistlerin önemli bir kısmı, aynı düşünce yapısına sahip Baptistlerin oluşturduğu ve Bağımsız Baptistler olarak bilinen ayrı ayrı örgütlenmiş olan kiliselere mensuptur. Bu kiliselerin birçoğu, diğer aşırı muhafazakar cemaatler gibi, İncil’in modern çevirilerinin inanışa ters düştüğünü düşünüyor ve diğer Baptistleri ve Evanjelistleri de dahil ettikleri hemen hemen bütün mezhepleri dinden çıkmış ilan ediyor. Bu aşırı muhafazakar kiliselerin inanışına göre ekümeniklik dinden dönmüş sahte Hristiyanları –muhtemelen Vatikan’ın hilesinin de yardımıyla- Deccal’e tâbi olmaya sevkedecektir.[13] 2001’de bir grup Pentekostal geleneksel ekümenik akımlara muhalefeti bırakarak Uluslararası İnanç Halkası’nı kurdu.

Ekümeniklik ve Türkiye

Ekümenik kavramının Türkiye'de ilk kez gündeme gelişi 1517 yılında Yavuz Selim'in, Mısır'ı fethettiğinde, İskenderiye ve Antakya Patrikhanelerini, İstanbul'daki Rum Patrikhanesi'ne bağlaması ve patriği de 'Ekümenik' (yani 'Cihan patriği') ilan etmesiyle ortaya çıktı. Bugün itibariyle, Fener Rum Patriği Bartholomeos'un dış ilişkilerinde "Yeni Roma'nın ve İstanbul'un Başpiskoposu ve Evrensel Patriği" unvanını kullanması -Lozan Antlaşmasıyla hukuki ve siyasi konumu kaldırılan bu unvanı tanımayan- Türkiye Cumhuriyeti'yle sürtüşmelere yol açmaktadır. Türkiye’de ekümenik kavramı Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin (Fener Rum Patrikhanesi) muhtar ve eşit Ortodoks kiliseleri arasında onursal önceliğini anlatmak için kullanılır. Ortodoks Rum Patrikhanesi ekümenik unvanı ile Ortodoks kiliselerinin birliğini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Geçmişte Ortodoks kiliseleri birbirlerinin üzerinde değil, yan yana ve ayrı ayrı örgütlenmişlerdi. Bu yüzden aralarında bir hiyerarşi yoktur. Fener Rum Patriğinin Atina Başpiskoposu veya Moskova Ortodoks Patriği üzerinde bir yetkisi yoktur. Ancak onların kabul ettikleri kapsamda bir birleşmeyi gerçekleştirebilir. Uygulamada güçlükler çıkmaktadır. Örneğin ABD'daki Rum ve Rus Ortodoksların örgütlenmesinde İstanbul ve Moskova Patrikhaneleri aynı görüşte değildirler. Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin ekümenikliği hususuna Atina Başpiskoposu, Türkiye Cumhuriyeti'nden daha fazla karşı çıkmaktadır. Geçmişte ekümeniklik, Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarının coğrafî ve siyasi bütünlüğüne dayanmıştır. Bugün böyle bir temel yoktur.

Kaynakça ve Notlar

  1. Edmund Şlink, Ökumenische Dogmatik (1983), pp. 694-700; ayrıca bkz. Report Dialog 1963, 2:4, 328.
  2. Edmund Şlink, Ökumenische Dogmatik (1983), pp. 707-708; ayrıca bkz. Skibbe, A Quiet Reformer (Sessiz Bir Reformcu) 1999, 122-4; Şlink, The Vision of the Pope (Papa’nın Görüşü) 2001.
  3. İsa’nın Bedeni, Hristiyan ilahiyatında Kilise kurumunun mahiyetini açıklamak için Hristiyan dinî metinlerinin kullandığı mecazlardan birisidir. İsa’nın Bedeni ile kastedilen Kilise’dir.
  4. Directory For The Application Of Principles And Norms On Ecumenism (Ekümeniklikle İlgili Normlar ve Kuralların Uygulanmasına Dair Dini Hükümler
  5. Ad Petri cathedram genelgesi
  6. Unitatis Redintegratio, 6-7 [www.vatican.va/.../ii_vatican_council/documents/vat-ii_decree_19641121_unitatis-redintegratio_en.html]
  7. Ut unum sint, 2 [www.vatican.va/holy_father/john_paul_ii/encyclicals/documents/hf_jp-ii_enc_25051995_ut-unum-sint_en.html]
  8. Unitatis Redintegratio, 11 [www.vatican.va/.../ii_vatican_council/documents/vat-ii_decree_19641121_unitatis-redintegratio_en.html]
  9. Ut unum sint, 18-19 [www.vatican.va/holy_father/john_paul_ii/encyclicals/documents/hf_jp-ii_enc_25051995_ut-unum-sint_en.html]
  10. Unitatis Redintegratio, 4 [www.vatican.va/.../ii_vatican_council/documents/vat-ii_decree_19641121_unitatis-redintegratio_en.html]
  11. Kilise Hukuku Kanunu, Kural 1364-1399
  12. Filioque, Latince "ve oğuldan" anlamına gelmektedir. Batı Hristiyanlığı tarafından İznik Konsili’ne eklenmiştir. Et in Spiritum Sanctum, Dominum, et vivificantem: qui ex Patre Filioque procedit.
    (Varlığı Babadan ve Oğuldan gelen hayat bahşedici, Efendi, Kutsal Ruh.)
  13. Jack Chick on The Vatican
This article is issued from Vikipedi - version of the 10/22/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.