Roma döneminde Britanya
Birleşik Krallık tarihi |
Antik Çağlar
Orta Çağ
Yeni Çağ
20. yüzyıl
Diğer Konular
|
Roma döneminde Britanya, bugünkü Büyük Britanya adasının bir kısmının Roma İmparatorluğu hakimiyetinde geçirdiği tarihi dönem.
Roma İstilası
Julius Caesar'ın Galya seferi sonucunda Roma dünyasıyla yakın ilişkiye giren Britanya, İÖ 55-54'te Caesar'ın komutasındaki orduların istilasına uğradı. İÖ 20'de adadaki başlıca iki güç Thames'ın kuzeyindeki Katuvelonlar ile güneyindeki Atrebates Krallığı'ydı. Bunların dışında adada Belgae hükümdarlarının yönetimi altındaki Ikenler (Norfolk), Koritanlar (Midlands) ile Dobunlar (Gloucestershire) ve bağımsız kabileler olan Dumnonlar (Devon), Brigantlar (Yorkshire) ile Silürler ve Ordovisler (Galler) yaşamaktaydı. Britanya'nın Roma eyaletine dönüşmesinde Belgae kabileleri önemli bir rol oynadı.
Caesar'ın bağımlı hale getirdiği kabilelerle ilişkiler Augustus döneminde daha da geliştirildi. Atrebates kralları Katuvelonların yayılmasına karşı Roma'ya dayanmaya başladı. İmparator Claudius'un adayı fethetme kararı üzerine Aulus Plautius komutasındaki dört lejyon İS 43'te adaya çıktı.[1] Hazırlıksız olan Britanyalılar fazla direnemediler ve bir süre sonra Claudius adaya gelerek komutayı devraldı. 47'de Exeter'dan Humber'a uzanan ve Fosse Yolu olarak bilinen bir sınırın oluşturulmasıyla verimli güneydoğu bölgesi Roma egemenliği altına girdi. Galler'e sığınan Katuvelon kralı Caratacus'un buradaki kabileleri ayaklandırması üzerine, 49'da Severn Nehrine kadar olan düzlükler işgal edilerek Camulodunum'da (Colchester) ilk sivil yerleşim (colonia) kuruldu. Bu arada Derbyshire ile Tyne arasındaki geniş toprakları yöneten Brigant kraliçesi Cartimandua ile bir barış antlaşması imzalandı. İS 60'ta İken kraliçesi Boudicca'nın başlattığı ayaklanma sırasında Romalılaşmış üç merkez olan Camulodunum, Verulamium (St. Albans) ve Londra yağmalandı.
Roma Yönetimi
Adada Roma uygarlığını yayma doğrultusundaki en önemli adımlar 69-96 arasında, Flavius döneminde atıldı. Galler ile İskoçya'nın kuzeyine yönelik seferler sırasında güneydeki askerlerin çekilmesiyle, burada yerli kabilelerin kendi kendilerini yönetecekleri kent devletleri (civitas) oluşturuldu. Ayrıca 2. yüzyıla değin süren yoğun bir kentleşme ve eğitim programı başlatıldı. Galler'in işgali 78'de tamamlandıysa da, İskoçya'daki ilerleme başarısızlığa uğradı.
Ovalarda yaşayan ve tarımcılıkla geçinen Belgae kökenli Britonlar Roma yaşam biçimini kısa sürede benimserken, kuzeydeki dağlık yörelerde yaşayan göçebe çoban topluluklar Roma kent uygarlığına karşı 3. yüzyıla değin sürekli ayaklanma içinde oldular. Direnişin 1. yüzyıl sonlarında sona erdiği Galler'de ise Roma etkisi Glamorgan Ovasıyla sınırlı kaldı.
İmparator Domitianus 90'da Britanya'daki garnizonu Eboracum (York), Casta Devana (Chester) ve Caerleon'daki üç lejyona indirdi. Bununla birlikte 15 bin lejyoner ve 40 bin kişilik yedek kuvvetten oluşan Britanya ordusu, eyalein ekonomi ve siyasetinde önemli bir yer tutmaya devam etti. 142'de Clyde Nehri ile Forth Körfezi arasında Antoninus Duvarı inşa edildiyse de, 136'da tamamlanan ünlü Hadrianus Duvarı eyaletin kalıcı sınırı olarak, denizden akınların sıklaştığı 4. yüzyıla değin önemini korudu. Bu arada İskoçya'ya yönelik seferler sonuç vermediğinden, yerel devletlerle antlaşmalar yapma yoluna gidildi.
Bir imparatorluk eyaleti olan Britanya'yı en yüksek askeri ve sivil yetkili olarak bir vali yönetiyordu. Yargı alanında bir legatus juridicus, mali alanda da bir procurator valiye yardım ediyordu. Valilerin fazla güçlenmesini önlemek için 3. yüzyıl başlarında ada, Üst Britanya (merkezi Londra) ve Alt Britanya (merkezi York) olarak ikiye bölündü. Yerel düzeyde ise değişik ölçülerde özerklikten yararlanan colonia, municipium (özgür kasaba) ve civitas peregrina (yabancı kent devleti) gibi birimler oluşturuldu. Roma civitas'larında yöneticilik makamı gene varlıklıların elinde kaldı; bununla birlikte eski aristokratların savaş gelirlerini yitirmesi ticaret ve zanaatlarda zenginleşenlere de yükselme yolunu açtı. Toplumda bir yer edinmenin yolu Roma yurttaşı olmaktan geçiyordu; bunun için de yedek olarak 25 yıl askerlik yapmak ya da büyük bağışlarda bulunmak gerekiyordu. İmparatorluğun çeşitli yörelerinden gelen asker ve tüccarların yanı sıra Roma yurttalı olarak adaya yerleşen lejyonerler nedeniyle oldukça kozmopolitleşen nüfusun, Roma yönetiminin en parlak döneminde 2 milyonu bulduğu tahmin edilmektedir.
Roma öncesinde başlayan altın, gümüş ve demirin işlenmesi sürdürüldüyse de, ekonominin temelini ordunun gereksinimlerini karşılamaya yönelik tarım etkinlikleri oluşturuyordu. Tahıl ve derinin ayni vergi olarak toplanması üretimin artırılmasını zorunlu hale getirdi. Kelt tipi çiftçiliğin yerini malikane (villa) sistemi aldı. Roma teknolojisinin sağladığı gelişmiş aletler tarımda verimliliği artırdı. Britanya kumaşlarının imparatorluğun her yanına yayılmasıyla yüncülük önemli bir kazanç kaynağı haline geldi. Şarap, zeytinyağı, çatal bıçak, incik boncuk, cam eşya gibi lüks malların ticareti başlangıçta Roma yurttaşı yabancıların elindeydi. Madencilik ve çömlekçilik de bir süre sonra yabancı tüccarların eline geçti. Zamanla Britanya ürünlerinin pazarda yer edinmesiyle bu durum tersine döndü ve yerli tüccarların kazançları yükseldi. Öte yandan Roma ordusu kuzeydeki sınır bölgelerinde tahıl üretimini başlatıp ticaret ve sanayideki gelişmelere öncülük ederek ekonomik yapının değişmesinde önemli rol oynadı.
Romalılar Britanya'ya uygar yaşamın kolaylıklarını ve özerk kent anlayışını da getirdiler. 1. yüzyıldan sonra ahşap yapıların yerini taş yapılar aldı. Yönetsel merkezlerde düzgün sokaklar, bazilikalı forumlar, genel hamamlar, tapınaklar ve yer yer tiyatro ve amfitiyatrolar yapılmaya başladı. Genellikle surları olmayan, ortalama 500 dönümlük bir alana yayılan ve 5 bin kadar bir nüfusu barındıran Roma kentlerinin çoğu garnizon-kalelerin yakınında kurulmuş pazar yerleri, ticaret ve sanayi yerleşimleriydi. Başlangıçta kır yaşamına özgü bir sadelik taşıyan villa'lar, ekonomik zenginliğin arttığı 4. yüzyılda görkemli boyutlara ulaştı.
Britanyalılar klasik panteon tanrılarını genellikle var olan Kelt tanrılarıyla özdeşleştirerek benimsediler. Yönetici çevrelerde resmi Roma tanrılarına ve imparatorluk kültüne katı bir bağlılık vardı. Kentlerde kare biçimli kutsal sanduka ve bunu çevreleyen portiklerin yer aldığı Roma-Kelt tipi tapınaklar yaygındı. Romalı asker ve tüccarların Doğu'dan getirdikleri Hıristiyanlık inancı 4. yüzyıl sonlarında yaygınlaşmaya başladı.
Roma etkisi özellikle kentlerde ve üst sınıflar arasında güçlüydü. Genede hem Kelt dili, hem de Latince konuşulurdu. Villa sahiplerinin klasik eğitim gördükleri ve klasik mitolojiyi iyi bildikleri mozaiklerde görülen figürlerden anlaşılmaktadır. Galya ve Akdeniz'den getirilen heykeller aracılığıyla bu sanatı kısa sürede öğrenen Britanyalılar kendi üsluplarında güzel yapıtlar ortaya koydular. Gene dışarıdan gelen etkilerle yerel duvar resimleri ve mozaik döşemeler gerçekleştirildi. Böylece Roma uygarlığı yerel kültürün de izlerini taşıyan kendine özgü bir biçim olarak kök saldı.
3. yüzyılda Diocletianus reformları imparatorluk içindeki kargaşaya son verdi. Britanya ise 286-287'de ayaklanan Carausius'un yönetiminde ayrı bir imparatorluk haline geldi. Sakson korsanlara karşı adanın güneydoğu kıyılarında bir dizi kale kurduran Carausius, Romalıların 293'te Bonnonia'yı (bugün Boulogne-sur-Mer) ele geçirmesinden sonra öldürüldü. Başa geçen Allectus 296'da adaya çıkan I. Constantinus'a yenilerek devrildi. Sivil yönetimi askeri yönetimden ayıran Constantinus'un dört eyalete böldüğü Britanya, 4. yüzyılda yüksek bir refah düzeyine ulaştı.
Britanya'da Roma hakimiyetinin sonu
Anakaradaki kargaşadan kaçan varlıklıların bir sığınağı durumuna gelen eyaletin en zayıf yanı, savunmasının uzaktaki imparatorluk merkezine bağlı olamsıydı. İç savaşlar nedeniyle adadaki bazı kuvvetlerin geri çekilmesi, İskoçya'daki Piktlerin ve İrlanda'daki İskoçların denizden giriştiği saldırıların etkisini artırdı. Sonunda İmparator Honorius'un 410'da kentlere kendilerini savunma yetkisi vermesiyle, merkezi denetim ortadan kalktı.
Böylece iktidar tiranların eline geçti. Bu sırada Hıristiyanlık Pelagius'un heretik öğretisi doğrultusunda yayılmış bulunuyordu. Buna karşılık Roma'yla bağlarını sürdürülmesinden yana olan güçlü bir Katolik topluluk da vardı. 425'te adaya egemen olan Vortigern hem Roma'ya bağlanma girişimlerini önlemek, hem de Pikt saldırılarını savuşturmak düşüncesiyle 430'larda (bazı kaynaklara göre 446-454 arasında) Saksonları adanın doğu kıyılarına yerleştirmeye çağırdı. Bölgede bir dizi askeri üs kuran Saksonlar bir süre sonra ayaklanarak başka Sakson kabileleri yardıma çağırdı. Bunu izleyen savaş ve kargaşa sonucunda ekonomi çökerken malikane sistemi de çözüldü.[2]
Kaynakça
- ↑ Suetonius, Claudius, 17; cf. Cassius Dio (la), Historia Romana, 40.19,1.
- ↑ "Birleşik Krallık", Encyclopædia Britannica Fifteenth Edition, 1994.