Urfa İsyanları
Bu maddede belli bir etnik grubun bakış açısının ağırlıkta olduğu bir tür sistemik yanlılık sorununun bulunduğu düşünülmektedir. Maddenin evrenselleştirilmesi ve uygun hâle getirilmesi için lütfen tartışmaya katılınız. Şablonu maddeden çıkarmadan önce şablonun yardım sayfasını lütfen inceleyiniz. |
Urfa İsyanları ya da Urfa Direnişi (Ermenice: Ուրֆայի հերոսամարտի), 1895 ve 1915 yıllarında Ermeni komitecileri tarafından çıkartılmış olan ve ölüm ve yaralanmalarla sonuçlanan isyan hareketleridir.
Olayların gelişimi
Özellikle Berlin Anlaşması ile kendilerine görece özerklik sağladıklarını düşünen Ermeni komitecilerin, bu anlaşmanın Osmanlı Devleti’ni zorladığı ıslahatları yapmakta gecikmesini bahane ederek aynı yıllarda (1895 ve 1915) birçok isyan ve taşkınlık olayları gerçekleştirmişerdi. Bu süreçte Osmanlı Devleti’nin Balkan politikalarına yoğunlaşması ve Ermenilerin yoğunlukla yaşadıkları bölgelerde Rusya, İngiltere ve Amerika’nın yoğun politik ve misyonerlik çalışmaları da olayların çıkışında rol oynayan diğer etmenler olarak göze çarpmaktadır.[1]
Bu genel sebeplerin dışında Urfa’ya has olan bazı özel nedenler de söz konusuydu. Özellikle 1890 yılında yabancı devletlerin baskısı ile Hamidiye Alayları’nın kaldırılması ve Berlin Anlaşması’nın sağladığı avantaj, Ermeni çetelerini harekete geçirmişti. Bu durumun Müslüman Urfa halkı açısından endişe verici bir boyuta ulaşmış olması ve Ermenilerin bu şehri özellikle barut yapımı ve dağıtımı için merkez şehir seçmesi gibi iki önemli sebep de Urfa’da yaşanan olayların tırmanmasında kilit özellikler gösteriyordu. Zira bu endişenin haklı sebeplerinden biri de 18 Kasım 1895 tarihinde Ermeni bir ulağın tutuklanması ve Halep Ermeni Piskoposundan Urfa Ermeni Piskoposuna gönderilmek üzere yazılmış bir mektubun bulunmasıydı. Mektupta aynen şunlar yazılıydı: ‘’Zeytun’daki ihtilalcılara Osmanlı memur ve askerlerine direnebilmelerini sağlamak için barut gönderin. Barut yapabilmeleri için güherçile gönderin. Zeytun Baion’u bir ordu oluşturacak. Maraş Ermenileri savaş için istekli ve hazırlar.’’[2]
1895 Olayları
Biri 29 Ekim diğeri 28-29 Aralık tarihlerinde olmak üzere Urfa’da 1895 yılında iki defa Ermeni-Müslüman çatışması yaşandı. İlk olaylar 28 Ekim 1895 Pazar günü Urfa eşrafından ve attar esnafından Birecikli İsmail bin Mehmet’in Ermeni sarraf Boğos’u öldürmesiyle başladı.[3] Olayı haber alan Ermeniler karakol önünde toplanarak olayı soruşturmak istediyse de sonuç alamayınca karakolun penceresini kırarak karakolu işgal ederek İsmail’i dört yerinden bıçakladılar. Sonrasında jandarma ve nizamiye askerleri yetişerek daha da çoğalmış olan Ermenilerin yeni bir vukuat işlemelerine mahal vermeden İsmail’i hükümet konağına götürdü. Fakat aşırı kan kaybından İsmail hayatını kaybetti. Bu durum Müslümanlar ile Ermeniler arasında büyük bir gerginlik yarattı ve gerginlik kısa zamanda Müslüman-Ermeni çatışmasına dönüştü. Olayların büyüme ihtimaline karşı altmış kişilik askeri birliğin yeterli olamayacağı düşüncesiyle, redif kuvvetlerinden olmak üzere ikiyüz kişilik takviye birlik çağırıldı.
Karakol baskınından sonra Ermeniler, Ermeni mahallesinde daha önceden temin ettikleri silahlarla bütük bir savunma hattı oluşturup Pazartesi sabah saat beş sularında devriye gezen jandarma süvari birliklerine ateş açtı.
Ancak jandarmanın onlara ateşle karşılık vermesi üzerine çıkan çatışmalarda Müslümanlarda dört ya da beş, Ermenilerden 27 kişi hayatını kaybetti.
Olaydan bir gün sonra olay yerine ulaşan Mutasarrıf Hüseyin Paşa, Ermenilerden kendilerine yabancılar tarafından gönderilen 1800 martini tüfek ile karakol baskınında suçlu görülen yirmi Ermeni’nin teslimini istedi. Aynı şekilde Müslümanlardan da ellerindeki silahların alınacağıno aksi takdirde kendilerini himaye edemeyeceklerini bildirdi. Fakat Ermeniler silah ve suçluları teslim etmeyip Pazartesi saat bir buçuk iki civarında tekrar toplanıp çarşıya gelerek Müslümanların dükkanlarına saldırdılar. Bunun üzerine sayısız Müslüman Kürt ve Arap çarşıya gelerek Ermeni dükkanlarını yağmalamaya başladı. Mutasarrıf bu yağmaya izin vermedi ve Ermeni dükkanlarını yağmaladıkları için on beş Müslüman’ı tutuklattı. Müslümanların evleri tek tek aranarak Ermenilere ait malları kendilerine verilmek üzere toplattı.
Daha sonra direnişi bırakıp hükümet konağına sığınmak isteyen masum Ermeni kadın ve çocukları mahalleden alınarak korumaya alındı ve mahalle kuşatma altına alındı. Direnişleri 28-29 Aralık 1895 tarihine kadar devam eden Ermenilere o gün müdahale edildi. Fakat askerler Tılfındır Tepesinde toplanmış olan binlerce Müslüman’ı engelleyemedi. Çarpışmalar öğleden sonra üç buçuk gibi sona erdi ve Müslümanlar geri çekildi.
Çarpışmada birçok insan hayatını kaybetti. Olaylardan 15 gün sonra yağmalanan mallarının iadesi için Ferik Ahmet Lütfi Paşa Urfa’ya geldi ve bir komisyon kurdu. Daha önce Müslümanların evlerinden toplanmış olan Ermenilere ait çeşitli eşyalar Ermeni Kilisesine teslim edildi.[4]
1915 Olayları
Meşrutiyetin ilanından beri Ermeni Taşnak ve Hınçak Komitelerinin Urfa’da aktif gizli örgütleri vardı. Kirakos Derdzakian ve Karabet Kardashian gizli bir örgüt kurup Urfa isyanı için para ve silah toplamaya başladılar.[5] Bu isimler, özellikle 1909 Adana Olayları sonrasında, isyana karşı bir tavır sergileyen Urfa Apostolik Kilisesi Papazı Vardepet Artavazd Kalenderian’a baskılar yaptılar. Başlangıçta bu komiteye direnen Kalenderian, sonrasında baskılara direnemedi ve isyana yeşil ışık yaktı.[6] İsyan hazırlıkları sürerken misyonerler ve yabancı görevliler de boş durmadı. Doğu Misyonu’na ait Alman Hastanesi görevlilerinden Bruno ve Franz Eckart kardeşler isyan başladığı zaman fabrikada çalışan Ermeni işçileri silahlandırdı.[7] Bir diğer isim olan Jakob Kunzler ise Kalenderian’ın isteği üzerine Alman, Amerikan ve Avusturya Konsolosluklarına haberler iletiyordu.[8] Ayrıca Rus İşgali haberleri de Ermeni çetecileri morallendirmek için papaz ve misyonerler tarafından kullanılan başka bir yöntemdi. Urfa İsyanı süresince Papaz Sogomon, Rusların Diyarbakır’a varmış olduklarını, iki gün içinde Urfa’ya varacaklarına dair yalan haberler uyduruyordu.[9]
Savaşın başlamasıyla Ermeniler her pazar ayininde olası bir Osmanlı yenilgisi durumunda ne yapacaklarını konuşuyorlardı. Kadınlar din değiştirmeye meyyal olsalar da erkekler bunu hiç istemediler. Bu konuda en ısrarcı kişi daha sonra isyana liderlik de yapacak olan Mıgırdıç Yodnaghperian’dı.[10]
19 Ağustos 1915 tarihinde başlayan isyanla birlikte Papaz Sogomon’ın isteği ve Mıgırdıç’ın emriyle Ermeniler mahallelerinde barikatlar inşa etmeye başladılar. 29 Eylül’e kadar süren barikat kurmalar Türk mahallesine bakan pencerelere kum torbaları doldurulması ile son buldu. İlk kıvılcım 29 Eylül gecesi Kilise sokağındaki Sandırcıyan’ların evinden kırk el silah sıkılması ile başladı.[11]
Olayı incelemek üzere ertesi sabah jandarmalar mezkur eve geldi, evin kapıları ve pencereleri kapalı olduğu için jandarmalardan üçü evin damından içeri girmeleri ile vurulmaları bir oldu. Bir jandarma olay yerinde öldü, diğer ikisi yaralı halde kurtarıldı. Bir anda Kilise çanları çalmaya başladı ve Ermeni türküleri Mıgırdıç ve arkadaşları tarafından söylenmeye başlandı. Mıgırdıç ve arkadaşları orada bulunan jandarmaları etkisiz hale getirdikten sonra mahallenn yakınında stratejik öneme sahip birkaç Müslüman evini ele geçirdi ve direnenlerden on kadını öldürdü.[12]
Bir sonraki gün Türklerin saldıracağı çok açık olduğundan Ermeniler yeni önelemler alarak savunmayı güçlendirdiler. Bu arada Mutasarrıf Ali Haydar Bey Ermenilere bir mektup yazarak isyan etmemelerini istedi ve Süryani bir elçi ile mahalleye gönderildi fakat Mıgırdıç’ın yazdığı cevaptaki ifadeleri fazlasıyla kesindi: Şerefl Ali Haydar Bey, bu kadar tutuklama ve ölümden sonra size ve Hükümetinize güvenimiz kalmadı. Hükümetiniz Ermenileri çöllerde koyun gibi katliama tabi tutuyor. Artık Hükümetinizin dediğini yapmayacağız. Urfa Ermenileri kendi memleketlerinde son adam ve son kurşuna kadar ölmeye hazırlar.[13]
Bu mektup üzerine IV. Ordu Kumandanlığına haberler gönderildi ve Kumandan Vekili Fahri Paşa iki günlük yolculuğa koyuldu. Urfa’ya yakın birlikler de bölgeye sevk edildi. Bu arada polis ve jandarmanın azlığı nedeniyle bölgeye toplanan gönüllüler Ermeni mahallesine girmek istediler. 1 Ekim sabahı büyük bir kalabalık Su Meydanı, Alman Halı Fabrikası ve Balıklı Göl tarafından mahalleye hücum etti. İlk zafer Ermenilerin oldu. Çoğu deneyimsiz ve silahsız güruhtan 450 kadar kişi öldü ve Ermeniler saldırıdan sonra evlerine geri çekildiler. Mıgırdıç tüm mahalledeki siperleri gezdi, din adamları rehavete yahut ümitsizliğe kapılanları cesaretlendiren konuşmalar yaptılar. İki gece sonra Türklerden bir göbüllü grup Tempe bölgesinden bir kiliseyi ele geçirmeyi başardı. Bunun üzerine Mıgırdıç bombalı bir grubu gizlice kilisenin damına gönderdi ve iki ateş arasında sıkışmış durumda olan Türklerin üzerine bombalar atıldı. Sabaha doğru yüz kadar Türk olduğu tespit edilmişti. Bu savunmaların ardından bölgeye 3 Ekim Perşembe sabahı iki topla Balıklıgöl tarafından top atışı başlatan Türkler, gece de açılan yarıktan içeri girmeye kara verdiler fakat aynı planla Ermeniler yine çatılardan açılan ateşle 100 kadar Müslümanı öldürdü. 4 Ekim günü ortalık ölüm sessizliğine bürünmüştü. Türk tarafı saldırılara ara verip top atışları yaparak Fahri Paşa’yı bekleme kararı aldı. 6 Ekim günü topçuların gelmesiyle büyük sevinç yaşayan halkın sevinci yarım kaldı. Çünkü Kör Sako isimli çeteci ile dört arkadaşı kalabalığın arasına karışmışlar ve topçu subaylara suikast girişiminde bulundular. Toplardan birinin anahtarını bozabildiler ve gerisingeri Ermeni mahallesine geri kaçtılar. Bir sonraki gün Fahri Paşa ile Mıgırdiç mevziler arasında birbirlerine seslenerek görüştüler. Bu görüşme de olumsuz sonuçlanınca aynı günün ogle vaktine doğru toplara atış emir verildi. 8 Ekim günü Mıgırdiç ve arkadaşları Türk askeri kıyafetleri giyerek gece vakti bir suikast düzenlediler ve askerleri bir süre daha durdurdular. 10 Ekim gününe kadar çatışmalar devam etti ve 11 Ekim günü çatışmalara bir gün ara verildi. 13 Ekim günü tekrar başlayan çatışmalar 16 Ekim’e kadar devam etti ve en sonunda kadınlar ve çocuklar Osmanlı yetkililerine teslim edilerek isyan bastırıldı.[14]
Sonuç
Birçok insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olan Urfa Ermeni İsyanı savaş halinde Osmanlı’nın bölgedeki kuvvetlerine zarar verirken 4000 kadar Ermeni nüfus Suriye’de çeşitli bölgelere tehcir edildi. Urfa İsyanı misyoner, komite, kilise ve dış ülkelerin ortak hareketi sonucunda bu kadar uzun sürmüş ve maddi manevi birçok kayba neden olmuştur.
Kaynakça
- ↑ Halil Özşavlı, Urfa Ermenileri; Sosyal, Siyasi ve Kültürel Hayat, Gazi Kitabevi, 2013.
- ↑ Özşavlı, Urfa Ermenileri'nden naklen; BOA, HR. SYS, n. 2790/43, The New York Times, 16 Kasım 1895. Aynı haber için bkz: The Record Union, Sacramento (California), 18 Kasım 1895, Pazartesi Sabah Baskısı.
- ↑ BOA, Halil Özşavlı, Urfa Ermenileri; Sosyal, Siyasi ve Kültrel Hayat, Gazi Kitabevi, 2013, s.13
- ↑ Özşavlı, Urfa Ermenileri.
- ↑ Özşavlı, Halil, Urfa Ermeni Olayları (1880-1920), Şanlıurfa: Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 2011;51.
- ↑ Bedrossian, Carlos, Armenian Tignarakert/Diarbekir and Edessa/Urfa, Ed. Richarg Hovanissian, California: Mezda Publishers, 2006;473.
- ↑ Eckart, Bruno, My Days in Urfa, Postdam: 1922;29.
- ↑ Kunzler, Jacob, In The Land of Blood and Tears, Experiences in Mesopotamia During The World War, Massachutsetss: Armenian Cultural Foundation, 2007;12.
- ↑ Kunzler, a.g.e.;40.
- ↑ Kunzler, a.g.e.;14.
- ↑ Kunzler, a.g.e.;34
- ↑ BOA, HR. SYS 2883/6.
- ↑ Sahakian, a.g.e.,819.
- ↑ Özşavlı,Urfa Ermenileri...
|