Zındık
Zındık (Arapça: زنديق, Zindik, Farsça: زنديک, Zandik), tarihte ilk defa Zerdüşt’ün kitabı Avesta’dan ayrılarak onun tefsiri olan “Zend” kitabına bağlanan topluluğu tanımlamak maksadıyla "Zandikler" olarak kullanılmış olan bir tâbirdir. İslâmiyet'te, Müslüman göründüğü halde gerçekte İslâmî inanış ve öğretileri benimsemeyen kişiler anlamına gelir. Daha geniş bir biçimde ise, Allah ve ahirete inanmayan "dinsizler" anlamında kullanılmaktadır.[1]
Etimoloji
Zındık teriminin kökenine ilişkin varsayımlardan birine göre kelime Zerdüşt dininin kutsal kitabı Avesta'nın yorumlarını (Zend-Avesta) belirten zend sözcüğünden türemiştir. Zend yorumundan yola çıkarak Zerdüşt dininin dualist niteliği üzerinde duran Mâni'nin ve eşitlikçi kuramlarını öne çıkaran Mazdek'in yandaşlarını belirtmek için kullanıldığı düşünülür ve ana dinden sapan anlamına gelir. Bu anlamıyla da Farsça'dan Arapça'ya geçmiştir.
İslâm'daki kullanımı
İslâm'ın ilk dönemlerinde eski İran inançlarını sürdürenler zındık olarak nitelenirken, zamanla geleneksel inançlara aykırı görüşleri savunanlar için de "Zındık" nitelemesi kullanıldı. Daha sonra kelam alanında ortaya çıkan mezhep ve fırkalar da birbirlerini zındıklıkla suçlayınca kelâm ve fıkıh bilginleri kimlere zındık denebileceğini belirlemeye çalıştılar. Sonuçta ortaya çıkan genel görüşe göre Tanrı'nın varlığını kabul etmeyenler, iyilik ve nur ile kötülük ve zulmetin yaratıcıları olarak iki tanrı benimseyenler, servet eşitliğini, kadınlarda ve çocuklarda ortaklığı savunanlar, tüm yasakların mübah olduğunu söyleyenler zındık olarak adlandırılmıştır. Sünnîliğin bazı kesimleri tarafından, Sünni İslâm inancında olmayan ve Şeriat'a bağlanmayan herkes zındık olarak kabul edilmekte ve mürtedle eşanlamlı olarak kullanılmaktadır.
Zandikler (Zenâdike)
Mâniler’e Sasânîler Devri’nde “Zandik” adı veriliyordu. “Mes’ûdî”, Zandikler’i Zerdüşt’ün kitabı Avesta’dan ayrılarak onun tefsiri olan “Zend” kitabına bağlanan topluluk olarak tanımlamaktadır. Yani tefsiri kabul ederek asıl metni reddedenler anlamında kendilerine “Zandik” adı verilmişti. İslâm devirlerinde önce Mâniler, daha sonra da Mezdekîler ayni şekilde “Zandik” (Zindik) olarak adlandırılmışlardı. Emevîler devrinde Zindik olarak adlandırılanlar nispeten azınlıktaydı. Abbâsî Hâlifesi Me’mûn Horasan’a ilk geldiğinde “Mübid Mûbidân” halifenin veziri Fazl İbn-i Sehl’in yanında bulunmaktaydı. Me’mûn Zındıklar’a ve Mübidler’e karşı son derece müsamahakâr davranan bir hâlife olarak tanınmaktaydı.[2]
Zindiklik
Hicri ikinci ve üçüncü asırlarda Zindik (çoğulu – Zenâdike), bazen bir düalisti, bazen herhangi bir müşriki, bazen de hür düşünceli bir şahsı veyahut bir dinsizi ifade etmekte kullan bir tâbir haline gelmişti. Bu nedenle de Zindikler’den hangisinin gerçek “Mânichéen” olduğunu anlamak epey güçleşmişti. Örneğin, İkinci Mervan’ın valisi “Cead Derhem” de Zindiklik’le ithâm edilenler arasında yer almaktaydı. En eski Mu'tezile mezhebinden olan “Cead”, “Ma’bed bin Abd’Allâh’ûl-Cûhenî” gibi hür fikirli bir şâhsiyetti. Zamanla "Zenâdike" adı o kadar yaygın kullanılır hale geldi ki, maddeci ve tabiatçi feylesoflar ve münkirler dahi bu adla anılır olmuşlardı. Örneğin, yazdığı Kitâb’ûl-Mücevher adlı eserinde Mehârik’ûl-Enbiyâ mevzuunu tartışma konusu yapan ve peygamberlerin gösterdikleri mucize ve harikaların adî gözboyacılığı ve şarlatanlık olduğunu öne süren, ayrıca Kur'an’da tenakuzlar, tezadlar ve fikir ihtilâflarının da bulunduğunu savunan Dehrîler’in Reisi “İbn-i Râvendî” de “Zindik” olarak tanınmıştı. Sadece İslâmîyet’in değil de bütün dinlerin temellerine ait olan bu tenkitlerinin asıl Manichéisme âkidesi olan “Zindiklik” ile hiçbir ilgisi olmadığı aşikârdır.[3]
Kaynakça
- ↑ tdksozluk.com
- ↑ Balcıoğlu, Tahir Harimi, Türk tarihinde mezhep cereyanları, Kanaat Kitabevi, Ahmet Said Baskısı, 1940.
- ↑ Not 2: “İbn-i Râvendî” tarafından zikredilmekte olan ayni fikirlere benzer bir takım görüşler de hâlen günümüzde (Dursun, Turan, Din Bu 1 ve 2, Kaynak Yayıncılık, 2012.) adlı eserde en ince ayrıntılarına dek savunulmaktadır.