Şeyhî

Şeyhî (?-1431) Kütahya doğumlu Türk Divan şairi.

Hayatı

Asıl adı Yusuf Sinanüddin veya Yusuf Sinan'dır. Germiyanlı Şeyhi ya da Hekim Sinan olarak da bilinir. Babasının adı Mecdüddin'dir.[1] Orhan Gazi ve I. Murat'a vezirlik yapmış olan Sinanüddin Fakıh Yusuf Paşa ile karıştırılmamalıdır.

Şeyhi'nin doğum tarihi bilinmese de, Kütahya'da doğduğu ve çocukluğunu burada geçirdiği bilinmektedir. Şair Kasım İzarî, kız kardeşinin oğludur. Bazı kaynaklarda, 1371 yılında doğduğu belirtilse de bu tarihin doğruluğu ispatlanmamıştır.

Şeyhi, bilime olan merakı ile İran'a gitmiş; burada başta tıp ve tasavvuf olmak üzere yoğun bir eğitim görmüştür. Öğrenimini tamamlayarak Anadolu'ya geri dönmüştür. Bu sıralarda Hekim Sinan olarak anılmaktadır. II. Yakub Bey'in hem hekimi hem de sohbet arkadaşıdır. Tıpta en ziyade mahareti göz hastalıkları üzerinedir.[2] Bir hekim olarak ünlenen Şeyhi'nin tedavi ettiği hastalar içinde Sultan Mehmed Çelebi de vardır. Bu tedavi üzerine Çelebi Mehmed'in ricası üzerine II. Yakub Bey Şeyhî'yi Osmanlı'nın hizmetine vermiştir.[3]

Şeyhî son zamanlarını memleketi Kütahya'da geçirmiştir. Köyüne dönüşünde (muhtemelen köylülerce) soyulur, dövülüp saldırıya uğramıştır.

Vefat tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, genel kanı 1431 yılında vefat ettiği üzerinedir.[4][5] Türbesi Kütahya'da Şair Şeyhi Dumlupınar Mahallesi'nde bir ziyaret yeridir.[6]

Çalışmaları ve Edebî Kişiliği

Şeyhî, kaside ve mesnevide zamanının en ileri gelen şâiri idi. Köyünde uğradığı saldırı üzerine Harnâme (Eşeknâme) isimli mesneviyi yazar. Bu fabl eserde, kaderi yük taşımak olan bir eşeğin semiren öküzlere özenmesi üzerine başına gelenler mizahi ve alegorik bir dil ile hicvedilmiştir. Kendisinin şiirde üstadı Ahmedî'dir.

Hacı Bayram Veli'den fazlasıyla etkilenmiş ve onun dervişi olmuştur. II. Murat zamanında saraya çok yakın olan Şeyhi, padişahın hekimlerindendir. Bizzat padişahın isteği üzerine Hüsrev ü Şirin'in Türkçe tercümesini yazmaya başlamıştır. Bu eserini tamamlayamadan vefat etmiştir. Eseri kız kardeşinin oğlu Cemâlî Germiyanî tamamlamıştır.

Şeyhi erken dönem Divan Edebiyatı şairlerindendir ve divan edebiyatının gelişmesine büyük katkısı olmuştur. Tasavvufi bir kişilik olmasına ve tasavvuf eğitimi almış olmasına rağmen eserlerinde tasavvufi öğeler bulunmamaktadır. Din dışı şiirler yazmayı tercih etmiştir.

Başlıca Eserleri

, Ayrıca edebi eserlerinin yanında tıpla ilgili eserlerden kaleme almıştır. Bunlar:

Eserlerinden örnek

Gelir Redifli Gazelinden:

Can bülbili teferrüc-i dîdâr kılmasa
Firdevs bostânı gözüne kafes gelür

Her bî-haber ne bile mahabbet safâsını
Nâ-merde aşk u derd hevâ vü heves gelür

Bilmez kimesne kaafile-i dûstdan haber
Geh geh budur kulaguma bang-ı ceres gelür

Şeyhî ko peşpeşeyi dahı şehbâzı kıl şikâr
Sîmüg-i himet olana âlem meges gelür

(Vezin: Mef’ûlü failâtü mafâilü fâilün)

Kaynakça

  1. Germiyanoğlu II. Yakub Bey'in Şaban 825 tarihli vakfiyesinde yazar
  2. Uzunçarşılı, İ.H. Kütahya Şehri, İstanbul Devlet Matbaası, 1932, s, 267, 268
  3. 825 tarihli Germiyan oğlu Yakub Bey vakfiyesinde Şeyhî'nin şâhitler arasında bulunduğuna bakılırsa bu tarihte yine eski efendisinin yanına geri döndüğü anlaşılır. Sonradan tekrar Osmanlı padişahının yanına gitmiştir
  4. Müstakimzâde Süleyman Sa'deddin Efendi, Mecalletün Nisâb adlı eserinde 1451 Nisan/Mayıs aylarında vefat ettiğini yazar
  5. Halet Efendi kitapları Numara 628 da 1423'te gösterse de 1428'de Germiyanoğlu II. Yakub Bey'in Edirne'ye seyahatinde beraberinde bulunduğu ve onun vefatına mersiye yazdığına göre 1428'den sonra vefat ettiği kesindir
  6. Evliya Çelebî, Seyahatnâme, 9. cilt
This article is issued from Vikipedi - version of the 4/24/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.