Doktor Nâzım Bey
Doktor Nâzım Bey, Selanikli Nâzım (1870 – 26 Ağustos 1926), Türk doktor, siyasetçi ve Fenerbahçe Spor Kulübü'nün eski başkanıdır.
İttihat Terakki Cemiyeti’nin önde gelenlerinden. Cemiyetin kurulmasında, teşkilatlanmasında, Meşrutiyeti yeniden kurmasında önemli rol almış birkaç yönetici arasındadır.[1] 1893 yılında gittiği Paris’te 14 yıl boyunca cemiyetin gelişmesi için çalıştı. 1907 yılında İzmir ve Selanik’e geçerek Meşrutiyetin ilanı için mücadele devam etti; bunu başaran ekibin içinde yer aldı. I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar cemiyette verilen bütün kararlarda söz sahibi oldu.
1916-1918 yılları arasında, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanlığını yürüttü. Osmanlı Devleti’nde son Talat Paşa hükümeti içinde Maarif Nazırı olarak yer aldı. Devletin yenilgisi ile biten I. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’ya kaçtı ve 1922’de yurda dönebildi. Çeşitli siyasi etkinlikleri nedeniyle daha önce üç kez idam cezası alan Doktor Nâzım, son olarak 1926’da Atatürk’e karşı düzenlen İzmir Suikastı’ndan ötürü yargılandı ve idam edildi.
Yaşamı
1870’de[1] Selanik’te dünyaya geldi. Babası Hacı Abdülhami Efendi, annesi Ayşe Hanım’dır. Babasını henüz bebekken kaybetti. Rüştiye eğitimini Selanik’te tamamladıktan sonra 1887’de İstanbul Askeri Tıbbiye İdadisi’ne girdi. Bu okuldaki üç yıllık eğitimin ardından Mekteb-i Tıbbiyeyi Şahane’ye (Askeri Tıp Akademisi) girdi. Tıp eğitimi sırasında İttihad-i Osmani Cemiyeti'ne katıldı. Öğrenimi sürmekte iken 1894 yılında tıbbiye öğrencilerinden Ahmet Verdani ve Ali Zühtü Beylerle birlikte cemiyet tarafından Paris’e gönderildi.
Avrupa yılları
Doktor Nâzım ve arkadaşları, Paris’e kendilerinden 5 yıl önce gelen ve Abdülhamit’e karşı muhalefet eden Ahmet Rıza Bey ile ilişki kurmak;ona Cemiyeti yurt dışında temsil etmesini önermekle görevlendirilmişti. Doktor Nâzım, Avrupa’daki Jön Türkler ile Osmanlı’daki muhalif gençlerin “Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti” adı altında birleşmesine öncülük etti. Cemiyetin başkanlığını Ahmet Rıza üstlendi; cemiyetin yayın organı Meşveret Gazetesi’ni birlikte çıkardılar. Doktor Nâzım yarım kılan tıp eğitimini Paris’te tamamlayarak jinekolog doktor oldu; Paris hastanesinde göreve başladı.
1896 yılında II. Abdülhamit, İttihatçıların darbe yapacağına ilişkin bir istihbarat üzerine bir yandan İstanbul’da büyük bir tutuklama operasyonu düzenlerken diğer yandan Fransız hükümetine Paris’teki İttihatçıları sınırdışı etmesi için baskılarını arttırmıştı. Bu baskılar sonucu Doktor Nâzım ve arkadaşları Fransa’dan sınırdışı edildi. Belçika'da eylemlerine devam eden örgüt, yine II. Abdülhamid'in ısrarlarıyla buradan da sınırdışı edilince İsviçre'ye geçti. Dr. Nâzım, burada Tunalı Hilmi, Abdullah Cevdet gibi isimlerin de aralarında bulunduğu aydınları örgüte kazandırdıktan sonra, kaçak olarak Paris'e gitti.
Cemiyetin 1896’da Paris’te düzenlediği olağanüstü toplantıda Mizancı Murad'ın başkan seçilmesinden sonra cemiyetin merkezi Cenevre’ye taşındı ancak Mizancı Murad ile anlaşamayan Ahmet Rıza'nın Paris'te kalıp Fransızca Meşveret'i yayınlaması uygun görülmüştü. Dr. Nâzım da onunla birlikte Paris'te kaldı. Zamanla anlaşmazlıkların artması üzerine cemiyet üyeleri, Ahmet Rıza ve Doktor Nâzım'ın cemiyetten çıkarılmasına karar verip bunu Mizan'da yayınladılar (bu gelişme üzerine Mizancı Murad başkanlığı bırakmak zorunda kalmış; yerine Çürüksulu Ahmet Bey getirilmiştir[1]). Cemiyet, kısa süre sonra dağılma sürecine girdi; Haziran 1897'de II. Abdülhamit'in serhafiyesi Ahmet Celaleddin Paşa ile cemiyet namına görüşen Mizancı Murad, padişah affı ile İstanbul'a dönünce onu Türk sefaretlerinde görev kabul eden diğer Jön Türkler izledi. Doktor Nâzım, Sultanın tekliflerini kabul etmeyip geriye kalan bir avuç hürriyet yanlısından birisiydi. Arkadaşları ile birlikte Meşveret'i yayınlamayı sürdürdü.
Jön Türkler'i birleştirmek amacıyla Prens Sabahattin'in girişimiyle 4-9 Şubat 1902'de Paris'te ilk Jön Türk Kongresi'nde Dr. Nâzım, “Prens Sabahattin'ci” grupla düşünsel ayrılığa düştü. Prens Sabahattin ve Ali Kemal Bey'lerin başını çektiği grup, düzenlenecek bir ihtilal için başka devletlerin işbirliğini uygun görüyor, Ahmet Rıza ve Doktor Nâzım ise bunu kabul etmiyordu. Kongre, bir karar alamadan dağıldı. Aynı tarihlerde İstanbul'da Dr. Nâzım hakkındaki ilk idam kararı verildi.
Selanik ve İzmir
1907 yılında Prens Sabahattin “Teşebbüs-ü Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti” adıyla yeni bir dernek kurarken Dr. Nâzım, Bahattin Şakir ile birlikte “Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti”’nin başını çekti.[1] Aynı yıl merkezi Selanik olan “Osmanlı Hürriyet Cemiyeti”’nin daveti üzerine Rum komitacıların yardımıyla Selanik'e geçti. İstibdat yönetimine karşı Paris’teki sivil örgütlenmenin yanı sıra Selanik’te askeri bir örgütlenme oluşmuştu. İki örgüt 27 Eylül 1907'de imzalanan bir belge birleştirildi. Dr. Nâzım, “Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti” adının kullanılmasını kabul ettirdi.
Dr. Nâzım, Selanik’teki cemiyet ile yakınlaşması sonucu hürriyetin dağa çıkarak kazanılacağına kanaat getirdi. Rumeli’deki ayaklanmaları bastırmak için İzmir’den Selanik’e ordu gönderilmesini emredilince İzmir’deki askerler arasında örgütlenmeyi sağlamak için “Tütüncü Yakup Ağa” kimliğiyle İzmir'e gidip dükkân açtı. Bu dükkanda propoganda faaliyetleri yürüttü; birçok genci cemiyetin yeminli üyesi yaptı.
Makedonya'daki Kolağası Niyazi Bey ve ardından Binbaşı Enver Bey’in dağa çıkıp ihtilali başlatmasından sonra bölgeye gönderilen İzmir ordusunun ilk taburları Selanik rıhtımına çıktıklarında ihtilale katıldılar. 23 Temmuz 1908’de Makedonya’nın Köprülü Hükümet Konağı önünde İkinci Meşrutiyet ilan edildi. O sırada Milas’ta bulunan Doktor Nâzım, ihtilal haberini alınca Selanik’e geçti; diğer yöneticiler gibi Londra Oteli’nin balkonundan nutuk verdi.[1]
II. Meşrutiyet
Dr. Nâzım, Meşrutiyet’in ilanından sonra “Anadolu vilayetleri Umumi Valisi” görevine getirildiği için İzmir’e döndü ancak aktif görevde yer almak yerine perde arkasında kalmayı istiyordu.[1] Bu nedenle bir süre Selanik Belediye Hastanesi Baştabibi olarak çalıştı, ancak cemiyet merkez komitesinin sürekli üyesi olup 1911’e kadar cemiyetin genel sekreterliğini yaptı.
31 Mart İsyanı
31 Mart İsyanı'ndan sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın iktidar olmasıyla başlayan ittihatçı avı sırasında 9 Kasım 1912'de Yunanistan'da yakalandı.
Bâb-ı Âli Baskını'nın ardından iktidara gelen ittihatçıların çabalarıyla serbest bırakıldı ve yurda döndü.
1912-1918
Doktor Nâzım, cemiyette çeşitli komisyonların yanında 1916 yılında Fenerbahçe SporKulübü’ne de başkanlık etti. Celal Sahir Bey ile birlikte İzmir’de “Halka Doğru” Dergisi'ni çıkardı.
Maarif Nazırlığı
1918’de yeni kurulan hükümette, istememesine karşın kısa bir süre Maarif Nazırı (Eğitim Bakanı)ı oldu. Almanya'nın yenilmesinden sonra hükümet düştü; parti ise kendisini feshetme karar aldı.
Almanya ve Rusya
Üst düzey İttihatçılar, bir Alman denizaltısı ile Kasım 1918 başında Almanya’ya kaçarken aralarında bulunanlardan birisi de Dr. Nâzım idi. 5 Temmuz 1919'da işgal kuvvetlerinin baskısı ile Divan-ı Harbi Örfü tarafından gıyabında ikinci idam kararı çıktı.
Sırasıyla Talat Paşa, Sait Halim Paşa, Bahattin Şakir, Cemal Azmi Bey ve Cemal Paşa Ermeni suikastçılar tarafından öldürüldü. Dr. Nâzım, Talat Bey’in katilinin cezalandırılması, Paşa’nın bir büstünün yapılması için uğraş verdi.[1] Bu arada, Avrupa'da verimsiz olduğunu, Ankara'ya geçmek istediğini Mustafa Kemal Paşa'ya birden çok kez yazdıysa da cevap alamadı. Bunun hayal kırıklığı ile Moskova’ya Enver Paşa’nın yanına gitti. Sakarya Meydan Muharebesi’nin kazanıldığı haberi gelince Enver Paşa ile yolları ayrıldı.[1] Şair Nazım Hikmet’in de yardımıyla hatıralarını yazmaya başladı ama tamamlayamadı ve yayınlayamadı.
Enver Paşa Bolşevikler ile çarpışınca Ruslar’ın kendisini Moskova’dan uzaklaştırmak istemesi üzerine Almanya’ya gitti. Ancak Almanya’da, Ermeni komitacılar tarafından öldürülme riski vardı. 1922’de Dr. Nâzım’ın İzmirli dostlarının ricası sonucu Mustafa Kemal, yurda dönüşüne izin verdi.
Yurda dönüşü ve idamı
1922’de İzmir'e yerleşen Doktor Nâzım siyasetten elini eteğini çekti. Cumhuriyetin ilanından sonra da bacanağı dışişleri bakanı Doktor Tevfik Rüştü Aras başta olma üzere eski İttihatçılarla görüşmeye devam etti.
1926 Atatürk'e karşı düzenlenmesi planlanan İzmir Suikastı'nın ardından tutuklandı. İstiklâl Mahkemesi'nde yargılandı. Üçüncü kez idama mahkûm edildi. 26 Ağustos 1926'da idam edildi.
Kaynakça
|
|