Pamfilya
Pamfilya veya Pamfulia, Anadolu'nun güneyinde Aksu çayının doğusundan başlayarak Antalya ilinin doğusuna kapsayan Likya ve Kilikya antik kentleri arasında kalan bölgedir. Antik çağda pek çok ırkın bir arada yaşadığı Pamfilya kenti bu özelliğiyle diğer kentlerden ayrılmaktadır.
Köken bilimi
Pamfilya'nın kelime anlamı "Irkların Ülkesi" anlamına gelmektedir. Pamfilya kentinin kuruluşu hakkında birden fazla görüş bulunmaktadır. Grekler, Pamfilya ismiinin Mopsos'un kızı Pamphilia veya üvey kız kardeşi Pamhyle'e bağlayarak verilmiş olduğunu düşünmektedirler. Romen yazar Gaius Plinius Secundus ise Pamfilya'nın eski adının Mopsopia olduğunu bildirmektedir.
Tarihi
Pamfilya'nın halkları tarafından bırakılan eserler, özellikle Mopsos'a ait olanları Plinius'u doğrular niteliktedir. Buradaki gerçek kendini sikkelerde ve taş yazıtlarda gösterdiği gibi, Pamfilya'daki Grek Ağzı, Dor göçünden önceki Atina ile sıkı bır ilişki göstermektedir. Truva Savaşları'ndan yüz yıl sonra gelen, Yunanistan'ın büyük bir bölümüne yayılan ve Pelepones'i egemenliği altına alan Dorlar, kendi ağızlarını da beraberlerinde getirmişlerdir. Aslında eldeki bilgiler, MÖ 200 yıllarına ait Sillyon'daki kapı desteklerinin üzerindeki tek uzun bir yazıttan doğmaktadır. Perge, Aspendos ve Sillyon'da aynı tarihlerde özel adlar dışındaki form ve harflerde aynı özellikler görülmektedir. Bu da bize MÖ 2. yüzyıla kadar bu üç kentte ortak bir ağzın konuşulduğunu göstermektedir. Büyük İskender'in bu bölgeleri ele geçirişinden sonra, buralarda konuşulan bölge ağızları yavaş yavaş kaybolmuş ve yerini “Koine” olarak adlandırılan Grekçe'ye terk etmiştir.
Yunanistan'dan gelen bu ilk göçü, sonraları ikinci bir göç izlemiş; Yunanistan ve Anadolu'nun batı kıyılarında İyonya ve Aiolis adını taşıyan bölgelerde oturan Grekler, Pamfilya'ya doğru etki ederek Perge, Aspendos ve Side gibi sömürge kentlerini oluşturmuşlardır.
Kral Darius'un MÖ 490'da ve on yıl sonra da Xerxes'in Yunanistan'da yurtlanma girişimlerinde Persler, bu bölgelerden de asker toplamışlardı. Heredot'un abartmalı sayıları ile 1.700.000 kişi olarak sandığı Xerxes'in ordusuna Pamfılyalılar Grek stilinde donanmış 30 parça gemi ile katılmışlardı. Tarihçiler onları Kalchas ve Amphilochos'un torunları olarak belirtmektedirler. Kendi yurttaşlarına karşı savaşmak zorunda bırakılan Pamfilyalılar'ın, önemsiz bir bağlaşık olduklarına dair Kana Kraliçesi Artemisia Xerxes'e uyarıda bulunmuştu.
Pelepones Savaşları'na kadar, bir yüzyıldan daha az süren özgürlükten sonra, 356'da Persler, Ispartalılar'ın yönetimine geçmiş olan Attika Delos Deniz Birliği'ni ellerine geçirdiler ve böylece barışa zorlanan Grekler, Anadolu'daki bütün kentleri Persler'e vermek zorunda kaldılar. Bu değişikliğin Pamfilya bölgesini derinden etkilemedi. Ancak Pers egemenliği altında Aspendos ve Side'nin daha önce MÖ 5. yüzyılda sahip oldukları, kendilerine ait sikke basımı için yeniden izin koparmaları, Pers yönetiminin kolay dayanılabilecek nitelikte olduğu fikrini vermektedir. Fakat Persler'in en çok önem verdikleri konu, vergilerin zamanında ödenmesi olmuştur.
Perslerin bu ikinci egemenlik devri, Büyük İskender'in 334 yılında Pers egemenliğini koparmak ve Grekler'in daha önce uğradıkları haksızlığın öcünü almak üzere Anadolu'ya geçmesine kadar sürmüştür. Büyük İskender'in Batı Anadolu'dan başlayarak güneye doğru inen seferinde, savunmalarını kendi orduları ile yapan kentler fazla direniş göstermeksizin teslim oldukları için, kış mevsiminde Büyük İskender direniş görmeden Likya'ya kadar sokuldu. Teker teker kentlerin yönetimini eline aldıktan sonra, ilkbahardan önce Pamfilya'ya vardı. Daha o devirde Antalya kenti kurulmadığı için Pamfilya içinde ilk durak Perge kenti oldu. Bu dönemden sonra Büyük İskender Perge, Side, Sillyon ve Aspendos'u alarak buralarda kendi egemenliğini başlattı.
İlgili maddeler
|