Yunan-Pers Savaşları
Yunan-Pers Savaşları | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
| |||||||
Taraflar | |||||||
Yunan kent devletleri İttifakı | Ahameniş İmparatorluğu | ||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
Miltiades Kallimakhos Themistokles Aristides I. Leonidas † Pausians Xantihippus |
Datis Artephernes I. Serhas Mardonius † Hydarnes Artabazus Megabiyzus Mardontes † Tigranes † Artayntes Ithamitres |
Yunan – Pers Savaşları, (sıklıkla Pers Savaşları olarak da geçer), Ahameniş İmparatorluğu (Pers İmparatorluğu) ile Yunan kent devletleri arasında MÖ 499 ile MÖ 449 arasında gerçekleşen bir dizi muharebedir. Politik olarak bölünmüş Antik Yunanistan'la, dönemin en güçlü imparatorluğu olan Pers İmparatorluğu arasındaki çatışmalar, esasen Büyük Kiros'un, MÖ 547 yılında İyonya'yı istila etmesiyle başlamıştı. Gerçekte Grek dünyası açısından Pers İmparatorluğu ile aradaki düşmanlık, İmparatorluk'un Büyük İskender'in seferi sonunda dağılmasına kadar iki yüzyıldan fazla bir süre devam etmiştir. Bu düşmanlık, Pers ordularının Yunanistan'a karşı MÖ 490'da ve MÖ 480-479 yıllarındaki iki saldırısıyla sıcak çatışmaya dönüşmüştü.
Grek bakış açısından tüm bu çekişmeler "Med olayı" olarak tanımlanmıştır. Yunanlar, Pers İmparatorluğu'nu oldukça iyi tanıyor ve bir Pers hanedanı tarafından yönetildiğini biliyor olmalarına karşın, ilk tanıdıkları adla, Medler olarak tanımlamaya devam ediyorlardı.
Aristagoras, Pers desteğiyle Milet'e tiranı olduktan sonra MÖ 499'da, yine Pers desteğini alarak Nakşa adasına karşı bir istila hareketine girişmiştir.[2] Ancak Aristagoras'ın bu seferi bir hezimetle sonuçlanmış ve Pers Sarayı tarafından azledilmekle karşı karşıya kalmıştır. Bunun üzerine, Pers Sarayı karşısında kendi durumunu tehlikede görerek Anadolu'da Pers karşıtı bir başkaldırıyı desteklemeye yönelmiştir. Bu durum İyon Ayaklanması'nı başlattı. Ayaklanma, MÖ 493 yılına kadar, Önasya'ya kademeli olarak yayılarak sürmüştür. Atina ve Eretria'nın askeri desteğini sağlayan Aristagoras, bu destek kuvvetlerinin yardımıyla MÖ 498 yılında, Pers bölgesel başkenti durumundaki Sard'ı ele geçirip yaktı. Pers Kralı I. Darius Atina ve Eretria'dan bu isyana destek oldukları için intikam yemini etmiştir. İsyan, MÖ 497-495 yılları boyunca her iki taraf için de bir açmaz halinde devam etmiştir. Pers kuvvetleri MÖ 494 yılında yeniden toparlanıp isyanın Milet'deki merkez üssüne hücum ettiler. Lade Deniz Muharebesi'nde İyon donanması kesin bir yenilgiye uğradı. Ardından Milet kuşatıldı, ele geçirildi ve halkı sürüldü. Bu yenilgi İyon İsyanı'nın çözülmesine yol açtı ve son direnme güçleri de bir sonraki yıl ezildi.
Yeni ayaklanmalardan ve Yunanistan'ın yeniden bu ayaklanmaları desteklemesinden kaçınmayı amaçlayan I. Darius, Yunanistan'ı istila etmek ve Atina ile Eretria'yı Sard yıkımından dolayı cezalandırmak için bir sefere karar vermiştir. Yunanistan'a yönelen ilk Pers istilası MÖ 492 yılında başlatıldı. Pers orduları komutanı General Mardonius, Trakya'yı ve Makedonya'da bir kısım bölgeyi ele geçirdikten sonra, bir dizi terslik nedeniyle seferine planlanandan önce son vermek zorunda kalmıştır. Karşılaşılan ilk terslik donanmasının Aynoroz Dağı kıyılarında bir fırtınaya yakalanmasıydı. General Trakya'da bir savaşı yönetirken meydana gelen bu yıkımda, Herodot'a göre Pers donanması 300 gemi ve 20 bin adam kaybetmiştir. General Marsonius'un Donanmasız kalması, kuvvetlerini Anadolu'ya çekmek zorunda bırakıyordu.[3] Generalin Trakya'da yaralanması üzerine görevden alındı ve ordunun komutası Artaphernes'e, donanma ise Datis'e verildi. İki yıl sonra MÖ 490'da toplanan güçlü bir ordu ve donanma, Ege Denizi üzerinden seferi yeniden başlattılar. Bu Pers seferi, önce Nakşa'yı kuşatılıp yakılıp yıkılmaktan sonra Kiklad Adaları'nın diğer kent devletlerini Pers hakimiyeti altına aldı. Daha sonra batıya yönelen Donanma, Eretria'yı düşürmüştür. Yunanistan anakarasında karaya çıkan Pers ordusu Maraton Muharebesi'nde Atina kuvvetleri tarafından kesin bir yenilgiye uğratıldı. Bu yenilgi seferi başarısızlığa uğratmıştır.
Bu yenilgiden sonra I. Darius Yunanistan'ın istilası için yeni bir plan hazırlıklarına girişti. Fakat MÖ 486 yılında ölmesi üzerine bu istila oğlu ve ardılı I. Serhas'a kalmıştır. I. Serhas Antik Dünya'nın gördüğü en büyük orduyla Sard'dan hareket etti. Askerlerini ve malzemeyi Çanakkale Boğazı'ndan karşıya geçirmek için Abidos'dan Sestos'a uzanan iki yüzer köprü kurdurttu. Bu kesimde Çanakkale Boğazı yaklaşık olarak 1,3 km.dir. Ancak ordu henüz karşıya geçmeden çıkan bir fırtınayla köprüler tahrip olmuştur.[4] Gayelana gelen Serhas köprülerin inşasından sorumlu adamlarının kellerini vurdurmuştur. İkinci köprü dönemin savaş gemileri olan Pentekontera ve triremelerle oluşturuldu. Atina ve Sparta'nın başı çektiği Grek ittifakına karşı Termopylae Muharebesi'ni kazanan Pers ordusu, ilerleyerek Yunan anakarasının büyük bir bölümünü istila etmiştir. Bu sırada Grek İttifakı Donanması, Pers Donanması ile giriştiği Artemision Deniz Muharebesi ardından geri çekildi. Ancak Grek Donanması'nı bütünüyle imha etmeye yönelen Pers Donanması Salamis Deniz Muharebesi'nde ağır bir yenilgiye uğradı. Bir sonraki yıl toplanan Grek kuvvetleri saldırıya geçerek Platea Muharebesi'nde Pers ordusunu yenilgiye uğrattılar. Deniz yenilgisinin üstüne gelen karadaki bu yenilgi Pers İmparatorluğu'nun Yunanistan Seferi'nin de sonunu getirmiş oldu.
Yenilgi Pers askeri yönetiminin düzenini bozmuştu. Bundan yararlanan Grek İttifakı Donanması MÖ 27 Ağustos 479'da Mykale Muharebesi'nde Pers Donanması'ndan geriye kalanları da imha etmiştir. Daha sonra fakat yine aynı yıl içinde Sestos kuşatılmış ve buradaki Pers garnizonu imha edilmiştir. Bir yıl sonra Byzantion'daki Pers garnizonu da aynı akıbete uğradı. Böylece Pers Ordusu bütünüyle püskürtülmüş, Ege Denizi'ndeki ve Yunanistan'daki Pers tehdidi ortadan kaldırılmıştı. Spartalı General Pausanias'ın Byzantium'u kuşatması sırasındaki uygulamaları Yunanistan'da Sparta açısından olumsuz sonuçlar doğurdu. Pausanias'ın bazı Pers savaş esirlerini serbest bırakması tepki çekti. General, bu askerlerin kaçtığını iddia ettiyse de daha sonra I. Darius'a bir mektup göndererek Yunanistan'ın işgalinde yardımcı olmayı önerdi. Bunun karşılığında kızıyla evlenmek istiyordu. Bu gelişmeler Sparta'nın müttefiki olan kent devletlerinin Atina safına geçmelerine neden olmuştur. Atina önderliğinde gelişen bu ittifak daha sonra Attik Delos Birliği olarak bilinecektir. Attik Delos Birliği izleyen 30 yıl boyunca Pers gücüne karşı, Avrupa topraklarındaki kalan Pers kuvvetlerinin de püskürtülmesiyle başlayan seferlere devam etti. MÖ 466 yılında kazanılan Eurymedon Muharebesi'yle Attik Delos Birliği, hem bir zafer daha kazandı, hem de İyonya kent devletleri üzerindeki Pers hakimiyeti sona erdirildi. Ancak Birliğin de karıştığı MÖ 460-454 yıllarındaki Mısır'daki ayaklanma, çok ağır bir yenilgi oldu ve Pers hakimiyetine karşı sürdürülen askeri harekatların durdurulmasına yol açtı. Kıbrıs'a MÖ 451 yılında gönderilen bir filonun küçük bir kısmı adaya ulaşabildi. Filonun geri çekilmesiyle Grek – Pers Savaşları sona ermiş oldu. Atina ile Pers sarayı arasında bir barış antlaşması imzalandı. Bazı tarihi kaynaklarda iki güç arasındaki düşmanlığın sonunu ifade ettiği kabul edilen bu barış Kallias Barışı[5] olarak bilinmektedir. Barış, tüm Ege kıyılarındaki kent devleri üzerinde kurulmuş olan satraplıklara son verdiği gibi Ege'yi Pers gemilerine kapatmıştır. Diğer yandan Atina da Mısır, Kıbrıs ve Libya'daki Pers etki alanlarını kabul etmektedir.
Tarihi kaynaklar
Grek – Pers Savaşları üzerine birinci el kaynakların hemen hemen tümü Grek kaynaklarıdır. Pers tarihçilerin çalışmalarından hiçbiri günümüze ulaşmadı. Bunun sonucu olarak gerek Grek- Pers Savaşları, gerekse de Persler konusundaki bilgilerimizin az çok "taraflı" olduğunu kabul etmek gerekecektir.[6] Belli bir tarihe kadar ana kaynak Grek tarihçi Herodot'tur. "Tarihin babası" olarak bilinen Herodot[7], MÖ 484'de Pers hakimiyetindeki Karya'daki Halikarnassos kentinde dünyaya gelmiştir. Herodot'un MÖ 440-430 yıllarında yazdığı "Enquiries" (Histories), Grek – Pers Savaşlarını da konu edinmiş olup günümüzde geçerli bir kaynak olarak görülür.[8] Herodot'un tarzı tümüyle öyküleştirme tarzıydı ve en azından batı toplumları açısından tanınan bir tarih anlatımı olarak görülmektedir. Herodot'un, olayları tanrıların istek ve kaprislerine, kişilerin iddialarına dayanmadan diğer yandan olayların tarihsel değerlerini nispeten objektif vermesi, bir tarihçi için aranan bir nitelik dizisi olarak kabul edilmektedir.[8] Herodot'tan sonraki, Tukididis gibi bazı tarihçiler, her ne kadar onun tarzını izlemişlerse de eleştirmekten geri kalmamışlardır.[9][10] Bununla birlikte Tukididis kendi tarih çalışmasını, Herodot'un bıraktığı yerden, Sestos Kuşatması'ndan başlatmayı seçmiştir. Muhtemelen, Herodot'un çalışmasının düzeltilmeye ya da yeniden yazılmaya gerek duymayacak kadar doğru olduğunu düşünmüştü.[10] Örneğin Plutarkhos da Herodot'u bir denemesinde yeterince Yunan yanlısı olmamakla suçlayarak eleştirmiş, "barbarperver" olarak tanımlamıştır.[11] Rönesans Avrupa'sında çok okunmaya devam ediyor olsa da Herodot hakkında olumsuz bir yargı sürmüştü. Ancak 19. yüzyıla gelindiğinde, bir kısım arkeolojik bulgularla defalarca desteklenince Herodot'un değeri kabul edilir olmuştur.[12] Günümüz yaygın görüşü, Herodot'un çalışmasının son derece değerli bir tarih kaydı olduğu yönündedir. Bununla birlikte, özellikle birliklerdeki mevcutlar ve tarihler konusunda verdiği ayrıntıların yer yer kuşkuyla karşılanması da söz konusu olmaktadır.[12] Öte yandan halen birçok tarihçi, Herodot'un anlatımının Pers karşıtı bir eğilimde olduğuna ve olayların, dramatik bir etki yaratmak amacıyla abartılmış ya da süslenmiş olduğu kanısındadır.[13]
Ne yazık ki Yunanistan'daki İkinci Pers İstilası sonları ile Peloponez Savaşı arasındaki dönemle ilgili olarak Grek askeri tarihi konusunda günümüze kadar ulaşabilen pek az kaynak bulunmaktadır. Antik tarihçiler tarafından kimi zaman "pentekontaetia" olarak adlandırılan bu dönem, Yunanistan'da görece bir barış ve refah dönemiydi.[14][15] Döneme ilişkin en zengin kaynak, aynı zamanda döneme en yakın kaynak, Tukididis'in "Peloponez Savaşı Tarihi" adını verdiği çalışmasıdır. Tukididis'in bu çalışması, günümüz tarihçileri tarafından da en güvenilir birinci el kaynak olarak kabul edilmektedir.[16][17][18] Tukididis, Pelopones Savaşı'nı anlatırken, tarih vermeden ve kısa olarak Yunan-Pers Savaşları hakkında da bilgi vermiştir. Fakat muhtemelen böyle tercih ettiği için esas olarak Atina gücünün artışını anlatır.[19][20] Bununla birlikte Tukididis'in çalışması, dönemle ilgili genel hatların belirlenmesinde kullanılabilir. Ayrıca arkeolojik kayıtlar ve diğer antik yazarların konuya ilişkin verdiği bilgilerle ayrıntılara inilecek şekilde genişletilebilir.[19]
Tüm dönem hakkında daha geniş ayrıntıyı Plutarkhos'un Themistokles, Aristides ve Kimon'un biyografileri üzerine yaptığı çalışmalarında bulabilmekteyiz. Plutarkhos dönemin tarihi üzerine söz konusu olaylardan yaklaşık 600 yıl sonra yazmıştır. Bu bağlamda ikinci derecede bir kaynak sayılması gerekir. Fakat sık sık verdiği isimler, yazdıklarının bir dereceye kadar doğrulanmasına olanak vermektedir[21] Bu biyografi çalışmalarında, artık hayatta olmayan bazı antik tarihçilerden alıntı yapmıştır. Öyle ki, Herodot ve Tukididis tarafından çalışmalarında ihmal edilmiş ayrıntıları vermektedir. Dönem hakkında çağımıza ulaşan bir diğer önemli çalışma MÖ 90-30 yıllarında yaşamış olan Diodorus'un "Tarih Kitaplığı" adını verdiği çalışmasıdır. Bu çalışmasını, geniş bir tarih çalışması olan Ephorus'a dayandırmaktadır.[22] Diodorus da ikincil bir kaynaktır. Fakat çoğu kez modern tarihçiler tarafından, tarzı ve yanlışları nedeniyle ciddiye alınmaz. Yine de başka kaynaklarda bulunmayan birçok ayrıntıya yer vermiştir.[23]
Daha dağınık ayrıntılar bir coğrafyacı olan Pausanias'ın "Yunanistan'ın Tasfiri" adlı çalışmasında bulunabilmektedir. Diğer yandan MS 10. Yüzyılda yazılmış bir Bizans ansiklopedisi olan Suda, yine bazı ayrıntılar vermektedir. Daha sınırlı kaynaklar olarak Pompeius Trogus'un, Cornelius Nepos'un ve Ctesilas'ın çalışmaları bulunmaktadır. Fakat bu çalışmalar söz konusu döneme ilişkin olarak pek güvenilir sayılmazlar.[24][25]
Yakın geçmiş
Klasik Dönemde çok sayıda Grek yurttaşının, Miken Uygarlığı'nın çöküşünü izleyen Akdeniz Karanlık Çağı başlarında Yunanistan'dan kaçarak Önasya'ya göç ettiği ve orada yerleştiği kabul edilmektedir.[26] Günümüz tarihçileri böylesi bir göçün gerçekleştiğini kabul ediyorlar. Bununla birlikte Yunanistan'dan Batı Anadolu'ya olan göçlerinin bu kadar yalın bir açıklaması olmadığı görüşünde olanlar da vardır.[27] MÖ 2. binyılın sonlarında başladığı kabul edilen bu göç dalgası daha sonraki yüzyıllarda Anadolu'nun Ege ve Karadeniz kıyılarında pek çok yerleşme (koloni) kurulmasına yol açmıştır.[28][29][30] Bu yerleşimciler, üç kabile grubudur, Aioller, Dorlar ve İyonlar.[31][32][33] İyonlar Lidya ve Karya sahil kesimi civarına yerleşerek bölgede 12 İyonya kent devleti kurdular. Bu kentler, Karya'da Milet, Myus, Priene, Lidya'da Efes, Colophon, Lebedos, Teos, Klazomenai, Phokaia ve Erythrae, ve Ege Adaları'ndaki kent devletleri olan Sisam ile Sakız Adalarındadır.[34] Örneğin Teos (günümüzde Seferihisar) Boeotia'dan gelen yerleşimciler tarafından kurulmuştu.[35] İyon kentleri bağımsız kent devletleri olmalarına karşın ortak kültürel miraslarının bir uzantısı olarak sembolik bir ortak tapınak ve dini toplanma mekanları vardı; Panionion. Panionion hakkkında MÖ 6. yüzyıl öncesine ait çok az bulgu vardır. Muhtemelen daha sonraki tarihlerde geliştirilmişti.[36] Bu sayede diğer kent devletlerini, hatta diğer İyon kabilelerini dahil etmedikleri bir kültürel birlik oluşmuştur.[37][38]
İyon kentleri Lidyalılar'ın Batı Anadolu'yu istila ettiği tarihlere kadar bağımsız birer kent devleti olarak varlıklarını sürdürdüler. Lidya Kralı II. Alyattes MÖ 5. Yüzyıl sonlarında Milet'le karşı babasından miras kalan savaşı sürdürdü ve bu oniki yıl süren savaşın sonucunda Milet'le Lidya arasında bir ittifak antlaşması yapıldı. Bu antlaşmaya göre Milet içişlerinde özerkliğini korumuştu ama dış ilişkilerini Lidya takip edecekti.[39] Ayrıca bu tarihlerde Lidya, Med İmparatorluğu ile savaş halindeydi ve Milet, Lidya ordusunu desteklemek üzere bir askeri birlik gönderdi. Savaşın sonunda Lidya ile Med İmparatorluğu arasında bir barış sağlandı ve ana hattıyla Kızılırmak iki hükümdarlık arasındaki sınır olarak kabul edildi.[40] II. Alyattes'in oğlu ünlü kral Krezüs, MÖ 560'da tahta geçti. Kısa hükümdarlık süresinde Önasya'daki diğer Grek kent devletlerini de hakimiyeti altına aldı.
Bundan kısa süre sonra bir Pers prensi olan Büyük Kiros MÖ 553 yılında Med Kralı Astyages'e karşı bir isyan başlattı. Kiros, Astyages'in torunlarından biriydi ve Med aristokrasisinden bazı unsurlarca destekleniyordu.[41] Kiros'un isyanının devamında, MÖ 550 yılında kazandığı zafer, Med İmparatorluğu topraklarında bir süreç içinde Akamenid İmparatorluğu'nu kurmasının yolunu açmıştır.[41][42] Diğer yanda doğudaki bu imparatorluğun içine düştüğü kargaşalığı izlemekte olan Lidya Kralı Krezüs, bu durumun kendi krallığını genişletmek için bir fırsat sağladığını görmüştü. Ancak harekete geçmeden önce bunun olumlu sonuçlar doğurup doğurmayacağı konusunda Delfi Tapınağının kehanetine başvurdu. Kahinler, farklı anlamlara çekilebilecek bir karşılık verdiler. Tarihte ünlü olan bu karşılık, "Krezüs Kızılırmak'ı geçerse büyük bir imparatorluk yıkılacak" şeklindedir.[43] Aslında iki imparatorluktan biri yıkılacaktı. Kahinler, her kehanette ya da her ileriyi görme iddiasında olduğu gibi, her durumda haklı çıkmayı garantileyecek bir şey söylemişlerdi. Krezüs, kahinlerin vermiş oldukları cesaretle saldırıya geçti ve İmparatoluğu yıkıma uğradı.[44]
Lidya'yla savaş hali sürerken Kiros İyon kentlerine ulaklar göndererek Lidya hakimiyetine karşı ayaklanmalarını istedi. Ancak İyon kentleri bunu reddettiler.[45] Kiros, Lidya'nın istilasını tamamladıktan sonra İyon kent devletleri, Lidya'yla olan bağımlılık ilişkilerinin aynı şekilde Pers İmparatorluğu'nca da tanınmasını istediler.[46] Fakat Kiros, İyon kentlerinin ayaklanarak kendisini desteklemedikleri için bu isteği kabul etmeyeceğini bildirmiştir. Bu geri çevirme açık bir savaş habercisiydi. İyon kentleri bu durumda kentlerini savunma hazırlıklarına girişmek durumunda kaldılar ve bu çerçevede Panionion'da toplantı düzenlediler.[47] Kiros ise bir Med generali olan Mazares'i Anadolu'ya göndermiştir. Mazares, Priene'yi ele geçirdi, tüm Menderes Ovası'nı ezip geçti, Magnesia'yı yağmaladı. Ancak bu sırada hastalanıp öldü.[48] Yerine bir Med generali olan Harpagos gönderildi. Harpagos, birçoğunun duvarları önüne toprak yığarak çok sayıda kenti ele geçirdi. General Harpagus'un ilk saldırısı Phokaia (günümüzde Foça) üzerine olmuştur.[49] Ardından Teos'a (günümüzde Seferihisar) üzerine ilerleyen Pers kuvvetleri tarafından Önasya'daki Milet dışındaki diğer kentler de istila edildi. Milet daha önce Kiros'la anlaşmıştı ve bu anlaşmaya bağlı kalmıştı. Adalardaki kent devletleri de, Batı Anadolu'da olanları haber alarak çatışmaya girmeden Pers hakimiyetine boyun eğdiler.[50]
İstilanın izleyen yıllarında İyon pasif direnişi, bu başlangıçtaki yılgınlığı geride bırakarak inatçı bir pasif karşı koyma göstermiştir. II. Kiros, İmparatorluğun diğer bölgelerinde Musevi din adamları gibi, "seçkin" grupları, hakimiyetini güçlendirmek amacıyla desteklemiş, kollamıştı.[51] Söz konusu dönemde Anadolu'daki Grek kent devletlerinde benzer bir seçkin zümre yoktu. Her ne kadar aristokrat bir toprak sahipliği varsa da bu sınıf kendi içinde birlik halinde değil, hatta kaçınılmaz olarak birbirine rakip durumdaydı.[51] Bu yüzden Persler İyon kent devletlerinde Pers yanlısı bir kralın yönetime gelmesini, kendilerini İyonya'nın iç çatışmalarına sürüklese de desteklemek durumunda kalmışlardır. Bu krallar yerel halk arasında hep "tiran" olarak adlandırılmıştır. Pers İmparatorluğu yönünden ortaya çıkabilecek bir risk, bazı tiranların kendi yönetimlerini olabildiğince bağımsız kılma girişimleri olabilecekti ve bunların bir şekilde değiştirilmesi zorunluydu.[51] Tiranlar da ayrıca zorlu bir işin üstesinden gelmeliydiler, vatandaşlarının Pers düşmanlığını yumuşatmalı, mümkünse gidermeliydiler.[51] Geçmişte de Grek kent devletleri zaman zaman tiranlar tarafından yönetilmişti ancak, bu yönetimler sonuçta çökmüştür.[52] Söz konusu tiranların güce ve liderlik yeteneğine gereksinimleri vardı ve zaten bu nitelikleri taşıyorlardı. Oysa Pers Sarayı tarafından atanan krallarda her zaman bu yeteneklerin olması beklenemez. Pers askeri kuvvetlerinin desteğini sağlayan kralların halk desteğine ihtiyaçları yoktu. Bu nedenle diledikleri gibi hükümdarlık etmekteydiler.[52] Dolayısıyla Grek – Pers Savaşları'nın hemen öncesinde İyon nüfus zaten yönetimden hoşnutsuzdu. Bu bağlamda muhtemelen bir ayaklanmanın subjektif koşulları hazırdı.[53]
Çatışmanın kaynakları
Med İmparatorluğu'nu MÖ 550 yılında yıkarak bağımsızlıklarını kazanan Persler hızla bir imparatorluk haline geldiler. Kısa sürede Lidya Krallığı'nı yıkarak batıda sınırlarını Ege kıyılarına uzattılar. Ardından kuzeyde Hazar Denizi kıyılarına, doğuda Hindistan'a kadar genişlediler. Çok kısa süre sonra Babil İmparatorluğu'nu yıkarak tüm Levant'ı, MÖ 525 yılında da Mısır topraklarını kontrolleri altına aldılar.[30][54] Neredeyse çeyrek asır içinde, "dünyada bilinen bütün yerleşik yaşamın hakimiyeti" ellerine geçmiştir. Geriye, bu anlamda Trakya ve Yunanistan ile halen bağımsızlığını koruyan bazı Ege Adaları kalmıştır.[30] Bu merkezler üzerinde hakimiyet kuruduğunda çağın tüm dünya ticareti Pers hakimiyeti altına alınacaktır. Nitekim I. Darius, MÖ 500'lerin sonlarında İskit topraklarının ciddi bir bölümünü istila ettikten sonra ordusunu Trakya'ya çevirmişti.[55] Muhtemelen İmparatorluk'un batı sınırlarında bir şeylerin eksikliğini hissetmişti. Bu büyük ölçüde ticaretle ilişkili eksikliklerdi. Bu eksikliği gidermek için ordu İstanbul Boğazı'nı geçerek Trakya topraklarında ilerlerken donanma da Tuna Nehri girişine yelken açmıştır. Sonunda bu bölgeleri de kontrolü altına almıştır.[54]
Batı Anadolu kıyılarındaki Grek kolonileşmesi, MÖ 8. yüzyıldan itibaren Ege ve Akdeniz deniz ticaretinde Grek ve Fenike kent devletleri arasındaki rekabeti doruk noktasına taşımıştır. Bu çekişmenin sonucunda deniz ticaretindeki Grek rekabet üstünlüğü, Ege Denizi'ni Fenike ticaretine engellemiştir.[30] Pers İmparatorluğu Doğu Akdeniz kıyılarını ele geçirdiğinde Grek – Fenike ticati rekabetini de devralmış oldu.[56] Kuşkusuz Pers Sarayı açısından deniz ticareti çok önemli bir gelir kaynağıdır. Dolayısıyla İmparatorluk, Akdeniz ve Ege deniz ticaretine hakim olmayı hedefleyecektir.[30] Tüm bunlar bir araya geldiğinde hem kara hakimiyeti, hem de deniz hakimiyeti amacı, yani tüm dünya ticaretini ele geçirme amacı, Pers İmparatorluğu'nun yayılma stratejisinde ana hedefi Yunanistan anakarası yapmaktadır.[56] Serhas'ın Pers ileri gelenleriyle sefer öncesinde yaptığı toplantıda söyledikleri de aynı yöndedir, "Pers topraklarıyla cennetin gökyüzünün sırınlarını aynı yapmış olacağız."[57] Ancak istila girişiminde belirleyici neden, deniz ticaretindeki rekabettir.[5]
Pers hakimiyeti Anadolu kıyılarındaki Grek kent devletleri için ağır bir yük olmuştur. Örneğin Teos, Pers hakimiyetine kadar giderek zenginleşen bir kentti.[35] Deniz ticaretinin kontrolünün Perslere kaymasının yanında, Pers hakimiyeti altındaki tüm bölgelerde uygulanan haraç ve istendiğinde asker, malzeme sağlamak gibi askeri yükümlülükler vardır.[58] Yıllık olarak ödenecek haraç tutarı her ulus için ayrı ayır belirlenmiştir. Ödeme, gümüş üzerinden yapılır ve belirlenmiş olan tutarı Babil talentidir. Babil talenti Attik talentten 1 / 6 oranında fazladır[59], yani 30,3 kg.dır.[60] Örneğin İyonya, Karya, Likya ve Pamfilya için yıllık haraç 400 talenttir.[59] Bu yaklaşık olarak 12,12 ton gümüştür. Lidya ve Kilikya 500 talent, (15,15 ton) Mısır ise 700 talent (21,21 ton) yıllık haraç ödemekle yükümlüdür.[59] Bu ödemeler kuşkusuz ki söz konusun toplumların geçim durumunu ciddi biçimde etkileyecektir. Sonuç olarak Pers hakimiyeti Anadolu kıyılarındaki ve Ege Adaları'ndaki kentlerin ekonomilerinde ciddi bir daralmaya neden olurken Yunanistan'daki kent devletlerinde de, deniz ve kara ticaretinin Pers kontrolüne geçmesine de bağlı olarak, fakat daha sınırlı ölçüde olmak üzere aynı yönde etkiler yaratmıştı.
MÖ V. yüzyılda Doğu Akdeniz'de savaşlar
Kara savaşları
Grek – Pers Savaşları'nda her iki taraf da esas olarak mızraklı piyade birlikleri ve hafif okçu sınıfına dayanan kuvvetler kullandılar. Grek kuvvetleri esas olarak ağır piyade kullanırken Pers ordusunda hafif piyade birlikleri ağırlıktaydı.[61][62]
Pers kuvvetleri
Pers ordusu, İmparatorluğun geniş topraklarından ve farklı toplumlardan gelen, unsurlardan oluşmaktaydı. Yine de, Herodot'a göre ordunun genelinde, en azından silahlarda ve savaş tarzında bir tek tiplilik ve uyumluluk vardır.[61] Bunların bir kısmı İmparatoluk tebasından askeri yükümlüklere bağlı olarak toplanan askerlerdir. Bir kısmı ise müttefik krallıklardan gelen birlikler ve kiralanan paralı askerlerdir. Bu birlikler, iyi eğitimli, Pers - Med piyade ve süvari teşkilleriyle desteklenirdi. Bunlar, İmparatorluk'un düzenli birlikleridir. Bu unsurlar kendi donanım ve silahlarıyla orduya katılır, kendi tarzlarında savaşırlardı. Profesyonel askerlerden oluşan düzenli birlikler, Ölümsüzler gibi, tek tip donanıma sahiptiler. Göçebe topluluklardan ok, yay, mızrak gibi hafif silahlı askerler, muharebeye girmeyen işçi taburları, eşler, cariyeler ve köleler, Pers askeri garnizonlarında ve kamplarında hep görülen kalabalıkları oluştururlar.[63]
Birlikler çoğunlukla yay-ok, kısa mızrak, kılıç ya da balta ile silahlanmış olup hasır bir kalkan taşıyorlardı. Askerler deri bir göğüs zırhı kuşanmışlardır.[61][64] Fakat yüksek sınıftan kişiler daha iyi korumalı olarak metal göğüs zırhı kullanmaktaydılar. Pers ordusu başta kitlesel ok atışıyla düşmanlarını yıpratmak, ardından sonuç alıcı darbeyi indirmek için mızrak ve kılıçlarla göğüs göğüse çatışmaya girmek şeklinde bir savaş tarzı izliyorlardı.[61] Pers piyade oluşumlarının sparabara olarak adlandırılan ilk hattı ok ve yay taşımaz, daha büyük hasır kalkan ve daha uzun (2 metreye yakın) bir mızrak taşırlardı. Pers ordusunun bel kemiğini oluşturan bu oluşum ön hatta bir "kalkan duvarı" oluşturarak diğer birlikleri karşı tarafın ok atışlarından korumaktaydı. Fakat asıl işlevleri, "düşman"la ilk göğüs göğüse çatışmaya girecek olan birlikler olmalarıdır.[65] Pers süvarisi ise çoğunlukla okçu süvariden oluşan hafif süvariydi.[61][66]
Grek kuvvetleri
Grek kent devletleri arasındaki savaş tarzı, esas olarak okçularla ve sapancılarla desteklenen hoplitlerin falanks düzenine dayanmaktadır. En azından MÖ 650'ye kadar uzanan bir dönem için böyledir. Söz konusu tarih bir Grek seramiğinin tarihlendirilmesine dayanmaktadır.[62][67] Hoplitler, ağır piyade olarak uygulamada, bu şekilde savaşabilmek için gereken teçhizatı sağlayabilecek olanakları olan orta sınıf halktan oluşurdu. Atinalılar bu sınıfa "zeugites" adını vermiştir.[68] Hoplitlerin silahları bir göğüs zırhı, karnın alt kısmını koruyan geniş bir kemer, dizlikler, tolga, aspis ya da hoplon adı verilen büyük, yuvarlak ve dışbükey bir kalkandan oluşurdu.[62] Hoplitlerin esas silahları ise dori adını verdikleri uzun kargıdır. Bu mızrak, Pers askerlerindeki mızraklardan önemli ölçüde uzundur. Ayrıca "xiphos" adı verilen bir kılıç taşırlardı.[62] Ağır zırh ve uzun bir mızrak, göğüs göğüse mücadelede Greklere önemli bir üstünlük ve uzun menzilli silahlara karşı ciddi bir koruma sağlamaktadır.[62] "Peltast" ve "Psiloi" adı verilen hafif piyade unsurları da Grek kuvvetlerinin bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu oluşumların Grek ordularında önemi ve yeri giderek artmıştır. Örneğin Platea Muharebesi'ne ordunun yarıdan fazlası psiloi unsurlardan oluşuyordu.[69] Zırh, tolga ve güçlü bir kalkan alacak maddi olanakları olmayan yoksul kesimden yetişkin erkekler savaşlara bu şekilde silahlanarak katılabiliyorlardı. Grek – Pers Savaşları'nda Grek ordusunda süvari kullanıldığına ilişkin bir bilgimiz yoktur.
Deniz savaşı
MÖ 5. yüzyılda Akdeniz'de deniz savaşlarında kullanılan en gelişkin savaş gemileri triremelerdir. Uzunlukları 36 - 40[70] metre, genişlikleri ise 6 metre olan bu gemiler üç sıra kürekçi takımına sahiptir. Uygun rüzgar olduğunda toplam alanı 175 metrekareyi bulan yelken takımıyla hareket edebilirlerdi. Ancak yeterli rüzgar olmadığında kürekçi takımıyla hareket edilmektedir.[71] Ancak muharebelerde, gereken manevraları yapabilmek için mutlaka kürekçi takımına dayanmak zorundadırlar.[70] Bu gemilerde 170'i kürekçi olmak üzere 200 mürettebat istihdam edilmektedir.[71] Denizci olarak kaptanın dışında en önemli eleman dümencidir. Kıçta, iki dümenle gemiye yön verirdi ve usta bir dümencinin savaştaki başarıda önemli payı olurdu.[72] Yunan-Pers Savaşları döneminde Grek triremeleri 10 savaşçı ve 4 okçu bulundurmaktadır. Pers triremelerinde ise 40 savaşçı ve okçu olurdu. Sadece bu unsurlardan otuz kadarı ve gemi kaptanı Persdir, çoğu kez kalanı Saka savaşçılarıdır. Gemiler, kürekçiler ve diğer savaşçılar, bağımlı devletler tarafından sağlanmaktadır. Silahlı adamların Pers ve Saka olması, özellikle Grekçe konuşan mürettebatın muharebede taraf değiştirmesini önlerdi. Grek Donanması'nda ise tüm gemiler, kürekçiler ve savaşçılar Grektir.[73]
O dönemde Akdeniz'de temel deniz muharebesi taktikleri gemilerin pruvasında bulunan ve geminin pruvasından 2 metreden biraz fazla ileri uzanan, üç yanı keskin[70] mahmuzu kullanarak düşman gemisini mahmuzlayarak batırmaktı. Eğer bu mümkün olmazsa trireme düşman gemisine olabildiğince yakın geçiş yapmaya ve bir taraftaki kürekleri kırarak gemiyi manevra yapmaz hale getirmeye çalışırdı.[74] Bir başka manevra da düşman gemisine bordalayarak asker çıkarmaktı. Bu kez düşman gemisi güvertesinde kıyasıya bir çatışma yaşanırdı ki, bu herhangi bir kara çatışmasıyla hemen hemen aynı şartlarda olurdu.[74] Her iki tarafın savaş gemilerinde bu tür olası bir çatışma için asker bulunmaktadır. Grek İttifakı Donanması'nda tam silahlı hoplitler[75], Pers Donanması'nda ise hafif piyadeler.[76] Bordalamakta amaç, doğal olarak "düşman" gemisini ele geçirmektir.[74] Her iki taraf için de, mürettebat manevrada usta ise mahmuzlamayı, yeterince usta değilse bordalamayı tercih etmek gerekecektir.[72]
MÖ VI. yüzyıl (500'lü yıllar) öncesinde mahmuzlu savaş gemileri olduğuna ilişkin herhangi bir kanıt günümüze ulaşmış değildir. Mahmuzlu savaş gemilerine dair ilk kanıt MÖ VI. yüzyıl ortalarına denk gelen Herodot'un kaydıdır.[77] Mahmuz, düşman gemisinin bordasını parçalayabilmesi için tunç kaplamayla sağlamlaştırılırdı. Bu yüzden geminin en pahalıya mal olan bölümüdür. Mahmuzlu gemiler, her şeyden önce çarpışmanın darbe etkisine dayanacak kadar güçlü inşa edilmeliydiler. Dahası mahmuz için gereken tunç hem oldukça pahalıdır, hem de tek parça halinde dökülen bu kısımn için uzman dökümcülere gerek duyulacaktır.[78] Mahmuzlama, oldukça ustalık gerektiren bir manevradır. Mahmuzlama doğru yönde yapılmalı ve uygun vuruş durumuna kadar olabilecek en yüksek hızda ilerlemelidir.[79] Bu hızın saatte 9-10 deniz mili olduğu hesaplanmaktadır.[70] Bu anda kürekçilere emir verilir ve mahmuzlama hızına düşülür. Bu mahmuzlama hızı iyi belirlenmeli, etkili bir vuruş yapmaya yeterli olduğu gibi darbeden sonra düşman gemisinden kurtulmayı sağlayacak bir hız olmalıdır. Aksi takdirde düşman gemisine takılınıp kalınırdı. Bu durum ise, her iki geminin de aynı kaderi paylaşmasına yol açacaktır. Bu nedenle mahmuzlamanın hemen ardından kürekçilere verilen emirle geriye kürek çekilirdi.[79]
Daha deneyimli donanmalar, "diekplous" olarak adlandırılan bir manevra uygulamaya başlamışlardı. Bu manevrada düşman hattı, bir kesimde güç yığılarak yarılmaya çalışılır, böylece düşman gemilerine geriden saldırılırdı. Bu arada, düşman gemileri hattındaki boşluklara süzülüp onlara yandan saldırmayı esas almaktadır.[74]
Pers donanası ağırlıklı olarak Fenike, Mısır, Antik Kilikya ve Kıbrıs gemilerinden oluşmaktadır.[80] Pers İmparatorluğu'nun diğer sahil bölgeleri savaşın gidişatı boyunca gemi olarak katkıda bulunacaktır.[81]
İyon Ayaklanması (MÖ 499 – 493)
İyonya Ayaklanması, Önasya'da Pers hakimiyetine karşı askeri bir başkaldırıdır. İsyana, Aiolis, Doris, Kıbrıs, Karya da katılmıştır ve MÖ 499 – 493 yıllarını kapsamıştır. Ayaklanma, Milet tiranları Histiaeus ve Aristatoras'ın baskıcı yönetimlerine ve genel olarak yine Pers Sarayı tarafından atanmış Önasya'daki Grek kent devletleri tiranlarına karşı duyulan hoşnutsuzluktan kaynaklanmıştır.[51][82]
Milet tiranı Aristagoras, MÖ 499 yılında Ege'deki Nakşa Adası'nı ele geçirmek için Sard Satrabı Artaphernes ile birleşik bir sefer başlatmıştır. Bu sefere çıkmaktaki amacı, Milet'teki durumunu, hem saygınlık, hem de parasal yönden sağlamlaştırmaktı.[82][83] Bu seferin başarısızlıkla sonuçlanması[84] Aristagoras'ı daha da olumsuz etkilemiştir. Pers Sarayı'nca görevden alınacağını düşünmeye başlamıştır. Azledilmeyi beklemek yerine, tüm Batı Anadolu'ya yayılacak bir ayaklanma başlattı.[53]
Atina ve Eretria birlikleri ile desteklenmiş İyon birlikleri MÖ 498'de harekete geçtiler, Sard'ın aşağı kentini ele geçirip yaktılar.[85] Ancak aşağı kentte yangın çıkması üzerine kuşatmayı kaldırıp geri çekildiler. Geri çekilirken, Sard'a yardım için gönderilen Pers birliklerince izlendiler ve Efes yakınlarında bu birliklerin süvari unsurlarınca savaşa zorlandılar. Efes Muharebesi olarak anılacak bu muharebede Grek birlikleri ağır biçimde hırpalandılar.[86] Sard'a karşı girişilen bu İyon saldırısı, ilk ve son saldırgan girişim olmuştur. Bundan sonra İyon kentleri hep savunmada kalmıştır. Ancak Pers tepkisi şiddetli oldu. Ayaklanan tüm bölgelerin, en ücra köşelerine varıncaya dek kontrol altına almak için MÖ 497 yılında üç koldan saldırıya geçtiler.[87] Fakat Karya'nın da ayaklanması üzerine en büyük kuvvet, yön değiştirerek Karya'ya yönelmiştir.[88] Karya üzerine ilerleyen Pers birlikleri ilk muharebelerde başarılı olup Halikarnassos üzerine ilerlediler. Pedasa'ya ulaşan bu hatta Karya kuvvetleri tarafından tuzağına düşürüldüler. Buradaki Pedasa Muharebesi, Pers ordusunun imha olması, Daurises ve komutanlarının savaş alanında ölmesiyle sonuçlanmıştır.[89] Burada uğranılan ağır yenilgi, MÖ 496 – 495 yıllarında savaşın duraklamasına yol açmıştır.[90]
Kendini toparlayan Pers Sarayı, orduyu ve donanmayı yeniden tertipleyerek MÖ 494 yılında, ayaklanmanın merkez üssü durumundaki Milet'i hedef almıştır.[91] İyon Filosu Milet'i deniz tarafından savunmaya çalıştı, ancak Lade Deniz Muharebesi'nde ağır bir yenilgiye uğradı ve muharebe alanından çekilerek Sisam'a sığındı.[92] Milet kuşatıldı, ele geçirildi ve halkı köle edildi.[93] Bir yandan İyon Donanması'nın uğradığı yenildi, diğer yandan Milet'in düşmesi İyon Ayaklanması'nın da sonunu getirmeye yetmiştir. Bu yenilgiler ardından Karya da Pers hakimiyetine boyun eğdi.[94] Pers kuvvetleri MÖ 493 yılını, Anadolu'nun batı sahillerinde halen direnmekte olan kent devletlerini ezmekle geçirdi.[95][96] Ardından adil ve dürüst olduğu ileri sürülen bir barış antlaşması yürürlüğe konuldu.[97]
İyon Ayaklanması, Grek dünyasıyla Pers İmparatorluğu arasındaki ilk geniş çaplı çatışmadır ve Grek – Pers Savaşı'nın ilk evresini oluşturur. Önasya kesin bir biçimde Pers hakimiyetine girdiyse de I. Darius'un ayaklanmaya destek oldukları için Atina ve Eretria'yı cezalandırmaya kararlıydı.[97] İmparatorluğunun istikrarına karşı süregelen bir tehdit olarak gördüğü Grek dünyasını, tüm Yunanistan'ı istila etmeye karar vermesine nedendir.[97]
Yunanistan'a Birinci Pers Saldırısı (MÖ 492 – 490)
İyonya'nın istilasından sonra Persler bir sonraki hareketlerini planlamaya giriştiler. Bu hareket tarzı, Atina ve Eretria'yı cezalandırmak ve Yunanistan'dan imparatorluklarına gelecek tehdidi ortadan kaldırmak üzerine kurulu olacaktır.[98] Yunanistan'ın istilasını amaçlayan Pers harekatı iki ana seferden oluşacaktı.[98]
Mardonius Seferi (MÖ 492)
İlk askeri sefer I. Darius'un damadı olan Mardonius tarafından yürütüldü.[99] Mardonius'un görevi Trakya'ya yeniden boyun eğdirmekti. Trakya, MÖ 513'de Pers hakimiyeti altına alınmış, ama İyon Ayaklanması sırasında Pers etkisinden çıkmıştı.[100] Mardonius, Makedonya'yı Pers İmparatorluğu'na bağlı bir ülke haline getirmeyi başarmıştır. Daha önce müttefik fakat bağımsızdı.[101] Ancak seferin devamında Mardonisun donanması Aynoroz Yarımadası koyunda yakalandığı bir fırtınada ağır kayıplara uğradı. Bu nedenle sefer ilerleyemedi. Mardonius daha sonra Trak kabilelerinin kampına düzenlediği bir baskın sırasında yaralandı. Böylece Orduyla birlikte Asya'ya geri döndü.[102][103]
Ertesi yıl Darius, niyetini açıkça ortaya koyarak tüm Grek kent devletlerine elçiler gönderdi ve onlardan kendi iradesine ve yönetimine boyun eğmelerini istedi.[104] Atina ve Sparta hariç diğerlerinin büyük bölümü boyun eğdiler.[105] Atina ve Sparta ise elçileri infaz ettiler.[106] Bu davranış açıkça savaş ilanıydı. Bunun üzerine Darius, bir sonraki yıl girişilecek bir askeri harekat için hazırlıklara başladı.[107]
Datis Seferi (MÖ 490)
MÖ 490'da Amiral Datis'e ve Satrap Artaphemes'in oğlu General Artaphemes'e, ordu ve donanmadan oluşan bir istila seferi için komutanlık verildi ve Donanma Kilikya'dan yelken açtı.[107] Donanma'nın ilk hedefi Rodos'tu. Amiral Datis, Ada'nın Lindos kentini kuşattı fakat bu kuşatma başarılı olmadı. Bu konuyla ilgili Ada'daki bir Lidya tapınağının vakanüvisinde kayıt tutulmuştur.[108] Bu kez Nakşa Adası'na yelken açıldı. Amaç, Artaphernes'in harekatını başarısız kılan direnmenin intikamını almaktı.[109] Ada sakinlerinden çoğu dağlara çekildiyse de Pers askerleri tarafından ele geçirilip köle yapıldılar. Pers Ordusu kenti ve tapınağı yakmıştır.[110] Filo, Ege'yi adeta adadan ataya sekerek katederek Eretria yönünde ilerledi. Bu ilerlemede her adadan asker ve rehine alındı.[109]
Donanma Eğriboz'a ve ana hedeflerden ilkine Eretria'ya yöneldi.[111] Eretrialılar Perslerin karaya çıkmasını ya da ilerlemesini engellemek için hiçbir girişimde bulunmadılar. Böylece kentlerinin kuşatılmasına izin verdiler.[112] Altı gün boyunca surların önünde her iki taraf için kayıplara mal olan çatışmalar sürdü.[112] Ancak yedinci gün iki saygın Eretrialı, kente ihanet ederek kapıları açtı.[113] Kent, yerle bir edildi, tapınaklar ve kutsal mekanlar yağmalandı ve yakıldı. Kent halkı da I. Darius'un komutanlarının açıklamalarına göre tümüyle köleleştirildi.[113]
Maraton Muharebesi
Pers Donanması ve Ordusu, Attika Yarımadası sahillerinden güneye inerek Maraton Körfezi'nde, Atina'dan yaklaşık 40 km. mesafede karaya asker çıkarmıştır.[114] Perslerle savaş deneyimi olan Miltiades komutasındaki Atina Ordusu, Maraton Ovası'nın iki yanını da tutmak için yürüyüşe geçmiştir. Ovadaki beş gün savaşsız geçti. Sonra Atina komutanlığı saldırmaya karar verdi.[115] Pers Ordusu'nun sayısal üstünlüğüne karşın, hoplitlerin Pers hafif zıhlı piyadesi karşısında kesin bir üstünlüğü, bu muharebe sırasında açıkça görülmüştür. Pers Ordusu'ndan sağ kalanlar savaş alanını terk ederek gemilere çekildiler.[116] Herodot savaş alanında 6.400 Pers cesedi olduğunu yazmaktadır. Atina'nın kayıpları ise sadece 192 kişidir.[117]
Pers Donanması kısa sürede denize açılırken Atina Ordusu da olabildiğince hızla Atina'ya döndü.[118] Datis'in Atina yakınlarına yapabileceği bir çıkarmayı önlemek için zamanla yarışarak Atina'ya ulaştılar. Fırsatı kaçırdığını gören Artaphemes o senenin seferini sona erdirerek Asya limanlarına geri dönmüştür.[118]
Maraton Muharebesi Grek – Pers Savaşı'nda, Grek kuvvetlerinin Pers Ordusu'nun üstesinden gelebileceğini göstermesi açısından bir dönüm noktası sayılabilir. Dahası, ağır silahlanmış hoplitlerin, akıllıca sevk ve idare edildiğinde daha üstün bir askeri oluşum olduğunu ortaya koymuştur.[116] Ayrıca Maraton Muharebesi, günümüzün maraton yarışına ilham teşkil etmesi yönünden de ünlüdür.
Ara dönem MÖ 490 – 480
Pers İmparatorluğu
İlk istila girişiminin başarısız olması ardından, Yunanistan'ı tümüyle işgal etme için I. Darius, devasa bir ordu toplamaya girişti. Ancak önce Babil'de iki ayaklanma oldu. Ardından MÖ 486 yılında Mısır tebaası ayaklandı. Bu iki ayaklanma da Grek dünyası için büyük bir şans olarak görülebilir. Bu sayede Pers seferi gecikmiştir ve Atina, MÖ 486 yılında bulunan geniş bir gümüş yatağından[119], güçlü bir donanma inşa edebilmek için yararlanacak zamanı bulmuştur.[6] Bu durum, Yunanistan seferini belirsiz bir tarihe ertelenmesine neden olmuştur.[120][121] I. Darius, Mısır üzerine yürümek için hazırlıklarını sürdürürken öldü. Tahta oğlu ve varisi I. Serhas geçmiştir.[122] I. Serhas Mısır ayaklanmasını bastırdıktan sonra hızla, babasının hazırlıkların başlattığı Yunanistan üzerine sefer için çalışmaya başladı.[123] Bu sefer, büyük çaplı bir istila olmasından dolayı ayrıntılı bir planlamayı, büyük miktarda malzeme ve erzağı tedarik etmeyi, büyük sayıda asker toplamayı gerektirecektir. I. Serhas'ın Yunanistan'a giriş planı, Çanakkale Boğazı kıyılarına ulaşarak buradan yüzer köprülerle Gelibolu Yarımadası'na geçmektir. Daha ileriki aşamada Aynoroz Yarımadası'nın kıstağında bir kanal kazmak içinde planlamalar yapılmış, kazı çalışmaları başlatılmıştır.[124] Bu civarda MÖ 492 yılında sahil hattını geçen Mardonius'un donanması yakalandığı fırtınada elden çıkmıştı. Bu plan, çağdaş bir askeri harekat için bile üstesinden gelinmesi güç teknik sorunlar içeren bir plandı. Bu haliyle I. Serhas'ın hırsını ve cesaretini yansıtmaktadır.[125]
Aralarında Argos'un da olduğu birkaç Grek kent devleti Pers İmparatorluğu'yla yakınlaşma eğilimindeydiler. Bu kentler, Pers Ordusu sınırlarına ulaştığında bütünüyle tarafsız kalma sözü verdiler.[126] Teselya'nın Larissa kentinin yönetiminde etkin olan Aleuadae ailesi, Pers istilasını kendi güç alanlarını genişletmek için bir fırsat olarak görmekteydiler.[127] Tebai ise, açıkça Pers yandaşı olmasa da istila kuvvetleri Yunanistan'a girdiğinde destek olmaya yanaşacak gibi görünüyordu.[128][129]
Yaklaşık dört yıl süren hazırlıklar ardından I. Serhas, MÖ 481 yılında Yunanistan'ın istilası için harekete geçti. Herodot, Pers Ordusu'na asker veren 46 etnik grubun adını belirtmektedir.[130] Ordu, MÖ 481 yılının yaz ve sonbahar aylarında Önasya'da toplandı. Doğu satraplıklarından ordular Kapadokya civarında toplanıyor ve kışı geçirmek üzere Serhas'ın geldiği Sard'a intikal ediyordu.[131] Bahar başlarında bu kuvvetler Abidos'a (günümüzde Nara Burnu yakınları) ilerlediler ve orada batı satraplıklarının kuvvetleriyle birleştiler.[132]
Pers kuvvetleri
I. Serhas'ın, Yunanistan'ı istila için topladığı kuvvetlerin sayısı, sonu gelmez tartışmalara konu olagelmiştir. Birçok günümüz tarihçisi, Herodot'un verdiği 2,5 milyonluk rakamı ve diğer antik tarihçilerin rakamlarını gerçekçi bulmayarak kabul etmezler. Konu halen tartışılır olmakla birlikte 200 bin rakamı, fazla itiraz görmemektedir ve makul sayılır.[133]
Pers Filosu'nun büyüklüğü de, daha az olmakla birlikte ayrı bir tartışma konusudur. Herodot ve diğer antik yazarlar, 1.207 gemi sayısında aşağı yukarı hemfikirdir. Antik çağdaki donanmaların genel yapısına bakıldığında 1.200 civarında bir rakamın makul kabul edilmesi mümkündür. Günümüz tarihçilerinden bir kısmı, Salamis Deniz Muharebesi'deki sayı bundan doğal olarak daha düşük olmak kaydıyla bu rakamı kabul etmektedir.[134][135][136] Bu konudaki diğer çalışmalar, İlyada'da Grek donanması toplam rakamı konusundaki verilere dayanarak karşı çıkmaktadır. Pers İmparatorluğu'nun Ege'de 600 gibi bir rakamdan fazla savaş gemisini toplayamayacağı ileri sürülmektedir.[136][137][138]
Grek kent devletleri
Atina
Maraton Muharebesi'nin kahramanı kabul edilen Miltiades, savaştan sonraki yılda küçük bir çatışmada yaralandı. Sağlığını kaybetmesinden yararlanan Atina'nın eski ve soylu bir ailesi olan Alcmaeonid ailesi Miltiades'in kovuşturulması için harekete geçti.[139] Miltiades'e, Atinalıları yanıltmak suçunda yüklü bir para cezası verildi. Fakat yaralanmasından birkaç hafta sonra öldü.[139]
Yoksulların desteğine dayanan Themistokles, Miltiades'in ölümünden doğan boşluğu doldurdu ve izleyen on yıl boyunca Atina'da en güçlü politikacı oldu.[139] Bu dönem boyunca Themistokles, Atina'nın güçlü bir donanmaya sahip olması gerektiği görüşünü sürekli savunmuştur.[139] Esasen Themistokles'in çıkış noktası MÖ 491 yılında gelişen bir dizi olaya dayanmaktadır. Bu sene I. Darius'un Grek kent devletlerine elçiler göndererek kendisine boyun eğmelerini istemişti. Aegina Darius'un iradesini kabul etmiştir. Bu durumda Atina'nı limanının hemen karşısındaki Aegina'nın bir Pers deniz üssü halline getirilebileceği endişesi doğmuştur. Bunun üzerine Sparta'dan destek istendi.[140] Sorun Sparta tarafından çözümlendiyse de Themistokles, Aegina Donanması karşısında güçlü bir donanmaya sahip olmayı savunmaya başlamıştır. Destek sağlamak için olanakları da vardı, çünkü Aegina, deniz ticaretinde Atina'nın en güçlü rakiplerinden biridir. Aegina'nın Pers talepleri karşısında takınabileceği tutum, elverişli bir siyasi bahane olarak kullanıldı. Atina, Aegina'yı Yunanistan'a ihanet etmekle, Pers askeri gücünü davet etmekle suçladı.[141] Kısa süre sonra Atina'nın Laurium'daki maden ocaklarında MÖ 483'de büyük bir gümüş damarı bulunmuştur.[119] Themistokles, gümüş madeninin yeni bir trireme filosu yapılmasında kullanılmasını öneriyordu ve böyle bir filonun Aegina ile uzun süreli bir savaşı destekleyeceğini savundu.[142] Plutarkhos, Themistokles'in bilinçli olarak Pers İmparatorluğu'ndan söz etmediğini ileri sürmektedir. Bir bakıma, Pers İmparatorluğu'nun Atinalılar gözünde uzak bir tehdit olduğunu görüyordu. Yine de bu filonun asıl amacı Pers gücüne karşı koymak olacaktı.[119] Ancak pek çok Atinalının böyle bir filoya Pers tehdidine karşı koyabilmek için ihtiyaçları olduğunu kabul ettikleri ileri sürülebilir.[143] Atinalılar bu sürede, Pers İmparatorluğu'nun Yunanistan'ı istila etme niyetini açıkça görebiliyorlardı.[123] Themistokles'in deniz gücüne ilişkin politikası, Pers tehdidinin varlığıyla daha da güçlü bir politik tutum olarak görünüyordu.[139] Sonuçta bu gümüş madeninden yararlanılarak Atina Donanması 200 triremeden oluşan bir deniz gücü haline getirilmiştir.[144]
Themistokles'in donanma konusundaki politik görüşü, Aristides'in güçlü karşı çıkışlarına rağmen kolaylıkla kabul görmüştür. Orta sınıf bir aileden gelen ve Themistokles'in en büyük rakibi olan Aristides, bu politikaya kesin olarak karşıdır.[145] Esasen bu teklifin kolayca kabul edilmesi, bir ölçüde en yoksul Atinalılar için, donanmada kürekçi olarak iş olanağı sağlayacağı içindi.[143] Sonuç olarak gümüş madeni, güçlü bir donanma inşası için kullanıldı.[6] Aristides Themistokles'in politikasına karşı çıkmayı sürdürdü. Kış boyunca oluşan bu iki karşıt siyasi fraksiyon arasındaki gerilim giderek arttı. Sonuç olarak MÖ 482'de Themistokles ile Aristides arasındaki karşıtlık, açık bir mücadeleye dönüştü.[142] Aynı yıl Holland'a göre tarihin ilk referandumuyla Aristides sürgüne gönderildi ve Themistokles'in politikası benimsendi.[142] Öyle ki Atinalılar, Pers istilası hazırlıklarının farkında olduklarından Themistokles'in istediğinden daha çok geminin yapımı için onay vermiş oldular.[142] Böylece Pers saldırısı yaklaşırken Themistokles, Atina'nın politik liderliğini elde etmişti.[146] Donanmanın kaç gemiye çıkarılacağı konusunda antik kaynaklarda açık bir ifade yoktur. Bazı tarihçiler[not 1], başta 100 gemi öngörüldüğünü, İkinci Pers İstilası girişimi sırasında ikinci bir oylamayla bu sayının arttırıldığını ileri sürmektedirler.[142][143]
Sparta
Sparta Kralı Demaratus MÖ 491 yılında yerini kuzeni Leotychides'e devretmek zorunda kalmıştı. Ancak bu yeterli olmadı, MÖ 490'dan kısa bir süre sonra, geçmişte Pers Sarayı'na bağlılık gösteren Aegina Adası karşısındaki tutumu nedeniyle ağır baskı altında kaldı. Bu baskıyla sürgünü seçti ve Perslere sığındı.[120] Demaratus daha sonra I. Darius'a ardından da I. Serhas'a, Yunanistan'la ilgili konularda danışmanlık yaptı. İkinci Pers İstilası sırasında I. Serhas'ın yanındaydı.[147] Herodot'un 7. kitabının sonunda Demaratus'un, Yunanistan'ı hedef alan ikinci saldırısı başladığında Sparta'ya balmumu kaplanmış boş bir tablet gönderdiğinden söz edilir. Balmumu kazındığında, I. Serhas'ın planını gösteren, böylece Spartalıları uyaran bir mesaj ortaya çıkmıştır. Kleomenes'in kızı, Leonidas'ın karısı olan Gorgo dışında hiç kimse balmumunu kazımayı akıl edememişti, bir o akıl etmişti.[148] Ancak pek çok tarihçi bu bölümün, 7. kitabın sonu ile 8. kitabın başı arasındaki boşluğu doldurmak için başka bir tarihçi tarafından sonradan eklendiğini düşünmektedir. Dolayısıyla Herodot'un bu anlatımının doğruluğu kesin değildir.[149]
Grek İttifakı
I. Serhas, MÖ 481 yılında özellikle Atina ve Sparta'yı hariç tutarak diğer Grek kent devletlerine elçiler göndererek, "toprak ve su" sunulmasını istedi. Çağın geleneklerine göre bu, bağlılık anlamındaydı.[150] Yunanistan'ın kuzey kesimindeki pek çok kent devleti, Pers topraklarına daha yakın olmalarının verdiği endişeyle bu isteği kabul etmiştir.[6] Bu yaklaşımın Yunanistan'ın güney kesimde yarattığı tepki, bu iki kent devleti etrafında bir araya gelme süreci başlattı. MÖ 481 baharında bazı Grek kent devletleri Korint'te toplanarak bir ittifak oluşturdular.[151] Bu ittifakın yardım talep etmek için elçi göndermek ve ortak görüşe varıldığında katılan kent devletlerinden savunma noktalarına asker sevk etme yetkisi vardır. Herodot'da bu ittifaka özgün bir ad geçmez. Kısaca "οἱ Ἕλληνες" olarak adlandırır. Genel anlamda "Perslere karşı ittifak yemini etmiş olan Grekler" olarak anlaşılabilir.[152] Buradan itibaren "Grek İttifakı" olarak bahsedilecektir. Sparta ve Atina bu ittifakta lider güç konumundaydılar. Yine de tüm kent devletlerinin görüşleri, bir savunma stratejisi oluştururken belirleyici rol oynamıştır. Müttefikler kongresinin iç işleyişi ya da oturumlardaki tartışmalar hakkında fazla bir bilgi yoktur. Sadece, hemen hemen 700 olan Grek kent devletlerinin 70'inin delege gönderdiğini biliyoruz. Bununla birlikte, birçok kent devleti hali hazırda birbirleriyle teknik olarak savaş durumundayken bu birlik dikkate değerdir.[153]
Yunanistan'a İkinci Pers Saldırısı (MÖ 480 – 479)
Trakya, Makedonya ve Teselya MÖ 480 başları
Tüm ordunun Çanakkale Boğazı kıyılarında toplanmasından sonra I. Serhas ordusunu, burada kurulan iki yüzer köprüden Çanakkale Boğazı'nı geçirerek (karşıda, günümüzde Akbaş Limanı yakınlarındaki Sestos'a[154]) karşıya geçirilerek ileri harekete başlattı.[132] Ordu'nun Çanakkale Boğazı'nı geçişi muhtemelen MÖ 480 yılının Mart ayındadır.[155] Bu yüzer köprüler toplam 600 teknenin birbirine bağlanmasıyla oluşturulmuştur.[156] Gemiler, akıntıya dik olarak birbirine bağlanmış, üzerlerine kalaslar uzatılıp kenetlenmiş, daha sonra tahta bir taban döşenmiştir. Bu tahta taban üzerine toprak atılmıştır. Son olarak da iki yana korkuluklar yapılmıştır. Köprülerin üç yerinde, gemilerin geçebilmesi için açıklık vardır. Yüzer köprüler üzerinden asker ve malzeme sevkiyatı yapılırken bu açıklıklar muhtemelen çekilen halatlar yardımıyla kapatılıyordu. Yine de akıntı ve rüzgar için iki yanlarda denize demir atılmıştır.[154]
Avrupa Kıtası'na geçişi tamamlanan Pers Ordusu Yunanistan üzerine yürümeye başlamıştır. Ordunun, Avrupa Kıtası'na geçirildiği bölge olan Hellespont'dan (bugünkü Gelibolu Yarımadası) Therme'ye (günümüz Orta Makedonya'nın doğu sınırlarında) ulaşması üç ay sürmüştür. Bu arada Doriskos'da duraklayıp donanmanın ulaşması beklenmiştir. Burada I. Serhas, ilk yürüyüşe geçildiğinde etnik kökene göre düzenlenmiş orduyu, taktik birimler olarak yeniden tertipledi.[157]
Grek İttifakı Kongresi MÖ 480 yılı baharında yeniden toplandı. Bu toplantıda Pers ilerleyişini durdurmak için savunmanın, Tesalya'daki dar Tapınak Vadisi'nde yapılmasına karar verilmiştir.[158] Sparta Kralı Euenetus ve Themistokles komutasında 10 bin kişilik bir kuvvet geçide gönderildi. Ancak geçide ulaştıklarında Makedonya Kralı I. Alexander'dan habercileri kampa gelmiştir. Bu haberciler, Pers Ordusu'nun ve Donanması'nın büyüklüğünü anlatarak "ayaklar altında çiğnenmemelerini, oradan ayrılmalarını" tavsiye etmişlerdir.[159] Bu arada Tapınak Vadisi'nin Teselya'ya ulaşan tek yol olmadığı, Makedonya'nın tepelik bölgesinden geçen bir başka yol daha olduğu keşfedildi.[160] Bu durumda Pers ordusunun vadiyi hiç kullanmadan Sarantoporo Geçidi üzerinden yürüyebileceği, Grek kuvvetlerinin gerisine sarkarak bu orduyu imha edeceği açıktır. Bunun üzerine vadiyi tutmak için gönderilen Grek kuvvetleri geri çekilmiştir.[160]
Kısa bir süre sonra da Pers Ordusu'nun Çanakkale Boğazı'nı geçtiği haberi ulaştı.[161] Bu durum üzerine Themistokles, Müttefikler'e ikinci bir strateji önermiştir. Themistokles'e göre Yunanistan'ın güneyine, Boeotia, Attika ve Mora Yarımadası'na inmek için Pers Ordusu, yine aynı şekilde dar bir geçit olan Termopylae Geçidi'nden geçmek zorunda olacaktı. Burada Grek hoplitler, sayıca çok üstün de olsa Pers Ordusu'nu kolaylıkla durdurabilirdi. Öte yandan, Pers Ordusu'nun Termopylae Geçidi gibi dar bir geçitten kaçınmak için deniz yolunu seçmesi durumunda, Atina ve Müttefik donanması Eğriboz'un kuzeyindeki Artemision Boğazı'nı tutmalıydı. Bu taktik olarak da zorunluydu çünkü, Pers Donanması Thermopylae kuvvetlerinin gerisine asker çıkarabilirdi. Karada Termopylae Geçidi'ni, denizde de Artemision Boğazı'nı, savunmanın dayanak noktaları olarak almak şeklindeki bu ikili strateji Kongre'de kabul edilmiştir.[162] Ancak Mora Yarımadası halkı, yarımadayı Korint Kıstağı'nda savunmak için bu planın dışında kaldılar. Bu yüzden Atina'nın çocuk ve kadın nüfusu, Salamis Adası'na tahliye edilmek zorunda kalınacaktır.[163]
Termopylae ve Artemision Deniz muharebeleri (MÖ 480 Ağustos)
I. Serhas, Termopylae'ye ulaşma zamanının hem Olimpiyat Oyunları'na hem de Sparta'nın önemli bir ulusal kutlaması olan Carneia'ya denk geleceğini hesaplamıştı. Spartalılar açısından bu dönemde savaşmak, kutsal değerlere saygısızlık sayılmaktadır.[164] Bu uygun olmayan koşullara karşın topraklarına yaklaşan tehdidi ciddiyetini gören Sparta, Kral I. Leonidas'ı kişisel korumasını oluşturan 300 hippeisi (kraliyet muhafızları) savaşa sevk etmiştir. Geleneksel olarak seçkin savaşçılar olan hippeislerin yerine, halen çocuk yaşta sayılacak acemiler alındı.[164] Leonidas, Grek İttifakı'na katılmış olan Mora'dan ve Termopylae yolundaki diğer kentlerden katılan kuvvetlerce güçlendirildi.[164] Bu kuvvetler Termopylae Geçidi'ne ulaştıklarında, en dar yerinde daha önce Fokida'lıların inşa etmiş olduğu savunma duvarını işgal ettiler. Duvar, onarıldı ve Pers Ordusu'nu karşılamak üzere hazırlıklara girişildi.[165]
Pers Ordusu Termopylae'ye Ağustos ayı ortalarına ulaşmıştır. Serhas, Grek İttifakı'nı oluşturan birliklerin gevşemeleri beklentisiyle dört gün saldırıya geçmeyerek hareketsiz kalmıştır. Ama bu beklemede daha gerçekçi nedenler, fırtına nedeniyle Donanma'nın halen bölgeye ulşamamış olmasıdır.[166] Sonunda I. Serhas, Müttefiklerin geçidi savunmakta kararlı olduğuna inandı, Donanma da bölgeye ulaşmıştı ve birliklerine saldırı emri verdi.[167] Ancak Geçit, falanks düzeni için neredeyse ideal bir durum yaratıyordu. Pers saldırıları savunma hattını yaramadı.[168] İki gün boyunca Grek savunması, Ölümsüzleri'in taarruzları da dahil olmak üzere tüm Pers saldırılarını durdurmayı başarmıştır. Ancak ikinci günün sonuna doğru Ephialtes adında bir köylü Perslere, Grek hatlarının gerisine çıkabilecekleri bir dağ patikasında rehberlik edebileceğini söylemiştir. Gözcüler kuşatılmak üzere olduklarını bildirdiğinde Kral Leonidas Grek kuvvetlerinin büyük bölümünü geri göndererek, muhtemelen iki bin adamıyla artçı kuvvet olarak kaldı ve geri çekilmeyi örttü. Muharebenin son gününde Kral Leonidas ve adamları duvarlardan ileri çıkarak Pers saldırılarını göğüsledi. Geçidin geniş bir bölümünde, yapabildikleri kadar Pers askerini öldürmeye çalıştılar. Sonuçta Kral Leonidas ve tüm adamları öldürülmüştür.[169]
Termopylae Muharebesi sırasında 271 triremeden oluşan bir Grek İttifakı Donanması Artemision Boğazı'nı Pers Donanması geçişini önlemek üzere tutmuştu. Bu önlemle Termopylae kuvvetlerinin deniz kanadı örtülmüş oldu.[170][171] Grek İttifakı Donanması üç gün boyunca Boğazı muharebe ederek tutmayı başarmıştı. Zaten üçüncü günün akşamı, Kral Leonidas ve kuvvetlerinin kaderi hakkındaki bilgi Donanma'ya ulaştı. Hem uğranılan kayıplardan, hem de Artemision Boğazı'nı tutmanın artık gereği kalmadığından Donanma, Artemision Boğazı'nı bırakarak Salamis Adası'na çekilmiştir.[172]
Salamis Deniz Muharebesi (MÖ 480)
Termopylae Muharebesi'nin zaferi tüm Boeotia'nın ve Attika'nın Pers Ordusu önünde açılmasını sağlamıştır. Buradaki yenilgi, Grek İttifakı'nın Atina da dahil olmak üzere Korint Kıstağı kuzeyindeki tüm Grek kentlerini Pers hakimiyetine terk etmesine neden oldu.[6] Bu arada Atina'da halen kalan sivil nüfus da Grek İttifakı Donanması'yla Salamis Adası'na tahliye edildi.[163] Diğer yandan Atina'dan çekilen Peloponez kuvvetleri, Yunanistan arakarası ile Mora Yarımadası'nı bağlayan Korint Kıstağı boyuna bir savunma hattı hazırlamaya başlamıştır. Bir başka önlem olarak da Megara'dan gelen yol tahrip edildi.[173] Sonuçta Atina düştü. Küçük bir grup Atinalı Akropolis'te kendilerini savunmaya çalıştı ama sonunda ezildiler. Ardından I. Serhas, Atina'nın yerle bir edilmesini emretmiştir.[174]
Pers Ordusu bu aşamada Yunanistan'ın büyük bir bölümünü istila etmiştir. Ancak I. Serhas Termopylae Geçidi'ndeki ve Artemision Boğazı'ndaki gibi bir karşı koyuşu muhtemelen beklemiyordu. Artık savaşı olabildiğince kısa sürede sona erdirmek kararındadır.[175] I. Serhas, eğer Grek İttifakı Donanmasını imha edebilseydi, Grek dünyasını teslim olmaya zorlamak için avantajlı bir durumda olabileceğini söylemek olanaklıdır.[176] Diğer yandan Themistokles'in umduğu gibi Grek Donanması Pers Donanması'nı imha edebilirse, Yunanistan'ın istilasını o aşamada engelleyebilecekti.[177] Bu nedenle Grek İttifakı Donanması, Pers Donanması'nın gelişi yakın olmasına karşın Eylül ayında Salamis Körfezi'nde kalmıştır. Hatta Atina düştükten sonra bile Pers Donanması'nı Themistokles'in hilesi ile savaşa çekmek için özellikle Salamis sahilleri açığındadır.[178][179] Ancak Donanma'nın Salamis'te topluca kalması, görünüşe göre bütünüyle Themistokles'in çaba ve gayretleriyle olmuştur. Esasen Grek komutanlar, Korint Kıstağı'nı dahi bırakıp, kentlerinin savunması için çekilmek kararındaydılar.[6] Yine Themistokles'in ustaca bir hilesi ile Pers Donanması Salamis Boğazına girmiş ve Salamis Deniz Muharebesi'ni başlatmıştır. Bu sıkışık alanda kalabalık Pers Donanması manevra yapmakta zorlandı ve savaş düzeni bozuldu.[180] Bu fırsattan yararlanan Grek İttifakı Donanması saldırıya geçti ve en az 200 Pers gemisini batırdı ya da ele geçirdi. Bu deniz zaferi, Mora Yarımadası'nı bir istiladan kurtarmıştır.[181]
Pers deniz gücünün üstünlüğü ortadan kalkınca I. Serhas, Grek İttifakı Donanması'nın Çanakkale Boğazı'na yelken açarak duba köprüyü imha etmesinden endişe etmeye başlamıştır.[182] Generallerinden Mardinaus, seçkin piyade ve süvari birliklerinden oluşan bir orduyla Yunanistan'da kalmaya ve istilayı tamamlamaya gönüllü oldu. I. Serhas ise ordunun büyük bir bölümüyle Asya'ya geri çekilmiştir.[183] General Mardonius, kışı Boeotia ve Tesalya'da geçirirken Atinalılar bu sayede yakılıp yıkılmış kentlerine geri dönme ve kışı orada geçirme fırsatı buldular.[175]
Platea Muharebesi ve Mykale Muharebesi (MÖ 479 Haziran)
Kış süresince Grek İttifakı içinde bazı gerginlikler kendini belli etmeye başlamıştı. Gerginlik bir bakıma Atina'dan kaynaklandı. Atina, Korint Kıstağı'nın gerisinde güvenlik altında değildi. Grek İttifakı savunma stratejisi kentin bir işine yaramıyordu. Oysa Atina Donanması, Mora Yarımadası'nın güvenliğinde kilit rol oynamaktadır. Böyle olunca Atina'yı da içine alacak bir savunma stratejisi belirlenmesini istediler. Ancak bu istekleri karşılık bulmamıştır. Bunun verdiği rahatsızlıkla baharda, Grek İttifakı Donanması'ndan çekilmeye karar verdiler.[184] Grek İttifakı Mora Kıstağı'ndan ileriye bir ordu göndermeyi riskli bulurken diğer yandan General Mardonius da Kıstağa saldırmayı yarasız görerek bu yüzden Tesalya'da hareketsiz kalmıştır.[184] Bir ara, Atina'ya Makedonya Kralı I. Aleksander'in arabuluculuğuyla bir barış önerisinde bulunarak Grek İttifakı'nı kırmak için harekete geçti.[185] Ancak Atina, Sparta'nın bu öneriden haberi olduğundan emindi ve bu yüzden öneriyi geri çevirdi.[185] Bunun üzerine Pers kuvvetleri yeniden Atina üzerine yürüdü ve bir kez daha tahliye edilmiş olan kenti ele geçirdi. General Mardonius, Salamis'e çekilmiş olan Atinalılara barış teklifini bir kez daha yeniledi. Ancak bir kez daha reddedildi. Atina, Megara ve Plateaa Sparta'ya elçi göndererek yardım istediler. Eğer Sparta yardım etmeyecek olursa Pers taleplerini kabul etmekle tehdit ediyorlardı.[186][187] Buna karşılık Sparta, Mora kent devletlerinden topladığı büyük bir orduyla Perslerin üzerine yürüdü.[188]
Üzerine bir ordunun geldiğini öğrenen General Mardonius, Boeotia'ya Plateaa yakınlarına çekilmeye başladı. Amacı, Grek İttifakı kuvvetlerini, süvarilerini kullanabileceği açık bir araziye çekmekti.[189] Sparta kral naibi Pausanias komutasındaki müttefik ordusu, böylesi bir taktikle karşılaşmaktan kaçınarak Plateaa dışında yüksek bir arazide kamp kurmuştur.[190] Çatışmalar ve menavralarla geçen birkaç günden sonra Pausaias, bir gece vakti kuvvetlerin başlangıç mevzilerine çekilmesi emri verdi.[190] Bu manevra durumu olumsuz hale getirdi. Atina, Sparta ve Tegean birlikleri birbirinden koparak farklı tepelerde kalmış oldular ve böylece güçleri yayıldı.[190] Saldırmak için daha iyi bir fırsat olamayacağını gören Mardonius, tüm ordusuna ileri hareket emri vermiştir.[191] Ancak Pers piyadesi, ağır zırhlı Grek hoplitleri karşısında etkili olamadı[192] ve Spartalılar General Mardonius'un muhafız hattını yararak onu öldürdüler.[193] Pers ordusu bozgun halinde dağıldı. Dağılan birliklerden 40 bin asker Tesalya üzerine çekilmeyi başardı.[194] Artabazus komutasındaki bu birlikler Byzantion üzerinden Asya'ya geçtiler.[195] Fakat askeri kampa çekilenler orada tuzağa düştüler ve kılıçtan geçirildiler.[196][197]
Herodot, Plateaa Muharebesi'nin öğleden sonrasında, zafer kazanıldığı haberinin Grek İttifakı Donanmasına ulaştığını yazmaktadır. Donanma bu sırada İyonya kıyılarında, Mykale Dağı açıklarındaydı.[198] Bu haber Grek Donanması'ndaki askerlerin morali üzerinde olumlu bir etki sağladı. Aynı gün gerçekleşen Mykale Muharebesi kesin bir Grek zaferiyle sonuçlandı. Pers Donanması'nın kalıntıları da, ki bu gemiler sahile çekilmişti, imha edilince I. Serhas'ın deniz gücü tümüyle ortadan kalktı. Artık Grek deniz gücü Ege Denizi'nde duruma hakimdi.[199] Günümüz tarihçileri her iki savaşın da aynı gün gerçekleşmiş olmasından kuşkuludur. Mykale Muharebesi'nin, Platea haberi Grek kuvvetlerine ulaştığı gün gerçekleşmiş olabileceği ileri sürülmektedir.[200]
Grek karşı saldırısı (MÖ 479–478)
Mykale Muharebesi savaşın bir dönüm noktasını oluşturmaktadır. Savaşın yeni bir evresinin başlangıcı sayılır ve bu noktadan itibaren Grek İttifakı kuvvetleri Yunanistan dışındaki Pers gücüne karşı taarruzi bir strateji izleyecektir.[201] Esasen Grek kuvvetleri Platea'de de karşı taarruzdaydı. Ancak Platea Yunanistan topraklarında olduğundan "savunma" bağlamında değerlendirilir. Mykale zaferinin ilk etkisi, Önasya'daki Grek kent devletlerinin Pers baskısına karşı ikinci kez ayaklanmaya hazır hale getirmesidir. Sisamlılar ve Miletliler, Mykale Muharebesi'nde Pers kuvvetleriyle canla başla savaşmışlardı. Kendilerine güveni gelen bu kentler İyonya'daki ayaklanmaya öncülük etti ve diğer kent devletleri de onlara katıldı.[202][203]
Sestos Kuşatması
Mykale Muharebesi'nden kısa bir süre sonra, Grek İttifakı Donanması duba köprüyleri tahrip etmek için Çanakkale Boğazı'na hareket etti. Ancak bu zaten yapılmıştı.[204][205] Grek İttifakı Donanması'nın Peloponez kent devletlerine bağlı gemileri Yunanistan'a döndüler. Atina Donanması ise halen Perslerin elinde olan Gelibolu Yarımadası açıklarında, savaş durumunda kalmıştır.[206] Persler ve onların müttefikleri, bölgenin en iyi tahkim edilmiş kenti olan Sestos'a sığındılar. Bögeye ulaşınca Atinalılar kenti kuşattı. Uzun bir kuşatmadan sonra kent düşmüştür.[207] Herodot'un çalışması da Sestos Kuşatması'ya sona ermektedir. Bu olayları izleyen otuz yıl içinde başta Atina egemen Attik Delos Deniz Biriliği olmak üzere Grek yayılması, Pers kontrolünü tüm Trakya'dan, Makedonya'dan, Ege Adaları'ndan ve İyonya'dan sürüp atacaklardır.[207] Pers İmparatorluğu ile Yunanistan arasında barış MÖ 449 yılındaki Kallias Barışı[208] ile kurulmuş ve yarım yüzyıllık savaşı sona erdirmiştir.[207]
Sestos'un alınmasından sonra Atina kuvvetleri bölgedeki Pers kuvvetlerinin izini sürmüştür.[209] Uzun bir mücadelenin ardından Pers kuvvetleri imha edilmiştir. Tutsaklar arasındaki Artayctes, Elaeus kentini yağmalamış olmasının bir karşılığı olarak çarmıha gerildi.[210]
Kıbrıs
Halen devam eden Grek İttifakı koşulları altında MÖ 478 yılında, 20 Peloponez ve 30 Atina gemisinden oluşan, fakat sayısı bilinmeyen asker taşıyan bir filoyu, General Pausanias genel komutasında harekete geçirildi. Tukidides'e göre bu filo Kıbrıs'a yelken açmıştı ve "adanın daha büyük bir bölümünü kontrolü altına almıştı".[211] Ancak Tukidides'in bununla ne kastettiği açık değildir. Bir görüşe göre bu sefer esasen Kıbrıs'taki Pers garnizonunu basmak ve olabildiğince fazla savaş ganimeti ele geçirmek içindi.[212] Grek kuvvetlerinin adayı ele geçirme girişimi yönünde herhangi bir kaynak yoktur. Zaten kısa süre sonra Byzantion'a yelken açmışlardır.[211] Esasen Ada'ya MÖ 478 yılında Attik Delos Birliği'nin bir seferi olmuştu. Bu seferde, Ada'da bir Grek garnizonunun var olmadığı görülmüştür. Olmuşsa bile kısa sürede tasfiye edildiği anlaşılıyor.
Byzantion
Grek Donanması Byzantion'a ulaştıktan sonra, kenti bir kuşatmanın ardından ele geçirmiştir.[211] Sestos ve Byzantion'un ele geçirilmesi Greklere hem Asya'yı Avrupa'ya bağlayan bu iki önemli boğaz üzerinde kontrol sağladı, hem de ticaret alanlarını Karadeniz'e kadar yayma olanağı verdi.[213] Kuşlatmanın başlamasıyla, General Pausanias için mesleki kariyeri yönünden bir yıkıma yol açacak olaylar da yaşanmaya başlamıştır. Neler gerçekleştiği bugün için tam olarak bilinmiyor. Tukididis, az sayıda detay vermiştir. Ondan sonraki tarihçiler ise pek çok ürkütücü imalarda bulunmaktadır.[214] Tüm kibirli ve keyfi uygulamalarıyla (Tukididis "zorbalık" olarak tanımlanmaktadır) General Pausanias birçok müttefik birliğinin tepkisini çekmiştir. Özellikle Pers tahakkümünden henüz kurtulmuş olanlar kentlerden birliklerinde bu böyledir. Bu olaylar üzerine Sparta Pausanias'ı yargılanmak üzere geri çağırmak zorunda kalmıştır.[215] İyon kentleri ve diğerleri Atina'nın harekatın komutasını üstlenmesini istediler, Atina da komutayı üstlendi. Pausanias ise her ne kadar sonuçta aklandıysa da itibarı yıpranmıştı. Bu olaylar nedeniye yeniden Byzantion'a general olarak atanmadı.[216] Daha sonra Sparta General Dorkis'i, komutayı müttefik kuvvetlerden devralmak için Byzantion'a göndermiştir. Ancak müttefik kuvvetlerin artık Sparta liderliğini kabullenmeye razı olmadıklarını görerek ülkesine geri döndü.[216]
Attik Delos Birliği Savaşları MÖ 477–449
Attik Delos Birliği
Byzantion Muharebesi'nden sonra Sparta, Perslera karşı savaşa devam etmekte isteksiz görünmektedir. Sparta'ya göre, Yunanistan'ın ve Önasya'daki Grek kent devletlerinin Pers baskısından kurtarılmasıyla savaşın amacına zaten ulaşılmıştı. Muhtemelen bu tutum, Asya'da Grek varlığının uzun vadede güven altına alınmasının olanaksız bir amaç olduğu yönünde bir yargıya dayanıyordu.[217] Mykale Muharebesi sonrasında Sparta Kralı Leotychides, Önasya'daki tüm Grek nüfusun Avrupa topraklarına nakledilmesini önermişti. Bu Grek nüfus böylece Pers boyunduruğundan kalıcı olarak kurtarılacak ve Yunanistan Grek kent devletleri üzerinden ağır bir sorumluluk kaldırılmış olacaktı. Mykale Muharebesi'nin Atinalı Komutanı Xantihippus bu öneriye şiddetle karşı çıkmıştır. Esasen İyonya'da yer alan kentler, Atinalı yerleşimciler tarafından kurulan kentlerdi ve Atina, destek görmese bile bu kentleri savunmaya kararlıydı.[217] Olayların bu aşaması, Grek İttifakı'nda Atina'nın liderliği kesin olarak üstlendiği bir dönüşümü ifade etmektedir.[217] Sparta'nın Byzantion Muharebesi'nden sonra Grek İttifakı'ndan çekilmesi, bir bakıma kaçınılmaz olarak liderliği Atina'ya terk etmesiyle sonuçlanmıştır.
Pers istilasına karşı savaşan kent devletlerinin gevşek ittifakında Sparta ve Peloponez Birliği başat rol oynamıştı. Bu kent devletlerinin ittifaktan çekilmesi üzerine Perslere karşı savaşı sürdürebilmek için kutsal Delos adasında yeni bir konferans toplanmıştır. Burada oluşan yeni ittifak Ege Adaları'nın büyük bir kısmının katılımı ile oluşturulmuştur ve Attik Delos Birliği olarak bilinecektir. Tukididis'e göre Birlik'in resmi amacı, "Pers Kralı'nın ülkelerine verdiği zararın öcünü almaktı."[218] Gerçekte tüm girişimler üç amaca yönelmiştir, gelecekte girişilecek istilanın hazırlıkları, Perslerden intikam alma arayışı ve savaş ganimetlerinin paylaşımının düzenlenmesi. İttifaka katılan kent devletlerine, ya birleşik orduya asker vermek ya da vergi ile katkıda bulunmak olarak iki seçenek verilmiştir. Kent devletlerinin çoğu vergiyi tercih etmişlerdir.[218]
Pers topraklarına sefer
Attik Delos Birliği, MÖ 470'lerde Trakya'da ve Ege Adaları'nda sefere başladı. Seferin bu ilk evresinde komuta Atinalı politikacı Kimon tarafından üstlenilmişti ve bu bölgede kalan Pers garnizonları imha edildi.[219] Kimon hemen sonra, bölgede Grek askeri gücünü pekiştirmek amacıyla Önasya'ya girmiştir.[220] Pamfilya'daki Eurymedon Deniz Muharebesi'nde Atina ve müttefik donanması Pers Donanması karşısında şok edici bir zafer kazandı. Ardından karaya çıkan birlikler, giriştikleri saldırı sonucunda Pers Ordusu'nu bozguna uğrattılar. Muharebeden sonra Pers tarafı, olabildiğince savaşa girmekten kaçınan pasif bir tutum almıştır.[221]
Atina, MÖ 460'lı yılların sonunda doğru, Mısır'daki Pers Satraplığı'na karşı ayaklanmayı desteklemek yönünde harekete geçmiştir. Bu amaçla bölgeye görevlendirilen Grek görev kuvvetinin ilk manevraları başarılı geçtiyse de, Memfis'deki Pers kuvvetlerini üç yıllık kuşatmaya karşın ele geçiremediler.[222] Dahası bir Pers karşı saldırısı sonucu bu kez Grek kuvvetler kuşatıldı. Onsekiz aylık kuşatmanın ardından da imha oldular.[223] Bu felaket Yunanistan'da devam eden savaşla birleşince Atina, Pers İmparatorluğu ile olan savaşı bıraktı.[224] Ancak MÖ 451 yılında Yunanistan'da sağlanan ateşkes, Atina'nın yeniden Pers İmparatorluğu'na karşı bir savaşa atılmasını sağladı ve Kıbrıs'a Kimon komutasında, müttefiklerin de katıldığı bir sefer düzenlendi. Ancak, Kıbrıs'ın güney sahillerinde antik bir yerleşim olan Kition (günümüzde Larnaka) kuşatması sırasında Kimon öldü. Ölümü Atina birliklerinden gizlendi ve yatakta emir veriyor izlenimi yaratıldı. Bununla birlikte Atina kuvvetleri Kıbrıs'ın kuzey sahilindeki Salamis'e geri çekilmeye karar vermiştir. Kition'dan ayrıldıktan 30 gün sonra Grek ittifak kuvvetleri, Kilikya, Fenike ve Kıbrıs unsurlarını da içeren bir Pers Donanması'na Salamis açıklarında saldırı düzenlendi. Bu muharebede kazanılan zafer üzerine seferin amacına ulaştığına karar verilerek Yunanistan'a geri dönüldü.[225] Bu son muharebe Attik Delos Birliği ile Pers İmparatorluğu arasındaki çatışmaların, dolayısıyla Grek – Pers Savaşı'nın sonunu teşkil etmektedir.[226]
Barış
Kıbrıs'taki Salamis Deniz Muharebesi'nden sonrası için Tukididis Perslerle herhangi bir çatışmadan söz etmemektedir. Kestirmeden, Greklerin kentlerine döndüğünü yazmıştır.[225] Diğer yandan Diodorus, Salamis Muharebesi sonrasında Pers İmparatorluğu ile "Kallias Barışı" olarak bilinecek olan bir barış antlaşması yapıldığını yazmıştır.[227] Diodorus muhtemelen Epiros'un tarih çalışmasını izleyerek – ki öğretmeni İsokrates'den muhtemelen etkilenmiştir – barış antlaşmasına atıfta bulunmaktadır.[22] MÖ 4. yüzyılda dahi barış antlaşması, bir kavram olarak yerleşmiş değildi. Bu dönemin iki tarih yazarı Kallisthenes ve Theopompus bunun varlığından söz etmez.[228]
Muhtemelen ilk önce Atinalılar Perslerle bir pazarlık görüşmesi için girişimde bulunmuşlardı. Plutarkhos'a göre, Eurymedon Muharebesi'nden sonra, Serhas'ın ardılı I. Artaxerxes, Atina elçisinin hazır bulunduğu bir görüşmede, Greklerle bir barış antlaşması üzerinde görüşmüş ve anlaşmıştı. Ancak Plutarkhos da, Grek tarihçi Kallisthenes'ı böyle bir barış antlaşmasının varlığını reddettiğini kabul etmektedir.[221] Herodot da bir Atina elçisinin başkanlığında bir heyetin Artaxerxes'le bir görüşme için Suşa'ya gönderildiğinden söz etmektedir.[229] Bu heyette Argos'tan delegelerin bulunması tarihlendirmenin MÖ 461 olarak öngörülmesini gerektirmektedir. Atina ile Argos, bu tarihten sonra ilttifak kurmuşlardır.[22] Argoslu delegelerin, bir çeşit barış antlaşması sağlama yolları aradıkları ve bu girişimin başarısız olmasının, Atina'nın Mısır ayaklanmasını destekleme kararında rol oynadığı ileri sürülebilir.[230] Bu nedenle antik kaynaklar, bu şekilde resmi bir barışın olup olmadığı, varsa tarihi konusunda net değildir.
Modern tarihçiler arasında da görüş birliği yoktur.[22] Antlaşmanın varlığını kabul edenler olduğu gibi kabul etmeyenler de vardır. Holland, Atina ile Pers İmparatorluğu arasında uzlaşmaya varan bir sonuç elde edildiğini, ancak bunun gerçek bir antlaşma olmadığını savunmaktadır.[231] Bir görüşe göre, Kallisthenes'in Eurymedon Muharebesi'nden sonra bir antlaşma yapıldığını reddetmesi, başkaca bir antlaşmanın yapılmamış olduğunu gerektirmez. dahası, yine bir Grek tarihçi olan Theopompus, gerçekte bir görüşmenin Pers Sarayı ile MÖ 423'de yapıldığını öne sürmektedir.[22] Bu görüşler doğru ise bir antlaşmanın varlığının kabul edilmesi önünde büyük bir engel ortadan kalkacaktır. Antlaşmanın varlığı konusunda bir başka argüman ise Atina kuvvetlerinin Kıbrıs'tan MÖ 449 yılındaki ani çekilmesidir. Bu durum, bir barış antlaşmasının yapılmış olması ya da olasılığının doğması ile açıklanabilir.[232] Bütün bu tartışmalar bir yana, Diodorus antlaşmanın koşullarını ayrıntılı olarak vermiştir. Antlaşmanın ayrıntıların veren diğer antik kaynaklar bu çerçevede tutarlıdır.[22][227][228]
- Asya'daki tüm Grek kentleri kendi yasaları çerçevesinde yaşar ve otonomdurlar.
- Pers Satrapları ve orduları, Isokrates'e göre Kızılırmak'ın batısına geçmeyeceklerdir. Kallisthenes'e göre ise Ege Denizi'ne atla bir günlük, ya da Ephorus ve Diodorus'a göre yaya olarak üç günlük yoldan fazla yaklaşmayacaklardır.
- Hiçbir Pers savaş gemisi Faselis'den batıya ve günümüz İstanbul Boğazı'nın kuzey tarafından batıya yelken açmayacaktır.
- Bu kurallara uyulduğu sürece Atina da Pers hakimiyetindeki topraklarına karşı askeri bir harekatta bulunmayacaktır.
Sonuçları ve daha sonraki çatışmalar
Pers İmparatorluğu ile girişilen bu savaşın sonlarına doğru Attik Delos Birliği, Atina İmparatorluğu'na dönüşme yoluna iyiden iyiye girmiştir.[231] Savaşın sona ermesine karşın Atina'nın müttefiklerinin, hem parasal hem de gemi yönünden Atina'yı destekleme yükümlülükleri devam ettirilmiştir.[233] Yunanistan'da iki güç odağı Atina ve Sparta arasındaki Birinci Peloponez Savaşı, MÖ 460 – 445 yılları arasında sürmüş, nihayetinde otuz yıllık bir antlaşmayla ateşkes sağlanmıştı.[234] Ancak bu ateşkes, Atina ile Sparta arasındaki çekişmeyi sona erdirmemiş, sadece 14 yıl sonra bu iki güç, Peloponez Savaşı'nda yeniden çatışmaya girmiştir.[235] Bu yıkıcı savaş 27 yıl sürmüş, sonuçta Atina gücünün tümüyle kırılmasına yol açmıştır. Atina İmparatorluğu parçalanmış ve Yunanistan'da artık Sparta hegemonyası oluşmuştur.[236] Ancak bu savaşlar sadece Atina'yı değil tüm Yunanistan kent devletlerini önemli ölçüde zayıflatmıştır.[237]
Grekler karşısında defalarca yenilgiye uğrayan ve iç isyanlarla savaş kapasitesi zayıflatılan Pers İmparatorluğu, MÖ 449'dan itibaren I. Artakserkes ve ardılları tarafından böl ve yönet stratejisini benimsemiştir.[237] Greklerle açık bir çatışmadan kaçınılarak, bunun yerine Sparta'ya karşı Atina'yı kullanma yönünde bir siyaset izlendi. Bu amaç için politikacılara başvuruldu. Bu şekilde kendi aralarındaki sürtüşmelere dalan Grek dünyasının dikkati Pers İmparatorluğu'ndan uzaklaştırıldı.[237] Grek dünyasıyla Pers İmparatorluğu arasında MÖ 396 yılına kadar bir çatışma gerçekleşmedi. Sparta Kralı II. Agesilaus MÖ 396 yılında başlattığı bir seferle Önasya'da geniş bir istila hareketine girişti.[226]
Attik Delos Birliği Savaşları Grek dünyası ile Pers İmparatorluğu arasındaki güç dengesini Yunanistan lehine değiştirmişti. Bununla birlikte Yunanistan'da taraflar arasında sonraki yarım yüzyıl boyunca süren iç çekişmeler yıpratıcıydı. Bu çatışmalarla Pers İmparatorluğu'nun güç dengesindeki konumunu önemli ölçüde düzeltilmiş oldu. Pers İmparatorluğu'nun MÖ 411'de Peloponez Savaşı'na katılması, Sparta ile karşılıklı bir savunma işbirliğiyle şekillendi. Böylece deniz güçlerini Atina'ya karşı harekete geçirmesiyle, İyonya'da Pers kontrolüne zemin oluşturdu.[238] Pers prensi Kiros, MÖ 404'de tahtı ele geçime girişimi için Yunanistan'dan 13 bin paralı asker toplamıştır. Grek askerler –ki, 700 - 800 kadar Spartalı asker de vardı- antlaşmanın şartları gereği savaşa katıldıklarını düşünüyorlardı ve ordunun gerçek amacından habersizdiler.[239] Ancak Kiros'un bu girişimi başarısız oldu. Fakat bu arada İyon kent devletleri yeniden ayaklanmışlardı. Pers İmparatorluğu bunun üzerine dikkatini tekrar Önasya'ya çevirmiştir. Teslim olmayı kabul etmeyen İyon kent devletleri Sparta'dan yardım istediler. Sparta bu isteğe MÖ 396 - 395 yıllarında karşılık vermiştir.[240] Ancak Atina Pers İmparatorluğu yanında yer alınca Yunanistan'da yeniden Korint Savaşı olarak bilinen geniş çaplı bir savaşa yol açıldı. Savaşın sonuna doğru MÖ 387'de Sparta, durumunu desteklemek için Pers İmparatorluğu'ndan yardım istemek durumda kalmıştır. "Kral Barışı" olarak anılacak bir antlaşma savaşın sonunu getirecekti. II. Artakserkes, Sparta'dan Önasya'daki kentleri geri istedi ve bu isteğini elde etti.[241] Bu küçük düşürücü antlaşma, önceki yüzyıldaki tüm Grek kazanımlarını silip götürmüştür. Sparta, Yunanistan üzerindeki hegemonyası uğruna Önasya'daki Grek varlığını feda etmişti.[242] Grek dünyasıyla Akamenid İmparatorluğu arasındaki nihai hesaplaşma, bundan 53 yıl sonra Büyük İskender'in Asya Seferi'ne çıkmasıyla başlamış, Akamenid İmparatorluğu yıkılarak hem Grek dünyasında, hem de Asya içlerinde Helenistik Dönem başlamıştır.,
Notlar
- ↑ John Van Antwerp Fine, (The ancient Greeks: a critical history) Tom Holland (Persian Fire: The First World Empire and the Battle for the West)
Kaynakça
- ↑ Encyclopaedia Britannica: Greco-Persian Wars
- ↑ Victor Ehrenberg, Sh.: 99 – 100
- ↑ Herodot 6, 44-45
- ↑ Herodot 7.33, 34
- 1 2 Suna Doğaner, Sh.: 25
- 1 2 3 4 5 6 languages.siu.edu
- ↑ Cicero, On the Laws I, 5
- 1 2 Holland, Sh.: xvi - xvii.
- ↑ Tukididis, 1.22
- 1 2 Finley, Sh.: 15.
- ↑ Holland, Sh.: xxiv.
- 1 2 Holland, Sh.: 377
- ↑ Fehling, Sh.: 1 - 277.
- ↑ Finley, Sh.: 16.
- ↑ Kagan, Sh.: 77.
- ↑ Sealey, Sh.: 264.
- ↑ Fine, Sh.: 336.
- ↑ Finley, Sh.: 29 - 30.
- 1 2 Sealey, Sh.: 248.
- ↑ Fine, Sh.: 343
- ↑ Tukididis, 1.137 (Themistokles'le ilgili ayrıntılar )
- 1 2 3 4 5 6 Fine, Sh.: 360.
- ↑ Green, Greek History 480 - 431 BC, Sh.: 1 - 13.
- ↑ Roebuck, Sh.: 2
- ↑ Traver, Sh.: 115 - 116.
- ↑ Tukididis, 1.12
- ↑ Osborne, Sh.: 35 - 37
- ↑ Snodgrass, Sh.: 373 - 376
- ↑ Thomas & Contant, Sh.: 72 - 73
- 1 2 3 4 5 Suna Doğaner, Anadolu'nun 200 Yıllık İşgali Dönemi Sh.: 19
- ↑ Herodot, 1.142
- ↑ Herodot, 1.144
- ↑ Herodot, 1.149
- ↑ Herodot, 1.145
- 1 2 Teos
- ↑ Hall, Sh.: 68
- ↑ Herodot, 1.143.3
- ↑ Herodot, 1.148
- ↑ Vanessa B. Gorman, Miletos, the ornament of Ionia: history of the city to 400 BCE(University of Michigan Press) 2001 – Sh.: 123
- ↑ Herodot, 1.174
- 1 2 Holland, Sh.: 9 - 12.
- ↑ Bernard Lewis, Ortadoğu Sh.: 30
- ↑ Herodot, 1.53.3
- ↑ Holland, Sh.: 13 - 14.
- ↑ Herodot, 1.141.3
- ↑ Herodot, 1.141.1
- ↑ Herodot, 1.141.4
- ↑ Herodot, 1.161.1
- ↑ Herodot, 1.162.1-2
- ↑ Herodot, 1.169.1-2
- 1 2 3 4 5 Holland, Sh.: 147 - 151.
- 1 2 Fine, The Ancient Greeks: A Critical History Sh.: 269 - 277.]
- 1 2 Holland, Sh.: 155 - 157.
- 1 2 Edward J. Siegfried, Analytical Study of Battle Strategies Used at Matathon (490 BCE) Sh.: 1
- ↑ Chaliand, Gérard, Nomadic empires: from Mongolia to the Danube ISBN 978-0-7658-0204-0
- 1 2 Suna Doğaner, Sh.: 20
- ↑ Herodot, 7.8C.1
- ↑ Suna Doğaner, Sh.: 21
- 1 2 3 Darius: the list of satrapies
- ↑ Robin Waterfield, Carolyn Dewald, The histories Herodot (1998), Sh.: 593.
- 1 2 3 4 5 Lazenby, Sh.: 23 - 29
- 1 2 3 4 5 Lazenby, Sh.: 256
- ↑ The Early Achaemenid Persian Army
- ↑ Holland, Sh.: 196
- ↑ Farrokh, Sh.: 76
- ↑ Lazenby, Sh.: 232
- ↑ Holland, Sh.: 69 - 72
- ↑ Holland, Sh.: 217
- ↑ Lazenby, Sh.: 227–228
- 1 2 3 4 B. Strauss, Sh.: xvii
- 1 2 Belkan Ağar, Sh.: 2
- 1 2 B. Strauss, Sh.: xviii
- ↑ B. Strauss, Sh.: xix
- 1 2 3 4 Lazenby, Sh.: 34–37
- ↑ Holland, Sh.: 320–326
- ↑ Herodot, 7.61 - 80
- ↑ Belkan Ağar, Sh.: 28
- ↑ Belkan Ağar, Sh.: 27-28
- 1 2 Belkan Ağar, Sh.: 29
- ↑ Herodot, 7.89.1
- ↑ Herodot, 7.89.1 - 3
- 1 2 Holland, Sh.: 153 - 154.
- ↑ Herodot, 5.31.1
- ↑ Herodot, 5.34.1-4
- ↑ Herodot, 5.101.1
- ↑ Herodot, 5.102.3
- ↑ Herodot, 5.116
- ↑ Herodot, 5.117
- ↑ Herodot, 5.121
- ↑ Boardman et al, Sh.: 481 - 490.
- ↑ Herodot, 6.6.1
- ↑ Herodot, 6.14.2
- ↑ Herodot, 6.19.3
- ↑ Herodot, 5.25.2
- ↑ Herodot, 6.31.1 - 2
- ↑ Herodot, 6.32
- 1 2 3 Holland, Sh.: 175 - 177.
- 1 2 Holland, Sh.: 177 - 178.
- ↑ Herodot, 6.43.1 Herodot, 5.99.1
- ↑ Holland, Sh.: 153.
- ↑ Herodot, 6.44.1
- ↑ Herodot, 5.45.1
- ↑ Herodot, 5.45.2
- ↑ Herodot, 6.48.1 - 2
- ↑ Herodot, 6.48.1
- ↑ Holland, Sh.: 178–179
- 1 2 Holland, Sh.: 181 - 183.
- ↑ Lind. Chron. D 1-59 in Higbie (2003)
- 1 2 Holland, Sh.: 183 - 186
- ↑ Herodot, 6.96
- ↑ Herodot, 6.100.1 - 3
- 1 2 Herodot, 6.101.2
- 1 2 Herodot, 6.101.3
- ↑ Edward Shepherd Creasy Fifteen Decesive Battles of the World From Marathon to Waterloo
- ↑ Lazenby, Sh.: 59 - 62.
- 1 2 Holland, Sh.: 195 - 197.
- ↑ Herodot, 6.117.1
- 1 2 Herodot, 6.116
- 1 2 3 Plutarch, Themistocles, 4
- 1 2 Holland, Sh.: 202 - 203.
- ↑ Herodot, 7.7
- ↑ Holland, Sh.: 206 - 208.
- 1 2 Holland, Sh.: 208 - 211.
- ↑ Herodot, 7.22 - 23
- ↑ Holland, Sh.: 213 - 214.
- ↑ Herodot, 7.150.3
- ↑ Herodot, 7.6.2
- ↑ Holland, Sh.: 225.
- ↑ Holland, Sh.: 263.
- ↑ Herodot, 7.61 - 80
- ↑ Herodot, 7.26.1
- 1 2 Herodot, 7.37.1
- ↑ de Souza, Sh.: 41.
- ↑ Köster (1934)
- ↑ Holland, Sh.: 320.
- 1 2 Lazenby, Sh.: 93 - 94.
- ↑ Green, Sh.: 61.
- ↑ Burn, Sh.: 331.
- 1 2 3 4 5 Holland, Sh.: 214 - 217.
- ↑ Holland, Sh.: 179–181
- ↑ Philip Smith, A History Of The World From The Earliest Records To The Present Time] Sh.: 383-384
- 1 2 3 4 5 Holland, Sh.: 219 - 222.
- 1 2 3 Fine, Sh.: 292
- ↑ The Greco-Persian Wars Historyworld
- ↑ Holland, Sh.: 217 - 219.
- ↑ Plutarch, Themistocles, 5
- ↑ Holland, Sh.: 223 - 224.
- ↑ Herodot, 7.239.2 - 4
- ↑ How & Wells, note to Herodot VII, 239
- ↑ Herodot, 7.32
- ↑ Herodot, 7.145.1 - 2
- ↑ Herodot, 7.148.1
- ↑ Holland, Sh.: 226.
- 1 2 Suna Doğaner, Sh.: 24
- ↑ Joseph Cummins, Why Some Wars Never End Sh.: 20
- ↑ Jack Cassin-Scott, The Greek and Persian Wars 500-323 BC Sh.: 10
- ↑ Herodot, 7.100.1
- ↑ Holland, Sh.: 248 - 249.
- ↑ Herodot, 7.173.3
- 1 2 Herodot, 7.173.4
- ↑ Herodot, 7.174.1
- ↑ Holland Sh.: 255 - 257.
- 1 2 Herodot, 8.40.1
- 1 2 3 Holland, Sh.: 257 - 259.
- ↑ Holland, Sh.: 262 - 264.
- ↑ J. Cummins, Sh.: 21
- ↑ Herodot, 7.210.1
- ↑ Holland, Sh.: 274.
- ↑ Herodot, 7.225.3
- ↑ Holland, Sh.: 255
- ↑ Lazenby, Sh.: 137–138
- ↑ Herodot, 8.21.2
- ↑ Holland, Sh.: 300.
- ↑ Holland, Sh.: 305 - 306
- 1 2 Holland, Sh.: 327 - 329.
- ↑ Holland, Sh.: 308 - 309
- ↑ Holland, Sh.: 303.
- ↑ Herodot, 8.63.1
- ↑ Holland, Sh.: 310 - 315
- ↑ Herodot, 8.89.2
- ↑ Holland, Sh.: 320 - 326.
- ↑ Herodot, 8.97.1
- ↑ Herodot, 8.100.5
- 1 2 Holland, Sh.: 333 - 335.
- 1 2 Holland, Sh.: 336 - 338.
- ↑ Herodot, 9.6
- ↑ Herodot, 9.7
- ↑ Herodot, 9.10.1
- ↑ Holland, -Sh.: 339.
- 1 2 3 Holland, Sh.: 342 - 349.
- ↑ Herodot, 9.59.1
- ↑ Herodot, 61, 62, 63
- ↑ Herodot, 9.63.2
- ↑ Herodot, 9.66.3
- ↑ Murat Arslan, Pausanias'ın Byzantion Hakimiyeti ve Komplo Teorisi Sh.: 52
- ↑ Herodot, 9.65
- ↑ Holland, Sh.: 350 - 355.
- ↑ Herodot, 9.101.1
- ↑ Holland, Sh.: 357 - 358.
- ↑ Dandamaev, Sh.: 223
- ↑ Lazenby, Sh.: 247.
- ↑ Herodot, 9.104.1
- ↑ Thucydides I, 89
- ↑ Herodot, 9.106.4
- ↑ Herodot, 9.114.1
- ↑ Herodot, 9.114.2
- 1 2 3 Holland, Sh.: 359 - 363
- ↑ Murat Arslan – Nihal Tümer Önen, Akdeniz Korsan Yuvaları sh.: 190
- ↑ Herodot, 9.118.2
- ↑ Herodot, 9.120.4
- 1 2 3 Thucydides I, 94
- ↑ Sealey, Sh.: 242
- ↑ Fine, Sh.: 331.
- ↑ Fine, Sh.: 331
- ↑ D. Kagan, Sh.: 38
- 1 2 Tukididis, 1.95
- 1 2 3 Holland, Sh.: 362.
- 1 2 Thucydides I, 96
- ↑ Sealey, Sh.: 250.
- ↑ Plutarch, Cimon, 12
- 1 2 Plutarch, Cimon, 13
- ↑ Thucydides I, 104
- ↑ Thucydides I, 109
- ↑ Sealey, Sh.: 271 - 273.
- 1 2 Thucydides I, 112
- 1 2 Plutarch, Cimon, 19
- 1 2 Diodorus XII, 4
- 1 2 Sealey, Sh.: 280.
- ↑ Herodot VII, 151
- ↑ Kagan, Sh.: 84.
- 1 2 Holland, Sh.: 366.
- ↑ Fine, Sh.: 363.
- ↑ Sealey, Sh.: 282
- ↑ Kagan, Sh.: 128.
- ↑ Holland, Sh.: 371.
- ↑ Xenophon, Hellenica II, 2
- 1 2 3 Dandamaev, Sh.: 256.
- ↑ Rung, Sh.: 36.
- ↑ Xenophon, Hellenica III, 1
- ↑ Xenophon, Hellenica III, 2 - 4
- ↑ Xenophon, Hellenica V, I
- ↑ Dandamaev, Sh.: 294
Kaynaklar
Antik kaynaklar
- * Histories İngilizce
- * Herodotos, Tarih - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
- Tukididis History of the Peloponnesian War
- Xenophon, Anabasis, Hellenica
- Plutarkhos Parallel Lives, Themistokles, Aristides
- Diodorus Bibliotheca historica
- Cornelius Nepos, Lives of the Eminent Commanders
Günümüz kaynakları
- Suna Doğaner, Anadolu'nun 200 Yıllık İşgali Dönemi
- J. Boardman, J. B. Bury, S. A. Cook, F. A. Adcock, N. G. L. Hammond, M. P. Charlesworth, D. M. Lewis, N. H. Baynes, M. Ostwald – C. T. Seltman The Cambridge Ancient History, vol. 5. (1988) Cambridge University Press
- A. R. Burn, Persia and the Greeks The Cambridge History of Iran, Volume 2: The Median and Achaemenid Periods The Cambridge Ancient History vol. 5. Cambridge University Press
- M. A. Dandamaev, A political history of the Achaemenid empire
- Philip de Suaza, The Greek and Persian Wars, 499-386 BC (2003) Osprey Publishing
- John Van Antwerp Fine, The ancient Greeks: a critical history Harvard University Press (1983)
- Moses Finley, Thucydides – History of the Peloponnesian War (1972)
- Peter Green, Diodorus Siculus – Greek history 480–431 BC University of Texas Press
- Jonathon Hall, Hellenicity: between ethnicity and culture University of Chicago Press
- Carolyn Higbie, The Lindian Chronicle and the Greek Creation of their Pas. Oxford University Press
- Tom Holland, Persian Fire: The First World Empire and the Battle for the West Abacus
- Donald Kagan, The Outbreak of the Peloponnesian War Cornell University Press
- A. J. Köster, tudien zur Geschichte des Antikes Seewesens
- J. F. Lazenby, The Defence of Greece 490–479 BC Aris & Phillips Ltd.
- Robin Osborn, Greece in the making, 1200-479 BC Routledge
- R. Roebuck, Cornelius Nepos – Three Lives Bolchazy-Carducci Publishers
- Eduard Rung, Diplomacy in Graeco-Persian relations". - de Souza, P & France, J. War and peace in ancient and medieval history. University of California Press
- Raphael, Sealey, A history of the Greek city states, ca. 700-338 B.C. University of California Press
- Antony Snodgrass, The dark age of Greece: an archaeological survey of the eleventh to the eighth centuries BC. Routledge
- Carol G. Thomas, Craig Conant, Citadel to City-State: The Transformation of Greece, 1200-700 B.C.E. Indiana University Press
- Andrew Traver, From polis to empire, the ancient world, c. 800 B.C.-A.D. 500: a biographical dictionary Greenwood Publishing Group
|