Veysel Güney
Veysel Güney (d. 14 Şubat 1957, Davulku, Hakimhan, Malatya – ö. 10 Haziran 1981, Gaziantep), 12 Eylül Darbesinden sonra idam edilen Devrimci Yol'un İskenderun sorumlusudur.
Yakalanması
28 Aralık 1980 günü sabaha karşı 02.30'da, Gaziantep'te Alleben Mahallesi İncilipınar Sokak'ta bir eve ihbar sonucu polis ve askerler tarafından düzenlenen baskında Veysel Güney yaralı, arkadaşı Ali İhsan Özer ise ölü olarak ele geçirildi.[1][2] Yakalanmasının ardından Güney'in ilk ifadesini alan emekli savcı Mete Göktürk, Adaleti Gördünüz mü? adlı kitabında olayı şöyle anlatmaktadır:[3]
1980 yılı sonuydu. Gaziantep'in Kolejtepe mevkiinde bir apartmanın en üst katında yasa dışı örgüte mensup iki kişinin barındığı haber alındı. Güvenlik güçleri tarafından eve yapılan operasyonda, biraz aceleci davranılması nedeniyle çatışma çıkmıştı. Bir militan ölmüş, bir teğmen şehit düşmüştü. Çatışmanın yaşandığı apartmanın havalandırma boşluğundan kaçmaya çalışırken yakalanan ve görevlilerce feci şekilde dövülerek ağır şekilde yaralanan Veysel Güney'in hastanede ilk ifadesini ben aldım. Hazırlık soruşturmasını ben yaptım.
Yargı süreci ve idamı
Çatışmada ölen Teğmen Şahin Akkaya'nin faili olarak Adana Bölgesi Sıkıyönetim Komutanlığı 2 Numaralı Askerî Mahkemesi'nde yargılanan ve avukat tutmasına izin verilmeyen Güney, "kendisinin cezadan kurtulmasını temin maksadıyla adam öldürmek" suçundan Türk Ceza Kanunu'nun 450/9 maddesi uyarınca idama ve 6136 sayılı Kanun[4] uyarınca 10 yıl hapis ve 50 bin lira ağır para cezasına çarptırıldı.[1] Güney'in yargılanmasında görev alan emekli savcı Mete Göktürk, Adaleti Gördünüz mü? adlı kitabında şöyle yazmaktadır:[3]
Çatışmada, Güney'in silah kullandığına ilişkin bir kanıt elde edememiştik. Benim ilk tespitlerimle mahkeme kararında varılan sonuç örtüşmüyordu. O günlerde yaşanan ortamın olağandışılığı da göz önüne alındığında, yargılamanın tarafsız ve adil yapılmamış olacağına ilişkin kuşku duyuyordum.
O dönemde aynı cezaevinde kalan Aydın Kışılı, Güney'in ağır işkenceye maruz kaldığına tanık olmuştur.[2] Temyiz sahfasında, verilen hüküm 21 Nisan 1981'de Askeri Yargıtay tarafından oybirliği ile onanmak suretiyle kesinleşti.[1] Ölüm cezasının yerine getirilmesine dair kanun, 8 Haziran 1981'de Orgeneral Kenan Evren başkanlığındaki Millî Güvenlik Konseyi tarafından oy birliği ile kabul edildi[1] ve Resmî Gazete'de yayınlandı.[5] Güney'in infazı 10 Haziran 1981 tarihinde saat 03:00’da Gaziantep E Tipi Cezaevi'nde gerçekleştirildi. İdam edildiğinde henüz 24 yaşındaydı. Aydın Kışılı, infaza tanık olan bir gardiyandan duyduklarını şöyle aktardı:[2]
Veysel infaz bahçesine getirildiğinde başı dimdikti. Üzerinde infaz kıyafeti yoktu. Sivil giysiler vardı. Kendisinden son isteği sorulduğunda, "Benim sizlerden bir isteğim olamaz!" dedi. Darağacına yürü denmesine fırsat bırakmadan, başını önüne eğmeden, en küçük bir tereddüt göstermeden yürüdü. Sehpaya çıktı. Cellat boynuna ipi geçirmeye hazırlandığında "Sehpaya kimse dokunmasın" diye uyardı. Ardından öyle bir bağırdı ki, yer-gök inledi. Ne dediğini anlayamadık bile. Slogan bitince cellata 'ipi boynuma geçir' dercesine baktı. Boğazına ilmek geçirildi. Cellat Veysel'in isteğine uyarak sehpadan uzaklaştı. Kanımız donmuş gibi, pür dikkat onu izliyorduk. Üzerine bastığı sehpaya ayağıyla vurdu, kendi infazını kendi gerçekleştirdi.
Güney'in idamından önce yanında olan emekli savcı Mete Göktürk, Adaleti Gördünüz mü? adlı kitabında şöyle yazmaktadır:[3]
Saat 02.00'de Veysel'in annesi babası ve erkek kardeşi geldi. Güvenlik açısından sakıncalı bulunduğu için, cemsenin içerisinde oturan Veysel'le birer dakika görüşmelerine izin verildi. Kucaklaşmalarına dahi izin verilmedi. Anne ve babası ağlıyordu. Kardeşinin, 'Sen inandığın bir dava uğruna ölüyorsun. Bunun için onur duymalısın. Korkmadan git ölüme' dediğini duydum. Kardeş Güney'in anında eli kelepçelendi ve sorgulanmak üzere götürüldü. Annesi ağlıyordu, 'Kulunuz köleniz olayım, bu oğlumu bari bana bağışlayın' diye yalvarıyor, kendini askerin ayaklarına atıyordu. Bu çırpınışlar ne Veysel'i, ne de kardeşini kurtaramadı.
Veysel'in son isteği, sigara içmek ve babasına mektup yazmaktı. Yazdı, ancak mektup, örgüt propagandası içerdiği gerekçesiyle babasına verilmeden mahkeme dosyasına kondu. Yarım kalmış sigara paketi ve çakmağını babasına vermemizi de istedi.
İdam sehpasına çıkarken Che Guevara'nın ünlü 'Ölüm hoş geldi, safa geldi' dizelerini bağıra bağıra okuyordu. O ölüme giderken yanında avukatı dahil hiç kimse yoktu. Ona yabancı olmayan tek şey kendi sesiydi. Ayağının altındaki sandalyeyi, slogan atarak kendisi itti.
Güney'in son mektubu, 25 yıl sonra ailesine iletildi.[6] "Ben kimseyi öldürmedim, suçsuzum" diye yazan Güney, mektubunu tek dörtlük bir şiir ile sonlandırdı:[7]
Mezarımı yol kenarına kazın
Üzerine devrim şehidi yazın
Başına yumruklu yıldız kazın
Gidiyorum ölümsüzlüğe hoşçakalın...
Mezarının akibeti
Cenazesi ailesine teslim edilmeyen Güney'in mezarının akıbeti bilinmemektedir. Konuyla ilgili Güney'in ailesinin ve bazı dernek ve vakıfların çabaları sonuçsuz kalmıştır. 2006'da Cumhuriyet Halk Partisi Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer, Güney'in mezar yerinin Adalet Bakanlığı tarafından bilinip bilinmediğine ve ailesine bildirilmesi için bakanlığın bir çalışma başlatıp başlatmadığına dair Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir soru yönergesi verdi.[8] Önergeyi cevaplayan Adalet Bakanı Cemil Çiçek, idam sonrasında Güney'in cesedinin Gaziantep Belediye görevlilerine teslim edildiğini ve ailesinin girişimleri sonucunda, asılarak idam edildikten sonra "hüviyeti meçhul" olarak defnedildiği tespit edilen bir cesedin 2006'da yapılan DNA testleri neticesinde Güney'e ait olmadığının belirlendiğini kaydetti.[9] İstanbul Milletvekili Ufuk Uras'in 2008'de verdiği soru önergesini[10] cevaplayan İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Güney'in cesedini teslim aldığı kaydedilen Yüzbaşı Burhan Erdem'in 1997'de emekliye ayrıldığını ve yönergede cevaplandırılması istenen diğer hususlara ilişkin Jandarma Genel Komutanlığı'nda herhangi bir bilgi veya belge bulunmadığını belirtti.[11] 2012'de Cumhuriyet Halk Partisi Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 29 milletvekili, Veysel Güney'in mezar yerinin bulunması amacıyla bir meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge verdi.[12]
Kaynakça
- 1 2 3 4 Milli Güvenlik Konseyi Tutanakları. TBMM. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
- 1 2 3 Veysel Güney. Devrimci Yol. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
- 1 2 3 "Silah kullandığına dair bir delil yoktu". Milliyet. 26 Haziran 2006. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
- ↑ Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun
- ↑ Veysel Güney Hakkındaki Ölüm Cezasının Yerine Getirilmesine Dair Kanun. TBMM. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
- ↑ Veysel'in son mektubu 25 yıl sonra yerine ulaştı. Radikal. 31 Temmuz 2006. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
- ↑ 12 Eylül'den son mektuplar. NTVMSNBC. 12 Eylül 2009. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
- ↑ Mesut Değer'in soru önergesi. TBMM. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
- ↑ Cemil Çiçek'in soru önergesine yanıtı. TBMM. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
- ↑ Ufuk Uras'ın soru önergesi. TBMM. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
- ↑ Beşir Atalay'ın soru önergesine yanıtı
- ↑ CHP meclis araştırması talebi. TBMM. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
Dış bağlantılar
|