Osmanlı İmparatorluğu'nun dış ilişkileri

Osmanlı İmparatorluğu'nun dış ilişkileri, ya da diplomasisi, Osmanlı Devleti'nin diğer devletlerle olan ilişkilerini ifade eder. Osmanlı'nın uluslararası ilişkileri kuruluşundan itibaren yoğun bir çaba gerektirmiştir. Türk egemenlik sahasının bir uç beyliği olarak yabancı unsurlarla sürekli irtibat halindedir. Klasik dönemde üç kıtaya yayılmış bir devlet olarak dış ilişkilerinde gelişme gösterme mecburiyeti görülmüştür.[1]

Yükseliş

1. Süleyman, yabancı elçiyi kabul ederken, Süleymanname- Matrakçı Nasuh
Osmanlı'nın İsveç elçisi Mustafa Ağa, yaklaşık 1727-1732, ressam: George Engelhardt Schroeder

Osmanlı'nın beylik dönemlerinde diplomasi kurumsal bir hal almamıştır. Uzmanlaşmış birimler yoktur. Diplomatik görevleri nişancı yürütmektedir. 1453'te İstanbul'un fethi ile bütün Akdeniz havzası ile düzenli diplomatik ilişkilerin başladığı söylenebilir. J.C. Hurewitz, İstanbul’un fethedildiği ve akabinde ikamet elçilerinin kabul edildiği 1453’den, imparatorluğun yıkıldığı 1923’e kadar süren dönemdeki diplomasiyi dört dönemde inceler.

  1. 1453’den 1699’a, Karlofça Antlaşması’nın imzalanmasına kadar süren dönem.
  2. 1699’dan 1793’e, ilk ikamet elçiliğinin açıldığı ve böylece sürekli diplomasiye geçilmesine kadar süren dönem.
  3. 1793’den 1821’e, ikamet elçiliklerinin çalışmalarına ara vermesine kadar süren dönem.
  4. İkamet elçiliklerinin yeniden açıldığı 19. yüzyıl ortalarından, 1923'te cumhuriyetin ilanına kadar süren dönem.

İlk dönemlerde kurucu Osman Bey, Bizans İmparatorluğu aleyhine genişlemeyi sürdürürken, Bizans tekfurları arasındaki güç mücadelelerinden yararlanmayı başarmıştır.[2] Kimi zaman Osmanlı Sultanları Bizans imparatorları ile benzer ittifaklar yapmış, özellikle Balkanlar’da Sırp, Bulgar ve yerel Rum despotlarıyla savaşlarında askeri destek sağlamışlardır. Böylece yeni topraklar kazanmışlardır.

İlk yüz elli yılda çok hızlı biçimde genişleyen devlet, 1450'lerde imparatorluk haline gelmişti. Bu zamana dek nişancı uluslararası ilişkilerde görevliyken, daha sonraki yüzyıl içinde reisülküttap öne çıkmıştır. Reisülküttap’ın diplomasinin yürütülmesiyle ilgili: diğer ülkelere gönderilecek namelerin hazırlanması, alınan namelerin tercüme ettirilmesi, Osmanlı ülkesine gelen yabancı elçilerle ilgili izin belgelerinin hazırlanması, bu elçilerin yol ve konaklamalarıyla ilgili düzenlemeler yapılması, ahidnamelerin saklanması, gerekli durumlarda ahitnamelerle ilgili bilgi verilmesi gibi görevleri vardı. 18. yüzyılda reisülküttap’a bağlı olarak çalışan Divan-ı Hümayun kalemlerinden: Beylikçi, Mektubi, Amedi kalemleri ile Divan-ı Hümayun Tercümanlığı yardımcı görevliler olarak sayılabilir.

Osmanlı'da ilk kalıcı elçilik 18 Nisan 1453 Osmanlı-Venedik Antlaşması’yla kurulması kararlaştırılan ve aynı yıl faaliyete geçen Venedik Elçiliği’dir.[3] Daha sonra 1535’de Fransa, 1583’de İngiltere ve 1612’de Hollanda ikamet elçilikleri açılmıştır. 16. yüzyılda diğer tüm devletlere karşı baskın olan Osmanlı, 17. yüzyılda itibaren daha anlayışlı bir diplomasi yürütmüştür. Zitvatorok Antlaşması(1606)’nda ilişkileri daha eşitlikçi bir temelde yürütmeyi kabul ettikleri ortaya çıkmıştır. Vasvar Antlaşması(1664), Osmanlıların Batılı diplomatik teamülleri gün geçtikçe daha çok benimsediğini göstermesi açısından da önemlidir.

Duraklama ve Gerileme

Sultan 3. Ahmet Hollanda elçisi Cornelis Calkoen'i Topkapı Sarayı'nda kabul ederken, 1727. Eser: Jean Baptiste Vanmour, 1727.

1699'daki Karlofça Antlaşması'na kadar Osmanlı Devleti uluslar arası ilişkilerinde hakim taraftı. Koşullar buyuruyor, antlaşmaların hamisi oluyordu. Bir lütuf olarak imzalanan barış antlaşmaları ahitname türündeydi. Bu ahitnameler, İslam'ın verdiği diğer dinden olanları cezalandırma yetkisini "aman" vermek tarzında geçici olarak durdurulması idi. 17. yüzyıldan sonra gaza ve fetih ülküsü terk edilmek ve mevcut toprakları korumak durumunda kalınmıştır. Köprülü ailesine mensup sadrazamlar, başarılı icraatlarıyla iç sorunların belli oranda üstesinden gelinmesini, dışarıda ise prestij ve gücün göreli olarak artması dönemidir.

Karlofça Antlaşması’ndan sonra dış politikada daha barışçıl bir tutum edinilmiştir. 18. yüzyılda Avrupalı güçler ile 1718–1736, 1739–1768, 1774–1787 ve 1792–1798 tarihleri arasında uzun süreli barış dönemleri görülmüştür. 28 Mehmet Çelebi, batıya “alıcı gözle bakan” ilk Osmanlı elçisidir. 18. yüzyılın sonunda bir gaza devleti olmaktan çok, korumacı politikalara yönelinir. Artık Avrupa Osmanlı'ya tehdit olmaya başlamıştır. Ahmet Cevdet Paşa, Polonya’nın 1793’te işgal edilmesi haberi geldiğinde: “Bundan ibret alınarak gerekli düzenin yerine getirilmesine bir kat daha aşırı derecede yapışmak lazım geldiğininin” düşünüldüğünü belirtmektedir.[4]

Fransız Devrimi milliyetçiliği tetiklemiş ve imparatorluk içindeki milletleri hareketlendirmiştir. Millet bilinci uyanan halklar ayaklanmaya başlamıştır. Sırp ve Yunan ayaklanmaları bunun göstergesidir. Zaten dış politikada zor durumda olan devlet, bir de içeriden darbeler almaya başlamıştır. 18. yüzyılda Avrupa'da Osmanlı Devleti'ni bölüşme planları yapmaya başlanmıştır. Osmanlı Devleti artık korkulan bir tehditten çok "doğu sorunu" olarak anılmaktadır.[5]

18. Yüzyıl sonunda Londra, Paris, Berlin ve Viyana'da kalıcı elçilikler açıldı. II. Mahmut, 11 Mart 1836’da yayınladığı hatt-ı hümayunla Sadaret Kethüdalığı’nı Umur-u Mülkiyye (daha sonra Dâhiliye) Nezareti’ne, Reisülküttaplığı da Hariciye Nezareti’ne dönüştürdü. 1832’den beri Reisülküttaplık görevini yürüten Mehmet Akif Efendi, ilk Hariciye Nazırı olarak atandı.

Batı Etkisi ve Denge Politikası

Dolmabahçe Sarayı'ndaki Süfera Salonu-(Elçi Kabul Odası)- Selamlık

Ayrıca bakınız

Kaynakça

    • Osmanlı İmparatorluğu'nda Sürekli Diplomasi'ye Geçiş Süreci, doktora tezi, Gökhan Erdem, Ankara Üniversitesi, 2008 s.1-10
  1. Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600 ), Çev:Ruşen Sezer, İstanbul, YKY, 2004
  2. Mahmut Şakiroğlu, Venedik Cumhuriyeti’nin İstanbul’daki Temsilcileri: Balyoslar, Çalışmaları ve Etkinlikleri ”, Tarih ve Toplum , S. 59., (Kasım 1988), s. 46.
  3. Ahmet Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet , C. III., Dündar Günay, İstanbul, Üçdal Neşriyat, 1993, s. 1478.
  4. Mathew Smith Anderson, Doğu Sorunu 1774–1923: Uluslararası İlişkiler Üzerine Bir İnceleme , Çev: İdil Eser, istanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2001

İleri Okuma

Dış Bağlantılar

This article is issued from Vikipedi - version of the 3/8/2015. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.