Türkiye'de ölüm cezası
Ölüm cezası |
---|
Ülkelere göre ölüm cezasının kullanımı |
Halen kullanılan infaz yöntemleri |
|
Geçmişte kullanılan infaz yöntemleri |
|
İlgili konular |
Türkiye'de ölüm cezası, 1984'ten beri fiilen ve 2004'ten beri hukuken bulunmamaktadır. Ölüm cezası önce 2001'de savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışındaki suçlar için kaldırılmış, 3 Ağustos 2002'de "Savaş ve çok yakın savaş tehdidi hâllerinde işlenmiş suçlar hariç" şartı ile kaldırılmıştır. 7.5.2004 tarihli 5170 sayılı kanun ile anayasadan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmış, 14.7.2004 tarihli 5218 sayılı kanunla Türk Ceza Kanunu'ndan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmış, böylece ölüm cezası Türk Hukuku'ndan tamamen kaldırılmıştır.
Tarihçe
Türkiye’de 1920'de Meclisin kuruluşundan, 1984'te ölüm cezalarının fiilen kaldırılmasına kadar geçen 64 yıllık dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanan ve infazı gerçekleştirilen ölüm cezası kararı sayısı 712'dir. Bunlardan 15'i kadın hükümlüdür. Ancak bu rakama İstiklal Mahkemeleri'nin, Meclis’i devre dışı bırakarak aldığı idam kararları dahil değildir. Meclise gelmeden İstiklal Mahkemeleri tarafından verilen 1500 - 2000 civarında idam kararı bulunduğu tahmin edilmektedir.
Prosedüre göre mahkemeler tarafından verilen idam kararları Yargıtay’da onaylandıktan sonra Meclis’e gönderiliyordu. Meclis’in de idam kararını onaylaması halinde ölüm cezaları infaz ediliyordu. İnfaz kurallarına göre ölüm cezası hükümlünün mensup olduğu din ve mezhebin hususi günlerinde yerine getirilmiyor, hamile kadınlar doğum yapana kadar, akıl hastalığı tespit edilenler akli dengesi düzelene kadar idam edilmiyordu. 18 yaşından küçükler ve 65 yaşından büyükler hakkındaki ölüm cezası infaz edilmiyordu.
İnfazlar 1965 yılına kadar gündüzleri ve halkın izleyebilmesi için alenen ve belirli noktalarda İstanbul’da Sultanahmet Meydanı’nda, Ankara’da Samanpazarı’nda gerçekleştiriliyordu. 1965 yılında İnfaz Kanunu’nda yapılan düzenlemeden sonraki infazlar cezaevi avlularında, güneş doğmadan önce, gizli olarak yapılmıştır. Askeriyeye bağlı bir kişinin askeri suçtan dolayı aldığı ölüm cezası kurşuna dizilerek infaz edilirdi.Örneğin; Şeyh Said İsyanı ile bağlantıları olan Albay Cibranlı Halit, Molla Abdurrahman, Yusuf Ziya Bey, Teğmen Ali Rıza Bey, Faik Bey kurşuna dizilerek idam edildi.
Türkiye'de, cezası infaz edilen son idam mahkûmu, 25 Ekim 1984'te infaz edilen Hıdır Arslan'dır. Ekim 1984'ten itibaren mahkemeler tarafından verilen ölüm cezaları Meclis’te onaylanmadığı için infaz edilmemiş, 1991 yılında çıkarılan bir afla 500 civarında ölüm cezası dosyası, 10 yıl ağır hapse dönüştürülmüş ve 2002'deki yasayla da fiilen uygulanmamış olan tüm idam kararları, ömür boyu hapse dönüştürülmüştür. Bunlar arasında, Abdullah Öcalan'ın 29 Haziran 1999'da çarptırıldığı, 25 Kasım 1999'da Yargıtay tarafından onanan ölüm cezası da vardır.
1920–1961 yılları arasında 11’i İstiklal Mahkemeleri tarafından olmak üzere toplam 16 milletvekili idam edilmiştir.
Hukuki prosedür
Sivil
Bir kişinin ölüm cezası ile cezalandırılabilmesi için öncelikle karşılığında ölüm cezası öngörülen bir suçtan dolayı hüküm giymesi gerekiyordu. Daha sonraki aşama cezanın temyiz merciince onaylanması, ardından TBMM'nin cezanın infazını uygun bulması ve Cumhurbaşkanınca onaylanıp Resmi Gazete'de yayınlanmasıydı. Bu aşamalardan sonra ise cezanın infazı sürecine geçiliyordu.
Uygulamada ölüm cezasını içeren hüküm onanarak kesinleştikten sonra dosya Yargıtay Başkanlığı'nca Adalet Bakanlığına gönderiliyordu. Adalet Bakanlığı hükümlü hakkında ölüm cezasının yerine getirilmesine dair bir kanun tasarısı hazırladıktan sonra söz konusu tasarı Bakanlar Kurulu teklifi olarak Meclis Başkanlığı'na intikal ediyor ve Meclis Başkanı dosyayı Adalet Komisyonuna gönderiyordu. Komisyon tarafından incelenen ve geçen tasarı, Meclis Genel Kurulu'na sevk edildikten sonra eğer Meclis ölüm cezasının yerine getirilmemesine karar verirse hükümlü hakkında yararlanma durumu doğuyordu. Eğer ölüm cezasının yerine getirilmesi kabul edilmişse ilanından sonra durum hükümlünün bulunduğu cezaevi nezdindeki Cumhuriyet Savcılığı'na bildiriliyordu. Ölüm cezasının ilamı da diğer mahkumiyet ilamlarında olduğu gibi ilamat defterine kaydediliyordu. Daha sonra Cumhuriyet savcısı hükmün infazında tereddüt, tavzihi gerektiren bir husus veya hükümlü yararına kanun yollarına başvurulmasını gerekli kılan hukuki noksanlık bulunup bulunmadığını araştırıyordu. Eğer böyle bir durum varsa ilam, mahkemesine iade ediliyordu. Böyle bir durum bulunmadığı takdirde infazla ilgili hususlar inceleniyor ve varsa eksikler gideriliyordu.[1]
765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda ölüm cezası öngörülmüş suçlar [2]
Madde | Suç | Not |
---|---|---|
125 | Devletin ülkesi ve egemenliğine karşı cürümler | |
126 | Vatandaşın devlete karşı harbe katılması | |
127 | Yabancı devletin Türkiye aleyhine harp açmasını tahrik | 23.06.1936 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 3038 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür. |
128 | Asker toplama ve hasmane hareketlerde bulunma | A |
129 | ||
131 | Askeri tesisleri tahrip | 23.06.1936 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 3038 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür. |
132 | Devletin emniyetine ilişkin evrakı tahrip | 23.06.1936 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 3038 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B |
133 | Devlet güvenliğine karşı casusluk | 23.06.1936 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 3038 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür. |
135 | B | |
136 | Devletin güvenliğine ilişkin bilgiyi açıklama | 23.06.1936 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 3038 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür. |
137 | ||
138 | Devletin güvenliği için gizli kalması gereken keşif, ihtira ve yenilikleri açıklamak | 23.06.1936 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 3038 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B |
140 | B | |
141 | Devlet düzenini sınıf esasına dayandırmak amacıyla örgütlenme | 11.12.1951 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 5844 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B |
146 | Anayasaya karşı işlenen suçlar | |
147 | ||
149 | ||
152 | B | |
156 | Cumhurbaşkanı'na suikast | |
217 | B | |
285 | B | |
286 | Yalan tanıklık | B |
290 | Gerçeğe aykırı bilirkişilik | |
403 | Uyuşturucu ticareti | 15.07.1953 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 6123 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B |
406 | Uyuşturucu ticareti | 15.07.1953 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 6123 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B |
407 | Uyuşturucu ticareti | 15.07.1953 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 6123 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B |
418 | Mevsuf ırza geçmeler | 15.07.1953 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 6123 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B |
439 | Mevsuf kız kaçırmalar | 15.07.1953 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 6123 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B |
499 | Adam kaldırma | 03.10.1971 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 1490 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B |
450 | Adam öldürme | |
- A.↑ - 23.06.1936 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 3038 sayılı "Türk Ceza Kanununun bazı maddelerini değiştiren kanun" ile ağır hapis cezasına çevrilmiştir.
- B.↑ - 29.11.1990 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 3679 sayılı "765 Sayılı Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun" ile ağır hapis cezasına çevrilmiştir.
- 21.07.2004 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 5218 sayılı "Ölüm Cezasının Kaldırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun" ile tüm suçlar için ölüm cezası kaldırılmıştır.
Cezanın infazı
Türkiye'de ölüm cezası Türk Ceza Kanunu'nun 15 Temmuz 1953 yılında Resmi Gazete'de yayımlanan 6123 sayılı "Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ile değiştirilen 12. maddesine göre asarak infaz ediliyordu.[3]
Hükümlünün cezasının infazında mahkeme heyetinden bir kişi, cumhuriyet savcısı, doktor, zabıt katibi ve hapishaneler idaresi memurlarından bir kişi hazır olarak şekilde hükmün okunması suretiyle infaz olunuyordu. Hükümlünün mensup olduğu dinin bir ruhani görevlisi, avukatı, infazın gecikmemesi güvenlik ve düzenlik yönünden bir sakınca bulunmaması koşulu ile aile fertlerinden biri, hükümlü yabancı uyruklu ise konsolosu infaz yerinde bulunabiliyordu. Bu kişiler dışında, gardiyan, jandarma ve polis de infaz yerinde bulunabilirdi.
Hükümlü, anne veya babasını öldürmek suçundan hüküm giymiş ise infazın gerçekleştirileceği yalınayak, başı açık ve siyah gömlek giydirilerek götürülüyor ve hüküm bu şekilde infaz ediliyordu.
Kanuna göre ölüm cezasına çarptırılan kişinin mensup olduğu din ve mezhebin özel günlerinde cezanın infaz edilmesi yasaktı. Hamile kadınlar açısından doğum gerçekleşmedikçe, akıl hastalığından muzdarip olanlar ise iyileşmedikçe cezanın infazı gerçekleştirilemiyordu.
Ceza İnfaz Tüzüğü'ne göre infazdan önce hükümlü, soyutlandığı yerden alınarak bir hücreye konuluyor ve infaza buradan götürülüyordu. İnfaz kapalı cezaevinde özel bir bölümde, diğer hükümlülerin göremeyecekleri bir yerde ve güneş doğmadan gerçekleştiriliyordu. Hükümlüler birden fazla ise infaz ayrı ayrı ve birbirlerini göremeyecekleri şekilde yapılıyordu.
İnfaz öncesinde hüküm usulen mahkeme heyetinin seçip gönderdiği hakim tarafından okunuyordu. Ayrıca teamül olarak mahkeme üyesi veya din adamı tarafından veya ayrı ayrı hükümlünün son sözü soruluyordu.
Cezanın infazından sonra doktor tarafından hükümlünün ölmüş olduğu tespit ediliyor ve infaz yerinde hazır bulunanlar bir tutanak düzenleyerek imzalıyorlardı. İnfazdan sonra hükmün özeti; hükmün verildiği yerde, cürümün işlendiği yerde, hükümlünün en son ikamet ettiği mahallenin uygun yerlerine asılarak ilan ediliyordu. Cenaze, merasim yapılmadan mirasçılara teslim ediliyor, eğer mirasçı bulunmuyor veya kabul etmiyorsa belediye tarafından gömülme işlemi tamamlanıyordu.
Ölünün kişisel eşyaları mirasçılarına, yabancı uyruklu ise bağlı bulunduğu devletin konsolosluğuna, bunlar yoksa yerel sulh hakimine teslim ediliyordu.
Askeri
Mareşalden asteğmene kadar subaylar, astsubaylar, Millî Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personel, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile askerî öğrenciler olarak tanımlanan askeri şahısların işlediği askeri suçlarda Askeri Ceza Kanunu uygulanır.
Cezanın infazı
Askeri şahıs askeri bir suçtan dolayı ölüm cezasına çarptırılmışsa Askeri Ceza Kanunu'nun 20. maddesi gereğince kurşuna dizilerek cezanın infazı gerçekleştirilir. Eğer işlenen suç askeri değilse bu durumda Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre cezanın infazı gerçekleştirilir.
Askeri Mahkemeler'in Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 245. maddesine göre hükümlü, infaz yerine silahlı bir takımın muhafazasında ve üzerinde hiçbir askeri işaret bulunmayarak getiriliyordu. İnfaz yerinde mahkumiyet ilamı ile infaz lüzumunu gösteren işaret kendisine yüksek sesle okunduktan sonra hükümlünün gözleri bağlanıyor, bu sırada hükümlünün bağlı bulunduğu birliğin veya hükümlü başka bir birlikte ise orada mevcut başka bir birliğin çeşitli bölüklerine mensup en kıdemli erlerinden seçilmiş bir manga, görevlendirilecek bir subayın el işareti üzerine hükümlüye ateş ediyordu.
Hükümlü sivil olup da ölüm cezası asılmak suretiyle infaz edilecekse askeri savcı hükümlüyü dosyası ile birlikte Cumhuriyet savcısına gönderiyordu.
Hükmün infazı için TBMM'nin onayı şart olsa da savaş zamanı halinde Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanı hükmü onaylamaya yetkiliydi. Bu durumda TBMM kararı olmaksızın ölüm cezasının infazı gerçekleştirilebiliyordu.
Başlıca idamlar
1923–1960 döneminde idamlar
- Şeyh Said İsyanı sonrasında Diyarbakır'daki Şark İstiklal Mahkemesi kısa süren bir yargılamadan sonra Şeyh Said ve 47 ayaklanma yöneticisi hakkında 28 Haziran 1925 günü ölüm cezası vermiş ve cezaları ertesi gün infaz ediliştir.
- Haziran 1926'da İzmir'de Mustafa Kemal'e karşı yapılması tasarlanmış, tarihe İzmir Suikastı olarak geçen suikast girişimi ardından Ziya Hurşit ve arkadaşları İzmir İstiklal Mahkemesi'nde yargılandılar. 2'si gıyabında olmak üzere 15'i ölüm cezasına çarptırıldı. İnfazlar, 13 Temmuz'u 14 Temmuz'a bağlayan gece İzmir'in çeşitli yerlerinde gerçekleştirildi. Gerçekleştirilen idamların sonrasında cenazeler önce Merkez Hastanesi'ne götürüldü, üzerindeki eşyaların alınmasının ardından da Kadifekale yakınlarındaki Kokluca Mezarlığı'na defnedildi.
- Ziya Hurşit Bey
- "Laz" İsmail
- "Gürcü" Yusuf
- "Çopur" Hilmi
- Ahmet Şükrü Bey
- Arif Bey
- İsmail Canbulat Bey
- "Sarı Efe" Edip Bey
- Abidin Bey
- Halis Turgut Bey
- Rüştü Paşa
- Hafız Mehmet Bey
- Miralay Rasim Bey
- "Kara" Kemal Bey (idam kararı gıyabında verilirken, bir müddet kaçak hayatı yaşadıktan sonra yakalanmak üzereyken 27 Ağustos 1926 günü intihar etti)
- Abdülkadir Bey (idam kararı gıyabında verilirken, Bulgaristan'a kaçmak üzereyken yakalandı ve daha sonra Ankara'da yargılanması kararlaştırıldı. Ankara'da tekrar idama mahkûm edildi, 31 Ağustos 1926 gecesi infaz edildi)
- İzmir suikastının ikinci davası Ankara'da yapıldı. İdama mahkûm edilen dört kişinin cezası 26 Ağustos'u 27 Ağustos'a bağlayan gece, Cebeci'deki Umumi Hapishane önünde infaz edildi. İdam edilenler, hapishanenin avlusuna defnedildiler.
- Cavid Bey
- Hilmi Bey
- Nail Bey
- Doktor Nâzım Bey
- 23 Aralık 1930 günü, İzmir'in Menemen ilçesinde, öğretmen-yedeksubay Mustafa Fehmi Kubilay'ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki'nin bir grup tarafından öldürülmesiyle başlayan, Menemen olayları sonrasında, Divan Harp Mahkemesinde yargılanan sanıklardan 28'i 3 Şubat 1931 gecesi Menemen'de idam edilmiştir.
1961–1972 arasında idamlar
- 27 Mayıs 1960 Darbesi'nden sonra darbe yönetimi döneminde Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan Yüksek Adalet Divanı'nda yargılanmış ve ölüm cezası almışlardır. Cezaları 17 Eylül 1961'de infaz edilmiştir.
- Fatin Rüştü Zorlu (16 Eylül 1961, İmralı)
- Hasan Polatkan (16 Eylül 1961, İmralı)
- Adnan Menderes (17 Eylül 1961, İmralı)
- 20 Mayıs 1963 ayaklanması sonrasında, daha önce 22 Şubat 1962 ayaklanmasında affedilen Talat Aydemir ve arkadaşları idam cezası aldılar. İnfaz edilenler:
- Fethi Gürcan (27 Haziran 1964)
- Talat Aydemir (5 Temmuz 1964)
- 12 Mart 1971 Muhtırası da yarım darbe olarak nitelenmesine rağmen 17 kişiyi idama göndermiştir. 1971'in 18 Temmuz'u ile 28 Temmuz'u arasında -tamamı adli suçlu- 14 hüküm infaz edildi. Bunların içinde 25 Temmuz 1971'de İzmir'de asılan Kadriye Partici, Türkiye'de idam edilen son kadın hükümlü olmuştur. 12 Mart rejimin diğer 3 infazı ise 1968 kuşağının önde gelen devrimcilerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'dır. Üçü de 6 Mayıs 1972'de Ankara'da idam edildiler. Bu dönemde idam edilenler:
- Nail Kır
- Mehmet Karabaş (Karataş)
- Cemil Yıldız
- Ahmet Balıkçı
- Hüseyin Bulut
- Hacı Ahmet Tonya
- Mahmut Yel
- Nurettin Kahraman
- Kemal Uluköylü
- Kâmil Akman
- Mevlût Balcı
- Zekeriya Balcı
- Faik Vartekli (25 Temmuz 1971, İzmir)
- Kadriye Partici (25 Temmuz 1971, İzmir)
- Deniz Gezmiş (6 Mayıs 1972, Ankara)
- Yusuf Aslan (6 Mayıs 1972, Ankara)
- Hüseyin İnan (6 Mayıs 1972, Ankara)
- 1972'den sonra, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'ne kadar ölüm cezaları uygulanmadı.
1980–1984 arasında idamlar
- 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden sonra, 1972'den beri infaz edilmeyen ölüm cezaları uygulanmaya başladı. Siyasi hükümlülerin yanında cezası o zaman kadar uygulanmamaış adli hükümlülerin de cezaları uygulanmaya başladı. Ayrıca mahkemerden peşpeşe yeni ölüm cezası hükümleri çıktı. Sıkıyönetim askeri mahkemelerince 517 sanığa idam cezası verildi. Askeri Yargıtay’ın onayladığı idam kararlarının sayısı 124 oldu. 54 kişinin ölüm cezası yetkili kurumda (12 Eylül 1980–25 Ekim1981 arası Milli Güvenlik Konseyi, 25 Ekim 1981–14 Ekim 1983 arası Danışma Meclisi, 6 Kasım 1983 sonrası TBMM) onaylandı. Bunların 50’si infaz edildi. İdam edilenlerin isimleri şöyledir:
- Necdet Adalı (sol görüşlü) 7 Ekim 1980 Ankara
- Mustafa Pehlivanoğlu (sağ görüşlü) 7 Ekim 1980 Ankara
- Serdar Soyergin (sol görüşlü) 25 Ekim 1980 Adana
- Erdal Eren (sol görüşlü) 13 Aralık 1980 Ankara
- Cevdet Karakaş (sağ görüşlü) 4 Haziran 1981 Elazığ
- Veysel Güney (sol görüşlü) 10 Haziran 1981 Gaziantep
- Ahmet Saner (sol görüşlü) 25 Haziran 1981 İstanbul
- Kadir Tandoğan (sol görüşlü) 25 Haziran 1981 İstanbul
- Mustafa Özenç (sol görüşlü) 20 Ağustos 1981 Adana
- İsmet Şahin (adli suçlu) 20 Ağustos 1981 İstanbul
- Seyit Konuk (sol görüşlü) 13 Mart 1982 İzmir
- İbrahim Ethem Coşkun (sol görüşlü) 13 Mart 1982 İzmir
- Necati Vardar (sol görüşlü) 13 Mart 1982 İzmir
- Fikri Arıkan (sağ görüşlü) 27 Mart 1982 Ankara
- Sabri Altay (adli suçlu) 23 Nisan 1982 Adapazarı
- Cengiz Baktemur (sağ görüşlü) 30 Nisan 1982 Elazığ
- Şahabettin Ovalı (adli suçlu) 12 Haziran 1982 Sinop
- Ednan Kavaklı (adli suçlu) 18 Haziran 1982 Ankara
- Ali Bülent Orkan (sağ görüşlü) 13 Ağustos 1982 Ankara
- Veli Acar (adli suçlu) 13 Ağustos 1982 Isparta
- Eşref Özcan (adli suçlu) 19 Ağustos 1982 Kayseri
- Halil Fevzi Uyguntürk (adli suçlu) 29 Aralık 1982 Afyon
- Kazım Ergun (adli suçlu) 29 Aralık 1982 Akşehir
- Muzaffer Öner (adli suçlu) 29 Aralık 1982 Amasya
- Adem Özkan (adli suçlu) 13 Ocak 1983 Balıkesir
- Hüseyin Çaylı (adli suçlu) 13 Ocak 1983 Afyon
- Osman Demiroğlu (adli suçlu) 13 Ocak 1983 Isparta
- Ahmet Mehmet Uluğbay (adli suçlu) 22 Ocak 1983 Akşehir
- Ali Aktaş (sol görüşlü) 23 Ocak 1983 Adana
- Duran Bircan (adli suçlu) 23 Ocak 1983 Denizli
- Levon Ekmekçiyan (ASALA) 28 Ocak 1983 Ankara
- Ramazan Yukarıgöz (sol görüşlü) 29 Ocak 1983 İzmit
- Ömer Yazgan (sol görüşlü) 29 Ocak 1983 İzmit
- Erdoğan Yazgan (sol görüşlü) 29 Ocak 1983 İzmit
- Mehmet Kambur (sol görüşlü) 29 Ocak 1983 İzmit
- Ahmet Kerse (sağ görüşlü) 30 Ocak 1983 Gaziantep
- Rıdvan Karaköse (adli suçlu) 5 Şubat 1983 Akşehir
- Cavit Karaköse (adli suçlu) 5 Şubat 1983 Akşehir
- Süleyman Karaköse (adli suçlu) 5 Şubat 1983 Akşehir
- Fatih Laçinligil (adli suçlu) 24 Şubat 1983 Keşan
- Fayık Güngörmez (adli suçlu) 24 Şubat 1983 Kilis
- Mustafa Başaran (adli suçlu) 30 Mart 1983 Edirne
- Hüseyin Üye (adli suçlu) 30 Mart 1983 Nazilli
- Şener Yiğit (adli suçlu) 20 Nisan 1983 Isparta
- Cafer Aksu Altıntaş (adli suçlu) 20 Nisan 1983 Ordu
- Abdülaziz Kılıç (adli suçlu) 26 Mayıs 1983 Edirne
- Halil Esendağ (sağ görüşlü) 5 Haziran 1983 İzmir
- Selçuk Duracık (sağ görüşlü) 5 Haziran 1983 İzmir
- İlyas Has (sol görüşlü) 6 Ekim 1984 İzmir
- Hıdır Aslan (sol görüşlü) 25 Ekim 1984 Burdur
- Son olarak 25 Ekim 1984'te Hıdır Aslan'ın idam edilmesinden bu yana Türkiye'de idam cezası uygulanmadı.
Dış bağlantılar
- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun
- Ölüm Cezasının Kaldırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Kaynakça
- ↑ Berk, Bahadır (2003). Askeri Ceza Yargısında İnfaz. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilgiler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi. s. 52.
- ↑ Güner Akyazı; Onur Tatar (Haziran 2002). "Yaşama Hakkı ve Ölüm Cezası". Ankara Barosu İnsan Hakları Komisyonu. http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/1940-2010/Kitaplar/pdf/until2007/yasama.pdf. Erişim tarihi: 27 Temmuz 2016.
- ↑ "Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun". Türkiye Cumhuriyeti Resmi Gazete. 15 Temmuz 1953. http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/8458.pdf. Erişim tarihi: 27 Temmuz 2016.