Türkiye'de ölüm cezası

Türkiye'de ölüm cezası, 1984'ten beri fiilen ve 2004'ten beri hukuken bulunmamaktadır. Ölüm cezası önce 2001'de savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışındaki suçlar için kaldırılmış, 3 Ağustos 2002'de "Savaş ve çok yakın savaş tehdidi hâllerinde işlenmiş suçlar hariç" şartı ile kaldırılmıştır. 7.5.2004 tarihli 5170 sayılı kanun ile anayasadan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmış, 14.7.2004 tarihli 5218 sayılı kanunla Türk Ceza Kanunu'ndan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmış, böylece ölüm cezası Türk Hukuku'ndan tamamen kaldırılmıştır.

Tarihçe

Türkiye’de 1920'de Meclisin kuruluşundan, 1984'te ölüm cezalarının fiilen kaldırılmasına kadar geçen 64 yıllık dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanan ve infazı gerçekleştirilen ölüm cezası kararı sayısı 712'dir. Bunlardan 15'i kadın hükümlüdür. Ancak bu rakama İstiklal Mahkemeleri'nin, Meclis’i devre dışı bırakarak aldığı idam kararları dahil değildir. Meclise gelmeden İstiklal Mahkemeleri tarafından verilen 1500 - 2000 civarında idam kararı bulunduğu tahmin edilmektedir.

Prosedüre göre mahkemeler tarafından verilen idam kararları Yargıtay’da onaylandıktan sonra Meclis’e gönderiliyordu. Meclis’in de idam kararını onaylaması halinde ölüm cezaları infaz ediliyordu. İnfaz kurallarına göre ölüm cezası hükümlünün mensup olduğu din ve mezhebin hususi günlerinde yerine getirilmiyor, hamile kadınlar doğum yapana kadar, akıl hastalığı tespit edilenler akli dengesi düzelene kadar idam edilmiyordu. 18 yaşından küçükler ve 65 yaşından büyükler hakkındaki ölüm cezası infaz edilmiyordu.

İnfazlar 1965 yılına kadar gündüzleri ve halkın izleyebilmesi için alenen ve belirli noktalarda İstanbul’da Sultanahmet Meydanı’nda, Ankara’da Samanpazarı’nda gerçekleştiriliyordu. 1965 yılında İnfaz Kanunu’nda yapılan düzenlemeden sonraki infazlar cezaevi avlularında, güneş doğmadan önce, gizli olarak yapılmıştır. Askeriyeye bağlı bir kişinin askeri suçtan dolayı aldığı ölüm cezası kurşuna dizilerek infaz edilirdi.Örneğin; Şeyh Said İsyanı ile bağlantıları olan Albay Cibranlı Halit, Molla Abdurrahman, Yusuf Ziya Bey, Teğmen Ali Rıza Bey, Faik Bey kurşuna dizilerek idam edildi.

Türkiye'de, cezası infaz edilen son idam mahkûmu, 25 Ekim 1984'te infaz edilen Hıdır Arslan'dır. Ekim 1984'ten itibaren mahkemeler tarafından verilen ölüm cezaları Meclis’te onaylanmadığı için infaz edilmemiş, 1991 yılında çıkarılan bir afla 500 civarında ölüm cezası dosyası, 10 yıl ağır hapse dönüştürülmüş ve 2002'deki yasayla da fiilen uygulanmamış olan tüm idam kararları, ömür boyu hapse dönüştürülmüştür. Bunlar arasında, Abdullah Öcalan'ın 29 Haziran 1999'da çarptırıldığı, 25 Kasım 1999'da Yargıtay tarafından onanan ölüm cezası da vardır.

1920–1961 yılları arasında 11’i İstiklal Mahkemeleri tarafından olmak üzere toplam 16 milletvekili idam edilmiştir.

Hukuki prosedür

Sivil

Bir kişinin ölüm cezası ile cezalandırılabilmesi için öncelikle karşılığında ölüm cezası öngörülen bir suçtan dolayı hüküm giymesi gerekiyordu. Daha sonraki aşama cezanın temyiz merciince onaylanması, ardından TBMM'nin cezanın infazını uygun bulması ve Cumhurbaşkanınca onaylanıp Resmi Gazete'de yayınlanmasıydı. Bu aşamalardan sonra ise cezanın infazı sürecine geçiliyordu.

Uygulamada ölüm cezasını içeren hüküm onanarak kesinleştikten sonra dosya Yargıtay Başkanlığı'nca Adalet Bakanlığına gönderiliyordu. Adalet Bakanlığı hükümlü hakkında ölüm cezasının yerine getirilmesine dair bir kanun tasarısı hazırladıktan sonra söz konusu tasarı Bakanlar Kurulu teklifi olarak Meclis Başkanlığı'na intikal ediyor ve Meclis Başkanı dosyayı Adalet Komisyonuna gönderiyordu. Komisyon tarafından incelenen ve geçen tasarı, Meclis Genel Kurulu'na sevk edildikten sonra eğer Meclis ölüm cezasının yerine getirilmemesine karar verirse hükümlü hakkında yararlanma durumu doğuyordu. Eğer ölüm cezasının yerine getirilmesi kabul edilmişse ilanından sonra durum hükümlünün bulunduğu cezaevi nezdindeki Cumhuriyet Savcılığı'na bildiriliyordu. Ölüm cezasının ilamı da diğer mahkumiyet ilamlarında olduğu gibi ilamat defterine kaydediliyordu. Daha sonra Cumhuriyet savcısı hükmün infazında tereddüt, tavzihi gerektiren bir husus veya hükümlü yararına kanun yollarına başvurulmasını gerekli kılan hukuki noksanlık bulunup bulunmadığını araştırıyordu. Eğer böyle bir durum varsa ilam, mahkemesine iade ediliyordu. Böyle bir durum bulunmadığı takdirde infazla ilgili hususlar inceleniyor ve varsa eksikler gideriliyordu.[1]

765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda ölüm cezası öngörülmüş suçlar [2]

Madde Suç Not
125 Devletin ülkesi ve egemenliğine karşı cürümler
126 Vatandaşın devlete karşı harbe katılması
127 Yabancı devletin Türkiye aleyhine harp açmasını tahrik 23.06.1936 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 3038 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.
128 Asker toplama ve hasmane hareketlerde bulunma A
129
131 Askeri tesisleri tahrip 23.06.1936 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 3038 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.
132 Devletin emniyetine ilişkin evrakı tahrip 23.06.1936 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 3038 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B
133 Devlet güvenliğine karşı casusluk 23.06.1936 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 3038 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.
135 B
136 Devletin güvenliğine ilişkin bilgiyi açıklama 23.06.1936 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 3038 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.
137
138 Devletin güvenliği için gizli kalması gereken keşif, ihtira ve yenilikleri açıklamak 23.06.1936 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 3038 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B
140 B
141 Devlet düzenini sınıf esasına dayandırmak amacıyla örgütlenme 11.12.1951 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 5844 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B
146 Anayasaya karşı işlenen suçlar
147
149
152 B
156 Cumhurbaşkanı'na suikast
217 B
285 B
286 Yalan tanıklık B
290 Gerçeğe aykırı bilirkişilik
403 Uyuşturucu ticareti 15.07.1953 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 6123 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B
406 Uyuşturucu ticareti 15.07.1953 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 6123 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B
407 Uyuşturucu ticareti 15.07.1953 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 6123 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B
418 Mevsuf ırza geçmeler 15.07.1953 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 6123 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B
439 Mevsuf kız kaçırmalar 15.07.1953 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 6123 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B
499 Adam kaldırma 03.10.1971 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 1490 sayılı kanun ile ölüm cezası öngörülmüştür.B
450 Adam öldürme
A.      - 23.06.1936 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 3038 sayılı "Türk Ceza Kanununun bazı maddelerini değiştiren kanun" ile ağır hapis cezasına çevrilmiştir.
B.      - 29.11.1990 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 3679 sayılı "765 Sayılı Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun" ile ağır hapis cezasına çevrilmiştir.
21.07.2004 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 5218 sayılı "Ölüm Cezasının Kaldırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun" ile tüm suçlar için ölüm cezası kaldırılmıştır.

Cezanın infazı

Türkiye'de ölüm cezası Türk Ceza Kanunu'nun 15 Temmuz 1953 yılında Resmi Gazete'de yayımlanan 6123 sayılı "Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ile değiştirilen 12. maddesine göre asarak infaz ediliyordu.[3]

Hükümlünün cezasının infazında mahkeme heyetinden bir kişi, cumhuriyet savcısı, doktor, zabıt katibi ve hapishaneler idaresi memurlarından bir kişi hazır olarak şekilde hükmün okunması suretiyle infaz olunuyordu. Hükümlünün mensup olduğu dinin bir ruhani görevlisi, avukatı, infazın gecikmemesi güvenlik ve düzenlik yönünden bir sakınca bulunmaması koşulu ile aile fertlerinden biri, hükümlü yabancı uyruklu ise konsolosu infaz yerinde bulunabiliyordu. Bu kişiler dışında, gardiyan, jandarma ve polis de infaz yerinde bulunabilirdi.

Hükümlü, anne veya babasını öldürmek suçundan hüküm giymiş ise infazın gerçekleştirileceği yalınayak, başı açık ve siyah gömlek giydirilerek götürülüyor ve hüküm bu şekilde infaz ediliyordu.

Kanuna göre ölüm cezasına çarptırılan kişinin mensup olduğu din ve mezhebin özel günlerinde cezanın infaz edilmesi yasaktı. Hamile kadınlar açısından doğum gerçekleşmedikçe, akıl hastalığından muzdarip olanlar ise iyileşmedikçe cezanın infazı gerçekleştirilemiyordu.

Ceza İnfaz Tüzüğü'ne göre infazdan önce hükümlü, soyutlandığı yerden alınarak bir hücreye konuluyor ve infaza buradan götürülüyordu. İnfaz kapalı cezaevinde özel bir bölümde, diğer hükümlülerin göremeyecekleri bir yerde ve güneş doğmadan gerçekleştiriliyordu. Hükümlüler birden fazla ise infaz ayrı ayrı ve birbirlerini göremeyecekleri şekilde yapılıyordu.

İnfaz öncesinde hüküm usulen mahkeme heyetinin seçip gönderdiği hakim tarafından okunuyordu. Ayrıca teamül olarak mahkeme üyesi veya din adamı tarafından veya ayrı ayrı hükümlünün son sözü soruluyordu.

Cezanın infazından sonra doktor tarafından hükümlünün ölmüş olduğu tespit ediliyor ve infaz yerinde hazır bulunanlar bir tutanak düzenleyerek imzalıyorlardı. İnfazdan sonra hükmün özeti; hükmün verildiği yerde, cürümün işlendiği yerde, hükümlünün en son ikamet ettiği mahallenin uygun yerlerine asılarak ilan ediliyordu. Cenaze, merasim yapılmadan mirasçılara teslim ediliyor, eğer mirasçı bulunmuyor veya kabul etmiyorsa belediye tarafından gömülme işlemi tamamlanıyordu.

Ölünün kişisel eşyaları mirasçılarına, yabancı uyruklu ise bağlı bulunduğu devletin konsolosluğuna, bunlar yoksa yerel sulh hakimine teslim ediliyordu.

Askeri

Mareşalden asteğmene kadar subaylar, astsubaylar, Millî Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personel, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile askerî öğrenciler olarak tanımlanan askeri şahısların işlediği askeri suçlarda Askeri Ceza Kanunu uygulanır.

Cezanın infazı

Askeri şahıs askeri bir suçtan dolayı ölüm cezasına çarptırılmışsa Askeri Ceza Kanunu'nun 20. maddesi gereğince kurşuna dizilerek cezanın infazı gerçekleştirilir. Eğer işlenen suç askeri değilse bu durumda Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre cezanın infazı gerçekleştirilir.

Askeri Mahkemeler'in Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 245. maddesine göre hükümlü, infaz yerine silahlı bir takımın muhafazasında ve üzerinde hiçbir askeri işaret bulunmayarak getiriliyordu. İnfaz yerinde mahkumiyet ilamı ile infaz lüzumunu gösteren işaret kendisine yüksek sesle okunduktan sonra hükümlünün gözleri bağlanıyor, bu sırada hükümlünün bağlı bulunduğu birliğin veya hükümlü başka bir birlikte ise orada mevcut başka bir birliğin çeşitli bölüklerine mensup en kıdemli erlerinden seçilmiş bir manga, görevlendirilecek bir subayın el işareti üzerine hükümlüye ateş ediyordu.

Hükümlü sivil olup da ölüm cezası asılmak suretiyle infaz edilecekse askeri savcı hükümlüyü dosyası ile birlikte Cumhuriyet savcısına gönderiyordu.

Hükmün infazı için TBMM'nin onayı şart olsa da savaş zamanı halinde Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanı hükmü onaylamaya yetkiliydi. Bu durumda TBMM kararı olmaksızın ölüm cezasının infazı gerçekleştirilebiliyordu.

Başlıca idamlar

1923–1960 döneminde idamlar

  1. Ziya Hurşit Bey
  2. "Laz" İsmail
  3. "Gürcü" Yusuf
  4. "Çopur" Hilmi
  5. Ahmet Şükrü Bey
  6. Arif Bey
  7. İsmail Canbulat Bey
  8. "Sarı Efe" Edip Bey
  9. Abidin Bey
  10. Halis Turgut Bey
  11. Rüştü Paşa
  12. Hafız Mehmet Bey
  13. Miralay Rasim Bey
  14. "Kara" Kemal Bey (idam kararı gıyabında verilirken, bir müddet kaçak hayatı yaşadıktan sonra yakalanmak üzereyken 27 Ağustos 1926 günü intihar etti)
  15. Abdülkadir Bey (idam kararı gıyabında verilirken, Bulgaristan'a kaçmak üzereyken yakalandı ve daha sonra Ankara'da yargılanması kararlaştırıldı. Ankara'da tekrar idama mahkûm edildi, 31 Ağustos 1926 gecesi infaz edildi)
  1. Cavid Bey
  2. Hilmi Bey
  3. Nail Bey
  4. Doktor Nâzım Bey

1961–1972 arasında idamlar

  1. Fatin Rüştü Zorlu (16 Eylül 1961, İmralı)
  2. Hasan Polatkan (16 Eylül 1961, İmralı)
  3. Adnan Menderes (17 Eylül 1961, İmralı)
  1. Fethi Gürcan (27 Haziran 1964)
  2. Talat Aydemir (5 Temmuz 1964)
  1. Nail Kır
  2. Mehmet Karabaş (Karataş)
  3. Cemil Yıldız
  4. Ahmet Balıkçı
  5. Hüseyin Bulut
  6. Hacı Ahmet Tonya
  7. Mahmut Yel
  8. Nurettin Kahraman
  9. Kemal Uluköylü
  10. Kâmil Akman
  11. Mevlût Balcı
  12. Zekeriya Balcı
  13. Faik Vartekli (25 Temmuz 1971, İzmir)
  14. Kadriye Partici (25 Temmuz 1971, İzmir)
  15. Deniz Gezmiş (6 Mayıs 1972, Ankara)
  16. Yusuf Aslan (6 Mayıs 1972, Ankara)
  17. Hüseyin İnan (6 Mayıs 1972, Ankara)

1980–1984 arasında idamlar

  1. Necdet Adalı (sol görüşlü) 7 Ekim 1980 Ankara
  2. Mustafa Pehlivanoğlu (sağ görüşlü) 7 Ekim 1980 Ankara
  3. Serdar Soyergin (sol görüşlü) 25 Ekim 1980 Adana
  4. Erdal Eren (sol görüşlü) 13 Aralık 1980 Ankara
  5. Cevdet Karakaş (sağ görüşlü) 4 Haziran 1981 Elazığ
  6. Veysel Güney (sol görüşlü) 10 Haziran 1981 Gaziantep
  7. Ahmet Saner (sol görüşlü) 25 Haziran 1981 İstanbul
  8. Kadir Tandoğan (sol görüşlü) 25 Haziran 1981 İstanbul
  9. Mustafa Özenç (sol görüşlü) 20 Ağustos 1981 Adana
  10. İsmet Şahin (adli suçlu) 20 Ağustos 1981 İstanbul
  11. Seyit Konuk (sol görüşlü) 13 Mart 1982 İzmir
  12. İbrahim Ethem Coşkun (sol görüşlü) 13 Mart 1982 İzmir
  13. Necati Vardar (sol görüşlü) 13 Mart 1982 İzmir
  14. Fikri Arıkan (sağ görüşlü) 27 Mart 1982 Ankara
  15. Sabri Altay (adli suçlu) 23 Nisan 1982 Adapazarı
  16. Cengiz Baktemur (sağ görüşlü) 30 Nisan 1982 Elazığ
  17. Şahabettin Ovalı (adli suçlu) 12 Haziran 1982 Sinop
  18. Ednan Kavaklı (adli suçlu) 18 Haziran 1982 Ankara
  19. Ali Bülent Orkan (sağ görüşlü) 13 Ağustos 1982 Ankara
  20. Veli Acar (adli suçlu) 13 Ağustos 1982 Isparta
  21. Eşref Özcan (adli suçlu) 19 Ağustos 1982 Kayseri
  22. Halil Fevzi Uyguntürk (adli suçlu) 29 Aralık 1982 Afyon
  23. Kazım Ergun (adli suçlu) 29 Aralık 1982 Akşehir
  24. Muzaffer Öner (adli suçlu) 29 Aralık 1982 Amasya
  25. Adem Özkan (adli suçlu) 13 Ocak 1983 Balıkesir
  26. Hüseyin Çaylı (adli suçlu) 13 Ocak 1983 Afyon
  27. Osman Demiroğlu (adli suçlu) 13 Ocak 1983 Isparta
  28. Ahmet Mehmet Uluğbay (adli suçlu) 22 Ocak 1983 Akşehir
  29. Ali Aktaş (sol görüşlü) 23 Ocak 1983 Adana
  30. Duran Bircan (adli suçlu) 23 Ocak 1983 Denizli
  31. Levon Ekmekçiyan (ASALA) 28 Ocak 1983 Ankara
  32. Ramazan Yukarıgöz (sol görüşlü) 29 Ocak 1983 İzmit
  33. Ömer Yazgan (sol görüşlü) 29 Ocak 1983 İzmit
  34. Erdoğan Yazgan (sol görüşlü) 29 Ocak 1983 İzmit
  35. Mehmet Kambur (sol görüşlü) 29 Ocak 1983 İzmit
  36. Ahmet Kerse (sağ görüşlü) 30 Ocak 1983 Gaziantep
  37. Rıdvan Karaköse (adli suçlu) 5 Şubat 1983 Akşehir
  38. Cavit Karaköse (adli suçlu) 5 Şubat 1983 Akşehir
  39. Süleyman Karaköse (adli suçlu) 5 Şubat 1983 Akşehir
  40. Fatih Laçinligil (adli suçlu) 24 Şubat 1983 Keşan
  41. Fayık Güngörmez (adli suçlu) 24 Şubat 1983 Kilis
  42. Mustafa Başaran (adli suçlu) 30 Mart 1983 Edirne
  43. Hüseyin Üye (adli suçlu) 30 Mart 1983 Nazilli
  44. Şener Yiğit (adli suçlu) 20 Nisan 1983 Isparta
  45. Cafer Aksu Altıntaş (adli suçlu) 20 Nisan 1983 Ordu
  46. Abdülaziz Kılıç (adli suçlu) 26 Mayıs 1983 Edirne
  47. Halil Esendağ (sağ görüşlü) 5 Haziran 1983 İzmir
  48. Selçuk Duracık (sağ görüşlü) 5 Haziran 1983 İzmir
  49. İlyas Has (sol görüşlü) 6 Ekim 1984 İzmir
  50. Hıdır Aslan (sol görüşlü) 25 Ekim 1984 Burdur

Dış bağlantılar

Kaynakça

  1. Berk, Bahadır (2003). Askeri Ceza Yargısında İnfaz. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilgiler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi. s. 52.
  2. Güner Akyazı; Onur Tatar (Haziran 2002). "Yaşama Hakkı ve Ölüm Cezası". Ankara Barosu İnsan Hakları Komisyonu. http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/1940-2010/Kitaplar/pdf/until2007/yasama.pdf. Erişim tarihi: 27 Temmuz 2016.
  3. "Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun". Türkiye Cumhuriyeti Resmi Gazete. 15 Temmuz 1953. http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/8458.pdf. Erişim tarihi: 27 Temmuz 2016.
This article is issued from Vikipedi - version of the 12/24/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.