Âşık Ömer
Âşık Ömer, Konya'nın Hadim ilçesinin Gezlevi (günümüzdeki adı Korualan'dır.) köyünde veya Kırım'ın Kezlev (Yevpatоriya) şehrinde 1620-1621-1651 yıllarında doğmuş olduğu rivayet edilen halk şairidir. Ölüm tarihi 1707 olarak rivayetlere geçmiştir.
Doğum yeri
Âşık Ömer'in doğum yeri konusunda yalnızca Şükrü Elçin, onun Kırım'da doğmuş olacağını belirtirken, Nüzhet Ergun ve Fuat Köprülü Âşık Ömer'in Konya-Hadim-Korualan (Gezlevi) bölgesinde doğduğunu belirtir. Zira Aşık Ömer'in bir kısım şiirlerinde geçen Aydın ifadesi ile Gezlevi arasında bir bağlantı var iken, Kırım ile Aydın arasında bir bağlantı bulunmamaktadır.
Son dönemdeki araştırmalarla Aşık Ömer'in Hadim-Gezlevi de doğduğu görüşü ağırlık kazanmıştır. Buna delil olarak da Âşık Ömer'in birtakım şiirleri gösterilir. Kemal Akça ve Ahmet Talat Onay da bu konudaki tespitlerinde birtakım beyitlere yer verir. Aşağıda bu beyitlerden bir kısım verilmektedir:
"Kendim Gezlevili Ömerdir ismim
Ta levh u kalemde yazılı resmim
Bir katre meniden var oldu cismim
Cennet'ül me'vâya uğradım geldim"
Başka bir şiirinde de şu ifadelere rastlanılmaktadır:
Adlî’yim mahlasım Vehbî okunur
Kemalât-ı aşkım kisbî okunur
Vezn-i suhanımız hasbî okunur
Tehî sanman Ömer Gezlevi’lidir.
Bir başka şiirinde de:
Zât-ı cemîlemiz beyân ederiz
Bizim meskenimiz serhad elidir
Zât-ı cemilemiz ıyân ederiz
Vatan-ı aslimiz Aydın elidir.
ifadelerine rastlanılır.
Şiirlerinden yola çıklarak şairin doğduğu yer hakkında bilgiler daha nettir.
Hayatı, Nesli ve Eserleri
Ömer 20 yaşına kadar bölgede kalır, askere gittikten sonra uzun bir süre 10-15 yıl asker şairi olarak Avrupa ve Rusya sınırlarında dolaşır. Bu nedenle şiirlerinin çoğunda vatan hasretiyle yanıp tutuştuğu görülür.
Ömer aruz ve hece ölçüsüyle şiirler yazmıştır. Divan şairlerinden oldukça etkilenmiştir. Şiirlerinde ilk başta divan şairlerine özenerek "Adli" mahlasını kullanmış daha sonrasında ise "Ömer" mahlasını tercih etmiştir. Heceyle yazdığı şiirleri aruzla yazdıklarına nazaran daha başarılı olduğundan dolayı hece şiirleriyle tanınmıştır.Bu alanda çağdaşı Kayıkçı Kul Mustafa'dan etkilendiği görülür. Ayrıca binin üzerinde şiir yazmış olup, aşık edebiyatının en fazla eser bırakan sanatçısıdır.
Halk edebiyatının iyi eğitim görmüş ozanlarından biri olan Aşık Ömer Mevlevi tarikatına girmiş, Derviş Nihani takma adını kullanmıştır.
Pek çok yerler dolaşan Ömer'in Divan'ında, "Hafız Aşık Ömer" ibaresinin yer alması, çeşitli kaynaklarda saz çaldığının kayıtlı olması nedeniyle "Aşık" unvanının verilebileceğine de işarettir.
Divan nüshaları Konya yazma eser kütüphanesinde, Mevlana müzesinde, bir de Hamza Yanar nüshasının kopyası Harun Seker de mevcuttur ve aynı kişinin 2001 yılında Korualan Folklörü adlı lisans tezinde de bu konu daha açık belirtilir.
Temmuz ayının 2. haftası Konya'nın Hadim ilçesinin Gezlevi (Korualan) köyünde anma şenlikleri yapılmaktadır. Aşık Ömer ölümünün üzerinden 301 yıl sonra 13 Temmuz 2008 günü köyünde anılarak çeşitli etkinliklerle hatırlanmıştır. Eskiçağ Tarihçisi Hasan Bahar,bölgenin tarihçesini, Harun Şeker de Aşık Ömer'in Gezlevi'yle ilgili şiirlerini okumuştur.
Bu kasabada Helim Mehmet ORHAN (80-90 küsur yaşında) Âşık Ömer'in anne tarafından olduğunu kendisi söylemiştir. Aşık Ömer'in baba tarafından ise köydeki (Omarlar-Ömerler) soyundan olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Bu konuda son dönemde "Aşık Ömer üzerine Mülahazalar" adlı çalışmayı da Orhan YAVUZ ve Y. KARASOY yapmıştır. Halen konu üzerinde araştırmalar devam etmektedir. Günümüzde akrabası olan Mehmet ORHAN hayattadır.
Bu konuda "Aşık Ömer'in Şeceresi" adlı çalışmada da Harun ŞEKER kimlerden hangi kuşaktan olduğunu belirtmektedir. Araştırmalar sonucun da Konya-Koyunoğlu müzesinde eser tespit etmiştir. 5244 numarada aslından kopya edilmiş, harekesiz 80 sahifedir. 1920 yılında basılmıştır.
3096 ve 3102 numaralarda Türkçe baskısı mevcuttur. 51945 numarada ise Hamza YANAR nüshasının aynısı mevcut. Ancak kenarlarında Şah İsmail hikâyesi vardır. Harekeli ve tarihi yoktur. Yani şu an 3 adet eser Konya Yazma Eserler Müzesi'nde, 3 adet eser Konya Koyunoğlu Müzesi'nde, ayrıca 1 adet Hamza YANAR nüshası bulunmaktadır.
Hayra Hizmet Vakfı Nüshası, 1925'te Marifet matbaasında basılmıştır. Bu yazmada Harun ŞEKER tarfından tespit edilmiştir.
Azerbaycan dan da Ali Barzende TÜRK adlı araştırmacının elindeki Kerem ve Aslı hikâyesinin kenarında elyazma olarak üç şiirinden kesitler olduğunu göndermiştir. Bu konudan sonra Aşık Ömer'in Türk cumhuriyetlerininde de tanındığı sonucuna varıldı. Bir başka yazma ise İstanbul Süleymaniye nüshasıdır. Ali Barzende Türk tarafından Harun Şeker'e Azerbaycan'dan gönderilen elyazma 3 yaprakta da Ömer'in şiirlerinden birkaçı bulunuyor. Aslı Kerem hikâyesinin kenarına yazılan şiirlerle bu nüsha Türkiye dışındaki Âşık Ömer şiirlerinde bir ilktir.
Son dönem araştırmalarında ortaya çıkarmıştır ki Aydın'da Âşık Ömerî ile Âşık Ömer karıştırılmıştır. Yani Aydın'da 1800'lü yıllarda ölen Âşık Ömerî adında yaşayan Aşık Ömer'i taklit etmeye çalışan bir şair olduğu bilinmektedir.
Dönemin araştırma şartlarını da göz önünde bulundurursak karıştırlması normaldir.İki Ömer'in karıştırılmasını ilim alemine ilk kez Harun Şeker adlı araştırmacı ortaya çıkarmıştır.
Ünlü aşık edebiyatı şairinin bazı eserleri:
1
Şu karşıdan gelen dilber
Gelir amma neden sonra
Bir selama kail oldum
Verir amma neden sonra
Bahçede açılan güller
Dalında öten bülbüller
Bizi zemmeyleyen diller
Çürür amma neden sonra
Gördüm yarimin yüzünü
Öptüm dostumun gözünü
Aradım buldum izini
Buldum amma neden sonra
Kolumdan uçurdum bazı
Yeter ettin bana nazı
Aşık Ömer'in niyazı
Geçer amma neden sonra
2
Bu gün ben bir güzel gördüm
Yeşiller giymiş ağ üzre
Aklımı başımdan aldı
Durabilmem ayağ üzre
Beni mest eden camıdır
Gonca gülün eyyamıdır
Her biri bir haramidir
Kirpikleri kapağ üzre
Mah cemaline bakılır
Ben kulun yanup yakılır
Söyledikçe bal dökülür
Leblerinden dudağ üzre
Cemali hüsnü alişan
Ol Yüsufdan almış nişan
Siyah zülüfler perişan
Dökülmüş al yanağ üzre
Aşık Ömer geldi ise
Hak inayet kıldı ise
Ferhad dağı deldi ise
Ben koyam dağı dağ üzre
3
Ela gözlerine kurban olduğum
Yüzüne bakmağa doyamadım ben
İbret için gelmiş derler cihana
Noktadır benlerin sayamadım ben
Aşkın ateşidir sinemi yakan
Lütfuna irer mi cevrini çeken
Kolların boynuma dolanmış iken
Seni öpmelere kıyamadım ben
Terk eyledim ağalarım beylerim
Bozbulanık seller gibi çağlarım
Anın içün ben ah idup ağlarım
Ayrılık oduna doyamadım ben
Kaldı deli gönül kaldı hep yasta
Mevla'm erdir beni murada kasda
Aşık Ömer eydur sevgili dosta
Allah'a ısmarladık diyemedim ben
4
ŞAİRNAME'DEN
Olmak ister isen gönül züfünün
Deruni zikr eyle gani Yezdan'ı
Be-emr-i sani'i sun'i Kaf u Nun
Yarattı alem-i kevn u mekanı
Geldi dil bülbülü medh-i Iisane
Kasdı şuarayı çekmek beyane
Gar ne aşıklar var gelmiş cihane
Dilde yad edelim hep şairanı
Hafız-ı Şirazi Rumi Fuzuli
Anları geçince yeğdir Usuli
Okunur dillerde nazm-ı Kabuli
Her demde şad ola ruh-ı revanı
Niyazi hakikat kılmada niyaz
Yunus her dem eder keşif ile raz
Yok Eşrefoğlu'nun sözünde güdaz
Nutki irşad eder işiden cam
Şerifi değil mi cümleye üstad
Ol değil mi bizi eyleyen irşad
Haşimi şi'rine verdi özge tad
Birbirin yekreği Kandi, Lisani
Evvel Katibi'den idelim ağaz
Kamil'in sözlerin derununa yaz
Köroğlu çalardı perdesizce saz
Kuloglu'nun belli nam u nişanı
Emirzade evliyaya verdi şan
Bağzade nushasız olmazdı revan
Ahi ile Gedayi de bir zaman
Bursa'da sürdüler dem ü devranı
Bursalı Halil'de sadedir lisan
Güzel medh etmede yok ana akran
Bir gün cam içerken saki-i devran
Oldurup zehr ile sundu Yegani
Bir zaman gurbette sürüldü sefa
Ayaklar altından geçti çok cefa
Nice şairlerin Dağlı Mustafa
Kopardı sözinen tozu dumanı
Öksüz Aşık deyişleri aseldir
Karacaoğlan ise eski meseldir
Ezgisi çığrulur keyfe keseldir
Biz şair saymayız öyle ozanı
Deli Balta hasma gösterir hüner
Ararca sözlerle Urfe sefer
Sipahi'dir cümIesine ser nefer
Mekan tutup kıldl ol Karaman'ı
Belli dedikleri her cane kalmam
Bin cevap söylese aynıma almam
Kamilin yanında bir nesne bilmem
Hele ben böylece ettim iz'am
Der ki Aşık Ömer sade sözleriz
İlm-i hakikatte biz can özleriz
Postumuzun abdalıyız gözleriz
Tekye-i aşk içre yolu erkanı
|
|