Erzurumlu Emrah (d. 1775 Tanbura, Erzurum – ö. 1854, Niksar, Tokat), Türk halk şairi. Anadolu'da üzerinde geçici olarak Sivas ve Kastamonu'da uzun süre kaldığı, Dertli'yi koruyan Alişan Bey'e sığındığı, bir ara Sinop ve İstanbul'a gittiği söylenir. Medrese öğrenimi gördüğü için klasik şiire yönelmiş, Fuzûlî, Baki, Nedim gibi usta bildiklerini örnek almış, Nakşibendiliğin Halidi koluna bağlı olduğu için tasavvuf öğelerini şiirine doldurmuş, koşmalarında Karacaoğlan'ı, kimi zaman da Aşık Ömer ve Gevheri'yi izlemiştir. Aşık geleneğine bağlı kaldığı koşmalarında ustaca bir söyleyişe ulaştığı, yerli zevki dile getirdiği görülür.
Yaşamı
Erzurumlu Emrah'ın aruzla yazdığı şiirleri Divan adıyla Erzurumlu Abdulaziz tarafından bastırılmış (1913-1914), hece ölçüsüyle yazılmış şiirlerini Eflatun Cem Güney ile Çetin Eflatun Güney kitap haline getirmişlerdir: Erzurumlu Emrah'ın Hayatı ve Şiirleri (1958). Bu yıla kadar şiirleri ve hayatı sürmüş Erzurumlu Emrah semaisiyle de ün kazanmıştır.Daha çok halk edebiyatında benimsenen Erzurumlu Emrah divan edebiyatı tarzında yazdığı şiirleriyle benimsenmiştir. Yaşamı üstüne bilgiler halk arasında dolaşan söylentilere ve şiirlerine dayanan Erzurumlu Emrah'ın Erzurum'da medrese öğrenimi gördüğü bilinmektedir.
18. yüzyılın sonunda Erzurum köylerinden birinde doğduğu, gerek halk inanışları gerek kendi şiirlerindeki anışlardan belli olan Emrah'ın 1855 ile 1860 arasında, son yıllarını geçirdiği Niksar'da öldüğü kabul edilir, türbesi bu ilçededir.[1] Daha açık bilgi yoktur. Eserlerindeki öğelerden ve Divan şiiri yolundaki emeğinden anlaşıldığı gibi, hem yeterince öğrenim görmüş, hem tasavvuf yoluna yönelmiştir. Şiirlerinde geçen yer adlarının tekrarından Trabzon, Sivas, Ünye, Kastamonu, Konya, Niksar, Niğde şehirlerini dolaştığı, çeşitli yerlerde kısa süreli serüvenler yaşadığı bellidir. Kendisine ilgi duyan ve koruyup esirgeyen edebiyat meraklısı kişilere konuk olarak birkaç şehirde yerleşip yaşadığı, ev bark kurduğu da söylenmektedir. Emrahoğulları adıyla anılan ailelerin birbirinden uzak yerlerde yaşamakta oluşları, birçok yerde adına bağlı mezarların bulunuşu, şiirlerinin dilden dile geçerek yayılış genişliği kazanışı, aruzla yazdıklarının basılışı, asıl mezar taşının Niksar'da bulunuşuna kadar onun ününün yaygınlığını gösteren işaretlerdir. Bu açıdan 19. yüzyılın Dertli ve Seyrani gibi adı bilinen birkaç sanatçısından biridir.[2]
Divan şiiri yolunda yazdıkları zayıf kopyalar olmaktan öteye gitmez. Ancak Doğu Anadolu'lu bir saz şairi olarak hece vezniyle söylediği ikiyüze yakın şiirin derlenmiş hali, kendisini 19. yüzyılın önemli âşıklarındandır. Çağdaşlarından Tokatlı Nuri (ö. 1882) üzerinde belli etkileri vardır.[3] Hatta çoğu zaman bu ikilinin şiirleri karıştırılır. Yaşamının değişik geziler, yerleşmeler, evlenmeler ve serüvenlerle dolu oluşu, Orta Anadolu ve Doğu Anadolu'daki ününü arttırmış, ilgi çeken kişiliği ile eserine değer kazandırmış, şiirlerinin yayılıp bilinmesini sağlanmıştır. 19. yüzyıldaki âşık fasıllarında eserleri okunan sanatçılardan biri olan Erzurumlu Emrah, klasik edebiyat bilgisiyle üstünlük kazanarak etki sağlamış, iki yanlı çalışkanlığıyla geniş alanlarda duyulmuştur. Tasavvufi şiirleri belli bir değer düzeyinin üstünde değildir. Ancak saz şiiri geleneği yolundaki içten ve etkili aşk, gurbet şiirleridir. Şiirlerinin bir kısmı Ercişli Emrah'ın (17. yüzyıl) Selvihan'la ilişkili halk hikâyesine de eklenmektedir. Ercişli'nin bazı şiirleri de Erzurumlu Emraha mal edilmiş olduğu düşünülmektedir.[4] El Çek Tabip Sinem Üstünden, "Felek Çakmağını Üstüme Çaktı" ve "Bugün Ben Bir Güzel Gördüm" gibi bestelenen birçok şiiri vardır.
"Gönül Gurbet Ele Varma" sözleri |
- Dedim Erzurum nedir dedi ilimdir
- Dedim gidermisin dedi yolumdur
- Dedim emrah kimdir dedi kulumdur
- Dedim satarmısın dedi ki yok yok
|
- Aşka, aşığa ve maşuğa bakışını şu latif dörtlükleriyle dile getirmiştir;
- Bahçelerde nar ağacı
- Kimi tatlı kimi acı
- Gönüldeki derdin ilacı
- Ya bulunur ya bulunmaz
- Emrah der ki düştüm dile
- Bülbül figan eder güle
- Güzel sevmek bir sarp kale
- Ya alınır ya alınmaz
|
Kaynakça
Âşık Edebiyatı |
---|
| 16. Yüzyıl | | | 17. Yüzyıl | | | 18. Yüzyıl |
Levni · Aşık Abdi · Aşık Halil · Aşık Bağdadi · Agahi | | 19. Yüzyıl | | | 20. Yüzyıl | | | Önemli Kavramlar | |
|