II. Dünya Savaşı'nda Sırplara yönelik zulüm
Bu maddenin tarafsızlığı konusunda kuşkular bulunmaktadır. Ayrıntılar için lütfen maddenin tartışma sayfasına bakınız. Şablonu maddeden çıkarmadan önce lütfen şablonun yardım sayfasını inceleyiniz. (Eylül 2010) |
II. Dünya Savaşı'nda Sırplara yönelik zulüm, 1941-1945 yılları arasında Faşist ve Nazi destekli unsurların Sırplar'a karşı yürüttüğü etnik temizlik uygulamasıdır. Belgrad Üniversitesi Profesörü Ljubodrag Dimic'in yayınladığı incelemedeki rakamlara göre Sırp tarafının toplam kaybı 1.000.000'dur (nüfusun yüzde 20'dir).[1] Hırvatistan Bağımsız Devleti, Sırp halkın büyük çoğunluğunu Ortaçağ Engizisyonu yöntemleriyle katletti. Papa XII. Pius, Zagreb başpiskoposu Alojzije Stepinac, Saraybosna başpiskoposu Ivan Šarić, reis-ül ulema Fehim Spaho, Zagreb müftüsü İsmet Muftić, Kudüs Baş Müftüsü Muhammed Emin el-Hüseyni ve başka Katolik-Müslüman din adamları, NDH'deki katliamları desteklediler. II. Dünya Savaşı boyunca Ustaşa rejimi sırasında 700.000 Sırp'ı öldürmüş, 400.000'i göç etmek ve 250.000'i de Katolik olmak zorunda kalmıştır.[1]
Tito'nun Yugoslavyası, Sırp soykırımını açıkça inkâr etti. Zira Katolik olan Josip Broz Tito ve Edvard Kardelj, II. Dünya Savaşı sırasında işlenen Ustaşa suçlarını örtbas edip, unutmak ve unutturmak istediler. Tito, ülkedeki etnik kimlikleri, sosyalist ideolojinin ve 'Yugoslav' kimliğinin içinde eriterek yeni bir kardeşlik ve birlik dönemi başlatmak hazırlanıyordu. Bu nedenle Ustaşalar, Domobranlar ve Handschar'cılar üstünkörü yapılmış soruşturmalarla göstermelik cezalar aldılar. Sırp toprakları ise, yeni kurulan Hırvatistan Sosyalist Cumhuriyeti, Bosna-Hersek Sosyalist Cumhuriyeti, Voyvodina Sosyalist Özerk Bölgesi ve Kosova-Metohiya Sosyalist Özerk Bölgesi'ne dahil edilmişlerdir.[2]
19.Yüzyıldan II. Dünya Savaşına
Roma Katolik ideolojisi, Ortodoksları, 'schismatikler' (ayrılıkçılar, bölücüler) ve 'heretikler' (kafirler) olarak tanımlamaktadır. 'Extra ecclesiam Romanam nulla salus' (Roma Kilisesi dışında kurtuluş yoktur) ve 'Graeca fides, nulla fides' (Yunan dürüstlüğü dürüstsüzlüktür) dogmaları, Bizans Hıristiyanlığından nefretin temel sebeplerindendir.[3] Balkanlarda Vatikan'ın rakibi durumunda Sırp Ortodoks Kilisesi ortaya çıktı. Vatikan Sırp Ortodoks Kilisesi'nin etkisini azaltmak hatta onu tamamen yok etmek için Hırvat milliyetçiliği ve dini aşırı ırkcılığı kullandı. 3-5 Eylül 1900 tarihlerinde Zagreb'de yapılan 'Umum Hırvat Kongresinde' Hırvatlar Katoliklik ile özdeşleştirildi. Papa XIII. Leo Hırvatistan'ı büyük bir törenle "Hıristiyanlığın Sınırı" ilan etti. Vatikan ve Viyana'nın, Sırplar aleyhinde yürüttüğü propaganda, Güney Slav halklarının içerisinde bölünmelere yol açmış, en büyük nefretin ilk tohumlarını atmıştır. (bakınız: Hırvat Katolik Hareketi) Katolik dini teşvik edildi, Hırvatlar açıkça kayırılıyordu; 1889'da yaptırılan Saraybosna Katolik Katedrali bu politikanın ürünüdür. Vatikan misyonerler, Lika, Slavonya, Srem, Bačka, Baranja, Krayina, Bosna, Hersek ve Dalmaçya'da Sırpları Katolikleştirmek için çeşitli etkinlikler yürüttüler. 1832-1841 Petrovo Polje'li Sırpların Katolikleştirilmesi en çok bilinen olayı idi. Buğday ürünleri düştüğünde Sırp köylüler arasında yoksulluk ve açlık arttı. Mısır ve buğday tohumu karşılığında Sırp köylüler vaftiz edilerek Uniatlığa (Greko-Katolikliğe) kabul etti. Vaftizden sonra Sırplar bu defa Hırvat olarak adlandırılmaya başlanmıştı. Din değiştirerek de millet degistiren dünyadaki tek millet, Sırp milletidir.
Bosna-Hersek'in Sırbistan'ı katılmasını amaçlayan 1875-76 Bosna-Hersek'li Sırpların büyük bir ayaklanması 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşına yol açtı. Avusturya-Macaristan, Büyük Sırbistan'ın kurulmasını önlemek için Bosna-Hersek'i işgal etti. Bunun ardından Avusturya monarşisi, Bosna-Hersek nüfusunun ulusal bileşimi karışıyor, Sırplar Sırp Prensliği bir sınırlarından Batı ve Orta Bosna'ya savruluyor, Doğu Bosna da Batı ve Orta Bosna topraklarından göç ettirilen Müslümanlarla iskân edilmiştir. En önemlisi ise, Avusturya-Macaristan Devleti, ayrı bir "Boşnak Milleti" yaratmak için inanılmaz çabalar sarfetti. Din özgürlüğünün garanti edilmesinin bir meşruiyeti de getireceğini gören Avusturya-Macaristan, Boşnaklara kültürel özerklik vererek Müslümanların Katolik Hıristiyanlarla eşit haklara sahip olmasını sağladı. "Kayser Camisi", Çek mimari Karl Paržik tarafından genişletilmiş, Avusturya-Macaristan Reis-ül Uleması ikametgahının camisi olarak kullanılmıştır. Monarşinin Müslümanlara otonomi vermesi ve onların da Sırp bölgeleri üzerinde hak iddia etmeleri Sırp-Müslüman yakınlaşmasını bozdu, giderek Hırvatlara daha çok yaklaştılar. Monarşi yönetimi, Beyleri toprak sahibi kimseler yapmak istediğinden onların topraklarına dokunmadı, toplum içinde etkili konumlarını koruyan bu Beyler sayesinde Boşnakları İmparator tarafına celbedebildi ve Avusturya tacının meşruiyeti arttı. Diğer önemli gelişme de Viyana, Graz, Budapeşte ve Zagrep'te eğitim gören Müslüman entelektüellerin öncülüğünü yaptığı Bosna-Hersek'te Batılılaşma hareketleri olmalarıdır. 1881 yılında kabul edilen Askerlik Kanununa göre 19-42 yaşındaki erkekler askerlik yükümlülüğünü yerine getirmelidir. 1884 yılında Bosna-Hersek'te 4 piyade alayı kuruldu: BH1 (Sarajevo), BH2 (Banja Luka), BH3 (Tuzla), BH4 (Mostar). Boşnaklar, Avusturya-Macaristan Ordusu saflarına resmen girmeden önce, şöyle ant içiyor:"Tanrının adıyla ben, Majeste İmparator ve Kral Franz Joseph'e bağlı kalacağıma ve hayatım tehdit altında olsa Amirlerimin verdiği her emri yerine getireceğime yemin ederim"[4] Tuna Monarşisi ordusundaki hizmet eden Boşnaklar, Avusturya ve Macaristan'a gönderiliyor, Alman dili ve kültürüne ait bilgiler de edinerek Alman ve Avusturyalı kızları ile evleniyor. Askerlik hizmetinden sonra Boşnak gençler eşleri ile birlikte Bosna'ya geri dönüyor. Avusturya düşüncesi ve İmparator'a bağlılık Boşnaklar arasında gittikçe geniş ölçüde yayılmaktaydı. Öte yandan Bosna-Hersek'te otururken Avusturyalı askerler Boşnak kızları ile evlenip Bosna-Hersek'e daimi olarak yerleşmekteydi. Avusturya hükümeti, çeşitli muafiyetler de uygulanayarak karma evlilikleri özendiriyordu.[5]
I. Dünya Savaşı, Vatikan'ın Ortodoks Sırplara karşı gerçekleştirdiği 20. yüzyılın ilk soykırımı oldu. Papa X. Pius, 24 Haziran 1914 tarihindeki Sırbistan Krallığı ile konkordatı iptal etmiş, Sırbistan'ı büyük aforoza uğratmış, son Sırba kadar 'Kutsal Savaşın' sürdürülmesi çağrısında bulunmuştur. Savaş boyunca ise Hırvatlar ve Boşnaklar Avusturya-Macaristan İmparatorluğu tarafında yer almışlardır.[6][7] 42. Domobran Tümeni Uzman Çavuşu Josip Broz Tito, Podrinje'de, Maçkov kamen'de, Cer'de, Kolubara'da ve Belgrat'ta Sırp kuvvetlerine karşı savaştı. Sırp cephesinde gösterdiği cesaret ve kahramanlık dolayısıyla Tito Avusturya-Macaristan Ordusu Komutanlığı tarafından küçük gümüş madalya ile ödüllendirildi. 'Tajni dosije Josipa Broza' adlı kitabın yazarı Momçilo Yokiç (Momčilo Jokić), Josip Broz Tito'nun Podrinje'de ve Maçva'da Sırp sivillere karşı yapılan katliamlara da bizzat katıldığını tahmin ediyor.
1908'de Avusturya Bosna-Hersek'i ilhak edince yerli Müslümanlardan Streifkorps ve Schutzkorps milis birlikleri oluşturuldu. Avusturya yönetiminin da desteğiyle kışkırtılan Müslümanlar, 1914'te Bosna-Hersek'teki Sırpların kasabalarına ve köylerine saldırmaya başladılar. Viyana Üniversitesi Profesörü Josef Redlich, 22 Kasım 1914'te günlüğüne şunları yazmış: "Bosna-Hersek eyaletinde Ortodoksların sistematik bir kırımı politikası uygulanıyor". Müslüman Schutzkor'cuların işlediği suçlar, İngiliz tarihçi John R. Lampe tarafından 'etnik temizlik' olarak nitelendirildi. Avusturya-Macaristan’ın yürüttüğü etnik temizlik bunlarla sınırlı kalmadı. İşgal edilen topraklardaki Rusin ve Sırp direnişini bastırmaya çalışarak, Viyana da kitlesel imhayı gerçekleştirmek için Avrupa tarihinde ilk toplama kampları kurdu. Győr'da, Arad'da, Neusiedl am See'de, Doboy'da, Sopron'da, Talerhof'ta, Boldogasszony'da, Nagymagyar'da, Mauthausen'de, Aschach'ta, Jindřichovice'de, Braunau'da, Cegléd'de, Vác'da, Gyöngyös'da toplama kamplarının en meşhuru olan Doboy'da 27 Aralık 1915 ile 5 Temmuz 1917 arasında 45.791 Sırp yaşadı, bunların 12.000 kadarı silahla vurularak, güçsüz bırakılarak veya salgın hastalıklarla öldürüldü. Ancak 1916 yılı Nisan ayında Doboy kampında 643 Sırp çocuk öldü.[8]
1914-1918 arasında, Avusturyalılar, Macarlar, Hırvatlar, Boşnaklar, Almanlar, Bulgarlar ve Arnavutların (Toplica isyanı)[9][10] yaptığı katliamlarda, toplama kamplarında, açlık ve tifo salgınlarında ve işgale karşı askeri mücadelede 1 milyon 300 bin Sırp (yani Sırp nüfusun yüzde 28'ini) hayatını yitirdi.
- Isonzo Cephesi'nde Müslüman askerler ile son imparator I. Charles (1915)
- Avusturya-Macaristan Ordusu'ndaki askeri İmam
- Arşidük Eugen, binbaşı Broschek komutasındaki Müslüman askerleri ziyaret ediyor
- Avusturya-Macaristan Ordusu BH3 Birliğine mensup Müslüman askerler camide dua ediyor
- BH Piyade subayları ile teğmen Leo Wittmann
- I. Dünya Savaşı'nda ölen Hırvat askerler anısına inşa edilen Čakovec Asker Anıtı
- Avusturya-Macaristan İmparatorluğu arazisi dahilindeki Hırvatistan arması
- 1914 yılı Ağustos ayında, Maçva'da Sırp köylü kadınlar, general Oskar Potiorek'in emriyle asıldı
- Maçva'da sivil katliamı (Sonbahar 1914)
- Sırp kadının asılarak öldürülmesi (Maçva, Sonbahar 1914)
- Annelerinin gözleri önünde öldürülen Sırp gençler (Maçva, Sonbahar 1914)
- Asılmış Kruševac'lı Sırplar
Savaştan sonra Hırvatlar kendilerini 'Avusturya zulmünün kurbanları' olarak tanıtmaya çalışmışlardır. Sırplar Hırvatların Avusturya-Macaristan Ordusu askerler iken işlediği bütün suçları 'panslavizm' hatırına affetti. Aleksandar I tüm Slav halklarını Sırp, Hırvat ve Slovenleri bir devletin çatısı altında birleştirmek fikrini ortaya attı. Onun düşüncesine göre yeni oluşturulacak devlette herkes din ve milletin eşit haklara sahip olacaklardı. Sırp-Hırvat-Sloven Krallığında yaşayanların yüzde 46.6'sı Ortodoks, yüzde 39.4'ü Katolik, yüzde 11.2'si Müslüman ve yüzde 1.8'i ise Protestanlardan oluşmakta idi.
Yugoslavya Krallığı Vatikan'ın hoşuna gitmiyordu. Bu özellikle de papa XI. Pius'un görevde bulunduğu sürede kimseden saklanmıyordu. Vatikan için Yugoslavya misyonerliğin yapılması gereken ülke ("terra missionis") olarak ilan olunmuştu. Yani Roma Katolik Kilisesi'nin orayı "eline geçirmesi" gerekiyordu. 29 Mayıs 1922'de Ermenegildo Pellegrinetti Yugoslavya'da nuntius görevine atandı. Belgrat'a nuntius gitmeden önce XI. Pius İsa'nın sözlerini tekrarladı: "Bu ağıldan olmayan başka koyunlarım var. Onları da getirmeliyim. Benim sesimi işitecekler ve tek sürü, tek çoban olacak". Pellegrinetti günlüğünde bu sözleri yazdı.
Faşist İtalya'nın ve Vatikan'ın Balkanlar konusundaki çıkarları birbirine uygun düştüğünden 20'li ve 30'lu yıllar boyunca Benito Mussolini Yugoslavya'ya baskı yaparak Vatikan ile anlaşma yapmalarını sağlamaya çalıştı. Sırpları Yugoslavya devletinin ve Konkordatın (devlet ile kilise arasında yapılmış anlaşmanın) yardımıyla Katolikleştirmeye çalışmışlardı. Eugenio Pacelli'nin hazırladığı anlaşma metni, halk arasında katolik ruhanilerinin etkisini artırarak Roma Katolik Kilisesinin Yugoslavya'da özel imtiyaza sahip olması sağlanacaktı. 1937 yılı Temmuz ayında Prens Paul konkordat tasarısını Yugoslavya Parlamentosuna sundu. Sırp Ortodoks Kilisesi Patriği Varnava Rosiç'in tepki ve protestolarına rağmen 23 Temmuz'da konkordat 127 ret oya karşı 167 evet oyuyla kabul edildi. Sırp Ortodoks Kilisesi Kutsal Sinodu, konkordatı destekleyen milletvekilleri aforoz etti, ama 23-24 Temmuz gecesi Patrik Varnava Rosiç şüpheli bir biçimde öldü. Patrik'i zehirleyip öldürdüğü söylentisi öyle büyük bir hızla yayıldı ki konkordat aleyhtarı gösteri düzenlediler. Halk ve Kilisenin yükselen tepkisi nedeniyle Yugoslavya Senatosu Vatikan'la anlaşmayı iptal etti. Konkordat tasarısının mimarı Eugenio Pacelli bunu, kendisine hakaret olarak algılamış, bütün Sırplara garez bağlamış. Vatikan Sırpları Konkordatın yardımıyla Katolikleştirmenin imkansızlığını gördükte ise Yugoslavya ile olan yakınlık ilişkilerini bir tarafa bırakarak onu parçalamak için çalışmaya başladı. Ayrılıkçı Ustaşa hareketi Roma Katolik Kilesi'sinden büyük yardım ve destek gördü. Hırvatistan'lı ve Bosna-Hersek'li Katolik papazlar vaazlarında Hırvat gençleri Ustaşa örgütüne girmeye çağırarak anti-Yugoslav propagandasını yaptılar. Katolik mabetler, muhtemel isyan durumunda silah depolarına ve komplocuların buluşma yerlerine dönüştü.
13 Aralık 1937'de Ermenegildo Pellegrinetti'ye kardinal unvanı verildi. Törende bir konuşma yapan papa XI. Pius Yugoslavya Krallığına fiilen idam hükmü verdi: "İsa'nın yeryüzündeki temsilcisi ülkesine candan, gönülden böyle bir teklif yaptı ama reddedildi. Birçok insanın teklifimizi reddettiklerine çok pişman olacaklarına inancım tamdır"[11]
II. Dünya Savaşı'nın başlangıcı
Almanlar II. Dünya Savaşı'nın başından itibaren Yugoslavya Krallığı'nı kendi taraflarına çekmek için baskıda bulunmuşlar. 25 Mart 1941'de Prens Paul'ün hükümeti ile Naziler arasında Viyana'da bir pakt imzalandı. Ancak Nazilerle anlaşma imzalayan hükümet, ülkesine döner dönmez, halktan ve Sırp siyasi partilerinden de destek gören bir askeri darbe ile devrildi. Yeni bir ulusal birlik hükümeti kuruldu. Daha ileri tarihlere Barbarossa Harekâtı ertelemesi gerekliliği Hitler'i kudurtmuştu. Adolf Hitler emretti: "Yugoslavya askeri yönden ve millet olarak yok edilecek! Belgrat, Macaristan'da üslenen bombardıman uçakları ile de tahrip edilecek!" 6 Nisan 1941 ('Palmiye Pazarı' günü) sabahın erken saatlerinde, üslerinden havalanan Alman uçakları, Belgrad'a 218,5 ton bomba yağdırdı. Belgrad Bombardımanı sonunda, 17 bin kişi öldü, binlerce kişi de yaralandı, kent büyük ölçüde yıkıldı. Yoğun Alman bombardımanının ardından ülke; Alman, İtalyan, Arnavut, Macar ve Bulgar orduları tarafından işgal edildi. 17 Nisan 1941'de Yugoslav ordusu Alman birliklerine teslim oldu. Daha sonra olaylar şu şekilde gelişti:
- Slovenya'nın güneybatısı İtalya, kuzeydoğusu ise Nazi Almanyası tarafından işgal edildi. Macaristan ise Mura'nın kuzeyindeki küçük bir bölge olan Prekomurje’yi aldı.
- Macaristan, Bačka, Baranja, Međimurje ve Prekmurje'yi işgal etti. (bakınız: Büyük Macaristan)
- Doğu Sırbistan ve Makedonya'nın büyük kesimi Bulgaristan'a bırakıldı. (bakınız: Büyük Bulgaristan)
- İtalya, Dalmaçya'nın önemli bir bölümünü aldı. Karadağ'ı işgal eden İtalyan birlikleri kukla bir rejim kurup Karadağ'ın bağımsızlığını ilan etti. Doğu Karadağ, Batı Makedonya, Metohiya ve Orta Kosova Arnavutluk'a verildi. (bakınız: Büyük Arnavutluk)
- Sırbistan'ın işgalinden sonra Almanlar kukla bir devlet olan Milan Nediç başkanlığında "Ulusal Kurtuluş Hükümeti"ni kurdu. (bakınız: Sırbistan (1941-1944))
- Nazi Almanyası'nın Yugoslavya Krallığı'na saldırmasından dört gün sonra 10 Nisan 1941'de Wehrmacht Zagreb'e ulaştı. Avusturya-Macaristan Ordusu eski albayı olan Slavko Kvaternik, Ustaşa poglavnik Ante Paveliç öncülüğündeki Hırvatistan Bağımsız Devleti kuruluşunu ilan etti. Bu devlet, Zagorye, Slavonya, Krayina, Bosna-Hersek, Srem ve Dalmaçya'nın bir bölümünü içine aldı.
Hırvatistan Bağımsız Devleti Dönemi
Daha çok bilgi için: Glina katliamı ve Hırvatistan'da Holokost
NDH'nin başına getirilen Ustaşa rejimi, Hırvatistan Bağımsız Devleti'nde yaşayan Ortodoks Sırplar üzerinde sistemli olarak etnik ve kültürel soykırım başlattı.[12][13] NDH'deki ilk sivil katliam Bjelovar yakınındaki Gudovac köyünde yapıldı. 1941 yılı 27 Nisanı 28'ine bağlayan gece, Gudovac, Brezovac, Klokočevac ve Bolac köyleri ustaşalar tarafından kuşatıldı. 250 erkek ve kadın evlerinden tarlaya sürüldü. Burada ustaşalar Sırplara uzun çukur kazdırıyor, sonra da yine elleri arkadan bağlanmış şekilde Sırpları bir çukur dolduruyor, diri diri gömüyorlardı. Ustaşa vahşeti Almanları bile şok etti. Almanlar toplu mezar açıp, cesetler gün yüzüne çıkardı. Bu çalışmaları sonunda "Ustachenwerk bet Bjelovar" başlıklı belge Alman arşivlerinde yer aldı.
Hem papa XII. Pius (Eugenio Pacelli) hem de Katolik Adolf Hitler, Ustaşa rejiminin NDH'daki soykırım politikalarını desteklemeye karar vermişti. 16 Mayıs 1941'de Adolf Hitler, "Hırvatistan'da bulunan son derece güçlü Sırp azınlık sayısı azaltılsın" önerisini destekleyerek, Ribbentrop'a Aşağı Steiermark ve Güney Karintiya bölgelerindeki 200.000 Sloven'in Sırplardan 'arındırılmış' topraklara zorla göç ettirilmesi gerektiğini söyledi.[14] 6 Haziran 1941'de, Berghof'ta Ante Paveliç'le görüşmesinde, Hitler, "Hırvat devleti gerçekten uzun ömürlü olmak için 50 yıl boyunca milli hoşgörüsüzlük politikasını uygulamalı" demiştir. 18 Mayıs 1941'de, papa XII. Pius Paveliç’i Vatikan’da kabul etti. Hırvatistan Bağımsız Devleti'ne 'Civitas Dei' (Tanrı Devleti) adını veren XII. Pius, Paveliç'e tespih hediye etmiş, Stepinac'ı Ustaşa Ordusu Askeri Papazı görevine atamış ve NDH'li Sırplar için Katolik inancına dönüştürecek 'schismatikler' ve 'Hırvat dissidentler' terimlerini kullanmayı emretmiştir. Zagreb başpiskoposu Alojzije Stepinac Ustaşa rejimini hemen tanıdıp Katolik ruhanilere "Ustaşalara ellerinden geldiğince yardım ediniz" genelgesi gönderdi. 28 Nisan 1941'de, Stepinac, Paskalya mesajında "Hırvat halkı, NDH'yi korumak için çalışmaya hazırlıklı olmalı" diyerek dost ve müttefik olan halkının önderi Adolf Hitler'e sonsuz teşekkürleri sunmuş, poglavnik Ante Paveliç'e sınırsız sadakat yemini etmiştir.[15] Saraybosna başpiskoposu İvan Şariç ise Katolikleştirme ve Hırvatlaştırma kampanyası başlattı.
30 Nisan-4 Haziran arasında, yurttaşlık, ırksal kimlik, "Aryan kanının ve Hırvat halkının onurunun korunması", Sırpların ve Yahudilerin statüleri ile ilgili kanunlar yayınlandı. Hırvatistan, Nazilerin tüm 'Anti-Judaik' stratejilerini uyguladı, Yahudilerine Sarı Yıldızlı veya Ž (Žid) harfli rozeti takma zorunluluğunu getirdi. Zagreb'de kamusal alanlara ve ulaşım araçlarına "Sırplara, Yahudilere, Çingenelere ve Köpeklere Yasaktır" posterleri asıldı. Ama antisemitizm Ustaşa ideolojisinde ikinci sıradaydı, birinci sırada Sırp düşmanlığı geliyordu. Ustaşa icraatlarından biri Sırpların koluna P (Pravoslavac) harfli açık mavi bant ya da Srbin kelimeli kırmızı rozet takmayı zorunlu kılmasıdır. Kiril alfabesi yasak edildi. Bütün Ortodoks kiliseler, okullar ve çocuk yuvaları kapatıldı. Sırp Ortodoks Kilisesinin malı mülkü devletce müsadere edildi. Nasyonal devlet iddiasını, gerçek olarak sunabilmek için Ustaşa propagandası, Sırp Ortodoks Kilisesi'nin aslında 'Yunan Doğu Kilisesi' olduğunu iddia etti. Ustaşalar sadece bunu iddia etmekle kalmayıp, faşist devletin birçok yerinde bunun için 'başka tedbirler' de aldılar. Bu tedbirlerin başında 300'den fazla Ortodoks kilise ve manastırının yerle bir edilmesi, 131 Ortodoks papazın (3 başpiskopos da dahil) katledilmesi gelir. Ustaşa rejiminin amacı şuydu: "Sırpların üçte biri zorla Katolik yapılacak, üçte biri NDH topraklarından sürülecek, geri kalan üçte biri öldürülecekti". Bu amaçla, NDH'li Sırplara karşı tarihte eşine az rastlanan katliamlar gerçekleştirdiler. Vogelfrei ("kuşlar kadar özgür ki her Aryan onları öldürebilir") olarak kabul edilen Sırplar, Yahudiler ve Çingeneler, mal ve mülkleri müsadere edildikten sonra toplama kamplarına gönderilmişlerdi. Sırpların yerleşik oldukları köylerde zorla kitlesel vaftizler yapılarak Ortodoks halk Katolik yapıldı.
Sırp tarihçi Milan Bulayiç'e göre, 575 Katolik papaz ve rahip Sırpları bizzat öldürdü ya da kilisede, Hırvatlara vaaz verip Sırpları katletme çağrısı yaptı ya da Sırpları ölüm tehditleriyle Katolik yaptı. Yaklaşık 500 ruhani Almanların yenilgisinden sonra Vatikan'ın yardımıyla İspanya'ya, Arjantin'e, ABD'ye, Avustralya'ya kaçtı. NDH'deki olaylar, Roma Katolik Kilisesinin Ortodokslara karşı hunhar ve acımasız davrandığını da gösterdi. 10 Ağustos 1941'de Livno Bölgesinde papaz Sreçko Periç vaazını Gorica Manastır'ında vererek haykırdı: "Hırvat Kardeşlerim! Gelin, bütün Sırpları kesin! Ama ilk önce Sırpla evli kızkardeşimi boğazlayın ve sonra Sırpları da sıra ile boğazlayın! İşlerinizi bitirince kiliseye gelin. Bütün günahlarınızı çıkartacağım. Bütün günahlarınızı bağışlanacak!" Sreçko Periç'in emriyle Livno Bölgesinde iki hafta içinde 5.600 Sırp erkek, kadın ve çocuk vahşice katledildi. Ancak İtalyan askeri müdahalesinden sonra katliamlar durduruldu.
Fransiskan rahibi Miroslav Filipoviç-Maystoroviç Banya Luka çevresinde (özellikle Graçanitsa köyünde (yaz 1941) ve Motika, Drakuliçi, Şargovaç köylerinde (6-9 Şubat 1942)) kanlı katliamları ile ünlendi. 7 Şubat 1942'de, Miroslav Filipoviç ve 12 ustaşa, İsa ve 12 havari'ye öykünerek Drakuliçi köy okuluna girdi. Filipoviç, kız Radoyka Glamoçanin'i yanına çağırıp herkesin gözü önünde boğazı kesilerek öldürdü. Fransiskan rahibi, öğretmenin ve öğrencilerin canhıraş feryatlarına aldırmadan sakin telaşsız cümlelerle söyledi: "Tanrı adına, ben bu soysuzlaşmışları din değiştirerek vaftiz ediyorum. Hepiniz benim gibi yaparsınız. Bütün günahlarınızı çıkartacağım." Ustaşalar bundan hemen sonra Sırp çocukları okulun avlusuna götürdü ve bıçakla kesti. 1942 yılı ilkbahar, yaz ve sonbahar aylarında Miroslav Maystoroviç, Jasenovac-III toplama kampına bir komutanı olarak görev yapmış bir Ustaşa teğmeni idi. Esirler ona 'fra Sotona' (peder Şeytan) lakabını taktılar. Akşam 'iş başı' yaparak Maystoroviç genellikle yeşil tutumu giyiyordu. Her gece sabaha kadar Maystoroviç esirleri bıçakla kesiyor ve balyozla öldürüyor, ertesi sabah üstü başı kan içinde geri dönüyordu. 'Çalışma gücü' ve 'dayanıklılık'ta onunla kimse boy ölçüşemezdi. 'Peder Şeytan', 1942-1945 yıllarında Stara Gradişka kampı komutanlığı yaparken, 'Ustaşa ustalığını' geliştirmeye devam edebildi.
NDH'deki soykırım diğerlerinden ayıran en önemli özellik ise, soykırımın, hem Hırvat erkekler hem de Hırvat kadınlar gerçekleştirilmiş olmasıdır. Nada Taniç Luburiç, Maja Buždon, Milka Pribaniç, Božica Obradović ve Vilma Horvat, Stara Gradişka kadın kampında nöbetçi ve kasap olarak çalıştı. Acımasızlık ve hunharlık konusunda erkeklerden hiç de aşağı kalmayan Ustaşa kadınlar esirleri dövüyor, kesiyor, boğuyor ve tabanca ile vuruyordu. 22 Aralık 1942-15 Temmuz 1943 arasında, Stara Gradişka toplama kampında hapsedilen Yahudi asıllı İngiliz kadın Pauline Weiss'ın yaptığı hesaplara göre Ustaşa kadınlar yaklaşık 2.000 Sırp ve Yahudi kadını katlettiler.[16][17][18][19]
NDH sınırları içerisindeki çocuk toplama kamplarından biri, 1942 yılı Temmuz-Ağustos aylarında Zagreb'e 20 kilometre uzaklıktaki Jastrebarsko'da 'mülteci çocukların toplanma yeri' olarak işletilmiştir. Bu zaman içerisinde, 1 ay ile 14 yaş arasındaki 3.336 çocuk, tutuklanarak Jastrebarsko kampı'na gönderilmiştir. Kampı yöneten Aziz Vinko Paulski Katolik cemaatinin rahibeler 1.018 Sırp çocuk'un ölümünden sorumludur. Roma Katolik hukuk sisteminde rahibeler kilise sınırları dışında çalışamadığından Vatikan kampta çalışmasına onay verdi. Kampı komutanı olan rahibe Ana Berta Pulherija, hep çocukların eşkiya çocukları olduğunu ve onları öldürmesi gerektiğini söylüyordu. Çoğu tifo, açlık ve susuzluğa kurban gitti. Çocukları kör etmek için hileli yöntemler kullanan Katolik rahibeler, saatlerce güneşe bakmaya zorlamaktan geri durmadılar. Birkaç çocuk 'kaprisli davranış' ve kamptan kaçma girişimi yüzünden öldürüldü. Rahibe Gracioza 20 çocuğu kendi elleriyle ustaşa Petar Lovrin'e teslim etmiş, çocukların boğazlanmasına ve sepeti srbosjekle çıkarılan gözler ile doldurmasına bile seyirci kalmıştır.[20][21]
Paveliç, rahibelerin faaliyetini yüksek değerlendirerek madalyalar ile ödüllendirdi.
NDH toplama kampları
Nezavisna Država Hrvatska (NDH), Mihver devletler tarafından yaratılmış olan ve kendi toplama kamplarını kurmuş ve yönetiyor olan, bu konuda Nazi yönlendirmesi olmayan tek devlettir.
- Jasenovac Toplama Kampı
- Donja Gradina Toplama Kampı (Jasenovac, Logor VIII)
- Stara Gradiška Toplama Kampı
- Sajmište Toplama Kampı
- Jastrebarsko çocuk kampı
- Pag adasında Toplama Kampı
- Rab adasında Toplama Kampı
- Đakovo Toplama Kampı
- Jadovno Toplama Kampı
- Danica Toplama Kampı
- Tenja Toplama Kampı
- Lepoglava Toplama Kampı
- Kerestinec Toplama Kampı
- Kruščica Toplama Kampı
- Livno çocuk kampı
- Gospiç Toplama Kampı
- Loborgrad Toplama Kampı
- Caprag Toplama Kampı
- Sisak Toplama Kampı
- Gornja Rijeka Toplama Kampı
21 ve 22 Nisan 1945 tarihlerinde, suçlarını örtbas etmek için Jasenovac kampı binaları ustaşalar tarafından mayınlandı, patlatıldı ve ateşe verildi.
Soykırım yöntemleri
Adolf Hitler'in Balkanlar Özel Elçisi Hermann Neubacher, Hırvatların yaptığı Sırp kırımının insanlık tarihinin gördüğü en vahşî kırım olduğunu anılarında yazdı. Alman gözlemcilere göre Hırvatlar Otuz Yıl ve Yedi Yıl savaşlarına katılarak aynı vahşet uygulamalarını sergilediler. 1618-1648 ve 1756-1763 yılları arasında süren savaşları esnasında Hırvat paralı askerleri, Alman şehirlerindeki ve köylerindeki evlerin yakılıp yıkılmasıyla ve bütün insanların yok edilmesiyle Almanlara öyle korku salıyordu ki "Gott beschütze uns vor der Pest dem Hunger und den Kroaten!" diye atasözü türedi.
18 Mayıs 1945 tarihinde İşgalciler ve Onların Yardakçıları Suçları İnceleme Hırvat Komisyonunun hazırladığı tutanakta, "Jasenovac'taki ünlü toplama kampında işlenen suçlar, zalimliği, yöntemleri ve onların çeşitliliği, cinayet sayısı ve boyutları, en deli hayalleri bile aştı. Sadist sapıklıklar ve insanlık dışı işkenceler sadece psişik bozukluğu ile açıklamak mümkündür" belirtildi. NDH'deki vahşeti açıklamak için kullanılan bir diğer argüman, "Ortaçağ Engizisyonu hortladı" argümanıdır.
Ustaşaların kullandıkları yöntemlerden bazıları şu şekilde sıralanabilir:
- erkeklerin, kadınların, çocukların toplama kamplarında öldürülmesi; Çocuklar için ölüm kampları kuran insanlık tarihinde tek devlet Hırvatistan Bağımsız Devleti'dir.
- čišćenje (temizlik); Sırp köylerine baskınlar, kundaktaki bebeklerden ayakta zor yürüyen ihtiyarlara kadar bütün herkesi katletmesiyle sonuçlanıyordu.
- Sve do Drine!: Sırpların Drina Nehri dışına sürgün etme;
- bıçak, balta, çekiç, kazma, kürek, yaba, küskü vbz. gibi kesici-dürtücü-vurucu silahla öldürme;
- 'oyunlar' ve 'yarışmalar'; Çocuğu havaya atıp tutan ve yere düşmeyi önleyen Ustaşalar, çocuğu tüfek süngüsü ile delip geçtiler. Jasenovac kampında da srbosjek ile insanları öldürme hız yarışması düzenlendi. 9 Ekim 1942'de Vyekoslav (Maks) Luburiç, Jasenovac'ta düzenlenen ziyafette, katliamlarda 'yararlık' gösterilen ustaşalara poglavnik adına altın ve gümüş madalyalar verdi. Sarhoş Maks Luburiç aynen şöyle dedi: "İşte, bu yıl burada (Jasenovac'ta), Avrupa'da Türk hakimiyeti boyunca Osmanlı İmparatorluğundan daha çok insanı öldürdük". 'Križari' Katolik örgütü üyesi Petar Brzica'ya "Sırp Öldürme Kralı' ünvanı verildi. Çünkü Petar Brzica bir gece içinde (29 Ağustos 1942) 1.360 Sırp'ı srbosjekle kesebildi. Bu 'rekor' nedeniyle Brzica, arkadaşlar tarafından pişmiş domuz yavrusu ve şarap ile, Jasenovac kampı papazı tarafından altın saat ile amirler tarafından gümüş takımı ile ödüllendirildi. 1945 yılında Petar Brzica ABD'ye göç etti.
- kurşuna dizme;
- diri diri yakma; Ustaşa sürüleri, Sırp köylerine baskın yaparken, bazen insanları eve (ambara) kitleyerek binayı ateşe verdi. 1941 yılı Aralık ayında Jasenovac toplama kampında mühendis Hinko Dominik Picilli cesetlerin yakılması için fırını inşa etti. Ama bazen insanları canlı canlı yakmak için bu fırın kullanıldı. Ustaşalar, esîrleri anadan doğma soyarak, kafasına çekiçle vuruyor ve baygın halde fırına atıyorlar.
- diri diri gömme;
- intani hastalıklar; Tifolu hastanın yattığı odalara yerleştirilen sağlıklı insanlar da kisa bir süre sonra hastalanarak öldüler.
- kuyuya, uçuruma, maden ocağına atma; (Daha çok bilgi için: Prebilovci katliamı)
- sadist işkenceler; tırnak altına iğne batırma, açılan yaralara tuz basılarak işkence, çıplak göğüs üzerinde ateş yakma, vajina üzerinde sigara söndürme ve benzerleri.
- dayak atma, hakarete etme, aşağılatma; yüze tükürme, toprağı ağıza doldurma, bıyık ve sakal koparma ve benzerleri.
- zehirleme; yemeğe kostik soda katma, zorla benzin ve petrol içirtme.
- asılarak ve(ya) tel ile boğarak öldürme;
- demir çengel kaburgalardan asma (bazen ölmek 3-4 gün sürermiş);
- kazığa oturtma;
- çarmıha germe; Çarmıha germe vakalarının 1991 yılında da rastlandığını bilinmektedir. 1991 Kasım ayında Hırvat askerler Borovo Naselje okulunda 4-8 yaş arasındaki 41 Sırp çocuku çarmıha gerdiler (duvara çivilediler). (Vukovar children massacre, resim)
- iğneyi veya bıçağı gözlere batırma, gözleri çıkarma; 1944 yılında, Corriere della Sera gazetesi muhabiri Curzio Malaparte, Ante Paveliç'le görüşmesini anlattığı 'Kaputt' isimli bir kitap yayınladı. Malaparte'ye göre poglavnik masasında 20 kilo insan gözü doldurulan sepet vardı. Bu sepet Paveliç tarafından "benim sadık ustaşalarımdan hediye" olarak adlandırıldı.[22]
- kaynar suda pişirme, ocakta kızartma;
- şişeyi ve fıçıyı kan ile doldurulma; Eugen Dido Kvaternik'e "Sırp kanını doya doya içmeme 100 yıl yetmez" sözleri isnat edildi.
- intihara sürükleme; Tutuklulardan bazıları sonsuz azaptan ve işkenceden kurtulmak için asılarak intihar ettiler.
- açlık çektirme; 1942 sonbaharında sonunda 160 tutuklunun bulunduğu Jasenovac-III-C kampı tasfiye edildi. Kamp komutanı İvitsa Matkoviç, III-C kampın sınırlarına nöbetçi dikerek yiyeceği ve suyu taşımak yasak dedi. Başka tutukluların gözünü korkutmak ve kampa yaklaşmasını önlemek için, "TİFO" uyarı levhası astırıldı. Hasta, yaşlı ve zayıf esirler birkaç gün içinde öldüler. Geri kalanlar ise bütün otları yiyip bitirdi, yamyamlığa düştü.
- susuzluk çektirme; Esirler tuzlanmış balık ya da salamura yapılmış balık yedikten sonra susuzluktan kavrulup su istemişler ve onlara su verilmemişti. Bazılar susuzluktan çıldırdı, bazılar da kendini öldürdü.
- boğup suya atma; Pag Adası'ndaki toplama kampında sivil Sırp ve Yahudi esirler bağlanıyor, gemilerle denize açılıyor ve suya atılıyordu. Çok uzun süre boyunca balıkçılar ağa yakalanan cesetleri sudan çıkarıyordu. Jasenovac toplama kampında ise ustaşalar, yük kollarına bağlayarak eserleri Sava Nehrine atıyordu.
- hamile kadınların karnını deşme; Bu yöntemin 'Ustaşa imzası' olduğunu sanılıyor. Silah arkadaşlarına tavsiye eden Ante Paveliç, "İyi ustaşa, anne karnından bebeği bıçağıyla çıkarabileceği ustaşa" şeklinde konuştu.[23] Pag Adası'nda toplama kampında görev yapmış olan bir Ustaşa, bebegi anne karnından çıkarıp onun yerine canlı 3 yaşındaki çocuğu sokuşturduğu ve yalıyardan denize attığını gururla anlattı. Görgü tanıklarının ifadelerine göre, bir gün Jasenovac'ta ustaşalar hamile bir kadının karnını deşip bebeğini çıkarttı ve hamile olmayan bir kadının karnını kesip ve bebeği oraya soktu.
- çocukların katledilmesi; Çocukları ateş, buz gibi su ve sönmüş kireçe atıyor, omurgayı taşla parçalıyor, kafayı duvara çarptırıyor, el ve ayak eklemlerini parçalıyor, kafayı kesip annelerine atıyordu (ve benzerleri). Bu 4 yıllık dönemde Sırp, Yahudi ve Çingene çocukların elli binden fazlası katledilmiştir.
- toplu ırza geçme; Ustaşalar, kızları analarının gözleri önünde ve anaları kızlarının gözleri önünde ırzına geçmeyi tercih etti. Irza geçme kurbanları arasında hamileler ve 12 yaşın altında kızlar da vardı. Bazı hallerde ustaşalar, ellerindeki kadınların ırzına geçtikten sonra memelerini kesip karnını deştiler.
- insan sağlığına zararı dokunması, sakat bırakma (burun, kulak, dil ve vücudun bölümleri kesme, iğdiş etme, bıçakla ve(ya) kurşunla ölümcül olmayan yaralama); Tedbirler arasında, Ortodoks şekliyle istavroz çıkarmasını önlemek için Sırplara sağ eldeki baş, işaret ve orta parmaklarının kesilmesi de bulunuyor.
- Ortodoks papazların nallanması;
- zorla vaftiz edilerek Katolikliği kabul etmek zorunda bırakılması;
- insanlığın ortak mirası olan din, sanat ve kültür eserlerinin kül hâline dönüştürülmesi;
- kıymetli eşyaların ve malların yağmalanması (dişlerdeki altın kronların çekme dahil olmak üzere); Kurbanlardan alınan altınlar ve değerli eşyalar 1945 yılında 10 kamyonla Roma'ya gönderildi, Aziz Jerome Manastırında saklandı. Sırpların, Yahudilerin ve Çingenelerin elinden aldığı servetin 350 milyon İsviçre frangı (yaklaşık 80 milyon USD) Vatikan’a verildi.
Sırp nüfusu ve kayıpları. İlginç bilgiler
1941 yılı Hırvatistan Bağımsız Devleti sınırları içinde Hırvatların ve Sırpların dağılımı değişik kaynaklari listelenmekte:
- Hırvat târihçi Hrvoje Matković: 6.966.729 nüfuslu NDH sınırları içindeki 4.817.000 (%69,14) Katolik-Müslüman Hırvat ve 1.848.000 (%26,52) Sırptı.
Kurbanların tam sayısı da hiçbir zaman belirlenemedi.
- ABD Yahudi Soykırım Anma Müzesi'nin tahminlerine göre sadece Ustaşalar 390.000 Sırp öldürmüştür. Jasenovac Toplama Kampı'nda ise 70.000 kişinin öldürüldüğü tahmin ediliyor.[24] Jasenovac anma listesinde tüm etnik gruplardan 75.159 kişinin ismi vardır.[25][26] Bölgede Sırplar'ın yanı sıra 37.000 Yahudi ve Çingene de soykırıma maruz kalmıştır.[27]
- 'The International Commision for the Truth on Jasenovac'e göre Hırvat toplama kampı Jasenovac sistemindeki kurbanların sayısı en az 700.000 Sırp, 23.000 Yahudi ve 80.000 Çingen.[28]
- 1989 yılında yayımladığı "Bespuća povijesne zbiljnosti" kitabında Franjo Tudjman, Jasenovac toplama kampında 30.000-40.000 Sırpın, 30.000 Yahudinin ve 10.000 Hırvat antifaşistin öldürüldüğünü ve Jasenovac'ın bir yalan, bir efsane olduğunu iddia etti. Tudjman'a göre, Jasenovac 'işçi kampı'nda yaşayan Sırplar, tarım, el zanaatı ve manüfaktür üretiminde çalıştılar. Hırvatistan Bağımsız Devleti'nde kurban edilen Sırpların sayısı 70.000'e indirildi. Ayrıca, Yahudi soykırımını inkar eden Franjo Tudjman, II. Dünya Savaşında 6 milyon değil, 900 bin Yahudinin Nazi toplama kamplarında öldürdüğünü iddia etti. Antisemitizme ve Holokost inkârına karşı hassasiyetiyle tanınan İsrail ise, 16 Nisan 1992'de Yeni Hırvatistan Bağımsız Devleti'ni kabul etti. 9 Nisan 1997 tarihinde Hırvatistan ve İsrail arasında diplomatik ilişkiler kuruldu. 22 Nisan 1998'de, İsrail'in ilk Zagreb Büyükelçisi Natan Meron, Hırvatistan Cumhurbaşkanı Franjo Tudjman'a itimatnamesini sundu. Tudjman, 21 Nisan 1993'te ABD Holokost Anma Müzesi'nin açılış törenine katıldı bile. Hırvatistan'ın Tel Aviv, Kudüs, Aşdod, Kayserya ve Kfar Shmaryahu'daki diplomatik temsilciliklerinin üzerine Ustaşa bayrağının taklidi olan bayraklar dikildi.
- 1991 Eylül sonunda, Jasenovac Toplama Kampı'ndaki ustaşa soykırımının başlamasının 50. yıldönümünde, Hırvatistan Ordusu Jasenovac'a girdi. Neo-ustaşalar Jasenovac Anma Müzesi'nde sergilenen belgeler, resimler, filmler, cinayet ve işkence aletleri, tutukluların şahsi eşyalarını ortadan kaldırdı. Jasenovac mezarlığındaki kabirler ve Sava Nehri'nin üzerindeki köprü de patlatıldı. Jasenovac Toplama Kampı'ndaki Sırp-Yahudi-Çingene soykırımı ile ilgili somut delillerin imha edilmesine göz yuman ve sessiz kalan Batı medya, Sırplara yönelik karalama ve iftira kampanyası devam ediyorlardı.
İşgal altındaki Sırbistan'da zulüm
Sırbistan
1941 Ekim'inde Alman işgal ordusu Kragujevac katliamı'nda 2.500 ila 5.000 arasında kişiyi öldürdü.
Vojvodina
İşgalin sürdüğü dört yıl boyunca Büyük Macaristan kuvvetleri yaklaşık 50.000 kişiyi öldürdü, 280.000 kişiyi de tutukladı. Ayrıca bölgede sivil halka karşı sayısız savaş suçu işlendi. Kurbanlar çoğunlukla Sırp olmakla beraber Yahudi ve Çingeneler de zulme hedef olmuşlardır.[29]
Kosova
Dünya Savaşı sırasında, 1941 yılında Yugoslavya'nın yıkılmasıyla, Mihver Devletler kukla olarak kullandıkları Arnavutlar aracılığıyla Kosova'da halka karşı etnik temizlik kampanyası başlattı. Çoğunlukla Sırplar hedef olmak üzere halka karşı çeşitli savaş suçları işlendi. 10.000 ila 30.000 Sırp öldürüldü, 100.000 Sırp daha Nediç Sırbistanı'na göçmek zorunda kaldı.[30][31][32][33][34][35]
Genel istatistik
1943'te ölenlerin dağılımı gösteren Yugoslavya haritası yayınladı.[36]
- 600.000 (%80,65) Sırp Hırvatlar (Katolikler ve Müslümanlar) tarafından öldürülmüştür;
- 78.000 (%10,48) Sırp Almanlar tarafından öldürülmüştür;
- 30.000 (%4,03) Sırp Macarlar tarafından öldürülmüştür;
- 20.000 (%2,69) Sırp İtalyanlar tarafından öldürülmüştür;
- 10.000 (%1,34) Sırp Arnavutlar tarafından öldürülmüştür;
- 6.000 (%0,81) Sırp Bulgarlar tarafından öldürülmüştür.
Kaynakça
- 1 2 Serbian Casualties in the 20th Century By Professor Ljubodrag Dimic, Ph.D., Department of History, University of Belgrade, [13 May 1999]
- ↑ The maps showing Communist division of the Serbs
- ↑ Илья Горячев: Положение Сербской Православной церкви в Независимом Государстве Хорватия в 1941 - 1945 гг
- ↑ Bosniacs by Christoph Bathelt
- ↑ 1878–1918 - Austro-Hungarian Bosnia
- ↑ Croats and Muslims commit atrocities on the Serbian civilians
- ↑ Muslims in the austro-hungarian army
- ↑ Genocid nad Srbima i Srbijom: Dobojski logor smrti 1915-1917
- ↑ The Kosovo Question-Past and Present Pressure on the Serbian people was renewed immediately after the retreat of the Serbian and Montenegrin armies and Austro-German and Bulgarian occupation of Kosovo in 1915. This pressure was maintained right up to liberation in 1918. Albanian units also took part in the bloody suppression of the Serbian uprising in Toplice in 1916-1917.
- ↑ Memorandum on Kosovo and Metohija The persecution of the Serb population in Kosovo and Metohija during World War I and the Austrian-Albanian occupation was also great, beginning with the withdrawal of the Serbian army through Albania and continuing through the entire occupation, especially in the quelling of the Serbian Toplica Rebellion of 1917, when the Albanians actively fought on the side of the Germans, Austrians and Bulgarians. During the occupation of 1915-18, twenty-two Serbian priests were killed in a bestial fashion in Kosovo and Metohija.
- ↑ Конкордат между Ватиканом и Королевством Югославии и реакция Сербской Православной Церкви
- ↑ Hitler's Pope, John Cornwell, Viking Penguin, New York, 1999, sy. 250.
- ↑ Ustaša: Croatian Separatism and European Politics 1929-1945, Lord Byron Foundation for Balkan Studies, London, 1998, sy. 144-145 vs.
- ↑ Hory L., BroszatM. Der kroatische Ustascha-Staat 1941-1945. Stuttgart, 1964. S. 97.
- ↑ Another Side of the Pope: John Paul II’s Balkan Legacy April 9, 2005
- ↑ Decoration for Nada Luburic, Maja Buzdon etc
- ↑ Sakic's wife is a war criminal, as well
- ↑ War Crimes Horrors Revive as Croat Faces Possible Trial
- ↑ Portrait of two young women in Ustasa uniform
- ↑ Jastrebrsko concentration camp
- ↑ Zorka Delić-Skiba She was born in 1937 in the village of Kruhari, Sanski Most County
- ↑ Muslim and Croat Ustase gourge Serbian eyes
- ↑ Dobar ustaša je onaj koji može nožem izvaditi dijete iz majčine utrobe
- ↑ "Jasenovac". ABD Soykırım Anma Müzesi. 16 Eylül 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20090916030858/http://www.ushmm.org:80/wlc/article.php?lang=en&ModuleId=10005449. Erişim tarihi: 5 Eylül 2010.
- ↑ "LIST OF INDIVIDUAL VICTIMS OF JASENOVAC CONCENTRATION CAMP". JUSP Jasenovac. 26 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20150626102355/http://www.jusp-jasenovac.hr/Default.aspx?sid=6711. Erişim tarihi: 5 Eylül 2010.
- ↑ Staff. Jasenovac concentration camp, Jasenovac, Croatia, Yugoslavia. On the website of the ABD Soykırım Anma Müzesi.
- ↑ "Croatia" (English). Shoah Resource Center - Yad Vashem. 4 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20131104235511/http://www.yadvashem.org/odot_pdf/Microsoft%20Word%20-%205930.pdf. Erişim tarihi: 5 Eylül 2010.
- ↑ THE INTERNATIONAL COMMISSION FOR THE TRUTH ON JASENOVAC-STATEMENT Wednesday, 29 April 2009
- ↑ Enciklopedija Novog Sada, Sveska 5, Novi Sad, 1996, sy. 196.
- ↑ Rastko project: Albanian Skenderbeg SS Division
- ↑ Нацистички ген оцид над Србима - Православље - НОВИНЕ СРПСКЕ ПАТРИЈАРШИЈЕ
- ↑ www.glas-javnosti.rs
- ↑ Carl Savich,B.A. in Political Science from the University of Michigan, M.A. in History and a J.D. in Law. http://www.serbianna.com/columns/savich/054.shtml
- ↑ http://globalresistance.com/serbo-croatian/articles/zlocinci.htm
- ↑ http://www.booknear.com/Pavle-Dzeletovic-Ivanov-author_1.htm Pavle Dzeletovic Ivanov:21. SS-divizija Skenderbeg (Svedocanstva)
- ↑ Serge Krizman, Maps of Yugoslavia at War, Massacre of the innocent Serbian population, committed in Yugoslavia bu the Axis and its Satellite from April 1941 to August 1941, Washington 1943.
- Bibliyografya
- Monica Farrell, Ravening Wolves, Protestant Publications, NSW, Australia; 6th edition (1981)
- Michael Lees, The Rape of Serbia: The British Role in Tito's Grab for Power, 1943-1944 (Houghton Mifflin, 1990)
- Paris, Edmond. Genocide in Satellite Croatia, 1941–1945. Chicago: American Institute for. Balkan Affairs, 1961.
- "Assassins au nom de Dieu" par Hervé Laurière, éd. de la Vigie, Paris, 1951.
- Karlheinz Deschner. With God and the Fascists, Stuttgart, 1965.
- Ladislaus Hory und Martin Broszat,"Der Kroatische Ustascha-Staat 1941-1945" Dt. Verl.-Anst., Stuttgart 1964.
- Alfred Miller "Die christlichen Massaker in Kroatien 1941 - 1945", 1961/62
- Hermann Neubacher, Sonderauftrag Südost, 1940-1945. Bericht eines fliegenden Diplomaten, 1956.
- Walter Hagen (Wilhelm Höttl): „Die geheime Front", Linz und Wien, 1950
- Marco Aurelio Rivelli, L'arcivescovo del genocidio, Kaos Edizioni, Milano 1999.
- Curzio Malaparte, Kaputt, 1944
- Salvatore Loi, Jugoslavia 1941, Torino : Il nastro azzurro, stampa 1953.
- Carlo Falconi. Il silenzio di Pio XII. Papa Pacelli e il nazifascismo. Kaos, Milano 2006.
- Mario Roatta, Otto milioni di baionette - l'Esercito italiano in guerra dal 1940 al 1944, Mondadori, 1946
- Viktor Novak, Magnum Crimen, Zagreb, 1948.
- Kostić, Lazo M., Hrvatska zverstva u Drugom svetskom ratu prema izjavama njihovih saveznika, II izdanje, Melburn, Australija, 1983.
- Vasilije Krestić, O genezi genocida nad Srbima u NDH, (Književne novine, Beograd, 1986)
- Rastislav V. Petrović, Genocid sa blagoslovom Vatikana, Izjave Srba izbeglica , Beograd, Fond Nikole Tesle, 1992
- Vladimir Dedijer, Vatikan i Jasenovac-Dokumenta, Beograd, 1987
- Milan Bulajić, Jasenovac – The Jewish Serbian Holocaust (The Role of the Vatican) in Nazi Ustasha Croatia (1941-1945), Belgrade (Yugoslavia), (2002) (Daha çok bilgi için: Milan Bulajić Izdanja na srpskom jeziku, Izdanja na engleskom jeziku)
Dış bağlantılar
- Mass grave of history: Vatican’s WWII identity Crisis By Julia Gorin (22/02/2010)
- Yugoslavia during World War II
- Bog i Hrvati (Dil: Sırpça. Yönetmen: Krsto Şkanata. Süre: 66 dakika. Yıl: 1993, Belgrat)
- Vatican's Holocaust - Nazi Croatia death camps (1/6, 2/6, 3/6, 4/6, 5/6; İngilizce altyazılı "Bog i Hrvati" filmi)
- Avro Manhattan The Vatican's Holocaust
- Jasenovac gerçeğini gözler önüne sermeyi amaçlayan sergi 08/01/2007
- Jasenovac toplama kampı kurbanları anıldı 05/05/2008
|
|