Tang'ın Batı Göktürk Kağanlığı'nı ele geçirmesi

Tang'ın Batı Göktürk Kağanlığı'nı ele geçirmesi
Tarih657
BölgeOrta Asya
SebepTang sınır kentlerine Türk saldırıları
SonuçKesin Tang Hanedanı-Uygur ittifakı zaferi
  • İl-Kullıg Kağan tutsak edildi.
  • Batı Göktürk Kağanlığı yıkıldı.
  • Sincan bölgesindeki Tang egemenliği kuvvetlendi.
  • Batı Göktürk Kağanlığı'nın elindeki bölgeler Tang'ın eline geçti. Böylece Tang Hanedanlığı en geniş sınırlarına ulaştı.
Taraflar

Uygur destekli Tang ordusu:
Tang Hanedanlığı

Uygurlar
Batı Göktürk Kağanlığı
Komutanlar ve liderler
Su Dingfang, Bağa Şad, Böri Şad İl-Kullıg Kağan
Güçler
Çin ordusu + 90.000 Uygur süvarisi[1] 100.000 süvari[1]
Kayıplar
Türk ordusunun büyük bölümü

Tang'ın Batı Göktürk Kağanlığı'nı ele geçirmesi, veya Çincede bilinen adıyla Batı Tujue'nin fethi, Tang Hanedanlığı generallerinden Su Dingfang komutasındaki Çin ordusunun Batı Göktürk Kağanı İl-Kullıg İşbara Kağan üzerine yürüdüğü askerî sefere verilen addır. Tang'ın Batı Türklerine seferleri, Batı Türklerinin Tarım Havzası'ndaki müttefiki olan Karahoca'nın 640'da Tang ordusu tarafından işgaliyle başlamıştır. Tang Hanedanlığı himayesini kabul eden birçok vaha devletçiği, Tang'ın askerî emellerinden kuşkuya düşerek, 7. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren Tang yerine Batı Göktürk Kağanlığı'na bağlılığını bildirmiştir. Karahoca'dan sonra Orta Asya'daki yayılmacı siyasetini sürdüren Tang Çini, 644'te Karaşehir Seferi ile Karaşehir Krallığı'na, 648'de ise Kuçar Seferi ile Kuçar Krallığı'nı topraklarına katmıştır. Su Dingfang komutasında Batı Göktürklerin üzerine gönderilen ana ordu; Dingfang tarafından Türk kökenli komutanlar Böri Şad ve Bağa Şad yönetiminde iki kol orduya ayrılmıştır. Ayrıca, Tang ordusu; Sir-Tarduşlara karşı Uygurların başlattığı isyana Tang'ın destek vermesinin ardından kendisiyle müttefik olan Uygurların atlı birliklerini de takviye olarak Büyük Tang Ordusu'na kabul etmiştir. Tang ordusu ile İşbara Kullug arasında yapılan İrtiş Nehri Savaşı'nı kaybeden Batı Göktürkler; bölgedeki egemenliklerini de kaybetmişlerdir.

Tang'ın kazandığı bu zaferin ardından, şimdiki Sincan ve Batı Göktürk topraklarının doğusu tamamen Çin egemenliği altına girmiştir. Bölgenin yeni yapılanmasında, Çin güdümündeki yetkisiz kağanlar ve çoğunluğu Türk asıllı askerlerden oluşan Çin askerî garnizonları etkili olmaya başlamıştır. Böylece batıda Emevî Halifeliği'ne kadar sınırlarını genişleten Tang Hanedanlığı, hanedanlık sınırlarının batıdaki en geniş topraklarına ulaşmıştır. Bu siyasi yayılıma karşı Türklerin çıkardığı ayaklanmalar neticesinde, bugünkü Tacikistan ve Afganistan devletlerinin içerisinde yer alan Pamir Dağları'nın batısındaki Çin hakimiyeti yıkılmıştır. Bununla birlikte, Çungarya ve Tarım Havzası'ndaki Çin egemenliği devam etmiştir. Orta Asya'da yaşanan bu çatışmalar ulusal kültürlerin farklı kültürlerle etkileşmesi sonucunu doğurmuştur. Böylece, Tang Hanedanlığı'nın sanatsal ve siyasi geleneğinin yanında Çin ordusunda görev yapan asker ve komutanların önemli bölümünün Türkçe konuşuru ve Türk soylu olması nedeniyle Türk kültürü ve dili Orta Asya'ya yayılmıştır. Orta Asya'daki Soğdca ve Toharca gibi Hint-Avrupa dilleri Türk göçlerinin yoğunlaşmasıyla, gittikçe kullanımdan düşmüş ve yerini Türkçeye bırakmıştır. Bu gelişmeler ışığında, gelecek birkaç yüzyıl boyunca; Türkler, Tibetliler ve Tang hanedanlığı Orta Asya'daki kontrolü elinde tutan siyasi otoriteler olarak konumlarını sağlamlaştırmıştır.

Arka plan

Li Şimin'in vaha devletçiklerini Tang egemenliğine katmak için Tarım Havzası'na askerî bir sefer düzenlemiştir.
Batı Türkleriyle ittifak hâlindeki Tarım Havzası vaha devletçiklerine karşı yürütülen askerî seferin haritası

Tang Hanedanlığı (18 Haziran 618-1 Haziran 907), Sui Hanedanlığı'nın ardılıdır. Bu hanedanlık döneminde Çin, çok uluslu bir kültür senteziyle Çin tarihinin en geniş coğrafi konumlanmalarından birine sahip olmuştur.[2] Bu dönemde Tang Hanedanlığı'nı tehdit eden en önemli unsurlar göçebe Hitaylar ve Türkler olmuş, Tang Hanedanlığı bu unsurlar tarafından gerçekleştirilen baskınları durdurmak için önce siyasi stratejilerle içten bölüp sonra işgal etme, vekâlet savaşları, haraç ödeme/ödetme ve evlilik antlaşması yapma gibi politik manevralardan yararlanmıştır.[3]

Tang ve Batı Göktürkler arasındaki çatışmalar, Tang Hanedanlığı'nın kurulduğu döneme kadar dayanmaktadır. Hanedanlığın kurucusu Li Yuan, 2 Kasım 619'da Batı Göktürk kağanına düzenlenen suikastı desteklemiştir.[4] Yeni kurulan hanedanlık için en önemli iki tehdidin Batı ve Doğu Türk kağanlıkları olduğunu bilen Li Yuan, bu iki kağanlığın arasını açmaya çalışmıştır. Li Yuan'ın ardılı Li Şimin tahta geçtikten sonra, Şimin; Doğu Göktürk Kağanlığı'na karşı Batı Göktürk Kağanlığı ile müttefiklik antlaşması yapmıştır. Bu dönemde, Çin bürokrasisinde "uzaktakiyle birlik ol, yakındakini yok et" mantığı işlerlik kazanmıştır.[5] Bu sayede Çin, hasımlarının birçoğunu iki ateş arasında bırakmayı başarmıştır.

Tang Hanedanlığı'nın batıya doğru genişlemesi, Doğu Türkleri üzerine başlatılan askerî harekâtlarla başladı.[3] Doğu Göktürk Kağanlığı'ndaki iç uzlaşmazlıklar ve taht mücadeleleri Tang'ın Doğu Türkleri üzerindeki baskıyı iyice artırmasına neden oldu. Li Şimin, 629'da Doğu Türklerine düzenlediği sefer sonrasında Doğu Göktürk topraklarını ilhak etti. Böylece, Doğu Türkleri için 50 yıllık devletsizlik ve ulusal egemenlik bunalımı başlamış oldu.[6] Kuzey Moğolistan ve Ordos bölgesi yerli ve göçebe topluluklardan temizlendi. Kendini egemenlik aldığı boy ve budunların kağanı ilan eden Li Şimin, Kutsal Kağan (Tengri Kağan) unvanını aldı.[3]

Batı bölgeleriyle çatışmalar

Tang'ın gittikçe genişlemesinden endişe duyan Tarım Havzası'ndaki birçok vaha devletçiği, Tang Hanedanlığı ile iş birliği yapmaktan vazgeçerek Batı Göktürkleri ile müttefik olmuştur. Tang orduları, 632'de, Kaşgar ve Hotan vaha devletçiklerini, 635'te ise Yarkand Hanlığı'nı topraklarına katmıştır.[7] Tang güçleri, 640'tan itibaren hâlâ Sincan'ın güneyindeki Tarım Havzası bölgelerinde varlığına devam eden vaha devletçiklerini ortadan kaldırmak için bir dizi sefer düzenlemiştir.[3] Bu devletçiklerden olan Karahoca'nın kralı, Tang egemenliğine girmeyi reddetmiştir. 638'de Li Şimin, Hou Yunci'yi Karakoca'yı işgal ve ilhak etmesi için görevlendirmiştir. 640'da Karahoca'ya giren Çin ordusu bu devletçiği Tang Hanedanlığı topraklarına katmıştır. Batı Göktürk Kağanlığı, Çin ordusu yaklaşmadan Karahoca'da bulundurduğu koruyucu kuvvetlerini geri çekmiştir.[8]

Çin askerlerinin Karahoca'ya yerleşmesi, bu devletçiğin komşusu olan Karaşehir'i tedirgin etmiştir. Karaşehir, Çin sarayına haraç ödemeyi kabul etmemiş ve Batı Göktürk Kağanlığı ile iş birliği anlaşması imzalamıştır. Bunun üzerine Guoxiao Ke komutasındaki Çin ordusu Karaşehir'in üzerine yürümüş ve 644'te Karaşehir düşmüştür. Burada Tang'a sadık bir yönetim kurulmuştur. Batı Türklerinin bu devletçiklere olan askerî yardımları Tang güçlerini caydırmakta yetersiz kalmıştır.[9] Batı Türklerinin destekleriyle, Çin'in bu devletçiklerde kurduğu kukla yönetimler her ne kadar yıkılmışsa da, Türk kökenli ve Türk kağanlık soyundan gelen Aşina She'er yönetimindeki Çin ordusu, Batı Göktürklerin yeniden teşkilatlandırdığı bu devletçiklerinde yeniden Tang kontrolünü sağlamıştır.[10]

Karaşehir'in ele geçirilmesinden sonra, She'er yönetimindeki Çin ordusu Kuçar'a yürümüştür. 50.000 askerden oluşan Kuçar ordusu, She'er tarafından mağlup edilmiştir. Kuçar kralı, askerleriyle birlikte Aksu'ya kaçmıştır. Kırk gün süren bir kuşatmadan sonra, kral yakalanmış ve Kuçar güçleri 19 Ocak 649'da teslim olmuştur.[1] Kuçar'da hemen bir Tang askerî garnizonu kurularak bölge vaha devletleri yönetimine bağlanmıştır. Anksi Protekratlığı olarak bilinen bu yönetim; Kuçar, Kaşgar, Hotan ve Karaşehir vaha devletçiklerini içerisinde barındıran bir yönetim olarak tesis edilmiştir.[11]

Sefer

Batı Göktürk Kağanlığı'nı ortadan kaldırmak için İl-Kullıg üzerine Su Dingfang yönetimindeki Çin ordusunu gönderen, İmparator Gaozong'un bir portresi.

Daha önce Kansu'daki Li Şimin'e bağlı birliklerin komutanı olan ve Türk hükümdar uruğu Aşina'nın mensubu İl-Kullıg İşbara, Türkleri yeniden bölgede egemen kılabilmek amacıyla kendini Batı Göktürk kağanı ilan ederek Tang'a karşı büyük bir isyan başlattı. [12] İl-Kullıg, isyan sonrasında Çin tarafından birbirine düşürülerek bölünen Türk boylarını yeniden birleştirdi.[13]

İl-Kullıg kendini kağan ilan ettikten sonra, Tang Çini'nin doğusundaki yerleşimlere baskınlar düzenledi. Ayrıca Tarım Havzası'na saldırarak, buraları ele geçirdi. Böylece Tarım Havzası'ndaki altı yıllık Türk egemenliği başlamış oldu.[12] Li Şimin, gittikçe gücünü artıran Türk tehlikesine karşı Su Dingfang komutasında büyük bir ordu toplayarak, Batı Göktürk tahtında gözü olan Türk asilzadeleri Baga Şad ve Böri Şad'ı kolordu komutanlıklarına getirdi.[1] Böylece, Çin ordusunun önemli bir bölümünü oluşturan Türk kökenli askerlerin olası ihaneti önlenecek ve İl-Kullıg'a karşı birçok Türk boyuyla ittifak içerisine girilecekti.

Seferin sorumlusu olarak seçilen kumandan Su Dingfang, daha önce de Doğu Göktürk Kağanlığı kağanı İl Kağan'ın yakalanması için başlatılan harekâtın sorumluluğunu yapmış, bozkır kültürü ve şartlarına alışkın deneyimli bir askerdi.[14] Ayrıca, Sui Hanedanılığı'nın yıkılıp Tang'ın kurulduğu geçiş dönemindeki iç savaşta önemli vazifeler üstlenmişti.[1] Bu nedenle, Li Şimin, altı yıl boyunca Tarım Havzası'ndaki hakimiyeti kaybettiği İl-Kullıg'a karşı deneyimli kurmaylardan oluşan büyük bir ordu hazırladı. Sefer komutanı Su, ilk olarak harekâtın gerçekleştirileceği bölgelerdeki yerel liderlerle iletişime geçti. Türk beyleri Aşina Çon ve onun kuzeni Ashina She'er; sefere katılan diğer önemli Çinli olmayan generallerdi.[15]

Su Dingfang, Orta Asya'daki önemli etnik grupların büyük bölümü ile koalisyon kurma çabasındaydı. Seyanto Hanlığı'na karşı ayaklanan Uygurlara yardım eden ve Tomırduk İlteber'in Uygur tahtına çıkmasını sağlayan Tang, Uygurları kendisine karşı doğal bir müttefik hâline getirmişti.[16] Bu nedenle, Uygurlar ile yapılan anlaşma gereğince 10.000 Uygur atlısı da Tang'ın bu seferine destek verdi.[1] Uygur askerleri, Uygur beyi Tomırduk İlteber'in oğlu Bolun tarafından komuta ediliyordu.[17] Bolun, Sui Dingfang'ın yardımcılığına atandı ve Batı Türklerine karşı atlı birlikleri yönetme görevini üstlendi.[16] Ayrıca Uygurlara çeşitli karakol komutanlıkları ve diğer bazı askerî rütbeler verildi.[18]

Su komutasındaki ordu, tüm hazırlıklar tamamlanınca Ordos'tan Altay Dağları'na doğru uzanan Orta Asya bozkırlarına doğru yürüdü.[19] Martta Ordos'tan ayrılan Çin ordusu, bozkır ve çöl ikliminin hâkim olduğu 3.000 millik bir mesafeyi kat ederek kasımda Kırgızistan'a ulaştı. Su, orduyu yol üzerindeki zengin vaha devletçiklerinde konaklatma yoluna gitmedi. Jonathan Karam Skaff'a göre bunun yerine, eski bir göçebe taktiği kullanarak, yemek için canlı hayvanlar kullanıldı.[20] Sefer, bozkırları kaplayan kara rağmen kış boyunca devam etti.[21] Zor şartlarda devam eden seferle ilgili Su Dingfang şu ifadeleri kullandı: "Sis Karanlığı her yere yaydı. Rüzgâr çok soğuk. Düşmanlarımız bu zamanda bu seferi gerçekleştirebileceğimize inanmıyorlar. Haydi acele edip onlara güzel bir sürpriz yapalım!"[21]

Çinli komutanlar, bozkırlarda doğan Türk İmparatorluğu'nun siyasi ve sosyal kültürüne aşina idi. Göçebeler ile kurulan ittifakların, savaşlarda kazanılan ganimetlerin dağıtımı ve boyların mal güvenliği esasına bağlı olduğunu; yöneticinin verdiği bu sözleri yerine getirmemesi durumunda ittifakın zayıflayacağını biliyorlardı. Bu sayede, Çinliler, muhalif boyların bu özelliğinden yararlanmayı başardılar ve Türk soylu birçok topluluğu Batı Türklerine karşı kendi saflarına çektiler.[22]

Su Dingfang, savaş ganimeti vadederek Batı Türklerinin eski derebeylik yönetimlerini kendi tarafına çektikten sonra, Batı Göktürk Kağanlığı'na askerî katkı sağlayan bu unsurlardaki silahlı güçleri Batı Göktürklere karşı silah altına aldı. Su, böylece hem Göktürk ordusunun istihdam kaynaklarını azalttı hem de Batı Türklerine karşı oluşturulan ittifak daha da genişletildi.[19]

Çin ordusu İl-Kullıg'ın karargâhına yaklaştığında, Altay Dağları'nın yakınlarındaki İrtiş Nehri'nde çarpışmalar başladı. Bu yüzden burada yapılan savaş, İrtiş Nehri Savaşı olarak bilinmektedir. Savaşta İl-Kullıg'ın ordusu 100.000 atlı askerden oluşmaktaydı. Su, ilk olarak savaş alanına göstermelik bir birlik konuşlandırdı. Bu küçük birliğin üzerine yürüyen İl-Kullıg, çemberin içerisinde kalarak pusuya düştü. Zor durumda kalan İl-Kullıg'a sürpriz bir baskın yapan Su; Batı Göktürk ordusunun büyük kısmını yok etti.[19] Türk ordusunda çözülmeler başladı ve birçok İl-Kullıg'a tabî boy teslim oldu. İl-Kullıg, bugünkü Özbekistan sınırları içerisinde yer alan Taşkent'e kadar çekildi. İlerleyen günlerde İl-Kullıg yakalandı[23][19] Çin kaynaklarında, Tang başkenti Çangan'a görülürken, yolda Tang hükümdarından bağışlanma dileyen İl-Kullıg'ın şu ifadeleri kullanıldığı aktarılmaktadır:

O kadar ki, yenilmiş ve savaş tutsağı olarak bitap hâldeydim! Beni eski imparator (Taizong) alıp cömertçe tedavi ettirdi; ama ben ona ihanet ettim. Ben şimdi yine bir mağlubum, erdemsiz bir durumdayım. Geçmişte, Han yasalarına göre idam cezasına çarptırılan erkeklerin pazar yerlerinde infaz edilmesi gerektiğini duymuştum. Biz başkent Çangan'a vardığımızda, ben diliyorum ki suçlarımı telafi etmek için eski imparator Taizong'un (Çaling adlı) mezarının başına gitmeme izin verirsiniz. Bu benim gönülden isteğimdir.[24]

İmparator Gaozong, İl-Kullıg'ın ifadesini aldıktan sonra onun bu isteğini kabul etti.[24] Buna rağmen, Tang yasaları tutsak edilen isyancı hükümdar ve generallerin idamını emrediyordu.[25] Konfüçyusçuluk ritüellerine göre, İl-Kullıg Taizong (Li Şimin)'un mezarına gönderildi ve burada Gaozong tarafından hayatı bağışlandı. Eski zafer kazanmış ordu kutlama ritüelleri uygulanarak, İl-Kullıg başkentteki Atalar Tapınağı'na sunuldu.[25] İl-Kullıg, böylece halk karşısında rezil bir duruma düşürülmüş hem de tutsaklığının devamına karar verilmişti. Çin'den bağışlanma talep edişi ve bu durum karşısında, İl-Kullıg, Atalar Tapınağı'ndaki törenden yaklaşık bir yıl sonra intihar etti. İl-Kullıg, ölümünün ardından imparatorluk sarayı dışında kitabe ile süslenmiş bir höyükte toprağa verildi. İl-Kullıg'ın mezarı, Tang döneminde, Tang'ın Batı Türklerine karşı üstünlüğünü simgeleyen bir anıt olarak kullanıldı.[26]

Tarihsel önemi

Sonrası

Batı Göktürk Kağanlığı'nın ele geçirilmesiyle Tang Hanedanlığı en geniş sınırlara ulaşmıştır.

Bu seferle birlikte, Tang'ın Anksi Protekratlığı'na bağlı Sincan bölgesi üzerindeki etkisi iyiden iyiye sağlamlaştı. Böylece, Batı Türklerinin nüfuz ettiği alanlardaki Türk egemenliği kırıldı.[19] Altay Dağları'nın kapladığı coğrafya da Tang etkisine girdi, burada Üç Karluk boyundan Çin güdümünde yeni bir yönetim teşkil edildi.[27] Çungarya Havzası'nın güneyindeki ele geçirilen topraklar ise Çuy boyuna bırakılarak, burada kurulan yeni yönetim de Çin mandası hâline getirildi.[16] Amu Derya ve Pamir Dağları boyunca uzanan coğrafyada ise, Tang Hanedanlığı doğrudan kontrolü sağlayarak; buralar merkezî yönetim otoritesi altına alındı.[23]

Su, kazandığı bu zaferden sonra yaşamını bir general olarak sürdürmeye karar vermiş ve 660'da Baekje Krallığı üzerine gönderilen Tang ordusunı komuta etmiştir.[28] Ele geçirilen Batı Göktürk topraklarında yaşayan halk, Çin'in ele geçirdiği diğer toprak ve krallıklarda olduğu gibi Çinlileşmeye uğramamıştır.[29] Aksine, Orta Asya'daki Tang askerî operasyonları; Tang'a hizmet eden Türk generalleri ve savaşçılarının oluşturdukları göç dalgaları sayesinde Türk dili ve kültürünün Asya'da geniş bir yayılım sahası bulmasıyla sonuçlanmıştır.[30] Türkçenin yaygınlaşmasıyla, Orta Asya'nın batı bölümlerinde görülen Hint-Avrupa kökenli diller Türk dili ve kültürünün içerisinde eriyerek varlıklarını kaybetmeye başlamıştır.[7] Tang sanatı, Orta Asya sanatı ile birleşmiş; özellikle seramik işçiliği konusunda Çin kültürü ile Orta Asya'nın yerel kültürleri etkileşmiştir.[31] Tang'ın bu denli büyük bit coğrafyaya egemen olmasıyla, Çin parası uluslararası bir para birimi hâline gelerek; Tang'ın yıkılışından sonra da Sincan'da tedavülde kalmaya devam etmiştir.[32] Tang mimarisinin çizgilerini yansıtan kültürel kalıtlara, bugün hâlâ Dunhuang'daki Budist tapınaklarında rastlanabilmektedir.[6]

Yeni ele geçirilen toprakların büyüklüğü nedeniyle, artık ülke topraklarını korumak için Tang askerî garnizonları yeterli olmamaya başlamıştır.[23] Bu denli büyük bir coğrafyayı yönetemeyeceğini anlayan Tang hükümdarı Gaozong, Batı Göktürklerin yaşadığı bölgelerdeki otoriteyi sağlayabilmek amacıyla bu bölgelere iki kukla kağan atamıştır. Ancak bu kukla kağanlar 662'de başlayan isyan sırasında tahttan indirilmiştir. Bu isyan sonrasında, Sincan'ın kuzeyindeki Çungarya'da Tang genişlemesi sekteye uğramış ve Tang Hanedanlığı, bugünkü Tacikistan ve Afganistan'ın bulunduğu Pamir Dağları'nın ötesindeki egemenliğini kaybetmiştir. Özellikle, Tibetlilerin güneyden gelişen genişlemesi Çin'in elinde bulundurduğu Sincan'ın güneyini tehlike altına almıştır.[28] Bu gelişmeler, 670'te Tibet ordularının Tarım Havzası'nı işgal etmesiyle sonuçlansa da Tang güçleri 693'te bu toprakları (728'de ise Kaşgar'ı) geri almayı başarmıştır. Tang ve Tibetliler arasındaki çatışmalar Tang Hanedanlığı yıkılana dek devam etmiştir.[33]

Tang'ın doğal sınırlara ulaşmasının bir diğer olumsuz sonucu ise, Emevîler ile komşu olunması ve Emevîlerin Tang egemenliği için büyük bir tehdit oluşturmasıdır.[28] 651'de Sasani İmparatorluğu'nu yenen Emevîler, Orta Asya'ya doğru genişleme siyasetini uygulamaya koymuş ve Çin egemenliğindeki bu topraklarda hak iddia etmeye başlamıştır. Bunun sonucunda, 751'de Çin ve İslam orduları arasında Talas Muharebesi meydana gelmiştir.[34] Abbâsî iktidarı çatısı altındaki Araplar, Tang ordusunu mağlup etmiştir. Araplar bu savaş sırasında, Çinli kâğıt imalat ustalarını rehin almış; Arapça kaynakların bazılarına göre Müslümanlarca tutsak düşen bu ustalardan kâğıt yapımı öğrenilmiştir.[35]

Kukla kağanlar

Tang hükümdarı Gaozong, Böri ve Bağa adındaki iki Türk asilzadesini, Tang kontrolündeki bölgelere sefir yetkisiyle "kukla kağanlar" olarak atadı.[36] Kuzen olan bu iki asilzade, Su Dingfang yönetiminde Batı Göktürk Kağanı İl-Kullıg'a karşı düzenlenen seferde görev alan Türk kökenli generallerdendi.[1] Gaozong, on Türk boyunu bu iki kağan arasında paylaştırdı. Börü, batıdaki; Bağa ise doğudaki boyların kağanı olarak ilan edildi.[36]

Bu iki kağanın oğulları, babaları eski kağanlığın yöneticileri olarak görev yaparken; Tang'ın başkenti Çangan'da ikamet etmekteydi. İmparatoriçe Wu Zetian, 685'te kağanların oğullarını, batıya göndererek babalarına vekil olarak tayin etti.[36] İkisi de, gittikleri bölgelerdeki kontrolü sağlamakta başarılı olamadılar. 690, yeniden teşkilatlanarak Çin egemenliğine son veren İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı tarafından, kukla kağanlar tamamen ortadan kaldırıldı. Çin'in bu dönemden sonraki kukla kağan politikası tamamen başarısızlıkla sonuçlandı. Bu kağanlar, Tang sarayındaki sembolik bir pozisyona indirgendi.[36]

Kaynakça

Bibliyografi

  • Benn, Charles D. (2002). China's Golden Age: Everyday Life in the Tang Dynasty. Oxford University Press. ISBN 978-0-19-517665-0. 
  • Ebrey, Patricia Buckley (2010). The Cambridge Illustrated History of China. Cambridge University Press. ISBN 978-0-521-12433-1. 
  • Findley, Carter Vaughn (2004). The Turks in World History. Oxford University Press. ISBN 978-0-19-988425-4. 
  • Graff, David (2002). Medieval Chinese Warfare 300-900. Routledge. ISBN 978-0-203-20668-3. 
  • Grousset, René (1970). The Empire of the Steppes: A History of Central Asia. Rutgers University Press. ISBN 978-0-8135-1304-1. 
  • Hansen, Valerie (2012). The Silk Road:A New History. Oxford University Press. ISBN 978-0-19-993921-3. 
  • Lewis, Mark Edward (2009). China's Cosmopolitan Empire: The Tang Dynasty. Harvard University Press. ISBN 978-0-674-05419-6. 
  • Millward, James A. (2007). Eurasian Crossroads: A History of Xinjiang. Columbia University Press. ISBN 978-0-231-13924-3. 
  • Park, Hyunhee (2012). Mapping the Chinese and Islamic Worlds: Cross-Cultural Exchange in Pre-Modern Asia. Cambridge University Press. ISBN 978-1-107-01868-6. 
  • Skaff, Jonathan Karem (2009). Nicola Di Cosmo. ed. Military Culture in Imperial China. Harvard University Press. ISBN 978-0-674-03109-8. 
  • Skaff, Jonathan Karam (2012). Sui-Tang China and Its Turko-Mongol Neighbors: Culture, Power, and Connections, 580-800. Oxford University Press. ISBN 978-0-19-973413-9. 
  • Twitchett, Denis; Wechsler, Howard J. (1979). "Kao-tsung (reign 649-83) and the Empress Wu: The Inheritor and the Usurper". Denis Twitchett; John Fairbank. The Cambridge History of China, Volume 3: Sui and T'ang China Part I. Cambridge University Press. ISBN 978-0-521-21446-9. 
  • Twitchett, Denis (2000). H. J. Van Derven. ed. Warfare in Chinese History. BRILL. ISBN 978-90-04-11774-7. 
  • Wechsler, Howard J. (1979). "T'ai-Tsung (Reign 626-49): The Consolidator". Denis Twitchett; John Fairbank. The Cambridge History of China, Volume 3: Sui and T'ang China Part I. Cambridge University Press. ISBN 978-0-521-21446-9. 
This article is issued from Vikipedi - version of the 11/2/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.