Germiyanoğulları Beyliği
Germiyanoğulları Beyliği | ||||
| ||||
Başkent | Kütahya | |||
Dil(ler) | Türkçe | |||
Din | İslam | |||
Yönetim | Monarşi | |||
Bey | ||||
- 1302-1341 | I. Yakub Bey | |||
- 1341-1361 | Mehmed Bey | |||
- 1361-1387 | Süleyman Şah | |||
- 1387-1390, 1402-1411, 1413-1428 | II. Yakub Bey | |||
Türk tarihi |
İlk Çağ
Orta Çağ
Yeni Çağ
Yakın Çağ
|
Germiyanoğulları Beyliği, Anadolu Selçuklu Devleti’nin çökmesi ve dağılmasıyla başlayan Anadolu Beylikleri döneminde Batı Anadolu’da Kütahya merkezli olarak kurulmuş bir beyliktir. Musul şehri Germiyan aşiretinin lakabının anlamı Farsça dillerinde "sıcak" anlamına gelen germâ sözcüğünden, yine Farsçadaki çoğul üretme takısı -yân ile türetilmiştir. "Ilıcalar" anlamına gelir.
I. Murat döneminde bazı toprakları (Simav, Emet, Tavşanlı ve çevresi) çeyiz olarak Osmanlılara verildi. Ankara Savaşı’ndan sonra yeniden kurulurken, 1428 yılında II. Yakub Bey memleketini kız kardeşinin torunu II. Murad'a vasiyet ederek vefatını müteakip Germiyanoğulları beyliği, Osmanlılara katıldı.[1][2]
Kütahya ve civarına yerleşmeleri
Germiyanoğuları’nın kesin olarak hangi tarihte Kütahya ve civarına yerleştikleri bilinmemektedir. Ancak Baba İshak ayaklanmasının 1241’de bastırılmasından sonra, II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından bölgeye yerleştirildikleri ileri sürülmektedir. Ayrıca, Selçuklu şehzadesi olduğu iddiasıyla Karamanoğlu Mehmed Bey’in ortaya çıkardığı Cimri (Gıyaseddin Siyavuş)’nin yakalanması hadisesinde (1277) rol aldıklarına göre bu tarihte Kütahya, Afyon ve Denizli taraflarında yerlesmiş oldukları tahmin edilmektedir. Baba İshak'ın Babai isyânı sırasında Malatya’da olan Germiyanlılar’ın Cimri hadisesi esnasında Batı Anadolu’da bulunmaları, muhtemelen Moğol istilası sebebi ile bu bölgeye göç ettiklerine delâlet etmektedir.
Germiyanoğulları Beyliği’nin kuruluşu
Cimri olayı sırasında (1277) Batı Anadolu’da bulunan ve Anadolu Selçukluları’nın hizmetinde hareket eden Germiyanlılara bu hizmetleri karşılığında Kütahya ve civari iktâ, yani timar olarak verilmiştir. Bu hadise sırasında Sâhipataoğulları Beyliği emrinde oldugu görülen Germiyanlılar, bu tarihten itibaren güçlü bir beylik haline gelmeye başladılar. Nitekim Batı Anadolu’daki Aydın, Menteşe, Saruhan, Denizli beyleri ilk zamanlarında Germiyanoğulları’na tâbi idiler.
Moğollar’ın Anadolu’yu işgali ve Selçuklu Devleti üzerinde hakimiyet kurmalarından sonra XIII. yüzyılın sonları ile XIV. yüzyılın başlarında uçlardaki beyler bağımsızlıklarını almaya başladılar. Germiyanlılar da Selçuklu-Moğol idaresine karşı çıkarak 1283’ten itibaren bir beylik olarak teşkilatlanarak II. Mesud’a karşı mücadeleye giriştiler. 1286 tarihinde Germiyan Türkleri Eşrefoğulları'nın Gargurum Vilayeti'ni yağma ederek tahribatta bulundular. Bunun üzerinde II. Gıyaseddin Mesud Moğol ve kendi kuvvetleri ile Germiyanlılar üzerine yürüdü. Germiyan askerlerinden elde edilenlerden bazıları katledildilerse de çoğu çekilmek durumunda kaldı.[3] Bu sırada Selçuklu veziri Sahip Ata Fahrettin Ali Konya'ya gelip oradan Gargurum'da bulunan ve Germiyanlıları cezalandırmaya giden II. Mesud'un yanına geldi. II. Mesud, ortadan kaldırdığı Germiyan kuvvetlerinin tekrar meydana çıkacağını ümit etmediğinden askerini ihtiyatsız bulundurmuştu. Hatta Germiyan emirlerinden Mesud'un ordusuna esir olan 10 kişi serbest bırakıldı. Serbest bırakılanlar, Selçuklu ordusunun gafil vaziyetini Germiyanlılara bildirdiler ve Germiyanlılar da ansızın II. Mesud'un ordusuna baskın yaparak Ramazan ayının 17. günü, çarşamba, Selçuklu ordusunu bozguna uğrattılar ve esirlerini de kurtardılar.
1287'de II. Gıyaseddin Mesud kuvvet toplayarak tekrar Germiyanlılar'ın üzerine yürüdü. Germiyan kuvvetleri hiç gözükmediler. Mesud, Germiyan vilayetini yağma ederek ve birçok ganimet malı alarak Kayseri'ye döndü.[4]
1288'de II. Mesud İlhanlılar'ın yanında iken I. Yakub Bey'in kız kardeşinin çocuğu Bedreddin Murat Selçuklular'la barışmak üzere Konya'ya geldi. Gıyaseddin Mesud'un ümerasından Hasbalaban Konya dışında ordugah kuran Germiyanlılar'ın yanına giderek onlarla görüştü ve kendilerine ikram ile gönüllerini aldı ve bu suretle mücadele sona erdi.[5]
1289 senesinde Selçuklular ile Germiyanoğulları arasında harp tekrar başladı, hatta sınırlardaki emirler de harekete geçtiler. Mesud'un ümerasından İzzeddin Beylerbeyi, Germiyanoğulları üzerine yürüdü ve Bedreddin Murat'ın kuvvetlerine Denizli merkez kazası yakınlarında saldırdı. Germiyan askeri bozuldu ve Bedreddin Murat öldü. Bedreddin'in başı Konya'ya getirilerek teşhir edildi. Germiyanlılar bu mağlubiyetle yılmadılar; Germiyan eyaleti yağma edildi, bazen Mesud'un kuvvetleri bazen Germiyanoğulları galip geldi. 1290 senesinde kavga yatıştı. Bu olaylardan sonra Selçuklular ile Germiyanoğulları arasındaki münasebetin ne olduğu bilinmiyorsa da 1299 tarihli bir kitabeden Germiyanlılar'ın görünüşte de olsa Selçuklular'ın hakimiyetini tanıdıkları görülür.[6]
Germiyanoğulları'nın diğer beyliklerle ilişkileri
Aydınoğlu Mehmed Bey'in I. Yakub Bey'in emiri olduğu, Rumlar'la harp etmek üzere batıdaki İzmir Vilayeti ve etrafına gönderildiği bilinmektedir.[7]
Menteşeoğulları'ndan Menteşe Bey'in damadı olan Emir Sasa Bey batıya daha evvel gelmiş, Tire ve Ayasluğ (Selçuk)'u almış Sakız Adası'nı yağma etmişti. Sasa Bey, kendi fethine ortak olmak isteyen Germiyan kumandanı Mehmet Bey'in Birgi (Ödemiş) Kalesi'ni elde etmesini çekemedi. Aydın oğlu ile yalnız başa çıkamayacağını anlayan Sasa Bey Hristiyanlarla ittifak ettiyse de aralarında meydana gelen savaşta Sasa Bey öldürüldü (1310).[8] Mevlânâ'nın torunu Ulu Arif Çelebi'nin ilk defa Birgi'yi ziyareti esnasında oranın yeni zaptedilip Aydın oğlu Mehmet Bey'in Birgi'de Germiyan emirinin su başısı olarak bulunduğu yazar.[9] Bu olaylardan Aydınoğulları Beyliği'nin Germiyan emirlerinden Mehmet Bey tarafından tesis edildiğini açıkça gösterir. Zaten Saruhan Bey ve Karesi Bey gibi hükümet teşkil eden emirlerin de Germiyanoğulları emirlerinden olmaları pek muhtemeldir.[10]
İzmir etrafına kadar kuvvet gönderen Germiyan hükümdarlarının, Alaşehir ve Simav bölgesine kadar yayıldığı malumdur. Manisa ve Balıkesir civarına yayılan Karesi ve Saruhan Beyleri'nin her tarafı Germiyan kuvvetleri ile çevrilen bu bölgeye nereden geldiklerinin bilinmemesi de bu beylerin Germiyanoğulları'nın emirleri olduğunu doğrular. Gerek Aydın oğlu Mehmet Bey ve gerek diğer uç beyleri zaptettikleri yerlerde hükümet ederek bir müddet için Germiyanoğulları'nın hakimiyetini tanımışlardır. Aydınoğlu Mehmet Bey'in damadı olan Emir Sadeddin Mübârek Kâbız'ın Germiyan emiri olması Mehmet Bey'in Germiyanoğulları'yla olan münasebetini açıklar.[11]
Ertuğrul Bey'in uca yerleşmesinden ve Osmanoğulları'na sınırdaş olmasından dolayı Germiyanoğulları Osmanoğulları'yla rekabet içerisindeydi. Bundan dolayı aralarındaki münasebet, I. Yakub Bey zamanında daimi surette düşmanca olmuştur. Hatta bu anlaşmazlıktan Rumlar memnun idi.[12] Germiyan hükümdarı Bilecik taraflarına akın ederek Rum memleketlerini yağmalamış, sonradan Ertuğrul Gazi'nin o bölgeye yerleşmesiyle Germiyan oğlu bundan sonra Bilecik Rumları üzerine saldırılarından vazgeçmiştir.[13] Ertuğrul Gazi'nin vefatı yaklaşık 1289 tarihlerinde olduğu için iki beylik arasındaki düşmanlığın başlangıcı Yakub Bey'den önceye dayanmaktadır.
Germiyan oğlunun Osman Bey'e husumet göstermesine bir sebep, Eskişehir'in Selçuk hükümdarı tarafından Osman Bey'e verilmesidir.[14] 1313 senesinde Osman Bey, Leblüce (Leblebici) Hisarı'nı fethe giderken; Germiyanlılar saldırmasın diye Karacahisar'ın muhafazasını oğlu Orhan Bey'e bırakmıştı.
1315 senesinde[15] Germiyan oğlunun teşviki ile Çavdar Tatarları Orhan Gazi'nin Eskişehir'de bulunduğu ve askerinin de terhis edildiği sırada Osman Bey'in arazisine hücum ederek Karacahisar şehrini ve pazarını yağmaladı. Bunu duyan Orhan Bey tedarik ettiği bir kuvvetle Tatarlar'ın arkalarından yetişerek Çavdar oğlunu mağlup etmiş ve esir almıştır.
Germiyanlılar'dan bir mültezim, Eskişehir pazarında alış-veriş eden halktan gümrük vergisi almaya kalkmış ve buna engel olunarak mültezim Eskişehir'den kovulmuş ve bu olay iki hükümet arasında savaşa sebebiyet vererek Germiyanoğulları mağlup olmuştur.[16]
1318 senesinde Osman Bey'in ihtiyarlığına rahatsızlığı da eklenmiş, ordu kumandasına Orhan Bey geçmiştir. Orhan Bey, Bizans İmparatorluğu arazisine esaslı bir saldırı hazırlamış ve bu planın tatbiki için mühim bir kuvvet gönderdiği sırada Germiyanoğulları'nın saldırısından dolayı bu teşebbüs neticesiz kalmıştır.
1361'de Orhan Gazi, Dimetoka'nın fethini belirten fetihnâmeyi Sarı Laçin vasıtasıyla Germiyanoğulları'na göndermiş, Germiyanoğulları'da karşılık olarak Mevlânâ Ali Fakih ile cevapnâme göndermiştir.
Süleyman Şah: "Karaman oğluna kız vireli Osman oğlu diyarımıza el uzattı" [17] diyerek Osmanoğulları'ndan şikayet etmiştir. Bu durum, bu tarihlerde Süleyman Şah ile I. Murad'ın aralarının bozuk olduğunu gösterir. Karaman ve Osmanlı Devleti gibi iki kuvvetli hükümetin arasında kalmış olan Germiyan Devleti, bu iki hükümetin saldırılarına daima açıktı. Bu tehlikeli vaziyeti gören ve her iki hükümetle de dostluk ilişkileri çok iyi olmayan ve bilhassa Karamanoğlu'nun düşmanca vaziyetinden son derece tedirgin olan Süleyman Şah, kızını I. Murad'ın oğlu Yıldırım Bayezid'e vermek isteyerek Edirne'ye bir heyet gönderdi ve en güzel memleketlerini Osmanlılara hediye etti.
Germiyanoğulları Beyliği’nin hükümdarları
I. Yakub Bey
Germiyanogulları Beyliği’nin kurucusu Yakub bin Kerimüddin Ali Şîr olup, onun zamanında en parlak devrini yaşamıştır. Yakub Bey, Anadolu Selçuklu Devleti hizmetinde emir-i kebir sıfatını taşıyacak derecede önemli vazifelerde bulunmuştur. Yakub Bey bu dönemde nüfus sahasını Kırşehir’e kadar uzattı. III. Alâeddin Keykubad’ın saltanattan çekilmesinden sonra Selçuklu tahtına ikinci defa geçen II. Gıyaseddin Mesud’a tabi olmayan Yakub Bey, İlhanlı Devleti’nin hakimiyetini tanıyarak senelik vergi vermeye başladı. Bu dönemde Karamanoğlu Beyliği’nden sonra Anadolu’da en önemli beylik Germiyan Beyliği idi. Yakub Bey yaklaşık 1305’de kumandanı Aydınoğlu Mehmed Bey'i, Batı Anadolu'daki sınırlarını genişletmek maksadıyla görevlendirdi. Aydınoğlu Mehmed Bey, Birgi merkez olmak üzere İzmir ve civarının fethine teşebbüs etmiş ve daha sonraları bölgede kendi beyliğini kurmuştur. Yakub Bey zamanında Bizanslılar’la karşılıklı savaslar yapılmıştır. Nitekim Yakub Bey 1305’de Menderes nehri kenarındaki Tripolis şehrini ve Angir (Kiliseköy)’ü zaptetmiş ve Otuz Bin kişilik bir kuvvetle Alaşehir (Filadelfiya) kentini kuşatmıştır. Ancak Bizans’ın isteği üzerine yardıma gelen Katalanlar’ın saldırısı karşısında geri çekilmek zorunda kalmıştır. Katalanlar’ın bölgeyi terketmesinden sonra Yakub Bey, yeniden Alaşehir (Philadelphia) üzerine giderek burayı vergiye bağladı (1314).
İlhanlı hükümdarı Olcaytu’nun Anadolu'daki beylikleri itaat altına almak için gönderdiği (1314) Emir Çoban’ın davetine gelerek itaatlerini bildiren beyler arasında Germiyanlı Alişiroğulları ve Germiyanoğulları’na tâbi beyler de vardı. Daha sonra Emir Çoban oğlu Timurtaş Noyan (Demirtaş), Anadolu’ya geldiğinde (1325) Eşref ve Hamidoğulları Beylikleri'ni ortadan kaldırmış, diğerlerini zaptetmek için Eğridir’de hazırlık yaparken maiyyetindeki beylerden Eretna’yı da Karahisar-i sahip taraflarına göndermişti. Yakub Bey’in damadı olan Karahisar Bey’i kayınpederinin yanına Kütahya’ya sığınmıştır. Yakub Bey ile Eretna Bey arasında bir savaş çıkmak üzere iken Timurtaş Noyan (Demirtaş)’tan gelen emir üzerine Eretna Bey Sivas’a çekilmişlerdir (1327). Yakub Bey’in 1340’larda vefat ettiği tahmin edilmektedir. El-Ömerî, Yakub Bey devrinde Germiyan Beyliği'nin talimli düzenli ordusu olduğunu kaydetmektedir.
Mehmed Bey (1340-1361)
Yakub Bey'den sonra Germiyanoğulları Beyliği'nin başına oğlu Mehmed Bey geçmiştir. Mehmed Bey, mücadeleci ve savasçı anlamına gelen Çahsedan veya Çağsadan lakabıyla anılıyordu. Onun zamanında, daha önce Katalanlar tarafından işgal edilen Küldi (Kula) kasabası Rumlardan, Angir (Simav) kasabası Bizans İmparatorluğu'ndan geri alınmıştır. Mehmed Bey hakkında bilinenler çok azdır. Germiyanoğulları Beyliği Yakub Bey'den sonra eski üstünlüğünü kaybetmiş, hatta "Mehmed Bey" devrinde Aydınoğulları bağımsız hale gelmişlerdir. Mehmed Bey 1361'de vefat etmiştir.
Süleyman Şah (1361-1387)
Sah Çelebi olarak da anılan Süleyman Şah, babası Mehmed Bey'in vefatı üzerine Germiyan hükümdarı olmuştur. Onun hükümdarlığının ilk yılları olaysız geçmiştir. Karamanoğulları Alaaddin Bey ile Hamidoğlu İlyas Bey arasındaki mücadelelerde İlyas Bey'in tarafını tutmuştur. Karamanoğlu'nun saldırısına uğrayan İlyas Bey kendisine sığınınca ona yardım etmiş ve topraklarını geri almasını sağlamıştır. Bu durum Süleyman Şah ile Karamanoğlu Alaaddin Bey'in arasını açmıştır.
Bu dönemde Germiyan beyliği iki önemli Anadolu beyliği arasında sıkışmıştır. Süleyman Sah, kuzeyde devamlı topraklarını genişleten Osmanlılar'dan ve güneydoğuda Karamanlılar'dan gelecek saldırılara karşı topraklarını koruyabilmek için bazı imkanlar aramıştır. Bu maksatla kızı Devlet Şah Hatun'u I. Murad'ın oğlu Yıldırım Bayezid ile evlendirmiş ve kızının çeyizi olmak üzere Kütahya, Tavşanlı, Simav ve Eğrigöz dolaylarını Osmanlılar'a bırakmıştır. Böylece büyük fedakârlıklarla dostluk ilişkisi kurmaya çalışan Süleyman Şah, kendisi Kula'ya çekilmiştir (1381). Yıldırım Bayezıd ise Kütahya valiliğine getirilmiştir.
Aynı dönemde Karamanoğlu Alaaddin Bey de Osmanlılar'la akrabalık kurmak istemiş ve I. Murad'ın kızı Melek Hatun ile evlenmiştir. Ancak bu evlilik Germiyanoğlu Süleyman Şah'ı tedirgin etmiştir.
Süleyman Şah 1387'de Kula'da vefat etmiş ve orada yaptırdığı Gürhane Medresesi'ne defnedilmiş ve yerine oğlu II. Yakub Bey Germiyan Beyi olmuştur.
II. Yakup Bey
Babası Süleyman Şah zamanında Uşak ve Suhud bölgesinde vali bulunan Yakub Bey onun ölümü üzerine (1387) Germiyan beyi olmuştur.
Osmanlı Padişahı I. Murad'ın I. Kosova Muharebesi'ne diğer bazı beylikler gibi yardımcı kuvvet gönderen II. Yakub Bey, I. Murad'in savas meydanında sehit düsmesi üzerine Osmanlı nüfusundan kurtulmak istedi. Karamanoğulları başta olmak üzere bazı toprakları Osmanlılar tarafından alınan Hamid, Saruhan ve Menteşe beyliklerinin oluşturdugu ittifakı destekledi. Ayrıca bu durumdan istifade ederek babası tarafından kız kardeşinin çeyizi olarak verilen yerlerden geri aldı ve Kütahya'yı ele geçirdi.
Bu durum karşısında Yıldırım Bayezid, Rumeli'de sulh ve sükunu sağladığı gibi Sırplarla da anlaşma yaptı. Daha sonra hemen Anadolu'ya geçen Bayezid, kısa zamanda kendi aleyhine gerçekleştirilen ittifakı dağıttı. Saruhan, Aydin ve Menteşe beyliklerini işgal ettikten sonra Kütahya'ya yöneldi. II. Yakup Bey bu durumdan endişeye düştüğü için Yıldırım Bayezıd'i pek çok hediyelerle karşıladı. Ancak Osmanlı Padişahı, kayınbiraderine güvenmediği için yakalatmış, veziri Hisar Bey ile birlikte Rumeli'de Ipsala kalesine hapsetti.
Böylece bütün Germiyanoğulları'na ait topraklar Osmanlı ülkesine katılmış oldu (1390).
Yakub Bey 1399'a kadar Ipsala'da kaldı ve sonunda bir fırsatını bularak kaçtı ve deniz yoluyla Şam'a gitti. O sırada Şam'a gelmiş olan Timur'a sığınan Yakup Bey, maiyyetinde olanlarla birlikte Ankara Savaşı'na katıldı (1402). Yıldırım Bayezid'in Timur'a mağlub olmasıyla Osmanlı Devleti'nin parçalanması üzerine diğer beylikler gibi Germiyan Beyliği de yeniden teskil edildi ve idaresi II. Yakup Bey'e verildi. Böylece Yakub Bey On İki yıllık bir aradan sonra yeniden beyliğinin başına geçmiş oldu. Timur, Ankara Savaşı'ndan sonra Kütahya'ya gelmiş ve bir ay kadar burada ikamet etmiştir.
Yıldırım Bayezıd'in ölümünden sonra onun sehzadeleri arasında ortaya çıkan karışıklıklar sırasında önce Karamanoğlu ile bir ittifaka giren Yakub Bey, daha sonra Çelebi Mehmed'in tarafina geçti (1410). Ancak bu duruma tepki gösteren Karamanoğlu Mehmed Bey, Germiyan ili üzerine giderek Kütahya'yı zaptetti. Bu suretle Yakub Bey, ikinci defa ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Çelebi Mehmed'in Rumeli'de asayişi sağladıktan sonra Anadolu'ya geçmesi üzerine Bursa'ya kadar ilerlemiş olan Karamanoğlu derhal geri çekilmiş, hatta Germiyan topraklarını da terketmiştir. Osmanlı Padişahı Çelebi Mehmed Karamanoğlu üzerine yürürken Yakub Bey de yardımcı olmaya çalısmış, zahire ve levazım tedarik ederek harekatı kolaylaştırmıştır. Böylece Yakub Bey İkinci defa ülkesine sahip olmuş ve Osmanlı hakimiyetini tanımıştır (1413).
II. Murad devrinde de Osmanlılar'la iyi geçinmeye çalışan Yakub Bey bir oğlunun olmaması ve yaşının ilerlemesi sebebiyle ülkesini Osmanlı Padişahı'na bırakmayı düşündü. Bu maksatla yaşı sekseni mütecaviz iken Bursa üzerinden Edirne'ye seyahat etti. II. Murad'la görüşmesi sırasında hüsn-i kabul gördü ve merasimle karşılandı. Germiyan ilini II. Murad'a vasiyet ederek tekrar ülkesine döndü. Yakub Bey, Kütahya'ya dönüşünden bir sene sonra öldü (Ocak 1429) ve kendi imaretinin mescidindeki mihrabin arkasına defnedildi. Yakub Bey, aradaki fasılalarla birlikte 42 yıl hükümdarlık yaptı.
Teşkilât ve kültür
Germiyanoğulları Beyliği'nin sınırları
Germiyanoğulları Beyliği'nin sınırları içerisinde yaklaşık yedi yüz kale bulunuyordu. Batı sınırları Menderes Nehirleri'ni kapsıyordu ve halk bu nehirlerden oldukça istifade ediyordu.[18] Germiyanoğulları'na tâbi başlıca yerleşim yerleri: Kütahya, Uşak, Gediz, Kula, Eşme, Alaşehir, Tavşanlı, Simav, Emet, Sarayköy, Banaz, Çivril, Denizli, Honaz, Dinar, Sarıgöl, Buldan, Afyonkarahisar'dır.[19]
Sosyal ve Ekonomik Hayat
Germiyanoğulları Beyliği'nin en güçlü olduğu I. Yakub Bey devrinde sosyal ve ekonomik hayatın da gelişmiş oldugu anlasilmaktadir. Sehabeddin Ömeri, Germiyan beyinin 700 şehir ve kalesi olduğunu, ordunun tam teçhizatlı olduğu, kıymetli eşya ve hayvanlara sahip bulunduğunu bildirmektedir. Ticarete önem veren ve nakliyesinde Menderes nehrinden yararlanan Germiyanlılar bazı ihraç mallarını bu vasıta ile Ayasulug ve Balat yoluyla denizden ihraç ederlerdi. Yine bu devirde Bizans, her yıl Germiyan beyine 100.000 dinar ve pek çok kıymetli eşyayı hediye olarak gönderiyordu.
Germiyanoğulları devrinde "Germiyan kumaşları" olarak meşhur dokumalar çok kıymetli idi. Anadolu'nun her tarafında tanınan ve Bursa pazarlarında da bulunan Germiyan kumaşları Osmanlı sarayına giden hediyelik eşyalar arasında da yer alıyordu. Yine Denizli'de dokunan ve ak alemli denilen kumaştan hil'at yapılırdı.[20] Sarıklık bezler de yine bu bölgede dokunuyordu ve I. Murad'ın kullandığı beyaz sarık ile kırmızı kaftan ve cübbesi Germiyan dokumalarındandı.[21] Alaşehir'in kırmızı kumaşlarından da sancak yapılırdı. Germiyan askerlerinin elbiseleri mücevherli, kırmızı atlaslı ve buna benzeyen süslü elbiselerdendi.
Kütahya'nın "Gümüş" kasabasında bolca gümüş, şimdiki Şaphane ilçesinde de bolca şap çıkıyordu. "Serköy" kasabasında da bolca pirinç ekimi yapılırdı. Menderes nehirleri sayesinde de gemilerle ticaret yapılırdı. Şecereli meşhur Germiyan atları vardı ve bunlar dışarılara da sevk edilirdi.
Germiyanoğulları'ndan Osmanlılar'a intikal eden vakfiyelerden anlaşıldığına göre tesis edilen imaret ve zaviyelerde yolcu ve fakirlere en iyi şekilde hizmet ediliyordu.
O dönemde halk yerleşik ve konar-göçer olmak üzere iki kısımdı. Köy ve kasabalarda yasayanlar zirai ekonomiye sahip oldukları halde, şehirdekiler ticaret yapıyorlardı. Konar-göçerler ise hayvan besiciliği ile meşguldüler. Meyve, süt, yoğurt ve bal oldukça ucuzdu ve ziraatle uğraşanlar refah içerisindeydi.[22]
Germiyan hükümdarı Süleyman Şah ve II. Yakub Bey adına bastırılmış gümüş sikkeler bulunmaktadır. Ayrıca Yakub Bey, Timur'un himayesinde iken onun adına, Osmanlı himayesinde iken II. Murad adına da para bastırmıştır.
Ayrıca Germiyan hükümdarlarının Denizli'de yazlıkları vardı.[23]
Ordu
Diğer Anadolu Beylikleri'nde oldugu gibi Germiyanoğulları'nda da askerî kuvvet timarli sipahi idi. Ayrıca beylerin iktalarına göre silahlı kuvvet beslemeleri gerekiyordu. Ordu kumandanına Subaşı deniliyordu. Germiyanoğulları'na tabi beyliklerle birlikte 200.000 atlı ve yayadan ibaretti. Beyliğin kendi ordusu ise 40.000 idi. Germiyanoğulları Beyliği ordusunda kargı kullanan ve ok atan birlikler bulunmakta, savaş haricinde ordu zaman zaman askerî manevralar yapmaktaydı. Ayrıca Germiyanlılar sınırlarının korunması maksadıyla ve savaşa karşı tedbir olmak üzere mevziler kazdırıp buralara topladıkları kuvvetlerle harp hazırlıkları yapıyorlardı.
İlmî ve kültürel faaliyetler
Germiyanoğulları devrinde Kütahya ilmî ve edebî faaliyetlerin merkezi idi. Burada, bugün Demirkapı Medresesi olarak bilinen Vâcidiye Medresesi ve II. Yakub Bey Medresesi en önemli ilim müesseseleridir. Fıkıh âalimi ve aynı zamanda Germiyanoğulları Vakfı'nın mütevellisi olan İshak Fakih'in inşa ettirdiği medrese de bu devirde faaliyet göstermiştir. Bu medreselerde nakli ilimlerin yanında heyet ve astronomi de okutuluyordu.
Umur bin Savcı'nın yaptırdığı Vâcidiye Medresesi'ne adını veren Müderris Abdülvâcid, uzun yıllar hocalık yapmış ve bazı eserler kaleme almıştır. Fıkıh dalında Serhu'n-nikaye adlı eseri telif eden (1403) Abdülvacid, astronomi konusunda Çagmini'nin Mülahhas adlı kitabına şerh yazmıştır.
Germiyanoğulları zamanında yetişen ilim ve fikir adamlarının varlığı bize bu devirde beylik merkezinin ne derece canlı bir kültür hayatına sahip olduguna delalet etmektedir. Germiyan beylerinin ilim ve fikir adamlarını korumaları ve onlara deger vermeleri bu ortamin gelişmesini saglamıştır. Germiyan ilinin Osmanlılar'a geçmesiyle bu dönemde yetişen ilim ve fikir adamları, edebiyatçı ve şairler de Osmanlı idaresinde hayatlarını sürdürmüşler ve eserler vermeye devam etmişlerdir.
Edebî sahada ise Şeyhoğlu Mustafa, Ahmedî, Şeyhî, Ahmed-i Dâî, Abdullah-ı İlahi, Cemâlî Germiyanî, Kasım İzarî, Rahîmî, gibi isimler yetişti.
Şeyhoğlu Mustafa, Süleyman Şah'ın emriyle Farsça Merzübannâme ve Kabusnâme'yi Türkçeye tercüme etmiştir. Yine Süleyman Şah'ın isteği üzerine kaleme aldığı Hursidnâme adlı mesneviyi onun ölümü üzerine Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezıd'e takdim etmiştir. Siyasetnâme tarzındaki eseri Kenzü'l-Kübera ise Türkçe mensur bir eserdir. Şeyhî Yusuf Sinan ise hem kabiliyetli bir saray doktoru olup hem de başta Hüsrev ü Şirin ve Harnâme olmak üzere önemli eserler vermiştir.
Ahmedî'nin İskendernâme'si de yine bu dönemde kaleme alınmıştır. Ahmed-i Daî ise Yakub Bey'in emriyle rüya tabirine dair Tabirnâme adıyla Farsça'dan bir eser tercüme etmiştir.
İmâr Faaliyetleri
Germiyanoğulları devrinde cami, medrese, çeşme gibi çesitli mimarî eserler inşa edilmiştir. Afyonkarahisar'da çeşmeler, Ankara'da Kızılbey Camii (1299), Denizli'de Süleyman Sah'in yaptırdığı Ulu Cami (1368) ve Merkez Çeşmesi, Sandıklı'da Çavuş Çeşmesi, Kütahya'da Yakub Çelebi Medresesi, Hisar Çeşmesi, Servi (Çatal) Camii, Kale-i Bâlâ Camii (1377), Kurşunlu Camii (1377), Balıklı Camii, Analıca Camii, Vâcidiye Medresesi, Uşak'ta Kavşit Çesmesi, Kütahya'da İshak Fakih'e ait çeşme mimarî eserlerin en önemlileridir.
Kaynakça
- ↑ Ziya Demirel (2008). "ÖSS Tarih Konu Anlatımlı". Esen Yayınları. s. s. 113.
- ↑ Uzunçarşılı, İ.H., Kütahya Şehri, İstanbul Devlet Matbaası, 1932, sayfa, 32
- ↑ Selçuknâme, Paris Nüshası, sayfa, 62-63
- ↑ Uzunçarşılı, İ.H., Kütahya Şehri, İstanbul Devlet Matbaası, 1932, sayfa, 29, 30, 31
- ↑ Selçuknâme, Paris Nüshası
- ↑ Bu kitabe Ankara'da Kızıl Bey Camii minberinde idi. Şimdi İstanbul Müzesi'ndedir
- ↑ Germiyan ilinden idüp fethi bab, Germiyan tutaridi ana rikap, Sasa Bey derler adı bir gazi er, Gelmiş Aydın iline evvel meğer, Evvelâ ol birgiyi fetheylemiş, Aydın oğlunu getirmiş toylamış (Düsturname-i Enverî)
- ↑ Hem hasetten fitne sasa eyledi, müminiken avni tersa eyledi, Ol gazada katl oldu ol dahi, çok ganimet mal alur miri sahi (Düsturname-i Enverî) Düsturname Birgi şehrinin Sasa Bey tarafından zapted ilüp Ayasluğ ve Keles i Mehmet Beyin aldığını ve menakibülarifiyn ise Birginin Mehmet bey tarafından zaptedildiğini yazarlar. Menakibülarifinin müteleasını Birgideki Mehmet Bey camii kapısı üzerindeki kitabe de te'yit eder. Birginin zaptı 707 hicri senesindedir. Aydın oğlu Mehmet Beyin Birgiyi zapteden Sasa Bey i istirkap ile katlettirerek kendisinin serbest kalmış olması pek muhtemeldir (Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Kütahya Şehri, sayfa, 35)
- ↑ Eflaki, Menakıb'ül Arifin, umumî kütüphane nüshası
- ↑ Uzunçarşılı, İ.Hakkı, Kütahya Şehri, sayfa, 36
- ↑ Memankıb'ül Arifin Germiyan oğlu yakub bin alişirin Ladik de Ulu Arif Çelebi ile olan macerasını anlatırken Yakup Beye darılan çelebinin göynünü almak üzre Aydın oğlunun damadı bulunan Sadeddin mübarek kâbızı, çelebi nezdine gönderildiğini yazar
- ↑ Neşrî Tarihi ve Âşık Paşazade Tarihi, sayfa, 4, 11, 15
- ↑ Hadîdî Tarihi
- ↑ İn-önü ile beraber Eskişehirin Osman Beye verilmesi (688) hicri senesindedir. Buna da sebep Germiyanlılarla Selçukilerin husumeti ve Osman Beyi Germiyanlılar aleyhine kullanmak siyasetidir. (Tarih Encümeni Osmanlı Tarihi, sayfa, 581 Cihannüma)
- ↑ Bu vak'ayı İbni Kemal Tarihi 713 senesinde göstermekte ve Çavdar oğlunun esaretten tahş,yes,m, 715 senesinde zikretmektedir
- ↑ Hayrullah Efendi Tarihi, cilt, 2, sayfai 39-40. İbn-i Kemal Tarihi
- ↑ Şikarî, Karaman-nâme
- ↑ Mesalikülebsar
- ↑ Müneccimbaşı Ahmed Dede, Câmiü’d-Düvel
- ↑ Âşıkpaşazâde, Tevârîh-i Âl-i Osman
- ↑ Joseph von Hammer, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi Tercemesi, c, 1, s, 222
- ↑ Mesalikü'l Ebsar
- ↑ Ahmed Vefik Paşa, Lehçe-i Osmani
|