Alevilikte inanç


Nizârî Bâtınî-İsmâ‘îl’îyye, Hurûf’îyye, Keysân’îyye ve İmâm’îyye-i İsnâ‘aşer’îyye Şîʿîliğiyle alâkalı bir dizidir.

Şiilik Bâtınîlik
ALEVÎLİK

Alevîler’in dinî i’tikadı[1] Siyâseten İslâmiyet’in İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye / Onikicilik fıkhî mezhebinden olan Alevîler, i’tikaden Horasan Melametîliği’nden köken alan Hoca Ahmed Yesevî’in kurduğu “Sünnîliğin TasavvufîYesev’îyye Tarikâtı[2] ile Fâtımîler Halifeliği devrinde Orta Asya ve Türkistan’da çok önemli fa’aliyetlerde bulunan Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev’in kurucusu olduğu Pamir Alevîliği’nin de altyapısını oluşturan “Şiîliğin Bâtınîİsmâilîyyefıkhî mezhebinin şiddetli etkisi altında gelişimini tamamlayarak ortaya çıkan Tasavvufî-Bâtın’îyye i’tikadî mezhebi mensûplarıdır. Alevîlik içerisinde Kızılbaş, Dazalak, Kalender’îyye, Bedr’îyye, Bektâş’îyye, Câm’îyye, Şems’îyye, Edhem’îyye gibi farklı birçok bâtınî tarîkat (yol) yer almaktadır. 13. asırda Babâîlik’ten ve 14. asrın sonlarından itibaren de yoğun olarak Hurûfîlik’ten etkilenen Anadolu kaynaklı Bektaşilik Tarikatı bunların içlerinde en meşhur olanıdır. 14. ve 15. asırlarda “Fadl’Allah Ester-Âbâdî” tarafından Şiîlikten ayrılarak zuhur eden “Hurûfîlik” mezhebinin tesirleri altında kendisini yeniden yapılandırmış olan Bektâşîlik, Alevîliğin içinde yer aldığı varsayılan bir tarîkat (yol) olması itibâriyle Anadolu Alevîliği’nin tamamını tanımlamamaktadır.

Temel inanç

Alevîlik, Allah-Muhammed-Ali üçlemesiyle Ehl-i Beyt, ve Oniki İmamları önemseyen Câferiyye Şiîliği ile ortak noktalara sahip olan bir yoldur. Alevîlik’te incelenmesi gereken asıl inanç Vahdet-i Vücud veya Varlık birliği’dir. Ayrıca, Hurûfîlik’te de mevcut olan tanrının insan dâhil evrendeki her şeyin içinde olduğu inancı da vardır. (Kamusaltanrıcılık)

Alevîlik, Tanrı korkusu yerine sevgisini, Kur'an-ı Kerîm’in şekli yerine özünü benimseyen (Bâtınîlik), amacı ruhsal olgunlaşma (Seyr-ü süluk) olan bir tasavvuf yoludur. Özünü insan sevgisinde bulan, Tanrı’nın insanda tecelli ettiğine (En-el Hak), onun için de insanın ölümsüzlüğüne inanan, ibâdetlerinde kadın erkek ayrımı yapmadan, öz diliyle, musikîsiyle, semahıyla inancını icra etme biçimidir. Yaşamın amacını, insanın ham ruhluktan çıkarak insan-ı kâmil olarak özüne dönmek şeklinde tanımlamaktadır.

Ali bin Ebû Tâlib betimlemesi

Alevî İslâm inancında Ali’nin çok özel bir yeri vardır. Alevî-Şiî amentüsünde bulunan imâmet anlayışına göre Peygamber Muhammed öldüğünde yerine imâm olması gereken kişi Ali’dir ve imâmet Ali bin Ebû Tâlib’in soyundan devam eder.

Dört kapı kırk makam inancı

Dört Kapı Kırk Makam şeklindeki kâmil insan olma ilkelerini Hacı Bektâş-ı Velî’nin tespit ettiğine inanılır. Hacı Bektâş, "Kul Tanrı’ya kırk makâmda erer, ulaşır, dost olur" demiştir.

Alevîler kendi içlerinde bir çeşit hiyerarşi oluşturmuştur. Örneğin "yol"a gönül vermiş olana "tâlip" denir. Kişi, yolun kurallarını yerine getirip bilgi düzeyini arttırdıkça yükselir. Alevîlik’te "Yol" denen deyimin temelini "Dört Kapı Kırk Makam" anlayışı oluşturmaktadır.

Mürşid, Pîr ve Rehber huzurunda ikrar verilerek Dört Kapı Kırk Makam aşamasından geçilir. Bu makamlar sırasıyla Şeriât, Tarikât, Hakikât ve Marifet kapılarıdır. Bu kapıların hepsinin "alt bölüm" olarak nitelenebilecek onar tane makamı vardır. Bütün kapı ve makamların kendi içinde bir anlamı bulunmaktadır. Şeriat kapısı, özetle doğru inanç ve doğru yaşam tarzıdır ve toplumdaki her bireyin inanç ve yaşam kurallarını düzenler. Tarikat Kapısı ise tarikâta hizmet etmek, Alevîliğin kurallarına özen göstermektir. Hakikat Kapısı ise bir nev’î kendisi için kuralları aşıp başkaları için de bir şeyler yapabilmek, fedakâr olabilmektir. Marifet Kapısı ise kişinin bütün dünyevi kaygıları aşıp Tanrı ile arasındaki sırra nail olması demektir.

Dört Kapı ve Mertebeleri şunlardır:

Her kapının on makâmı vardır.

Şeriat Kapısı’nın makamları:

  1. İmân etmek,
  2. İlîm öğrenmek,
  3. İbâdet etmek,
  4. Haramdan uzaklaşmak,
  5. Ailesine faydalı olmak,
  6. Çevreye zarar vermemek,
  7. Peygamberin emirlerine uymak,
  8. Şefkâtli olmak,
  9. Temiz olmak ve
  10. Yaramaz işlerden sakınmak.

Tarikat Kapısı’nın makamları:

  1. Tövbe etmek,
  2. Mürşidin öğütlerine uymak,
  3. Temiz giyinmek,
  4. İyilik yolunda savaşmak,
  5. Hizmet etmeyi sevmek,
  6. Haksızlıktan korkmak,
  7. Ümitsizliğe düşmemek,
  8. İbret almak,
  9. Nîmet dağıtmak,
  10. Özünü fakir görmek

Hakikat Kapısı’nın makamları:

  1. Edepli olmak,
  2. Bencillik, kin ve garezden uzak olmak,
  3. Perhizkârlık,
  4. Sabır ve kanaât,
  5. Hâya,
  6. Cömertlik,
  7. İlîm,
  8. Hoşgörü,
  9. Özünü bilmek,
  10. Âriflik.

Marifet Kapısı’nın makamları:

  1. Alçakgönüllü olmak,
  2. Kimsenin ayıbını görmemek,
  3. Yapabileceğin hiçbir iyiliği esirgememek,
  4. Allah’ın her yarattığını sevmek,
  5. Tüm insanları bir görmek,
  6. Birliğe yönelmek ve yöneltmek,
  7. Gerçeği gizlememek,
  8. Mânâyı bilmek,
  9. Tanrısal sırrı öğrenmek,
  10. Tanrısal varlığa ulaşmak.

Dînî âyinler

Alevîler, Muhammed’in son Peygamber olduğuna, Ali bin Ebu Talib’nin ise Veliliğine (ya da İmamlığına) inanırlar. Alevîler, ibâdetlerini Cemevi’nde yaparlar. Kadir Gecesi’yle bağlantılı olarak üç gün ve Muharrem ayında ise on iki gün oruç tutarlar. Muharrem’den sonra da üç gün Hızır Orucu tutarlar. Muharrem orucundan evvel üç gün Masumu Paklar orucunu tutarlar.

Cem

Cem, Alevîler’in toplu halde ettikleri ibâdetin adıdır. Kavram olarak "Cem" Arapça bir kelime olup toplanma, birikme, bir araya gelme manasına gelmektedir. Alevîlik’te, Cem’de bulunan bir kişi başka bir kişiye dargınsa, bu iki kişinin dargınlıkları giderilmeden, barışmaları sağlanmadan Cem’e başlanmaz. Alevîler’in toplu anlamda temel ibadeti olan Cem, bir Dede’nin gözetiminde ve önderliğinde yerine getirilir.

Ayîn-i Cemde görev alan hizmetliler

Burada eksik kalan hizmet sahibi Tarıkçıdır. Bu hizmetli ise Görgü Ceminde hizmet yapar. Bu durumda 12 Hizmet sahibi tamam olur. Tarık Çalma hizmeti Rehberindir.

Cemevi

Alevî ibâdetinin uygulandığı mekân Cemevi/Pîrevi’dir. Alevîler’in ibâdet ettiği yere “toplanma” anlamında Cemevi denir; bir olma, bütünleşme yeri, Yaratan’la bir olma, bütünleşme anlamındadır. Cem herhangi bir yerde yapılabilir. Evde ya da temiz olan her yerde yapılabilir. Önemli olan Hakk Teâlâ’ya sığınmak ve ibâdet etmektir. Alevî geleneğinde Cemevleri, salt tapınma (ibâdet) maksadı ile kullanılmamış ve kullanılmamaktadır. Topluluğunun dinî gereksinimi yanında toplumsal, bireysel sorunların çözüme kavuşturulduğu bir meclis işlevi de görmüş ve görmektedir.

Horasan Melametîliği'nin Dört Kapısı

Bütün tarikâtlarda en son merhale Marifetullah makâmıdır ve oraya ulaşmak için de Marifet Kapısından geçmek gerekir.

Duaz ve deyiş

Duaz, Duazdeh’in kısaltılmış halidir. Duazdeh Farsça olup oniki (12) anlamına gelmektedir. Duaz, Cem âyinlerinde söylenen ve Oniki İmamlar’ın adlarının geçtiği deyişlerdir. Bazen dua olarak da nitelendirilirler. Bu deyişlerde ayrıca Oniki İmamlar’ın yanı sıra başta Muhammed ve Hacı Bektaş Veli olmak üzere Alevî ulularının adları geçmektedir. Alevîlik’te duazın, nefesin, türkünün, deyişin farklı anlamları bulunmaktadır. Fakat günümüzde genellikle “Deyiş” Alevîliği çağrıştıran her melodinin adı olarak benimsenir. Türkü, nefes, duaz da bunların alt adlardır. Alevîlik’te duaz ve deyişlerde kullanılan dil Türkçe’dir.

Mersiye

Mersiye, bir edebiyat terimidir. Dîvân Edebiyatı’nda ölen bir kimsenin yiğitliğini, cömertliğini, iyiliğini, yaptıklarını övmek ve ölümünden duyulan acıyı dile getirmek için yazılan şiir türüne mersiye adı verilir. Kutsal günlerde, ölüm törenlerinde mersiye okuyan kişiye de “mersiyehan” denir. Mersiyeler genellikle mesnevi ve terkib-i bent nazım biçimlerinde yazılmıştır. Ünlü divan şairi Baki’nin Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümü üstüne yazdığı “Kanûni Mersiyesi”, bu türün önde gelen örneklerindendir. Sekiz beyitten oluşur. Arapça ve Farsça kelimeler çok olduğundan dili ağırdır. Aruz vezniyle yazılmıştır.

Semah

Semah, Cem’lerde deyişler eşliğinde yapılan dinsel törenin adıdır. Ulu Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli bu konuda şöyle söyler: "Semah, ariflerin aleti, muhiplerin ibadeti, taliplerin maksududur. Bizim Semahımız oyuncak değil, ilâhî bir sırdır. Bir kimse ki semahı oyuncak sayar, o cahildir". Semahın kaynağı "Kırklar Meclisi"’ne dayanır. İnanca göre bu meclise gelen İslam peygamberi Muhammed’e Salmân-ı Fârisî tarafından bir üzüm tanesi verilir ve Salmân-ı Fârisî kendisinden bunu paylaştırmasını ister. Muhammed, Cebrâil’in getirdiği tabakta bu üzüm tanesini sıkar. Bunu içen Kırklar "Ya Allah" deyip Semah dönmeye başlarlar. Geçmişte sadece Cem’lerde dönülen semahlar, özüne aykırı düşmedikçe izleyiciler önünde de icra edilmektedir. Günümüzde en özgün semah âyini Hubyarlılar tarafından icra edilmektedir.

İslam peygamberi Muhammed’in yeğeni Ali’ye taktığı isim: “Esedullah.”

Kutsal Günler ve Anma Günleri

Kutsal Günler

Alevîlik ve Şiîlik’te önemli bir yere sahip olan Ali’nin Zülfikar isimli kılıcın üzerinde Ali Velîy’ûl-Lâh” yazan temsîlî bir resmi.

Anma günleri

Kaynakça

  1. Not 1: Türkiye’de yaşayan Müslümanlardan, İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye / Onikicilik fıkhî mezhebinden olan Alevîler Bâtın’îyye, Câferîler ise Mu'tezile i’tikadî mezhepleri tarafından; Sünnîlik mensûbu olan Hanefîler Mâtûridîyye, Şâfîiler ise Eş'ârîyye i’tikadî mezhebleri tarafından temsil edilmektedir.
    Kaynak: Mustafa Öz, İslâm Mezhepleri Tarihi, Ensar, İstanbul, 2011.
  2. Not 2: MâtûridîHanefî kimliğini paylaşan Türkistan Yesevîliği ile Anadolu Sünnîliği’nde ortak olan ve daha geniş kitleleri ihâta eden bir yelpazeye yayılan “Namaz” ve “Oruç” ibâdetleriyle alâkalı iştirâk-sınıflandırılması:
    • MâtûridîHanefî i’tikadî “Namaz” ibâdeti uygulamalarına iştirak edenler
      • Sadece Bayram namazlarına iştirak edenler
        • Ramazan’da Oruç tutanlar
        • Ramazan’da kısmen Oruç tutanlar
        • Ramazan’da Oruç tutmayanlar
      • Bayram ve Cuma Namazlarına iştirak edenler
        • Ramazan’da Oruç tutanlar
        • Ramazan’da kısmen Oruç tutanlar
      • Bayram ve Cuma Namazları ile kısmen vakit namazlarına iştirak edenler
        • Ramazan’da Oruç tutanlar
        • Ramazan’da kısmen Oruç tutanlar
      • Bütün vakit namazlarını kılanlar ve Ramazan Ayı’nda Oruç tutanlar
        • Sadece Ramazan Ayı’nda Oruç tutanlar
        • Ramazan Ayı’na ilâveten Pazartesi ve Perşembe günleri “Sünnet” Oruçu tutanlar
        • Ramazan Ayı’na ilâveten Recep ve Şaban Aylarında kısmen ya da tamamen “Sünnet” Oruçu tutanlar
          • Bunlara ilâveten Pazartesi ve Perşembe günleri “Sünnet” Oruçu tutanlar
        • Ramazan Ayı’na ilâveten Muharrem ve Rebiülevvel Aylarında kısmen ya da tamamen “Sünnet” Oruçu tutanlar
          • Ramazan Ayı’na ilâveten her Hicrî ayın 13üncü, 14üncü ve 15inci günlerinde üç gün “Sünnet” Oruçu tutanlar
            • Ramazan Ayı’na ilâveten elverdiğince, “Perşembe”, “Cuma” ve “Cumartesi” pepeşe üç gün “Sünnet” Oruçu tutanlar, ya da “Perşembe” - “Cuma” / “Cuma” - “Cumartesi” şeklinde pepeşe iki gün “Sünnet” Oruçu tutanlar
        • Bu yukarıda listelenen gün ve aylardaki “Sünnet” Oruçlarını harmanlanmış şekilde rastgele tutanlar
    • Yalnızca MâtûridîHanefî i’tikadî kimliğe sahip olanlar (Namaz kılmayanlar: Mâlikî ve Şafiî Eş'ârîleriyle Selef’îyye’den olan Hanbelî ve Vehhâbîler tarafından ise İslâm-dışı bir topluluk olarak algılamışlardı. Hattâ, Kanuni Sultan Süleyman devri Şeyhülislamlarından ve Eş'ârîyye’den koyu taassup sahibi olan Ebussuud Efendi, Namaz kıldığını şiirleriden anladığımız Hoca Ahmed Yesevî’nin takipçilerinden olan Yunus Emre’nin şiirlerinin okunmasını dâhi gayrî-İslâmî bir tavır olarak nitelendirmişti.)
  3. “Ali”, Britannica Ansiklopedisi; Tabatabae (1979), sahife 192.
  4. Not 3: 10 Ekim 680 (Hicri: 10 Muharrem 61) yılında Ali bin Ebu Talib’nin oğlu ve Muhammed’in torunu Hüseyin bin Ali, ailesi, ve takipçileri (toplam 72 kişi) Kerbela’da Ali bin Ebu Talib’nin ordusundan ayrılan ve kendilerine Haricîler adı verilen bir grup tarafından şehit edildi. Alevîler, bu olayı anmak için her yıl Muharrem ayında On İki gün "Mâtem Orucu" tutarlar. Muharrem orucu ile Hüseyin bin Ali’in şahsında Ehl-i beyt’e olan bağlılıklarını dile getirirler ve aynı zamanda zâlimin zulmü olarak nitelendirdikleri bu olayı lânetlerler. Orucun sonunda, İmam Zeynel Abidin’in Kerbela’dan sağ kurtulması nedeniyle şükran olarak Aşûre çorbası pişirilip dağıtılır.)
This article is issued from Vikipedi - version of the 12/10/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.