Sovyetler Birliği Komünist Partisi

Sovyetler Birliği Komünist Partisi
Коммунистическая партия Советского Сою́за
Kısaltma SBKP
Kurucu Vladimir İlyiç Lenin
Slogan(ları) Dünyanın bütün proleterleri, birleşin!
Tüm iktidar Sovyetlere!
Kuruluş tarihi 1 Mart 1898
Kapanış tarihi 29 Ağustos 1991
Öncülü Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi
Ardılı Rusya Federasyonu Komünist Partisi
Merkez Moskova
Gazete(leri) Pravda
Öğrenci kolu Komsomol
Pioner
İdeoloji Komünizm
Marksizm-Leninizm
Siyasi pozisyon Aşırı sol
Uluslararası üyelik Komintern (1943'e kadar)
Kominform (1956'ya kadar)

Sovyetler Birliği Komünist Partisi (Rusça: Коммунистическая партия Советского Союза/Kommunistiçeskaya Partiya Sovetskogo Soyuza, kısaltma: КПСС / KPSS), Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin Bolşevik kanadınca kurulan ve 1917 Büyük Ekim Sosyalist Devrimi'nden sonra 1991 yılına dek Sovyetler Birliği'ni yöneten parti. Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi olarak iktidara gelen parti 1918 yılında Komünist Parti adını aldı.

Tarih

Kuruluş

1898 yılında Minsk'te kurulan Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi (RSDİP) bu partinin temelini oluşturdu. Bu dönemde sürgünde bulunan Lenin 1900 yılında partinin yayın organı olarak çıkarılan İskra (Kıvılcım) gazetesinin başyazarlığını üstlendi.

1903 yılında önce Brüksel'de daha sonra Londra'da yapılan 2.Kongre’de partinin üyelik esasları, programı ve iktidar mücadelesinde izlenecek yol tartışıldı. Bu kongrede Lenin partinin demokratik merkeziyetçilikle yönetilmesini ve iktidara parlamenter yoldan değil, devrimci mücadeleyle sahip olmasını savundu. İktidara parlamenter yoldan gelinmesi gerektiğini savunan Martov'un yandaşları azınlıkta kaldı ve Menşevik adını aldı. Lenin yandaşları ise çoğunluktakiler anlamına gelen Bolşevik adını aldı.

Lenin parlamenter mücadelenin işçileri oyalamaktan başka bir işe yaramayacağını savunuyordu. Açılacak bir meclis Çarın meşruiyetini güçlendirecek, sözde demokratik hakların verildiği iddiasıyla yoksul halk kitlelerinin hiçbir talebi yerine getirilmeyecek, seçim sisteminin asillere ve elit kitlelere tanıdığı oy hakkından dolayı meclisteki burjuva ve aristokrat temsilciler sadece Çarın istekleri doğrultusunda hareket edecekti.

1905 olayları Lenin'i haklı çıkardı. Lenin bu devrimin başarısızlığını halkın ayaklanmasına rağmen partinin bu isyana önderlik edememesine bağladı. Lenin bu tarihten itibaren 1917 yılına kadar hayatını Avrupa'nın farklı ülkelerinde sürgün olarak geçirirken, parti bu ülkelerde yapılan kongrelerde gittikçe bölündü ve 1912 yılında Bolşevikler ve Menşevikler arasında kesin kopuş gerçekleşti. Bu tarihte Lenin Pravda (Gerçek) adlı gazeteyi Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi (Bolşevik)'in yayın organı olarak çıkardı. Bu gazete daha sonra Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin resmi yayın organı oldu.

1917 Şubat'ında Rusya'da devrim patlak verdi. Hayat pahalılığına ve savaşa karşı sivillerin başlattığı ayaklanmaya birkaç gün içinde askerler de katıldı. Subayların halkın üzerine ateş edilmesi yönünde verdiği emirlere askerler silahlarını subaylara çevirerek cevap verdi. İsyan büyüdü ve Çar II.Nikolay kardeşi Mihail lehine tahttan feragat ettiğini açıkladı. Ancak isyandan korkan Mihail tahta geçmeyi reddedince monarşi rejimi yıkıldı ve iktidar geçici hükümete kaldı.

Lenin İsviçre'den Petrograd'da bulunan Bolşeviklere "Uzaktan Mektuplar" olarak adlandırılacak olan mesajında yeni hükümete kesinlikle destek verilmemesi gerektiğini iletti. Nisan ayında zırhlı bir trenle Petrograd'a gelen Lenin, burada ünlü "Nisan Tezleri"ni yayınladı. Bu tezlerde ikili iktidara son verilerek tüm iktidarın Sovyetlere verilmesi gerektiğini, Almanya'yla derhal barış yapılmasını, emperyalist savaş sırasında Rusya'da ve tüm Avrupa'da sosyal-demokratların çoğunluğunun ulusalcı davranarak hükümetlerini savaş konusunda desteklemelerinden dolayı sosyal-demokrasinin önemini yitirdiğini, bu sebeple partinin adının Komünist Parti olarak değiştirilmesi gerektiğini savundu. Bazılarının çekingenlikle karşıladığı tezler kabul edildi. Ancak partinin ismi resmi olarak 1918'de değiştirildi.

Şubat Devrimi ile iktidara gelen geçici hükümetin savaşa devam etme konusundaki ısrarı halkta infial yarattı. Mayıs ayında Dışişleri Bakanı Milyukov'un müttefik devletlere savaşa devam edileceği konusunda taahhüt vermesi Petrograd başta olmak üzere ülkenin pek çok yerinde protesto edildi. Bu açıklama üzerine Petrograd Sovyeti halkın aldatıldığına yönelik bildiri dağıttı.

Temmuz ayında geçici hükümet devrildi. Sosyalist Parti'den Aleksandr Kerenski başkanlığında yeni hükümet kuruldu. Ancak Kerenski'nin de ülkeyi I. Dünya Savaşı'ndan çekmeyeceğini bildirmesi yeni protesto gösterilerinin başlamasına sebep oldu. Kerenski ilk iş olarak protesto gösterilerinin sorumlusu olarak gördüğü Bolşevikler'in eylemlerini yasaklayan bir dizi karar aldı. Hükümetten izinsiz bildiri dağıtılması yasaklandı. Bolşeviklere ait matbaa basılarak tahrip edildi. Pravda gazetesinin yayınlanması yasaklandı. Lenin hakkında idam kararı çıkarıldı. Bu karar üzerine Lenin güvenlik amacıyla Finlandiya'ya iltica etti. Trotski ve pek çok Bolşevik önder tutuklandı.

Ağustos 1917'de Çarlık ordusu komutanlarından General Lavr Kornilov devrimci güçleri dağıtmak amacıyla başkent Petrograd'a doğru saldırıya geçti. Darbe girişimi üzerine korkuya kapılan Kerenski en önemli siyasi güç olan Bolşeviklerden yardım istedi. Devrimci güçlerin örgütlenerek Petrograd'da savunma hattı oluşturmasıyla Kornilov birlikleri dağıldı. Kerenski Bolşevikler sayesinde darbeyi bertaraf etmişti ancak artık sözü geçmeyen bir hükümetin lideri konumundaydı. Çünkü Kornilov birliklerini dağıtan Bolşevikler'in etkisi giderek arttı.

Eylül ayında gizlice Petrograd'a gelen Lenin partiye ayaklanma konusunda karar alınması gerektiğini bildirdi. 10 Ekim günü Bolşevik Parti Merkez Komitesi 2'ye karşı 10 oyla ayaklanma lehine karar aldı.

Ekim Devrimi ve İktidar

25 Ekim (7 Kasım) 1917'de Bolşevikler iktidara geldi ve Lenin başkanlığında kurulan Halk Komiserleri Konseyi (hükümet) savaşan tüm ülkelere ilhaksız ve tazminatsız bir barış önerisiyle, toprağın yoksul köylülere dağıtılmasını öngören toprak kararnamesini kabul etti. Ülkede bir dizi reform hareketi yapıldı. Medeni Kanun kabul edilerek kadın erkek eşitliği getirildi. Laik sistem getirilerek kilisenin siyaset ve eğitim ile ilişkisi kesildi. Çalışma koşulları iyileştirildi ve günlük çalışma süresi 8 saate indirildi. Çocuk işçi çalıştırılması yasaklandı.

Büyük Ekim Sosyalist Devrimi'yle iktidara gelen RSDİP (Bolşevik) Mart 1918'de Rusya Komünist Partisi (Bolşevik) adını aldı. 29 Ekim 1918’de partinin gençlik yapılanması olan Komsomol örgütü kuruldu. Bu örgüt sosyalizmin inşaasında büyük rol oynadı ve zamanla partide yükselebilmek için gerekli bir teşkilatlanma konumuna geldi.

Bolşevikler Aralık 1917'de Sosyalist-Devrimciler ile koalisyon hükümeti kurdu. Büyük şehirlerde ve işçiler arasında güçlü olan Bolşeviklerin aksine Sosyalist-Devrimciler tarım politikası konusundaki vaatleriyle kırsal kesim üzerinde etkili durumdaydı.

Ancak Bolşeviklerin iktidara gelmesinden sonra muhalifler iktidarı yıkabilmek için terör hareketlerine başladı. 14 Ocak 1918'de Lenin'e bir suikast girişiminde bulunuldu. Ülkenin her yerinde Sovyet hükümeti temsilcilerine karşı özellikle toprak aristokratları ve fabrikatörlerin organize ve finanse ettiği terör saldırıları başladı. Komünist Parti Merkez Komitesi üyesi Feliks Dzerjinski'nin Halk Komiserleri Konseyi toplantısında devlet dairelerinde sabotaj ve karşı-devrimci faaliyetler konusunda sunduğu rapor Tüm Rusya Karşı-Devrim ve Sabotajla Mücadele Olağanüstü Komisyonu'nun ( Rusça: Всероссийская чрезвычайная комиссия по борьбе с контрреволюцией и саботажем /Kısaca: Çeka) kuruluşunda bir teklif niteliği kazandı ve 6 Şubat 1922'de ilk Sovyet istihbarat ve gizli servisi Çeka kuruldu.

Almanya'nın saldırı tehdidi ve monarşi taraftarlarının Beyaz Terör hareketleri üzerine hükümet güvenlik amacıyla Moskova'ya taşındı. Böylece Moskova Rusya'nın yeni başkenti oldu. Almanya'nın büyük toprak taleplerini reddeden Dışişleri Halk Komiseri Lev Trotski görevden alındı ve yerine Litvinov getirildi. Belarus'un batı toprakları Almanya'ya bırakılarak Brest-Litowsk Antlaşması imzalandı.

Mayıs 1918'den itibaren Çar yanlısı generallere bağlı Beyaz Ordu birlikleri Bolşevik iktidara karşı saldırıları arttırdı. Yaz aylarında saldırılar daha da şiddetlendi ve Çar yanlısı muhafızlar pek çok yerde Komünist Parti önderlerine karşı Beyaz Terör eylemlerine girişti. 30 Ağustos 1918'de Kuzey Komünü Bolşevik komiseri Moisei Uritski öldürüldü, Lenin ise saldırıda ağır yaralandı. Almanya ile yapılan antlaşmayı bozmak amacıyla Alman Büyükelçi Kont Mirbach öldürüldü.

Komünist Parti 1919 yılında III.Enternasyonal'in Moskova'da kurulmasına öncülük etti ve devrim ideallerinin tüm dünyaya yayılması için mücadeleye başladı. III.Enternasyonal’e katılım kuralları parti tarafından belirlendi ve uluslararası arenada Komünist Partilerin iktidara gelebilmek için uygulayacakları taktikte belirleyici rol oynadı. Bu süreçte İtalya, Yunanistan, Fransa gibi devletlerde Marksist-Leninist ideolojiyi benimseyen Komünist Partiler kuruldu.

Lenin 1922 yılında ünlü vasiyetnamesini yazdırdı. Bu vasiyetnamede parti ve devlet yönetimi hakkında çok önemli uyarılarda bulundu. Ölümünden sonra kimsenin yönetimi tek otorite olarak üstlenmemesini, demokratik kollektif bir idari yönetimin parti ve ülkenin gelişimi açısından daha doğru olduğunu belirtti. Vasiyetnamede ayrıca politbüro üyelerinin her biri hakkında olumlu ve olumsuz yargılarını ifade etti.

1922 yılında kurulan genel sekreterlik makamı önceleri pek bir işlevi yokken daha sonra partinin ve ülkenin yönetim organı haline geldi. Partinin ilk genel sekreteri Yosif Stalin 1927’den itibaren otoritesini arttırdı ve böylece Komünist Parti Genel Sekreterliği parti ve devletin en yüksek idari merkezi oldu.

Stalin Dönemi

Lenin'in 21 Ocak 1924'te ölümünden sonra partide iktidar mücadelesi başladı. Bu mücadelede ekonomik politikanın seyri tartışmaları belirleyici oldu. Partinin sağ kanadını temsil eden Buharin 1921'de başlatılan ekonomik politika NEP'in sürdürülmesi taraftarıydı. Sol kanatta Trostki buna karşı iken Stalin hakem rolü üstlendi. Ancak 1927'te Stalin Trostki muhaliflerinden aldığı destekle iktidarını güçlendirdi ve NEP'in görevini tamamladığını belirterek I. Beş Yıllık Planı ilan etti.

Komünist Parti Stalin döneminde başlatılan beş yıllık ekonomik planlarla tarımsal kollektivizasyon ve ağır sanayi üretimine önem verdi ve ülkenin ekonomik olarak hızla kalkınması Stalin'i hem partide hem de ülkede öncü konumuna getirdi. Sanayi alanında ağır sanayi ve makina üretimine öncelik verildi. Tarımsal alanda ise topraklar sovhoz ve kolhoz olarak iki kısma ayrıldı. Ancak kollektivizasyon politikasının uygulanmasında yaşanan zorluklar ciddi bir sorun yarattı. Toprak aristokratlarının Çarlık dönemi tarım politikasını terk etmeyi ve kollektif üretimi kabul etmemeleri kaos yarattı. Özellikle batı Ukrayna başta olmak üzere pek çok yerde kulaklar (toprak aristokratları) tarımsal verimi düşürmek, kollektif üretimi sabote etmek amacıyla isyan ve talan girişimlerinde bulundular. Kollektif çiftlikleri yağmalayarak, tarlaları yaktılar. Bu durum bazı bölgelerde kıtlık yaşanmasına sebep oldu. Ancak Stalin bu yağma hareketlerine karşı sert tedbirler alınmasını ve ağır ceza getirilmesini emretti.

1936 yılında kabul edilen anayasa parti adaylığı ve meclis vekilleri seçimi için ülkenin tüm vatandaşlarına oy hakkı tanıdı. Çünkü ülkede sosyalizm tam olarak yerleştiği için sömürücü sınıflar da kalmamıştı. II ve III. Beş Yıllık Planların başarıları Stalin iktidarına güç kattı. Ancak III. Beş Yıllık Plan savaş dolayısıyla kesintiye uğradı ve Stalin iktidarı ve Sovyet devleti tehlikeye düştü.

Sovyetler Birliği 1939 yılında Almanya ile Saldırmazlık Paktı imzaladı. Stalin bu anlaşma ile ülkesinin güvenliğini sağlamaya çalışırken Hitler Polonya ve Fransa'ya saldırma imkanı yakaladı. 1 Eylül 1939'da Nazi Almanyası'nın Polonya'yı işgali ile II. Dünya Savaşı başladı. Almanya kısa sürede Avrupa'nın geniş bir bölgesine hakim oldu. İmzalanan pakta rağmen Almanya'nın Sovyetler'e de saldıracağı uyarısı Stalin tarafından dikkate alınmadı.

1939'da Moldova ve üç Baltık devleti Estonya, Letonya ve Litvanya Sovyetler Birliği'ne katıldı. Böylece Sovyetler Birliği 15 birlik cumhuriyetinden oluşan bir devlet haline geldi. Ancak Almanya savaş ilanı yapmaksızın 22 Haziran 1941'de Barbarossa Harekatı adı verilen ani bir saldırıyla Sovyet topraklarını işgale başladı. Almanlar kısa sürede Moskova ve Leningrad önlerine ulaştı. Moskova'da güçlü bir savunma hattı oluşturan Ruslar düşmanın şehre girmesine izin vermedi. Bunun üzerine merkezi Rusya'yı doğudan abluka altına almayı amaçlayan Alman ordusu Stalingrad'a yöneldi. Stalingrad'da yaşanan şiddetli çarpışmalar savaşın gidişatında belirleyici oldu.

II. Dünya Savaşı Sovyet devleti için sarsıcı bir etki yarattı. Hitler Sovyet devletini yıkabilmek için özellikle ülkede Rus düşmanlığı ile milliyetçi hareketleri tahrik etmeye çalıştı. Komünist Parti ve ideolojisi aleyhine broşürler dağıtıldı. Hitler'in anti-Sovyet propagandası Batı Ukrayna ve Baltık ülkelerinde etkili olmakla birlikte diğer yerlerde nüfuz etmedi. Daha önce kollektivizasyonla topraklarını kaybetmiş olan bazı zengin köylüler savaş boyunca Nazi işbirlikçisi olarak Almanya safında ihanet yolunu seçtiyse de Kızıl Ordu 1943'te Stalingrad'da bozguna uğrattığı Almanları geri püskürtmeyi başardı. Kızıl Ordu Sovyet topraklarını kurtardıktan sonra Polonya'dan itibaren tüm Doğu Avrupa'dan Alman birliklerini çıkarmayı başardı. Nisan 1945'te Kızıl Ordu Berlin'e girdi ve Mayıs'ta Almanya teslim oldu.

Zafer partiye ve Stalin'e olan güveni arttırdı. Sovyetler Birliği uluslararası arenada da etkisini arttırdı. Bulgaristan, Çekoslovakya, Macaristan, Polonya, Demokratik Almanya, Yugoslavya, Arnavutluk ve Romanya'da Komünist Partiler halk desteğiyle iktidara geldi ve bu gelişme Rusya Komünist Partisi'nin gücünü pekiştirdi.

Stalin sonrası değişimler

Ekim 1952'deki 19. Kongre'de partinin adı Sovyetler Birliği Komünist Partisi olarak değiştirildi. Stalin hayatının son dönemlerinde bazı Politbüro üyelerine güvenmediği için ülkedeki istikrar açısından halefini belirlemekten çekinmedi. Rus siyasi analist Zhores Medvedev’e göre Stalin en çok Mihail Suslov’a güveniyordu ve SBKP Genel Sekreterliği’ne onu varis tayin etmişti. Suslov 1946 yılında SBKP Merkez Komitesi Dış Politika Bölümü Başkanı olmuş, 17 Eylül 1947'de de SBKP Merkez Komitesi Propaganda Bölümü Başkanlığı'na atanmıştı. Stalin'in güvendiği bir kişi olarak Moskova'ya transfer olan Suslov ölene kadar bu görevi sürdürdü. 1949-1950 arasında Komünist Parti resmi yayın organı Pravda'da baş editör olarak görev yaptı. Suslov partinin bir nevi ideoloğu, propaganda şefi ve uluslararası alanda sosyalizmin yayılmasında belirleyici bir role sahipti. Haziran 1950'de Yüksek Sovyet Başkanlığı'na seçildi.

Ancak Stalin'in 5 Mart 1953'te ölümüyle Komünist Parti Genel Sekreterliği'ne Hruşçov getirildi. Aralık 1953’te Stalin’in yerine iktidara geçmeye çalışan ve Stalin döneminde NKVD şefi olarak tasfiyelerde önemli rol oynayan Lavrenti Beria idam edildi.

1956'da partide Kruşçev'e karşı muhalefet hareketi oluştuysa da Merkez Komite Başkanı Suslov'un desteğini alan sekreter konumunu koruduğu gibi yetkilerini de genişletti. Mikoyan'ın daha sonra yapacağı açıklamaya göre Kruşçev güçlü bir muhalefete karşın Suslov sayesinde iktidarda kalmıştı.

Kruşçev 1956'da Komünist Parti 20.Kongresi'nde Stalin'e yönelik ağır eleştirilerde bulundu. Stalin dönemi tasfiyelerinin partiye büyük zarar verdiğini ve Stalin kültünün yıkılması gerektiğini ifade etti. Kongreden sonra halkın tepkisini çekmemek ve toplumsal infial yaratmamak için Stalin heykelleri sessizce va yavaş yavaş kaldırıldı. 1961 yılında Stalin'in tahnit edilmiş naaşı Lenin Mozolesi'nden çıkarılarak Kremlin Duvarı Mezarlığı'na defnedildi.

Kruşçev'in ABD ile yakınlaşma politikası Çin ile Sovyetler Birliği arasında ciddi bir sorun yaşanmasına sebep oldu. Mançurya'daki sınır problemini henüz halledememiş olan ancak müttefik oldukları için bu konuyu sorun haline getirmemeye çalışan iki devlet Kruşçev'in Washington ziyaretleri ve batı ile işbirliği çabaları ile siyasi bir gerilim yaşadı. Çin Sovyetler Birliği Komünist Partisi'ni Marksizm-Leninizm'e ihanet etmekle suçlarken, Kruşçev buna Lenin'in batı ile dost olma politikasıyla cevap verdi.

1950’lerin sonlarında Sovyetlerin uzay çağını başlatması, Küba gibi yeni sosyalist dostların kazanılması, SSCB'nin ve Komünist Parti'nin uluslararası alandaki etkisini güçlendirdi. Ancak Hruşçov'un ülke içinde anti-komünist provokasyonlara taviz vermesi, Stalin'e yönelik ağır eleştirileri tepkiye yol açtı.

1964'te partide Hruşçov'a karşı Moskova hizbi olarak adlandırılan muhalefet hareketleri başladı. Daha önce Hruşçov'un görevden alınmasına karşı gelerek iktidarda kalmasını sağlayan Politbüro'nun ideolojik sorumlusu Mihail Suslov bu kez Hruşçov'un aşırı otoriter tavrına, Stalin'e yönelik ağır eleştirilerine ve ideoloji için yarattığı tehlikeye dikkat çekerek muhalefet hareketlerine öncülük etti.

Brejnev Dönemi

14 Ekim 1964'te Hruşçov azledildi ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreterliği'ne Leonid Brejnev getirildi. Aleksey Kosigin hükümet başkanı, Mikoyan da Yüksek Sovyet Prezidyumu başkanı seçildi. Rus siyaset biliminde bu tarz yönetim troyka olarak ifade edilir. Ülke kollektif bir iktidar tarafından yönetilmektedir. Bu yönetim biçimi Lenin’in vasiyetinde belirttiği ve önerdiği partinin demokratik işleyişi ve ülkenin demokratik yönetimi açısından önemlidir. Ancak daha sonraları Brejnev iktidardaki otoritesini arttırdı.

SSCB'de 18 yıllık Brejnev yönetimi ülkenin ekonomik açıdan dünyanın iki süper gücünden biri haline gelmesini, şehirleşmenin ve kültür seviyesinin artmasını, halkın gelir seviyesinin daha da iyileşmesini sağladı. SSCB barış için antlaşmalar imzaladı ve kesinlikle olası bir savaşı başlatacak taraf olmayacağını ilan ederek barış garantisi verdi.

16 Haziran 1977'de Nikolay Podgorni'den alınan Yüksek Sovyet Prezidyumu Başkanlığı görevine de Brejnev getirildi. Brejnev artık hem parti genel sekreteri hem de prezidyum başkanı olarak ülkenin tek söz sahibiydi.

1977 yılında Sovyetler Birliği’nin yeni anayasası kabul edildi. Anayasada işçi ve köylülerin sosyalist devletinden tüm halkın sosyalist devleti ifadesine geçildi. Artık ülkede burjuvazi ve sömürücü sınıflar yoktu. Sadece sanayide ve tarımda çalışanlar değil hizmet sektörü de dahil tüm halk emekçi sınıfı olarak kabul edilmekteydi. Brejnev Ekim Devrimi'nin 60. yıldönümünde yaptığı konuşmada Batı Avrupalı bazı Komünist Partilerin Eurokomünizm fraksiyonlarına karşı Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin Marksizm-Leninizm'e olan bağlılığını ve Lenin'in ilkelerinden ödün verilmeyeceğini ifade etti.

1978 yılında Afganistan'da Komünistlerin iktidara gelmesinden sonra ABD destekli Taliban terör örgütünün başlattığı iç savaş yeni kurulan Afganistan Demokratik Cumhuriyeti'nin lideri Babrak Karmal'ın Sovyetler'den yardım istemesine sebep oldu. 1979 yılında Kızıl Ordu Afganistan'a askeri müdahalede bulundu.

Brejnev döneminde Fransa ve Almanya Federal Cumhuriyeti başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesiyle ekonomik, kültürel ve toplumsal antlaşmalar yapıldı. Sibirya'daki doğalgazın batı Avrupa ülkelerine taşınması için büyük bir boru hattı projesi başlatıldı. 1981'deki SBKP XXVI. Kongresi'nde Brejnev barışın sağlanmasının en önemli sorun olduğunu belirtti. 1982'de de Dışişleri Bakanı Andrey Gromiko SSCB'nin nükleer silahı kullanan ilk ülke olmayacağı ve topraklarında nükleer silah bulundurmayan ülkelere karşı nükleer silah kullanmayacağı taahhüdünde bulundu.

Brejnev iktidarı genel olarak ülkede siyasi, ekonomik ve sosyal istikrar dönemi olarak dikkat çekti. 18 yıl ülkeyi yöneten Brejnev 10 Kasım 1982'de öldü.

Brejnev'in ölümünden sonra genel sekreterlik makamına KGB Başkanı Yuri Andropov seçildi. Ilımlı bir siyasetçi olan Andropov genel olarak istikrarın sürdürülmesine yönelik bir politika izledi. Ancak Andropov'un Şubat 1984'te, yerine geçen Konstantin Çernenko'nun da Mart 1985'te ölümleri partide daha genç bir liderin seçilmesini gerekli kıldı.

Gorbaçov ve çöküş

Yaşlı liderlerin kısa aralıklara ölmesi üzerine Mart 1985'te daha genç biri olarak Mihail Gorbaçov SBKP Genel Sekreteri seçildi. Gorbaçov'un iktidara getirilmesi SSCB'de hızlı değişimlerin yaşanmasına sebep oldu.

Gorbaçov iktidara geldikten sonra ilk olarak ülkede ekonomik ve siyasal alanda reformlar yapılmasını önerdi. Partinin 1986'da toplanan XXVII. Kongresi'nde bu reformları içeren perestroyka (yeniden yapılanma) ve glastnost (açıklık) politikaları kabul edildi. Ancak ekonomik alandaki hızlı ve hatalı dönüşümler gerilemeyi, halkın gelir seviyesinde ve hayat şartlarında hızlı çöküşü beraberinde getirdi.

Gorbaçov'un 1987'de Büyük Ekim Sosyalist Devrimi'nin 70. yıldönümünde Stalin, Lev Trostki ve Brejnev'e yönelik yaptığı ağır eleştiriler parti için tehlike yarattı. Stalin'in ülkenin ekonomik kalkınmasındaki rolünü kabul eden Gorbaçov partideki tasfiye hareketleri konusunda ise Stalin'in büyük bir hata işlediğini ifade etti. Ülkedeki sorunların sebebi olarak Stalin'i suçladı. Kızıl Ordu'nun önderi Trotski'yi ise uzlaşmaz ve diğer bazı parti önderlerine karşı aşağılayıcı tavırlarından dolayı eleştirdi. Gorbaçov Brejnev döneminde yükselerek Politbüro'ya girmesine rağmen Leonid Brejnev'i de reform yapmamakla suçladı.

Mihail Gorbaçov döneminden itibaren parti üyesi olmayanların seçimlerde aday olabilmesi hakkı getirilmesi Milliyetler Sovyeti ve Yüksek Sovyet'e çok sayıda rejim düşmanının girmesini sağladı. Batı kaynaklı sivil toplum örgütleri ve bunlardan finanse edilen bazı basın organlarının ülkenin kurucusu Lenin'i bile hedef seçmesi halkta infial yarattı. Gorbaçov'un Doğu Avrupa'daki müttefiklerini batılı emperyalistlere bırakması SSCB'yi ekonomik açıdan daha da sarstı.

Partinin kapatılması ve KPRF'nin kuruluşu

1990'da partide ve yönetimde önemli değişiklikler yapıldı. Ülke liderliğinde genel sekreterlik makamı yerine başkanlık sistemi getirildi ve Mihail Gorbaçov SSCB devlet başkanı seçildi. 1991'de Komünist Parti'nin yönetici rolü kaldırıldı. Haziran 1991'de ilk çok partili seçim yapıldı.

Birlikten ayrılma yönünde bazı cumhuriyetlerde başlayan ayaklanmalara Gorbaçov yenilenmiş birlik çağrısıyla cevap verdi. 17 Mart 1991’de Belarus, Ukrayna, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Azerbaycan ve Rusya'da birlik lehine sonuçlanan referandumlar (bkz. Sovyetler Birliği Referandumu 1991) düzenlendi. Tüm bu cumhuriyetlerde halkın % 77,85'i yenilenmiş birliğe evet dedi. Kırgızistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde ise bu oran % 95,98'di.

Ancak 19 Ağustos 1991'de KGB şefi ile bazı partililerin Gorbaçov'u devirmeye çalışması tüm bu birlik çabalarına zarar verdi. Darbe girişimi referandum sonuçlarına göre 20 Ağustos'ta yapılması planlanan yenilenmiş birlik antlaşmasının iptal edilmesine sebep oldu. Darbe girişimi ile rejim düşmanı Boris Yeltsin güç kazandı. Komünist Parti'nin iktidarına son verildi. Parti kapatıldı ve tüm gelirleri hazineye aktarıldı. 8 Aralık 1991'de Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti Devlet Başkanı Boris Yeltsin, Belarus ve Ukrayna temsilcileri ile Minsk'te biraraya gelerek Sovyetler Birliği'ni dağıttıklarına dair belgeyi imzaladı. Ancak 12 Aralık 1991'de Yüksek Sovyet meclisi olağanüstü toplanarak Minsk'te yapılan antlaşmayı oylamaya sundu ve antlaşma oy birliğiyle reddedildi. 1977 Sovyet Anayasası'na göre birliğin dağıtılması Yüksek Sovyet'in yetkisindeydi ve halk tarafından seçilen Yüksek Sovyet milletvekillerinin oylaması ile kesin bir karar verilebilirdi. Ancak Boris Yeltsin meclisin kararını dikkate almadı ve otoriter davranarak devlet başkanı Mihail Gorbaçov'a görevden çekilme çağrısında bulundu. Bu gelişmeler üzerine Mihail Gorbaçov 25 Aralık 1991'de Sovyetler Birliği devlet başkanlığından istifa ettiğini açıkladı ve o gece Kremlin'de dalgalanan Kızıl Bayrak indirilerek yerine Rus bayrağı çekildi. Böylece Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği 25 Aralık 1991'de resmen dağıldı.

Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla kapatılan SBKP (Sovyetler Birliği Komünist Partisi)'nin yerine Komünist ideolojide birçok parti kuruldu. Bunların en etkilisi 1993'te kurulan Rusya Federasyonu Komünist Partisi (KPRF)'dir. KPRF Rusya'da örgütlenmesi en iyi siyasi teşkilatlanmadır. Rusya'nın çok partili sisteme geçmesinin ardından yapılan 1995 ve 1999 yılındaki seçimlerde birinci oldu, daha sonraki seçimlerde ise ikinci geldi. Mecliste ana muhalefet partisi olarak görev yapmaktadır. Sovyetler Birliği Komünist Partisi Komsomol örgütünün halefi olan PCM adlı gençlik yapılanması vardır. 1995 (bkz. 1995 Rusya genel seçimleri) ve 1999 (bkz. 1999 Rusya genel seçimleri) yılında yapılan seçimlerde tüm komünist partilerin toplam oy oranı %35-40'a ulaşmaktaydı. 2011 yılında ise meclise girebilen tek komünist parti olan KPRF, % 20,46 oy aldı.

This article is issued from Vikipedi - version of the 9/13/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.