I. Aleksios Komnenos

I. Aleksios Komnenos
Αλέξιος Α' Κομνηνός

İmparator I. Aleksios Komnenos
Bizans İmparatoru
Hüküm süresi 4 Nisan 1081 – 15 Ağustos 1118
Taç giymesi 4 Nisan 1081
Önce gelen III. Nikeforos
Sonra gelen II. Yannis Komnenos
Eş(leri) İrene Dukaina
Çocukları Anna Komnena
Maria Komnena
II. Yannis Komnenos
Andronikos Komnenus
İsakios Komnenos
Evdokia Komnene
Teodora Komnena
Manuel Komnenos
Zoe Komnena
Hanedan Komnenos Hanedanı
Babası Yannis Komnenos
Annesi Anna Dalassene
Doğum 1048
Ölüm 15 Ağustos 1118

Aleksios Komnenos (ya da Aleksi Komnen, Yunanca: Αλέξιος Α' Κομνηνός, 1048 - 1118) Doğu Roma imparatoru (1081-1118) ve Komnenos hanedanının kurucusudur.

Doğu Roma'nın en karışık döneminde başa geçmiştir. Bu dönemde Peçenekler Tuna'yı geçerek Balkan şehirlerine akın etmişlerdi. Selçuklu orduları Marmara ve Ege denizi kıyılarına kadar ilerlemişlerdi. Başarılı bir diplomattı. Onun döneminde imparatorluk askerî ve malî açıdan yeniden düzlüğe çıkmış, kaybedilen toprakların bir bölümü geri alınmıştır. 1082 yılında Venediklilerle yapılan bir anlaşmayla iktisadî faydalar karşılığında Venedik donanmasının yardımını elde etti. İtalyan cumhuriyetlerinin daha sonraları doğuda elde ettikleri servetlerin kaynağı bu anlaşmadır. 1096'da yapılan Birinci Haçlı seferinden faydalanarak Anadolu'nun büyük bölümünü yeniden ele geçirdi.

Yaşamı

İmparatorluğa yükselişi

Aleksios, Yannis Komnenos ve Anna Dalassena'nın oğlu, İmparator I. İsaakios' un yeğeni idi. Babası Yannis Komnenos, amcası I. İsaakios'un tahttan feragat etmesinden sonra tahta çıkmayı reddetmiştir. Bu nedenle 1059 ile 1081 arasındaki döneminde değişik ailelerden gelen dört değişik imparator İsaakios'u takip etmiştir. Bu imparatorlardan biri olan IV. Romanos Diogenes'in (1067–1081) hükümdarlığı sırasında Aleksios, Selçuklular'a karşı savaşarak imparatora büyük destek sağlamıştır. VII. Mikhail Dukas Parapinaces'in (10711078) ve III. Nikeforos Botaneiates'in (1078–1081) imparatorlukları dönemlerinde de ağabeyi İsaakios birlikte Anadolu, Trakya ve Epir Despotluğu'unda çıkan isyanların bastırmasında görev yapıp yüksek komuta yeteneğini göstermiştir.

Aleksios'un saltanat yıllarında annesi de devlet idaresine büyük rol oynamıştır. Aleksios'un kızı olan ve ayrıca çok önemli bir tarih eseri yazmış olan Anna Komnena'nın aktardığına göre "annesi devlet denen savaş arabasını sürerken Aleksios devamlı arabanın yanında koşmuştur." Aleksios, 1074'de Anadolu'da paralı askerlerin çıkardıkları isyanı bastırdıktan sonra imparator III. Nikeforos Botaneiates tarafından batıdaki sahra ordusu komutanlığına atanmıştır. Bu gorevde iken Aleksios, Dyrrhachium (modern Dıraç, Arnavutluk) valileri olan damadı Nikeforos Bryennios ve Nikeforos Basilakes'in art arda isyan etmeleri üzerine seferler yapıp isyanları bastırmıştır. Bundan sonra Aleksios'a Anadolu'da isyan eden kayınbiraderi Nikeforos Melissenos uzerine bir orduyla gitmesi için görev verilmek istenmiş ama Aleksios bu yakını üzerine gitmeyi reddetmiştir. Bu durum Aleksios'un batıda görevden alınmasına neden olmamıştır çünkü Robert Guiscard idaresindeki Normanların Draç'a yapacağı beklenen büyük bir hücumu geri püskürtebilecek en yetenekli komutan olarak görülmektedir.

Bizans ordulari, gelecek bu istila hareketini önlemek için hazırlıklar yapmaktayken Aleksios Konstantinopolis'teki saray mensupları arasında bulunan bir Dukas kliği tarafından III. Nikeforos Botaneiates aleyhinde hazırlanan bir hükümet darbesi komplosuna katılmaya ikna edilmiştir. Buna gore Aleksios, kendisine bağlı birliğin askerleri tarafından imparator ilan edilmiş ve ordusu ile Konstantinopolis üzerine yürüyüşe geçmiştir. Başkentin şehir surlarını koruyan batılı paralı askerlerden oluşan imparatorluk muhafız birliklerinin Alman asıllı olanlarına para verilerek savunma yapmamaları sağlanmış ve 1 Nisan 1081'de Aleksios ve ordusu hiç direnişle karşılaşmadan şehre bir zafer alayıyla girmiştir. III. Nikeforos Botaneiates tahtından feragat edip bir manastıra çekilmeye zorlanmış ve 4 Nisan'da I. Aleksios'a, Konstantinoplis Patriği I. Kosmas tarafından imparatorluk tacı giydirilmiştir.

Bu sıralarda Aleksios'un İmparatoriçe Alanialı Maria'yla aşk yaşadığı söylentileri başkentte yayılmıştı. Güzelliği ile meşhur olan Maria, Gürcu kıralı IV. Bagrat'ın kızı olup arka arkaya once VII. Mikhail ve sonra da III. Nikeforos Botaneiates ile evlenmişti. Aleksios, Maria'nin sarayda kalmasını sağlamıştı ve onunla evlilik hazırlığı yaptığı söylentileri ayyuka çıkmıştı. Fakat Aleksios'un annesi bu evlenmeye karşı çıkmıştır. Dukas sülalesi ile bağlantılarının pekiştirilmesi icin, Aleksios'un İrene Dukaina (VII. Mikhail'in amcası olan Sezar Yannis Dukas'ın torunu) ile evlenmesini istemiştir. Yannis Dukas, Aleksios'a desteğini bu evliliğin gerçekleşmesi şartına bağlamıştır. Dukasların desteğinin devamlılığını sağlamak için de Aleksios'u, Konstantin Dukas'ın (VII. Mikhail ve Maria'nin küçük oğlu) ortak imparator statüsünu devam ettirmeye sevk etmiş ve bir süre sonra da Konstantin Dukas ile birinci kızı olan Anna Komnena'nın nişanlanmasını sağlamıştır. Anna Komnena da, nişanlısı ve nişanlısının annesi Maria ile birlikte Mangana Sarayı'na yerleşmiştir.

Fakat 1087de Aleksios'un birinci oğlu olan Yannis doğunca, siyasal durum aniden büyük değişikliğe uğramıştır. Anna ile Konstantin'in nişanı bozulmuş ve Anna annesi ve büuyükannaesi ile birlikte yaşamak üzere Büyük Saray'a nakledilmiştir. Aleksios ile Maria arasındaki bağlantı kopmuş ve Maria'nin eski imparatoriçe olarak ayrıcalıkları ve görevleri kaldırılmış ve bir manastıra rahibe olarak yerleştirilmiştir. Konstantin ortak imparatorluk görevinden alınmış, imparatorun ailesi ile iyi ilişkilerini devam ettirmesine rağmen zayıf olan bünyesi bunca kargaşaya dayanamamış ve çok geçmeden vefat etmiştir.

Bizans ile Norman, Peçenek ve Kuman savaşları

Bu sikke Aleksius tarafından Robert Guiscard'a karşı savaşı sırasında basılmıştır.

Aleksios'un 37 yıl süren uzun saltanatının çoğu harpler ve askeri kampanyalarla gecmistir. Hükümdarlığının ilk yıllarında (Robert Guiscard ve oglu Bohemund tarafından komuta edilen) Norman hücumlarıyla uğraşması gerekmiştir. Normanlar Dyrrhachium (Modern Dıraç) limanı ve bölgesini ve Korfu adasını işgal etmişler ve Dyrrhachium Muharebesi'nde Aleksios'un idaresindeki Bizans ordusunu yenip Yunan yarımadasında ilerliyerek Teselya'da Larisa kalesini kuşatmışlardır. Aleksios bu direnişinde birkaç mağlubiyete daha uğramış fakat direnişten vazgeçmemiş ve bir süre sonra bazı başarılar kazanmaya dahi başlamıştır. Bunu yanında diplomasiye başvurmuş ve Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu imparatoru IV. Henri'ye 360.000 altın ödeyerek onun Normanlara İtalya'da hücum etmesini sağlamıştır. 1083–1084 yıllarında Normanlar kendi arazilerini savunmak zorunda kalmışlardır. Aleksios aynı zamanda İtalya'da Apulya'da Gargano Yarımadası'nı kontrol eden Monte Sant'Angelo Kontu olan Henri'nin vasal olamasını sağlamış ve bu Bizans'ın İtalyan yarımadasında egemenlik gösterdiği en son bölge olmuştur. 1085'te Robert Guiscard'in ölümü ile Norman tehdidi bir müddet ortadan kalkmış ve Bizansar Balkanlarda kaybettiği bütün topraklar tekrar ele geçirmiştir.

Bundan sonra Aleksios Trakya'da dinsel aykırılık yaratan mezheplerle, Bogomil ve Paulusçuluk'la uğraşmaya başlamıştır. Aleksios'un Normanlarla olan savaşlarında imparatorluk ordusunda görev yapan ve Paulusçuluk mezhebine bağlı olan askerler Bizans ordusunu terk edip kaçmışlardır. Norman tehdidi ortadan kalkınca Aleksios bu asker kaçakları ve isyancılarla uğraşmaya başlamış ve onların sahip oldukları toprakları müsadere etmeye başlamıştır. Bu Filibe'de (o zamanki Philipopolis ve şimdiki Plovdiv) yeni bir ciddi isyanın çıkmasına neden olmuş ve isyancılar üzerine gönderilen sahra ordusu isyancılarla yapılan savaşta yenik düşmüş, komutanı Gregori Pakurianos öldürülmüştür.

İsyancılar Tuna Nehri kuzeyinde bulunan Peçenek Türkleri ile anlaşma yapmışlardır. 1087'de Peçenekler Trakya'ya yaptığı akınlar görülür. Onların üzerine giden ve Tuna'yı geçip Roma'nın eski eyaletlerinden Moseiya'ya giren Aleksios stratejik önemi olan Silistre'yi (Dorostolon) kuşatsa da eline geçirememiştir. Bu seferinden geri dönerken Aleksios'un ordusu Peçenekler tarafından sarılmış ve Aleksios büyük bir tazminat vererek geçici bir barış anlaşması imzalamak zorunda kalmıştır. 1090'da Peçenekler yine Trakya'ya inip hücuma geçmişlerdir. Bu hücum devam ederken Anadolu Selçuklu Sultanınin kayınbiraderi Çaka Bey bir deniz filosu ile Tuna'ya vararak Selçukluların ve Peçeneklerin birlikte hareket ederek Konstantinopolis'i kuşatmaları için teklifler götürmüştür. Aleksios ise bu sırada Kuman Türkleri ile anlaşmış, 40.000 kişilik bir Kuman ordusunun desteğiyle ile 29 Nisan 1091de Trakya'da Levunion Savaşı'nda Peçenekleri imha etmiştir. Bu savaş sonucunda Bizans için Peçenek tehlikesi uzun bir süre için ortadan kalkmıştır.

I. Aleksios Komnenus tahta çıktığı zaman lki (y. 1081de) Bizans İmparatorluğu

Fakat 1094'den sonra bu sefer Kuman Türkleri Balkanlardaki Bizans topraklarına hücumlara başlamışlardır. İmparator IV. Romanos Diogenes'in uzun zamandır kaybolmuş oğlu olduğunu iddia eden Konstantin Diogenes, Kumanlara sığınmış, onlardan askerî destek bulmuş ve onun liderliğinde Kumanlardan oluşan bir ordu Balkan dağlarını geçerek Doğu Trakya'ya hücuma geçmiştir. Konstantin Diogenes liderliğindeki Kuman ordusu, liderleri Edirne'de ortadan kaybolana kadar Doğu Trakya'ya akınlar yapmıştır.[1]

Böylece Balkanlarda nispeten barışın sağlanması sonucunda, Aleksios dikkatini büyük bir kısmı Selçukluların eline geçmiş olan Anadolu'ya çekmiştir.

Bizans ve Birinci Haçlı seferi

Aleksios, İmparatorluğu süresince başlarından beri Papalık ile iyi geçinme politikası gütmüştür ve böylelikle Hristiyan olan Batı Avrupa'dan Anadolu'yu fethe devam eden müslüman Anadolu Selçuklularına karşı yardım alacağını ummuştur. Batı'dan istediği destek daha iyi silahlara sahip iyi talimli paralı askerlerdi. 1095'te Aleksios'un elçileri yardım isteklerini Piacenza Konseyi'inde Papa II. Urban'a tekrar bildirdiler.

Papa II. Urbanus o yılın sonunda Clermont Konseyi'nde bütün Batılı Hristiyanları bir ordu kurarak askerî hacılarmışçasına bütün Avrupa'yı, Balkanları, Anadolu'yu, Asya'nın Akdeniz kıyılarını geçip, kendileri için kutsal olan Kudüs'e ve Filistin topraklarına gidip kuvvet kullanarak Hristiyanlar için kutsal olan bu sehir ve yöreyi ellerine geçirmeleri için takdis etti. Böylece büyük bir dinsel heyacana kapılan Batı Avrupa halkı ve asilleri yığınlar halinde elbiselerinin üzerine kırmızı Haç takarak bir Haçlılar ordusu kurmaya başladılar. Bazı gruplar disiplinsiz bir güruh halinde, bazıları disiplinli ordular halinde, büyük insan sürüleri halinde Avrupa'yı geçmeye başladılar. Bizans'in Hristiyanlardan istediği yardım bu şekilde olmadığı için bu durum Aleksios'ta büyük şaşkınlık hatta korku yarattı. Özellikle bu güruhların iaşesi ve barınması eğer bir düzene konulmazsa Bizans topraklarının ve sehirlerinin talan edileceğini ve hem kırsaldaki ahaliye hem de şehir ahalisine çok büyük zararların doğacağını anlamıştı. Diğer taraftan düzenli Haçlı ordularının komutanlarının, çoğu bu sefere bir dinsel görevi yerine getirmek için değil, hükümdarlığını yapabilecekleri topraklar bulup zaptetmek ve kendi idarelerinde özerk devletler kurmak için katıldıkları gayet açıkca bilinmekteydi.

Aleksios bu tehlikelere karşı uygun bir plan yapmış ve genellikle bu planı başarı ile uygulayabilmiştir. Bu plana göre Bizans'ın elinde bulunan Balkan topraklarına giren Haçlı ordularına Bizans ordu birlikleri refakatçi olarak verilecek ve Haçlı orduları bu refakatçilerin kılavuzluğu ve idaresi altında Balkanlarda kalıp daha sonra gidecekti. Bu refakatçi ordu, Haçlı ordusunun yem ve yiyecek bulma araştırmalarını kontrol edecekti. Bu Bizans refakat orduları için Aleksios çok sayıda paralı Peçenek askerleri tutmuştu. Haçlı ordusu İstanbul'a vardığında, şehir dışında belirlenmiş ve Bizans ordusu tarafından savunan bir ordugâha geçecekti. Bu ordugâhlarda bulunanların bütün iaşeleri Bizans tarafından karşılanacaktı ve Haçlılar, ordugâh yakınında veya uzağında su, yiyecek ve yem araştırması yapmayacaktı. Bu sırada Haçlı ordusu mensupları küçük gruplar halinde Bizanslı kılavuzlar idaresinde o zamanların en büyük ve şaşaalı şehrinin kiliselerini, yollarını, meydanlarını, saraylarını gezip göreceklerdi. Ordu komutanları ise Bizans İmparatoru huzuruna çıkacak, ele etek öpecek, Bizans İmparatoru'nun vassalı olduklarına dair yemin edecek ve ellerine geçirecekleri eski Bizans arazilerini Bizans'a devretmeyi kabul edecekti. Bundan sonra Haçlı ordusu Bizans gemileri ile Anadolu'ya, Selçukluların elindeki arazilere gireceklerdi.

1096 yılında resmen başlayan Birinci Haçlı seferi'ne dahil olan Haçlı ordulari dalgalar hâlinde gelmeye başladı. Yaklaşık 40.000 kişilik ilk dalga Keşiş Peter emri altında kuzey Fransız, Alman ve daha küçük sayıda kuzey İtalyan köylülerinden ve ailelerinden oluşmaktaydı; asillerin sayısı çok az olduğu için bu dalgaya Halkın Haçlı Seferi denmiştir. Bu dalga Bizans arazisi olan Belgrad'a girmeden evvel Sava Irmağı karşısında, Macaristan'a ait bulunan Zemun'da (Semlin) bir ayakabbı yüzünden karışıklık çıkartarak iç kaleye hücum edip 4.000 Macar'ı öldürdüler ve sonra Belgrad'ı da talan edip yaktılar. Bu güruh takip ettiği yolda Bizans halkının çeşitli şikayetlerine (hırsızlık, soygunculuk, kızlara kadınlara tecavüz vb.) konu oldu. Haçlılar Niş'e geldikleri zaman da yeni bir isyan çıkardılar fakat bu sefer Aleksios'un Bulgaristan eyalet valisi, bir süvari kuvveti gönderip bu Haçlı isyanını bastırdı. Bu güruh 1 Ağustos 1096'da İstanbul'a vardığında 1/4'ünü kaybetmişti. Hemen koruma altında 6 Ağustos'da Bizans gemileri ile Anadolu'ya çıkartılıp İzmit üzerine yöneltildiler. İzmit'i ele geçiren Haçlılar bu şehri Bizans'a teslim ettiler; fakat Almanlar ve Fransızlar arasında kavga çıkınca ayrılıp iki ayrı güruh halinde İzmit Korfezini dolanıp Yalova yakınlarında iki ordugâh kurdular. Fransızlar Selçuklu başkenti olan İznik'e karşı hucuma başlayıp, yoldaki yerleşkeleri talana, müslüman ve hristiyan ayrılığı yapmadan yerli ahaliye tecavüz edip öldürmeye başladılar. Buna karşılık Almanlar ise İznik'i geçip Xerigordon adlı bir kaleyi zaptedip oraya yerleştiler. Burada Eylül sonunda Selçuklu ordusunun hücumuna uğradılar ve neredeyse tümüyle imha edildiler. Yalova'da bulunan 20.000 kişilik Haçlı ordusu bunu duyunca 21 Ekim'de yeniden yürüyüşe başladılar fakat yeni bir Selçuklu tuzağına düştüler. Bu ordu ile birlikte, Yalova'daki kampta kalan artçıların hepsi elimine edildi. Böylece Halkın Haçlı Seferi sona erdirildi.

Aleksios bundan sonraki dokuz ay boyunca asiller tarafından komuta edilen daha düzenli ve disiplinli olan, sayıları 90.000'i aşkın askerden ve bunların yanında bulunan kadın ve çocukdan oluşan yeni Haçlı orduları ile uğraşmak zorunda kaldı. Bunların ortaya çıkardığı, Bizans'in şimdiye kadar hiç karşılaşmadığı çetinlikteki askerî, ekonomik, lojistik ve diplomatik sorunlarla karşılaşıldı ancak Bizans yine çok büyük zararlar almadan bunları bertaraaf edebildi.

Bu ikinci ve daha güçlü Haçlı ordusu yine dalgalar halinde, Godfrey de Bouillon, Taranto'lu Boemondo, Toulouse'lu IV. Raymond ve diğer önemli Batı Avrupa asil aile temsilcilerinin komuta ettiği gruplar halinde Konstantinopolis'e vardılar. Bundan dolayı Aleksios Haçlı liderleri ile İstanbul'a vasıl olma zamanlarına göre ayrı ayrı görüşmeler sağladı. Bu asilleri kendisini üst egemen saydıklarına yemin ettirdi ve Kudüs'e giderken ellerine geçirecekleri arazileri Bizans İmparatorluğu'na verecekleri hakkında akit yaptı. Üst egemen sayma yemini verdikleri için İstanbul civarında bulundukları sırada Bizans onların tüm levazım ihtiyaclarını sağlamayı kabul etmekte idi ve Anadolu'da ilerlemek için de tedarik mümkünse Bizans destek verecekti. Aleksios'un aldığı kararla, İstanbul etrafında fazla kalmadan her ayrı grup Bizans gemileri ile Anadolu yakasına geçirildi.

Bizans açısından bakıldığında Birinci Haçlı seferi onlara önemli bir kazanım sağladı. Bizans İmpartorluğu'nun yıllar önce elinden çıkan önemli şehir ve adalar tekrar Aleksios idaresine geçti. Bunların başında Selçuklu başkenti İznik (Nicea) gelir. Haçlı ordularının bu kaleyi kuşatmasıyla kent 1097'de imparatora teslim oldu. Haçlıların Eskişehir yakınlarında kazandıkları Birinci Dorileon Savaşı Anadolu'nun batısının büyük oranda tekrar Bizans yönetimi altina girmesine yol açtı. 1097–1099 döneminde Sakız Adası (Chios), Rodos Adası, İzmir (Smyrna), Efes, Sart ve Alaşehir tekrar Bizans idaresine girdi. İmparator Aleksios'un kızı olan Anna Komnena yazdığı Aleksiad adlı tarih kitabında bütün bunları Aleksios'un politik ve diplomatik alanlardaki üstün yetenekliğine bağlamaktadır.

Gelgelelim o zamanın Latin asıllı Haçlıları ve diğer Haçlı tarihi yazarları imparatorun sahteliğinden, yalancılığından ve hatta ihanetinden şikâyetçi olmaktadırlar. Haçlılar çok büyük güçlükle sürdürdükleri Antakya kuşatması sırasında Tatikios'un emri altında bulunan Bizans destek kuvvetinin kendilerine yardım etmekten kaçınmasının, imparator Aleksios'a verdikleri sadakat yemininin geçerliliğini ortadan kaldırdığını iddia etmişlerdir. Bu şekilde I. Boemondo, Haçlıların eline geçen ve hala büyük bir Rum Ortodoks nüfusu barındıran Antakya'yı (Antiochia) Bizans'a geri vermemiş ve orayı Antakya Prensliği olarak ilan etmiştir. Yine Urfa'yı (Edessa) işgal eden Baldwin de Urfa Kontluğu'nu kurmuştur. Aynı şekilde Trablus Kontluğu ve Kudüs Krallığı Haçlı komutanların hükümdarlığında kurulmuştur. Bu Haçlı devletlerinden çoğunun müslümanlarla Bizans arasında bir tampon görevi görerek Aleksios için faydalı olduğu öne sürülebilir. Yine de Antakya'nın bir Ortodoks şehri oluşu ve orada hükümdarlığını ilan eden I. Boemondo'nun Norman orduları komutanı olarak Aleksios'la savaşmış eski bir düşman oluşu nedeniyle, bu devletin kurulması Bizans için uygunsuz düşmüştür.

Antakya Bizans için önemli bir bölgeydi. Hem önemli bir liman, ticaret merkeziydi hem de Ortodoks Kilisesi için önemli bir merkezdi. Boemondo burayı kendi hakimiyetine aldığında Aleksios elbette bunu reddetti. Haçlıların bölgede kurdukları hakimiyetten dolayı bu de facto durum bir süre devam etse de, Boemondo'nun önce Danişmendlilerin eline geçmesi, ardından 1104 yılında Harran Savaşı'nda Selçuklulara yenilmesiyle birlikte vaziyet değişmeye başladı. Boemondo önce Antakya'da yeğeni Tankred'i kendi yerine atayıp batıya yol aldı. Amacı Avrupa'da tekrar toparlanmak ve yardımcı birlikler toplamaktı. Hem papanın hem Fransa kralının desteğini alarak geri dönen Boemondo, Adriyatik üzerinden geçerek Dyrrhachium'u kuşattı. (Aleksios bu durum karşısında bir meydan savaşından kaçınmıştır.) Bu kuşatma devam ederken Boemondo'nun ordusunda veba baş göstermiş ve ordu kırılmıştır. Venedikliler de Boemondo'nun denize açılmasını engellemiş, blokaj yapmıştır. Paschal II de desteğini çekince kuşatma başarısız olmuş ve Boemondo yine kaybetmiştir.

1108'de Devol'de yapılan anlaşma gereğince Boemondo, Bizans'ın yüksek hâkimiyetini tanımış, bu da imparator Aleksios'un başarı hanesine yazılmıştır.


Kişisel yaşamı

Hayatının son yirmi yılında Aleskios halk gözünde popülerliğini kaybetmişti. Bu yılların en önemli gelişmeleri dinsel aykırılık yaratan Polisiyen ve Bogomil mezheplerini elimine etmesi olmuştur. İmparatorluğu döneminde halka açık yapılan son gösteri, bir Bogomil lideri olan, kendisiyle teolojik bir münakaşaya giriştiği Basil'in bir meydanda diri olarak yakılması olmuştu. Birinci Haçlı Seferi Selçukluları sindirmesine rağmen, 1110–1117 döneminde de Selçuklular Bizans topraklarına akın yapmaya devam etmişlerdir.

Aleksios arkasında durup yıllar boyu kendini desteklemiş olan, çok zeki ve çok yetenekli bir siyasetçi olan annesi Anna Dalassene'nın nüfuzu altında kalmıştı. Bu nedenle Aleksios Augusta olarak, göreneğe göre karısı İrene Dukaina'yi onurlandıracağına, annesi Anna'ya taç giydirmişti. Aleksios uzun süren askeri seferlere çıkıp Konstantinopolis'ten uzaklaştığı zamanlarda imparatorluğun faal idarecisi annesi Anna olmuştu. Anna, torunu olan Anna Komnena'nın yetiştirilmesini ve eğitimini tamamen üstlenmişti. Öte yandan Anna Dalassena gelini olan İrene Dukaina ile uyuşmazlık halindeydi.

Yerini alacak varis sorunu

Aleksios'un son yıllarında kendisinden sonra kimin imparator olacağı sorunu kendisi için de önemli bir sorun olmuştu. 1092'de altı yaşındaki oğlu II. Yannis Komnenos'a ortak imparator olarak taç giydirtmişti. Fakat Yannis'in annesi olan İrene Dukaina'nın imparatorluğun başına Anna'yı ve onun eşi olan Nikeforos Bryennios'u getirmek istediğini bilmekteydi. Briennius'a Sezar unvanı verilmiş; sırf kendine has yeni bir şeref unvanı olan panhypersebastos (herkesten daha fazla şereflendirilmiş kişi) unvanı ile de onurlandırılmıştı. Aleksios ve Yannis'e sadık olduğu görülmekteydi. Buna rağmen İrene ve Anna'nın entrikaları Aleksios'u ölüm saatlerinde bile tedirgin etmişti.

Sonuç

Aleksios Bizans İmparatorluğu'nun mevcut durumunu istikrarlı bir hale getirmiş ve tehlikeli bir krizin atlatılmasını sağlamış, yaklaşık bir yüzyıl sürecek emperyal bir zenginlik ve başarı çağı açmıştır. Ayrıca Bizans'ın idârî çehresini de önemli ölçüde değiştirmiştir. Güçlü soylu ailelerle ittifak arayışlarına giren Aleksios emperyal ayrımcılık geleneğine son vermiş, birçok soyluyu ailesine, yani esasında yönetime, kabul etmiştir. İç karışıklıkları önlemek niyetiyle girişilen bu uygulama, Nikephoros Bryennios'a verilen panhypersebastos ve kardeşi Isaak Komnenos'a verilen sebastokrator gibi unvanlarla da pekiştirilmiştir. Bu uygulama başlangıçta başarıyla uygulansa da, aile ilişkilerini liyakatin önüne koyarak emperyal bürokrasinin gücünü azaltmıştır. Aleksios'un soyluları yönetime ortak etme politikasının meyvesi de kendinden sonra başa geçen tüm imparatorların öyle veya böyle kendisine akraba olmasıdır.

Ailesi

I. Aleksios Komnenos, İrene Dukaina ile evlenmiş ve dokuz çocukları olmuştur:

Dipnotları

  1. . s. 108.

Dış kaynaklar

Resmî unvanlar
Önce gelen:
III. Nikeforos Botaneiates
Bizans İmparatoru
4 Nisan 1081 – 15 Ağustos 1118
Sonra gelen:
II. Yannis Komnenos


This article is issued from Vikipedi - version of the 7/13/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.